• Sonuç bulunamadı

3.5. Analiz Sonuçları

3.5.1. Rekabet Gücüne Yönelik Analiz Sonuçları

3.5.1.2. Meyve Alt Sektörünün Rekabet Gücü

3.5.1.2.3. Diğer Meyve Alt Sektörünün Rekabet Gücü

Bu bölümde meyve alt sektöründe yer alan elma, kayısı, muz, kiraz, incir, üzüm, zeytin, şeftali, armut, çilek, çay ve karpuz ürünleri için analiz sonuçları yer almaktadır. İlk olarak AB pazarı karşısında zeytin, elma ve armut ticaretinin rekabet yapısı ele alınmıştır.Tablo-27’de yer alan AKÜ endeks sonuçlarından görüldüğü üzere; Türkiye’nin elma, zeytin ve armut ticaretinde 1992 yılından itibaren rekabet üstünlüğünün söz konusu olmadığı ve ticari bir ürün niteliği taşımadığı görülmektedir. Bu ürünler için Türkiye’nin karşılaştırmalı bir dezavantajının olmadığı ve sadece kendi kendine yeterliliğini sağladığı görülmektedir.

Bu grupta rekabet üstünlüğünün irdelendiği bir başka ürün ise kayısıdır. Kuru kayısı ticaretinde dünya lideri olan Türkiye’nin kayısı için mevcut rekabet yapısı bu bölümde ele alınmıştır. Ürünün ticari boyutunu ortaya koyan Tablo-28’de yer alan endeks sonuçlarına göre kayısının 2000’li yıllarda taze olarak dış satımında ticari ürün boyutu kazanmaya başladığı, ancak dış satımın büyük bir çoğunluğunun kuru kayısı olarak yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de kayısı ihracat değerinin yükseltilmesi için; güçlü bir ihracatçı birliğinin oluşturulması, ürün ve paket çeşitliliğinin sağlanması, soğuk zincir yatırımlarının sayısının artırılması ve devlet tarafından desteklenmesi rekabet üstünlüğünü sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Meyve alt sektöründe yer alan ve bu bölümde irdelenecek olan bir diğer ürün ise kiraz, incir ve üzüm’dür. Tablo-27’de yer alan AKÜ endeks sonuçları bu ürünler için değerlendirildiğinde; incir ve kiraz ticaretinde Türkiye’nin AB pazarı karşısında yüksek rekabet üstünlüğüne, üzümde ise düşük rekabet üstünlüğüne sahip olduğu görülmektedir.

Dengeli ve sağlıklı beslenme açısından son derece önemli bir vitamin ve mineral kaynağı olan muz, Türkiye’de Akdeniz Bölgesinde yetiştirilen en önemli tarımsal ürünlerden biridir. Tablo-27’de yer alan AKÜ endeks sonuçları muz ticareti için incelendiğinde; sektörün AB pazarı karşısında rekabet üstünlüğüne sahip olmadığı görülmektedir.

Türkiye’de son dönemlerinde tüketim alışkanlıklarına dayanan bir değişim ile muz tüketiminin oldukça arttığı görülmektedir. Muz tüketimine olan talebin artmasının yanında 2011-2012 döneminde muz tüketiminin sadece %47,5’inin yerli üretim ile karşılandığı dikkat çekmektedir. Son yıllarda örtü altı yetiştiricilik tekniklerinin geliştirilmesi ve modern tarım tekniklerinin kullanılması ile birlikte yerli muz üretim ve veriminde önemli artışlar yaşanmıştır. Ancak muz üretiminde yaşanan problemler nedeniyle yeterli kapasiteye ulaşamamıştır. Yerli muz üretiminde en önemli sorunlarından biri de raf ömrünün kısa olmasıdır. Bunun nedeni, üretim, işleme, paketleme ve pazarlama sürecinde yerli muzun kabuğunda çatlama, kararmalar yaşaması ve bunun raf ömrünü oldukça kısaltmasıdır. İthal muza karşı bir dezavantaj olan bu durumun giderilebilmesi ve yerli muzun raf ömrünün uzatılabilmesi için pazarlama zincirinin alt yapısının iyi oluşturulması gerekmektedir. Aynı zamanda muz paketleme ve sarartma tesislerinin kayıt altına alınması ve standardizasyonu, paketlemede kullanılan ambalajların standartlara uygun hale gelmesi, izlenebilirliğin sağlanması muz pazarlanmasında çözülmesi gereken sorunlar arasında yer almaktadır.

Yerli muz üretiminin sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli destek ithalata karşı uygulanan gümrük vergisi uygulamasıdır. Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerinde yerli muz hassas ürünler listesinde tutulmaya devam edilmeli ve gümrük vergisinde herhangi bir indirim yapılmamalıdır. Bu politikanın devamı halinde ancak muz sektörü varlığını koruyabilecektir. Bu uygulamanın yanında

gümrüklerdeki kaçak girişin önlenmesi içinde gerekli düzenlemelerin yapılması son derece önem taşımaktadır.

Dünyanın en büyük çay üretici ülkeleri arasında yer alan Türkiye’nin bazı istisna yıllar dışında çay ihracatından yeterli düzeyde pay alamadığı görülmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında iç tüketimin oldukça yüksek olması ve maliyetlerin diğer ihracatçı ülkelerininmaliyetlerinden oldukça yüksek olması yer almaktadır. Birim ihraç fiyatlarının ortalama maliyetlerin altında kalması çay ticaretinin gelişimine engel olmaktadır. Son dönemde özel sektörün, çay sektörüne girmesiyle sektör daha istikrarlı bir yapı kazanmıştır. Çay ihracatında öne çıkan ülkeler arasında Belçika, Almanya, KKTC, ABD, Hollanda ve İngiltere yer almaktadır. Son yıllarda harmanlanmış veya harmanlanmamış yabancı çaylara olan talebin artmasıyla; çay ithalatında artış gözlenmiştir. 2013 yılında toplam çay üretiminin büyük bir kısmı Türkiye’de gerçekleşmiş olup, yeterlilik derecesi %98,4 olarak belirtilmiştir. Tablo-27’deki AKÜ endeksi sonuçları çay ticareti için incelendiğinde; 2006 yılından itibaren sektörün rekabet üstünlüğünün azaldığı görülmektedir. Türkiye’nin AB ülkeleri karşısında rekabet gücüne sahip olduğu ancak çay sektörünün rekabet gücünün giderek azaldığını söylemek mümkündür.

Çay sektörünün rekabet gücünü olumsuz etkileyen belirgin sorunlardan biri çay kaçakçılığı konusudur. Son yıllarda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sınır kapılarından ve yasal olmayan yöntemlerleİran Menşeli kaçak çaylar sokulmakta olup bu durum çay sektöründe önemli bir tehdit unsuru oluşturmaktadır. Yurt dışında çay 12 ay hasat edilirken, girdi maliyetlerinin oldukça ucuz olduğu, aynı zamanda çaya %50’nin üzerinde devlet desteği sağlandığı bilinmektedir. Ancak Türkiye’de verilen çay desteklerinin yetersiz olması nedeniyle üretim maliyeti oldukça yüksektir. Bu durum uluslararası piyasadaki rekabeti olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda çay sektörünün rekabet gücünün sürdürülebilirliği için diğer çay üretici ülkelerinde olduğu gibi desteklemelerinin artırılması oldukça önem taşımaktadır. Ayrıca yasal olmayan yollarla Türkiye’ye yapılan çay kaçakçılığının önlenmesi, organize suç kapsamına alınması ve caydırıcı cezalar verilmesi gerekmektedir.

Son dönemlerde uluslararası pazarlarda adından bahsettiren ürünlerden bir diğeri ise çilektir. 1990 yılında dünya çilek üretiminin sadece %2,07’sini gerçekleştiren Türkiye’nin, 2000 yılında %3.95’ini gerçekleştirdiği görülmektedir. 2005 yılından sonra Bakanlığı’n çilek üretimine yönelik teşviklerinin arttırmasıyla dünya ölçeğinde üretim sıralamasında Türkiye’nin her yıl yükseldiği görülmektedir. 2005 yılında dünya çilek üretiminden %5.31 pay alan Türkiye’nin, 2007 yılında payını %6.26’ya, 2009 yılında %7.07’ye yükselttiği görülmektedir. Ulusal ve uluslar arası piyasada ilgi gören meyve türlerinden olan çilek üretiminin 2008 yılında 261 bin ton’luk üretimi ile dünya sıralamasında ABD ve İspanya’dan sonra üçüncü sırada yer aldığı, 2009 yılında ise 292 bin ton ile ikinci sıraya yükseldiği görülmektedir. 2012 yılı meyve-sebze ihracat değerlerine göre meyve sıralamasında çilek sekizinci sırada yer almaktadır. 2011 yılında 21.120.201 kg ile 20.7 milyon dolar olarak gerçekleşen çilek ihracatı, 2012 yılında artarak 21.715.575 kg’a ile 20.3 milyon dolar olmuştur. Çilek ihracatının azalmasının nedeni Şubat-Mart 2012 döneminde çilek fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklanmıştır. Türkiye çilek üretiminin bir süre daha artış göstereceği tahmin edilmektedir.

Tablo-27’de yer alan AKÜ endeksi sonuçları çilek ticareti için incelendiğinde; AB pazarı karşısında 2005 yılından itibaren rekabet üstünlüğünün oluştuğu görülmektedir. 1990-2004 dönemine kadar endeks değerinin pozitif ancak ticari değerinin olmadığı görülürken, 2005 döneminden itibaren endeks değerinin pozitif ve birden büyük çıktığı görülmektedir. Bir başka ifade ile 2005 yılından itibaren AB pazarı karşısında çilek ticaretinin öne çıktığı, ancak rekabet düzeyinin artırılması gerektiği düşünülmektedir.

Son yıllarda Türkiye çilek üretiminin artmasının gerekçeleri arasında üreticilerin modern çilek üretim tekniklerini uygulaması ve bilgi birikimi sağlamaları, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın mali ve teknik destekleri, iç tüketimde talebin stabil olması gibi etmenler yer almaktadır. Özellikle son yıllarda soğutmalı araçlarla çileklerin taşınması, meyvenin raf ömrünü ve ürün kalitesini artırmasına dolaylı olarak da Türkiye’nin uluslar arası pazarlarda söz sahibi olmasına neden olmuştur.