• Sonuç bulunamadı

İtalya’da yaklaşık her dört çalışandan biri (%23) kendi hesabına çalışmaktadır: Bu durum AB- 27 ortalamasından 8 puan daha yüksek bir orana tekabül etmektedir. 2015 yılında İtalya’daki bütün çalışanların yaklaşık %16’sı, herhangi bir işçi çalıştırmayan kendi hesabına faaliyet yürüten bireyleri temsil etmektedir. Ancak diğer Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırıldığında, İtalya’da kendi hesabına çalışma, işgücünün daha vasıflı bölümünde toplanmıştır (European Commission, 2017e: 4).

Güney Avrupa refah rejimleri çerçevesinde incelenen Akdeniz ülkelerindeki ortak duruma benzer bir biçimde, İtalya’da tarım dışı dâhil bağımsız çalışma üzerine güçlü bir geleneğin sürdürüldüğü ifade edilebilmektedir. Barbieri ve Bison’a göre (2004: 310), üretim yapısında Post- Fordist dönüşümün sonucu olarak yeni ekonomik fırsatların doğması, ücretliler sözkonusu olduğunda sosyal hareketlilik düzeyinin düşüşü, ulusal ücret düzenlemelerinin katılığı dolayısıyla oluşan tavan etkisi İtalya’da kendi hesabına çalışma ve girişimciliğin yapısal belirleyicilerini oluşturmaktadır.

Kendi hesabına çalışanlar küresel ekonomik kriz döneminde en yüksek bedeli ödeyenler olmuşlardır. 2008- 2015 yılları arasında sayıları %6 azalmıştır ve bu süre içerisinde işini kaybedenlerin yarısı kendi hesabına çalışanlardan oluşmaktadır. Bu oran ücretsiz aile işçileri de hesaba katıldığı takdirde, işini kaybedenlerin %64’üne tekabül etmektedir (European Commission, 2017e: 5).

İtalya’da kendi hesabına çalışanların istihdamda bulunanlar arasındaki payı tarihsel olarak, özellikle de esnaf ve sanatkârların yüksek oranı dolayısıyla yüksektir.

Bu iki grup ve çiftçiler, değişik kanallar aracılığıyla finansal desteklerden yararlanmaktadır. Kamusal emeklilik sisteminin finansal sürdürülebilirliği açısından dikkate alınan sorunlar, faydaların çeşitli çalışan kategorileri için cömertliğinin önemli ölçüde azaltıldığı bir dizi reformu gündeme getirmiştir. 1990’larda yürürlüğe giren reformların etkileri, beklenen Sosyal Güvenlik Refahı (SSW) üzerinde, kuşaklar ve çalışan kategorileri arasında çeşitlilik göstermektedir (Borella ve Belloni, 2016: 2).

2.8.1. İtalya’da Kendi Hesabına Çalışanlara Yönelik Sosyal Güvenlik Uygulamaları

İtalya’daki emeklilik düzenlemesi, 90’larda başlayan norm ve standart birliği hedeflenmiş reform sürecine rağmen aşırı ölçüde parçalı bir yapıya sahiptir. Ulusal Sosyal Güvenlik Kurumu (INPS), çalışanların büyük bir çoğunluğunu kapsam altına almıştır: işçiler, çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar. Ancak bağımsız çalışanlar arasında, birçok profesyonel meslek sahibi (doktorlar, avukatlar vd.) kapsam dışındadır zira onların kendilerine özgü emeklilik fonları vardır; bunlardan bazıları uyumlulaştırma süreci kapsamının bir parçası olarak kısmen INPS tarafından içerilmiştir (Borella ve Belloni, 2016: 6).

İtalyan kamusal emeklilik sistemi, kendi hesabına çalışanlara ve işverenlere yönelik olarak farklı kurallara, ücretten prim, vergi vb. kesintilere ve faydalara sahip bir yılı yılına sistemidir. 1990’a değin, kendi hesabına çalışanlar katkı belirlenimli faydalara hak kazanabiliyorlardı. 1990 yılında gerçekleşen reform, bağımlı çalışanlarla benzer ancak daha düşük kazanç vergisiyle belirlenmiş fayda (DB) sistemine kapı aralamıştır. 1990 reformu kendi hesabına çalışanların sosyal koruma kapsamını önemli ölçüde artırırken, işçilerin durumunda etkisiz kalmıştır (Borella ve Belloni, 2016: 6).

Finansal sürdürülebilirlik sorunları, 1992 yılında bir başka reforma kapı aralamıştır. Reform, DB sistemini sürdürmekle beraber elverişlilik kıstaslarını ve emeklilik faydalanma kurallarını daraltmaktaydı. Reformun fayda hesaplamalarında kullanılan endeksleme yönteminde ücretlerin değil fiyatların kullanılması değişikliğini getirmesi hızlıca etkisini göstermiş; emeklilik faydaları hesabında kullanılan formüller, tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi kuşaklar ve emeklilik programları açısından farklılaştırılmıştır (Borella ve Belloni, 2016: 6).

1995 yılında, bir başka büyük reform, bütün çalışanlar için soyut belirlenmiş katkı (NDC) programına geçişi tetikledi ancak ücretten/ kazançtan kesilen primlerde ve vergilerdeki farklılıklar sürdürüldü. Geçiş öncesindeki dönemde sisteme 18 yıldan az prim ödemiş bireyler karma bir geçiş sistemine dâhil edildiler. Ancak 1996 ilâ 2011 yılları arasında, karma sisteme dâhil olmayıp NDC sistemine geçiş öncesinde de en az 18 yıllık sigortalılık geçmişi olanlara eski sosyal sigorta programı kapsamında kalabilme tercihi sunuldu (ISSA, 2018: 191). Özetle, reformla planlanan ve 2030’a kadar sürecek olan uzun geçiş süreci, etkilerini kuşaklar ve çalışan kategorileri için heterojen bir biçimde göstermektedir denilebilir (Borella ve Belloni, 2016: 6- 7).

İtalyan sosyal güvenlik sistemi içerisinde kendi hesabına çalışanlar;

i. Tıbbi bakım, analık ödenekleri, iş kazaları ve mesleki hastalıklarına bağlı ödenekler alanlarında, belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışanlara sunulan kapsam ve cömertlik düzeyinin aynısına sahiptir.

ii. Analık/ babalık ayni faydaları, sosyal yardım faydaları ve uzun dönemli bakım faydaları alanlarında, belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışanlara sunulan kapsam ve cömertlik düzeyinin benzerine sahip olmakla beraber, çeşitli sınırlılıklar barındırmaktadır.

iii. Hastalık faydaları, işsizlik faydaları, aile faydaları ve emeklilik alanlarında, belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışanlara sunulan kapsam ve cömertlik düzeyine erişememektedirler. Dahası, bu üçüncü gruptaki sosyal riskler için koruma, sıklıkla parçalı ve kendi hesabına çalışma biçimleri arasında farklılaşmış bir biçimde sunulmaktadır (European Commission, 2017e: 4). Kendi hesabına çalışanlar için işsizlik

riskine karşı koruma sağlayacak zorunlu bir sigorta programı mevcut bulunmamaktadır (European Commission, 2017e: 11).

Kendi hesabına çalışan serbest meslek sahibi profesyoneller, kendilerine özgü fonlara sahiptir (Casse Professionali). İtalya’da, bütün ana uzmanlık alanlarını (avukatlar, mimarlar vd.) kapsayan 18 farklı profesyonel fon mevcut bulunmaktadır (European Commission, 2017e: 8).

Sosyal koruma sistemleri temel olarak tıbbi bakım, iş kazaları, hastalık, aile ödenekleri, analık, işsizlik ve yaşlılık risklerini kapsama almaktadır. Ulusal vergilerle

finanse edilen İtalyan kamusal sağlık sistemi tüm vatandaşlar için tıbbi bakımı güvence altına almıştır. Kendi hesabına çalışanlar da iş kazaları ve meslek hastalıkları faydalarına erişebilmektedir. Bununla beraber, hastalık faydaları dikkate alındığında kendi hesabına çalışanlar ve bağımlı çalışanlar arasında önemli farklılıklar mevcuttur. Kendi hesabına çalışanlar, bazı çalışma biçimlerinin dışında, hastalık sigortasının zorunlu olarak kapsamına dâhil değildirler. Aile ödenekleri söz konusu olduğunda, çok sınırlı bir erişimleri bulunmaktadır ve serbest meslek mensupları kapsamda yer almamaktadır. Kendi hesabına çalışan anneler bağımlı çalışanlara kıyasla daha az faydaya hak kazanabilmektedirler. Yapılmış çeşitli alan araştırmaları, kendi hesabına çalışan kadınların anne olma arzularının hem işlerinin talep ettiği günlük yoğunluk hem de sosyal koruma yoksunluğu sebebiyle gerçeğe dönüşemediğini ortaya koymaktadır (Borghi ve Murgia, 2019: 194- 195).

Kendi hesabına çalışmanın üç geleneksel grubu (çiftçiler, esnaflar ve sanatkârlar) için işçilerle aynı koşullar söz konusudur; bu bireyler INPS (Ulusal Sosyal Güvenlik Kurumu) tarafından yönetilen sosyal koruma sistemi kapsamında yer alırlar ve daha düşük sosyal katkı oranlarıyla bu kapsama hak kazanabilmektedirler (European Commission, 2017e: 8).

2.8.1.1. Kısa Vadeli Sigorta Kolları Bakımından

İş kazası ve meslek hastalıkları söz konusu olduğunda, kendi hesabına çalışanlar bağımlı çalışanlar ile aynı kapsamı elde etmektedirler: Tamamı Ulusal İş Kazaları Sigortası Enstitüsü (INAIL) tarafından kapsam altına alınmaktadırlar. Tek farklılık belirli kendi hesabına çalışma biçimleri (örneğin sanatkârlar) ve diğer çalışanlar arasında mevcuttur: ikinci grup sigortalıdır ve işveren tarafından düzenli bir biçimde iş kazası riskini kapsayacak katkılar ödenmemişse dahi koruma elde edebilir. Oysa ilk grup, eğer sosyal katkı ödemelerini düzenli gerçekleştirmişse bu sigortanın faydalarından yararlanabilecektir (European Commission, 2017e: 12).

İş kazası sigortasının kapsamında ev eksenli çalışanlar, tehlikeli işlerde istihdam edilenler, zanaatkârlar, öğretmenler, denizciler, öğrenciler ve çıraklar yer almaktadır. Avukatlar, itfaiyeciler, polisler, askeri personel vd. için kendilerine özgü sistemler mevcut bulunmaktadır. Mesleki hastalıklar ve iş kazası durumunda fayda tutarı, işgöremezliğin ilk 90 günü için ortalama günlük ücretin/ kazancın %60’ına eşittir. 90

günü aşan durumda, tam anlamıyla iyileşmeye kadar süre için bu oran %75’e çıkarılmaktadır (European Commission, 2017e: 12).

İşsizlik sigortası esas itibarıyla işçileri ve çırakları kapsamaktadır. Ancak atipik iş sözleşmeleriyle ve kendi hesabına çalışan kimi gruplar ve doktora öğrencileri aylık işsizlik ödeneği (DIS- COLL) sistemi altında kapsam altına alınmaktadır. Kamu çalışanları ve birçok kendi hesabına çalışan genel olarak kapsam dışındadır. DIS- COLL sistemi üzerinden ödenek alabilmek için bireylerin istek ve iradeleri dışında işsiz kalmış olmaları ve işsizlik öncesi son takvim yılında en az üç ay (ve işsizliğin başladığı yıl içerisinde en az bir ay) prim ödemiş olmaları gerekmektedir. Kendi hesabına çalışanlar beyan ettikleri gelir üzerinden ayda %0,51 oranında prim ödemektedirler. Atipik çalışanlar için aylık azami işsizlik ödeneği tutarı 2018 yılı itibarıyla 1.314,3 Eurodur (ISSA, 2018: 199- 200).

2.8.1.2. Uzun Vadeli Sigorta Kolları Bakımından

Yaşlılık sigortasında kendi hesabına çalışma türleri arasında prim oranları ve ilk sigortalılık tarihi bakımından çeşitli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin sanatkârlar için prim oranı, beyan edilen gelirin %20,1’i ilâ %24,’i arasında; esnaflar için %20,19’u ilâ %24,19’u arasında değişmektedir. Kendi hesabına tarımda çalışanlar için katkı oranları %22,6 ilâ %23,2 arasında olabilmektedir (European Commission, 2017e: 10- 11). 21 yaşın altında veya üzerinde olmaya göre ve gelir düzeyine bağlı olarak da farklılıklar söz konusu olabilmektedir. Yıllık beyan edilen gelirin üzerinden %34,23’lük prim kesintisinin yapıldığı kendi hesabına çalışma türleri de mevcut bulunmaktadır. Prime esas tutulacak asgari yıllık gelirin miktarı 15.710 Euro iken prime esas kazanç tavanı 77.717 Eurodur (ISSA, 2018: 191).

2019 yılı itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için sisteme en az 20 yıl prim bildirmiş/ ödemiş olmak ve 67 yaşını doldurmuş olmak gerekmektedir. Çeşitli reformlar eşliğinde, doğumda yaşam beklentisindeki değişikliklere göre emeklilik yaşı tedrici bir biçimde artırılmaktadır. Karma sistem yerine NDC sistemine dâhil olmayı seçmiş bireyler için prim bildirim yükümlülüğü 1995 öncesi beş yıllık çalışmayı da içerecek şekilde 15 yıldır. 1 Ocak 1996 tarihinden sonra ilk defa sigortalı olmuş bireyler için çeşitli durumlarda emeklilik yaşı 70’e çıkabilmektedir (ISSA, 2018: 191). Kendi hesabına çalışanların emekli olabilmeleri için faaliyetlerini sonlandırmış olma

gerekliliği bulunmamaktadır. Sigortalıların eski sistem, karma sistem veya yalnızca NDC kapsamında emekliliğe hak kazanmış olmalarına bağlı olarak aylık tutarları değişmektedir.

Malullük aylığına hak kazanabilmek için sigortalıların %100 oranında, sürekli işgöremez duruma gelmesi ve en az beş yıl prim ödemiş olması gerekmektedir. Beş yılın hesabında işgöremezliğin meydana geldiği tarihten önceki beş yılın üçünde sigortalı olma zorunluluğu da mevcuttur. Sigortalıların faaliyetlerini sonlandırmış olması gerekmektedir. Malulen emekli olmaya hak kazanan sigortalı aynı zamanda iş kazası kaynaklı ödenek de almakta ise malullük aylığı aradaki fark kadar ödenmektedir. Hem yaşlılık hem de malullük riskleri karşısında, gelir testine dayalı çeşitli sosyal yardım programları da bulunmaktadır.

Geride kalanların ölüm aylığı alabilmesi için vefat eden sigortalının yaşlılık/ malullük aylığı alıyor olması ya da vefat öncesi son beş yılda 156 hafta ve toplamda en az 260 hafta; çalışıyorsa en az 780 hafta prim ödemiş olması gerekmektedir. 2018 yılı itibarıyla asgari ölüm aylığı 6.596, 46 Eurodur (ISSA, 2018: 193). Ölüm aylığına hak kazanma koşullarına sahip olmamakla birlikte, geride kalanlar -vefat eden sigortalının son beş yılda en az bir yıl prim ödeme geçmişi varsa- ölüm yardımı alabilmektedir.