• Sonuç bulunamadı

2.3. Makro Ekonomik Değişkenler-Tarım Sektörü İlişkisi

2.3.4. Döviz Kuru-Tarım Sektörü İlişkisi

1970 yılında sabit döviz kurusisteminin terk edilmesiyle birlikte, daha yüksek oranlarda döviz kuru dalgalanmaları olduğu görülmektedir. Döviz kuru dalgalanmalarına bağlı olarak ülkelerin dış ticaretinde belirsizlikler ortaya çıkmaktadır. Döviz kuru belirsizliklerinin dış ticaret üzerindeki etkileri geleneksel yaklaşım, fırsatlar yaklaşım ve alternatif yaklaşım olmak üzere üç alt başlıkta sınıflandırılmaktadır. Geleneksel yaklaşıma göre, döviz kuru dalgalanmalarının uluslararası işlemlerde risk ve belirsizlik artışlarıyla birleşmekte ve ticaret üzerinde caydırıcı etki yaptığı savunulmaktadır. Böylece piyasa katılımcıları döviz kuru oynaklıklarıyla birleşen riskten uzak durmanın maliyetine katlanmaya razı olduklarında bir firmanın ihraç malı arz eğrisi, döviz kuru oynaklığı nedeniyle sol tarafa doğru kaymaktadır. Bu durumda döviz kurunun değişkenlik gösterdiği durumda, her ihracat ürünü miktarı ya da ithalat ürünü miktarına denk düşen fiyat seviyesiden daha yüksek olmaktadır.

Sonuç olarak geleneksel yaklaşıma göre döviz kurundaki dalgalanmalar dış ticaret yapısını olumsuz etkilemektedir. Geleneksel yaklaşımın temel felsefesine karşı çıkarak, döviz kuru değişkenliklerinin dış ticarete her zaman olumsuz etki yapmayacağını, hatta ihracatçıların kazançlı çıkabileceklerini savunan ikinci bir yaklaşım ortaya atılmıştır. Bu yaklaşım fırsatlar yaklaşımı olarak kabul edilmektedir. Diğer bir yaklaşım olan alternatif yaklaşımda ise dış piyasalara uyumlu olması nedeniyle önemli yatırımlar sonrasında üretilen çeşitli malların alım-satım işlemlerinin gerçekleştirildiği uluslararası piyasalarda ihracata yönelik firmalar pazarlama ve dağıtım ağını ihracat piyasaları için özel olarak oluşturduklarını savunmaktadır. Buradan yola çıkarak döviz kurlarında kısa dönemli hareketler karşısında firmaların daha az tepki verdiklerini savunulmaktadırlar (Sever, 2012: 20- 21).

1980 yılından sonra Türkiye’de uygulanan istikrar politikalarında dış dengenin sağlanması öne çıkan en önemli amaçlarından biri olarak kabul edilmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde döviz kuru politikalarının dış ticaret dengesizliklerinin giderilmesinde etkin bir araç olarak kullanılıp kullanılamayacağı görüşü literatürde yaygın olarak tartışılan konu haline gelmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri farklılıklarından dolayı, döviz kuru belirsizliklerinden farklışekillerde etkilenmektedir. Son 15 yıllık süreçte meydana gelen ekonomik krizlerle birlikte artan döviz kuru belirsizliklerinin uluslararası ticaret hacmi üzerindeki etkilerinin daha çok ekonomist tarafından araştırılmasına neden olmuştur (Sever, 2012: 2). Ülke ekonomilerinde ihracat ve ithalat arasındaki karşılıklı dinamik etkileşimlerin belirlenmesinde dış dengeye yönelik uygun kur politikalarının belirlenmesi oldukça önemlidir. Döviz kurunun ekonomide rol oynadıkları etkileri sıralandığında (Uslu, 2012: 19);

-Dış ticarete açık ve kapalı sektör, sermaye malları ve işgücü, ihracat ve ithalat gibi makro değişkenlerin göreli fiyatlarının belirlenmesinde,

-Sermaye akımlarının belirlenmesinde,

-Kısa ve uzun dönemde toplam talebi etkilemesi nedeniyle döviz kuru reel ekonomiye yön vermede kilit rol oynamaktadır.

-Döviz kuru, uzun dönemde tarımsal fiyatlar üzerinde dış ticaret dengesini belirleyicidir. Tarımsal ürünler homojen oldukları için döviz kuru değişimleri fiyatlara yansıtmaktadır. Ayrıca özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülke ekonomisinde tarım dış ticaret yapısına uygulanan kısıtlamalar tarımsal fiyatları dünya fiyatlarından korunduğundan dünya fiyatlarında aşırı oynaklıklara ve uzun dönem denge değerlerinde önemli ve sürekli sapmalarına sebep olmaktadır. Özellikle sabit veya esnek kur sistemi çerçevesinde uygulanan kur politikaları, döviz kurunun genellikle denge değerinin üzerinde yapay olarak belirlemektedir. Böylece aşırı değerlenen ulusal para, tarımsal ihracat üzerinde negatif etkiler ortaya çıkarmaktadır. Bu çerçevede ekonomi politikaların da istenen hedefe ulaşılması için kapsamlı ve tutarlı analizler yapılması ve sağlam temellere dayandırılması gerekmektedir. Bu çalışmada döviz kuru ile tarım ürün fiyatları arasındaki ilişkinin yönü ve derecesi hububat-baklagil, meyve-sebze alt sektörleri için ayrı ayrı ortaya konacaktır.

AMPİRİK ÇERÇEVE

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: TÜRKİYE EKONOMİSİ’NDE TARIM

SEKTÖRÜNÜN KARŞILAŞTIRMALI REKABET GÜCÜ VE

MAKRO EKONOMİK PERFORMANSI

1980’li yıllaradan itibaren etkileri her geçen gün daha fazla hissedilen küreselleşeme süreci ile birlikte mal, hizmet ve sermaye ticaretindeki serbestleşme ulusal ve uluslararası düzeyde giderek artan bir rekabet olgusunu da beraberinde getirmiştir. Küreselleşmenin ülke ekonomilerinin dış ticaret yapısı, işletmelerin mali yapısı, rekabet ve stratejilerinin oluşturulmasında önemli bir etken olduğu ve rekabetin arkasındaki hayati önem arz eden uluslararası bir unsur olduğu kabul edilmiştir.

Günümüzde ekonomide gelinen noktada, belirli bir sektörün değil, farklı sektörlerin bir araya gelerek oluşturduğu sinerji ve çarpan etkileri önem kazanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma ve yüksek rekabet gücüne sahip ekonomi hedeflerine ulaşılabilmesi bütün sektörlerin maksimum düzeyde değerlendirebilmesi ile mümkün olabilmektedir. Gelişmiş ekonomilerde sektörler arasında sıkı bir ilişkinin olduğu, bir bütün olarak ekonomik gelişmeye katkılarına önem verilmektedir. Hatta sektörel faaliyetlerin iç içe girdiği üretim süreçlerinin oluşturulması gerekmektedir. Ülkelerin sektörlerden herhangi birini arka plana itmesi ekonomik bütünlüğü sınırlandırmaktadır. Bu noktada, ekonomik sektörler arasında önemli bir kilit rolü bulunan tarım sektörü dikkat çekmektedir.

Sanayi devrimi ile hızlanan ve yanlış kullanılan doğal kaynaklar, yok edilen çevre ve gıdalara dayalı hastalıklar, gelecekte en önemli konunun yine insan yaşamı ve temel gıdaların temini olacağı gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Artan dünya nüfusu aynı zamanda çevre sağlığını tehdit etmekte olup nüfus artışının önemli bir bölümünün gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşecek olması ve ek olarak bu ülkelerde de önemli düzeyde çevre kirliği artışı olacağını da göstermektedir. Sanayi atıkları ve doğanın korunmamasına bağlı olarak artan çevre kirliliği küresel ısınmayı ve iklim değişikliklerini hızlandıracaktır. Artan sıcaklıklar, daha şiddetli

kuraklıkları da beraberinde getirebilecektir. Küresel ısınmanın etkilerinin yanı sıra nüfus artışına bağlı olarak dünya genelinde gıda talebinin artması, bir taraftan gıda fiyatları üzerinde baskı oluşturabilecekken diğer taraftan gıda ihracatçısı gelişmiş ülkelerin artan talebi karşılayamayacak olması nedeniyle gelişmekte olan ülkeler için fırsat haline gelebilecektir.

Ortak Tarım Politikası (OTP)’na uyumda AB ile Türkiye arasında bütünleşme sürecinde hassas konulardan birini tarım sektörü oluşturmaktadır. Tarım, Gümrük Birliği sürecine dahil edilmemiş ve Türk tarımının OTP ile bütünleşme sürecinde belli bir zaman belirlenmemiştir. AB uyum sürecinde, kaynakların etkin kullanımı ilkesi çerçevesinde ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslar arası gelişmeler boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulması doğrultusunda 2006-2010 dönemlerini kapsayan tarım stratejisi belgesi oluşturularak sektörün önemi bir kez daha vurgulanmıştır (DPT, 2004: 1).

Hızlı büyümesi ile dikkat çeken ülkelerden olan Türkiye Ekonomisi’nde tarım sektörünün doğrudan ve dolaylı katkısını ele alan birçok teorik çalışma bulunmaktadır. Ancak sektörün mevcut durumunu ortaya koyan ve sektöre yönelik etkin politikaların geliştirilmesini sağlayan uygulamalı çalışmaların sayısının artırılması gerekmektedir. Zira teorik çerçevede öne sürülen teorilerin ampirik analizler tarafından desteklenmesi, etkin politika önerileri oluşturulması açısından oldukça önemlidir.

Tez çalışmasının bu bölümünde AB pazarı karşısında, Türk tarım sektörünün rekabet gücü ve makro ekonomik değişkenlerin tarım sektörüne olan etkisi ampirik analiz ile ortaya konulmak istenmiştir.