• Sonuç bulunamadı

3. JAPON SİNEMASINDA KORKU

3.2. Japon Korku sinemasının Tarihçesi ve Alt Türleri

3.2.1. Dev Canavar Filmleri

Jay McRoy, Japon sinemasının kolay ayırt edilebilir bir alt türü ve sosyal endişelerin, kitlesel yıkımın dehşetin mutasyon ve hızlı endüstrileşmenin sebep olduğu kirlilikten etkilenen çevrenin en rahat ifade bulduğu alan olarak dev canavar filmlerini göstermektedir. ABD ordusunun Pasifik’teki atom bombası denemelerinden doğrudan etkilenen tek ulus olan Japonların bu filmlerde yer verdiği mutasyona uğramış, sudan ve gökten gelen yaratıkların oldukça yerinde olduğunu belirtir. Bu anlatılarda bazı büyük şehirlerin yıkımına yer verilmektedir. En çok kullanılan şehir de Tokyo’dur. 289

1950’lerin ikinci yarısında ünlü Toho yapım şirketi, dev canavar filmlerine yönelmiştir. “Gojira” (Godzilla)(1954) ve benzeri filmlerin üretimi sürmüştür. “Gojira”, doğrudan 2. Dünya Savaşı atom bombası deneylerinin getirdiği kitlesel yıkımın sonuçları ile bağlantılı bir filmdir. Japonya’da “Gojira” serisi 1954’te başlamış ve daha sonra dünyaca üne kavuşmuştur. Pullarla kaplı canavar Gojira, aslında ABD nükleer denemelerinin uyandırmış olduğu tarih öncesi bir canavardır ve Tokyo’da

Japon korku sineması tarihini ele alırken özellikle yararlanılan yazarlar; Jay McRoy, Pete Tombs,

Thomas & Yuko Mihara Weisser ve Nicholas Rucka olmuştur. Ancak alt türler sunulurken, standart bir ayrım kullanılması mümkün olmamıştır. Bunun birbiri ile bağlantılı iki nedeni vardır. İlk neden: Japon korku sinemasında bir filmin birden fazla alt türe girebilir niteliklere sahip olabilmesidir: örneğin; samuray filmleriyle ile işkence filmlerinin kesiştiği “Okaserata Byakui”, korku ile cinselliğin kesiştiği “Naked Blood” ve hayalet öyküleriyle kıyamet anlatılarının birlikte yer aldığı “Kairo”da görebiliyoruz. Bu duruma paralel olarak ikinci neden de, Japon korku sineması üzerine yapılan çalışmalarda, neredeyse her yazarın filmleri kendi tercihlerine göre sınıflandırmaya çalışmış olmasıdır. Pete Tombs, çok belirgin bir sınıflandırma yapmayıp korku filmlerini hem kronolojik hem de alt tür olarak dağınık bir biçimde anlatmış; Jay McRoy genellikle Japon korku filmlerinde öne çıkan türlere göre bir sınıflandırma girişiminde bulunmuş; Thomas & Yuko Mihasa Weisser ise çalışmasında ansiklopedik bir anlayışla filmlerin alfabetik sırasıyla ele almışlardır. Bu zorluğu gidermek için alt türleri olabildiğince belirgin biçimde ayırmaya çalışmış olan McRoy’un sınıflandırılması temel alınmıştır. Mc Roy’un ele aldığı alt türler: Dev canavar filmleri, işkence filmleri, tekno-beden korku filmleri, kıyamet filmleri, seri katil filmleri ve intikamcı ruh filmleri şeklindedir.

Bkz: Jay McRoy (ed.), Japanese Horror Cinema, Edinburgh University Press Ltd., Great Britain, 2005,

Pete Tombs, Fantastik Filmler, Uzakdoğu’dan Güney Amerika’ya, Çev: Nilgün Birgül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004,

Thomas Weisser,Yuko Mihara Weisser, Japanese Cinema Encyclopedia: The Horror, Fantasy and SciFi Films, Vital Books, Florida, ABD, 1998,

Nicholas Rucka, “The Death of J-Horror”, Midnight Eye, http://www.midnighteye.com/features/death- of-j-horror.shtml

yıkıma sebep olur. İnsani bir bilim adamının intiharı onun yok edilmesine yardımcı olur. Filmin ideolojik işlevi, Hiroshima ve Nagasaki’deki Amerikan biliminin etkilerini referans göstermesi ve geleneksel mutlu sona izin vererek iyi tarafta olan Japon bilim adamının canavara karşı başarı kazanması şeklinde kendini göstermektedir. Gojira serisi filmler, “Radon” (1956), “Mothra” (1961), “Mothra vs Godzilla” (1964) gibi türevi filmlerle ve yirminin üzerindeki devam filmleri ile neredeyse günümüze dek sürmüştür. 290

Toho stüdyosundan çıkan “Gojira”nın başarısının ardından Daiei stüdyoları da çocuk pazarına yönelik bir canavar yarattı. 1965 yapımı “Gamera” adlı bu canavar, çocuklarla dostluk kuran dev bir uçan kaplumbağadır. 1995’e kadar süren serilerinde Japonya’yı çeşitli canavarlardan korumuştur. Bu canavarı da uyandıran atom bombası olmuştur. Kafası karışan “Gamera”, önüne çıkan her şeyle birlikte Tokyo’ya da zarar vermiştir ve sonunda bir füzeyle uzaya gönderilir. Günümüze daha yakın bir dev canavar filmi örneği olan “Mothra” (1996), korku öğesinin zayıf olduğu bir örnektir. Eleştirmen Satoshi Yamashita, Mothra’nın bebeğini besleyip büyütmesi ile filmin tipik bir aileyi sunduğunu dile getirmiştir. Bu film, Gojira’nın aksine bir aile filmidir ve genel izleyici için tasarlanmıştır. Mothra, bir dişidir ve annedir. Uzay canavarı Kral Gidorah ile savaşması için çağırılır ama onun ayarı değildir ve kazanamaz. 291

Yukarıda saydıklarımıza benzer daha birçok dev canavarın benzer temalar etrafında dönen ve birbirleriyle çatışmalarını konu alan pek çok devam filmleri yapılmıştır ve bunlar günümüze dek ulaşır.

Bilim kurgu öğeleri taşıyan bu türden Japon filmleri, teknolojik, kültürel, sosyal argümanlarıyla Japonya’nın başarı öyküsünün karmaşıklığının ifade aracı olarak oldukça elverişliydi. Bunlar, değişimin aniliği ile modern kapitalizmi karakterize eden, ideolojik olarak geleceği tartışan filmlerdi. Tür dahilindeki filmler modernleşme ile paralel gelişmişse de bu modernleşmeyi pek fazla olumlamamışlardır. Ayrıca, dünyada olduğu gibi Japon bilim kurgu türü filmlerinde de normal- anormal, doğal olan ve olmayan ayrımı ile modern Japonya’nın tarihte oynadığı rolle yakından ilgili olan kimlik kavramına ilişkin göndermeler de vardır. 292

290 Susan J. Napier, “Panic Sites: The Japanese Imagination of Disaster from Godzilla to Akira”,

Journal of Japanese Studies, Vol.19, No:2, 1993, 331-332 s., http://links.jstor.org/sici?sici=0095- 6848(199322)19%3A2%3C327%3APSTJIO%3E2.0.CO%3B2-Y

291 Thomas Weisser,Yuko Mihara Weisser, Japanese Cinema Encyclopedia: The Horror, Fantasy

and SciFi Films, Vital Books, Florida, ABD, 1998, 90 -184 s.

1960’lı yıllarda belki savaştan da önemli olan temel travmayı yaratan, o yılların ekonomik başarısı ve bu başarının beraberinde getirdiği kuşak çatışmaları ile diğer toplumsal çatışmalar olmuştur. Gelip geçiciliğin geleneksel olarak temel varlık koşulu olduğu bir kültürde bu gelişim de gelip geçici olarak değerlendirilmiştir. 293

Genel olarak bu filmlerde bilim adamları ile ordu arasında yinelenen ayrılık genellikle canavarın haklanmasını erteler. Atom felaketinin ve hızlı endüstrileşmenin eş zamanlı dehşeti ile “daikaju eiga”lar, 1950’lerin Amerikan dev canavar filmlerine benzetilebilir. Daha sonra ise bu tür filmler çocuklar için uyarlanıp Japon adalarının koruyucusu olarak arkadaş canlısı biçimde karakterize edilmeleriyle varlıklarını sürdürmüşlerdir. 294