• Sonuç bulunamadı

Irak Fetihler

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 147-154)

HZ EBÛ BEKİR DÖNEMİ FETİHLERİ

A) Irak Fetihler

Tarihte Mezopotamya adıyla bilinen Irak toprakları, sahip olduğu verimli topraklar ve geniş arazilerin yanında stratejik önemi nedeniyle

* Dr. Öğr. Üyesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (orcid.org/0000-0002-6041-4964) 1 Hüseyin Algül, “Hz. Ebû Bekir Dönemi”, İlk Dönem İslâm Tarihi, ed. Casim Avcı, (Eskişehir:

eski çağlardan itibaren pek çok milletin dikkatini çekmiş ve çok çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiştir. Bunların başında Sümer medeniyeti gel- mektedir. Daha sonra bu bölge Akkad, Bâbil, Asur, Med-Pers, Grek, Ro- ma-Bizans ve Sâsânîlerʼin temsil ettiği diğer büyük medeniyetlere de sah- ne olmuştur. İslâm öncesi dönemde ise Güney Arabistanʼdan gelerek Hîreʼde devlet kuran Lahmîler ve diğer bazı kabileler vasıtasıyla Câhiliye Arapları ile erken dönemde tanışma fırsatına sahip olmuşlardır.2

Müslümanların bu coğrafyaya gelmeleri Hz. Peygamberʼin vefatından sonra Hz. Ebû Bekirʼin halifeliği zamanında gerçekleşmektedir. Esasen Hz. Peygamber, sağlığında Arap yarımadası dışına çıkmaya başlayan İslâm or- dularına gösterdiği hedeflerden bir tanesi de Sâsânî imparatorluğuydu.3

Meselâ, Allah Resûlü, İslâmʼa davet mektuplarını bazı devlet başkanlarına gönderdiği sırada (7/628) Kisrâ II. Hüsrev Pervîzʼe de Abdullah b. Huzâfe es-Sehmî ile bir mektup göndermişti. Ancak II. Hüsrev, elçiye hakarette bu- lunarak mektubu yırtmıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, kisrânın mül- künün paramparça olması için beddua etmişti. Nitekim II. Hüsrev, o gece oğlu tarafından öldürülmüştü.4 Bu sebeple Hz. Ebû Bekir, ridde hareketle-

rini başarılı bir şekilde bastırdıktan sonra Sâsânîler ile yapılacak mücadele- nin ilk safhasını teşkil edecek olan Irak bölgesinin fethine başladı.5 Bu ham-

lesiyle, İslâm dinini insanlara tebliğ etmek ve fethin esas gayesi olan iʿlâ-yi kelimetullahı gerçekleştirmek hususunda Hz. Peygamberʼin başlattığı stra- tejiyi devam ettirdi. Müslümanlar Irak fetihlerinin sonucunda bir taraftan bölgede kaybolan siyasi birliği yeniden tesis etmek diğer taraftan da başta İran, Horasan, Mâverâünnehir ve Hindistanʼda gerçekleştirilecek fetihler için merkez konumunda olan bu bölgeye girme arzusundaydı.6

Müslümanlar, iʿlâ-yi kelimetullahı gerçekleştirme gayesiyle ortaya çıktıkları bu yolda Kur’ânʼın emri ve Hz. Peygamberʼin tavsiyeleri doğ- rultusunda hareket etmişlerdi. Cihad hedefiyle giriştikleri bu mücadele- de, elde edilen topraklarda örnek alınan; barış ve huzurun egemen oldu- ğu; adalet ve eşitliğe dayanan yeni bir düzeni kurmaya çalışmışlardı. Müslümanlar, fetihler sonucunda kontrollerine geçen bu yeni yerlerde ül-

2 İmâdüddin Halîl et-Tâlib, “Irak”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Ya- yınları, 1999), 19: 87.

3 Buhârî, “İlim”, 7; “Cihâd”, 101; “Megâzî”, 82.

4 Ebû ʿAbdillâh Muhammed İbn Saʿd, et-Tabakâtuʼl-kübrâ, nşr. Ali Muhammed Ömer (Kahire: Mektebetü’l-Hancî, 1421/2001), 1: 223; Casim Avcı, “Kisrâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm An- siklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2002), 26:71.

5 Geniş bilgi için bk. Mahmut Kelpetin, Hulefâ-yi Râşidîn Dönemi Tarihi: Seyf b. Ömer ve Tarihçi-

liği (İstanbul: Siyer Yayınları, 2012), 159-177.

ke halkının zorla din değiştirmesine ya da baskı görmesine de müsaade etmemişlerdi. Çünkü zorla İslâmiyetʼi benimseyen halkın ne kendilerine ne de topluma bir faydası vardır. Sadece toplumda yeni nifak hareketleri- nin ve münafık diye isimlendirilen grupların oluşmasını sağlayacaktır. Nitekim Kur’an âyetleri de bunu teyid etmektedir: “Dinde zorlama yok- tur”7 Yine fetihler neticesinde insanlar, Müslüman olmasalar bile İslâm

hâkimiyetini kabul edip cizye ödemek şartıyla eski dinlerinde kalma hür- riyetine ya da İslâmiyetʼi tercih etmeleri halinde Müslümanlarla aynı hak- lara sahiptiler. Ayrıca bölge halkına yönelik öldürme ya da köleleştirme gibi bir uygulamanın içinde olmamışlardı.8

Hz. Ebû Bekir dönemi Irak bölgesi fetihlerinin başlamasında Mü- sennâ b. Hârise eş-Şeybânîʼnin girişimleri önemlidir. Müsennâ, Irakʼta Sâsânîlerʼe bağlı mahallî yöneticiler olan merzübân ve dihkânların, Arap kabilelerine yönelik baskılarını arttırması üzerine başkent Medâinʼe gide- rek durumu Sâsânî imparatoruna anlattı.9 Ancak istediği neticeyi elde

edemedi. Bunun üzerine Müsennâ b. Hârise, kendi kabilesinden bazı kim- selerle beraber Sâsânîler üzerine baskınlar düzenledi. Özellikle Hîre böl- gesinden Sâsânî topraklarının iç kesimlerine akınlar düzenleyerek onlara büyük sıkıntılar yaşattı. Bir süre sonra Müsennâ, Medineʼye gelerek Hz. Ebû Bekirʼe, kendisini Benî Şeybânʼın reisi olarak tanıması halinde sınırla- rı korumak için İranlılarʼla savaşacağını belirtti. Halife, onun bu teklifini kabul etti ve kendisine bir ahidnâme verdi.10 Memleketine dönen Mü-

sennâ, Sâsânîlerʼe karşı Kûfe ve civarından, amcasının oğlu Süveyd b. Kutbe de Basraʼdan harekete geçti. Mücadele sonunda Sâsânîler, Mü- sennâʼya üstünlük sağladılar. Bu gelişme üzerine Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömerʼin tavsiyesiyle Yemâmeʼde bulunan Hâlid b. Velîdʼi Sâsânîler üze- rine yolladı. Müsennâʼya da bir mektup yazarak Hâlidʼe destek vermesini ve onunla birlikte hareket etmesini emretti.11

Hâlid b. Velîd, Hz. Ebû Bekirʼin talimatı üzerine Sâsânîlerʼle savaş- mak üzere Irakʼa hareket etti.12 Yolda Müsennâ b. Hâriseʼnin desteğini al-

7 el-Bakara 2/256. Ayrıca bk. Yûnus 10/99; el-Kehf 18/29.

8 Mustafa Fayda, “Fetih”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1995), 12: 468-469.

9 Ebû Hanîfe ed-Dîneverî, el-Ahbârüʼt-tıvâl, nşr. Abdülmünʿim Âmir (Kahire: Dâru İhyaiʼl- kütübiʼl-Arabiyye, 1960), 111.

10 Ahmed b. Yahyâ el- Belâzürî, Fütûhuʼl-büldân, trc. Mustafa Fayda, 2. Baskı (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002), 344.

11 Belâzürî, Fütûh, 344.

12 Rivayetler ve fetih güzergâhıyla ilgili değerlendirmeler için bk. Mahmut Kelpetin, “Hz. Ebû Bekir Döneminde Irak Fetihleri”, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 2010, 14/43 (Bahar 2010): 267-288.

dıktan sonra ilk olarak Basra-Bahreyn yolu üzerinde bulunan, Übülleʼnin güneybatısındaki Kâzimeʼye geldi.13 Burada savaş düzenine geçtikten

sonra Sâsânîlerʼe hücum etti. Mücadele sonunda başta Sâsânî kumandanı Hürmüz olmak üzere pek çok düşman askeri öldürüldü; kadın ve çocuk- lar esir alındı. Sâsânî askerlerinin birbirlerine demir zincirlerle bağlandık- ları için “Zâtüʼs-selâsil” adı da verilen bu mücadelede, Hâlid ve Kaʿkâʿ b. ʿAmrʼın katkıları Müslümanların zafer kazanmasında etkili oldu.14

Übülle ve Nehrülmerre (12/633)

Hâlid b. Velîd, Kâzimeʼde Sâsânîlerʼi mağlup ettikten sonra kaçanları takip etmesi için Müsennâ b. Hâriseʼyi görevlendirdi. Müsennâ, Dicle neh- rine batıdan dökülen ve Übülleʼnin biraz kuzeyinde kalan Nehrülmerreʼye gitti. Ardından savaş yapmadan bölge halkı ile anlaşma yaptı. Diğer yan- dan Übülleʼye gönderilen Maʿkil b. Mukarrin de bölgeyi kolayca fethetti.15

Mezâr ve Velece (12/633)

Hâlid b. Velîdʼin Übülleʼden sonraki güzergâhı Mezâr ve Velece ol- du. Diğer yandan Sâsânî İmparatoru Erdeşir, Zâtüʼs-selâsil mağlubiyetin- den sonra yeni bir ordu hazırladı ve Hâlid b. Velîd komutasındaki Müs- lümanları durdurabilmek için Mezârʼa gönderdi. Gelişmelerden Müsennâ ve kardeşi Muʿannâ b. Hârise sayesinde haberdar olan Hâlid, hemen Übülleʼnin kuzey batısında yer alan Mezârʼa geldi. İki ordu arasında ya- pılan mücadelede Sâsânîler, ağır bir hezimete uğradılar. Bu gelişme üze- rine İmparator Erdeşîr, önce Ender Zağar, ardından da Behmen Câzûyeh komutasında bir başka orduyu Hâlid b. Velîd üzerine gönderdi. Diğer yandan Hâlid, askerleriyle Hîreʼnin yaklaşık 50 km. güneydoğusunda Fı- rat nehrinin yakınında bir yer olan Veleceʼye geldi. Orada düşman asker- lerini pusuya düşürerek bir kez daha mağlup etti.16

Ülleys ve Emgîşiyyâ (12/633)

Velece savaşında pek çok mensubunu kaybeden Bekir b. Vâil kabile- si, Sâsânîlerʼin desteğiyle Fırat nehrinin batı sahilinde ve Hîreʼnin 35 km. güneydoğusunda yer alan Ülleysʼte Hâlid b. Velîdʼe karşı savaşmak için

13 Hâlid b. Velîdʼin Irak fetihlerine Nibâcʼta Müssennâ ile buluştuktan sonra Basra körfezinde bulunan Übülle üzerinden başladığı da söylenmektedir. bk. Belâzürî, Fütûh, 344-346. 14 Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîhu’r-rusül ve’l-mülûk, nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl (Bey-

rut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 1387/1967), 3: 343, 346-350. 15 Taberî, Târîh, 3: 346-350.

toplandılar. Bu gelişmeler üzerine Hâlid, hemen Ülleysʼe geldi ve sonra- dan Nehrüddem17 adı verilen ırmağın yanında onları hezimete uğrattı.

Daha sonra Hâlid, yeni hedef olarak belirlediği Fırat nehrinin Hîre kolu ile Fırât-ı Bâdeklâ kanalının birleştiği noktada Emgîşiyyâ üzerine yöneldi. Şehre ani baskın düzenleyen Müslümanlar, Sâsânîlerʼi mağlup edip “daha önce benzeri görülmemiş ganimetler” ele geçirdiler.18

Hîre (12/633)

Emgîşiyyâʼnın fethinden sonra Hâlid b. Velîd kumandasındaki Müs- lümanların yeni hedefi Hîreʼdir. Irakʼın önemli bir merkezi olan Hîre, Mezopotamya’yı bedevî akınlarından koruyan bir kale olmasının yanında İran ile Arabistan arasındaki transit ticaret için hayatî önem taşıyan bir merkez konumundaydı.19 Diğer yandan Hîre merzubanı Âzâdbih,

Hâlidʼin Irak cephesinde takip ettiği fetih politikasından rahatsızlık duy- maktaydı. Bu sebeple, oğlunu Fıratʼın kenarına gönderip Hâlidʼin asker- lerini ve ganimet mallarını taşıyan gemilerin sularını kestirdi. Ardından, Hîreʼden ayrıldı ve ordusunu savaş düzenine geçirip Hâlidʼi beklemeye başladı. Bu olaylardan habersiz olan Hâlid, askerlerini gemilere bindirdi ve ganimet mallarını yükletti. Fakat nehir yatağı değiştiği için gemiler bir süre sonra karaya oturdu. Hâlid, bu işi Sâsânîlerʼin planladığını anlayınca hemen harekete geçti. Âzâdbihʼin oğlunun kumandasındaki Sâsânîlerʼi mağlup etti ve Fırat nehrini eski yatağına çevirdi. Daha sonra Hâlid, yo- luna devam ederek Necef ile Havernak arasında bir yerde konakladı. Ge- lişmeleri takip eden Âzâdbih ise, oğlunun ve Kisrâ Erdeşirʼin öldüğünü öğrenince savaş yapmadan bölgeyi terk etti.20

Hâlid b. Velîd kumandasındaki Müslümanlar, Hîreʼye geldiğinde halk, şehri terk ederek etrafı yüksek surlarla çevrili kalelere sığındılar. Bunun üzerine Hâlid, şehri muhasara altına aldı ve komutanlardan Dırâr b. Ezverʼi Kasruʼl-ebyâd; Dırâr b. Hattâbʼı Kasruʼl-ʿAdesiyyîn; Dırâr b. Mukarrinʼi Benî Mâzin ve Müsennâ b. Hâriseʼyi de İbn Bukaylâ sarayına gönderdi. Onlardan her biri görevlendirildikleri kalelere gittiler ve halkı

17 Hâlidʼin savaş sonunda ele geçirilen esirleri bu ırmağın kenarında öldürtmesi üzerine neh- rin kan renginde akmaya başladığı ve bu sebeple nehre “Kan ırmağı” anlamında Nehrüd- dem adı verildiği ifade edilmektedir. bk. Taberî, Târîh, 3: 356-357; Ebü’l-Hasen İzzüddîn İb- nüʼl-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, nşr. Halîl b. Meʾmûn Şîhâ (Beyrut: Dârüʼl-Maʿrife, 1422/2002), 2: 360.

18 Taberî, Târîh, 3: 355-359; İbnüʼl-Esîr, el-Kâmil, 3: 359-361.

19 Hüseyin Ali ed-Dakûkî, “Hîre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Ya- yınları, 1998), 18: 122.

Müslüman olmaya çağırdılar. Fakat Hîreliler, bu daveti kabul etmedi ve Müslümanlar savaş düzenine geçtiler. Bir müddet sonra Hîre kaleleri arka arkaya fethedilmeye; saray ve manastırlar ele geçirilmeye başlandı. Bu- nun üzerine buralarda yaşayan din adamları, kendi idarecilerini suçladı- lar ve Hâlidʼden emân alabilmek için görüşmelerde bulundular. Hâlid b. Velîd, onlardan İslâmiyetʼi seçmek, cizye vermek ve savaşmak alternatif- lerinden birini tercih etmelerini istedi. Hâlid ile Hîreliler adına görüşmeye gelen Amr b. Abdülmesîh arasında bazı konuşmalar geçti. Görüşmenin sonunda Hâlid ona:

- “Sen harb mi barış mı istiyorsun? diye sorunca Amr b. Abdülmesîh, şöyle cevap verdi:

- Elbette barış. Bunun u zerine Hâlid şunu sordu: - Öyle ise bu kaleler nedir? O şu cevabı verdi:

- Bu kaleleri iyi kimse gelinceye kadar kötu kimselerden korunmak için yaptık.21 Bu konuşmalardan sonra sulh şartlarını müzakereye başladı-

lar. Yapılan anlşamaya göre Hîreliler, Müslüman olmayacaklarını ancak dinlerinde kalıp 100.000 dirhem cizye vermeyi kabul ettiklerini bildirdi- ler.22 Hîreʼnin İslâm topraklarına dâhil edilmesi, Bânikyâ, Besmâ, Felâlic

ve Hürmüzcerd gibi Fırat sahilindeki önemli toprakların savaş yapılma- dan İslâm topraklarına dahil edilmesini sağlamıştır.23 Çünkü onlar da

Hîreliler ile yapılan anlaşma şartlarında Müslümanların yönetimine gir- mek istediler.

Enbâr (12/634)

Hâlid b. Velîd, Irak bölgesinde önemli noktaları fethettikten sonra Fel- luceʼnin 5 km. kuzeybatısında yer alan ve tarıma elverişli topraklar üzerin- de kurulmuş olan Enbârʼa doğru harekete geçti.24 Burası Sâsânîlerʼin önem-

li bir erzak ve silah merkezi idi. Enbâr halkı, Hâlidʼin gelişinden haberdar olunca hemen kalelerine çekildi. Hâlid kumandasındaki İslâm ordusu, Enbârʼa ulaşınca şehri muhasara altına aldı. Ancak halk teslim olmayı red- detti. Bunun üzerine Hâlid, şehrin etrafındaki bazı yerlerin yakılması emri- ni verdi. Felakete uğrayacağını düşünen Enbâr halkı, Hâlidʼin ileri sürdüğü şartları kabul ederek anlaşmaya razı oldu.25

21 Belâzürî, Fütûh, 347-348.

22 Taberî, Târîh, 3: 360-361; İbnüʼl-Esîr, el-Kâmil, 2: 361-362. 23 Taberî, Târîh, 3: 367-369.

24 Abdülazîz ed-Dûrî, “Enbâr”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınla- rı, 1995), 11: 171.

ʿAynüttemr (13/634)

Enbârʼın fethini tamamlayan Hâlid b. Velîd, yerine Zibrikân b. Bedr et-Temîmîʼyi vekil bıraktıktan sonra bölgenin önemli bir ticarî merkezi olan, Enbârʼın güney batısındaki ʿAynüttemrʼe hareket etti. Sâsânîlerʼin muhafız birliğinin de bulunduğu ʿAynüttemr, iki başlı bir yönetim yapı- sına sahipti: Mihrân b. Behrâm, Sâsânîlerʼi; ʿAkka b. Ebû ʿAkka da Benî Nemr, Tağlib ve İyâd kabilelerinden oluşan Arap kabilelerini temsil yetki- sine sahipti. Nitekim onlar Hâlidʼin şehre yaklaştığından haberdar olunca savaş hazırlığına giriştiler.

Müslümanların mücadelenin hemen başında ʿAkka b. Ebû ʿAkkaʼyı esir alması, düşman askerlerinin kısa sürede çözülmesini sağladı. Nitekim Mihrân b. Behrâm askerleriyle beraber şehri terk etti. Diğer yandan Hâlid, kalelerine çekilen ʿAynüttemr halkını muhasara etti ve kendi şartlarını kabul ettirinceye kadar kuşatmayı sürdürdü. Çaresiz kalan halk, Hâlidʼin vereceği hükme razı olarak kalelerinden dışarı çıktılar. Böylece Basra Kör- feziʼnden ʿAynüttemrʼe kadar Fırat nehri boyunca uzanan topraklar Müs- lümanların hakimiyetine girmiş oldu.26

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 147-154)