• Sonuç bulunamadı

Küresel Finansal Krizin Türkiye’ye Yansımaları ve Alınan Önlemler

sahiptir. Bugüne kadarki krizler genellikle lokal olarak başlayan ve ardından çeşitli sebeplerle genellikle orta vadede diğer ülkelere yayılan şekilde gelişmiştir. Oysa 2007 yılında sinyalleri alınan ve 2008 yılında patlak veren bu son kriz, özellikle küreselleşmenin etkisi ile başlangıcından itibaren küresel olma özelliği taşımaktadır.

2008-09 küresel finansal krizinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan piyasalarda ekonomik aktiviteler üzerinde dramatik etkileri olmuştur (Coulibaly vd., 2012: s.1). Bu bakımdan tıpkı diğer dünya ekonomilerinin de etkilendiği gibi, Türkiye ekonomisi de küresel finansal krizden belirli alanlarda etkilenmiş ve bazı önlemler almak zorunda kalmıştır.

Türkiye gibi krizden dolaylı olarak etkilenen ülkelerde temel mantık, krizin nedenleri ile değil, krizin neden olabileceği hasarlara odaklanmak şeklinde olmuştur. Ekonominin en belirgin göstergelerinde birisi olan büyüme rakamları iç ve dış talepteki düşüşler yüzünden azalan GSYİH’nın etkisi ile 2008 yılının ikinci çeyreğinden itibaren düşüşe geçmiştir. Aşağıdaki grafikte Türkiye’nin yıllar itibariyle büyüme rakamları gösterilmektedir.

Grafik 1. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle Büyüme Rakamları (%, 2001-2012)

Kaynak: TÜİK

Aynı dönemde azalan yurtiçi ve yurtdışı talebe paralel olarak Türkiye’de imalat sanayindeki kapasite kullanım oranlarında da belirgin düşüşler yaşanmıştır.

Grafik 2. Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranları (%, 2007-2011)

Kaynak: TCMB, (Mevsimsel Düzeltilmiş Veriler)

Azalan talep neticesinde üretimde ve kapasite kullanım oranlarında yaşanan düşüş ve piyasalardaki durgunluğa bağlı olarak, küresel finansal kriz sonrasındaki dönemde işsizlik oranlarında da belirgin artışlar gözlemlenmiştir.

Grafik 3.Türkiye’nin Yıllar İtibariyle İşsizlik Oranları (%)

2004-2007 yılların arasında ortalama %10,1 seviyelerinde olan işsizlik küresel finansal krizin etkisiyle 2008 yılında %11’e ardından da 2009 yılında %14 seviyesine yükselmiştir.

Krizin etkilerinden bir tanesi bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi, enflasyon rakamlarında gerçekleşmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında olduğu gibi, krizi süresince enflasyon oranlarında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Ancak bu düşüşler olumlu bir havanın değil, azalan talebin neticesidir. Aşağıdaki grafikte kriz öncesi ve sonrası enflasyon rakamları gösterilmektedir.

Grafik 4. Yıllar İtibariyle Enflasyon Rakamları (%, 2005-2011)

Kaynak: TCMB ve IMF verileri

Krizin etkilediği makroekonomik büyüklüklerden bir tanesi de dış ticarettir. Krizin patlak vermesinin ardından tüm dünya ticaretinde yaşanan durgunluktan Türkiye’de etkilenmiş ve ithalat ve ihracat rakamlarında belirgin düşüşler yaşanmıştır.

Grafik 5. Türkiye’nin Yıllara Göre İthalat ve İhracat Oranları (%, 2003-2013) (Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Yıllıklandırılmış Yüzde Değişim)

Kaynak: TÜİK Verileri

Küresel finansal krizden Türkiye’nin en çok etkilendiği alanların başında ise sermaye girişleri bulunmaktadır. Zira büyümesi dışarıdan gelen sıcak para girişine bağlı bir hal almış Türkiye’de büyümenin sürdürülebilirliği yabancı sermaye ile finanse edilmektedir. 2008 yılında etkileri hissedilen sermaye hareketlerinin seyri 2009 yılında negatife dönmüştür. Aşağıdaki grafikte ayrıntıları gösterilen sermaye hareketleri incelendiğinde özellikle portföy yatırımlarının bittiğini ve uzun vadeli yatırımların Türkiye’yi terk ettiği görülecektir. Doğrudan yatırımlarında azaldığı bu dönemdeki yabancı sermaye çıkışları krizin hissedilme şiddetinin artmasına neden olmuştur. Ekim 2008‟den başlayarak, net sermaye çıkışı yaşandığı gözlenmiştir. 2008 yılında % 191 olan bankacılık dışı özel sektörün orta ve uzun vadeli dış borç çevirme oranı 2009 yılının ilk yedi ayında % 73‟e düşmüştür.

Grafik 6. Yıllara Göre Türkiye’deki Sermaye Hareketleri (Milyar Dolar, 2001-2002)

Kaynak: TCMB Verileri

Küresel finansal krizin etkilerinin en derin ve hızlı hissedildiğin alan ise İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) olmuştur. Krizin patlak verdiği 2007 yazından itibaren etkilenen borsada sert düşüşler yaşanmıştır. 2001 yılında uygulanmaya başlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile piyasalarda oluşan pozitif görünümün etkisi ile sürekli yükseliş içinde olan İMKB, küresel finansal krizin ardından geçen yaklaşık 2 sene boyunca düşüş yaşadı. Aşağıdaki grafikte süreci gözlemlemek mümkündür.

Grafik 7. Yıllara Göre İMKB 100 Endeksi (Puan)

Kaynak: İMKB verileri

Küresel finansal kriz, Türkiye’deki reel sektörü de derinden etkilemiştir. Enflasyonu azaltmak için uygulanan daraltıcı para politikalarının uygulandığı bir dönemde yaşanan bu kriz neticesinde, piyasanın devamlılığı sağlayan kıymetli kağıtların geri dönüşlerinde de sıkıntılar yaşanmıştır. Bu dönemde karşılıksız çek ve protestolu senet sayıları artmıştır. Aşağıdaki tablolarda karşılıksız çek ve protestolu senet sayıları gösterilmiştir.

Tablo 7. Türkiye'de Karşılıksız Çek Gelişmeleri: 2006 – 2009

Karşılıksız Çek Sayısı (Adet)

Yıl Banka Bildirimleri Mahkeme Kararları Banka Ödeme Bildirimleri

2006 1,144,740 67,875 714,66

2007 1,324,664 75,502 829,146

2008 1,537,194 76,782 912,178

2009 1,910,650 82,934 1,116,983

Tablo 8. Türkiye’de Protestolu Senet Gelişmeleri (2007-2009)

Protestolu Senet Sayısı (Adet)

Yıl Adet TL

2007 1,470,758 5,732,371,127 2008 1,608,457 7,032,748,215 2009 1,599,957 7,771,278,563 Kaynak: TCMB Bank. Ve Fin. Kurul Gen. Müd.

Açılan ve kapanan işletme sayısı reel sektörün durumu hakkında çok önemli bir göstergesidir. 2007 yılı Ekim ayında 4126 şirket ve kooperatif kurulurken, 2008 yılının aynı ayında bu rakam 3026 adet olarak gerçekleşmiştir. Başka bir anlatımla kurulan işyeri sayısında %26,7 oranında bir azalma meydana gelmiştir. Aynı şekilde 2007 yılı Ekim ayına göre 2008 yılı Ekiminde açılan ticaret ünvanlı işyeri sayısında %9,4’lük bir azalma görülmüştür. Aynı döneme ait kapanan toplam işyeri sayısında da %64,4’lük artış bulunmaktadır. Bu veriler ekonomik konjonktürde kriz nedeniyle bir daralma olduğunu göstermektedir (Yıldırım, 2008: s.51).

Ülkelerin ekonomik ve finansal sistemlerinde bankaların çok büyük önemi vardır. Özellikle 2001 krizinin ardından alınan sert bankacılık önlemleri Türkiye’de bankacılık sisteminin güçlü ve dayanıklı bir yapıya kavuşmasını sağlamıştır. Bu bakımdan Türkiye’deki bankacılık sisteminin küresel finansal krizde başarılı bir sınav verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Küresel finansal krizin etkisinin en aza indirilmesi için Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve hükümet tarafından üçlü bir eylen planı hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir. Bu önlemleri, Erdönmez (2009: s. 95-96) aşağıdaki gibi sıralamıştır.

 TCMB

Merkez Bankası, uluslararası piyasalardaki belirsizlikler ortadan kalkıncaya kadar Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine 9 Ekim 2008 tarihinden itibaren yeniden başlanmasına karar verildiğini açıklamıştır.

Merkez Bankası, döviz depo piyasasında işlem limitlerini 23 Ekim 2008 tarihinden itibaren iki kat artırarak 10,8 milyar dolara yükseltmiştir.

Merkez Bankası, 21 Kasım 2008 tarihinden geçerli olmak üzere, döviz depo piyasasında TCMB’den yapılacak borçlanmaların vadesini 1 haftadan 1 aya çıkarmıştır.

Merkez Bankası, Bankaların zorunlu karşılık oranlarını düşürmüştür. Buna göre; Merkez Bankası bankaların zorunlu karşılık oranlarını Türk parası yükümlülüklerde değiştirmeyerek yüzde 6'da bırakırken, yabancı para yükümlülüklerinde yüzde 11’den yüzde 9'a çekmiştir. Kararın, 28 Kasım 2008 tarihinden itibaren geçerli olması öngörülmüştür. Merkez Bankası'nın bu önlemi ile bankacılık sistemine 2,5 milyar dolarlık ek likidite sağlanması beklenmektedir.

Merkez Bankası, yaşanan küresel krizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla da ihracat reeskont kredisi limitini 500 milyon dolar artırarak 1 milyar dolara yükseltmiştir.

Ayrıca, ihracat reeskont kredisi uygulama esas ve şartları yeniden düzenlenerek bu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiştir. Bu amaçla, akreditifli işlemlerde akreditif bedelinin bankamıza temlik edilmesi şartı kaldırılmıştır.

Merkez Bankası Yasası’nın 40. maddesinin (I) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca kullandırılabilecek kredilere ilişkin usul ve esasların belirlendiği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Likidite Desteği Kredisi Yönetmeliği, yayımlanmıştır. Söz konusu Yönetmelik uyarınca krediler; Avans şeklinde, birer aylık vadelerle, en fazla bir yıl süreyle, Bu tür kredilerin faizinin merkez bankalarının normal açık piyasa işlemleri faiz oranından daha yüksek belirlenmesi temel ilkesi dikkate alınarak, Merkez Bankası’nın Bankalararası Para Piyasası gün içi işlemleri için belirlediği borç verme faiz oranından, Mevcut durumda, Bankalararası Para Piyasası’nda kabul edilen teminatlar karşılığında, kredi başvurusunda bulunan bankanın özkaynaklarının 2 katı ile sınırlı olarak kullandırılmıştır.

 BDDK

BDDK, bankaların 2008 karlarını dağıtmayarak bünyelerinde tutmasını istemiş ve faizlerdeki son artışların bilançoları bozmaması için yeni bir düzenleme yapmıştır.

BDDK'nın Resmi Gazete'de 1.11.2008 tarihinde yayımlanan kararına göre bankaların, ellerindeki menkul değerleri bir defaya mahsus olmak üzere, yeniden sınıflandırmalarına izin verilmiştir.

BDDK tarafından Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayınlanmıştır. Yeni düzenleme ile birlikte, halihazırda sorunsuz görünen kredilerin de beklenmeden, yeniden yapılandırılabilmesine imkan tanınmıştır.

Hükümet

Maliye Bakanlığı reel sektöre vergi kolaylığı getirmiştir. Buna göre 1 Eylül 2008 tarihinden önce tahakkuk etmiş olan vergi borçlarının ödenmesine Aralık 2008 itibariyle başlanması ve 18 takside bölünmesi hükme bağlanmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nde kabul edilen ve 21 Kasım 2008 tarihinde Cumhurbaşkanınca onaylanan yasayla, gerçek ve tüzel kişilerce 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle sahip olunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin Türkiye'ye getirilmesi halinde bunlardan yüzde 2 oranında bir vergi alınarak kayda girmesi sağlanmaktadır. Aynı şekilde gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yurtiçinde bulunan ancak 1 Ekim 2008 tarihine kadar defter kayıtlarına işlenmeyen taşınır ve taşınmazlarının kayda alınması da yüzde 5'lik bir vergi ödenmek suretiyle mümkün olacaktır. Taşınır ve taşınmaz malların Türkiye'ye getirilmesi ya da yurtiçindekilerin kayda alınması, yasa gereğince üç ay süreyle uygulanacaktır. Bu varlıklara tarh edilen vergiler de tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenebilecektir.

Sicil affına ilişkin “5834 sayılı 'Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun” 28 Ocak 2009 Tarihli ve 27124 Sayılı Resmî Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasayla gerçek ve tüzel kişilerin, karşılıksız çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, borçların yasanın yürürlük tarihinden önce veya yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez Bankası'nda tutulan kayıtlardan silinmesi öngörülmektedir.

2009 yılında, Türk Hükümeti, otomobil, ev gereçleri ve konutlar üzerindeki vergilerin kaldırılması gibi finansal krizin etkilerini azaltacak bir dizi önlemler aldı (Kantar, vd., 2012: s.2342).

Hükümetin kriz ortamında şirketleri, çalışanları ve emeklilere yönelik uygulamaları içeren "mini önlem paket"i TBMM Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaştı. Yasayla; İşsizlik Fonu üzerinden uygulanan "kısa çalışma ödeneği"nde süre 3 aydan 6 aya çıktı, ödeme miktarı da yüzde 50 artırılmıştır.

Emeklilerin aylıkların hiçbir şekilde haciz edilememesi hükmü getirildi. 49 ile dönük uygulanan teşviklerin süresi 1 yıl uzatılmıştır. Bununla birlikte "sektörel-bölgesel teşvik sistemi"ne de geçişin yolu açılmıştır.