• Sonuç bulunamadı

HZ EBÛ BEKİR (R.A.) DÖNEMİNDE CEM’Ü’L-

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 121-129)

KUR’ÂN (Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Getirilmesi)

Kasım Şulul*

“Vahiy kesildi, din tamam oldu. Ben hayatta olduğum halde din eksilecek mi?” (؟يح انأو َ ص قْنَيَأ، ني دلا َ ِّ مَتو،يحولا عطقنا دق هنإ)

Hz. Ebû Bekir1

GİRİŞ

Kur’ân-ı Kerîm, her yönden Asr-ı Saâdet’ten günümüze kadar Müs- lümanların en büyük ilgi odağı olmuştur.

İslâm’da Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip-öğretmek, okumak, ezberlemek, onu usûlünce anlayıp gereğince amel etmek ibadetlerin en büyüğüdür ve Allah’ın rızasını kazanmanın en önemli vasıtasıdır. Hz. Peygamber (a.s.); ‚Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir‛.2 ‚Kur’ân’dan bir şey

bilmeyen kimse, harap ev gibidir‛3 buyurmuştur. İslâm’ın beş şartından

biri olan beş vakit farz namazda ve diğer namazlarda, Kur’ân-i Kerîm okumak farzdır. Hz. Peygamber (a.s.): ‚Kırâatsiz namaz yoktur‛4 buyur-

muştur.

Hz. Ebû Bekir (r.a.) Devrinde Cem’ü’l-Kur’ân

Muhaddis ve lugatçı Hattâbî’ye (v. 388/998) göre vahyin nüzulü de- vam ettiği ve bazı hükümlerin veya âyetlerin tilâvetinin neshini beklediği için muhtemelen Resûlullâh (a.s.) Kur’ân’ı bir Mushaf’ta toplamadı. Allah, Resûlullah’ın (a.s.) vefatıyla Kur’ân’ın nüzulü son bulunca, Kur’ân’ın bir Mushaf’ta toplanmasını Râşid Halifelere ilham etti. Zira Allah, Kur’ân’ı koruyacağı teminatını İslâm ümmetine vermiştir. Kur’ân’ın korunmasına

* Prof. Dr., Harran Ü. İlahiyat Fak. İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Bşk..

1 İbnü’l-Esîr (v. 606/1209), Câmi’ü’l-Usûl fî Ehâdisi’r-Resûl, thk. Abdülkadir Arnavut – Beşir Uyun, nşr. Mektebetü’l-Hulvânî – Matbaatü’l-Mellâh – Meketebetü Dâri’l-Beyân, 1392/1972, VIII,605, rivâyet no: 6426.

2 Buhârî, ‚Fezâilü’l-Kur’ân‛, 21.

3 Tirmizî, ‚Fezâilü’l-Kur’ân‛, 42/18, hadîs no: 2913. 4 Müslim, ‚es-Salâ‛, 4/11: 42.

yönelik gerekli faaliyetler, Hz. Peygamber (a.s.) ile başlamış; Hz. Ömer’in (r.a.) teklif ve meşvereti neticesinde Hz. Ebû Bekir es-Siddîk’ın (r.a.) onu cem’ etmesiyle devam etmiştir.5

Bâkıllânî’ye göre Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) Kur’ân’ı cem’ etmesi farz-ı kifâyedir. ‚Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir‛,6 ‚Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, vardır‛,7 “(İşte o apa-

çık delil,) Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir‛8

meâlindeki âyetler ile Peygamber Efendimizin (a.s.) ‚Benden Kur’ân’dan başka bir şey yazmayın‛ meâlindeki hadîs, Kur’ân’ın cem’ edilmesinin farz-ı kifaye olduğuna delildir. Bâkıllânî’ye göre Kur’ân’ın tespiti, ezber- lenmesi ve korunması ile ilgili her şey de farz-ı kifâyedir. Kur’ân’ın ko- runması ile ilgili her faaliyet, Allah’a, Resûlü’ne, Müslüman idarecilere ve İslâm ümmetine mensubiyetin, onlara karşı ihlâs ve samimiyetin zorunlu bir gereğidir. Hz. Ömer (r.a.), Hz. Peygamber’in (a.s.) Kur’ân’ı cem’ et- memesini, onu yasakladığı anlamına gelmediğini tespit etti ve Kur’ân’ın cem’ edilmesini teklif etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.); Kur’ân’ın cem’i ile ilgili tek- lifin isabetli olduğu, naklen ve aklen buna aykırı bir durumun olmadığı ve Kur’ân’ın cem’ edilmemesi bazı âyet ve sûrelerinin kaybolmasına ne- den olacağı için Hz. Ömer’in (r.a.) teklifini kabul etti. Hatta Hz. Ömer (r.a.), ‚Kur’ân cem’ edildiği takdir aleyhinize bir şey terettüp eder mi?‛ diye sormuş, meseleyi enine boyuna tefekkür etmek için meclisten ayrıl- dıktan sonra tekrar toplandıklarında Zeyd b. Sâbit (r.a.): ‚Hiçbir şey! Al- lah’a yemin olsun ki aleyhimize hiçbir şey terettüb etmez‛ diye cevap vermiştir.9 Kur’ân’ın cem’i ile ilgili teklifin kabulü konusunda ashâb; Hz.

Ebû Bekir (r.a.), Hz. Ömer (r.a.) ve Zeyd b. Sâbit’i (r.a.) izlemiş ve onların yaptıklarını tasvip etmiştir.10

Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) hilâfeti döneminde Kur’ân-ı Kerîm’in cem’ edilmesi süreci ana hatlarıyla şöyledir:

Rebülevvel 12/Mayıs 633 tarihinde Yemâme’de Akrabâ mevkiinde Müseylimetü’l-Kezzâb ile yapılan savaşta Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe (r.a.) gibi birçok seçkin sahâbe ve hafız -Vâkıdî’ye göre 700 Kur’ân hafızı- şehit

5 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, nşr. Dârü’l-Ma’rife, Beyrut 1379, IX,12. 6 el-Kiyâme 75/17.

7 el-A’lâ 87/18. 8 el-Beyyine 98/2.

9 Taberî (v. 310/922), Câmi’u’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdilmuhsin et- Türkî, nşr. Dârü’l-Hicre, 1422/2001, I,54.

edilmiştir. Bunun üzerine Kur’ân-ı Kerîm konusunda endişelenen Hz. Ömer (r.a.), Halîfe Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) Kur’ân-ı Kerîm’i toplamasını teklif etti. Yapılan istişareler neticesinde Hz. Ebû Bekir (r.a.), Kur’ân-ı Kerîm’in toplanması görevini Zeyd b. Sâbit’e (r.a.) verdi.

Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle demiştir: ‚Ebû Bekir Yemâme Savaşı’ında birçok sahabenin şehit olmasından sonra haber yollayıp beni yanına ça- ğırdı. Yanında Ömer b. Hattâb da bulunuyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: ‘Ömer bana geldi ve Yemâme’deki şiddetli savaşta birçok Kur’ân hafızı ( ِّنآ

ْ

ر قلا ءاَ ر ق) şehit oldu. Başka savaş cephelerinde de birçok Kur’ân hafızının

şehit edilmesinden ve Kur’ân’ın çoğunun zayi’ olmasından endişe ediyo- rum. Kur’ân’ın toplanmasını emretmen gerektiğini düşünüyorum’ dedi. Ebû Bekir, bana hitaben: ‘Sen; genç, akıllı, itham etmediğimiz bir kişisin ve Rasûlullah’ın vahiy kâtibisin.11 Kur’ân’ı etraflıca araştır ve onu bir ara-

ya topla!’ Zeyd: ‘Vallahi! Bir dağı taşımayı teklif etseydiler, bu bana Kur’ân’ı toplama işinden daha ağır gelmezdi ( ل

َ بج َل ْقَن يَ ِّنو فَ ل َك ْوَل ِّهَ للاوَفَ ام ِّلاَ َ ب ِّجْلا َنِّم ِّنآ ْ ر قْلا ِّعمْج ْنَ ِّم يِّن َ ر َ

مَأ اَ مِّم يَلَع َل َقْثَأ َناَكَ ). Rasûlullah’ın yapmadığı bir işi nasıl ya- parsınız?’ Ebû Bekir (r.a.) cevaben: ‘Vallahi! Onun bir araya toplanması hayırlı bir iştir’ dedi ve bana bu konuda müracaat etmeye devam etti. Ni- hâyet Allah, Ebû Bekir ve Ömer’in kalplerini açıp mutmain kıldığı işe, kalbimi de açtı. Bunun üzerine Kur’ân’ı gereği gibi araştırdım ve onu – bende ve başkalarında- yazılı bulunduğu deri (edîm), parşömen (rak), papirüs (kırtâs) yaprakları (rikâ’), hurma dalları (‘usub), ince taş levhalar (lihâf), kürek kemikleri (ektâf) ile tahta levhalardan (aktâb) ve hafızların ezberlerinden (sudûrü’r-ricâl) topladım.12 Nihâyet et-Tevbe Sûresi’nin so-

nunu13 Ebû Huzeyme el-Ensârî’nin yanında buldum.14 O âyeti, ondan

başka kimsenin yanında bulmadım.15

11 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,13.

12 Kur’ân’ın toplandığı malzemeler farklı rivâyetler dikkate alınarak metne ilave edilmiştir. Bkz. İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,14.

‚ ِّلاج َِّرلا ِّرو د ص َو‛ ibaresindeki vâv harfine atıf manası verilirse ‚ve yazılı olarak bulamadığımda hafızların ezberlerinden topladım‛ anlamı çıkar ki buna göre ‚hafızların ezberi‛ Kur’ân’ın toplandığı ayrı bir kaynak olur. Eğer vâv harfine ‚عَمَ‛ anlamı verilirse ibare; ‚Kur’ân’ı, hafız- ların hıfzına muvafakat eden yazılı malzemelerden yazdım‛ ( يِّف ِّظو فْحَمْلِّل ِّقِّفا

َ

و مْلا ِّبو تْكَمْلا َنِّم ه ب تْكَأ ِّر ْد َ صلا) anlamı çıkar. Bkz. İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,15.

13 ‚Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır

gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. (Ey Muhammed!) Yüz çevi- rirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir‛ et-Tevbe 9/18-129.

İbn Battâl’a göre Hz. Ömer’in (r.a.), kendi dönemlerindeki herkes ta- rafından Kur’ân’ın bilinirliği ve yaygınlığı durumunun değişmesiyle ge- lecekte Kur’ân’la ilgili belirsizliklerin doğabileceği konusunda onları uyarması neticesinde Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Zeyd’in (r.a.) Kur’ân’ın cem’i konusunda ikna olmuşlardır.16

Zeyd b. Sâbit’in (r.a.) başkanlık ettiği kurul, arza-i âhireyi esas alarak ve belli usûller çerçevesinde Kur’ân-ı Kerîm’i sahifelerde topladı:

* Kur’ân’ı toplamakla görevlendirilen Zeyd b. Sâbit (r.a.) ve kurulun di- ğer üyeleri Hz. Peygamber (a.s.) döneminde onun tamamını ezberle- miş, yazmış, toplamış ve Mushaf sahibi olan kimselerdi. Bu süreçte, Hz. Peygamber’in (a.s.) vefatından önce veya sonra Kur’ân’ı cem’ edenlerden –örneğin Übey b. Ka’b’ın Mushaf’ından17- yararlanılmıştır.

* Yapılan ilanlar ile Hz. Peygamber’den (a.s.) Kur’ân yazan, öğrenen ve ezberleyenlerin yazdıklarını ve ezberlediklerini getirmeleri istendi. * Kur’ân’dan bir şey getiren herkesin, bunun Kur’ân vahyi olduğuna

dair iki şahit getirmesi gerekiyordu.

İbn Hacer’e göre Kur’ân vahyi diye getirilenin kabul edilmesi için şart koşulan iki şahitten maksat; (1) ezber ve yazıdır, (2) Resûlullah’ın (a.s.) huzurunda yazıldığına veya (3) Kur’ân’ın vahyedildiği vecihlerden biri

14 Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde Kur’ân cem’ edilirken et-Tevbe Sûresi’nin son âyetini kurula getiren zat –İbn Hacer’e göre sahih ve râcih olan künyesi ile meşhur sahâbî- Ebû Huzeyme el-Hâris b. Huzeyme’dir (bkz. Fethü’l-Bârî, IX,15; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, ‚ةمزخ نب ثراحلا‛ md.). Hz. Osman (r.a.) döneminde Mushaflar çoğaltılırken kurula el-Ahzâb Sûresi’nin 23. Âyetini getiren sahabe ise Züşşehâdeteyn lakabıyla meşhur alan Huzeyme b. Sâbit’tir (bkz. İbn Sa’d, III,378 ‚ ِّه ِّكا َفْلا ِّنْب ِّتِّباَث نْب ة َمْيز خَ ‛ md.; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, ‚يراصنلأا تباث نب ةميزخ‛ md.; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,15). Kaynaklar bu iki sahabenin künye, isim ve neseb silsile- silelerinde ihtilaf etmiştir.

15 Şârihlere göre ‚O âyeti, ondan başka kimsenin yanında bulmadım‛ sözünden maksat; yani Zeyd (r.a.) bu âyeti, vahiy kâtiplerinden kimsenin yanında yazılı olarak bulamadı. Yoksa bu âyeti Ebû Huzeyme el-Ensârî’den başkası Resûlullah’tan (a.s.) duyup ezberlemedi demek değildir. Zîrâ bu âyeti Zeyd b. Sâbit, Ubey b. Ka’b (r.a.), Hz. Ömer (r.a.) ve Hilâl b. Ümeyye olmak üzere pek çok kimse Resûlullah’tan (a.s.) duymuş, ezberlemiş, namazda ve namaz dışında tilâvet etmiştir *İbn Ebî Dâvûd (230-316/844-928), Kitâbü’l-Mesâhif, thk. Muhammed b. Abduh, nşr. el-Fârûk el-Hadîse, Kahire 1423/2002, I,172; İbn Battâl (v. 449/1057), Şerh Sahîhi’l-Buhârî, thk. Ebû Temîm Yasir b. İbrahim, nşr. Mektebetü’r-Rüşd, Riyad 1423/2003, V,23; Kurtûbî (v. 671/1272), el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, thk. Ahmed el-Berdûnî – İbrahim At- feyş, nşr. Dârü’l-Kütübi’l-Mısrıyye, Kahire 1384/1964, I,50; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,13,15- 16].

16 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,13-14. 17 (

olduğuna tanıklık eden iki şahittir. Ashâbın amacı, Kur’ân’ı –sadece ezbe- re dayanarak değil- doğrudan Hz. Peygamber’in (a.s.) huzurunda yazı- lanlardan cem’ etmekti.18

Hz. Ebû Bekir (r.a.), yapılan duyurulardan sonra Hz. Ömer (r.a.) ve Zeyd b. Sâbit’ten (r.a.) Mescid-i Nebevî’nin girişine oturup iki şahitle bir- likte Kur’ân’dan bir şey getireni kabul edip kaydetmelerini istedi.19 Böyle-

ce yazı, hıfz/ezber ve iki şahit sistemi ile Kur’ân derlenmiş oldu. Zeyd b. Sâbit (r.a.), Übey b. Ka’b (r.a.), Abdullah b. Mes’ûd gibi birçok sahabenin Kur’ân’ı Hz. Peygamber’in (a.s.) vefatından önce cem’ etmiş olmalarına ve Hz. Peygamber’in (a.s.) Kur’ân ile ilgili bütün uygulamaları, öğrettikleri ve yazdırdıkları canlılığını ve mevcudiyetini korumasına rağmen Kur’ân’ın cem’i konusunda mevsukiyeti, aleniyeti ve icmâ’ı sağlamak için yazı-hıfz-iki şahit sistemi Kur’ân’ın tümüne tekrar uygulanmıştır.20 Onla-

rın bu sistemi uygulamadaki maksatları; Kur’ân’ı Hz. Peygamber’in (a.s.) huzurunda yazdırılan nüshalardan kayda geçirmek, bu sürece herkesin katılımını sağlamak, Kur’ân’dan olan her şeyi toplamak ve birbiriyle kar- şılaştırmaktır.21

Zerkeşî, Zeyd b. Sâbit’in (r.a.); ‚Kur’ân’ın yazılı olduğu parşömen, papi- rüs, deri vb. parçalardan (rikâ’), kürek kemiklerinden ve hafızların ezberlerinden topladım‛ ( ِّلاج َِّ رلا ِّرو د ص َو ِّفاَت ْكَ ْلأا

َ

و ِّعاَق ِّرلا َنِّم هتعْ

َ

مجَفَ ) şeklindeki sözlerini şöyle izah etmiştir: ‚Bu sözler, Peygamber (a.s.) döneminde kimsenin Kur’ân’ın tamamını ezberleyip toplamadığı yanılgısına ve Zeyd ile Ubey b. Ka’b’ın Kur’ân’ın tamamını ezberleyip toplamadıkları iddiasına neden olmuştur. Lakin bu yanılgı ve iddia yanlıştır. Zira Kur’ân’ın yazılı olduğu dağınık ve muhtelif malzemelerden toplanmasındaki asıl amaç; toplanan metinle- rin, Hz. Peygamber (a.s.) hayattayken Kur’ân’ın tamamını ezberlemiş ve toplamış olanların metinleriyle karşılaştırmaktır. Böylece Kur’ân’ın top- lanmasına herkes katılmış, Kur’ân’dan olan hiçbir şey dışarıda kalmamış, Mushaf’a konulan hiçbir şey hakkında hiç kimse şüphe etmemiş olacak; Kur’ân onlardan birkaç kişi tarafından toplandı şeklinde bir şikâyet olma- yacaktır‛.22

18 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,14-15. 19 İbn Ebî Davud, I,157.

20 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,14-15.

21 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,15; Kastallânî (v. 923/1517), İrsâdü’s-Sârî, nşr. el-Matbaatü’l-Kübra el-Emiriyye, Mısır 1323, VII,447.

22 Zerkeşî (v. 794/1392), el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İbrahim, nşr. Dâr İhyâ’i’l-Kütübi’l-Arabiyye, Beyrut 1376/1957, 1. Baskı, I,239.

Kur’ân-ı Kerîm’in tesbitinde bir ilke olarak benimsenen kaydedilen bilgiye iki kişinin şahit tutulması sistemi Müdâyene âyetinden öğrenil- miştir; ‚Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız va- kit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendi- sine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üze- rinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdı- ramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bu- lundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun)<‛23 meâlindeki

âyet borçların ehlince ve usûlünce hukuken bağlayıcı hüküm ifade edecek şekilde yazılması ve iki şahit tutularak tesbit edilmesi koşulunu Müslü- manlara öğretmiştir. Bu sistem hadîsin tesbitinde de bir ilke olarak be- nimsenmiştir. Örneğin yaşlı bir kadın vefat eden torunun bıraktığı miras- tan payına düşeni sormak için Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) müracaat etmiştir. O (r.a.) bu konuda Kur’ân ve Sünnet’ten bir bilgi hatırlamadığını belirtti ve meseleyi orda bulunanlara sordu. Muğîre b. Şu’be (r.a.), büyük annenin payının 1/6 olduğunu Peygamber’den (a.s.) nakletti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) Muğîre’yi (r.a.) teyit edecek bir şahidin olup olmadığını sorduğunda Mu- hammed b. Mesleme (r.a.) onu doğruladı.24

* Übey b. Ka’b Kur’ân’ı imla/dikte etti, Zeyd b. Sâbit ise yazdı. İbn Ebî Davud’un naklettiği rivâyetlerden yazım işine birçok kişinin yardım ettiği anlaşılmaktadır.25 Kurtûbî, Zeyd b. Sâbit’in Kur’ân’ın cem’inde

ve yazımında büyük bir çaba sarfettiğini belirtir.26

* Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde Kur’ân cem’ edildiğinde ne üzerine yazıldığına dair üç görüş bulunmaktadır:

1- Abdullah b. Ömer’den (r.a.) nakledilen rivâyet: Kur’ân kırtâs/ papirüs üzerine yazıldı.

2- Musa b. Ukbe, el-Megâzî adlı eserinde Zührî’den rivâyetle: Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde Kur’ân varakda toplandı. Hz. Ebû Bekir (r.a.) Kur’ân’ı sahifelerde toplayan ilk kişi oldu.27

23 el-Bakara 2/282.

24 Mâlik b. Enes (v. 179/795), el-Muvatta’, thk. M. M. el-A’zamî, Ebudabi 1425/2004, III,732, hadîs no: 1871 (Kitâbü’l-Ferâiz/Mîrâsü’l-Cedde).

25 Bkz. İbn Ebî Dâvûd, II,222; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,19. 26 (

دي ِّد َش بَعَت َدْعَب) Kurtûbî (v. 671/1272), el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, thk. Ahmed el-Berdûnî – İb- rahim Atfeyş, nşr. Dârü’l-Kütübi’l-Mısrıyye, Kahire 1384/1964, I,50.

3- ‘Umâre b. Ğaziyye’nin rivâyeti: Zeyd b. Sâbit Kur’ân’ı Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminden önce kıtaü’l-edîm/yazı için üretilmiş de- ri parçaları ve hurma dallarının enli ve yapraksız kısımlarına (usub/kerânîf) yazarak topladı. Hz. Ebû Bekir vefat edip Hz. Ömer (r.a.) halîfe olunca onları sahifelere yazdı.

İbn Hacer, sahih ve müteradif haberlerin, önceden muhtelif malze- melere yazılmış olan Kur’ân’ın Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde sahifelere yazıldığına delalet ettiğini belirtir.28

Kur’ân’ın yazıldığı malzemelere rivâyetlerde genelde Suhuf/ Sahife- ler, bazen de Sahîfe denilmiştir.

* Bu süreç neticesinde, Mescid-i Nebevî’de Kur’ân-ı Kerîm usûlüne uy- gun ve müstakil sûreler şeklinde sahifelere yeniden yazılmış oldu. Bu sahifeler, Hz. Osmân’ın (r.a.) cem’indeki gibi el-Fâtiha ile başlayıp en-Nas ile bitecek şekilde sıralanmamıştı. İbn Hacer’e göre Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde yazılan Suhuf ile Hz. Osman (r.a.) döneminde teksir edilen Mushaflar arasındaki fark budur. Yani ilkinde âyetler sûreleri içinde tertipli bir şekilde yazıldı; fakat sûreleri tertipli değil- di. İkincisinde sûreler de tertipliydi.29

* Mescid-i Nebevî’de Sahâbeye arz edilip üzerinde icmâ’ hâsıl olan Kur’ân sahifeleri,30 Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) emanet edildi. Kur’ân’ın cem’

edildiği sahifeler, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) vefatından sonra Hz. Ömer’e (r.a.), onun (r.a.) vefatıyla –Kur’ân hâfızı ve Hz. Ömer’in (r.a.) vasîsi olan- Hz. Hafsa’ya (r.anha) intikal etmiştir.31

SONUÇ

Netice itibariyle Hz. Ali’nin (r.a.) de ifade ettiği gibi; ‚Mushaflar konu- sunda insanlar arasında en büyük ecir Ebû Bekir’e (Allah ona rahmet etsin) aittir. Çünkü o (r.a.), Kur’ân’ı iki levha arasında ilk toplayandır‛ demiştir.32

Urve b. Zübeyr gibi râvîlerin belirttiği gibi Hz. Peygamber’den (a.s) sonra Kur’ân’ı ilk defa sahifelerde toplayıp bu işi nihayetlendiren, onu bir iple bağlayıp bir sandığa koyan ve mühürleyen Hz. Ebû Bekir’dir (r.a.).33

28 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,16. 29 İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,18.

30 Süyûtî (v. 911), Nevâhidü’l-Ebkâr ve Şevâhidi’l-Efkâr: Haşiyetü’s-Süyûtî alâ Tefsîri’l-Beyzâvî, nşr. Câmietu Ummi’l-Kurâ, Suudi Arabistan 1424/2005,

31 Buhârî, ‚Fezâ’ili’l-Kur’ân‛, 3.

32 İbn Ebî Dâvûd, I,153-156; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, IX,12.

33 Bkz. İbn Ebî Dâvûd, I,156; Kâdî İyâz (v. 544/1149), Meşârikü’l-Envâr alâ Sahîhi’l-Asâr, nşr. el- Mektebe el-‘Âtîke ve Dârü’t-Tirâs, I,261; Alî el-Kârî (v. 1014/1605), Mirkâtü’l-Mefâtîh Şerh

İbn Kesîr’e göre de Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) Kur’ân’ı sahifelerde topla- ması, yaptığı işlerin en güzeli, en büyüğü ve en azametlisidir. O (r.a.) bu- nunla; ‚Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız‛34 âye-

tine mazhar olmuştur. Böylece her Müslümana Kur’ân’ın tamamını ezber- leme imkânı doğmuş, hayrın önü açılmış, şer engellenmiştir.35

Mişkâtü’l-Mesâbîh, Dârü’l-Fikr nşr. Beyrut 142/2002, IV,1516; J. Pedersen, s. 109 vd. (VIII. Ciltçilik).

34 el-Hıcr 15/9.

KURʾÂN’IN CEM EDİLMESİ HAKKINDAKİ

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 121-129)