• Sonuç bulunamadı

Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci

Türkiye’nin kronik sorunlarından biri olan Kürt meselesi yıllarca güvenlik politikaları ve bayındırlık hizmetleriyle çözülmeye çalışılmış ve temel devlet politikası bu sabite üzerine bina edilmiştir. 2009 yılı ise hakim devlet anlayışının değişmeye başladığı ve somut çö-züm önerilerinin sunulduğu ve tartışıldığı bir yıl oldu. Konuya ilişkin dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşma 2009 yılında başla-tılacak yeni sürecin ipuçlarını vermekteydi. Erdoğan “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Ama illa ad koyalım diyorsanız Kürt Sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur. Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun, Laz olsun, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur” diyerek meseleye bakış açısını ortaya koymuştu.

2009 yılının Mayıs ayına gelindiğinde terör sorunun çözümüne yönelik siyasal ve top-lumsal düzlemde tartışmalar yoğunlaştı. Toplumda oluşan diyalog ve açılım havası ise Erdoğan’ın 23 Temmuz’da “İster Kürt sorunu, ister Kürt açılımı diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık” sözleriyle resmîleşti. DTP temsilcileriyle süreçle alakalı istişareler devam ederken Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 34 PKK’lı Habur sınır kapısından geçerek güvenlik güçlerine teslim oldu. Ancak PKK’lilerin ülkeye girişi ve onların karşılanma-sı esnakarşılanma-sında ortaya çıkan tablo siyasiler ve toplumun birçok kesimi tarafından tepkiyle karşılandı ve bu olay başlamakta olan sürece ilişkin ilk kriz oldu. Ancak AK Parti hükü-meti kararlı olduğunu ilan ederek, 3. Olağan Kongre’sinde Demokratik Açılım Sürecini, yenileyerek Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak devam ettirme kararı aldı ve açılımın kapsamını genişletti.

2009 yılının Aralık ayında PKK’ye yakın Kürt siyasal hareketinin Meclisteki temsilcisi olan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı ve ye-rine Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kuruldu. Çözüm sürecine yönelik kararlılık mesaj-ları devam ettirildi. 16 Ocak 2010’da İçişleri Bakanı Beşir Atalay dört ayrı mekanizmadan oluşan insan hakları paketini açıkladı. Pakette meselenin çözümüne dair; cezaevlerinde

Çözüm Süreci: 2009 yılında, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi adıyla resmî olarak başlatılan ve Kürt meselesini ve terör sorununu kalıcı olarak çözmek amacıyla yürütülen çok boyutlu politikalar bütünüdür.

Temel özelliği, soruna yerli ve millî bir çözüm bulma amacına yönelik olmasıdır. Bu bağlamda Kürt meselesi başta olmak üzere birçok alanda reform yapılmış ve ülkenin demokratikleşmesine yönelik önemli adımlar atılmıştır.

6

Kürtçe gibi farklı dil ve lehçelerde görüşme yapılmasına imkân sağlanması; özel kanalla-rın farklı dil ve lehçelerde 24 saat yayın yapmasına izin verilmesi; farklı dil ve lehçelerde enstitü, araştırma merkezi kurulması yönünde YÖK kararının alınması ve Yaşayan Diller Enstitüsünün kurulması ve terörler mücadeleyi aksatmayacak biçimde, günlük yaşamın normalleşmesi konusunda adım atılarak yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasakları-nın asgari seviyeye indirilmesi amacıyla valiliklere genelge gönderilmesi ile ilgili net bir yol haritası ortaya konuldu. Ancak mesajlar ve pakete rağmen PKK saldırıları devam etti ve hükümet de bu duruma sert bir şekilde karşılık verdi.

Sürecin inişli çıkışlı devam ettiği günlerde, PKK’ye yakınlığıyla bilinen bir haber ajansı 13 Eylül 2011 günü Oslo’da MİT yetkilileriyle PKK ve KCK yöneticilerinin yaptığı bir gö-rüşmenin ses kaydını yayınladı. Erdoğan basına yansıyan görüşmelerin arkasında durdu ve sorunun çözümü için herkesle görüşebileceklerini söyledi. Oslo Görüşmelerinin yan-kıları sürerken 19 Ekim’de Hakkâri’nin Çukurca ilçesine PKK’nin yaptığı saldırı sonucu 24 asker şehit oldu. Çukurca’daki saldırı sonrası Kuzey Irak’a 22 tabur ve on bin askerin katıldığı kara harekâtı düzenlendi. Bu saldırı ve akabindeki operasyonla beraber zaten sallantıda olan süreç dondurulma aşamasına geldi.

Hüseyin Yayman (Der.), 2000’li Yıllar: Türkiye’de Açılım Politikaları, İstanbul: Meydan Yayınları, 2011.

Süreçteki diğer bir önemli tartışmalı konu ise KCK operasyonlarıdır. Operasyonlar ilk olarak 2009 yılında Diyarbakır ağırlıklı başlamış olmakla beraber 2011 yılında operas-yonlar kapsamında KCK yöneticileri başta olmak üzere birçok kişi tutuklanmıştır. KCK operasyonlarıyla bağlantılı önemli bir gelişme de 2012 yılının Şubat ayında meydana gel-di. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın ve baş-savcı vekilinin haberi olmaksızın, KCK operasyonunda verilen ifadelerde bazı eylemlere ilişkin bilgilerin önceden MİT’e iletildiğiyle ilgili iddialar üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT eski müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile iki MİT çalışanını ifadeye çağırdı. Hakan Fidan mazeret göstererek ifadeye gitmedi ve hükümet de MİT Kanunu’nda değişiklik yapmak suretiyle Hakan Fidan’ın ve sürecin arkasında olduğu mesajını verdi.

2012 yılının son ayları çatışmaların şiddetlenmesine sahne oldu ve ardından da çatış-malar artarak devam etti. Şiddet ortamının da etkisiyle aktörler tarafından sürece ilişkin açıklamalar 2013 yılının başlarına kadar ertelenmek zorunda kaldı. 2013’te tekrar çatış-masızlık sürecinin başlamasına yönelik hazırlıkların yapıldığı bir dönemde süreci baltala-maya yönelik olduğu anlaşılan iki gelişme oldu. Bunlardan ilki, Paris’te düzenlenen silahlı saldırıda PKK’nin kurucularından ve Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcilerinden 3 kişinin öldürülmesidir. Cinayet sonrası süreci doğrudan olumsuz etkileyen açıklamalar gelmemiş ve çözüm umutları devam ederken ikinci olay gerçekleşti. Şubat ayında ulusal bir gazetede BDP ile İmralı görüşmelerinin tutanağını yayınladı ve gazete başta Erdoğan olmak birçok kişi tarafından eleştirildi. Ancak bu iki olumsuz gelişmeye karşın başta KCK soruşturmaları olmak üzere birçok davada sorun olan ve çözülmesi ivedilikle beklenen ana dilde savunma hakkı sorunu çözüme kavuşturuldu. 24 Ocak 2013’te kabul edilen dü-zenlemeyle ana dilde savunma hakkı kanunlaştı.

Gerçekleştirilen saldırılar sonrası durma noktasına gelen sürecin yeniden başlatıl-masına yönelik en önemli adım 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaların-da atıldı. PKK lideri Öcalan, Nevruz’kutlamaların-da okunan mesajınkutlamaların-da “silahlı mücadelenin miadını doldurduğunu açıklayarak, silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi” çağrısında bulundu.

PKK yöneticileri de yaptığı açıklamada “Öcalan’ın kararı bizim kararımızdır” diyerek 21 Mart’tan itibaren ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Hükûmet de sürecin diyalog içinde

yürütülebilmesi için 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ni oluşturdu. Heyet dokuzar kişiden yedi bölgeye ayrıldı ve çalışma raporlarını sunmak için de heyete iki aylık bir süre verildi.

TBMM’de de Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına dair önerge kabul edildi. Yine 11 Nisan’da İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 8 Mayıs’ta da PKK yöneticileri ulusal ve uluslararası basın organlarına, 8 Mayıs itibarıyla geri çekilmeye başlayacaklarını ilan ettiler.

Çözüm adına tüm bu olumlu gelişmeler yaşanırken 2013 Mayıs ayının sonundaki Gezi Eylemlerinin ardından, PKK yeni bir değerlendirmeyle çekilmeleri durdurdu ve bunu 9 Eylül’de açık olarak ilan etti. Aralık 2013’te İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmelerde, sürecin devam etmesine yönelik kararlılık sözünün ardından süreç yavaş da olsa ilerleme-ye devam etti.

Hükûmet sorunun çözümüne yönelik kararlılığını devam ettirerek bu alanda yeni bir adım attı ve Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’un uygulama ilkelerini düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararı 2 Ekim 2014’te Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu kararla bir de Çözüm Süreci Kurulu oluşturuldu. Bu Kurul, Çözüm Sürecinin başarıya ulaşmasına yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültürel, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları atmakla görevlendirilmişti. Çözüm Süreci kap-samında yapılan çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetlerinin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülmesi kararlaştırılmıştı. Aslında bu kanun ile esas amaçlanan, çözüm sürecini yöneten devlet yetkililerinin hukuki, idari ve cezai so-rumluluktan muaf olacaklardı. Bu kanunla birlikte çözüm süreci resmen devlet politikası hâline gelmiştir.

Ancak PKK yöneticilerinin ve Türkiye’de PKK’ye yakın siyasetçilerin süreci maksima-list ve yeni taleplerle zora sokmaları, çözüme yönelik hükümetin atabileceği yeni adımları da zorlaştırdı. Özellikle Kuzey Suriye’de yaşanan gelişmelere bağlı olarak bölgesel ve kü-resel sistemin bölgeye yönelik siyasetinde, etkili bir konuma geçeceğini varsayan PKK çö-züm sürecinin geleceğini zorlaştıran eylemlerde bulundu. Ağustos ayında Lice’de yaşanan olaylarla yükseltilen tansiyon 6-8 Ekim olayları ile en yüksek seviyeye çıktı. HDP, 6 Ekim 2014’te Parti Meclisi ve MYK toplantılarının ardından Kobani’de yaşanan katliamları ge-rekçe göstererek halkı sokağa çağırması sonrası çıkan olaylarda 50’den fazla kişi yaşamını yitirdi ve yüzlercesi de yaralandı. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok yerde iş yerleri yakıldı ve harap edildi. Ancak olayların durulmasından sonra HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş “Çözüm Süreci Öcalan ya da hükümet ‘bitti’ demedikçe devam edecektir” diyerek ipleri tamamen koparmadı.

Kürt meselesinin çözümüne yönelik AK Partinin gerçekleştirdiği demokratikleşme adımla-rını sıralayınız?

7

Özet

AK Partinin kurulmasından kısa bir süre sonra önemli bir oy oranına ulaşarak iktidar olmasını mümkün kılan hususları açıklayabilme

Türkiye siyaseti, 2000’li yıllara siyasi ve ekonomik krizlerin ağır şekilde yaşandığı bir konjonktürde gir-di. 1990’ların güvenlikçi siyaseti ve terör olayları, dev-let içerisindeki bozulmuşluğun ve kirli düzenin deşif-re olmasını sağlayan Susurluk Olayı gibi gelişmeler, bazı siyasetçilerle ilgili yolsuzluk iddiaları sadece hü-kümetleri değil siyasi ve idari sistemin meşruiyetinin sorgulanmasını beraberinde getirdi. Diğer taraftan, 1990’larda siyasal alanın daraltılması ve kırılganlaştı-rılması neticesinde siyaset kurumu gittikçe zayıflamış ve böylece siyasette yaşanan boşluğu vesayetçi yapılar kolayca doldurmuştur. 28 Şubat müdahalesi güçsüz ve parçalanmış siyasal yapıları daha da kırılganlaştırmış;

sonuçta da artan rüşvet, yolsuzluk, siyasal baskı, poli-tik dışlanmışlık ve ekonomik kriz, toplumu yeni siya-sal arayışlara ve beklentilere yöneltmiştir. Koalisyon hükümetlerinin yönetimde farklı perspektiflere sahip olması, istikrarı sağlayacak bir düzenin oluşturul-masını mümkün kılmadı. Tüm bu hususlara 2001’de Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin yaşanması da eklenince, 14 Ağustos 2001’de kurulan AK Partinin iktidara gelmesi kaçınılmaz olmuştur.

Çünkü toplum eski tip siyaset ve siyasetçilerden bık-mış ve yeni yüzleri denemeye hazır hale gelmişti.

AK Partinin birinci iktidar dönemindeki gerçekleştirdiği siyasal dönüşümün içeriğini analiz edebilme

AK Parti, Türkiye’nin acil demokratikleşme ve dönü-şüm ihtiyacını ve beklentisini AB süreci ile ilişkilen-direrek içerde atacağı adımlara karşı oluşacak direnci aşmak için AB üyelik sürecini işlevsel olarak kullanma yoluna gitti. Türkiye’nin kronikleşmiş iç çelişkilerini Avrupalılaştırarak ve demokratikleşme sürecini bir dış politika hedefi yaparak dönüşüm sürecini yürüttü.

AK Parti daha önce başlatılan AB ile uyum sürecini daha da hızlandırarak, hukuk sistemini AB standart-ları ile uyumlu hâle getirmek amacıyla Meclis’ten ilgili yasaların çıkarılması için bazı reform paketle-rini Meclise sundu. Uyum paketleri yoluyla sivil-as-ker ilişkilerinden, ana dilde yayın ve dernek kurma faaliyetlerine kadar birçok konuda köklü reformlar gerçekleştirildi. Bu değişikliklerin başlıcaları şun-lardı: Gözaltı koşullarının iyileştirilmesi, işkenceyle mücadeleye etkinlik kazandırılması, adil yargılanma

hakkı, dernek kurma özgürlüğünün genişletilmesi ve derneklerin, uluslararası faaliyette ve iş birliğinde bulunabilmelerine imkân tanınması, siyasi partilere üyeliğin kolaylaştırılması, siyasi parti kapatmalarının zorlaştırılması, cemaat vakıflarının mülk edinmeleri-nin kolaylaştırılması.

Cumhurbaşkanını halkın seçmeninin siyasal sistemin geleceğini nasıl etkilediğini analiz edebilme

İlk olarak halkın seçtiği, geniş yetkilere sahip cum-hurbaşkanının anayasal olarak siyaseten sorumsuzluk zırhına sahip olmasından kaynaklanan yetki-sorum-suzluk dengesizliği yaşanacaktır. İkincisi, ilk unsura bağlı cumhurbaşkanı ve başbakan arasında yaşanacak yetki karmaşasıdır. Cumhurbaşkanı ve başbakanın aynı siyasi gelenekten gelmesi durumunda bu so-runlar ve siyasal krizler nispeten yönetilebilir olsa da farklı siyasi gelenekten gelmesi durumunda krizin çok daha derinleşme ihtimali bulunmaktadır. Bu tartış-malar üzerinden üçüncü bir tartışma da artık siyasal sistemin niteliğinin adı konulmamış ve yasal olarak çerçevesi oluşturulmamış fiilî bir yarı başkanlık siste-mine dönüştüğü şeklindedir.

Kürt meselesinin siyasal yollarla çözümüne yönelik AK Partinin atmış olduğu demokratikleşme adımlarını tartışabilme

Kürt meselesinin çözümüne yönelik olarak, AK Par-ti hükümePar-ti, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi veya Açılım ya da Çözüm Süreci gibi farklı ifadelerle ad-landırdığı süreçle ilgili alanlarda birçok demokratik adım attı. Başta tek tipçi, dışlayıcı ve inkar edici ay-rımcı politikalar sonlandırılarak, asimilasyon olarak değerlendirilebilecek politikalara son verdi. Öncelikle Olağanüstü Hâl yönetimi kaldırıldı. Faili meçhuller sonlandırıldı. Farklı dil ve lehçelerde yayın yapılma-sının önü açılarak devlet TRT üzerinden Kürtçe ya-yınlara başladı. Farklı dil ve lehçelerde üniversitelerde enstitü kurulması, Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri-nin açılması, cezaevlerinde Kürtçe konuşma yasağı-nın kaldırılması sağlandı. Ana dilde savunma hakkı tanındı. Devlet okullarında Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması yasal hâle geldi. Kürtçe eğitim ve-ren özel okullar kuruldu, çocuklara Kürtçe isim ver-me yasağı kaldırıldı, Kürtçe siyasi propaganda yasağı sonlandırıldı. Sürgündeki Kürt siyasetçilerin ülkeye dönüşleri sağlandı. Alfabede kullanılan bazı harflerin 1

2

3

4

yasaklanmasına son verildi. Yerleşim yerlerine Kürtçe isimlerin verilmesi yasalaştı. TBMM’de Çözüm Süreci Komisyonu kuruldu. Çözüm Sürecinde gidişatın çer-çevesini çizen, yasal zemini oluşturan tasarı yasalaştı.

Devlet ve hükümet yetkililerini bir araya getiren Çö-züm Süreci Kurulu kuruldu.

AK Parti döneminde asker-siyaset ilişkilerinin seyrini ve demokratikleşme düzeyini değerlendirebilme AK Parti, iktidara gelmesinin ardından AB’ye uyum

sürecinin de bir zorunluluğu olarak asker-siyaset ilişkilerinin dönüşümünde önemli adımlar atmıştır.

Başta asker, AK Partinin değişim siyasetine şüphe ile bakmış ve siyasete yönelik eleştirilerini açıkça ifade eden bir tutum sergilemiştir. Özellikle 2007’de, Ab-dullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçilmesi sürecine doğrudan müdahale ederek 27 Nisan’da E-muhtıra yayımlamıştır. Siyasal iktidarın söz konusu muhtıra-ya daha sert bir açıklama ile karşılık vermesiyle as-ker geri adım atmak zorunda kalmıştır. 2009 yılından itibaren çeşitli dosyalar üzerinden ordunun üst yöne-timinin de dahil olduğu birçok kişinin tutuklanması yeni tartışmaları da beraberinde getirmiştir. AK Par-ti döneminde asker-siyaset ilişkilerinin demokraPar-tik dönüşümünü sağlayan bazı düzenlemeler şunlardır;

MGK’nin yapısı ve fonksiyonu değiştirilmiş, sivillerin MGK’deki ağırlığı artırılmıştır. Askeri bütçe denetimi ile ilgili düzenlemelere gidilmiştir. Millî Güvenlik Si-yaset Belgesi’nde değişiklikler ve YAŞ’ın konumu ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. YAŞ kararları ile ordu-dan uzaklaştırılanlara yargı yolu açılmıştır. Sivillerin, askerî mahkemelerde yargılanmasına son verilmiştir.

Ayrıca 2013 yılında ordunun genellikle askerî darbe-ler için meşruiyet devşirdiği İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi değiştirilmiştir.

5

Kendimizi Sınayalım

1. 2002 Seçimlerinden sonra AK Parti’de ilk hükümeti kim kurmuştur?

2. Recep Tayip Erdoğan 2002 seçimlerinden sonra han-gi ilde yenilenen seçimler sonrasında milletvekili seçilerek Meclis’e girmiştir?

3. Aşağıdaki konulardan hangisi AB’yle uyum yasaları bağ-lamında reform yapılan hususlardan biri değildir?

a. YÖK Genel Kurulu’na Genelkurmay’dan bir üye se-çilmesinin kaldırılması

b. DGM’lerin kaldırılması

c. Farklı dil ve lehçelerin öğretilmesi amacıyla kurs açıl-masına izin verilmesi

d. Başörtüsü yasağının çözüme kavuşturulması e. AİHM kararları nedeniyle yeniden yargılama

yolu-nun açılması

4. Aşağıdakilerden hangisi 2007 Cumhurbaşkanlığı krizi öncesinde yaşanan ve sürecin kilitlenmesine sebep olan ge-lişmelerden biri değildir?

a. E-muhtıra yayınlanması

b. Cumhuriyet Mitinglerinin yapılması c. Anayasa Mahkemesi’nin 367 Kararı

d. Muhalefet partilerinin meclisteki oylamaya katılma-ması

e. AK Parti’ye kapatma davası açılması

5. 2007 yılındaki referandum sonuçlarına göre Türkiye’de Cumhurbaşkanının görev süresi kaç yıldır?

a. 8 b. 7 c. 6 d. 5 e. 4

6. Aşağıdakilerden hangisi 2010 yılında yapılan anayasa re-ferandumu kapsamındaki değişikliklerden biri değildir?

a. YAŞ kararları ile ordudan uzaklaştırılanlara yargı yo-lunun açılması

b. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının getirilmesi

c. Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısının değişti-rilerek demokratik bir yapıya kavuşturulması d. Kamu Denetçiliği Kurumu’nun anayasal niteliğe

ka-vuşturulması

e. Cumhurbaşkanı’nın üst üste iki kez seçilebilmesine imkân sağlanması

7. 2009 yılında resmen başlatılan Çözüm Süreci’ni yürüt-mekten sorumlu olan İçişleri Bakanı kimdir?

a. Ali Babacan b. İdris Naim Şahin c. Beşir Atalay d. Bülent Arınç e. Mehmet Şimşek

8. Askerin sivil siyasete müdahale gerekçelerinden biri ola-rak görülen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi sivil siyaset lehine ne zaman değiştirilmiştir?

a. 2010 b. 2011 c. 2012 d. 2013 e. 2014

9. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 13 parti tarafından desteklenen ve kamuoyunda çatı aday olarak bilinen cum-hurbaşkanı adayı kimdir?

a. Rıza Türmen

b. Ekmeleddin İhsanoğlu c. Oktay Vural

d. Meral Akşener e. Selahattin Demirtaş

10. Aşağıdakilerden hangisi 2007 genel seçimleri sonrasında yaşanan gelişmelerden biri değildir?

a. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi b. 27 Nisan E-Muhtırası

c. Gezi Parkı eylemleri

d. Ahmet Necdet Sezer’in görevi resmen devretmesi e. AK Parti iktidarı döneminde ikinci yerel seçimlerin

yapılması

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı

1. b Yanıtınız yanlış ise, “2002 Seçimleri ve AK Parti’nin Seçim Zaferi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

2. c Yanıtınız yanlış ise, “2002 Seçimleri ve AK Parti’nin Seçim Zaferi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

3. d Yanıtınız yanlış ise, “İlk Reformlar ve AB’ye Uyum Paketleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise, “AK Parti’nin İkinci Dönemi:

2007-2011 Anayasal Reformlar ve Direnç Siyaseti”

başlıklı konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5.d Yanıtınız yanlış ise, “2007 Referandumu ve Sonuçla-rı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise, “12 Eylül Referandumu ve So-nuçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

7. c Yanıtınız yanlış ise “Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

8. d Yanıtınız yanlış ise, “AK Parti Dönemi Ordu-Siyaset İlişkileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. b Yanıtınız yanlış ise, “Siyasal Krizler ve 2014 Seçimle-ri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

10. b Yanıtınız yanlış ise, “AK Parti’nin İkinci Dönemi:

2007-2011 Anayasal Reformlar ve Direnç Siyaseti”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1

2000’li yıllara doğru siyasi ve ekonomik krizler giderek ağır-laşmıştır. 1990’lardaki güvenlikçi siyaset, devletin içerisinde-ki hukuk dışı yapılanmalar, terör olayları, bazı siyasetçilerle ilgili yolsuzluk iddiaları, sadece hükümetleri değil, siyasi ve idari sistemin meşruiyetinin sorgulanmasını beraberinde ge-tirdi. 28 Şubat 1997’de siyasete yapılan askeri müdahale ile siyaset kurumu kırılganlaşmış, söz konusu dönemde iktidarı paylaşan siyasal partinin kapatılmasıyla siyasal ortam vesa-yetçi yapıların etki alanına bırakılmıştır. Güçsüz koalisyon hükümetlerinin ortaya çıkardığı ekonomik kriz bu unsurlar-la birleşince seçmen yeni kuruunsurlar-lan ve daha önce denenmeyen bir partiyi iktidara taşıyacaktır.

Sıra Sizde 2

AK Parti, bir önceki iktidardan devraldığı AB ile uyum sü-recini daha da hızlandırmış ve AB üyelik müzakerelerine başlamak ve yerine getirmek zorunda olduğu müktesebata

AK Parti, bir önceki iktidardan devraldığı AB ile uyum sü-recini daha da hızlandırmış ve AB üyelik müzakerelerine başlamak ve yerine getirmek zorunda olduğu müktesebata