• Sonuç bulunamadı

1.5. Planlı Dönem (1963-2013)

1.5.9. IX Kalkınma Planı Dönemi (2007-2013)

Türkiye ekonomisi son dönemde, yapısal reformların ve kararlılıkla uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının etkisiyle istikrar ortamını sağlamış ve dünya ekonomileri arasında örnek gösterilen bir büyüme performansı göstermiştir. IX. Kalkınma Planı Dönemi’nde, para ve sıkı maliye politikalarının etkin bir şekilde uygulanmasının ile yüksek bir büyüme yaşanmıştır.

Plan döneminde GSYİH’nın yıllık ortalama %7,0 oranında artması ve kişi başına gelirin 2013 yılında 10.100 dolar olarak gerçekleşmesi beklenmiştir. Plan

dönemi sonunda kişi başına gelir 10.782 dolar gerçekleşerek beklentinin üzerine çıkmıştır. Böylece, AB’ye nominal yakınsama sürecinde de önemli mesafe kaydedilmiş olacaktır. GSYİH’nın yaklaşık 820 milyar dolar’a yükselmiş ve Türkiye ekonomisinin dünyanın önemli boyutta büyüme gösteren ülke ekonomileri arasına yükselmiştir.

Üretim süreci sektörel olarak ele alındığında; sanayi ve hizmetler sektörlerinin diğer dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de ön plana çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu dönem de ekonominin modernizasyonu ve yapısal reformlara paralel olarak, tarım sektörünün üretim ve katma değer içerisindeki payının azalmaya devam etmesi beklenmektedir.

2007-2013 döneminde GSYİH sektörel dağılımı Tablo-10’da verilmektedir.

Tablo- 10: Türkiye’de Genel ve Tarım Sektörü Büyüme Hızı, 2007-2013

GSYİH Büyüme Hızı (%) Tarım Sektörü Büyüme Hızı (%)

2007 4.7 -6.7 2008 0.7 4.3 2009 -4.8 3.6 2010 9.2 2.4 2011 8.8 6.1 2012 2.1 3.1 2013 4.0 3.1 2014 ( 1. Çeyrek) 4.3 3.9 Kaynak: TEPGE, 2014:3.

Tablo-10’da görüldüğü üzere 2007 yılında sektör %4.7 küçülürken, en yüksek büyümeyi 2011 yılında %6.1 gerçekleştirmiştir. 2014 yılı birinci çeyreğinde ise sektörün %3,9 büyüdüğü görülmektedir.

İşgücü piyasasında yaşanan yapısal dönüşümün plan döneminde de sürmesi ve tarım sektöründen ayrılan istihdamın diğer sektörlere kayması, istihdamın yapısındaki değişimin temelde hizmetler sektörü lehine olacağı tahmin edilmiştir. İstihdam odaklı sürdürülebilir büyümenin sağlanması, iş ortamının iyileştirilmesi, işgücü piyasasının işleyişinin etkinleştirilmesi, işgücünün nitelik ve beceri düzeyinin yükseltilmesi ve aktif işgücü politikalarının geliştirilmesi yoluyla tarım dışı sektörlerde yeni iş olanakları yaratılması sonucunda plan döneminde istihdamın yıllık ortalama %2,7 oranında artacağı tahmin edilmiştir.

İstihdamın sektörel dağılımı Tablo-11’de verilmektedir.

Tablo- 11: İstihdamın Sektörel Dağılımı, 2007-2013

Toplam İstihdam Tarımsal İstihdam

Tarımsal İstihdam (%) Tarımsal İstihdam Değeri(%) 2007 20.738 4.867 23,5 -0.8 2008 21.194 5.016 23,7 3.1 2009 21.277 5.240 24,6 4.5 2010 22.594 5.683 25,2 8.5 2011 24.110 6.143 25,5 8.1 2012 24.821 6.097 24,6 -0.7 2013 25.524 6.015 23,6 -1.3 2014/1 25.194 5.383 21,4 -2.3 2014/2 24.999 5.055 20,2 -6.1 2014/3 25.583 5.315 20,8 5,1 2014/4 26.194 5.578 21,3 4,9 Kaynak: TEPGE, 2014:4.

Tablo-11’e göre 2007 yılında tarımda istihdam edilen nüfusun %23.5 iken, 2014 yılı dördüncü çeyreğinde bu oranın %21.3’ düştüğü görülmektedir. 2014 yılı tarımsal istihdam değeri incelendiğinde sektörün üretim yapısına bağlı olarak ilk iki dönemde istihdamının azalırken son iki dönemde değerin yükseldiği görülmektedir. Sektörün istihdamdaki dağılımı incelendiğinde plan döneminde yapılan tahmin sonuçlarında beklendiği gibi bir artışın yaşanmadığı 2012 ve 2013 yıllarında azalma yaşanırken 2014 yılında sektörün istihdamında %1.6 büyüme gösterdiği ve beklentilerin altında kaldığı görülmektedir.

Değişen iç ve dış konjonktür, zaman içinde OTP’nin statükodan değişime, müdahaleci yapısından piyasa odaklı bir yaklaşıma doğru evrilmesi sonucunu doğurmuştur. 2013 sonrasında OTP’da yeni bir döneme girileceğinin işareti verilmiştir. Aynı ilkeler ve amaçlarlar doğrultusunda, OTP’nin mevcut halinde gözlemlenen aksaklıkların giderilmesine yönelik yapısal bir takım değişikliklerin öngörüldüğü reform sürecini, üyelik müzakerelerini yürüten Türkiye de yoğun bir ilgiyle takip etmektedir. İki sütunlu yapısının korunması ve güçlü bir politika olarak devam etmesi öngörülen OTP, yeni düzenlemelerle birlikte üye devletler ve çiftçiler arasındaki adaleti ve eşitliği sağlamayı, üretici ve tüketici çıkarlarını korumayı ve çevresel kamu yararı üretmede etkinliğini artırmayı hedeflemektedir. 2013 sonrası

OTP’de gerçekleştirilecek reformları, Konsey ve Parlamentonun yasalaştıracağı yeni mevzuat nihai olarak şekillendireceği beklenmektedir (ABB, 2013: 16).

İKİNCİ BÖLÜM: DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE TARIM

SEKTÖRÜ VE SEÇİLMİŞ MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLER

İLE İLİŞKİSİ

Tarım, insanların zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik insanlığın ilk iktisadi faaliyetlerindendir. Bu bakımdan sektörün insanlığın gelişiminde ilk sırada yer alması rastlantı değildir. İktisat tarihi araştırmalarına göre tarımsal devrimler, sanayi devrimlerinden önce gerçekleşmiştir. Günümüzün sanayi ülkesi kabul edilen gelişmiş ülkeler geçen yüzyıla kadar tarım toplumu olarak kabul edilmekteydi. Bu ülkeler; 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarına kadar tarım karakterli toplum niteliğinden sanayi toplumuna geçiş yapmışlardır. Sanayi toplumuna geçişin kaynağı, sömürgecilikten elde ettikleri kaynaklar ile birlikte, tarımdan elde ettikleri artıkları yatırıma dönüştürülmesine dayanmaktadır. Bu bakımdan tarım sektörüne, insanlık tarihinin bugüne gelmesinde çok önemli işlevler yüklenmiş ve yüklenmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde, tarım sektörünün ekonomik kalkınmaya katkısının azaldığı, ancak gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kalkınmada; hala tarım sektörüne önemli düzeyde ihtiyaç duyulduğu görülmektedir (Şahin, 2009: 289). Tarım sektörünü diğer sektörlerden ayıran birçok özellik bulunmaktadır. Bu farklılıklar aşağıda sıralanmaktadır;

-Serbest piyasa koşulları sanayi sektörü üretimini olumlu yönde etkilerken, bu durum tarım sektörü aleyhine olabilmektedir. Bu nedenle Dünya’da tarımsal üretim ve yüksek ticaret hacmine sahip ülkeler, tarım sektörüne yoğun şekilde müdahale durumunda kalmaktadır.

-Sektörün bir diğer özelliği ise tarım ürünlerinin zorunlu mal grubu olduğundan gelir esnekliğinin düşük olmasıdır. Zorunlu mallarının gelir esnekliğinin birden küçük olmasının nedeni, bu gereksinimlerinin kişilerin tokluk düzeyi ile sınırlı olması ve kişilerin gelirleri arttıkça tokluk düzeylerinin değişmemesidir (Çoban,2009: 99).

-Sektörü diğer sektörlerden ayıran bir başka özellik ise arzın esnek olmamasıdır. Tarımsal üretimde temel üretim faktörü olan toprağın başka bir ifadeyle doğal kaynakların sınırlı olması, üretim miktarını istenilen koşullarda ve sürede

artırılmasını mümkün kılmamaktadır. Bunun yanında ekilen araziden elde edilecek üretimin gerçek değeri, mevsim etkilerine, üreticilerin bilgi ve yeteneklerinin farklılıklarına göre geniş ölçüde değiştirmektedir. Bu nedenle, üretim kullanılan diğer üretim faktörleri olan emek ve sermaye arttırılsa bile, üretim miktarı sınırlı bir ölçüde yükseltilebilmektedir.

-Üreticiler tarafından yapılan üretim planları, bir önceki yıl fiyatları dikkate alarak yapıldığı için tarım ürün fiyatlarında devresel dalgalanmalar oluşabilmektedir. Bu durum, üreticilerin üretim kararlarını almada cari yıl fiyatı yerine, bir önceki dönemin cari fiyatına bağlı kalması olarak Cobweb Teoremi (Örümcek ağı teoremi) ile açıklanmaktadır.

Tarım sektörünün bu özellikleri ile toplumda genel dengelerin sağlanması ve korunmasına katkıları, ürün muhafazası ve bunlarla ilgili pazarlama olanaklarının zor ve diğer sektörlere göre gelirinin düşük olması gibi nedenlerden dolayı, tarım sektörü ülkelere göre değişmekle birlikte, piyasa ekonomisinin en yaygın olduğu ülkeler dahil birçok ülkede desteklenmektedir. Ayrıca tarımsal işletmelerin küçük ve çok parçalı olması nedeniyle, rekabetçi yapının bulunmaması, pazarlamanın ve üretici örgütlenmesinin yetersiz olması, tarımsal yayım koşullarında yaşanan yetersizlikler, üretim faaliyetlerinin pazar koşullarına uygun olarak gerçekleşememesi, üretim faktörlerinin etkin kullanılmaması üretici gelirlerinin giderek azaltan etkenler arasında yer almaktadır (Dinler, 2008: 86). Bu farklılıklar nedeniyle ülke ekonomilerinde sektöre yönelik tarım politikaların kapsamlı olarak değerlendirilmesinin ardından uygulamaya taşınması oldukça önemlidir.

Bu bölümde Dünya’da ve Türkiye’de tarım sektörünün mevcut durumu ve sektörün ekonomi içindeki büyüklüğüistatistiksel göstergeler yardımı ile elealınmıştır.