• Sonuç bulunamadı

AHMET NECDET SEZER’İN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ, EKONOMİK KRİZ VE KOALİSYON HÜKÛMETİNİN SONA ERMESİ

Cumhurbaşkanı Demirel’in görev süresi 2000 yılı Mayıs ayında dolmuş ve yeni cumhur-başkanının seçilmesi gündeme gelmiştir. Bu konuda, iktidar partileri dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer üzerinde anlaşmışlardır. Daha sonra muhalefet partilerinin de destek verdiği Sezer, 5 Mayıs 2000 günü Mecliste yapılan oylamada 330 oy ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Onuncu Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.

Böylece Demirel, cumhurbaşkanlığı da dâhil, cumhuriyet tarihinin büyük bir bölü-münde aktif olarak 36 yıllık siyasi kariyerini devletin en üst kademesinde noktalamıştır.

Askerî darbelere ve muhtıralara muhatap olan siyasi bir lider olarak Demirel, aynı za-manda 1980 askerî müdahalesinden sonra yedi yıl siyasi yasaklı kalmış fakat bu siyasi yasağının kalkmasından dört yıl sonra iktidara gelmeyi başarabilmiş önemli bir siyasi kişiliktir. Demirel’den sonra cumhurbaşkanlığı makamına oturan Sezer ise asker ve siya-si olmayan ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Anayasa Mahkemesiya-si Başkanlığından Cumhur-başkanlığı köşküne çıkan Sezer, cumhurCumhur-başkanlığı süresince aldığı kararlar ve takındığı tutumlarla bir çok siyasi tartışmanın odağında yer almıştır.

Cumhurbaşkanı Sezer, ilk başlarda kendisini cumhurbaşkanı seçtiren hükûmet ile uyumlu bir görünüm sergilemiştir. Ülkede 1999’dan bu yana Dünya Bankası politikaları çerçevesinde bazı iktisadi politikalar uygulanmaya başlanmış fakat pek başarı elde edi-lemediği kabul edilmiştir. 19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Millî Güvenlik Kurulu top-lantısında, Başbakan Ecevit ile Cumhurbaşkanı Sezer arasında anayasal çerçevedeki bir konuya ilişkin olarak bir tartışma yaşanmıştır. Başbakan Ecevit’in bu tartışmayı bir basın toplantısında kamuoyuyla paylaşması, siyasi çatışma ve istikrarsızlık içinde olan ülkenin, zaten kırılgan olan ekonomisinin daha derin bir krize girmesine yol açmıştır.

Bu olaydan sonraki bir hafta içinde öncelikle Türk lirası yabancı paralar karşısında

%130 oranında değer kaybetmiş, enflasyon ise %90’ı bulmuştur. Bunun bağlantılı olarak borsada da çok sert bir düşüş yaşanmıştır. Özellikle bankacılık sektörünü vuran krizde, yirmi banka iflas etmiş, binlerce bankacı işsiz kalmış ve birkaç ay içinde sayıları milyonları bulan insan da işlerinden atılmıştır. İktidar, ilk şoku atlatır atlatmaz ekonominin yöneti-miyle ilgili radikal kararlar alarak durumu düzeltmeye çalışmıştır. İlk olarak, Dünya Ban-kası başkan yardımcılarından Türk ekonomist Kemal Derviş, Başbakan Ecevit’in davetlisi olarak Türkiye’ye getirilmiş ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı yapılarak dışarıdan kabineye alınmıştır. Kemal Derviş, Dünya Bankasının “acil kurtarma planı” adı altında, Meclisten 10’un üzerinde yasayı iki-üç ay gibi kısa bir sürede çıkarttırmayı başarmıştır.

Siyasi ve kamuoyu desteğini güçlü bir şekilde arkasına alan Kemal Derviş’e basın da bu süreçte tam destek vermiştir.

6

Helsinki Zirvesi: 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de gerçekleşen AB Zirvesi’nde, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusu, bazı yasal düzenlemeleri çıkartması koşuluyla, kabul edilmiş ve Türkiye AB aday ülkesi statüsünü elde etmiştir.

Bu süreçte 28 Şubat Kararları yine uygulanmaya devam edilmiştir. Bazı devlet me-murlarının irticai faaliyetlerinden dolayı devlet memurluğundan atılmalarını sağlayan bazı yasal düzenlemeler ya Mecliste kabul edilmiş ya da Kanun Hükmünde Kararname-ler (KHK) olarak hükûmet tarafından uygulamaya konmuştur. Bu anlamda RP’nin de-vamı olarak kurulan FP de Anayasa Mahkemesi tarafından 21 Haziran 2001 tarihinde kapatılmıştır. RP’nin siyasi yasaklı lideri Erbakan’a yakın kişiler bu kez Temmuz ayında Saadet Partisi (SP) adında yeni bir parti kurmuşlardır. SP’nin kuruluşundan sonra Tür-kiye Cumhuriyeti’nin bu dönemden sonraki siyasi yaşamını büyük ölçüde etkileyecek bir gelişme olarak bir iç bölünme yaşanmıştır. Parti içerisindeki “yenilikçiler” ve görece genç olan ekip Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün önderliğinde, 14 Ağustos 2001 günü Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti)ni kurmuşlardır.

2002 yılına gelindiğinde, koalisyon hükûmetinin Başbakanı Bülent Ecevit ani bir ra-hatsızlık yaşamıştır. Ecevit’in bir süre hastanede yatmak zorunda kalması üzerine hem DSP genel başkanlığı ile ilgili hem de bir erken seçim ihtimali üzerinden yoğun tartış-malar yaşanmıştır. Ancak hastalığı konusunda o günlerde çok fazla spekülasyon yapılan Başbakan Ecevit bir süre sonra iyileşmiş ve görevine dönmüştür.

DSP içinde bir değişim ve dönüşüm beklentisi gerçekleşmeyince DSP kanadından hükûmette yer alan dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Başbakan Yardımcısı Hüsamet-tin Özkan ve 2001’de hükûmette ekonomiyi teslim eden Kemal Derviş önce hükûmetteki görevlerinden sonra da DSP’den istifa etmişlerdir. DSP’nin bir lider partisi olduğu iddia-sıyla yapılan bu girişim sonucunda, atmış kişinin üzerinde bir sayıda milletvekili DSP’den istifa etmiş ve İsmail Cem tarafından kurulan Yeni Türkiye Partisi (YTP)ne geçmişlerdir.

Bu gelişmeler üzerine koalisyon hükûmeti, Meclisteki çoğunluğunu kaybetmiştir. Bu par-tinin kuruluş süreci ve koalisyon hükûmepar-tinin çözülmesi o dönem birçok spekülasyona konu edilmiş fakat bu spekülasyonlar kamuoyunu aydınlatabilecek noktada bir sonuca ulaştırılamamıştır.

Bu dönemde koalisyon hükûmeti, 1999 Helsinki Zirvesi’nde öngörülen şekilde AB’ye uyum çerçevesinde 2001 ve 2002 yıllarında üç yasa paketini Meclis gündemine getirmiş ve bu paketlerin AB’nin istediğine yakın şekillerde Mecliste kabul edilmesini sağlamıştır.

Bu paketler çok boyutlu olup insan haklarından, ekonomik hayatın işleyişine ve demok-rasinin geliştirilmesine kadar ülke için siyasal, sosyal, iktisadi ve hukuki anlamda pozitif olarak algılanabilecek birçok düzenlemenin hayata geçirilmesine zemin hazırlamıştır.

Bu gelişmeler yaşanırken hükûmetin ikinci büyük ortağı olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir yurt gezisinde siyasal belirsizliğin giderilmesi gerektiği düşüncesini somutlaştırarak 3 Kasım 2002’de erken genel seçime gidilebileceğini söylemiş ve hükûmet bu konuşmadan kısa bir süre sonra da erken genel seçim kararı almıştır. 3 Kasım 2002 günü yapılan milletvekilliği genel seçimlerinde seçim kararı alan koalisyon ortaklarının hepsi yüzde onluk seçim barajının altında kalarak Meclis dışında kalmışlardır. Bu, Türk siyasal hayatı adına trajik bir olay olarak tarihe geçmiştir.

Koalisyon hükûmetinin, ortaya çıkan ekonomik krizden kurtulabilme adına ilk olarak

ger-çekleştirdiği en önemli girişim nedir?

7

Özet

1991-2002 arasında Türkiye’deki siyasi, sosyal ve iktisadi atmosfer hakkında bütüncül ve genel bir bilgiye ulaşma

Türkiye’nin yetmişli yıllardaki koalisyon ve kaos yıl-larından sonra ikinci kez on bir yıl süreyle yaşanan koalisyonlar süreci, ülkenin siyasi, sosyal ve ekono-mik yönden istikrarsızlığını ifade eden bir dönemdir.

Özellikle 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı ile birlikte ülkenin içine girdiği siyasal kaosla birlikte, bu süreçte yaşanan suikastlar ile sosyal karışıklıklar, özel-likle Aralık 1995 seçimleriyle birlikte ülkede bir tür-lü sağlanamayan iktidar istikrarı zirveye ulaşmıştır.

Dönemin ortalarında yaşanan 28 Şubat postmodern askerî müdahalesinin ülkenin geleceği ve toplumsal eşitlik anlayışı adına verdiği zarar ve bu müdahaleye paralel olarak demokratik yönetim anlayışından geri adım atılması ile sonuçlanan devlet icraatları, Ab-dullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilerek, yargılanması sonucunda Türkiye’de oluşan yeni siyasal denklemler ve bu çalkantılı dönemin sonunda yaşananların son-larında cereyan eden 2001 ekonomik kriziyle ülkenin topyekûn sarsılmasıyla sonuçlanmıştır.

1991 sonrasında Türk demokratik kültüründe yaşanan değişim ve dönüşümü, sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirebilme

Türkiye’de 1991 sonrasında, ilk olarak 12 Eylül reji-minin sert ve demokratik alanı kısıtlayan anayasal yapısı siyasilerce kırılmaya çalışılmıştır. Fakat bu durum insan hakları, Kürt sorunu ve kültürel hak-lar noktasında bazı açılımhak-ları doğurabilecek yasal ve siyasal noktadaki gelişmeleri doğuramamıştır. Çün-kü iktidarı elinde tutmaya çalışan partiler, koalisyon hükûmetlerinin farklı ajandaları nedeniyle istikrarlı bir şekilde yasal düzenlemeleri gerçekleştirecek za-manı ve imkânı bulamamışlardır. Bu dönemde bazı siyasilerin niyet olarak olumlu ancak pratik olarak kısır bir şekilde demokratik kültürün gelişimi için umut vadeden tutumları dikkat çekmiştir. Ancak sü-recin devamında iktisadi hayatın bir türlü istikrarlı hâle gelememesi ve sosyal anlamda dünyadaki yaşa-nan ekonomik, siyasal ve kültürel gelişmelere paralel olarak merkezdeki partileri zayıflatmış, uçta kabul edilen bazı siyasal hareketleri önce Meclise sonra da

iktidara taşımıştır. Fakat ülkenin demokrasi kültürü ve toplumsal aidiyetin güçlenmesine vesile olabile-cek bu gelişmeler, 28 Şubat postmodern askerî mü-dahalesi ile sonlandırılarak ülkedeki sosyal barışın sağlanabilmesi ve toplumsal kutuplaşmanın gide-rilebilmesi adına büyük bir fırsat kaçırılmış, ülkede demokratik anlayışın gelişmesi durmuştur.

Türkiye’de yaşadığımız dönemden önceki son koalisyonlar silsilesinin, siyasal, sosyal ve ekonomik dinamiklerini açıklayabilme

Türkiye’de yaşadığımız dönemden önceki son koalis-yonlar dönemi olarak ele alınan 1991-2002 yılı arasın-da yaşan üç genel seçimde de hiç bir parti tek başına meclis çoğunluğunu sağlayamamıştır. 1991 yılındaki genel seçimden sonra DYP ve SHP farklı nedenlerle birkaç kere koalisyon protokolü yenileseler de seçim-ler yenilenene kadar iktidarı sürdürmüşseçim-lerdir. 1995 yılında yapılan seçimlerde ise RP, DYP ve ANAP birbirlerine çok yakın oy oranları almış, kurulan ko-alisyon hükûmetleri uzun ömürlü olamamış ve bu dönemin siyasal ve sosyal belirleyici olayı 28 Şubat postmodern askerî müdahalesi olmuştur. Özellikle bu müdahaleden sonra MGK tarafından irtica tehlikesi gerekçe gösterilerek alınan kararlar neticesinde ülke-de toplumsal yapıyı etkileyici nitelikte siyasal sistemin yeniden dizaynına çalışılmıştır. 1999 yılındaki genel seçimlerde ise ülkede DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükûmeti kurulmuş, özellikle yaşanan ekonomik kriz bu iktidarın uzun ömürlü olmasını engellemiş, bu dö-nem aynı hükûmetin aldığı seçim kararı ile son bul-muştur. Bu süreçte ekonomik anlamda ülkenin sosyal anlamdaki gelişmesini de yakından etkileyen 1994 ve 2001 yıllarında iki büyük ekonomik kriz ülkeyi ciddi bir şekilde sarsmıştır. Ayrıca Kürt sorununun çözü-mü noktasında büyük bir gelişme yaşanmazken PKK lideri Abdullah Öcalan ülkeye getirilmiş ve yargılan-mıştır. Bu dönemde somut olarak siyasal, sosyal ve ekonomik yapının dizaynının etkilenmesi noktasında AB’ye uyum çerçevesinde yapılan yasal düzenlemeler ve Gümrük Birliği Anlaşması önemlidir.

1

2

3

Bu dönemde kurulan koalisyon hükûmetlerinin ülke yönetimi adına yol açtığı sıkıntılar ile ülkedeki siyasal-sosyal anlamdaki uzlaşma kültürünün oluşamama sebeplerini analiz edebilme

Bu dönemde ülkenin sosyal kompozisyonunu tem-sil eden bir çok siyasal hareketin hem Mecliste hem kurulan hükûmetlerin içinde yer almaları, özellikle toplumsal barış ve sosyal istikrar adına 1997’ye kadar önemli bir yer teşkil etmiştir. Ancak kurulan koalis-yon hükûmetleri hiç bir zaman birlikte net kararlılıkla ülkeyi siyasal-sosyal uzlaşma kültürüne götürebilecek yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlayamamıştır.

Ayrıca 28 Şubat postmodern askerî müdahalesinden sonra yaşanan rejimin kendisini yenileme çabaları, bu noktada siyasal-sosyal uzlaşmadan çok, bazı kavram-lar üzerinden siyasal-sosyal kutuplaşmanın zemini hazırlamıştır. Bu süreçte yaşanan RP’nin kapatılma-sı ile bazı siyasilerin belli sürelerle siyasetten men edilmeleri önemlidir. Bu süreçten sonra iktidar olan koalisyon hükûmetleri, bu dönemin sonuna kadar ülkenin sıkıntıları üzerinde ciddi olarak duramamış, sadece ayrılıkçı terör örgütünün liderinin Türkiye getirilmesiyle ülkede bu anlamda bir sakinleşmenin yaşandığı görülmüştür.

Bu döneme yön veren önemli siyasi şahsiyetleri tanıyacak ve o şahsiyetlerin ülkenin geleceğini belirleyebilme adına giriştikleri çabaları değerlendirebilme

Bu dönemde hem başbakanlık hem cumhurbaşkan-lığı yapan DYP lideri Süleyman Demirel dönemin en etkili kişiliklerden biri olmuştur. Dönemin en et-kili siyasi liderlerinden biri de 28 Şubat postmodern askerî müdahalesi için icraatları ve genel tutumu gerekçe gösterilen hükûmetin başbakanı RP lideri Necmettin Erbakan’dır. Bu iki liderden sonra Erba-kan hükûmetinin küçük ortağının lideri ve BaşbaErba-kan Yardımcısı DYP lideri Tansu Çiller ile bu askerî mü-dahale neticesinde ülkenin tekrar siyasal dizaynı için iktidara getirilen önce ANAP lideri Mesut Yılmaz gel-mektedir. Bu on yılın son yıllarında başbakanlık ya-pan DSP lideri Bülent Ecevit önemli bir figürdür. Bu koalisyonlar döneminin son bulmasında etkili olan ve kendi partisi de dâhil iktidardaki tüm partilerin

%10’luk seçim barajının altında kaldığı seçim kararı-nı alan MHP lideri Devlet Bahçeli de bu liderler ara-sında sayılabilir. Bu liderlerin bazıları siyasal sistemin demokratikleşmesi adına siyasal ve yasal girişimlerle hükûmet faaliyetlerini yürütmeye çalışırken bir çoğu da 28 Şubat postmodern askerî müdahalesi sonucun-da devlet tarafınsonucun-dan belirlenen ülkeyi yeniden dizayn sürecinde önemli bir yer edinmişlerdir.

Döneme damgasını vuran 28 Şubat postmodern askerî müdahalesini sebep-sonuç ilişkisi içinde açıklayabilme 1991-2002 koalisyonlar dönemine damga vuran olay,

1997 yılı Şubat ayında irticai faaliyetlerin artışının gerekçe gösterilerek MGK toplantısında askerî yet-kililerce hükûmete yapılan, eğitim başta olmak üzere bir çok konuda bazı yeni düzenlemeler gerçekleştir-meleri için müdahale etgerçekleştir-meleridir. Bu olay, dönemin sonuna kadar hükûmet eden tüm koalisyon iktidarla-rının hükûmet programına girecek ölçüde ve toplum-sal anlamda özellikle eğitim sistemi üzerinden bazı önemli değişmelere sebep olmuş ve ülkede laik-anti laik karşıtlığı üzerinden bir gerilim yaşanılmasına sebep olmuştur. Bu noktada askerlerin sistem üze-rindeki etkisi belli bir süre artarak sürmüştür. Askerî müdahale nedeniyle demokratikleşme ve AB’ye uyum noktasında gerçekleştirilmesi umulan bir çok düzen-leme ya gecikmiş ya da rafa kaldırılmıştır. Bu anlayış ile devletin ideolojik anlamda yeniden dizaynı sağla-nırken merkez-çevre ilişkisi noktasında belli kesimler için devlet ile yurttaş arasındaki bağın zedelenmesine sebep olmuştur.

4

5

6

1. Aşağıdakilerden hangisi tek başına iktidarda iken 1991 seçimlerine gitme kararı alan ANAP genel başkanıdır?

a. Turgut Özal b. Yıldırım Akbulut c. Tansu Çiller d. Mesut Yılmaz e. Murat Karayalçın

2. Aşağıdakilerden hangisi 1991 seçimleri sonucunda SHP çatısı altında meclise giren Güneydoğu kentlerinden seçilen milletvekillerinin bağlı olduğu partidir?

a. HEP (Halkın Emek Partisi) b. DEHAP (Demokratik Halk Partisi) c. DEP (Demokrasi Partisi)

d. BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) e. HDP (Halkın Demokrasi Partisi)

3. 1993 yılında rahmetli olan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yerine TBMM tarafından seçilen 9. Cumhurbaşkanı-aşağıdakilerden hangisidir?

a. Ahmet Necdet Sezer b. Hüsamettin Cindoruk c. Bülent Ecevit d. Süleyman Demirel e. Hikmet Çetin

4. Cumhuriyet tarihinde AB ile yapılan “Gümrük Birliği Anlaşması” hangi yıl imzalanmıştır?

5. 24 Aralık 1995 Genel Seçimleri sonrasında ilk olarak denenen ve kurulması sağlanan, fakat çok kısa sürede bozu-lan koalisyon hükûmetini oluşturan partiler aşağıdakilerden hangisinde birlikte ve doğru olarak verilmiştir?

a. RP-ANAP b. ANAP-DYP c. RP-DYP d. ANAP-DSP e. RP-DSP

6. 28 Şubat 1997 Post-modern Askeri Müdahalesi’nin ya-pılmasına gerekçe gösterilen faaliyetler, genel çerçevesi ele alındığında aşağıdakilerden hangisidir?

7. 28 Şubat 1997 Post-modern Askeri Müdahalesini müte-akip olarak kurulması sağlanan ANAP ve DSP hükûmetine ortak olarak bir çok partiden ayrılan milletvekilleri tarafın-dan kurulan parti aşağıdakilerden hangisidir?

a. FP b. DTP c. MHP d. SP e. YTP

8. Aşağıdakilerden hangi olay, 18 Nisan 1999 Genel Seçim-lerine gidilirken azınlık hükûmeti kuran ve bu seçimden ilk parti olarak çıkan DSP’nin başarısı adına önemli görülmüştür?

a. 8 Yıllık Temel Eğitime Geçiş.

b. AB ile Uyum Süreci Adına Çıkartılan Yasalar c. 28 Şubat 1997 Post-Modern Askeri Müdahalesi d. RP’nin Kapatılması

e. Abdullah Öcalan’ın Yakalanması

9. 18 Nisan 1999 Genel Seçimleri sonucuna göre kurulan ko-alisyon hükûmetindeki partiler aşağıdakilerden hangisidir?

a. DSP-MHP-ANAP b. DSP-ANAP-DTP c. MHP-DYP-FP d. DYP-FP-CHP e. DSP-MHP-CHP

10. 19 Şubat 2001 tarihinde MGK’da yaşanan ve önemli bir ekonomik krizin fitilini ateşleyen tartışma hangi iki şahsiyet arasında yaşanmıştır?

a. Bülent Ecevit-Mesut Yılmaz b. Devlet Bahçeli-Mesut Yılmaz c. Ahmet Necdet Sezer-Bülent Ecevit d. Ahmet Necdet Sezer-Devlet Bahçeli e. Ahmet Necdet Sezer-Mesut Yılmaz

Kendimizi Sınayalım

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

1. d Yanıtınız yanlış ise “20 Ekim 1991 Genel Seçimleri ve Doğru Yol Partisi (DYP)-Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Koalisyon Hükûmeti” konusunu yeni-den gözyeni-den geçiriniz.

2. a Yanıtınız yanlış ise “20 Ekim 1991 Genel Seçimleri ve Doğru Yol Partisi (DYP)-Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Koalisyon Hükûmeti” konusunu yeni-den gözyeni-den geçiriniz.

3. d Yanıtınız yanlış ise “Süleyman Demirel’in Cumhur-başkanlığı Seçilmesi ve Yeni DYP-SHP Koalisyon Hükûmeti” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

4. c Yanıtınız yanlış ise “Süleyman Demirel’in Cumhur-başkanlığı Seçilmesi ve Yeni DYP-SHP Koalisyon Hükûmeti” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. b Yanıtınız yanlış ise “24 Aralık 1995 Genel Seçimleri ve DYP-Refah Partisi (RP) Hükûmeti” konusunu ye-niden gözden geçiriniz.

6. a Yanıtınız yanlış ise “28 Şubat Postmodern Askerî Müdahalesi ve Siyasal Sistemin Yeniden Dizaynı”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

7. b Yanıtınız yanlış ise “28 Şubat Postmodern Askerî Müdahalesi ve Siyasal Sistemin Yeniden Dizaynı”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

8. e Yanıtınız yanlış ise “DSP (Demokratik Sol Parti) Azınlık Hükûmeti ve Erken Seçime Giden Süreç”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. a Yanıtınız yanlış ise “18 Nisan 1999 Genel Seçimleri ve DSP-MHP-ANAP Hükûmeti” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

10. c Yanıtınız yanlış ise “Ahmet Necdet Sezer’in Cum-hurbaşkanlığı Seçilmesi, İktisadi Kriz ve Koalisyon Hükûmetinin Sona Ermesi” konusunu yeniden göz-den geçiriniz.

Sıra Sizde 1

Ülkenin tümünü içeren, insan hakları ve temel özgürlüklere dayalı bir hukuk devletinin mutlaka kurulması gerektiği be-lirtilerek bir hukuk devletinde, yurttaşların kendilerine veri-len hak ve özgürlükleri kullanması ve geliştirilmesi ön plana çıkartılmıştır. Protokolde, Türkiye’de herkesin eşit olduğu ve birinci sınıf yurttaş olduğu belirtilmiş ve ülkedeki her yurt-taşın kendi ana dilini, kültürünü, tarihini, folklorunu, dinî inançlarını araştırması, koruması ve geliştirmesi için temel insan hak ve özgürlüklerin, yasal çerçevede sağlanacağı ifade edilmiştir.

Sıra Sizde 2

Bu dönem, koalisyon iktidarı adına ülkedeki güvenlik zafiye-tinin arttığı ve oldukça kaotik yıllar olarak görülmüştür. Bu yıllarda birçok gazeteci, yazar ve hukukçu suikasta uğramış-tır. Bu kişilerden bazıları Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç ve Uğur Mumcu’dur. Bu

kişilerin suikast sonucu hayatlarını kaybetmeleri ülkede yo-ğun tartışmalara ve protestolara sebep olmuştur. Bu gelişme-lerin yanı sıra ülkede toplumsal istikrarı hedef alan; Sivas’ta 37 Alevi vatandaşın ölümüyle sonuçlanan Madımak Oteli’nin yakılması olayı ve aynı günlerde terör örgütünün Erzincan’ın Başbağlar beldesinde 33 köylüyü öldürmesi ile birlikte ülkede etnik ve mezhepsel gerilim artmıştır. Bu dönemde yaşanan suikastlar, olaylar ve Kürt sorunu çerçevesinde gelişen terörle birlikte, ülkedeki siyasal iklim oldukça kötüleşmiş ve sağ-sol, Türk-Kürt, laik-anti laik ve Sünni-Alevi ayrımları üzerinden siyasi kutuplaşmalara gidilmiştir. Güneydoğu Anadolu böl-gesi özelinde, HEP bazında gelişen etnik kimlik siyasetinin belli bir boyuta ulaştığı görülürken, bu partinin kapatılması demokratikleşme adına sıkıntıları arttırmış, özellikle RP ve MHP çerçevesinde de dinî-milliyetçi siyasetin ülkede yüksel-diği bir döneme girilmiştir. Bu süreçte Kürt sorunu, ayrılıkçı terör ile beraber ele alındıkça, ülkenin iç ve Batı bölgelerinde sağ olarak nitelendirilen dinî-milliyetçi siyasal ögelere kayış başlamıştır.

Sıra Sizde 3

Koalisyon hükûmeti kurulur kurulmaz, RP milletvekille-rinin dinî çerçevede ele alınan bazı söylemleri üzerinden hükûmete karşı laik düzene ilişkin endişeler gündeme geti-rilmiştir. Daha sonra Başbakan Necmettin Erbakan’ın dün-yadaki Müslüman ülkeler ile ilgili bazı girişimleri kamuo-yunda tartışmaya açılmıştır. Özellikle ekonomik, askerî ve kültürel bir birliktelik amaçlayan D-8 girişimi fiilen hayata geçirilmiştir. Bu durum ülkenin sadece Müslüman ülkeler ile