• Sonuç bulunamadı

Haccâc’ın Vergi Politikası

2. BÖLÜM: İHTİLÂLİ GERÇEKLEŞTİREN ANA UNSUR

2.1. Mevâlî Tezi (Klasik Ekol ve Post-Revizyonist Ekol)

2.1.2. Emevîler’in İktisadî Açıdan Mevâlî Politikaları

2.1.2.1. Haccâc’ın Vergi Politikası

Haccâc b. Yusuf (ö. 95/714), Emevî döneminin en meşhur şahsiyetlerinden biridir. Halife Abdülmelik b. Mervân ve oğlu I. Velîd dönemlerinde Irak genel valisi olarak görev yapmıştır. Haccâc’ın, ihtidânın artışına paralel olarak vergi sisteminde ortaya çıkan sorunları çözmek için oldukça katı politika izleyen bir isim olduğu kabul edilmektedir. Haccâc’ın yaptığı düzenlemeler ve ele aldığımız araştırmacıların bu vergi düzenlemelerinin hoşnutsuzluğa sebebiyet verişi hakkındaki yorumları bu bölümde incelenecektir.

Wellhausen, vergi konusunda İslâm devletinde başlarda çok sık rastlanılmayan sorunların zamanla artışını ihtidânın ilk dönemlerde daha az, sonraki dönemlerde daha çok olmasına bağlamaktadır (Wellhausen, 1963, s. 132). Wellhausen’e göre Haccac, verginin azalmasına engel olmak için, Basra ve diğer şehirlere mektup yazarak, şehirlere göç etmiş olan mevâlînin köylerine dönmesini emretmiştir. Bunun üzerine Basra’daki halk ne yapacağını bilememiş ve 80 (700) yılında isyana kalkışmış olan Emevî komutanı İbnü’l-Eş’as şehre geldiği zaman onun etrafında toplanarak ondan medet ummuşlardır (Wellhausen, 1963, s. 135). Van Vloten de ihtidânın giderek devlette sorun teşkil etmeye başladığı konusunda Wellhausen’e benzer bir görüş ortaya koymuştur. Mühtedîlerin durmadan artan sayısı ve çiftçi halkın kitleler halinde kaçışının, maliyesi daimî surette küçülen devleti endişeye sevk ettiğini, Dımeşk sarayının da bu duruma çare bulması için seçtiği kişinin Haccâc olduğunu söylemektedir. Haccâc’ın bulduğu çözüm ile, topraklarını terkedip vergiden muaf olarak diğer müslümanlarla eşit olacakları umuduna kapılmış olan mevâlînin, topraklarına geri dönmeye ve eskiden olduğu gibi vergi ödemeye mecbur bırakıldıkları görüşündedir. Van Vloten, Haccâc’ın yeni mühtedîleri cizye vergisi ödemeye zorladığını söylemektedir. Ona göre mühtedîler bu sebeple Abdurrahman b. Eş’as’ın isyanına katılmış ve Haccâc’a karşı savaşmışlardır. Bu isyanın kanlı bir şekilde bastırıldığını, hükümetin mevâlîyi fatihlere karşı olan vazifelerini hatırlatmak ve istikbale ait her türlü düşünceden uzaklaştırmak için, şehirlerin dışına sürdüğünü, isimlerini ellerine damgalayarak köylerine yolladığını söylemektedir (Van Vloten, 2017, s. 45).

Dennett, Sevad’ın köylerinden pek çok sayıda mevâlînin şehirlere göç ettiğini, Haccâc’ın onları köylerine geri gönderip üzerlerine yeniden cizye vergisini yüklediğini söylemektedir. Ona göre, İbnü’l-Eş’as’ın isyanı sırasında, şehirlere göç etmiş mevâlînin sayıca fazla olması sebebiyle devlet için tehlike olarak görülüp, Haccâc tarafından köylerine geri gönderilmiştir. Ayrıca, bu sırada mevâlîye kötü muamelede bulunulmuş ve gönderilecekleri yerler ellerine yazılarak yollanmışlardır (Dennett, 1950, s. 38). Dennett, bu uygulamanın haksız ve katı olarak görüldüğü ve Haccâc’tan önce müslüman olan kişiden cizye vergisinin kalktığının kaynakların bize naklettiği bir husus olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, buradan ihtidânın bireyi bütün vergilerden muaf tutması gibi bir durumun çıkarılamayacağını söylemektedir. Bunun yanında ihtidâ ile vergi arasındaki ilişkiyi bu köylülerin köylerinden neden göç ettiği sorusunun cevabında aramaktadır. Eğer ihtidâ bireyi tüm vergilerden muaf kılıyorsa, bu köylülerin göç etmeyeceklerini

söylemektedir. Böylece, kişinin ihtidâ etmesi durumunda yalnızca cizye vergisinin düşeceğini savunmaktadır (Dennett, 1950, ss. 40–42). Bu durumda Dennett’e göre köylüler cizye vergisinden kaçmak için değil, haraç vergisinden kaçmak için göç etmiştir. Bununla birlikte, ihtidâ edenlerden cizye almaya devam eden kişinin ise Haccâc olduğu görüşündedir (Dennett, 1950, s. 39).

Guzmán, bu konuda diğer tarihçilerden farklı bir yaklaşım ortaya koymuştur. 81 (700) yılında Horasan’dan büyük çoğunlukta kişinin ihtidâ ettiğini, ihtidâ ettiklerini göstermek için de Vali Haccâc’ın huzuruna Irak’a gittiklerini söylemektedir. Bu yeni mühtedîler cizye vergisinden muaf olma ve diğer müslümanlarla eşit haklara sahip olma isteklerini dile getirdiklerinde, Haccâc bu toplu ihtidâ hareketini ekonomik kaygılar nedeniyle kabul etmeyip, onları Horasan’a geri yollamıştır (Guzmán, 1990, s. 57, 1994, s. 231). Guzmán’ın ihtidâ hareketine bağlı olarak Haccâc’ın vergi düzenlemesi ile ilgili tespitlerini şu şekilde özetleyebiliriz:

1. 81 (700) yılında Horasan’da Fârisî nüfustan çok sayıda insan ihtidâ etmiştir.

2. Bu kimseler toplu olarak Irak’a gelmiş ve Haccâc’ın karşısına çıkmışlardır. Bu yeni müslümanların talepleri kendilerinin de diğer müslümanlarla eşit muamele görmesi, cizyeden muafiyet sağlanmasıydı. Haccâc bu insanları köylerine geri yollamış ve hatta müslüman olarak tanımamıştır.

3. Haccâc’ın bu icraatı, toplu ve hızlı İhtidâdan kaynaklanan ekonomik nedenlere bağlı olarak endişeye kapılan Emevîler’in ihtidâlara sıcak bakmadığının göstergesidir.

4. Emevî idaresinin ihtidâya sıcak bakmadığı gibi dihkanların da sıcak bakmadığı ve kendilerine ekonomik zorluk yaşatacağından dolayı engellemeye çalıştığı söylenebilir. Çünkü Emevîler dihkanlarla toplam tutar üzerinden vergi anlaşması yapmıştır. Bu sebeple ihtidâ eden bireyler ihtidâ etmeyenlerin daha çok vergi ödemesine sebebiyet vermiştir. Diğer taraftan dihkanlar, topladıkları verginin bir kısmına hizmet giderleri adı altında el koymaktaydılar. Bu sebeple ihtidâ, dihkanları zora düşüren bir durum olmuştur (Guzmán, 1990, ss. 54–58).

Haccâc zamanında yeni bir uygulamaya gidildiği muhakkaktır. Buna sebep olan olaylar hakkında ise farklı görüşler vardır. Biri ihtidâ eden bireylerin artışı ile devletin cizyeden kaynaklanan gelirinin azalışı iken diğeri toprak sahiplerinin topraklarını terketmeleri ve kentlere yerleşmeleri ile devletin haraçtan kaynaklanan gelirinin azalmasıdır. Her iki

durumda da söz konusu kitlenin Irak’a geldiği, Haccâc’ın ise üzerlerine yeniden vergi yükleyerek köylerine mecburi göç ettirdiği kabul edilmektedir. Wellhausen bu politikanın mevâlî olsun Arap olsun tüm halkı kızdırdığını düşünürken (Wellhausen, 1963, s. 132), araştırmacıların çoğunluğunda bu düzenlemenin yeni ihtidâ eden mevâlîde bir kızgınlığa yol açtığı düşüncesinin hakim olduğunu görürüz. Ancak araştırmacıların bu konudaki rivayetleri iyi tahlil edemediği muhakkaktır. Bu da bir kavram kargaşasına neden olmuştur. Köylülerin topraklarını bir vergiden kaçmak için terkettiği muhakkaktır. Ancak bunun haraçtan mı yoksa cizyeden kaçmak için mi olduğu tartışmalıdır. Bu konudaki görüşler yukarıda anlatıldığı gibi araştırmacıların bu vergileri bir vergi olarak düşünüp düşünmediğine göre değişkenlik gösterir. Örneğin, iki verginin ayrı türden vergiler olduğunu düşünen Dennett, köylülerin haraçtan kaçmak için topraklarını terkettiğini söylerken, Wellhausen vergiler arasında herhangi bir ayrıma gitmez. Guzmán’ın Haccâc’ın vergi politikası konusunda görüşlerini ise diğer araştırmacılardan farklı değerlendirmek gerekir. Çünkü o, bu politikayı tamamen toplu ihtidâ hareketi ve akabinde gerçekleşmesi beklenen cizye muafiyeti ile ilişkilendirmiştir. Her ne sebeple olursa olsun, köylerini terkeden bu kitle Haccâc tarafından zorunlu göçe ve vergilendirmeye tabi tutulmuştur. Haccâc’ın bu uygulamasının mevâlînin İbnü’l-Eş’as isyanına destek vermesine neden olduğu düşünüldüğü gibi bu düzenlemenin isyanın sonucu olarak mevâlîye uygulanan bir muamele olmuş olabileceği de düşünülmüştür. Bu durumun ihtilâl ile ilişkisi ise Haccâc’ın katı tutumu sebebiyle halkın artan hoşnutsuzluğudur.