• Sonuç bulunamadı

HZ EBÛ BEKİR’İN ÜSÂME ORDUSUNU GÖNDERMESİ

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 85-90)

Ömer Sabuncu

GİRİŞ

Hz. Peygamber’in, İslâm toplumunda görev dağılımı yaparken esas aldığı en önemli kriter muhakkak ki liyakattir. Nitekim İslâm tarihinde ve hadislerde liyakate önem verilmesini vurgulayan birçok olay ve rivayet bulunmaktadır. Diğer taraftan, özellikle dünyalık meselelerde ashabıyla sürekli istişare içinde olan Hz. Peygamber’in işi ehline verme hususunda bazen ashabın tereddütlerine karşın titiz davranması onun bazı prensiple- ri her şeyden önde tuttuğunu gösterir. Buna benzer bir olay da Üsâme b. Zeyd’in ordu komutanı olarak bizzat Resûl-i Ekrem tarafından atanması- dır. Bu ordu Hz. Peygamber’in vefatına yakın Suriye’ye göndermek için hazırladığı bir askeri güçtür. Ordu içinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi sahabîlerin bulunduğu bilinmektedir. Ashabın itirazlarına neden olan ya- şı ve tecrübesizliği, Resûlullah’ın Üsâme’ye olan güvenini azaltmamış; ak- sine Hz. Peygamber’in ona olan güveni, en yakın dostu ve Halîfesi olan Hz. Ebû Bekir’in onun vefatından sonra da bu karara aynen uymasını sağ- lamıştır. Bu çalışma, İslâm tarihinde liyakatin en önemli örneklerinden olan Üsâme’nin komutan olarak atanması olayını ele almaktadır. Muhak- kak ki, Üsâme’nin kişiliği ve ilk komutanlık tecrübesi, Resûlullah’ın ve Hz. Ebû Bekir’in ashabın itirazlarına rağmen neden Üsâme’de ısrar ettik- leri hususunda ipuçları sunmaktadır.

Hz. Peygamber Döneminde Üsâme b. Zeyd

Hicretten sekiz yıl önce miladi 614 yılında Mekke’de doğdu. Babası Zeyd b. Hârise, Hz. Hatice’nin kölesiydi. Hz. Hatice Hz. Muhammed’le (s.a.s.) evlenince kölesini ona hediye etmiş, o da âzat ederek kendi yanın- da tutmuştur. Annesi Resûl-i Ekrem’in dadısı Ümmü Eymen’dir.1 Üsâme

Dr. Öğr. Üyesi, Harran Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, (orcid.org/0000-0001-8424-8481) 1 Ebü’l-Hasen Ahmed b. Yahyâ b. Câbir b. Dâvûd el-Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, thk. Süheyl

b. Zeyd ‚Ebû Muhammed‛ diye künyelenirdi.2 Hz. Peygamber, Üsâme’yi

küçüklüğünden beri çok sever, bir dizine onu, diğer dizine de Hasan’ı oturtur ve ‚Allah’ım, ben bunlara merhamet ediyorum, sen de merhamet et!‛3 diye dua ederdi.4

Hakîm b. Hizâm, Resûlullah’a (s.a.s.) Yemen hükümdarlarından Seyf b. Zûyezen’e ait bir elbiseyi hediye etmek istemiş, Allah Resûlü müşrik- lerden hediye kabul edemeyeceğini söyleyerek elbiseyi 50 dinara satın almış, sadece bir cuma günü giydikten sonra Üsâme’ye giydirmiştir.5 Bu

olay Resûl-i Ekrem’in onu ne kadar sevdiğini göstermektedir.

Üsâme, ‚hibbü Resûlillâh‛ (Resûlullah’ın sevdiği kişi) veya babasın- dan dolayı hibbü’bni’l-hib (Resûlullah’ın sevdiği kişinin sevgili oğlu)6 di-

ye meşhur olmuştur. Hz. Peygamber’in hicretten sonra Zeyd b. Hârise ile Ebû Râfi‘i görevlendirip Mekke’den Medine’ye getirttiği ailesi ve yakınla- rı arasında Üsâme ve annesi Ümmü Eymen de vardı.7

Resûlullah’ın (s.a.s.) Üsâme’yi çok sevdiğini bilen bazı sahâbîler bir kısım istekleri için onu aracı olarak gönderirlerdi. Üsâme Hz. Peygam- ber’e gelir durumu arz eder, o da konu hakkındaki ricasını kabul ederdi. Üsâme bir defasında bir had hakkında ona geldi. Resûlullah (s.a.s.) bu konuda aracı olmamasını istedi.8

Resûl-i Ekrem, yaşının küçüklüğünden dolayı Üsâme’nin Uhud Gazvesi’ne katılmasına izin vermeyince Üsâme çok üzülüp ağlamış, Hen- dek Gazvesi öncesinde boyunu biraz daha uzun göstermeye çalışarak

‚Üsâme b. Zeyd‛, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), 42: 361.

2 Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, 2: 114.

3 Ebû Abdullah Muhammed b. Saʻd b. Meniʻ ez-Zührî İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳâtü’l-Kübrâ, thk. ʻAlî Muḥammed ʻOmer, 1. Bs (Ḳâhire: Mektebetü’l-Ḫâncî, 1421/2001), 4: 46.

4 Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî el-Buḫârî, Ṡaḥîḥu’l-Buḫârî = el-

Câmiʿu’l-Musned es-Ṡaḥîḥu’l-Muḫtaṡar min ʾUmûri Resûlillah ve Sunenihi ve ʾEyyâmihi, thk. Muḥammed Zuheyr b. Nâṡır en-Nâṡır (Dâru Tavkı’n-Necat, 1422/2001), 8: 8; Buhârî’de iki yerde ‚Allah’ım, ben bunlara iyilik ediyorum, sen de iyilik et!‛ şeklinde geçmektedir. Buḫârî, eṡ-Ṡaḥîḥ, 5: 24.

5 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 60. 6 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 64.

7 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳâtü’l-Kübrâ, 1: 203; Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 361.

8 Hırsızlık yapmış olan bir kadınla ilgili olarak Resûlullah (s.a.s.) ile kimin konuşabileceği tar- tışıldı. Ashab, ‘Resûlullah’ın sevgilisi Üsâme b. Zeyd’den başka kim ona cesaret eder?’ dedi- ler. Bunun üzerine Üsâme onunla konuştu. Hz. Peygamber kalktı, hitap edip şöyle dedi: ‚Sizden öncekileri ancak şu helak etti: Onlar, içlerinde şerefli olan hırsızlık yaptığı zaman onu bıraktılar; içlerinde zayıf olan hırsızlık yaptığı zaman onun üzerinde haddi ikame etti- ler. Allah’a yemin ederim ki, şayet Muhammed’in kızı Fâtıma bile hırsızlık yapsa, kuşkusuz onun elini keserdim!‛ İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 79.

Resûlullah’a gelmiş, Allah Resûlü de ona şefkat gösterip savaşa katılma- sına izin vermiştir.9

Üsâme, Mûte Savaşı’nda (8/629) babası Zeyd b. Hârise’nin sancağı al- tında savaştı. Bu sırada henüz on sekiz yaşını doldurmamıştı. Babasının şehid olduğunu bizzat gördü;10 ardından Ca‘fer b. Ebû Tâlib, Abdullah b.

Revâha ve Hâlid b. Velîd kumandasında savaşmaya devam etti. Üsâme, Mekke’nin fethinde Hz. Peygamber ile birlikte Beytullah’a girdi. Huneyn Gazvesi’nde ilk başlarda uğranılan yenilgi üzerine kaçmayıp Hz. Pey- gamber’in yanında kalan çok az sayıdaki sahâbî arasında yer aldı. Vedâ haccı esnasında Bilâl-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber’in yanında idi. Bunlardan biri Allah Resûlü’nün devesinin yularını tutuyor, diğeri elbise- siyle gölge yaparak onu güneşten koruyordu.11

Mekke’nin fethinde olduğu gibi Hz. Peygamber’in birçok seferde onu devesinin terkisine aldığı rivayet edilmektedir;12 bu da Resûlullah’ın

ona duyduğu sevginin bir yansıması şeklinde yorumlanmıştır.

Üsâme hicretin 8. yılı Safer ayında (Haziran 629) Gâlib b. Abdullah kumandasında Fedek civarında oturan Mürre kabilesi üzerine gönderilen 200 kişilik seriyyede yer aldı. Bu sırada Benî Mürre’nin müttefiki Cüheyne kabilesine mensup Mirdâs b. Nehîk’ı ‚Lâ ilâhe illallah‛ dediği halde onun gerçekte Müslüman olmadığını, ancak can korkusuyla Müslümanlığı ka- bul ettiğini düşünerek öldürdü. Bunu duyan Resûl-i Ekrem Üsâme’yi ça- ğırıp, ‚Kalbini yarıp da mı baktın?‛ diyerek yanlış yaptığını belirtti.13

Üsâme böyle bir hata yaptığı ve Resûlullah’ı üzdüğü için kendini affede- memiş ve ‚Keşke daha önce değil de bugün Müslüman olsaydım‛ diye- rek bundan sonra ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen hiçbir kimse ile savaşmayacağı- nı ifade etmiştir.14

9 Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 361.

10 Babasının şehit olmasının ardından Üsâme, Resûlullah’ı gördüğünde ayağa kalktı, gözle- rinde yaşlar aktı. İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 47.

11 Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 361. 12 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 47.

13 Vâḳıdî’de şu şekilde de geçmektedir: Üsâme, ‚Ey Allah’ın Resûlü! Kâfirlerden bir adam be- nimle savaşıyor. Ellerimden birisini kılıçla vurup kesiyor. Sonra bir ağaçla bana sığınıp Müslüman olduğunu söylüyor. Bu sözü söyledikten sonra onu öldüreyim mi?‛ diye sor- dum. Resûlullah (s.a.s.), ‚Hayır, onu öldürme!‛ dedi. Ben, ‚Onu öldürdüm; bana ne lazım gelir?‛ dedim. Resûlullah (s.a.s.), ‚O adam, onu öldürmeden önceki senin haline dönmüş oldu; sen de onun kelime-i Şehadet söylemeden önceki haline dönmüş oldun.‛ dedi. Ebû ʻAbdullâh Muḥammed b. ʻOmer b. Vâḳıd el-Eslemî Vâḳıdî, Meğâzî, thk. Marsden Jones (Beyrut: Dâru’l-ilmî, 1409/1989), 3: 1079.

14 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 4: 64; Buḫârî, eṡ-Ṡaḥîḥ, 1422/2001, 5: 144; Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 361- 362.

Üsâme siyah tenli, zeki, iffetli, takvâ sahibi, mütevazi, ihlâslı, insan- ları seven, kendisi de sevilen, hak bildiği şeyi hiç çekinmeden söyleyen bi- ri olarak nitelenir. Altı evlilik yaptığı, bunlardan ikisine Resûl-i Ekrem’in aracı olduğu ve evliliklerinden birçok çocuğunun dünyaya geldiği belir- tilmektedir.15

İfk hadisesinde Hz. Peygamber ashabından bazı kişilerle istişare ede- rek Hz. Âişe hakkındaki görüşlerini sordu. Bunlardan biri olan Üsâme, Hz. Âişe’den övgüyle bahsederek onun böyle çirkin bir iftiradan uzak ol- duğunu ifade etti.16

Üsâme b. Zeyd’den 128 hadis rivayet edilmiştir. Sahâbeden Ebû Hü- reyre, Abdullah b. Abbas, Câbir b. Abdullah; tâbiînden Ebû Osman en- Nehdî, Ebû Vâil Şakîk b. Seleme, Küreyb, Amr b. Osman b. Affân, Âmir b. Sa‘d, Urve b. Zübeyr, Atâ b. Yesâr, Şa‘bî ondan hadis rivayetinde bulun- muştur. Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de ve diğer hadis kitaplarında yer al- maktadır. Ahmed b. Hanbel onun rivayet ettiği doksan üç hadisi el- Müsned’inde zikretmiştir. Üsâme’nin Hz. Peygamber’den naklettiği elli dört hadisi Ebü’l-Kāsım el-Begavî, Müsnedü’l-Ḥib b. el-Ḥib Üsâme b. Zeyd adlı eserinde bir araya getirmiştir.17

Hz. Peygamber’in Üsâme Ordusunu Hazırlaması

Hz. Peygamber, hicrî 11. yılın Safer ayının (Mayıs 632) bitimine dört gece kala pazartesi günü Suriye bölgesine, el-Belkâ taraflarına es-Serâ olarak bilinen Übnâlılar üzerine göndermek üzere Üsâme b. Zeyd kumandasında bir ordu hazırladı. Resûlullah insanlara, Rumlara karşı savaşmaya hazır- lanmalarını emretti. Ertesi gün olunca Üsâme b. Zeyd’i yanına çağırarak, ‚Seni bu ordunun başına komutan olarak atadım. Babanın öldürüldüğü ye- re git. Übnâlılara sabah vaktinde saldır. Haberler onlara ulaşmadan acele et. Allah onlara karşı sana zafer verirse onlara fazla eziyet etme. Yanına kıla- vuzlar al. Önüne gözcüleri sal.‛18 dedi.19 Çarşamba günü Resûlullah’ın has-

talığı humma ve baş ağrısı olarak başladı. Perşembe günü sabahladığında

15 Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 362.

16 Ebû Caʻfer Muḥammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî Ṭaberî, Târîḫu’r-Rusul ve’l-Mulûk, ve Ṡılatu

Târîḫ eṭ-Ṭaberî, thk. Muḥammed Ebu’l-Fadl İbrahim, 2. Bs (Dârü’l-meʻârif, 1387/1967), 2: 615.

17 Arı, ‚Üsâme b. Zeyd‛, 42: 362.

18 Vâḳıdî’de şöyle geçmektedir: ‚Ey Üsâme! Babanın öldürüldüğü yere varıncaya kadar Al- lah’ın adı ve bereketi üzerine yürü! Onları atlara çiğnet! Seni bu orduya komutan tayin et- tim. Übnâ halkının üzerine var; sabahleyin onlara ansızın saldır ve onları yak! Giderken hız- lı git ki, haberin önüne geçesin. Eğer Allah seni muzaffer kılarsa, onların içinde fazla durma! Yanına kılavuzları da al! Casusları ve gözcüleri de önden gönder!‛ dedi. (Vâḳıdî, Meğâzî, 3: 1117).

kendi eliyle Üsâme’ye bir sancak bağladı.20 Sonra ona şöyle dedi: ‚Allah’ın

adıyla Allah yolunda gazaya çık. Allah’ı inkâr edenlerle savaş.‛

Vâḳıdî’de Allah Resûlü’nün ifadesi bu şekilde rivayet edilmektedir: ‚Ey Üsâme! Allah yolunda, Allah’ın ismiyle gazaya çık! Allah’ı inkâr edenlerle savaş! Savaşınız, ancak ahde vefasızlık yapmayınız! Küçük ço- cukları ve kadınları öldürmeyiniz! Düşmanla karşılaşmayı temenni etme- yiniz! Hiç şüphesiz, siz bilemezsiniz; belki de onlar sebebiyle bela ve mu- sibetlere uğrayabilirsiniz. Fakat ‘Allah’ım! İmdadımıza yetiş! Onların hakkından gel, onların zararını bizden defet’ diye dua ediniz! Eğer düş- manlar sizinle karşılaşırlarsa gürültü yapıp bağıracaklardır. O zaman siz sükûnetinizi muhafaza ediniz ve susunuz! Birbirinizle çekişmeyiniz, son- ra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider.21 Şöyle dua edin: ‘Al-

lah’ım! Biz senin kullarınız, onlar da senin kullarındır. Bizim nasiyemiz (perçem) de onların nasiyesi de senin elindedir. Onları ancak sen yenebi- lirsin.’ İyi bilin ki, cennet kılıçların parıltısı altındadır.‛22 Üsâme sancağı

alarak Büreyde b. Husayb el-Eslemî’ye verdi ve Medine’nin dışında Curf denilen bölgede karargâh kurdu. Bu gazve çağrısına Ensâr ve Muhacirle- rin ileri gelenleri de dâhil neredeyse iştirak etmeyen kalmadı. Bunlar ara- sında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Saʻd b. Ebû Vakkâs, Saîd b. Zeyd, Katâde b. en-Nuʻmân ve Seleme b. Eslem b. Harîş gibi sahâbîleri de onun emrine verdi.23

Bazı sahâbîler ileri geri konuşup kendi aralarında fısıldaşmaya baş- ladıysa da Resûlullah, İslâm’ın liyakate önem verdiğini açıklayarak bun- ların önüne geçti.24 Gelişme kaynaklarımızda şu şekilde geçmektedir: Bu

kişiler, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer gibi sahâbîlerin bulunduğu bir orduya âzatlı bir kölenin genç ve tecrübesiz oğlunu kumandan tayin etmesini eleştirmeye başlamıştı.25 Bu sözlerin tesiri altında kalan Üsâme’nin annesi

Ümmü Eymen, Resûlullah’a (s.a.s.) gelerek Üsâme’nin biraz daha tecrübe kazandıktan sonra bu tür görevler üstlenmesinin daha iyi olacağını bil- dirdi.26 Bu durumu eleştirenler, ‚İlk Muhacirlerin başına bu çocuk komu-

20 Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, 2: 216-217. 21 Enfâl, 8/46.

22 Vâḳıdî, Meğâzî, 3: 1117-1118. 23 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 2: 170.

24 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, trc. Mehmet Yazgan (İstanbul: Beyan Yayınları, 2004), 288.

25 İbn Saʻd, eṭ-Ṭabaḳât, 2: 219.

26 Âdem Apak, İslâm’ın Örnek Şahsiyetleri Ashâb-ı Kirâm, 2. Bs (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2016), 221.

tan olarak atanıyor!‛ dediler.27 Allah Resûlü bunun üzerine çok öfkelendi.

Başına bir sarık sarmıştı. Üzerinde de saçaklı bir elbise vardı. Sonra min- bere çıktı; Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle dedi: ‚Ey İnsanlar! Üsâme’yi komutan yapmam hakkında bazılarınızdan bana ulaşan sözler ne anlama geliyor? Vallahi siz Üsâme’nin komutanlığına itiraz ettiğiniz gibi, ondan önce onun babasının komutanlığına da itiraz etmiştiniz. Val- lahi, onun babası nasıl komutanlığa layık idiyse, ondan sonra oğlu da komutanlığa öyle layıktır. Onun babası benim yanımda nasıl insanların en sevgilisi idiyse, bu da benim yanımda insanların en sevgilisidir. İkisi de her türlü iyiliğe layıktırlar. Ona hayır tavsiye edin. Çünkü o sizin iyileri- nizdendir.‛ dedi sonra indi ve evine girdi.28

Cumartesi günü Rebîülevvel ayının 10. günüydü. Üsâme’yle çıkacak olan Müslümanlar gelip Peygamber’le vedalaşıp tekrar Curf’taki ka- rargâha geri dönüyorlardı. Bu arada Resûlullah’ın hastalığı ağırlaştı. Şöy- le diyordu: ‚Üsâme ordusunu gönderin.‛ Pazar günü olunca Peygam- ber’in hastalığı şiddetlendi. Üsâme, ordunun yanından Resûlullah’ın ya- nına geldi. Resûlullah baygındı. Kendisine ilaç verdikleri gündü. Üsâme eğilip Hz. Peygamber’i öptü. Allah Resûlü konuşamıyordu. Ellerini se- maya kaldırıp Üsâme’nin başına koydu. Üsâme, ‚Resûlullah’ın bana dua ettiğini anladım.‛ dedi.29

Üsâme karargâhına döndü. Sonra Pazartesi oldu. Resûlullah (s.a.s.) ayılmıştı. Üsâme yanına geldi. Allah Resûlü ona, ‚Allah’ın bereketiyle yo- la koyul.” dedi. Üsâme, onunla vedalaşıp karargâha geri döndü ve hare- ket emrini verdi.30 İbn Saʻd’da geçen başka bir rivayette Bir ara kendinde

bir rahatlık hissetti ve başı bağlı olarak dışarı çıkarak üç defa, ‚Ey insan- lar! Üsâme’nin ordusunu gönderin.‛ dedi. Sonra Resûlullah içeri girdi.31

Üsâme hareket etmek üzereyken annesi Ümmü Eymen’in elçisi gele- rek ‚Resûlullah vefat ediyor! Gel.‛ dedi. Üsâme beraberinde Ömer ve Ebû Ubeyde olduğu halde geldi. Resûlullah’ın yanına vardılar. Allah Resûlü vefat etti. Bu arada Curf’ta karargâhda bulunan askerler Medine’ye geri döndüler. Büreyde b. Husayb, Üsâme’nin sancağıyla Resûlullah’ın kapı- sına kadar geldi ve onu kapının önüne dikti.32

Belgede Hazreti Ebu Bekir (sayfa 85-90)