• Sonuç bulunamadı

Enverî’nin Düstûrnâme Adlı Eserinde Oğuzname

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR

4.1.1.1. Enverî’nin Düstûrnâme Adlı Eserinde Oğuzname

Enverî, eserinde Oğuz Kağan Destanı’nın iki nüshasından farklı bir Oğuzname aktarmaktadır. Osmanlı hanedanının Ayaz bin Osman ile Oğuz kavminin hükümdarı Oğuz Tümen Han’ın kızı Turunç Hatun’un evliliğinden doğan Oğuz Süleyman adlı bir prensten geldiğini belirtir. Osmanlı hanedanının hâkimiyetini dinen meşru kılabilmek için onları Kureyş kabilesinden bir kişiye indirmek arzusu üzerine oluşturulan bu hikâye tarihî bilgilere uymayacak zayıf bir ananedir (Mükrimin Halil, 1930: 90). Hanedan hakkındaki “Araplık” rivayeti, H 9. yüzyılda Mısır’da ortaya atılır. Anadolu ve Rumeli topraklarında gün geçtikçe kuvvet kazanan Osmanlılara imrenen Mısır Arapları, Osmanlıları benimseyebilmek için halk arasındaki rivayetlerde onların Arap olduklarını söylerler. Bu rivayet İbn-i Hacer-il- Askalânî’nin I. Murad için söylediği “Rivayete nazaran bunların asılları Hicaz Araplarındandır” cümlesi ile kayda geçer. Bu rivayet, sonrasında Ebul Mahâsin ve İbn-i Eyâs tarafından genişletilir ve Osman Gazi’nin Medine’de yaşayan Hicaz Araplarından olduğu, Medine’de kıtlık baş gösterince Karaman diyarına kaçıp Karamanoğlu Ali Bey’in hizmetine girerek Türkçe öğrendikten sonra etrafına çok sayıda taraftar toplamak suretiyle Karamanoğullarına ve Selçuklulara olan bağını

kopardığı belirtilir (Danişmend, 1939: 369-373). Enverî’nin bu rivayetten ilham aldığını kesin olarak söylemek mümkün değilse bile ihtimal olarak düşünmek mümkündür (Danişmend, 1939: 373-374).

Enverî’nin içinde Selçukluların karışık hatıraları, İran destanları, Hz. Peygamber ile arkadaşlarının hikâyeleri ile birleştirdiği Oğuz Destanı’nın unsurları bulunan şeceresi, Hz. Peygamberin bir arkadaşının manevi soyu ile Türkistan Hanı’nın dünyevî iktidarını birleştirme özelliğine sahiptir ve yalnızca Enverî’ye ait bir heves olarak kalır (Imber, 2005: 258). Imber, Akşemseddin’in Hz. Muhammed’in sahabesi olan ve Arapların İstanbul kuşatması sırasında şehit olduğu sanılan Ebu Eyyüb Ensari’nin mezarını keşif yoluyla bulması sonucunda Osmanlılar ile Hz. Muhammed’in sahabeleri arasında doğrudan bir bağ kurulduğu için Enverî’nin şeceresinin geçersiz hâle geldiğini belirtmektedir (Imber, 2005: 258).

Enverî, “Der Beyân-ı Gazavât ü Feth-i Ekâlîm ü Kılâ‘-ı Âl-i Osmaniyân” başlığı altında verdiği altı beytin sonunda 18. kitabın tamamlandığını ve 19. kitaba “ihtimâm kıldığı”nı belirtir. 19. kitap ise,

“Âl-i Osman on dokuzuncu kitâb

Geldi bunda zikr edelüm fasl u bâb” (Öztürk, 2012: 3 / b. 7)

beyti ile başlamakta ve hemen ardından Oğuznâme metni ile devam etmektedir. Eserde yer alan Oğuzname özetle şöyledir:

Hz. Ebubekir vasıtasıyla Müslüman olan, Ashabı-ı Kiram’ın büyüklerinden, yedinci Müslüman olan Sa‘d bin Ebu Vakkas; Hz. Ömer’in emriyle Sasani Devleti’nin başkenti ve İran Kisrası Yezdücerd’in bulunduğu Medâyin şehrini fetheder. Bu fetihten dönerken yolda bir dağın kenarında durur ve dağa çıkarak etrafına baktığı sırada obaları ile Oğuzları görür. O sırada avda olan Oğuz Hanı Tümen Han geldiğinde Sa‘d bin Ebu Vakkas ile Ayaz ibn Osman ile tanışır ve bunları obaya davet edip ziyafet verir. Daha sonra Tümen Han, kızı Turunc’u Ayaz ile evlendirmek ister. Ayaz bir gece rüyasında öldüğünü ve toprağından harap olmuş bir ağaç çıktığını görür. Ağaçta altı dal biter ve bütün halka bu ağaç durak olur. Dallardan biri dünyayı tutar ve gölgesi âleme yayılır. Ayaz bu rüyayı Sa‘d bin Ebu

Vakkas’a tabir ettirir. Sa‘d bin Ebu Vakkas bu rüyayı Ayaz’ın altı oğlu olacağı ve birinin âleme han olacağı şeklinde yorumlar. Ayaz ile evlenen Turunc bir ay içinde hamile kalır. Hama’ya gitmek üzere olan Ayaz, doğacak çocuk erkek olursa adını Süleyman vermelerini ister. Ancak Turunc oğluna Mir Süleyman adını verir. Süleyman doğduğunda “Allah” der ve secde eder. Süleyman’a herkes “Oğuz” diye hitap eder, Oğuz adını verirler. Oğuz büyüdüğünde Selcug’un kızı ile evlenir. Bu sırada devir, Hz. Ömer devridir ve Hz. Ömer’in Oğuz’u İslam’a davet etmesi üzerine Oğuz Müslüman olur. Ancak hanımının İslamiyet’i kabul etmemesi üzerine Oğuz, Vezir Bermek’in kızı ile evlenir. Ancak kıskanan Selcug’un kızı, Oğuz’u Müslüman olduğu için Tümen Han’a şikâyet eder. Bu duruma sinirlenen Tümen Han, beylerbeyini bir ordu ile Oğuz’un üzerine yollar. Oğuz’un beylerbeyini mağlup etmesi üzerine Tümen Han ordunun başına geçerek Oğuz’un üzerine yürür ancak onun da mağlup olması üzerine Oğuz dedesi Tümen Han’ın yerine tahta geçer. 199 sene yaşayan ve 173 ülkeye hükmeden Oğuz Han’ın Tuğrul Han, Cemşid Han (diğer adıyla Kayı Han), Gün Han, Yıldırım Han, Gök Han, Deniz Han adlarında altı oğlu olur. Oğuz’un her oğlunun dörder oğlu olur ve 24 Oğuz boyu Oğuz’un torunlarından meydana gelir.

Oğuz Han’dan sonra sırasıyla oğulları Cemşid Han, Gün Han, Yıldırım Han’ın saltanatından sonra Cemşid Han’ın oğlu Tuğrul Han hükümdar olur. Ancak Tuğrul Han’ın avarelik eden oğlu Çalış Han hükümdar olamaz ve Selçuklu hanedanından Kutlamış Bey’in kızı ile evlenir (Öztürk, 2012: 5-12 / b. 26-124 ).

Mükrimin Halil, Reşidüddin’in Câmi‘ü’t-tevârîh’inde mevcut olan Oğuz menkıbesine şeklen benzeyen bu Oğuz ananesinin Düstûrnâme-i Enverî’nin kaynağı olduğu ve elimizde bulunmayan bir kitaptan nakledildiğini belirtmektedir. Birinci anane nasıl Selçuklular zamanında toplanmış ve Selçukluların hâkimiyetini meşru kılmak için Oğuz’dan itibaren Selçuklulara kadar hükümdar silsilesi sıralamış ise bu yeni anane de Osmanlı hanedanı zamanında teşekkül etmiş ve bu hanedanı doğrudan doğruya Oğuz’a bağlamaya çalışmıştır (Mükrimin Halil, 1930: 91). Nitekim Selçuklular tarafından takip edilen Çalış Han kaçarak Elbürz Dağı’na saklanır ve kayınpederi Kutlamış onu bulduğunda cihana sultan olması için çalışır. Osmanlı

hanedanı zamanında teşekkül eden bu ananeye göre Kutlamış’ın Çalış’ın sultan olmasını istemesinin sebebi, Çalış’ın Oğuz’un oğlu Cemşid (Kayı Han)’in soyundan gelmesidir. Enverî, Osmanlı’nın Kayı boyundan geldiği fikrini öne sürse de Kayı Han’ın kimliğine dair verdiği bilgi yanlıştır. Nitekim Kayı Han’ın, Oğuz’un oğlu Cemşid Han olduğunu, Gün Han’ın ise Cemşid Han’ın kardeşi olduğunu belirtmektedir. Ancak Kayı Han, Oğuz’un oğlu Gün Han’dan olma torunudur.

Kutlamış, Kayı soyundan gelen damadı Çalış Han’ın sultan olmasını istese de bu isteği gerçekleşmez ve Çalış ile Rûha’ya gelip yerleşir. Çalış’ın vefatından sonra yerine oğlu İrmiş, İrmiş’in vefatından sonra yerine oğlu Gazan, Gazan’ın vefatından sonra ise oğlu Mîr Süleyman geçer. Mîr Süleyman’ın ardından yerine büyük oğlu Er- tuğrul o havalide emir olur. Diğer oğlu Şeh Melik ise, oğulları Gök Alp ve Gündüz Alp ile Sultan Alaaddin’in hizmetine girer. Müellif, Şeh Melik ile oğullarının destanlarda karşımıza çıkacak türden bir kahramanlıklarını anlatmaktadır. Buna göre, Bulgar Dağı’nda deve dişli, elli arşın uzunluğunda bir ejderha vardır ve Sultan Alaaddin bu ejderhayı öldürecek kişiyi saltanata ortak edeceğini söylemektedir. Şeh Melik iki oğlu ile birlikte ejderhanın üzerine gider. Okla ejderhayı gözünden vuran Şeh Melik, üzerine gidince ejderha onu omzuna dek yutar. İki oğlu ejderhayı parçalayıp babalarını ejderhadan kurtarırlar ancak babaları vefat eder. Bir başka rivayette ise Şeh Melik’in ölmediği belirtilmektedir. Şeh Melik’in vefatından sonra oğulları Gök Alp ve Gündüz Alp, Sultan Alaaddin’e hizmette bulunurlar ve Sultan mükâfat olarak onlara Sultan Öyüğü’nü bağışlar. İki kardeş gazaya başlar ve Ermeni Derbend’inden geçerek İnegöl’ü yağma ederler. Daha sonra Gök Alp zehirlenerek öldürülür. Gündüz Alp’ın vefatından sonra ise yerine oğlu, Osman Gazi’nin babası, Er-tuğrul geçer (Öztürk, 2012: 13-19 / b. 132-214).

Şükrullah’ın eserinde Süleyman Şah olarak karşımıza çıkan Ertuğrul Gazi’nin babası, Düstûrnâme-i Enverî’de Gündüz Alp olarak görülmektedir. Eserdeki Oğuznâme metni şöyledir:

“İşbu târîh-i ibn-i Abbâs’undurur Kim kısasdan eşref-i nâsundurur

Çün hübût eyledi Âdem ol zaman Kılayım andan berüsini beyan Nûh’a Âdem’den gelince bellü bil İki bin iki yüz elli altı yıl

Nûh u İbrâhîm arasında bilinüz Geldi târîh içre bin beş yüz dokuz Andan irince Hâlîlüllâh’a bil Beş yüz hem altmış beş ola yıl Andan irince Süleymân’a zaman Beş yüz otuz altı yıldur bî-gümân Andan irişince Zülkarneyn’e pes Yedi yüz on yedi yıldur sözü kes Anda kim Îsâ-yı rûhullâh gelür Yıl kim üç yüz altmış dokuz olur Beyn-i Îsâ Ahmed-i fahr-i enâm Beş yüz elli bir yıl olmuşdur tamâm Çün Muhammed seyyid-i âlem vücûd Buldu cem‘ edem bunu iy ehl-i cûd İnüben Âdem doğunca ol Resûl Bunu târîh içredür ehl-i usûl

Beş bin ü dokuz yüz olmuşdur tamâm Altmış yedi yılile ve’s-selâm

Altmış üç yıl seyyîd-i âlem yaşar On yıl edüben gazâ hâke düşer Hicret ü târîh olur andan hisâb İhtilâfı yok budur nakl-i kitâb Çün cihandan gitdi ol fahr-i cihân Pes halîfe oldu Bû Bekr-i zamân İki buçuk yıl ana fermân olur İşi halka adlile ihsân olur Anun ardınca halîfe oldu Ömer İki yıldan sonra ol hayrü’l-beşer Viribir leşker aça mülk-i Acem Sa’d-i Vakkâs’a virür ceyş ü âlem Feth eder varup Medâyin şehrini Yezdücerd’e kıldı devrân kahrını Sa’d-i Vakkâs edüp ol fethi döner Yolda bir dağ var kenarına konar Sa’d ol dağa temâşâya çıkar Bir ulu sahrâ görür çevre bakar Anda konmuşdu Oğuzlar bî-aded Obalar başdan başa yok ana hadd Kara evleriyle yüz bin artug ev Bu cihân köhne sarâyı sanma nev

Mülk-i Türkistan’da varıdı meğer Bir ulu han cümle handan mu‘teber Amm-i Selçuk ol Tümen Han ana nâm Bilmez İslam anda mecmû-i enâm Ava binmişdi Tümen Han ol zaman Geldi bu ashâbı gördü nâgehân Han bulardan kığırur sorar haber Gördü kim buları bir gayr beşer Anladı bir gayr milletdür bular Bu selâbetlü cemâ‘atdür bular Bunlar dedi ki kandan geldünüz Bî-gam olup cümle handân oldunuz İbn Osman kim Ayaz idi ana ad Bunlara kıldı beyân vasf-ı cihâd Han buları hayline da‘vet kılur Çok ziyâfet eyleyüp izzet kılur Koyivirmez üç gün oldu bunları Hem buların var ulu düğünleri Pes Ayaz’ı otağına aldı ol Beğenür hulkını ihsân etdi bol Bir kızı varıdı Turunc Hatun adı Nüsha içre râvîler böyle dedi

Var hırâmân kaddi üzre i‘tidâl Yüzi mihri üzre hem iki hilâl Kapmışıdı hokka-i yâkuta dür Benleri gül yanağında müşkdür Ağzı yarı toprağa düşse eğer Oldu cümle-i nebât andan şeker San firiştedür veyâhût anı hûr Yere cennetden erüp düşmüşdü dûr Anlarun içinde perde yoğıdı Gerçi kim âdâb u erkân çoğıdı Kız götürdü aşdı yüzünden nikâb Ol Ayaz’a arz eder cevr ü itâb Bir nazar kim ana eyledi Ayaz Ana bin cevrile geldi inkıbâz Kız dahı bakdı Ayaz’ı çün görür Oluban âşüfte-dil karşu durur Gördü kız içine düşdü müşkülât Tapu kıldı olup ana iki kat Çün Ayaz’un kız cemâlini görür Sünbülüyle hadd ü hâlini görür Anı gören sedd-i İskender sanur Âdemî şeklinde ya ejder sanur

Kendüzinden gidüben hayran kalur Pes nazar ol dem ana sultan kılur Gördü ol resmile çün kızını han Çok tefekkür eyledi niçe zaman Oldu oğlu kızı anun heman Bildi kim meyl etdi ana mihman Bir veziri vardı Bermek anun Kığrur kasdı kızın vermek anun Dedi kim bu yiğidi cânile ben Sevmişem kanda yigi buna vatan Görmedüm ben işbu resme âdemi Gerçi kim der-yâft kıldum âlemi Bu melekdür gerçi insan sûreti Gerçi var işbunda âdem sîreti Dedi Bermek anı beğendiyse han Eylesün ihsân Turunc’u revan Dedi han nice Turunc’u saltanat Buna lâyık sad hezârân memleket Ol sebebden anladı bunları han Kızile vermek diler cân ü cihan İbn Osman ol Ayaz-ı hayr-ı nâs Gece bir düş gördü düşdü ana be‘s

Gördü düşünde ölüp olmuş türâb Bir ağaç andan biter olmuş harâb Ol ağaç üzre biter altı budak Cümle halka ol ağaç olmuş durak Ol budağun biri dünyâyı tutar Gölgesini âlem üstüne atar

Sa‘d’a düşün subh u dem tahrîr eder İşbu resme Sa‘d anı ta‘bîr eder Dedi altı oğlun olusar senün Âleme han olusar biri anun Ola mâlâmâl onun hükmü cihan Asl kala âhir olınca zaman Ol gece hasta Ayaz anda olur Göçdü ashâb anda kendüsü kalur Pes Ayaz anda kalur gitdi çeri Çok ganimet mâl ü elli nökeri Yedi yük mâl eyledi hana atâ Kim Turunc’un aça yüzinden gıtâ Söz öküşdür aldı Turunc’u Ayaz Gevher’e verdiydi yedi genci Iyaz Bildiler bunlar Kureyşî’dür Iyaz Beklediler kimse kılmaz i‘tirâz

Hana karşu yayı kurulmuş asar Dedi alsun anı her kim ki yasar Kimse ne yasabilür ne hôd kurar Hem Ayaz anda bir ay kılur karâr Top oynamakda at sürmekde hem Cümlesin mât etdi ol hayrü’l-ümem Kız bir ay içinde oğlana kalur Pes Ayaz andan Hama azmin kılur Lîkin ısmarladı oğlan doğsa ger Kon Süleyman adını kılman diger Pes varup Humus u Hama’ya ol ölür Doguban oğlan Oğuz içre kalur Bu Ubeyde oğlunu çünkim bilür Bu rivâyetdür gelür anı görür Ammüsi oğluyidi Ayaz

Pes güyegüsü olur hanun Ayaz Gerçi atası Süleyman kodu ad Pes anası Mîr Süleyman kodu ad Biz tevârîhi tebebbu‘ eyledük Böyle sanma ki tesâmu‘ eyledük Çün Süleyman doğuben buldu vücûd Çağırup Allah dedi kıldı sücûd

Pes veliye anlar aydurdı Oğuz Dediler ki biz ana Oğuz ayduruz Çün Süleyman doğdu on beş yıl tamâm Hicret ü târîh olmuş ve‘s-selâm Nûh’un oğulu oğulu dedükleri Oğuz Oldu târîh içre müsteb‘at bu söz Anı aydurlar Oğuz ismiyle yâd Ana olmuşdur Süleyman asl ad Çün Süleyman büyüdü oldu cüvân Kız alıverdi düğün eyledi han Ol beğenmedi görüp çoğun kızın Son ucı ol aldı Selcug’un kızın Anlar aydur güyegüye göregen Nitekim güyegü oğluna yigen Ol zaman oldu Ömer devri meğer Anda da‘vet-nâme viribir Ömer Çiğnedi ol nâmeyi yutdu Oğuz Hak hidâyet verdi buldu kılağuz Ol sebebden buldu ol İslam’a râh Bildi var dîn-i Muhammed hem ilâh Anuniçün ehl-i îmân oldu ol

Gelmedi İslam’a Selçuk’un kızı Cehd çok kıldı Süleyman Han özi Aldı Bermek kızını han getürür Dîne girüben îmân getürür Hana pes Selçuk kızı kıldı gamz Gayrı dîndedür erüm der etdi remz Bin erile ava çıkmışdı Oğuz Han çeri diriyidi? gönlü yavuz Dedi beğlerbeğine var bir iş bitür Ol Oğuz’un başını bana getür Pes vezîrün kızı i‘lâm eyledi Bin eri bu emrine râm eyledi Bildürür hâli Oğuz yoldaşlara Ol Hüdâ içün onlar kardaşlara Dedi Oğuz cümle Allah diyelüm Bir uğurdan hasma kılıç koyalum Çün ana düşmen çerisi yetişür Bunlar Allah diyüp anda dürişür Kesdiler beğlerbeğinün başını Sıdılar kovup kamu yoldaşını Derdi leşker anda geldi yine han Fursat anda dahı verdi müste‘ân

Han belürsüz leşker içinde olur Pes Süleyman Beğ anun yerin alur Yaşar Oğuz yüz dahı doksan dokuz Han olur yüz yetmiş üç mülke Oğuz Altı oğlu doğdu kılayın beyân Biri Tuğrul’dur biri Cemşîd Han Biri Gün Han Yıldırım Handur biri Dahı Gök Han ve Deniz Han kihteri Dörder oğlu her bir oğlunun olur Pes yigirmi dört boyu bunlar kılur Bunlar Oğuz, ili kısmet eder Dirliğinde sonra dünyadan gider Cümlesinden oldu Cemşîd ulu han Cümle Türkistan’ı tutdu bî-gümân Kanda kim Çemşîd Han seyrân eder Hak tâ’âlâ ol yeri bârân eder Kayı Han onunçün oldu ana ad Cümle bildi anı eyle kıldı yâd Tuğrul u Selçuk anılmazdı ol zaman Şah Cemşîd’ünidi hükm-i revân

Vasf-ı Cemşîd’ün dolupdur şark u garb Yüz bin er katında vardı ehl-i harb

Yüz otuz (yıl) Cemşîd yaşayup ölür Bunun otuz iki yıl hükmü olur

Geldi Gün Han otuz üç yıl hükm eder Yıldırım Han geldi çünküm ol gider Tuğrul u Gün Han u Gök Han üç emîr Olmaz istiklâli beğ olup vezir

Yine Cemşîd oğlu Tuğrul Han gelür Milkde kırk üç yıl yürür fermân kılur İşbu Tuğrul Han’un oğludur Çalış Kim kızın vermişdi ana Kutlamış Kutlamış kızından Ermiş Han gelür Gerçi kim han olımaz bunlar kalur İki yüz on dört olmuşıdı sâl

Kıldı Oğuz ya‘nî Süleyman intikâl Dört yüz elli beşe çün erdi yıl Azl olup kıldı Çalış Beğ münfâ‘il Pes Çalış âvâre yetmiş yıl olur Kıluban tebdîl-i suret ol kalur Ol zaman Selçukılar gâlip olur Ol Çalış Han’ı arar tâlib olur Kendüyi anda Çalış pinhân eder Rûm’a oğlu İrmiş ile seyr eder

Kaçdı Tuğrul’dan kaçan kim Kutlamış Buldu Elbürz Kûhı içreydi Çalış Diledi ana itâ‘at eyleye

Ol Çalış Han’ıla bey‘at eyleye Buyidi tedbiri anun ol zaman Tâ Çalış Han’ı ede iklime han Bu Çalış zîrâ ki Cemşîd asliydi Kayı’dan işbu hem Oğuz nesliydi Nâgehân heybetiyle Tuğrul gelür Bunların tedbîrini bâtıl kılur Azm-i Rûm eyledi kaçdı Kutlamış Güyegüsi bile anunla Çalış İşbular hayliyle Rûha’ya gelür Feth ü nusret bulmayup anda kalur Çalış öldü kaldı İrmiş ol zaman On dokuz yılda hem ol oldu revan Mîr İrmiş oğlu kim Gazan gelür Yaşayup sonra yigirmi beş ölür Mîr Süleyman bin Gazan ol zamân Şeh Melik’le oldu Rûha’da ayân Şeh Melik bin Mîr Süleyman Alp pes Kopdu Rûha’dan yog anun gibi kes

Pes yigirmi yedi gündür nevbeti Otuz üç Er-Tuğrul’undur şevketi Altı yüz on altı hicret çün olur Doğdu ol Sultan Alâeddîn gelür Beğ ölür çünkim ol olur pâdişâh Âl-i Selçuk içre ol zill-i îlâh Kopdu ilinde anun bir ejdehâ Kimse bulamazidi cenginden rehâ Şeh Melik’den iki oğlan geldi sarp Biri Gök Alp u birisi Gündüz Alp Bunlara kılmazdı kimse i‘tibâr Âcz ü müflis yürürler hôr u zâr Şâh iklîme münâdâ eyledi Konya içre râvîler böyle dedi Dedi kılsa ejdehâyı kim helâk Saltanatda ana kılam iştirâk Nice kez leşker varur sır ejdehâ Nicesin kılur helâk olmaz rehâ Deve dişlü elli arşun uzunı Hem anun câmûs ini gibi ini Şeh Melik sultandan istedi du‘â Hem anun cengine kıldı iddi‘â

Hayli leşker verdi ana pâdişâh İki oğlun aldı gitdi tutdu râh Ejdehâ Bulgar Dağı’nda olur Leşkerile Şeh Melik ana gelür Zehresi yok kimsenün vara ana Gitdi tenha Şeh Melik nidem sana Bile yanınca iki oğlu gelür

Durdu anlar Şeh Melik anda varur Şeh Melik’den ejdehâ duyup tavış Götürüp baş bir kez eyledi hurûş Şeh Melik okıla gözünde urur San Sikender seddi yerinde durur Dem urup ejder yüz üzre düşdü ol Kaçdı cümle gerçi leşker sağ u sol Kalkdı ol yine yerinden şîr-i ner Tîg elinde yürür ol sâhib-i hüner Ejdehâ üzerine atar kendüzin Ol cüvân Allah’a ısmarlar özin Sıçrayıp halkında çaldı ejderi Yutdu ejder omzına dek ol eri İki oğlu çekdiler tîg-i bürrân Pâre pâre ejderi kıldı revân

Çekiben çıkardılar ataların Âh idüp çâk etdiler yakaların Bir rivâyet de budur ol nev-cüvân Gör ölüben oldu dünyâdan revân Bir rivâyet de budur kaldı diri Ölmedi ol gâzîlerü(n) serveri Ejhedâ başın iki oğlan alur Atasıyla şâh eşiğine gelür Rağbet etdi bunlara şâh-ı cihân Hil‘atile mâl verdi bî-girân Pes ekâbir kıldı anlara hased Anladurlar bunları sultana bed Asl-ı Cemşîd anları işitdi hem Düşürüp gözden bunlara verdi gam Şeh Melik Beğ oldu dünyâdan revân