• Sonuç bulunamadı

Kâbil’deki Ġran Etkisi Hakkındaki Rapor

1. ALEXANDER BURNES

1.2. Alexander Burnes’ün Afganistan Ġle Ġlgili Raporları

1.2.4. Kâbil’deki Ġran Etkisi Hakkındaki Rapor

Alexander Burnes, 14 Ekim 1837 tarihinde Kâbil’den Hindistan Hükümeti sekreteri Macnaghten’e göndermiĢ olduğu raporunda Kâbil’de yaĢayan KızılbaĢ zümreler hakkında bilgi vermektedir. Kâbil’de KızılbaĢ (Farslılar) grubunun Afganistan’daki etkisini, Nadir ġah’tan günümüze kadar takip etmekte ve özellikle Rusya ve Ġran için KızılbaĢların önem arz ettiğini ve ifa edilen tüm yazıĢmaların bunu gösterdiğini ifade etmektedir.

Burnes bu konuda; “Büyük Nadir geçen yüzyılın başlarında İran hanedanının zayıflığı sebebiyle İsfahan‟ı istila eden Afganları Afganları yalnızca İran‟dan kovmayıp aynı zamanda onların tüm topraklarını imparatorluğuna katmış ve kılıçlarını İran ve Afgan ordularıyla beraber Hindistan‟a çevirmiştir. Bu savaşlar süresince Nadir bölgede desteklediği yerel kabileleri ve Kâbil‟de yerleşik Farslıları bu politikaya alıştırmıştır. Bu ailelerin nüfusu ilk yerleştiklerinde 2.000‟den az sayıdadır. Bu insanlar üç gruptan oluşmaktadır. Birincisi Civanşirler, ikincisi Afşarlar ve üçüncüsü ise Murat Hanlardır. Bu grupların tamamına Gulamhâne ya da Gulam-ı Şah-i ismi verilir. Şah‟ın hizmetkârlarıdırlar. Juwansheer‟ler Sheeshu tarafından Türk boyudur. Aralarında Kürt, Şah Smund ve Şah Mansur gibi pek çok grup bulunmaktadır ve Kızılbaşların ana bölümünü oluştururlar. 2.500 haneden oluşurlar ve Kâbil‟de yüksek duvarlarla çevrili Çandol adı verilen mahallede yaşarlar. Reisleri Han Şirin Han‟dır. Ufsheer‟ler de aynı zamanda Toork kabilesindedir ve Nadir de bizatihi bu kabileye mensuptur. Bu kabilede 300 aile bulunmakta ve Goolam Hüseyin Han‟ın reisliği altında Kâbil‟de 3 mil uzaklıkta güçlü bir kale içerisinde yaşamaktadırlar. Son kabile Murad Khanee

319 G.H. Huttmann, a.g.e., s.5 vd.

103 kabilesinin tamamı İranlılardan oluşmakta ve zamanla bu ülkeye yerleşmişlerdir. Bu kabilenin 1.500 aileden oluşan kısmı Mihr Ali Khan ve diğer beş reis altında beraber yaşamaktadır. Bunlara ilaveten 700 aile Muhammed Han reisliği altında Bayat kalesinde yaşamaktadır. Sonuç olarak Kâbil‟de 4.000 Kızılbaş ailenin yaşadığı ve savaş ya da acil durumda 4.000-5.000 arasında bir askeri gücün asker altına alınabileceği görülebilecektir. Sayı genelde bu bahsedilen sayıdan daha fazla olarak düşünülmüştür, fakat Kâbil ve civarındaki Şii nüfus hesaplamaya dâhil edilmiştir ve bunların arasında Hazaralar İranlıların iki katı kadar fazlasını sağlayabilir. Nadir Şah‟ın öldürülmesinden sonra Kâbil‟deki İranlıların pek çoğu kendi ülkelerine kaçmıştır.

Fakat Nadir Şah‟ın yerine geçen Ahmed Şah Dürrani onların bir kısmını gönlünü kazanmış ve onları kendi hanlıkları altında direk Şah‟a bağlı olarak kontrol altında tutmuştur.320 Afgan ve İranlılar arasında hiçbir zaman candan bir ilişki olmamıştır.

Zaman zaman birbirlerine karşı gösterdikleri sempati doğal değildir. Son 11 yıldır Dost Muhammed Han gücünü toplamakta ve İran ve Buhara yöneticileri onu kutlamakta ve belkide düşmanları üzerinde Dost Muhammed‟in güç sağlaması onları bu davranışa itmektedir.”321

Burnes, raporunda çok önemli bir duruma daha dikkati çekmektedir. O da Kâbil’de Sünnî-ġii ihtilafıdır. Bu konuda; ““Kâbil‟deki tüm İranlıların Şii ve Afganların Sünni olmasından dolayı Kızılbaşların durumu tamamen tehlike altındaydı.

Siyasi tartışmaları dini tartışmalara çevirmek olası bir durumdu ve Kâbil monarşisinde bu durum tarihte pek çok kez yaşanmıştır. Kâbil‟de yaşayan İranlılar kendilerini Vezir Fatih Han‟a bağlamışlardır ve Herat seferinde İran‟a karşı savaşmışlardır. Uzunca bir süre kendilerini eski zamanlarda olduğu gibi güçlendirecek bir baş aramışlar ve bulduklarında Şah Şücâ ile iletişime geçmişler fakat kendilerini Kâbil‟in o zamanki yöneticisi annesi de kabilelerinden olan vezirin kardeşine büyük bir istekle bağlamışlardır. Dost Muhammed Han bu desteği kendi yararına sonuna kadar kullanmış ve bu uzunca bir süre pek çok insan tarafından Dost Muhammed Han Şii doktrininin destekçisi olarak düşünülmüştür. Fakat Dost Muhammed Han böyle yapmakla ya kendi vatandaşları arasında ayrım yapıp yapmadığını görerek egemenliği için ölümcül olacak ya da sahip olduğu saygınlığa asla sahip olmayacaktı. Böylece dini

320 G.H. Huttmann, a.g.e., s.7.

321 A. Burnes, a.g.e., s.375.

104 öneme haiz Amir unvanını aldı ve o tarihten itibaren Kızılbaşlar ona olaninançlarını kaybettiler. O da onlara olan güvenlerini kaybetti ve sayılarını 1.000-1,200‟e düşürdü ve maaşlarını azalttı. Yönetici durumundakiler yılda 58.000 rupi maaş almaktaydı ve atlılar ise 83 rupi almaktaydı. Halk arasında bile onların mezheplerini aşağılamaktan geri kalmadı.”322 demektedir.

Burnes, Dost Muhammed Han’ın Kâbil’de yaĢayan KızılbaĢlara verdiği desteği çekmesine rağmen Ġran ile siyasî iliĢkilerini geliĢtirmek istediğini bunun için de yeni tedbirler aldığını Ģu sözlerle ifade etmektedir; “İran etkisi azalıyor iken garip bir çelişki ortaya çıktı ve Dost Muhammed Han gücünü artırmak için İran ile ittifak arama yoluna gitti. İran‟a kaçan ve gözden düşmüş olan Naib Abdussamed‟i meclisine kabul etti ve onunla beraber olan, kendisi tarafından yetiştirilen ve bir Kızılbaş olan Muhammed Han Bayat ve birkaç kişinin tavsiyeleri ile Emir, İran‟dan yardım almaya yöneldi ve bu Kızılbaşların ümitlerini canlandırdı. Tüm grup bunun kendi yararlarına olduğunu gördü. Kâbil‟deki İranlılar Kâbil‟e bir İngiliz ajanının gelmesini şüphe ile karşılarlardı eğer açık memnuniyetsizlik yoksa. İngilizlere ya da kendilerini destekleyen her hangi bir gruba sadık kalırlardı fakat geldikleri ülkeye ve aynı dinden oldukları gruba bağlanmaları doğaldır. İran Şahı, Dost Muhammed Han‟ın ittifak isteğine karşılık olarak hediyeler ile bir elçi gönderdi ve şu an Kandahar‟dadır. Fakat elçi en kötü zamanda İngiliz Hükümeti‟nin dikkati Afganistan‟a yöneldiği zaman ortaya çıktı.

Kızılbaşların ümitleri boşa çıktı ve elçinin Kâbil‟e ulaşması şüpheli görünmektedir.

Kâbil‟e ulaşırsa yapabileceği her teklif İngiliz Hükümeti karşısında dikkate alınmayacaktır. İran Şah‟ı Herat‟ı kendi egemenliği altına almak istemektedir ve Kandahar ve Kâbil kabile reisleri kesinlikle ona yardım edebilirler. Şii ya da Hindu ittifaklı bir güç, Sünni bir ülkede kesinlikle sakıncalı olacaktır… Burada İran‟ın genç kralının dikkatini Herat‟a çevirdiği iyi bilinmektedir. Hükümdarın ve vezirinin en sıra dışı davranışı ülkenin büyük bölümüne köle satışıdır, ya da aksi durumda şehrin tüm Şii nüfusu İran‟ın bir kısmına saldırıyı onaylar fakat Herat‟a saldıracak tek elli gücün yeteneğinden şüphe duyuyorum. İran eğer Afgan kabile reislerinin işbirliği olmaksızın Kâmuran‟ı gözden düşürmeyi başarırsa, bu Rusya vasıtasıyla olmalıdır. Gözlemlediğim kadarıyla İran bizzati kendisi kışkırtma için gerekli zemine sahip, fakat Rusya‟nın ilgisiz olduğunu düşünmüyorum. Türkistan ile olan ticaretini ilerletmek için dikkatini Herat‟a

322 G.H. Huttmann, a.g.e., s.7.

105 çeviriyor. Genelde doğudaki pozisyonu Afgan reislerden Şaha verilen son mesajlardan dolayı kendini oyalayıcı görünmemektedir. Tahran‟daki büyükelçileri bu görüşmeleri Rusya‟ya ulaştırmaktadır. Yaptığım gözlemlerden Rusya‟nın Orta Asya‟da ticareti ve etkisi artacağı yöndedir. Kızılbaşların etkisi Kâbil‟e girmeyi kolaylaştırır, Herat kadar yakın bir yerden İran gücü ile beraber doğal olarak bu çok tehlikeli olacaktır. İngiliz çıkarlarına yönelik olarak buna karşı koymanın tek yolu Kâbil Emirine kabile reislerine daha fazla destek vermesi ve ülkeden çıkarılmayacakları ve güvende olacakları konusunda tavsiyede bulunmaktır. Diğer taraftan eğer İran etkisinin ülkede tesis edilmesine müsaade edilirse bunu Rusya takip edecektir. Eğer İran‟ın çabası olumsuz olursa Kâbil‟de bulunan Kızılbaşların kaderini Sultan Mahmud‟un yeniçerilerinin başına geldiği gibi belirlemeliyiz. Osmanlı devletinde Yeniçerilerin bir gücü vardı fakat İranlıların Kâbil şahlığında böyle bir gücü hiçbir zaman olmadığı kesindir”.323 demektedir.

Burnes’in dikkat çektiği konulardan birisi de Gılcayların durumudur. Dost Muhammed Han’ın da bağlı olduğu Barakzayların, Afganistan’da bir süre iktidarı elinde tutmuĢ olan Gılcaylardan çekinmediklerini söylemektedir. Gılcayların Afganistan’da sayıca kalabalık olduğunu söyleyen Burnes, onların nüfuslarını 200.000 hane olarak tahmin etmektedir. Gandamak’tan Kandahar’a, oradan PeĢaver’e kadar yayılan Gılcayların Kâbil iktidarı üzerinde etki yaratacak kapasitelerinin olduğunu ancak Nadir ġah tarafından ezildikleri için lidersiz kaldıklarını ilave eden Burnes, Dost Muhammed Han ve oğlu Muhammed Ekber Han’ın Gılcaylardan evlenmek suretiyle akrabalık tesis ettiklerini raporunda belirtmektedir.324