• Sonuç bulunamadı

Kıvâmî’nin Fetihnâme Adlı Eserinde Efsaneler

SELÂTÎN-İ ÂL-İ OSMAN GÂZİ’Yİ BEYÂN EDER

2. DİNÎ EFSANELER

4.1.2.6. Kıvâmî’nin Fetihnâme Adlı Eserinde Efsaneler

Kıvâmî, eserinde 11 efsane aktarmaktadır. Bunlardan on tanesi tarihî efsaneler sınıfına, biri ise dinî efsaneler sınıfına girmektedir.

4.1.2.6.1. Tarihî Efsaneler

Kıvâmî’nin aktardığı on tarihî efsanenin ikisi yerleşim yerleri ile ilgili efsaneler grubuna, ikisi ünlü büyük yapılar ile ilgili efsaneler grubuna, dördü felaketler ile ilgili efsaneler grubuna, ikisi tarihî kişiler ile ilgili efsaneler grubuna girmektedir.

4.1.2.6.1.1. Yerleşim Yerleri ile İlgili Efsaneler

Kıvâmî, İstanbul’un tarihini anlattığı sırada Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u inşa etmeye karar vermesine ve inşa etmesine dair birer efsane aktarmaktadır.

Efsane 1

Efsanenin Adı: Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u İnşa Etmeye Karar Vermesi Efsanenin Konusu: Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u inşa etmeye karar vermesi konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Yanko bin Madyan’ın yolu bir gün Aydıncık’taki Temaşalık’a düşer. Temaşalık, Hz. Süleyman’ın cinler tarafından yapılan sarayıdır. Bu sarayda gayrimüslimlerin taptıkları, gözleri lal taşından, dişleri inciden yapılma altın bir put vardır. “Şemse” adı verilen ve oldukça itibar edilen bu putu bir süre sonra Temaşalık’a gömerler. Bir zaman sonra yolu Temaşalık’a düşen Yanko bin Madyan, buradaki sarayı görünce kendisi de âlemde yadigâr bırakmak için muazzam bir hisar ve şehir inşa etmek ister.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): Zaman-ı evvelde, bir zamanda, Yanko bin Madyan’ın Temaşalık’a geldiği zaman.

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Hz. Süleyman, Yankû bin Mâdiyân, küffâr kavmi, cin kavmi.

Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Sanem, kızıl altın, la’l, cevahir.

Efsanede Yer Alan Motifler: F271.2. İnşaatçılar Olarak Periler-Cinler, N810. Olağanüstü Yardımcılar, P10. Padişahlar, P461. Askerler, (T)V 214. Peygamber Olarak Hz. Süleyman, V320 Kâfirler.

Efsane Hakkında Notlar: Efsaneye göre İstanbul şehrini inşa eden kişi, Hz. Hûd devrinde Yemen’deki Âd kavminin hükümdarı olan Şeddâd bin Âd’ın (Uygur, 2007: 624) kumandanı olan ve pek çok ülkeye hükmeden Yanko bin Madyan’dır. Aydıncık, bugünkü Balıkesir ili Bandırma ilçesine bağlı Edincik nahiyesi (Sezen, 2017: 237); Temaşalık ise XVI. Yüzyılda Aydıncık kazasına bağlı, güherçile çıkarılan bir mevkidir (Çelik, 2012: 73). Bu efsane Oruç b. Âdil’in Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde de karşımıza çıkmaktadır. Temaşalık’ta bulunan ve cinler tarafından yapılan Hz. Süleyman’ın sarayını gören Yanko bin Madyan, kendisi de dünyada bir yadigâr bırakmak için bir şehir inşa etmeye karar verir.

Efsanenin Metni:

“Râvîler şöyle rivâyet iderler ki, Aydınçık’da, şol temâşâlık didükleri binâ, Süleymân Nebî’nün -‘aleyhi’s-selâm- kasrı-y-ıdı dirler; ve hem anı ins yapmamışdur, cin kavmi yapmışdur, dirler. Ve hem zamân-ı evvelde, kâfirün bir mu’teber sanemi var-ımış. Adına Şemse dirlermiş. Şahsı, kızıl altundan ve gözleri la’lden ve dişleri 165ığına165a165n düzülmiş imiş. Ve küffâr kavmi nice yıllar saneme perestiş itmişler imiş. Âhir, bir zamânda getürmişler, temâşâlıkda anı defn itmişler. Nâ-gâh bir zamânda Yankû bin Mâdiyân’un yolı temâşâlıga 165ığın. O binâyı temâşâ kılur. Derhâl 165ığına165a 165ığın ider ki ben dahı bu diyârda bir binâ bünyâd eylesem, bir ‘âlî hisâr yapsam, içi bir mu’azzam şehr olsa, biş on gez yüzbin er-ile kankı pâdişâh içine girürse sığına, tâ ki ‘âlemde bir yâdigâr ola kala, dimiş.” (Uygur, 2007: 110-112)

Efsane 2

Efsanenin Adı: Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u İnşa Etmesi

Efsanenin Konusu: Bir şehir kurmak isteyen Yanko bin Madyan’ın İstanbul’un yerini beğenmesi ve şehri inşa etmesi konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Bir şehir inşa etmek isteyen Yanko bin Madyan’ın isteği ile mühendisler ve ustalar toplanıp bu şehir için uygun bir yer ararlar ve İstanbul’un yerini beğenirler. Hz. Âdem’den 3500 yıl sonrasında İstanbul’un inşasını bitirirler. Kale içinde üç yüz altmış yerde, üzerinde çanların çalacağı sütunlar yapılır. Yanko bin Madyan bir de her odada yedi keşişin bulunacağı, on bin odalı bir kilise yapılmasını ister. Daha sonra Temaşalık’ta gömülü bulunan Şemse adlı putun oradan çıkarılıp bu kiliseye getirilmesini emreder ve puta yıllar boyu taparlar. Kilisenin önüne üzerinde tunçtan yapılma yedi başlı bir ejderhanın bulunduğu ve Yanko bin Madyan’ın resminin çizildiği bir sütun dikilir. Sonrasında şehrin çeşitli yerlerinde saraylar, köşkler yaptıran Yanko bin Madyan İstanbul’u inşa etmiş olur.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): Bir nice gün, Hz. Âdem’den üç bin beş yüz yıl sonra, Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u inşa etmeden öncesi ve inşa ettiği zaman.

Efsanede Yer Alan Mekân(lar): İstanbul, Temaşalık, deyr, hücre.

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Yankû bin Mâdiyân, Hz. Âdem, mühendisler, üstadlar, kırk kez yüz bin er, kıssîs murdarlar, ehl-i dalalet ve cehalet, cünd-i şeytan ve melain, bed-tarîklar, ruhbanlar.

Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Mil, çan, Şemse adlı put, tunçtan yedi başlı ejderha tasviri, Yankû bin Mâdiyân’ın tasviri.

Efsanede Yer Alan Motifler: D1273. Büyülü Tılsım, P10. Padişahlar, P461. Askerler, P120. Ruhani Lider-Kilise İleri Gelenleri, P410. İşçiler, V110. Dinî Yapılar, V111. Kiliseler, Z71.5. Formilistik Sayı: 7.

Efsane Hakkında Notlar: Yanko bin Madyan tarafından İstanbul’un kurulması ile ilgili olarak anlatılan bu efsanenin benzeri Oruç b. Âdil’in Tevârih-i Âl- i Osman adlı eserinde de karşımıza çıkmaktadır. Yanko bin Madyan’a bir şehir kurma isteğini uyandıran, Hz. Süleyman’ın Aydıncık’taki sarayıdır. Bu saray kadar muazzam bir şehir inşa etmek için aranan yer İstanbul’un bulunduğu yerdir.

Efsanenin Metni:

“Derhâl buyurmış ki mühendisler ve üstâdlar cem’ olalar, teftîş ideler bu diyârda ancılayın mu’azzam kal’a yapılmaga münâsib yir kanda bulına. Bir nice gün cüst ü cû iderler. İstanbul’un yirin begenürler. Yankû bin Mâdiyân’un kırk gez yüz bin eri var-ımış, cem’ idüp gelür. On yıl çalışur, İstanbul’un yirin begenür. Bir ‘âlî kal’a binâsın urup İstanbul’ı yapar. Târîh-i Âdem Nebi -‘aleyhi’s-selâm- zamânından sonra üç bin biş yüz yıl olmış-ıdı. Dirler ki, İstanbul'un binâsını tamâm iderler ve andan sonra buyurur, İstanbul’un kal’ası içinde üç yüz altmış yirde mîller yapdurur tâ ki üzerinde çanlar çalına. Ve andan sonra emr eyler, bir deyr-i mu’azzam yapdurur. Dâyiresinde tamâm ma’dûd on bin hücresi ola. Ve her hücrenün içinde yidişer kıssîs murdârlar ola. Cümlesi tamâm yitmiş bin olur. Ve hem dünyâda ne denlü ehl-i dalâlet ve cehâlet cünd-i şeytân ve melâ’în, bed-tarîklar ve ruhbânlar var-ısa geleler, bu deyrün içinde toptolu olalar. Ve bundan sonra emr eyler; varurlar ol temâşâlıkda defn olan Şemse nâm sanemi çıkarurlar; dürlü dürlü fezâhât-ıla, iblîsi’l-la’în önlerine düşer, getürürler, bu deyrün içinde korlar, ma’bûd idinürler, nice yıllar ana taparlar. Ve dahı emr eyler, bu deyrün öninde bir büyük mîl yaparlar, üzerinde yidi başlu bir ejderhâ düzerler tuçdan. Üzerinde Yankû bin Mâdiyân gendü şeklini tasvîr itdürür ve bundan sonra buyurur; şehrün içinde niçe yirlerde sarâylar ve kasırlar bünyâd ideler, tâ kim gendüye mesken ola.” (Uygur, 2007: 110-112)

4.1.2.6.1.2. Ünlü Büyük Yapılar ile İlgili Efsaneler

Kıvâmî, İstanbul’un tarihini anlattığı sırada Kostantin’in Ayasofya’yı yaptırmasına ve Hz. Muhammed’in doğduğu gece Ayasofya’nın kubbesinin yıkılmasına dair birer efsane aktarmaktadır.

Efsane 1

Efsanenin Adı: Kostantin’in Ayasofya’yı Yaptırması

Efsanenin Konusu: Kostantin’in eşi Âsıfiyye’nin vasiyeti üzerine eşinin ölümünden sonra Ayasofya’yı yaptırması konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Yanko bin Madyan’ın oğlu Bezantin’in veba salgını sonucu şehir halkı ile birlikte ölmesinin ve İstanbul’un 973 yıl viran kalmasından sonra ve Hz. Muhammed’in doğumundan 260 yıl önce, Makedonya Kralı İskender soyuna mensup Hilane oğlu Kostantin adlı bir yiğit ortaya çıkar. Yüz binlerce askeri ile birlikte İstanbul’a gelir ve “Kostantıniyye” adını verdiği şehri yeniden imar eder. Adı verilmeyen bir kayserin bir milyon asker ile birlikte şehre girmesi üzerine korkan Kostantin, gemi ile Mısır’a gider. Mısır’da Hz. İsa’nın ashabından havarilerle bir arada bulunup Hak dini kabul eder. Sonrasında Kostantıniyye’ye dönerek Kayser ile barış yapıp onun Âsıfiyye adlı kızı ile evlenir. Âsıfiyye, vefatının öncesinde, çeyiz olarak getirdiği malların hepsinin harcanıp büyük bir kilise yapılmasını ve kiliseye kendi adının verilmesini vasiyet eder. Eşinin vefatının ardından Kostantin, bu kiliseyi yaptırmak için mermer ocakları bulunan memleketlerden ve Hindistan’dan mermer direkler getirtir. Yapımı altmış üç yıl süren Ayasofya’nın önüne, tepesinde bakırdan bir at bulunan ve üstünde kendi resminin çizildiği bir sütun diktirir. Ayasofya’nın mihrabı kıbleye dönük olarak yapılmıştır. Kostantin’in Mısır’a gittiğinde Hak dine girmesinin buna neden olduğu söylenir.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): Hz. Muhammed’in doğumundan 260 yıl önce, Kostantin’in Kostantiniyye’yi inşa ettiği zaman, Kayser’in Kostantin’in

üzerine yürüdüğü zaman, Kostantin’in Mısır’a kaçtığı zaman, Ayasofya’nın inşasından öncesi, Ayasofya’nın inşa edildiği 63 yıl.

Efsanede Yer Alan Mekân(lar): İstanbul / Kostantıniyye, Mısır, Hind, Ayasofya, adı belirtilmeyen memleketler.

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Hz. Muhammed, Hz. İsa, İskender-i Zü’l- Karneyn, Hilane, Kostantin, Kaysar, Âsıfiyye, Hz. İsa’nın havarileri, askerler, üstadlar, mühendisler,

Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Çeyiz, kilise, mil, bakırdan at, Kostantin’in tasviri, mihrap.

Efsanede Yer Alan Motifler: M150. Diğer Antlar ve Yeminler, P10. Padişahlar, P20. Kraliçeler, P200. Aile, P210. Karı-Koca, P233. Baba ve Oğlu, P234. Baba ve Kızı, P461. Askerler, T100. Evlilik, V110. Dinî Yapılar, V111. Kiliseler, V211.0.4. Peygamber Olarak Hz. İsa, (T)V213. Peygamber Olarak Hz. Muhammed, (T)V304. Çeşitli Dinî İnanışlar, Dilek Dileme (Vasiyet), V330. Bir Dinden Diğer Bir Dine Dönme, V400. Hayır (İşleme), W34. Bağlılık.

Efsane Hakkında Notlar: Efsane, İstanbul’un fethiyle birlikte Türklerin hâkimiyetine giren, Doğu Roma İmparatorluğu’nun en önemli sembolü Ayasofya’nın yapımı ve adlandırılması ile ilgili bilgiler vermektedir. Kostantin’in hanımı Âsıfiyye’nin vasiyeti üzerine yapılan büyük mabet, adını da ondan almaktadır. Ayasofya efsaneleri, İstanbul’un fethinin ardından Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. 15. yüzyıl Osmanlı tarihlerinde de Kıvâmî ile Oruç b. Âdil tarafından aktarılmışlardır. Efsanenin benzeri Oruç b. Âdil’in Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde de karşımıza çıkmaktadır.

Efsanenin Metni:

“Âhir, âhir zamân peygâmberi Muhammed Mustafâ -‘aleyhi’s-salâtu ve’s- selâm- mevlîdine iki yüz altmış yıl kalıcak, İskender-i Zü’l-Karneyn şâha mensûb bir dilâver kopar. Adına Hilâne oglı Kostantîn dirler imiş. Nice yüz bin ‘asker cem’ ider;

Ol dahı il sürer, şehri tekrâr toldudur. Na-gâh ol eyyâmlarda Kaysar, on gez yüz bin er-ile ‘asker çeker, İstanbul’un üzerine gelür. Kostantîn, Kaysar’dan havf ider, gemiye biner, denize kaçar, Mısr’a varur. ‘Îsâ Nebî -‘aleyhi’s-selam ashâbından havâriyyûna yitişür, İslam’a gelür. Son ucı, Kaysar-ıla sulh ider, barışur; Kaysar'un kızın alur, güyegüsi olur. Rivâyet iderler ki Kostantîn aldugı kızun adı Âsıfiyye idi dirler. Nâ-gâh, Kostantîn zamânında ol kız vefât ider. Mübâlaga rızkı ve bî-had çâhizi kalur, Kostantîn’e vasiyyet ider ki, ol çâhizi ve malı hârc id, bir mu’azzam kelîsâ yapdur adını Âsıfiyye kogıl, dir. Lâ-cirem, Kostantîn, Kaysar kızınun vefâtından sonra buyurur, üstâdlar ve mühendisler cem’ olurlar, kânları bulundugı memleketlerden mermerler getürdür. Ve hem râvîler rivâyet iderler, Hind memleketinden ana mermer direkler gelmişdür, dirler. Cemi’-i esbâbını cem’ iderler. Tamam altmış üç yılda Ayasofya'yı yaparlar. Ayasofya yapılup tamâm olıcak, Kostantîn emr ider, öninde bir mîl yapdurur. Üzerinde bir bakırdan at yapdurur üstinde gendünün şeklini tasvîr itdürür. Rivâyet iderler, Ayasofya’nun mihrâbı kıbleye mâyil oldugına sebeb oldur ki, Kostantîn Mısr’a varup, havâriyyûna yitişüp İslam’a geldügi gâlibâ vâki’dür, dirler.” (Uygur, 2007: 114-116)

Efsane 2

Efsanenin Adı: Hz. Muhammed’in Doğduğu Gece Ayasofya’nın Kubbesinin Yıkılması

Efsanenin Konusu: Hz. Muhammed’in doğduğu gece Ayasofya’nın kubbesinin yıkılması konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Kostantin’in vefatının ardından yerine oğlu Hırkıl hükümdar olur. Hırkıl’ın hükümdarlığı sırasında Hz. Muhammed dünyaya gelir. Hz. Muhammed’in doğduğu gece Ayasofya’nın kubbesi yıkılır. Adil ve insaflı bir insan olan Hırkıl’ın Hz. Muhammed’e bir mektup yazdığı ve İslamiyet’i kabul ettiği rivayet edilmektedir.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): İstanbul’a Hırkıl’ın hükmettiği zaman, Hz. Muhammed’in doğduğu gece.

Efsanede Yer Alan Mekân(lar): İstanbul, Ayasofya.

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Kostantin, Hırkıl, Hz. Muhammed. Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Ayasofya’nın kubbesi, mektup.

Efsanede Yer Alan Motifler: F960.1.1.4. Hz. Muhammed Doğduğunda Ayasofya’nın Kubbesi Yıkılır, P10. Padişahlar, P233. Baba ve Oğlu, V110. Dinî Yapılar, V111. Kiliseler, (T)V213. Peygamber Olarak Hz. Muhammed, (T)V213.1. Hz. Muhammed’in Doğumu, (T)V213.2. Hz. Muhammed’in Doğum Anında Görülen Mucizeler, V330. Bir Dinden Diğer Bir Dine Dönme.

Efsane Hakkında Notlar: Ayasofya’nın kubbesinin Hz. Muhammed’in doğduğu gece yıkılmasını konu edinen bu efsane, dinî literatürde “irhas” olarak belirtilen motif üzerine oluşturulmuştur. İrhas, bir peygamberin gönderilmesinden önce görülen olağanüstü belirtilerdir (Çağbayır, 2017b: 2769). Hz. Muhammed’in doğumu sırasında gerçekleşen mucizeler ile ilgili olarak İslam tarihi kaynaklarında bilgiler bulunmaktadır. Bizim kaynaklarımızda yer alan ve çoğunlukla bildiğimiz mucizeler, Kisra sarayındaki sütunların ya da kubbenin yıkılması ve İranlıların tapınaklarında yanan ve bin yıldır sönmeyen ateşin sönmesidir. Ancak Ayasofya’nın kubbesinin yıkılmasına dair kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. 15. yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Kıvâmî ile Oruç b. Âdil’in aktardığı efsanede ise Hz. Muhammed’in doğumu sırasında gerçekleşen mucizeler arasında Ayasofya’nın kubbesinin yıkılması da belirtilmektedir. Kıvâmî’nin aktardığı efsanede tek mucize olarak Ayasofya’daki kubbenin yıkılması belirtilmekte iken Oruç b. Âdil ise Tevârih-i Âl-i Osman’da Hz. Muhammed’in doğduğu gece tâk-ı Kisrâ’nın kubbesinin yıkıldığını, İranlıların tapınaklarındaki ateşin söndüğünü ve Ayasofya’nın büyük kubbesinin bir tarafının yıkıldığını belirtmektedir. Bu efsanede yıkılan kubbenin Hz. Muhammed’in tükürüğü ile ayakta durmasından bahsedilirken Kıvâmî’nin aktardığı efsanede yalnızca kubbenin yıkılmasından bahsedilmekte, Hz. Muhammed’in tükürüğü ile ayakta durmasından söz edilmemektedir.

Efsanenin Metni:

“Lâ-cirem anun ardınca Kostantîn dahı vefât ider yirine Hırkıl adlu oglı kalur; ol, pâdişâh olur. İstanbul'a Hırkıl hükm iderken âhir zamân peygamberi Muhammed Rasûlullâh -salavâtu’llâhi ‘aleyhi- dünyâya gelür. Ol gice Ayasofya’nun kubbesi yıkılur, yire geçer; henüz yiri bellüdür, temâşâ idenler görürler. Hırkıl gâyette ‘âdil ve insâf ehli kopar. Râvîler rivâyet iderler ki, Habîb-i Rabbi’l-‘âlemîn Muhammed Rasûlullâh -salavâtu’llahi ‘aleyhi- zamânında nâme yazup, Rasûlullâhı tasdîk idüp îmâna dahı geldi, dirler.” (Uygur, 2007: 116)

4.1.2.6.1.3. Felaketler ile İlgili Efsaneler

Kıvâmî, Yanko bin Madyan zamanında İstanbul’da meydana gelen depremle ilgili bir, yine Yanko bin Madyan zamanında Kudüs’te meydana gelen depremle ilgili bir, Bezantin zamanında İstanbul’da görülen ve şehrin harap olmasına sebep olan veba salgını ile ilgili bir ve II. Mehmed’in Balkanlarda sefere çıktığı sırada çok sert geçen kış ile ilgili bir efsane aktarmaktadır.

Efsane 1

Efsanenin Adı: Yanko bin Madyan Zamanında İstanbul’da Meydana Gelen Deprem

Efsanenin Konusu: Yanko bin Madyan zamanında İstanbul’da meydana gelen ve Yanko bin Madyan’ın da hayatını kaybettiği büyük deprem konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Yanko bin Madyan’ın İstanbul’u kurduğu sırada yaptırdığı kilisede, Hz. Musa zamanından olan ve yaşı binden fazla olan bir rahip yaşamaktadır. Bu rahip bir gün Yanko bin Madyan ile bütün beylerini kiliseye davet eder. Yanko bin Madyan, üç yüz seksen bey ve binlerce gayrimüslim ile kiliseye gelir. Putlara secde ettikleri sırada Allah’ın gazabı erişir ve büyük bir deprem meydana gelir.

Kilise yerle bir olur ve içinde İstanbul’un kurucusu olan Yanko bin Madyan’ın da bulunduğu herkes ölür.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): Hz. Musa devri, günlerden bir gün, depremin meydana geldiği gün.

Efsanede Yer Alan Mekân(lar): Deyr (kilise).

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Hz. Musa, yaşlı bir rahip, Yankû bin Mâdiyân, beyler, gayrimüslimler.

Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Sanem.

Efsanede Yer Alan Motifler: A1000. Dünyevi Felaketler (Deprem), F571. Çok Aşırı Yaşlı Kişi, M183. Dinî Yemin ve Sözler, M301.7.1. Peygamber Olarak Hz. Musa, P10. Padişahlar, P16. İmparatorun Saltanatının Sonu, P110. İmparatorun Vezirleri (Yardımcıları), P426.3 Keşişler, V30. Dinî Ayinler, V110. Dinî Yapılar, V111. Kiliseler, V201. İlah, V320. Kâfirler.

Efsane Hakkında Notlar: Efsanede, felaket olarak bir deprem karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu deprem, doğal bir felaket olmasının yanı sıra devlet yönetiminde de bir felakete yol açmış görülmektedir. Zira hem kral hem de devlet yönetiminde etkili ve kral ile birlikte kilisede bulunan bütün beyler, bu depremde hayatını kaybetmiştir. Öte yandan Hz. Musa devrinden beri hayatta bulunan ve yaşı binden fazla olan bir rahibin kral ve beyleri ile birlikte ayin yaparken depremin meydana gelmesi, Allah’ın gazabı olarak belirtilmiş ve depremde ölen insanların Allah’ın gazabına maruz kaldıkları vurgulanmıştır. Efsanenin benzeri Oruç b. Âdil’in Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde karşımıza çıkmaktadır.

Efsanenin Metni:

“Ve hem ol zamânda Mûsâ Nebî -‘aleyhi's-selâm- zamânından bir pîr ruhbân kalmış ımış; yaşı binden ziyâde imiş. Dâyim deyrün içinde işi güci sanemlere hızmet itmek imiş. Meger günlerde bir gün, Yankû bin Mâdiyân’ı cemî’-i beglerile varur, deyre da’vet eyler. Yankû bin Mâdiyân dahı üç yüz seksen, adlu, ulu begleri-le, dahı

niçe bin kâfirler-ile cem’ olurlar, ol deyre gelürler, sanemlere secde iderler. Nâ-gâh, hikmet-i Rabbi’l-‘âlemin, kahr-ı Rabbânî irişür. Bir ‘azîm zelzele vâki’ olur; bu deyr yıkılur, yire geçer. Yankû bin Mâdiyân cemi’-i beglerile dahı niçe bin küffâr yire giçerler.” (Uygur, 2007: 112)

Efsane 2

Efsanenin Adı: Yanko bin Madyan Zamanında Kudüs’te Meydana Gelen Deprem

Efsanenin Konusu: Yanko bin Madyan zamanında Kudüs’te meydana gelen ve şehri viran eden büyük deprem konu edilmektedir.

Efsanenin Özeti: Yanko bin Madyan’ın ölümüne sebep olan depremin meydana geldiği sırada Avrupalıların hüküm sürdüğü Kudüs’te de bir deprem meydana gelir. Altmış bin rahip ile binlerce gayrimüslim, yıkılan Kubbetü’s- Sahra’nın altında kalarak can verirler. Şehirdeki halk dağılır ve şehir kırk yıl viran kalır.

Efsanede Yer Alan Zaman(lar): O zamanlar, depremin yaşandığı gün o günler.

Efsanede Yer Alan Mekân(lar): Frengistan, Kudüs, Kubbe-i Sahrâ, on sekiz bin âlem, zemin, asuman.

Efsanede Yer Alan Kişi(ler): Freng, altmış bin rahip, binlerce gayrimüslim, ehl-i tevhid, putlara tapanlar, halk.

Efsaneyle İlgili Maddi Unsur(lar): Sanem.

Efsanede Yer Alan Motifler: A1000. Dünyevi Felaketler (Deprem), M183. Dinî Yemin ve Sözler, P426.3 Keşişler, V30. Dinî Ayinler, V110. Dinî Yapılar, V201. İlah, V320. Kâfirler, Z71.12. Formilistik Sayı: 40.

Efsane Hakkında Notlar: Bu efsanedeki deprem, Yanko bin Madyan devrinde İstanbul’da meydana gelen depremin yaşandığı gün meydana gelmiştir. Aynı gün hem İstanbul’da hem de Kudüs’te meydana gelen bu depremler, iki şehirde de büyük hasara yok açmış ve derinden etkilemiştir. Müellif, arka arkaya verdiği bu deprem efsanelerinin hemen ardından bu depreme sebep göstermektedir. Müellife göre bu depremlere, tek oluşu dünyanın her zerresinde apaçık görülmesine ve on sekiz bin âlemin de buna şahit etmesine rağmen gayrimüslimlerin Allah’a değil putlara tapmaları neden olmuştur. Allah, kendisine iman getirmeyip putlara tapan bu insanlara gazabını göndererek cezalandırmıştır. Onlara layık olan dünya sahnesinden yok edilmektir. Efsanenin benzeri Oruç b. Âdil’in Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde karşımıza çıkmaktadır.

Efsanenin Metni:

“Ve hem ol eyyâmlarda Freng, Frengistân’dan gelüp Kuds’ı almış ımış. Ol gün ittifak-ıla Kuds’da dahı bu zelzele vâki’ olur, kahr-ı Rabbânî irişür. Dahı altmış bin ruhbân-ıla niçe bin kâfir, Kubbe-i Sahrâ’nun altında kalur, helâk olur. Meger ol günlerde ve ol zamânda ehl-i tevhîdden kimse kalmamış ımış, aralık vâki’ olmış ımış. Ol sebebden Hak Subhânehu ve Ta’âlâ kahr ider. Gendüye îmân getürmeyüp cânsuz, câmid sanemlere tapan kâfirleri helâk eyler. La-cirem, çünkim anun varlıgı nûrı izhâr-ı mine’ş-şems zerrât-ı cihânda ‘ayân olmışken, ahcâr u eşcâr, cemâdât ve