• Sonuç bulunamadı

KURTULUŞ SAVAŞINI HAZIRLAYAN GELİŞMELER

Belgede İKTİSADİ GÜCÜN OLUŞUMU (sayfa 83-88)

Mustafa Kemal Paşa Halep’te 7.Ordu Komutanı iken I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu duruma ait bütün ayrıntıları içeren bir rapor hazırlayarak 20 Eylül 1917’de Başkomutanlığa sunmuştur. Raporda dikkati çeken önemli hususlar özetle şöyledir.1

- Mülki idare güvenilmeyecek durumdadır, - Ticari ve iktisadi hayat felce uğramıştır, - Ordu maddeten ve manen çökmüştür,

- Bu durumda en tehlikeli çarpışmaların beklendiği cephelerde ordunun kaderinin yabancı komuta heyetine verilmesi yanlıştır. Askeri politika ve savunma siyaseti, elde bulunan kuvvetleri ve bir tek eri son ana kadar saklamak olmalıdır.

Başkomutanlık bu raporu dikkate almadı. Ancak çok geçmeden. Filistin ve Kudüs düşman eline geçti.

I.Dünya Savaşı’na Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’ın yanında giren Osmanlı İmparatorluğu, üç kıt’anın çeşitli cephelerinde ve dört yıl gibi uzun bir zaman diliminde sürdürülen kanlı çatışmalar sonucu taraf olduğu devletlerle birlikte 29 Ekim 1918 günü kesin yenilgiye uğramış 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzalamak zorunda bırakılmıştır. Bu anlaşma ile Osmanlı Devleti siyasi bağımsızlığını yitirme noktasına gelmiştir. Anlaşmanın 7. maddesi düşmanların Anadolu’nun stratejik ve verimli bölgelerini işgal etmesine kolaylık sağlamıştır.2 Galip devletler anlaşmanın bu maddesine dayanarak 1 Kasım 1918 den itibaren Osmanlı topraklarını en geniş anlamda işgale başlamışlardır. İşgalciler özellikle ulaştırma ve haberleşme merkezlerinin işgaline yönelerek kontrolü ele geçirmişlerdir. Böylece Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş, ordu dağılmış ve ülke insanları ile topraklarının

1 Ünsal, Yavuz, Atatürk İmparatorluktan Milli Devlete, Ankara, TTK. 1999, s.36-37;Necdet Ekinci” İmparatorluktan Cumhuriyete, Türk Mali Politikasına Bakış” Belleten, Cilt, LV Aralık 1991, Sayı 214; s.770-771;Atatürk’ün Jeopolitik ve Stratejik Görüşleri, s.257-262; Şükrü Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri, Ankara, TTK, 1999, s.141-147.

2Afetinan, İzmir İktisat Kongresi, (17 Şubat-4 Mart 1923), 2.B., Ankara, TTK, 1982, s.1;

Müderrisoğlu, A.g.e., s.13; Tokgöz, A.g.e.,s.25.

geleceği işgalcilerinin insafına terk edilmiştir. 3 Anadolu’da bu olaylar yaşanırken Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak Suriye cephesinde bulunan Mustafa Kemal Paşa anlaşmayla ilgili İstanbul Hükümetinin tutumuna şiddetle karşı çıkmıştır.

Sorumluluk bölgesindeki İskenderun’un İngilizler tarafından işgal edileceğini haber alan ve bunu hazmedemeyen Mustafa Kemal, kendi arzusu ile Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevinden alınmasını talep etmiş ve bu isteği Sadrazam İzzet Paşa tarafından olumlu karşılanmıştır. 7 Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grubu Karargahının lağvedilmesi üzerine (bu görevde 12 gün kalmıştır) Harbiye Nezareti emrine atanan Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a dönmüştür.4

Osmanlı Devleti için tam bir tutsaklık koşulu taşıyan Mondros Anlaşması’nın uygulanış biçimi işgalci devletlerin tutum ve davranışlarının işgalin hiç de geçici olmadığını ortaya koymasına rağmen, bu çok ciddi durum karşısında sessiz kalan İstanbul Hükümeti paylaşma yoluyla barışın sağlanmasını öngören Sèvres Antlaşmasını imzalamıştır.5 I.Dünya Savaşı ulusal gücün bir unsuru olan insan gücündeki etkileri bakımından değerlendirildiğinde toplam 975.000 kişilik bir zayiata sebep olmuştur.

Böylece 1918 yılı iflas etmiş bir hazine, milyonlarca dış borç, kan ve gözyaşı bırakarak tüten bacaları söndürmüştür. Bir milyonun geride bıraktığı dul kalan kadınlar, yetim kalan çocuklar, tüm ulusla birlikte mateme bürünmüştür. İşte Mustafa Kemal’in katılmamızı gereksiz gördüğü ve mutlaka yenilgimizle sonuçlanacağını baştan beri belirttiği bir savaşın bilançosu. Savaş sonrası toplumun 18-35 yaş arasındaki erkek nüfusunda büyük azalma olmuştur.6 Kaybedilen toprakların büyüklüğü (Hicaz, Yemen, Irak, Suriye, Filistin, Lübnan ve Mısır) ve insan gücünü azaltan ağır zayiatlar halkı karamsarlığa ve çaresizliğe sevk etmiştir. Halk büsbütün tedirgindir. İstanbul Hükümeti içine düşülen tehlikenin büyüklüğünü hayal bile edememektedir. Başta padişah olmak üzere bir çok devlet adamı ve aydınları çaresizlik içerisinde kurtuluşu ve toprak bütünlüğünü yabancı bir devletin himayesinde koruyabilmeyi düşünmeye ve bunu çeşitli şekillerde açıkça ifade etmeye başlamışlardır. Böylece himaye arama düşüncesi

3 Tokgöz, A.g.e. s.25; Afetinan, İzmir İktisat Kongresi, s.2.

4 Afetinan A.g.e. s.1; Bige Yavuz, A.g.e., s.21;Tezer, A.g.e., s.174-175.

5 Müderrisoğlu, A.g.e. s.13,25; Jaeschke, A.g.e., s.2, 116; Tezer, A.g.e.,s.174-175.

6 İ.Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Fasikül 18, s.453; Sadi Borak, Atatürk’ün İstanbul’daki Çalışmaları (1899-16 Mayıs 1919), 2.B., İstanbul, Kaynak Yayınları, Ağustos 1998, s.138, 201;Tokgöz, A.g.e. s.25.

yayılmaya başlamıştır. Bu düşüncenin sonunda üç ayrı kararın ortaya çıktığı görülmektedir.7

Birincisi; İngiltere’nin himayesini istemek, İkincisi; Amerika’nın güdümünü istemek,

Üçüncüsü;Bölgesel kurtuluş yollarını aramak. Bu çaresizlik karşısında bir çok yurtsever aydınlar8 bile tek başına bir kurtuluş mücadelesinin yürütülemeyeceğine inanmışlardı. Bu çaresizliğin gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir.9

- Ülkenin ekonomik dar boğazda olması, - Anadolu ekonomisinin güçsüzlüğü,

- Uzun süren savaşların yaraları ve açtığı sosyal problemler,

- Kapitülasyonlar ve ödenmesi gereken dış borçların çokluğu ve bütçenin yetersizliği,

- Vergi yetersizliğinden kaynaklanan ekonomik ve sosyal dengesizlikler, - Uygulanan hatalı mali politikalar,

- Azınlıkların ayaklanması,

- Gelir dağılımlarındaki adaletsizlik ve kapitülasyonlardan istifade ile Türk-Müslüman olmayan nüfusun tüm Osmanlı’yı sömürmesi,

- Ordunun dağıtılmış ve silahlarına el konmuş olması.

Bu olumsuzlukların geliştirdiği koruyuculuk (manda veya himaye) fikirleri Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlarla kesin bir biçimde reddedilerek ülke gündeminden düşürülmüştür.10

Kurtuluşu manda ve himayenin kabulünde görenlere karşı Mustafa Kemal Paşa’nın daha İstanbul’da iken düşündüğü ve Samsuna çıkar çıkmaz uygulamaya

7 Nutuk-Söylev, C.I, s.17; Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, Kral Matbaası, 1984, s.177-178;

Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara, TTK, 1971, s.4; The New York Herald Tribune, 22 Ocak 1930; Tevfik Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da, (1919-1921), C.I., 2.B., Kent Basımevi, Ekim 1981. s.7; Müderrisoğlu, A.g.e.s.25-34.

8 Nutuk-Söylev, C.I, s.132-135; Halide Edip’in Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 10 Ağustos 1919 tarihli mektubu.

9 Müderrisoğlu A.g.e. s.26.

10 Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, Ank. 1946. s.168-170; Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.I., 2.B., Ankara, TTK. Basımevi, 1986, s.114-116,224.

koyduğu karar “Ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak” 11 olmuştur.

Kararın gerekçesi bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir... Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri hiç düşünülemez. Oysa, Türkün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Öyleyse, ya bağımsızlık ya ölüm”12 şeklinde hiçbir şüphe ve tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak açıklanmıştır.

Osmanlı Devleti’nin, vergi sistemi yetersizliğinden dolayı uyguladığı hatalı mali politikalar ve borçlanmalar 19. yüzyıldan itibaren ülkeyi yarı sömürge durumuna düşürmüş, I.Dünya Savaşı yenilgisi ise bağımsızlığın sonu olmuştur.13 Buna rağmen İstanbul Hükümeti hâlâ yönetimi elinde tutma gayreti içerisindedir. Ancak Osmanlı Hükümetince imzalanmış olmasına rağmen Mondros Ateşkes Anlaşması ve Sèvres Antlaşması Türk halkı tarafından benimsenmemiştir. Önceleri protesto ve mitingler şeklinde başlayan benimsemeyiş giderek silahlı karşı koyma ve çatışmaya dönüşmüştür.

Birbirini izleyen meydan muharebeleri ile bir kenara itilen Mondros ve Sèvres Antlaşması uygulama alanı bulamamıştır. Artık Türk Milleti, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kararını vermiş, kurtuluşu ulusal irade ve ulusal güçlere dayanılarak gerçekleştirmeye başlamıştır.14 Kurtuluş Savaşı I.Dünya Savaşı’nın devamı gibi görülmesine rağmen, elde edilen sonuçlar bakımından tarihi akışın değişikliğine sebep olmuştur. Kurtuluş Savaşı Anadolu’nun olanakları ile Osmanlı Hükümeti’ne rağmen ve çoğu zaman düşmanlarla birlikte Osmanlı Hükümeti’ne karşı da yürütülen bir mücadeledir.15

Çünkü Padişah Vahdettin, İngilizlerin anlaşma koşullarını öğrendiği zaman yanındakilere şöyle demiştir. “Bu şartlar çok ağır olmalarına rağmen kabul edelim.

11 Nutuk-Söylev, C.I., 1986, s.19; Afetinan, İzmir İktisat Kongresi, s.3.

12 Nutuk-Söylev, C.I. s.19.

13 Ekinci, A.g.m.,,s.757;Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, Yeniden Düzenlenmiş, Genişletilmiş Yeni Baskı, Ankara, Savaş Yayınları, 1990, s.89.

14 Afetinan, İzmir İktisat Kongresi ., s.3.

15 Müderrisoğlu, A.g.e., s.14.

İngilizlerin doğuda asırlarca devam eden dostluğu ve iyiliksever siyaseti değişmeyecektir. Biz onların hoşgörüsünü daha sonra elde ederiz”16 Bu ifade teslimiyetçilikten başka bir şey değildir.

Amerikan mandası ile ilgili olarak General James S. Harbord’un Erzurum’da 15.

Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya “Amerika’nın sermayesiyle Türkiye’ye yardım edeceğini, fakat sermayenin korunması için bir miktar asker getirmenin gerekli olduğunu”17 ifade etmesi oldukça anlamlıdır.

Bu gelişmeler karşısında Anadolu’yu kurtarma mücadelesinin başlangıç tarihi Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsuna çıktığı 19 Mayıs 1919 dur.

İstiklal Harbinin başlangıç tarihi ise İzmir’in işgali ve direnmenin başlaması olan 15 Mayıs 1919 olarak kabul edilmiştir.18

Ulusal mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa Samsuna çıktığı gün ülkenin genel durumu ve görüşü hakkında yaptığı değerlendirmede;

Aynı kişiler, aynı düşünce sistemi ve mevcut teşkilat yapısı ile devlet olmanın ve devamının imkansız hale geldiğini açıkça ortaya koymakta, tutsaklıktan ve bu karanlıktan çıkış yolunun ise amaçlarda ve fikirlerde olduğunu belirtmektedir.19 İşte her şeyin bittiği sanıldığı anda Mustafa Kemal Paşa’nın bilinçli mücadele azmiyle Samsun’dan başlayarak vatanın kurtuluşu için oluşturulan yeni fikir ve düşünceler Anadolu halkının içinde bulunduğu karanlığı dağıtmış ve mücadele ateşini tutuşturmuştur. Burçlarında çeşitli renk ve desende düşman bayrağı dalgalanan Türk’ün son kalesi Anadolu elbette ki düşmana teslim edilemezdi. Bu durum karşısında her türlü maddi ve mali kaynakları yetersiz olan Anadolu insanı, mali kaynaklarının yeniden organize edilmesi sonucunda yer yer aktif direnişe geçerek yürütülen mücadeleyi kan vergisi, can vergisi ve mal vergisi ödeyerek kazanmıştır. 20

16 A.g.e. s.27.

17 Kazım Karabekir, İstiklal Harbinin Esasları, İstanbul, Sinan Matbaası, İst. 1961. s.165;

Müderrisoğlu, A.g.e. s.14.

18 Atatürk’ün Jeopolitik ve Stratejik Görüşleri, s.121.

19 Nutuk-Söylev, C.I., s.3.

20 Müderrisoğlu, A.g.e. s.15; Tokgöz, A.g.e. s.4;

Belgede İKTİSADİ GÜCÜN OLUŞUMU (sayfa 83-88)