• Sonuç bulunamadı

2. JAPON KÜLTÜRÜNDE KORKU

2.1. Mitoloji ve İnanç Sistemlerinde Korku

2.1.1. Japon Mitolojisi

Japonya’ya ait bir dünya tarihi oluşturma çabası Yamato Dönemi yöneticilerinin girişimiyle gerçekleştirilmiştir. Anlattıkları dünya tarihi kendi soyları ve onun üzerinden varettikleri geçmişlerini anlatır. Modelleri Çin kroniği olsa da bu örneğe kendi biçimlerini uyarlayarak çocuksu ve folklora dayanan “en peri masallı dünya tarihi”ni oluşturmuşlardır. “Kojiki” (Eski Olayların Kayıtları) MS 712 ve “Nihongi” (Japon Kronikleri) MS 720 yerli geleneğin yazıya aktarılmasıyla oluşturulmuştur ve Çin’deki örneklerin aksine dünyanın başlangıcının da öncesine giderek tanrısal kahramanlara uzanırlar. Bu vesileyle kutsal soy ve Yamato soyu arasında bir bağlantı kurarak imparatorluğun soyunu tanrısallaştırırlar.114

Nihongi ve Kojiki’den yapacağımız derlemelerle yaratılış ve tanrısal soy anlatımlarını şöyle özetleyebiliriz: Yaratılış konusunda Nihongi ve Kojiki farklılık gösterir. Nihongi, yaratılışı Çin temelli bir felsefeye dayanarak kaostan ortaya çıkan dişilik ve erkeklik ilkesine (Yin ve Yang) dayandırırken; Kojiki, mitolojik bir göksel mekandan ortaya çıkan bir ilah üçlemesi içerir. Nihongi’nin derleyicileri bir imparatorluk hanedanı tarihi yaratmayı amaçlayarak önemli kişileri tanrısal bağlamları içerisinde kurmaca anlatılarına eklemlemiştir. Çin anlatısıyla tutarlılık içerisinde olması amaçlanan Kojiki’de ise yazıldığı dönemin imparatoru Temmu’nun katkısı büyüktür. İmparatorluğun kişiliğini, tanrısal boyutunu ve devlet adamı olarak konumunu net bir şekilde ifade edip politik bir yol izler.115

Nihongi ve Kojiki’ye göre, yeryüzünü sabitleme, adaları oluşturma görevleri gökten Ezeli Ebeveynler olarak inen kardeş tanrılar İzanagi ve İzanami’ye verilmiştir. Bu iki kardeş, dünyayı biçimlendirmek amacıyla evlenip yaratım sürecine başlamak durumundadır. Dünyanın merkezinde bir ikna sürecinin ardından gelen ilahi işaretle evlenen çiftin ilk çocukları kusurlu dünyaya gelir. Çünkü evlilik amaçları dünyayı şekillendirmek, nesneleri oluşturmak için kabul edilebilir bir durumdur, çocuk dünyaya getirmek için değil.116 Ezeli çiftin ikinci üremesi ile adalar,ırmaklar,bitkiler ve

113 Joseph Campbell, Doğu Mitolojisi, Tanrının Maskeleri, (3. Baskı) Çev: Kudret Emiroğlu, İmge

Kitabevi, Ankara, Ekim 2003, 433 s.

114 y.a.g.e., 441-442 s. 115 Naumann, a.g.e., 47-52 s.

116 İki kardeşin bu mitsel evliliğine verilen onayın toplumsal sebebi, hanedanda akraba evliliğinin doğal

tanrılar meydana gelir. İlk meydana gelen 8 ada, Japonya’nın yaygın 8 büyük ada tanımının kaynağıdır.

Ezeli ana İzanami, ateş tanrısını doğururken yanarak ölür. Ölürken vücudundan çıkan çeşitli salgılardan bir çok tanrı meydana gelir. Eşinin ölümüne ağlayan İzanagi’nin gözyaşlarından başka başka tanrılar vücut bulur. Bunun üzerine İzanagi ateş tanrısını öldürür ve yine sıçrayan kanlarla çeşitli tanrılar oluşur. Ateş tanrısının doğarken annesinin ölümüne sebep olmasıyla, mitolojik anlatıdaki ilk ölüyle karşılaşırız. Onun yanı sıra, ateş tanrısının kendisi de öldürülmüştür. Ancak bu ölüm bilinen anlamda bir ölüm değildir. Onun kanından oluşan dağ tanrılarından yanardağların kastedildiği söylenebilir. Zaten tanrısal olan hiçbir zaman ölmez, sadece değişir.

Ezeli anne İzanami’nin ölerek gittiği yer Karanlıklar Ülkesidir. Ölüme ebedi bir karanlık anlayışı biçildiği görüşü söz konusudur. İzanagi, eşini geri getirme amacıyla Karanlıklar ülkesine gider. Burada bir tabu çiğneyip karanlığı aydınlatmak için bir ışık yakar. Ölüler dünyasına girip ölüye bakmama tabusunu da çiğnemiş durumdadır.117

İşte o zaman ölümün gerçek yüzü olan çürümeye şahit olur. İzanami’nin çürüyen cesedi, ölüler dünyasının kirliliği ve ölümle temasın getirdiği bulaşıcılığa dair korkuyu resmeder.118 İzanagi’nin karşısındaki bu İzanami, başkalarını ölüme sürükleme

gayretindedir. Aralarındaki çatışma, evliliklerinin sonunu getirir ve boşanma gerçekleşir. Söylenen boşanma sözleriyle bu dünya ve öteki dünyanın birbirinden ayrılması da gerçekleşmiş olur. Artık İzanami ölümden sorumludur. Ölüm tanrıçası misyonunu yüklenmiştir. İzanagi ise ölüme karşılık yaşamın devamını sağlamak üzere doğumdan sorumludur. Böylece yaşam dengesi de korunmuş olacaktır.

İzanagi’nin Karanlıklar ülkesinden kaçışı, ölüme yakalanma korkusu ile kötü ruhtan kaçıştır. İzanagi, bu dünyaya döndüğünde ise bir arınma gereklidir. Bu arınma esnasında da bir çok tanrı meydana gelir.

Görüldüğü gibi Japon mitolojik anlatımında ölüm, kötü güçlerin getirdiği olumsuzluk, bu dünya ve öteki dünya ikiliği ve ölümün kirliliğine yönelik düşünceler doğrudan kurmaca hikayelerin içine katılmıştır. İlerleyen kısımlarda oluşacak çoklu tanrı anlayışı ile de Japonya’nın kültürel mirasındaki ata ruhu kavramı yerleşecek ve etkilerini günümüze dek gösterecektir.

117 Ölüler dünyasını ziyaret, şamanist bir ahiret yolculuğunun prototipi gibidir. Karanlıklar ülkesi ise

kötülüklerin ceza bulduğu bir cehennem gibi değil, ölümün korkunç yanını temsil eden öbür dünya olarak algılanmaktadır. y.a.g.e., 89 s.

118 Ölüyü çürümeye terkedip ondan uzak kalma Japonya alt tabakalarında tarih öncesine dayanan bir

İzanagi’nin yıkanarak ölümden arınması, İmparator Temmu döneminde büyük arınma törenlerine, kötü güçlerden korunmak için uygulanan ritüellere, hatta günümüze dek ulaşan cenazeden sonra ev halkının arınması geleneğine dek etki etmiştir. 119

Japonya’daki en önemli üç tanrı, kendiliğinden doğan tanrı İzanagi’nin sol gözünü yıkaması sonucu doğan “Güneş Tanrıçası Amaterasu Omikami” (Aziz Parlak Büyük Göksel Ruh), İzanagi’nin sağ gözünü yıkaması sonucu doğan “Ay Tanrısı Tsukiyomino-Mikoto” (Aziz Ay Gecesi Sahibi), burnunu yıkarken doğan huysuz “Fırtına Tanrısı Susano-O-no-Mikoto” (Susa no wo)(Aziz Aceleci Kahraman Hızlı Erkek) adlı tanrılardır.120

Arınma esnasında meydana gelen bu üç soylu çocuk ile, gök cisimlerine kutsal bir anlam yüklenmiş olur. Yüksek gök ülkesi, güneşin ışığı Amaterasu’nun egemenlik ve kontrol alanıdır. İzanagi ona taht sembollerinden biri sayılacak olan mücevheri (ayna, kılıç, eğik mücevher) vererek görevine atar. Ay tanrısının egemenlik alanıysa yine gökyüzü ve denizlerdir(gel-git). Üçüncü çocuk olan Susa no wo, temsil ettiği nefes ve hayat ile dünyanın efendisi olarak gönderilmiş olsa da, huysuz davranarak ağlaması nedeniyle ölüler dünyası olan Kök Ülkeye kovulur. İzanagi artık temel görevlerini tamamladığı gerekçesiyle istifa eder. Ezeli çiftin, karaları sabitlemekle başlayan görevi sona ermiştir.

Susa no wo, gökteki ve yerdeki işlerini bitirmiştir. Şimdi yapması gereken, dünyaya bir efendi sağlamaktır. Canavardan kurtardığı kızla evlenerek dünyaya, yani Sazlık Ülkenin Orta Topraklarına hükmedecek olan bir oğul dünyaya getirirler. Büyük ülkenin efendisi Ohonamuji, kendinin olacak dünyada rahme düşüp doğar. Ona hazır bir devlet değil, biçimlendirmesi gereken insanların dünyası verilmiştir.

Sazlık Ülkenin Orta Topraklarının efendisinin de belli olmasıyla kozmik düzen tamamlanmıştır. Ancak Sazlık Ülkenin Orta Topraklarının, tanrısal torun tarafından yönetilmeye başlanmadan önce daha ıslah edilmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle Ohonamuji istifa ettirilir. Koşulları ise kamu işlerinin göksel torunda olması, tanrısal düzenlemelerin ise kendisinde kalması yönündedir.

İmparator Temmu döneminde yazılan Kojiki’de tanrısal toruna görevini verenler arasında Güneş Tanrıçası Amaterasu da yer almaktadır. Bunun amacı imparatorluk soyunu güneş tanrıçasına da dayandırma isteğidir.

119 Kojiki ve Nihongi derlemeleri için bkz:, y.a.g.e., 49-90 s. 120 Campbell, a.g.e., 446 s.

Dünyada egemenliğe sahip olan tanrısal torunun evlenmesi gerekmektedir. Kardeş olan iki prenses arasında seçim yapacaktır. Kardeşlerden biri Kaya Gibi Uzun Ömürlü, diğeri ise Ağaç Çiçeği Gibi Açan’dır. Ağaç çiçeği’nin soyunun ömrü de adı gibi kısadır. Oysa diğerinin öyle değildir. Ancak Tanrısal torun Ninigi, güzel olan Ağaç Çiçeği’ni seçer. İşte bu yüzden insan soyunun ömrü sınırlıdır. Artık insanlığın ömrü tayin edilmiştir.

Tanrısal torun Ninigi, insan olması sebebiyle bir gün ölür. Hiçbir yerde de ondan Kami ya da tanrı şeklinde bahsedilmez. Onun son oğullarından biri ilelebet süren yaşam ülkesine, biri denize, sonuncusu ve en küçükleri de varisi ve imparatorluğun kurucusu olarak yeryüzüne gelir. İmparatorluğun kurucusu İhare- Biko, yer, gök ve deniz, tüm bölgelerin hakimidir. Onun şahsında tanrılar dönemi bitip insan imparatorlar çağı başlar.

Japon mitolojik tarihinin temel metinleri olan Nihongi ve Kojiki’deki kurmaca öykülere bu kadar uzun değinmemizin sebebi, mitolojik yaratılış ve soy hikayelerini bilmenin Japon zihniyeti hakkında ipuçları vereceği düşüncesidir. Aksi halde öyküleri bilmeden mitsel bağlantıları kurmamız zor ve eksik olacaktır. Zira Japon sinemasında önemli bir yer tutmuş olan canavarların ilk mitsel örneklerine, doğa ve yeryüzü olaylarından (deprem, tsunami, yanardağ) kaynaklanan korkuya, tanrısal kötü güçlere, yaşam ve ölüme dair algılamalara hep bu öykülerde rastlıyoruz. Böylelikle kültürel ve gündelik yaşama ait pek çok unsur kutsal ve tanrısal bağlamlarını bulmuş oluyor.