• Sonuç bulunamadı

2.6. Danimarka

2.6.1. Danimarka’da Kendi Hesabına Çalışanlara Yönelik Sosyal Güvenlik

Faaliyet alanlarına dair farklılıklara rağmen, kendi hesabına çalışanlar ve atipik işlerde istihdam edilenler için sosyal güvenlik sistemi Danimarka’da diğer Avrupa ülkelerine nazaran iyi durumda kabul edilmektedir (European Commission, 2017c: 4). Genel olarak, her iki grup da özellikle ayni faydalar sözkonusu olduğunda standart işlerde bağımlı çalışanlarla aynı sosyal koruma düzeyine sahiptir. Tıbbi bakım, sosyal hizmetler, aile hizmetleri, çocuk bakımı, uzun dönemli bakım, eğitim programları ve aktif işgücü piyasası politikalarına erişim her grup için de aynı şekilde sürdürülmektedir. Bununla beraber, ödeneklere hak kazanma koşulları daha karmaşıktır. Oysa katkı karşılığı olmayan (evrensel tasarlanan) programlarda, kendi hesabına çalışan ve standart- dışı iş ilişkisine sahip bireyler diğer vatandaşlarla aynı sosyal korumadan yararlanmaktadırlar (European Commission, 2017c: 4).

Katkı karşılığı programlar söz konusu olduğunda, kendi hesabına çalışanlar ücretli çalışanlarla aynı sosyal koruma düzeyine sahip değillerdir. Bu programlar işsizlik sigortasını, hastalık sigortasını (isteğe bağlı kısım için) ve iş kazası sigortasını içermektedir. Bununla beraber, standart işlerde istihdam edilen işçiler için uygulanan programlara kendi hesabına çalışanların katılımı için özel olanaklar da sözkonusu olabilmektedir. Kendi hesabına çalışanlar sistem külfetli olsa da, isteğe bağlı olarak işsizlik sigortasına dâhil olabilmektedirler. Kendi hesabına çalışanlar hastalık faydalarının kapsamı içindedir ve eğer mevcut bulunan iki haftalık bekleme süresini ortadan kaldırmak isterlerse görece ucuz devlet sigortasına katılabilmektedirler (ISSA, 2018: 96). Kendi hesabına çalışanlar ayrıca analık, babalık ve aile izinlerinden yararlanabilmektedir. Ancak kamu faydalarına ilave olan mesleki tamamlayıcı faydaların kapsamında değillerdir (European Commission, 2017c: 4).

Kendi hesabına çalışanlarda sosyal korumaya ilişkin temel sorunlar, yaşlılık dönemleri için yetersiz tasarruf yapma durumları ve işsizlik sigortası sisteminin külfetidir (European Commission, 2017c: 4).

Kendi hesabına çalışanlara ilişkin işsizlik sigortasının yönetimi karmaşıklıklar barındırmaktadır ve bürokratik işlemlerin fazlalığı ve keyfi kararlar dolayısıyla eleştirilmektedir. Program, 2017’de başlayan reform sürecinde, özel bir komisyonun önerileri ışığında yeniden şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Süreci yöneten Komisyon, kendi hesabına çalışanlar için bürokratik işlemleri basitleştirmek ve istenen belgelerin sayısını azaltmak ihtiyacını saptamıştır. Böylelikle daha iyi, daha şeffaf ve daha az keyfi bir sistemin oluşturulacağı ve girişimciler için daha iyi bir gelir sigortasının kurulacağı varsayılmaktadır. Örneğin İşsizlik Sigortası Komisyonu tarafından dikkate alınan önerilerden biri, firmaların mevsimsel değişiklik gibi ekonomik sebeplerle geçici olarak kapatılabilmesine izin verilmesi ve olanaklar arttığında yeniden açılabilmesi olmuştur. Ancak böylesi öneriler, kendi hesabına çalışanların, bağımsız yüklenicilerin (freelancer) ve yevmiyeli işçilerin reformun dışında bırakılmasıyla gerçekleşmemiştir (European Commission, 2017c: 7).

Sigortalının katkıları isteğe bağlı işsizlik sigortası programının finansmanını oluşturmaktadır. Kendi hesabına çalışanlar bu programa katılıp katılmayacaklarına kendileri karar vermektedir ve katıldıkları takdirde, ödedikleri katkı sigortalı işçiler tarafından ödenen katkılardan farklılaşmamaktadır (European Commission, 2017c: 8).

Danimarka işsizlik sigortası sistemi isteğe bağlı üyelik yoluyla Ghent sistemine3

uymaktadır ve devlet işsizliğe ilişkin yalnızca olağandışı riskleri finanse etmektedir. Bağımlı çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar, en az 18 ay mesleki eğitim programı katılımcısı olanlar, merkezi veya yerel yönetim görevlileri, askeri personel bu sisteme katılmakta serbesttirler (ISSA, 2018: 98). Bununla beraber, kendi hesabına çalışanlar için özel kurallar mevcuttur (European Commission, 2017c: 10).

İşsizlik sigortası bağlamında bireyin kendi hesabına çalışan olduğuna karar verilebilmesi için, ilk gerekli durum kendi hesabına çalışmanın tanımının değerlendirilmesidir. İşsizlik sigortası düzenlemesinde yer alan tanım, kendi hesabına çalışmanın farklı türlerini tanımlayan vergi düzenlemesinden ayrışmaktadır (European

3 Ghent sistemi özellikle Danimarka, Finlandiya, İsveç ve İzlanda gibi İskandinav ülkelerinde

Commission, 2017c: 10). Eğer bir üye kendi hesabına çalışan olma kıstasını yerine getiriyorsa, ikinci soru kendi hesabına çalışmanın ana faaliyeti olup olmadığıdır. Ana faaliyet, üyenin zamanının en büyük bölümünü kaplayan istihdam ilişkisidir ve ana gelir kaynağının ne olduğu önem arz etmektedir (European Commission, 2017c: 11). Elverişli olabilmek için, üye kendi hesabına çalışmanın bittiğini ve şirketin kapandığını belgelendirmelidir. Zira kendi hesabına çalışan faaliyetini tamamen sonlandırmazsa ilaveten işsizlik faydası almasının rekabeti zedeleyeceği ve bu durumun AB kurallarının ihlali anlamına geldiği vurgulanmaktadır (European Commission, 2017c: 11).

Kendi hesabına çalışan, işsizlik sigortası fonuna katkı (aylık brüt kazancın %8’i) ve üyelik aidatı ödemelidir. Aidat farklı işsizlik sigortası fonları arasında değişmektedir (ISSA, 2018: 98). İşsizlik sigortasının hesaplanması, önceki 12 aylık dönemin gelirine dayandırılmaktadır. Kimileri bunu adaletsiz görmektedir zira kendi hesabına çalışanların gelirleri şirketin kapanma döneminde hâlihazırda düşme eğilimindedir (European Commission, 2017c: 11).

İşsiz kalınan sürelerde yapılan ödemeler iki ayrı kaynak üzerinden gerçekleştirilmektedir. İşsizlik sigortası, sigorta temelli bir kaynaktır ve işsizlik faydası sağlayan kuruluşlara (sendikalardan bağımsız) üyelik gerektirmektedir. İkincisi ise Temel Sosyal Yardım’dır ve yerel belediyeler aracılığıyla sigortalı olmayanlara verilmektedir. Temel Sosyal Yardım kendisine bakamayan işsiz bireylere, aile üyeleri tarafından güvence desteği alamayanlara ve başka faydalar elde etmeye hak kazanamayanlara verilmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 35).

Tam zamanlı İşsizlik Sigortası faydalarına hak kazanabilmek adına, birey son üç yıl içerisinde elde ettiği gelir seviyesini (2020 yılı için 233.376 Danimarka Kronu) bildirmek durumundadır. Hem bağımlı hem de kendi hesabına çalışan olarak çalışılan bütün saatler, işsizlikte elde edilebilecek faydalara hak kazanabilme açısından birlikte değerlendirilmektedir. Kendi hesabına çalışan olarak tamamlayıcı ikincil çalışma eğer söz konusuysa değerlendirmeye alınabilmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 34).

İşsizlik Sigortası faydalarına hak kazandıktan sonra, bireyin geçmiş geliri temel alınarak saatlik ödenek tutarı belirlenmektedir. Kayıtlı her bir gelir türü, fayda oranlarının hesaplanmasında birlikte değerlendirilmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 34).

2.6.1.1. Kısa Vadeli Sigorta Kolları Bakımından

Genel vergilerden karşılanan hastalık faydalarına erişim için temel koşul, bireyin Danimarka’da ikamet etmesi ve gelir vergisi ödemesidir. Kendi hesabına çalışanlar ve aileleri hastalık veya engellilik dolayısıyla çalışamadıklarında, belediyelerden de hastalık faydaları talep edebilmektedirler. Ancak bazı özel kurallar vardır. Hak kazanma koşulları işçiler için olandan daha katıdır ve kendi hesabına çalışan birey tamamlayıcı sigorta kapsamında olsa dahi iki hafta bekleme süresi mevcuttur. Ayrıca iki haftalık sürenin sonrasında belediyeden hastalık ödeneği almaya hak kazanabilmektedirler. Belediyeden hastalık dolayısıyla ödenek alabilmek için, son 12 ay içerisinde en azından 6 ay kendi hesabına faaliyet yürütmüş olmak ve haftada en az 18,5 saat (normal çalışma haftasının en az yarısı) çalışmış olmak gerekmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 37). Kendi olanaklarıyla iki haftayı finanse etmek yerine, birinci veya üçüncü günden başlamak üzere ödenek alabilmeleri için isteğe bağlı ve özel sigorta yaptırabilmektedirler (Munkholm ve Schjøler, 2020: 37).

Hastalık ödeneğini elde edebilmek için birey, hastalık öncesindeki son 12 ay içinde en az 6 ay, asgari olarak haftalık 18,5 saat kendi hesabına çalışmış olmalıdır. Eğer birey, 6 aydan daha az çalışmış ise, işçi olarak çalıştığı diğer dönemler de hesaba katılmaktadır (MISSOC, 2020d: 6). Kendi hesabına çalışanlar da aynı işçiler gibi, hastalık faydalarına hak kazanabilmek için hastalığın ilk iki haftasında bekleme dönemi geçirmektedirler (European Commission, 2017c: 8). Birey tekrar çalışmaya başladığında faydalanma dönemi sona ermektedir. Kendi hesabına çalışanlara uygulanan hastalık faydalarının temel kuralı olarak, dokuz aylık dönem içinde 22 haftalık ödenek gösterilebilir. Yararlanma döneminin uzatılıp uzatılmayacağına belediye karar vermektedir (European Commission, 2017c: 9).

Sigortalı olabilmek için kendi hesabına çalışan, bekleme süresinin uzunluğuna ve seçilen fayda düzeyine göre yıllık 238 € ile 551 € arasında bir sigorta ücreti ödemelidir (European Commission, 2017c: 9).

Hastalıkta işgöremezlik ödeneği elde etme hakkı ücretli istihdamdakiler ve kendi hesabına çalışan bireyler için farklılıklar barındırmaktadır. Hastalık İzni Faydaları Kanununun 30. maddesine göre, hastalık izni esnasında ödenek almaya hak kazanamayan işçi, hastalığa dayalı izninin ilk 30 günü için ödeneğini işvereninden

almaktadır. Ancak işçinin hastalık öncesindeki son 8 haftasında ilgili işverenin yanında çalışmış olması ve ilgili 8 haftada asgari olarak toplam 74 saat çalışmış olması gerekmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 36). İşçiler toplu sözleşmelerdeki kanuni hükümler gereği hastalık izni esnasında ödenek alma hakkına sahiptir. Bu durum söz konusu olduğunda, işçi izni sırasında normal ücretini almaya hak kazanır. İşveren ise, maliyetlerin azalması açısından iznin ilk 30 günü sonrasında belediyeden işçisi adına hastalık ödeneği alacaktır (Munkholm ve Schjøler, 2020: 36). Hemen belirtelim ki hastalık izninin ilk 30 günü sonrasında, izin esnasında ödenek almaya hak kazanamamış işçi yerel belediye üzerinden hastalık izni ödeneği de alabilmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 36). Bağımlı çalışanlar için bu kadar detaylı tasarlanan hastalık ödeneği sistemi, kendi hesabına çalışanlar söz konusu olduğunda daha az cömert bir hüviyete sahip olmaktadır. Nitekim kendi hesabına çalışanlar, hastalık dolayısıyla faaliyetlerine ara verdikleri ilk iki haftayı yalnızca kendi olanaklarıyla finanse edebilmektedirler.

Ebeveyn izni faydalarından hem bağımlı hem de kendi hesabına çalışanlar aynı düzeyde yararlanabilmektedir. Ancak işçilerin ödeneğe hak kazanma koşullarını yerine getirmesi daha kolay olabilmektedir. Zira işçilerin son 13 haftalık dönem içerisinde en az 120 saat çalışmış olması yeterlidir. Kendi hesabına çalışan kişi ise, eğer son 12 ayda en az 6 ay faaliyet yürüttüyse ve en azından normal haftalık çalışma saatlerinin yarısı kadar çalışmışsa aile faydalarından yararlanabilmektedir. Eğer kendi hesabına faaliyet süresi 6 aydan azsa aynı dönemde işçi olarak çalıştığı dönemler de hesaba katılabilmektedir (Munkholm ve Schjøler, 2020: 39). Fayda oranının hesabı izne ayrılmadan önce beyan edilen gelir seviyesine bağlıdır. Kendi hesabına çalışanlar için oran kendi hesabına çalışan olarak kazanılan yıllık gelir üzerinden hesaplanmaktadır. İlgili Kanun her iki gruptaki çalışanlara sağlanabilecek faydaların azami düzeyini belirlemiştir. 2019 yılı itibarıyla azami düzey haftalık 4.355 Danimarka Kronudur (Munkholm ve Schjøler, 2020: 41- 42).

2.6.1.2. Uzun Vadeli Sigorta Kolları Bakımından

Malullük aylıkları genel sistem içerisindedir ve genel vergilerle finanse edilmektedir. Yaşlılık ve ölüm aylığı konusunda ise Danimarka üç basamaklı bir sisteme sahiptir. İlk basamak aylıklar evrensel yaşlılık aylığından ve tamamlayıcı işgücü piyasası aylığından oluşmaktadır. Evrensel, sabit oranlı, kısmen gelir testine dayanan ulusal yaşlılık aylığının büyüklüğü, Danimarka’da ikamet edilen yıl sayısı ile

bağlantılıdır. Aylık temel bir tutar ve diğer emeklilik gelirlerini hesaba katan bir gelir testi aracılığıyla tamamlayıcı tutardan oluşmaktadır. Kendi hesabına çalışanlar herkes ile aynı şekilde bu aylığa erişmektedir. Bu aylık genel vergilerden finanse edilmektedir ve herhangi bir katkı gerektirmemektedir (European Commission, 2017c: 9). Danimarka’da ikamet eden ve 15 ilâ emeklilik yaşı arasında çalışma hayatının önemli bölümünü Danimarka’da geçiren herkese bu aylık bağlanabilmektedir. Tam aylığa hak kazanma önemli bir zaman süresince Danimarka’da kalıcı ikameti gerektirmektedir. Kamusal emekli aylığı programı 65 yaşından başlayarak emekliliğe karar vermiş bütün vatandaşlar için yeterli bir asgari yaşam standardını korumak adına tasarlanmıştır. Emeklilik programı hem işçilere hem de kendi hesabına çalışanlara aynı şekilde uygulanmaktadır ve gelir düzeyleriyle ilişkili değildir. Kamusal emekli aylığı programı sabit oranlı fayda düzeyinin yanında, medeni durumu ve kamusal emekli aylığı almaktayken mevcut bulunan hane gelirini de hesaba katarak tamamlanmaktadır. Aylık oranı aylık almaktayken herhangi bir faaliyet dolayısıyla gelir elde edildiği takdirde azaltılmaktadır (Munkholm ve Schjøler, 2020: 42- 43).

İkinci basamak emeklilik toplu sözleşmelerle kararlaştırılmış mesleki emeklilik aylıklarından oluşmaktadır. Bu hususta kendi hesabına çalışanları da kapsam altına alan bir program sözkonusu değildir (European Commission, 2017c: 10). Üçüncü basamakta ise bireysel tasarruf programlarından oluşan ve vergi indirimlerinden faydalanan özel emeklilik programları vardır. Kendi hesabına çalışanlar da diğer bireylerle aynı katkıları yapma seçeneğine sahiptir (European Commission, 2017c: 10).