• Sonuç bulunamadı

2. JAPON KÜLTÜRÜNDE KORKU

2.2. Japon Edebiyat ve Tiyatrosunda Korku

2.2.1. Japon Edebiyatında Korku

7.yüzyılda merkezi iktidar sağlamlaşınca, imparatorların ilk düşüncesi yaratılış ve hanedan kuruluşu efsanelerini içeren “Kojiki”, tarihsel olay kroniği olan “Nihongi” ve geleneklerle dini törenleri içeren “Fudoki” (713-735) eserlerini oluşturmak oldu. Bu kaynakları da ilk edebi eserlerden saymak mümkündür.

Japon edebiyatında asıl öne çıkan türler; şiir, soyluların tuttuğu özel günlükler, tarihsel roman formları ve destanlardır. İlk edebi antoloji olarak “Manyoşu” (760) kabul edilir. Japon şiirinin ilk örnekleri olan “tanka”lar, kişisel günlüklerin örnekleri olan “nikki”ler, öykü olarak başlayıp roman ve destan formlarını kapsayan “monogatari”lerin ilk örnekleri buradadır.

Japon edebiyatında saraylı kadınlar önemli bir yer tutmaktadır. 12. yüzyılla birlikte (iç savaşlarla) tarih bilincinin gelişmesi ve kültürün saray sınıfının dışına çıkılabilmesi ile tarihsel eleştiri türündeki “kagami”ler (aynalar) ve kör din adamlarınca biva çalınarak okunan destan anlatıları yaygınlaşmıştır. En ünlüleri olan “Heike Monogatari” (Heike'nin Hikayesi) dönemin modern Japoncası bakımından önem taşır.

8.yüzyıldan beri yüksek memurlar ve din adamları yaşam deneyimleri, anılarını ve şiirlerini kronikler halinde Çin'ce yazmaya başlamışlardır. Nikkiler 10.yüzyıl ürünü şiirsel günlüklerdir. Bu türün temsilcisi ise kadın yazarlar olmuştur. “Karego Nikki” (Kelebek Günlüğü 954-974), “İzumi Shikibu Nikki” (İzumi Shikibu’nun Günlüğü- 1003) ilk örnekler arasındadır. Bu günlük türü, 10. ve 11. yüzyıllarda altın çağını yaşamıştır.

Japonlar günlük olaylardan tarihi yazılara, olağanüstü olaylardan destanlara kadar geleneklerini yansıtmışlardır.

Roman tipine yakın ilk örneklerine “İse Monogatari” (İse Hikayeleri) (824-880) de rastlarız. 10.yüzyıl başında yazılan “Taketori Monogatari” (Bambu Budayıcısının Hikayesi) Ay Prensesinin öyküsünü anlatır (prenses bambudan çıkar ama sonunda göksel mekanına döner). “Utsubo-monogatari” (Beş Gövdeli Ağacın Hikayesi) (970) içlerinde modern romana en yakın ve tutarlı örnektir. Gizemli unsurlar, saray entrikaları, sosyal yaşam izleri taşır. Murasaki Shikibu'nun 54 kitaplık eseri “Genji Monogatari”, Kyoto Sarayı'nın 50 yıllık yaşantısını anlatan değerli bir eserdir. Bu tarihsel eserlerin kazandığı başarıyla, 11. yüzyılda da destansı tür başarıyla sürdürülmüştür. Japonya'da yaşanan toplumsal karışıklıklar ve hareketlenmeler iki büyük kroniği oluşturur. “Hogen Monogatari”de 1156-1184 yılları arası anlatılırken, “Heiji Monogatari”de 1158-1119 yılları arası ele alınmıştır. Mucizeler ve gerçeği bünyesinde toplayan “Heike Monogatari”, saray dilinden farklı oluşu ile de halka mal olmuş bir eserdir. Dünyadaki mücadelelerle insan yaşamını ele alır.142

Japon halk yaşantısı ve geleneksel öğelere dair bilgilere ulaşmamamızı sağlayan çok önemli bir alan da Japon halk masalları ve öyküleridir. Doğumdan ölüme insanın kendi yaşantısı ve onu çevreleyen evrenle olan ilişkilerine değinen bu anlatılar, fantastik bir çerçeve içerisinde yaşama ve yaşamdan ötesine dair pek çok veri içermektedir.

Halk masallarının işlevi her zaman gizemler, rüyalar ve maceralarla ilişkili olmuştur. Ancak masallarda dini dogmaların yorumlanması ya da ritüellerin açıklanmasına rastlamamız mümkün değildir. Çünkü bunlar masalların işlevleri dahilinde değildir. Halk masallarının katılımcıları, dini inançlarını açıkça dile getirmezler. Dindar insanlar olsalar da dini kavramları kabul edişleri o denli doğaldır ki sağduyu biçiminde yansıma bulur. İnsanın yaşantısı boyunca karşılaştığı doğum, ölüm, evlilik, ebeveyn olma ve ölümleriyle ilgili gizemli olan her şeye dair anlatılar halk masallarında yer almaktadır. Dahası, halk masalları insanlarla sınırlı da değildir; bitkiler, hayvanlar ve objeler de dahildir.Masallar insan ve doğaüstü arasında sınır çizmeden hepsini tek bir dünyaya yerleştirir.143

Japonya’da halk masalları anlatımına ilişkin en eski kayıt, Hieda-no-Are’yi işaret eder. İmparator Temmu döneminde (672-686) saray hizmetindedir. Onun Japonya’nın kökenine ilişkin anlatıları Kojiki kayıtlarına geçmiştir. Eski anlatı kaynakları olarak belli bölgelerdeki yerel kayıtları içeren “Fudoki”ler, yaşlı köylülerin anlattığı masallar, yerel masal ve efsaneler de önemlidir.144

142 Japonya’daki ilk dönem edebi örnekler için Bkz:Thema Larousse, a.g.e., 42-43 s. 143 Mayer, a.g.e., 74-75 s.

Heian döneminde (794-1185) oluşturulmuş önemli bir Japon masalları kolleksiyonu olan ve 28’i halen mevcut olup tamamı 31 ciltten oluşan “Konjaku Monogatari” bazı hayalet öyküleri de içermektedir. Yaygın biçimde bilinen pek çok masalın da orjinal kaynağıdır. Bir diğer toplama da Edo döneminden “Mimi- Bukuro”dur. 1000’in üzerinde sözlü masalın bir samuray olan Negishi Shizue tarafından derlenmesiyle oluşmuştur. Yine aynı dönemde “Shokoku Kida” da biçim değiştirme üzerine gizemli masallar içeren bir kolleksiyondur. 145

Japonya’da bir erken gotik dönem söz konusudur. Japon bilgin ve yazar Akinari Ueda (1734-1809), 1768 yılında yazdığı “Ugetsu Monogatari” (Ay Işığı ve Yağmur Masalları) adlı başyapıt niteliğindeki çalışması ile edebi seyri değiştirmiştir. Onun çalışmasının edebi değerinin ve doğaüstü masalları ele alışının oldukça farklı ve üstün olduğu belirtilmektedir. İntikamcı hayaletler, doğaüstü biçimlere dönüşen insanlar (kadınlar) ve mucizeler gibi türlü konuya ait öyküleri folklorik kökenlerinden yeniden yaratmıştır. 146

Laurence C. Bush, Asya’nın esrarengiz edebiyatının korkuya başvurmaktansa okuyucuya genellikle doğaüstünden korkmamayı ya da onunla nasıl başa çıkabileceğini öğrettiğini belirtmektedir. Korkunun genel olarak Doğu Asya coğrafi bölgesindeki bu biçimi onun evrenselliğine gölge düşürmektedir.147

Ölümden sonrası ve hayalet, ruh, doğaüstü yaratıklara dair masallar Japon halk edebiyatında büyük bir yer tutmaktadır. Bu dünyaya ait olan ya da olmayan tüm varlıkların zaten birbirine dönüşebilip ortak bir bağlamda yer alabilme özelliği olduğundan batıda alışıldığı anlamda birer korku öğesi değil, yaşamın içerisinde daha doğal kabul gören varlıklar şeklindedirler. Dolayısıyla onlardan duyulan korku biçimi de daha karmaşık bir anlayıştadır.

Halk masalları arasında öldükten sonra bu dünyadan bir sebeple gidemeyen ve burada kalan ruhlara ilişkin masallar yer almaktadır. Bunların iyi ve kötü tabiatlı olanları vardır.

Masallarda hayvanlar insanların dünyasına geçiş yapıp onlarla iletişim kurabilirler. Hayvan yaşantısıyla ilgili de pek çok masal vardır. Bunlara canlı varlıkların içinde yer alan ağaçlar ve bitkiler de eklenince sayı iyice artar. Objelerin masallarda aktif rollere sahiptir, Doğru yerlerine konmayan ya da atılmayan eski objeler ve unutulmuş hazineler dönüşerek “bakemono” olurlar. Objeler bazen

145 Laurence C. Bush, Asian Horror Encyclopedia, Asian Horror Culture in Literature, Manga &

Folklore, Writers Club Press, USA, 2001, 102,123,166 s.

146 y.a.g.e., 188- 189 s. 147 y.a.g.e., V s.

masallarda hayvanlara yardım ederler (çok bilinen bir masalda annesini öldürdüğü için maymundan intikam almak isteyen yengece arı, kestane ve havanın yardım edişi anlatılır). 148

Bunlar dışında “mujina” adı verilen yüzü olmayan kadınlar, kuyuya atılan ve hayalete dönüşen genç kızlar, “jikininki” denilen ölü insan eti yiyen kayıp ruhlara dair masallar, bir deniz savaşında ölenlerin ruhlarını taşıdıklarına inanılan yengeçlerin efsaneleri Japon masal ve efsaneleri arasında yer alır. Öte yandan ormanın ruhu olan “tottoro” gibi ürkütücü nitelik taşımayan doğaüstü varlıklar da söz konusudur. Anlatılan tüm doğaüstü yaratıkların kötü yaratılışlı olması gerekmez. Evleri koruyan, “zashiki warashi” adlı şömine ve ocak perileri küçük bir kız çocuğu görünümündedir ve varlığı onaylanır.

Masallarda anlatılan Japon şeytanları genel olarak “oni” ler ve “tengu” lar olarak ikiye ayrılırlar. İnsanlardan üst konumda olan bu şeytanlar genellikle kötülük getirseler de insanlar için yararlı şeyler yapanları da vardır (ormanları koruyan bazı tengular gibi).

Şekil değiştirip dönüşebilen başlıca hayvanlar “takuni”(rakun) ve “kitsune”(tilki)dir. Tilkiler genellikle kadın şekline girip insanları baştan çıkarırlar. Dört yaşlarındaki bir çocuk boyunda olup deniz kaplumbağasına benzeyen “kappa”ların insanları öldürmek için bağırsaklarını çaldıklarına inanılır. Kimi masallarda da insan (kadın) kılığına girip felaket getiren yılanlardan söz edilir.

Ayrıca bebek görünümünde olup kucağına alanı ağırlaşarak ezip öldüren “konaki jiji”, “nurikabe” denen, insanların yoluna çıkan doğaüstü görünmez duvar ve insanları boğan hayalet kumaş “Ittan momen” masallardaki ilginç doğaüstü varlıklardandır.

Japonya’da kadın canavar/doğaüstü yaratıklara ilişkin anlatılar da oldukça yaygındır. Bunlara örnek olarak; fırtınalı gecelerde görünen kar kadını “yuki onna” ve boynunu her yöne doğru aşırı uzunlukta uzatabilen kadın “rokurokubi” gösterilebilir.

Eski Doğu Asya edebiyatında ölüm, bedenin biçim bozumu, cesetlerin hareket etmesi, leş yiyiciler ve sürüp giden hayalet hikayeleri doğaüstü spekülasyonların önünü açar. Doğunun kendi vampirleri, yarı insan yaratıkları, şeytanları, hayaletleri batıdan geri kalmayacak ölçüdedir. Folklor, batıl inanç ve dinsel inançlarla bağlantıları ile korku edebiyatı derin köklere sahiptir. Korku, tiksinti, bilinmeyen, tabu, erotizm, sadizm, kirli (saf olmayan), kutsal dışı ve dünya dışı gibi

pek çok bileşeni vardır. Hayal gücüne hiçbir edebiyatın yapamadığı şekilde hitap eder.149

Japon edebiyatında, bazıları resimli kitaplar olmak üzere çocuklara yönelik hayalet öyküleri de yazılmıştır. Masao Kogure’nin “Otona No Buruburu Yokaibanishi” (Yetişkinlerin Ürpertici Hayalet Öyküleri) adlı kitabı bunlara örnek gösterilebilir.150

Lafcadio Hearn de Asya doğaüstü öykülerinin Batılı öncüsü olmuştur. Klasik Çin ve Japon hikayelerini çağdaş bir dille yeniden ele almış, onların özgün dehşet ve korku hallerini korumaya çalışmıştır. Onun Japon hayalet hikayeleri ile ilgili kitaplarından biri olan “Kwaidan”, aynı adlı Japon filmi ve kukla oyununa kaynaklık etmiştir. Orjinalleri İngilizce yazılan kitapları sonradan Japonca’ya da çevrilen Hearn’ün elde ettiği başarı Japon korku kültürü alanında benzersiz olmuştur.

Gotik yazar Edgar Allan Poe’nun etkisi Tanizaki ve Akutagawa gibi Meiji dönemi yazarları arasında önemli olmuştur. Poe’nun korku psikolojisinin cazibesi, sonraki kuşak Japon yazarları da büyülemiştir. Gizem yazarı Edogawa Rampo, kendi adını ve hikaye kolleksiyonun adını da Poe’ya öykünerek koymuştur. Modern dönemde Abe Kobo ve Sato Haruo da Poe’yu çalışmalarında önemli bir ilham kaynağı olarak göstermişlerdir. 151

Gerçek adı Hirai Taro olan Edogawa Rampo, önceleri Japon yazar Ruiko Kuroiwa’nın etkisi ile dedektif öyküleri yazmaya başlamıştir. Japonya’da gizem edebiyatının alanı oldukça geniştir. Genellikle korku, tuhaf davranış biçimleri, kült dinler, uyuşturucu ve sadizmi de içine alır. 1930’larda kontrolden çıkmasıyla bu tür yazın hükümet tarafından yasaklanmış, yazarlar başka türlere yönelmişlerdir. Rampo yaşamının son yıllarında kısa öykülerini İngilizceye çevirtme çabasına girişmiştir. “Japanese Tales of Mystery and Imagination” (Japon Gizem ve Düşgücü Masalları) adlı eserini 5 yıllık bir çalışmayla İngilizceye kazandırmıştır. Batılı yazarlardan olduğu kadar Japon değerlerinden de yararlanan Rampo, popülaritesini ve korku- gizem türündeki esin kaynağı olma halini günümüzde de korumaktadır. 152

Zaman zaman Japon Stephen King’i olarak da anılan Suzuki Koji, Batıda da iyi bilinen bir korku edebiyatı yazarıdır. Kitapları çizgi romanlara, filmlere, televizyona ve video oyunlarına adapte edilmiştir. Öte yandan Japonlar batılı korku edebiyatını da yakından takip etmektedirler. Poe kadar, H.P. Lovecraft da sevilen ve ilham

149 Bush, a.g.e., VII- IX s. 150 y.a.g.e., 101 s. 151 y.a.g.e., XI s. 152 y.a.g.e., 43-45 s.

veren yazarlardan olmuş, “Cthulhu Mythos” adı verilen temel roman dizisinde, öyküler ve mangalarda da etkisi olmuştur.153