• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1.8. Kıvâmî, Fetihnâme

Hayatı hakkında elimizde fazla bilgi olmayan Kıvâmî, eserin beş yerinde isminden yalnızca Kıvâmî diye söz eder (Uygur, 2007: 52, 164, 528, 548, 598). 15. yüzyılın ikinci yarısında “Kıvâmeddîn Yusuf” ya da “Kıvâmeddîn Kasım” adını taşıyan birkaç kişi vardır. Babinger, bunlardan “Müderris ve Kadı Molla Kıvâmeddîn Kasım b. Ahmed b. Mehmed el-Cemâlî” ve “Kadı Kıvâmeddîn Yusuf b. el-Hasan Hüseynî” olmadığı düşünüldüğünde 1478-1511 yıllarında hayatta olduğu bilinen defterdar Kıvâmeddîn Kasım’ın Fetihnâme’nin müellifi olmaya daha uygun olduğunu belirtmektedir (Fetihnâme-i Sultan Mehmed, 1955: VI). Ancak Babinger, II. Bayezid devri Osmanlı tarih yazarları arasında İstanbul’da Sahn müderrisi olan Kıvâmeddin Yusuf b. el-Hasan Hüseynî (Kâdî-i Bağdad)’den bahsetmekte ve II. Bayezid’in ona iltifat etmiş olabileceği ihtimali üzerinde durmaktadır (Babinger, 1992: 51).

Söz konusu defterdar Kıvâmeddîn Kasım, Gökbilgin’in eserinde zikredilir. Eserdeki kayda göre 883 / 1478 tarihinde II. Bayezid’in annesi Gülbahar Hatun, Tâci Bey adlı birinin eşine satılan köyün tımara verilmesi için emirlerden Ahmed ve defterdar Kasım Kıvâmeddîn beylere bir ferman göndermiştir (Gökbilgin, 1952: 320’den aktaran Uygur, 2007: 10).

Kıvâmî hakkındaki en kesin bilgi, II. Mehmed ile II. Bayezid devirlerinde yaşamış ve II. Mehmed’in fetihlerini anlatan bir fetihname yazmış olduğudur. Kıvâmî, II. Mehmed’in saltanatını sırasında istediği mevki ve hayat düzeyine

gelememiş ve bu durumdan Sultan’ın oğlu II. Bayezid için yazdığı “Adl” redifli kasidede dert yanmıştır (Uygur, 2007: 548). II. Mehmed için yazdığı methiyede, Sultan’ın ihsanlarının herkese ulaştığından ancak kendisinin hiçbir ihsana mazhar olamadığından sitemle bahseder (Uygur, 2007: 62). II. Mehmed’in seferleri ile ilgili birkaç bölümü II. Bayezid’e okuyan Kıvâmî, II. Mehmed’in tarihini yazması yolunda II. Bayezid’den emir almıştır (Uygur, 2007: 164). Eserini sunduğu ihsanlarıyla cömertliğini öve öve bitiremediği II. Bayezid’e ümidini bağlamıştır. Eserini Sultan’a takdim ettikten sonra onun ihsanlarına nail olmuş olması kuvvetle muhtemeldir (Uygur, 2007: 11).

Fetihnâme, 28 bölümden oluşmaktadır. Eserin aslını oluşturan bu 28 bölümden önce mesnevi tarzında yazılmış bir tevhid, terci-i bend tarzında yazılmış bir münâcaat, yine terci-i bend tarzında yazılmış olan ve içinde dört sahabe ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in de anıldıkları bir na’at, sonra bir rubai ve daha sonra da II. Mehmed’i öven bir methiye bölümü gelir. Daha sonra II. Mehmed’in tahta geçişini konu alan ilk bölüm yer alır. Eserin 25 bölümünde II. Mehmed, 3 bölümünde II. Bayezid devri anlatılmaktadır. Bu 28 bölümden sonra II. Bayezid’i öven bir fetih kasidesi yer almakta ve eser “Güftâr-ı Nazım Der Hâtimeti’l-kitâb” ile sona ermektedir. Bu son nazım içinde eserin adı “Fetihnâme” olarak belirtilir (Uygur, 2007: 602). Vezirlerden Davud Paşa, İbn-i Halil Paşa, İbrahim Paşa ve Ali Paşa da kısaca övgü ile anılırlar (Uygur, 2007: 606). Zamanın âdetlerine bağlı kalınarak bölümlerin başlıkları Farsça olarak yazılmıştır.

Aslı nesir şeklinde yazılan eserde, II. Mehmed’i anlatan ilk bölüm öncesindeki manzumelerle birlikte, beyit sayıları birbirinden farklı, değişik başlıklarda, dinî, ahlaki, tasavvufi, hamasî karakterde yazılmış toplam 115 manzume yer almaktadır. Nazım - nesir karışık olan eserdeki manzum kısımlar edebî değer bakımından üstündür (Kayaalp, 2002: 507). Kıvâmî, olayların arasına yerleştirdiği manzumelerde eserin monotonluğunu kırmaya gayret göstermiş, ayet ve hadislerle desteklediği mısralarında cihadın faziletlerini, şehitliğin yüceliklerini, tevhit inancını ve Hz. Muhammed’e, onun sünnetine kuvvetle bağlı olmanın, onu sevmenin gereğini ifade ile Hz. Muhammed’i her fırsatta yüceltmiştir. Kuvvetli ve samimi bir iman ve

sadakat ile dine bağlı olduğu anlaşılan Kıvâmî, yeri geldikçe zamanenin bozukluğuna da dikkat çekmekte ve bu hususta hükümdarları ikaz ederek onlara sorumluluklarını hatırlatmakta, ister istemez ahlaki bir edebiyatın temsilcisi olmaktadır (Uygur, 2007: 14).

Kıvâmî, adalet inancına bağlı olarak padişahların hatalarını da edepli ve dikkatli bir üslup ile ifade etmekten çekinmez. Eser aynı zamanda bir methiye çehresi taşımaktadır. II. Mehmed’in bütün ömrünü gazada geçirmekteki sonsuz gayreti, kahramanlığı, İslam ordusunun ve askerlerinin bahadırlığı, cesareti, azmi her fırsatta övgü ile dile getirilmiştir (Uygur, 2007: 16).

Hayatı hakkında fazla bir bilgimiz olmayan Kıvâmî’nin edebî kişiliğini de eserinden çıkarmaktayız. Eserdeki ayet ve hadisler, Arapça ibareler, eserin Farsça başlıkları, mitoloji ve efsaneye mâl olmuş motifler ve kişiler, Şehnâme’den çizgiler, aruz, klasik Türk şiirinin mazmunları Kıvâmî’nin en azından bir medrese tahsili görmüş olduğu izlenimi uyandırmaktadır. Yazar sürekli olarak dinî ve insani değerleri işlemiş, zaman zaman da yaşadığı âlemin düzensizliğinden, karışıklığından şikâyet etmiştir. Kıvâmî, özellikle dinî ve sufice manzumelerinde lirizm seviyelerinde kadar çıkarır. Onun şairliğinin nesir yazarlığından daha üstün olduğu söylenebilir (Uygur, 2007: 16-17). Ancak manzum kısımlarda vezin hatalarının bulunduğunu da belirtmek gerekir ki, bu hatalar müstensihten de kaynaklanıyor olabilir.

Kıvâmî, eserinin kaynakları hakkında bilgi vermemektedir. Babinger, onun Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osman, Tursun Bey’in Tarih-i Ebu’l-feth adlı eserinden yararlanmış olabileceğini ve belki de Tursun Bey ile Kıvâmî’nin ortak başka bir eseri kullandıklarını belirtir (Fetihnâme-i Sultan Mehmed, 1955: VIII). Özcan ise, eserin Tursun Bey’in eserine kaynaklık ettiğini söylemektedir (Özcan, 2003: 58).

Eserin tek nüshası vardır:

Çalışmamızda Ceyhun Vedat Uygur tarafından hazırlanan metin esas alınmıştır: Uygur (2007).