• Sonuç bulunamadı

1.2. REKABET ORTAMINDAKİ DEĞİŞİM

1.2.1. Küresel ekonomi

II. Dünya savaşından sonra, özellikle 1980’li yıllarla birlikte yükselen neo- liberal politikalarla, tüm dünyada ekonomik sürecin serbestleşme temeline dayandığı görülmektedir. Bu serbestleşme akımı sadece ekonomik alanla sınırlı kalmamış, zamanla toplumsal bütüne yayılmış teknolojik, sosyo-kültürel ve politik alanlarda da dışa açıklık ve serbestlik temelli küresel bir yapı oluşmuştur. Bu yapıda; coğrafi sınırların önemini kaybettiği, teknolojik, ekonomik ve politik sınırların ise kalktığı bir dünya düzeni ortaya çıkmaktadır. Böyle bir serbesti düzeninin çağrıştırdığı temel kavram ise “rekabet” olmaktadır. Gerisinde yatan dinamiklerin sürekli çeşitlendirdiği küreselleşme süreci, rekabet anlayışını ve işleyişini de şekillendirmektedir (Yalçınkaya ve Çakır, 2004).

Küreselleşme, tüketim kültürünün süratle yükseldiği, piyasa mekanizmasının siyasi sınırları aşan ve ekonomik sınırları gittikçe de anlamsızlaştıran yeni bir ekonomi kültürünün doğmasına yol açmıştır. Söz konusu ekonomik kültür, ekonomik neticelerin, rekabetin sonucu olarak somutlaştığı bir dünya ekonomisini öne çıkarmaktadır. Yine bu ekonomi anlayışı olabildiğince yüksek kaliteli malı, düşük maliyetle üretmek ve malın pazar payını istikrarlı bir biçimde koruyarak geliştirmek noktasından hareketle rekabet üstünlüğü sağlamayı hedef almaktadır. Yeni ekonomi içerisinde işletmeler bakımından başarılı olmanın yolu işletmenin tüm imkanlarını başarılı bir biçimde bu hedefe yönlendirmekten geçmektedir (Yazıcı, 2001: 3).

Küreselleşmeyle geçerliliğini yitiren bir diğer klasik kavramda ölçek ekonomisidir. 1950 ve 1960’lı yıllarda ki ekonomik gelişme büyük ölçekli üretime dayalı olmuştur. 1970’li yıllarda ise, rekabet üstünlüğü düşük maliyete dayanıyordu. Pazarlardaki doyum fiyat rekabetinin de yeterli olmamasına neden oldu. Fiyatın yanı sıra kalitede aranır olmaya başlanmıştı. Müşteriler ucuz, fakat kaliteli ürünleri

arıyordu. 1980’li yıllara gelindiğinde, “sıfır- hata” kalite rekabetinde en önemli aşama haline geldi. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise kalite rekabet unsuru olarak yeterli değildi ve giderek işletmelerin rekabet unsurları değişmekteydi. Günümüze yaklaştıkça ürünlerde gelişmiş üretim teknolojileri ile kolayca sağlanabilen kalitenin yanında, yenilik, esneklik, hizmet ve pazara daha çabuk ulaşma, yani hız faktörlerinin rekabetçi üstünlüğün önemli boyutları haline geldiği görülmektedir. Rekabet üstünlüğü sağlayan bu unsurlar zaman içerisinde değişiklik göstermiş olsa da, birbirlerini ikame etmek yerine, birbirine eklenerek bir bütünü oluşturmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da bu bütünü sunan işletmeler rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü sağlayabileceklerdir (Tekin ve diğ., 2003: 321).

GATT ve WTO gibi uluslararası düzeyde ekonomik birliktelikler, pazarların açılması ve ülkeler arasındaki ticaret engellerinin kaldırılmasına aracı olmuşlardır. Hükümetler iç pazarı ve yerel sektörleri rekabetten koruma tavrının işlemediğini görerek, bu tür bir tavrın ancak daha yüksek enflasyona, düşük ekonomik büyümeye ve asla uluslararası rekabet etme yeteneğine sahip olamayacak, etkinlikleri ve girişim yetenekleri olmayan işletmeler yaratılmasına neden olduğunu algılamışlardır. Daha hızlı ve ucuz nakliye imkânları pazarların ve rekabetin globalleşmesini hızlandırmıştır. Sürekli ilerleyen telekomünikasyon global iletişimi kolaylaştırarak, ucuz ve etkin hale getirmiştir (Doyle, 2003: 22–23). Tüm bu gelişmeler “zaman- mekan sıkışması” olgusunun yeni bir evresine yol açmıştır. Hem özel hem kamusal karar verme süreçlerinin zaman ufku kısalmışken, uydu iletişimi ve ulaşım maliyetlerindeki düşüş bu kararları artan ölçüde genişleyen ve çeşitlenen bir mekana derhal yayma olanaklarını gittikçe arttırmaktadır (Harvey, 1999: 171). Aşağıda kırk yıllık periyotta ulaşım ve iletişim maliyetlerindeki değişim (azalma) tablolaştırılmıştır.

Tablo 1.4. Havayolu Taşımacılığı, Telekomünikasyon ve Bilgisayar Maliyetlerindeki Azalma

Yıl Havayolu taşımcılığı gelir/mil New York-Londra 3 dak.telefon görüşmesi maliyeti Bilgisayar fiyatı deflatörü (1990=1000)

1950 0.30 53.20 -

1960 0.24 45.86 125.000

1970 0.16 31.58 19.474

1980 0.10 4.80 3620

1990 0.11 3.32 1000

Tüm bu gelişmeler, sektörler ve coğrafi bölgeler arasında eşitsiz gelişme kalıplarında değişimlere yol açmıştır. Örneğin hizmet sektöründe istihdamın hızla artmasına yol açarken, az gelişmiş ülkelerde yeni sanayi kümelenmeleri oluşmuştur. Böylelikle ekonomik başarı farklı bölgelere kayarak, özellikle sanayi üretimi coğrafi dağılım bakımından yeniden paylaşılmıştır (Harvey, 1999: 170 ve 190). Hong Kong, Taiwan, Güney Kore, Singapur, Malezya gibi karmaşık üretim uygulamalarını daha düşük işgücü maliyeti ile gerçekleştirebilen yeni sanayi ülkeleri (newly industrializing countries-NICs) doğmuştur (Yip, 2001: 2).

1.2.2. Teknoloji

Yeni ekonomi kavramının ortaya çıkışında küreselleşme ile birlikte en çok vurgulanan diğer bir etken teknolojik gelişmelerdir. Teknolojik ilerlemenin ve özellikle teknolojik ilerleme sürecinde ortaya çıkan bilişim ve iletişim teknolojilerinin büyümenin motoru ve verimlilik artışlarının en önemli kaynağı olduğu ve rekabetin yapısını değiştirdiği iddia edilmektedir. Hatta teknolojide yaşanan gelişmeler devrim niteliğinde görülmekte ve ekonomik dönüşümün ana nedeni olarak nitelendirilmektedir (Demiröz, 2003: 5).

Hızlı bilimsel ve teknolojik değişim pek çok endüstriyi kökten ve yeniden şekillendirmeye devam etmektedir. Günümüzün en etkili ve hızlı değişimi bilgi teknolojisindeki değişimin sonucudur. 1990’lı yıllarda internetin yaygın kullanımı, World Wide Web’in ortaya çıkışından sadece on yıl sonra işletmelerde ve toplumda esaslı bir değişim gerçekleşmiştir. Teknolojik değişimin hızlı adımları yeni iş imkanları sunmaktadır. Örneğin internetin global ulaşım ve milyonlarca kullanıcısı ile gelişimi, elektronik bankacılık, dijital fotoğrafçılık, sanal alışveriş ve sanal fabrikalar –işletmeler- için imkan yaratmaktadır. Ve sonuçta iş dünyasının hemen hemen her yönünü değiştirecek potansiyele sahiptir. Bu teknoloji savaşının kazananları, yeni ürün ve hizmetlerin büyük hâsılatını elde edecek ve çok sayıda iş yaratacaktır (Hope ve Hope, 1997: 5).

Bilgi tabanlı ağlar ekonomik eşitliği değiştirmektedir. Bağımsız işletmeler arasındaki işlem maliyetleri, bilgi sistemlerini bütünleştirdikçe düşmekte, tedarikçi ve pazarlama zincirine sahip olmanın önemli bir maliyet avantajı kalmamaktadır. Teknolojik gelişmelerin yeni dönemde dikkati çeken bir başka yönü ise ortaya çıkan

ürünlerin şebeke dışsallıklarından etkilenmesidir. Faks, telefon ve internette olduğu gibi teknolojik gelişme sonucunda ortaya çıkan ürünler birbiriyle bağlantı halindedir. Tek başına bilgisayarların tüm önemli sonuçları çoktan ortaya çıkmıştır. Bilgisayarlar yaşam hızını artırmıştır, bütün umut vadeden teknolojilerin ilk ortaya çıkışları özellikle bilgisayarlar arasındaki iletişim ile ilgilidir (Kelly, 1998).

Teknoloji aynı zamanda ekonomi ve ticaret ilişkilerini değiştirerek yeni organizasyon türleri meydana getirmektedir. Yöneticiler her zaman kendi ürünlerini üretmenin maliyetini bunları pazardan sağlamanın maliyetiyle kıyaslamaktadırlar. Maliyet avantajı birçok ikinci dalga yöneticilerinin genişletilmiş mülkiyet temeli üzerine işlerini kurdukları eski yaklaşımı devam ettirmedeki sebeptir. Bunun sonucu da şirket birleşmelerinin ve devralmalarının hızla çoğalması, dikey ve yatay bütünleşmenin artması ve çok sayıda, çok bölümlü girişimin ortaya çıkmasıdır. Fakat bilgi tabanlı ağlar sayesinde bağımsız firmalar arasındaki işlem maliyetleri, bilgi sistemlerini bütünleştirdikçe azalmakta, bağımsız ortaklar arasındaki işlemler çoğu zaman küçük bir insan desteği ile büyük bir bilgisayarlaştırılmış ağ içinde yönetildiği zaman, artık tedarikçiye ve pazarlama zincirine sahip olmanın önemli bir maliyet avantajı kalmamaktadır. Bu uygulama, dış kaynak kullanımında patlama, büyük şirketlerin sona ermesi, birleşme ve ekonomik ağların gelişmesi ile sonuçlanmaktadır (Hope ve Hope, 1997: 5). Şebeke ekonomisi (network economy) olarak adlandırabileceğimiz içinde bulunduğumuz dönemin en temel özelliklerinden biri şebekeye eklenen her birimin şebekenin değerini kendi değerinden daha fazla arttırmasıdır. Bu olgu şebekeleri sürekli büyümeye itmektedir (Ülgen, 2000: 7).

Teknolojik gelişmelerin bir sonucu da, stok artık işletmelere pazar fırsatı avantajı sağlayan bir aktif olarak görülmemekte, özel müşteri isteklerini karşılamak için seviyenin üzerinde tutulan fazla stok, güçten çok zayıflığın işareti, alacaktan çok borç olarak değerlendirilmektedir. Tam zamanında stok sistemlerinin stokları azaltması ile birlikte, perakendecilerde stok ihtiyacını azaltan yeni dağıtım sistemleri geliştirmektedir. Bazı perakendeciler geliştirdikleri sanal sistemle, stoklar marka arkasında mevcut görünür, fakat gerçekte hala tedarikçi mülkiyeti altında iken mallar direkt olarak müşteriye dağıtılır. Coğrafi sınırları anlamsız kılan teknolojik gelişmeler mekân ve zaman kavramlarının yeniden sorgulanmasına sebep olmuştur.

Bir piyasanın oluşması için üretici ve tüketicinin bir araya gelme şartı ortadan kalkmış, piyasa elektronik bir boyut kazanmıştır (Yalçınkaya ve Çakır, 2004).

Küreselleşme ve teknoloji, dağıtım işlevinin biçimini de değiştirmiştir. Özellikle dağıtım işlevinde bugünkü duruma baktığımızda, günümüzde üretimin en uygun yerde gerçekleştirilmesi hedefiyle birlikte, dağıtım alanında birçok eğilimin aynı anda ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Özellikle telekomünikasyon ve internet sayesinde aracıların ortadan kaldırılmasıyla üreticinin doğrudan tüketiciye ulaşması gündeme gelmektedir. Son yıllarda ortaya çıkan bir diğer akım da toplayıcı ve dağıtıcı özelliklerini bünyesinde birleştiren dev dağıtım şirketlerinin ortaya çıkmasıdır. Birçok firma gün geçtikçe hız, maliyet ve tüketiciye özel üretim yapmak gibi faktörleri göz önünde bulundurarak perakende noktalarında üretim yapmaya başlamaktadır. Zaman faktörünün daha fazla önem kazanmasıyla uzmanlaşmış hızlı teslimat firmaları da (DHL, FedEx, UPS vb.) giderek yaygınlaşmaktadır. Bu tür firmaların sayısının artması ve mevcut firmaların da işlem hacimlerini sürekli büyütmelerinin en önemli nedeni, dünya üzerinde faaliyet gösteren birçok firmanın küreselleşme ve birden fazla ülkeye yayılma hedefinde olmasıdır. Ayrıca üreticilerden büyük bir bölümünün tam zamanında üretim ve tam zamanında teslimat sistemiyle çalışması nedeniyle özellikle pahalı parçaların hızlı teslimata tabi olması söz konusudur. Son yıllarda tedarik ve dağıtım faaliyetlerinin bu konuda uzmanlaşmış lojistik firmaları tarafından gerçekleştirilmesi gündeme gelmiştir (Tüsiad, 2004).

1.2.3. Örgüt yapıları

21. yüzyılda bir bütün olarak örgütlenme ve yönetim alanı açısından önemli sonuçlar getiren ve daha önce benzeri görülmemiş bir değişim yaşanmaktadır. Ulaşımda, iletişimde, bilgi ve teknolojide meydana gelen gelişme ve değişmelerle artan küresel rekabet işletmeleri mal ve hizmetleri nasıl üretip dağıttıklarını tekrar gözden geçirme ve daha düşük maliyetlerle daha etkili biçimde üretmenin yollarını aramaya yöneltmiştir (Yüksel, 2007: 149). Bir zamanların yaygın kabul gören teorileri ve yaklaşımları hızla yerlerini yenilerine bırakmaktadır. Tüm bu paradigmal dönüşüm sürecinde örgütler yeni yapılanmaların içine girmektedirler. Şebeke örgüt, öğrenen örgüt, ters piramit, matris örgüt, örümcek tesisler, yoncalar, üçüncü dalga

örgütleri, sanal işletmeler, yalın örgütler, proje örgütler, salkım biçimi örgütler bu yeni yapılanmalara verilebilecek örneklerden sadece birkaçını oluşturmaktadır.

Toplumsal, ekonomik ve teknolojik değişimler, tüm bu değişimler içerisinde faaliyette bulunan işletmeleri ve kararlarını her zaman etkilemiştir. Toprağın kilit kaynak olduğu feodal toplum yapısı, sermayeye erişime dayalı kapitalist toplum yapısı ve bilgiye erişimin kilit kaynak ve güç olduğu yaşadığımız bilgi toplumu süreci (Tablo 1.5) işletmeler için yeni önceliklerin, yeni sorunların, yeni çözümlerin ve yeni arayışların yönünü belirlemiştir.

Tablo 1.5. Yönetimin Önceliklerindeki Tarihsel Değişim

Çağ Kilit kaynak

Feodal toplum Toprağa erişim Doğa verimliliği ve üretimi kolaylaştıran teknolojiler, üretim fazlasının ticareti ve ayırma. Kapitalist toplum Sermayeye erişim Emek gücü ve emeğe eşlik eden teknolojiler,

artan değeri ayırma ve fazlalaştırma.

Bilgi toplumu Bilgiye erişim Sistematik zekâ, yenilik ve bilgi, bilgiye dayalı sürekli gelişme, insan kaynağının yaratıcılığını optimize ederek işletmeye değer ekleme, bilgi paylaşımı ve bütünleştirme.

Kaynak: Clarke ve Clegg, 2000: 60.

Bürokratik- mekanik ilkelerin yoğun olduğu bir dünyadan yeni örgütsel mantıkların geçerli olduğu, temelde küreselleşmenin ekseninde şekillenen teknoloji yoğun bir dünyaya geçilmekte ve örgüt yapıları yavaşça, sessizce ve kararlı bir biçimde dönüşüme uğramaktadır. Günümüzde örgüt yapılarını ve stratejilerini etkileyen gelişmeleri şu şekilde sıralamak mümkündür;

- Dünya çapında ve uluslararası pazarlarda rekabet eden örgüt sayısının hızla artması,

- Teknolojik ilerleme hızının artması,

- Rakip üreticilerin sundukları ürünlerin maliyet ve kalite avantajına sahip olması,

- Uluslararası sosyo-ekonomik koşullarda meydana gelen dalgalanmalar, - Hizmet sektörünün büyümesi,

- Talep artışları karşısında üretim kaynaklarının giderek azalması.

Yukarıda bahsedilen iç ve dış koşullardaki değişim ve baskı, müşteri talepleri, küreselleşme, kalite, bilgi çağı, rekabet gibi olguların etkileri organizasyonlarda köklü değişimlere neden olmuştur (Fettahlıoğlu ve Fettahlıoğlu, 2007). Bu

değişimlerin ortaya çıkardığı yönetimsel ve örgütsel değişimler karşılaştırmalı olarak aşağıda Tablo 1.6’da verilmiştir (Clarke ve Clegg, 2000: 54; Koçel, 2003: 375–376).

Tablo 1.6. Yönetimsel ve Örgütsel Değişimler

Eski Yeni

İlk öncelik “kâr ” İlk öncelik “müşteri memnuniyeti” Varlıklara dayalı-finansal sermaye İnsana dayalı –entelektüel sermaye Strateji oluşturanlar ve uygulayanlar ayrı Strateji oluşturanlar ve uygulayanlar aynı

Kitlesel üretim Yalın üretim

Tedarikçi ve müşteri ile farklı bölünmüş

bir pazarlama Tedarikçi bütünleştirilmiş pazarlama ve müşteri ile ilişkilere dayalı Fonksiyonel bölümlendirme, hiyerarşi

tarafından organizasyonel kontrol Takım çalışmasına dayalı organizasyon, çapraz takımlar, personel güçlendirme Kontrole dayalı performans ölçümü,

finansal ölçütler Geliştirmeye dayalı performans ölçümü, daha geniş bir ölçütler seti

Ölçek ekonomisi Hız ekonomisi

Değişim için riski minimize etme Değişim için fırsatları maksimize etme Dikey entegrasyon Taşeronla çalışma, dış kaynak kullanımı Pazar payını arttırmak Yeni pazar oluşturmak

Kantitede Kalite

Kaynak: Clarke ve Clegg, 2000: 60.

Bilgi çağı organizasyonlarının, piyasa yapısı, rakipler, yönetim stratejileri ve teknoloji dörtgeni ile biçimlenen küresel rekabet ortamında en temel kurumsal amaçları üstün müşteri hizmetleri standartlarına, ileri kurumsal etkinlik düzeyine ulaşmaktır. Bilgi çağına geçiş sürecinde önerilen örgüt yapıları ve modelleri, küresel rekabet ortamına ilişkin dinamik faktörleri dikkate almalıdır. Tüm bunlar yeniden yapılanmaya neden olmuş ve organizasyon yapılarında ve yönetim anlayışlarında şebeke organizasyon, değişim mühendisliği, yalın organizasyon, sıfır hiyerarşi, kademe azaltma, tam zamanında üretim, esnek çalışma saatleri gibi yeni yaklaşımların doğmasına neden olmuştur (Koçel, 2003: 261). Yalınlaşan, öğrenen ve her çalışanı birer bilgi çalışanı olma çabasında olan örgütler gittikçe yaygınlaşmaktadır (Tekin ve diğ., 2003: 233).

1.2.4. Politik-yasal

Yirminci yüzyılın sonlarındaki en önemli siyasi gelişme kapitalist ve sosyalist bloklardan oluşan iki kutuplu dünya şeklindeki siyasi yapının değişmiş olmasıdır.

Sosyalist sistemin yada komünist rejimlerin sürdürülebilir bir sistem olmadığı, Sovyetler Birliği örneğinde olduğu gibi devrimsel ya da Çin örneğindeki gibi evrimsel sonuçlarıyla ortaya çıkmıştır (Tüsiad, 2004).

Devlet, sektör rekabetinde bir güç olarak değerlendirildiğinde özellikle 1970’lerde ve 1980’lerde, sektör yapısını her yönüyle olmasa bile, doğrudan ya da dolaylı şekilde potansiyel etkileyici bir güç olarak algılanmaktaydı. Yeni rekabet ortamında devletin beş rekabet gücü yoluyla rekabeti nasıl etkileyeceğinin dikkate alınması, onun kendi içinde tek başına bir güç olarak dikkate alınmasından genellikle daha aydınlatıcı olacaktır.

Zaman içindeki ekonomik gelişmeler göstermiştir ki, daha önce hükümet tekeli tarafından korunan birçok şirket ve sektör şimdi yeni beceriler öğrenmek zorunda kalmış ve tekel uygulamalarının yüksek maliyet ve düşük hizmete neden olduğu ortaya çıkmıştır (Hope ve Hope, 1997: 8). Tüm bu olumsuz gelişmeler, devletin müdahalesinin ağırlıklı olduğu endüstrilerin özelleştirilmesi sonucunu doğurmuştur.

1.2.5. Sosyo-kültürel

Ülkeler arasındaki ekonomik sosyal ve siyasal ilişkilerin geliştirilmesi, farklı milletlerin kültür ve inançlarının tanınması, uluslararası ilişkilerin artması gibi birbiriyle ilişkili konuları içeren küreselleşme, özellikle kültürel boyutu ile daha kalıcı ve temel değişimlere yol açmaktadır.

Tarım toplumu ve sanayi toplumunun başlarını kapsayan dönemde “ihtiyaç ekonomisi” yani üretim ve mübadele toplum bireylerinin temel ihtiyaçlarını gidermek üzere yapılırken, sistemin esas işlevi kazanç sağlanması değil ihtiyaçların karşılanması idi. Tarihsel dönüşüm ve etkileşim özellikle sanayi toplumunun son ve bilgi toplumunun ilk yıllarında ağırlıklı olarak, hissedilen ihtiyaçların karşılanması yanında yeni ihtiyaçların ortaya çıkarılması, bunların empoze edilmesi ve tekrar karşılanması döngüsünü ortaya çıkarmıştır (Özel, 1998: 7).

Bu döngü sonucu oluşan yüksek kapasiteler büyük bir arz fazlasına neden olurken, öte yandan müşteriler de çeşitlilik ve kalite arar hale gelmişlerdir. Üretici pazarından tüketici pazarına geçişin yaşandığı bu dönemde, tüketiciler pazarı, fiyatları ve dolayısıyla üretim zincirini etkiler hale gelmişlerdir. Böylece, ancak

talebi olan ürünlerin üretilmesi yaklaşımı benimsenmeye başlanmış, dolayısıyla günümüzde önce talep olması, bu talebin siparişe, siparişin de üretime dönüşmesi ve o üretim için de gerekli tedariklerin yapılması şeklinde bir zincir işlemeye başlamıştır. Bütün bu gelişmeler sonucunda stoğa üretimin yerini, siparişe dayalı üretim almış ve bu olgu endüstriyi, hatta tüm ekonomiyi talepteki değişimlere aşırı duyarlı hale getirmiştir. Geçmiş dönemlerde talepteki dalgalanmalar üretimi, dolayısıyla da katma değeri (ya da milli geliri) çok fazla etkilemezdi. Çünkü belli bir dönemde karşılanamayan talep, bir dönem sonra karşılanır ve üretim kaybı olmazdı. Yani yaratılmış olan kapasite tam olarak kullanılırdı. Talep üretimi aşarsa, tüketici bir müddet beklemek zorunda kalır; talep üretimin altında kalırsa, üretim yine de tam kapasite sürdürülür ve stoklarda bir artış olurdu. Talepte artış olunca da bu aşırı stoklar tüketilirdi. Günümüzde ise ancak talep varsa üretim yapılmaktadır. Talep düştüğünde ise katma değer de düşmekte; bu da ekonomileri talebe aşırı hassas ve kırılgan hale getirmektedir. Özetle, ekonominin körükleyici unsuru tasarruf olmaktan çıkarak, talebin gelişmesine bağımlı hale gelmiştir. Başka bir deyişle, eskiden ne kadar çok tasarruf yatırıma dönüşürse, o kadar çok milli gelir artışı olurken, günümüzde talep ne kadar canlı ise o kadar yüksek katma değer yaratılması söz konusudur (Tüsiad, 2004).

Üretimdeki devir hızı yeni teknolojilerin (otomasyon, robot), yeni organizasyon biçimlerinin (just in time) kullanımıyla yükselmektedir. Ancak tüketimdeki devir hızı da yükselmedikçe üretimdeki devir hızının yükselmesinin pek bir anlamı yoktur. Tipik bir fordist ürünün hayatı 5-7 yıl iken post-fordist dönem bunu bazı sektörlerde (özellikle tekstil) yarı yarıya azaltmıştır. Yeni medya ürünlerinde ise bu 18 aya kadar düşmüştür. Yani post-fordist dönem tüketim cephesinde çabucak değişen modaya çok daha büyük bir dikkat ve ihtiyaç uyarma yolunda faaliyetlerin seferber edildiği ve bunun gerekli kılındığı kültürel dönüşüm ile elele gitmiştir. Fordist modernizmin göreli olarak istikrarlı estetiği yerini, farklılığı, gelip geçiciliği, gösteriyi, modayı ve kültürel biçimlerin metalaşmasını yücelten post modernist estetiğine bırakmıştır (Harvey, 1999:180).

1.2.6. Demografik

Demografik başlığında en önemli değişim genel istihdam düzeyi ve iş gücü sınıflanmasında olmuştur. Şekil 1.2’de görüldüğü gibi tarihsel süreç içinde işgücü piyasası basit iş tanımlarını yerine getiren aynı tip işçilerden, günümüz dinamik rekabet ortamının gereği esnek, motivasyon ve oto kontrole dayalı işgücü yapısına doğru bir dönüşüm geçirmiştir.

Şekil 1.2. Emek Piyasalarının Tarihsel Dönüşümü

Basit iş tanımları Karmaşık iş tanımları Yetersiz işgücü Refah artışı Boş zaman Politik yapılarda değişim Sert, vahşi rekabet

Aynı tip işçiler Kalite öneminde artış Yabancı işgücü akışı Harcamalarda artış Yüksek kalite Motivasyon ve oto Esnek işgücü yönetim ve kontrol

1950 1970 1990 2000 Kaynak; Pfeifer ve diğ., 1994: 7.

İvmesi gittikçe artan bir şekilde değişen sektörlerde işgücü piyasası radikal bir yeniden yapılanma geçirmiştir. Bu dönüşüm sonucunda tam zamanlı çalışan, sürekli statüye sahip ve kurumun uzun vadeli geleceği için merkezi önem taşıyan çalışanlardan oluşan çekirdek işgücü tarihsel süreç içinde daha maliyetli konuma düşmüş ve bu gelişme işletmeleri tasarımdan reklama ve finansa kadar üst düzey işleri bile taşeron firmalara yaptırmaya sevk etmiştir. Sayısal olarak küçülen çekirdek işgücü farklı özelliklere sahip yeni bir işgücü yapılanmasına zemin hazırlamıştır. Çevre işgücü aslında iki farklı alt gruptan oluşmaktadır. İlki; büro işi, sekreterlik, rutin işler ve daha az vasıflı bedensel işler gibi işgücü piyasasında her an bulunabilen vasıflara sahip tam zaman çalışan personelden oluşur. Mesleki yükselme olanakları daha düşük olan bu grup, yüksek işgücü devir hızı özelliği gösterir. İkinci çevresel