• Sonuç bulunamadı

Ömer b. Abdülazîz’in Vergi Düzenlemesi

2. BÖLÜM: İHTİLÂLİ GERÇEKLEŞTİREN ANA UNSUR

2.1. Mevâlî Tezi (Klasik Ekol ve Post-Revizyonist Ekol)

2.1.2. Emevîler’in İktisadî Açıdan Mevâlî Politikaları

2.1.2.2. Ömer b. Abdülazîz’in Vergi Düzenlemesi

Haccâc’ın düzenlemesinin aksine, Ömer b. Abdülazîz’in vergi düzenlemesinin mevâlîyi hoşnutsuzluğa sevkeden değil, bilakis mevcut hoşnutsuzluğu kaldırmaya yönelik olduğu düşünülmektedir. Ancak onun düzenlemesinin de dolaylı olarak ihtilâle sebebiyet verdiği şeklinde görüşler vardır. Bu sebeple, Ömer b. Abdülazîz’in vergi düzenlemesi, çoğunlukla mevâlî açısından müspet görülse de hakkındaki tartışmalar sebebiyle burada ele alınacaktır.

Van Vloten gayri müslimlerin ödediği verginin artık mühtedîlerden alınmamasını emreden ilk kişinin Ömer b. Abdülazîz olduğunu söylemektedir. Van Vloten bu davranışın neticesi olarak hazinenin hissedilir derecede fakirleştiğini, hatta iflasın eşiğine geldiğini belitmektedir. Bunun önüne geçmek için mühtedîlerin sünnet ettirilmeye veya

Kur’ân ezberlemeye zorlandığını ancak bu çabanın da işe yaramadığını söylemektedir (Van Vloten, 2017, s. 52). Yani Van Vloten, Ömer b. Abdülazîz zamanında vergiden kaynaklanan ekonomik problemler için tedbir alma yoluna gidildiğini ifade etmiştir. Fakat vergi muafiyetini azaltmak için ihtidânın gerçek olup olmadığını anlamak gayesiyle

devletin başvurduğu bu yolların86 işe yaramadığını söylemektedir. Dennett de Van Vloten

gibi, Ömer b. Abdülazîz’in ihtidâ eden bireylerden cizyeyi kaldıran isim olduğu görüşündedir. Fakat sonuçlarına değinmemektedir (Dennett, 1950, s. 39). Van Vloten ayrıca, Ömer b. Abdülazîz’in selefi Hz. Ömer’in yolundan gittiğini ve onun yürüttüğü nizamın gayri Arap halkta hiç sönmeden kurtuluşu bekleyecek şekilde ümitleri uyandırdığını söylemektedir (Van Vloten, 2017, s. 60) Fakat Ömer b. Abdülazîz’in icraatlarını “yanlış bir muhafazakarlıktan doğan teşebbüsleri” olarak yorumlayıp bunların devletin kasasını boşalttığını, Haccâc’ın kurduğu şiddet nizamına eskisinden daha fazla başvurmaya mecbur bıraktığını söylemiştir. Bu sebeple Ömer b. Abdülazîz döneminden sonra Emevîler’in davasının İslâm’ın davasından ayrıldığı görüşündedir (Van Vloten,

2017, s. 71)87.

Ömer b. Abdülazîz’in vergi reformu üzerine en detaylı ve hatta doğrudan bu konuya münhasır çalışmayı sunan isim Gibb’dir. O, The Fiscal Rescript of ʿUmar II adlı çalışmasında, Ömer b. Abdülazîz’in malî reformunun, Arapların birliğini sürdürmeye, mevâlînin hoşnutsuzluğunu gidermeye ve politik yaşamı dinin ilkeleriyle uzlaştırmaya yönelik olduğunu söylemektedir (Gibb, 1955, s. 1). Ömer b. Abdülazîz’in söz konusu fermanında İslâm Devleti’nin ilk hedefinin inancı yaymak olduğunu “Allah bizi vergi toplayıcı olarak değil, İslâm’ı yaymak için yolladı” sözü ile açıklamaktadır. Onun bu sözünün bu fermanın özeti olduğunu da söylemektedir. Fermanda mevâlî kelimesinin kullanımından kaçınıldığına dikkat çekerek, bu kelime yerine ihtidâ eden kelimesinin

86 Bu konuda Levent Öztürk, Ömer b. Abdülazîz’den sonra alınan tedbirler ile ilgili bir örnek vermiştir. Hişâm b. Abdülmelik döneminde Eşres b. Abdullah, Horasan’da yeniden müslüman olduğunu söyleyenlerin sünnetli olup olmadığına bakılmasını, İslâmî emirleri yerine getirip getirmediğinin araştırılmasını, Kur’ân’ı okuyup okumadıklarına bakılmasını ve bu vasıfları taşımayanların, müslüman olduklarını söyleseler bile cizye ödemeleri gerektiğini belirtmiştir (Öztürk, 2012, s. 543).

87 Van Vloten’in bu ifadelerinden Ömer b. Abdülazîz’in düzenlemelerinin devleti yıkıma götürdüğü yorumunu çıkarmak mümkündür. Çünkü onun icraatlarının hem mevâlîde bir cesaret ve umut uyandırdığı hem de kendinden sonraki halifelerin, kendisinin oluşturduğu ekonomik çöküntüyü kurtarmak için oldukça sert tedbirler almalarına sebebiyet verdiği düşünülmüştür. Ancak Öztürk’ün bu konu ile ilgili verdiği farklı örnek dikkat çekicidir. O, Ömer b. Abdülazîz’in zimmîlerden haksız yere alınan vergileri kaldırması üzerine bir pahalılık oluştuğunu ifade eder. Bu pahalılığın Ömer b. Abdülazîz tarafından daha önceki dönemlerde “ehlüzzimmeye güçlerinin üzerinde bir vergi konulduğu için ellerindeki şeyleri ucuza satmak zorunda kalmaları” sebebi ile açıklandığını ifade etmiştir. Fakat haksız vergilerin kaldırılmasıyla herkes ürettiği malı değerinde satmış, dolayısıyla fiyatlar önceki döneme göre artmıştır (Öztürk, 2012, s. 543).

tercih edildiğini söylemektedir. İhtidâ edenlerin diğer müslümanlarla (yani Araplarla) haklar ve yükümlülükler konusunda eşit olacağı hükmünü fermanın en önemli hususlarından biri olarak görmektedir (Gibb, 1955, s. 8). Gibb’e göre bu fermanda ihtidâ eden zimmîlerin cizyeden muaf olabileceklerine dair net bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca ihtidâ eden bireylerin topraklarını işlemeleri sebebiyle ne tür bir vergiyle vergilendirildiğine dair de açık bir ifade bulunmaz. Fakat, devletin farklı bölgelerinde farklı uygulamaların olması dolayısıyla genel bir prensibin izlenememiş olabileceğine dikkat çekmiştir (Gibb, 1955, s. 15). Gibb, Ömer b. Abdülazîz’in yeni ihtidâ edenlerin diğer müslümanlarla aynı vergileri vermesini yeniden sağladığı görüşündedir. Fakat mesela, ihtidâ eden bir zanaatkarın cizye yerine zekât ödeyeceğini söylemektedir. İhtidâ eden bir çiftçi ise ancak toprağını terk etmek suretiyle toprak vergisinden kaçabilir. Gibb, Ömer b. Abdülazîz’in Haccâc’ın oluşturduğu hoşnutsuzluğu giderdiği görüşündedir (Gibb, 1955, s. 16).

Shaban, çalışmasında Gibb’in görüşlerini pek çok açıdan takip eden bir yaklaşım sergiler. Ömer b. Abdülazîz başa geçince Cerrâh b. Abdullah’ı (ö.112/730) görevlendirdiğini ve ona İslâm’ı kabul eden kim varsa onu cizyeden muaf tutması, divana kaydedilmesi ve diğer müslümanlar gibi muamele edilmesi gerektiğini emretmiştir. Medâinî’nin rivayetini aktaran Shaban, Ömer b. Abdülazîz’in bu emri mevâlîden 20.000 kişinin savaşlara katıldığı halde “atâ” almadığı, benzer sayıda kişinin de ihtidâ ettiği halde cizye ödemeye zorlandığı konusunda kendisine ulaşan şikayetler üzerine verdiğini söylemektedir. Shaban ihtidâ edenlerin sayısının bu dönemde 4.000 civarında olduğunun nakledildiğine dikkat çekmektedir. Yani ona göre, ihtidâ edenlerin cizye vergisinden muaf tutulacağının duyurulduğu halde yine de bu yıllarda İslâm Horasan’da fazla yayılmamıştır (Shaban, 1970, s. 87). Shaban Ömer b. Abdülazîz döneminin Horasan açısından bir dönüm noktası olduğunu, onun ölümüyle sonu Abbâsî ihtilâline ulaşacak sıkıntılı bir döneme girildiğini söylemektedir (Shaban, 1970, s. 92).

Sonuç olarak, araştırmacılara göre Ömer b. Abdülazîz döneminde de önemli birtakım düzenlemelere gidildiği muhakkaktır. Bunlar Haccâc’ın oluşturduğu negatif ortamın aksine, halkın hoşnutsuzluğunu gidermeye yöneliktir. Ancak Van Vloten’in yorumu dikkate alınırsa, Ömer b. Abdülazîz’in reformunun iki açıdan ihtilâl ile ilişkili olduğu düşünülebilir. Birincisi mevâlîde uyanan Araplarla eşit olabilme umududur, diğeri ise Ömer b. Abdülazîz’den sonra gelen halifelerin onun açığını kapatmak için halkı hoşnutsuzluğa itecek çok daha sert tedbirlere başvurmuş olmasıdır. Gibb ve Shaban’ın

anlatımında, mevcut bir hoşnutsuzluğun bulunduğunu ancak bunun Ömer b. Abdülazîz tarafından giderildiğini, ondan sonra gelen halifelerin ise onun yolunu takip etmediği gibi bir sonuç çıkarabiliriz. Mevâlî tezini savunan Van Vloten ise, Ömer b. Abdülazîz’in mevâlîyi ilgilendiren reformunun kısa vadede ferahlık uzun vadede ise onlar için zorluğa dönüşeceğini söylemektedir. Buna karşın Arap tezini savunan Shaban, bu reformla ilgili rivayetten bile İslâm’ın Horasan’da pek fazla yayılmadığı yani bu bölgede ihtidâ eden mevâlînin çok olmadığı sonucunu çıkarabilmektedir. Bu iki araştırmacının farklı yorumları, aynı meseleyi savundukları tez ile ilişkili bir bakış açısıyla ele aldıklarını göstermektedir.