• Sonuç bulunamadı

3.6. Primli Rejim Çerçevesinde Sağlanan Edimler Yönünden Değerlendirme ve Sorun

3.6.4. Esnaf Ahilik Sandığı

Kendi hesabına bağımsız çalışanlar birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Türkiye'de de zorunlu işsizlik sigortası kapsamına dâhil edilmemişlerdir. Bu hususta kendi hesabına çalışanlar açısından ilgili sigorta kolunun işlevsel olmadığı düşüncesi, özel sigortacılık düzenlemeleri kapsamında kendi tercihleriyle baş başa bırakılmalarına yol açabilmektedir. Nitekim ücretli çalışanların işsizlik sigortasından yararlanabilmeleri için birinci koşul sigortalıların kendi irade, kusur veya rızaları dışında işsiz kalmış olmalarıdır. Dolayısıyla bu sigorta kolundan yararlanma, esas itibarıyla bağımlı çalışma ilişkisi düşünülerek kurgulanmış denilebilir. Ancak statüsü fark etmeksizin, işsizlik

sigortasına hak kazanma koşullarını yerine getiremeyen vatandaşlar için birçok ülkede primsiz faaliyet gösteren işsizlik yardımları devreye girmekteyken Türkiye’de böylesi evrensel bir sistemin mevcut olmadığını da vurgulamak gerekir.

İşsizlik olgusunun ilk defa iş hayatına atılma, çalışırken işsiz kalma veya daha iyi bir iş arama adına çalıştığı işten ayrılma vd. gerekçelerle ücretli istihdamla bağdaştırılması yaygın bir kanaati yansıtmaktadır. Oysa bağımsız çalışanlar dikkate alındığında da işyerinin kapanması, iflas etme, ekonomik kriz vd. olağanüstü koşullara

bağlı olarak talebin aşırı düşüşü gibi nedenlerle işsiz kalma riskinin yaşanabileceği ifade edilmelidir.

2012 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada, Türkiye’de işsizlik sigortasına benzer şekilde, esnaflara yönelik olarak iflas sigortasının kurulması halinde finansman durumuna ilişkin varsayımlar değerlendirilmiştir (Baydar, 2012: 56- 57). Kurulacak Fon sisteminin gelir ve gider dengesi hakkında 2012- 2031 yılları için kestirimlerde bulunulmuştur. Anılan tarih aralığında krizli yılların da olacağı varsayımın dışında bırakılmayarak, iflas ödeneği tutarı ortalama kazancın % 40’ı ve prim oranı % 4 olarak dikkate alınarak hesaplamalar yapılmıştır. Yazar, projeksiyon dönemi boyunca sistemin açık vermeksizin devam edebileceğini öne sürmektedir (Baydar, 2012: 59). Böylelikle biriken fonların, iflas oranlarının yüksek olduğu bağımsız çalışan gruplarına yönelik mesleki eğitime vd. harcanarak, istihdamın daha kaliteli hale gelmesi, dolayısıyla verimliliğin artması yönünde de kullanılabileceğini vurgulamaktadır (Baydar, 2012: 60).

2020 yılının ilk çeyreği sonrasında tüm dünyayı etkileyen küresel salgın dalgasının, modern dönemde eşi benzerine rastlanmayacak ölçüde doğurduğu ve doğuracağı olumsuz sonuçlar işgücü piyasasını da dönüştürmektedir. Bu durum bilhassa bağımsız çalışan bireylerin sosyal güvenlik ve geçim açısından kırılganlıklarını artırabilmekte; olağanüstü sağlık tedbirleriyle gelir getirici faaliyetin sağladığı

ekonomik güvenceyi kaybetmeme ikileminde gerilim yükselebilmektedir.

8 Mart 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6824 sayılı Torba Kanunda ücretli çalışanlar için uygulanan işsizlik sigortasına benzer bir biçimde bağımsız çalışanlar için "Ahilik Sandığı Sigortası" uygulaması getirilmektedir. Nitekim Kanunun genel gerekçesinde "sigortalıların ekonomik olarak zor duruma düşmeleri nedeniyle işyerini kapatmaları veya iflas etmeleri durumunda oluşacak gelir kayıplarını telafi etmek üzere Esnaf Ahilik Sandığı kurulmasının amaçlandığı" ifade edilmektedir (Durusoy Öztepe ve Akbaş, 2018: 80). Sandığın İŞKUR Yönetim Kurulu kararları doğrultusunda yönetilmesine ve kurulacak fon sisteminin İşsizlik Sigortası Fonu ile benzer bir yapıda olmasına karar verilmiştir.

Bu Sandık için bağımsız çalışan sigortalılar adına, prime esas kazanç aralıkları dâhilinde (üst sınır alt sınırın iki katı olacak şekilde) ve beyana dayalı olarak %2'si

kendileri, %1'i devlet tarafından karşılanmak üzere %3'lük zorunlu bir prim kesintisi yapılması kararlaştırılmıştır. Ancak 4/ I- b kapsamında sigortalılıkları mevcut olan isteğe bağlı sigortalılar, jokeyler, antrenörler, muhtarlar ve tarımsal faaliyette bulunanlar Sandık kapsamı dışında bırakılmışlardır. Sigorta kapsamında bağımsız çalışanlara Ahilik ödeneğinin, İŞKUR'un kurs ve meslek eğitimlerinden yararlanmanın ve sigorta primi ödeme desteğinin sağlanması mümkün hale gelmektedir.

Ahilik ödeneği, işsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarına benzer bir düzenlemeyle oluşturulmuştur. Buna göre, sigortalılık ilişkisini sonlandırmadan önceki üç yılda sigortalıların 600 ilâ 1080 gün faaliyetini sürdürmüş ve prim ödemiş olmasına binaen verilecek ödenek süresi de 180 gün ilâ 300 gün arasında değişecektir. Verilecek ödenek brüt asgari ücretin %80'ini aşmayacak şekilde, kendi hesabına bağımsız çalışanın ödediği sigorta matrahına (son dört ay üzerinden, aylık ortalama kazancın %40’ı) göre değişiklik gösterecektir. İflas başvurusunda bulunmuş veya işyerini kapatmış olanlar, bu tarihi müteakip 30 gün içerisinde İŞKUR'a başvuranlar ve başvuru tarihinde sigorta primi borcu bulunmayan bağımsız çalışanlar ödenek almaya hak kazanabileceklerdir.

2018 yılı Ocak ayı itibarıyla uygulamaya konması beklenen bu fon, kendi hesabına çalışanların ekonomik zorluk ve prim ödeme konusunda yaşadıkları sıkıntılar da dikkate alınarak sürekli ertelenmektedir. Nitekim 25.03.2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanunun 17. maddesi ile Esnaf Ahilik Sandığı’na ilişkin hükümlerin 01.01.2021 tarihine kadar uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Hemen belirtelim ki, bu tezin hazırlanması esnasındaEsnaf Ahilik Sandığı uygulamasının yürürlük tarihinin COVID- 19 salgınının olumsuz etkileri nedeniyle 1 Ocak 2021'den 31 Aralık 2023 tarihine ertelenmesi de gündemdedir.

2017 yılından bu yana sürekli ertelemelerin yaşanmış olması, Esnaf Ahilik Sandığı’nın yürürlüğe konmamasına ve olası etkinliğinin küresel salgın başta olmak üzere hiçbir dönemde sınanamamasına yol açmıştır. COVID- 19 dönemi

öncesinde konuya ilişkin tartışmalar, bilhassa sosyal sigorta prim yükünün artacağı endişesinin şekillendirdiği bir eksende sürmekteydi. Küçük esnaf olarak nitelendirilen sigortalılar açısından sosyal sigorta prim yüklerinin aylık kazanç içerisinde tuttuğu payla birlikte düşünüldüğünde, bu kimselerin işsizlik riskiyle karşı karşıya kaldıklarında giderlerinin (ya da zararlarının) tazmininde etkisi belirsiz bir sistem için ilave pay

ayırmaya soğuk bakmalarına yol açmaktaydı. Ancak 2020 yılı içerisinde, yine aynı gruba dâhil sigortalılar arasında “kepenk kapatma” ve işsiz kalma riskinin böylesi yükseldiği bir anda Ahilik Sandığı Sigortası’nın yürürlükte olmasının avantajları söz konusu olabilecekti. Nitekim geriye dönük üç yıl prim ödemesi bulunan esnaf,

sanatkâr ve şirket ortaklarının Ahilik ödeneği almaya hak kazanmış olduğu bir durum, dönem itibarıyla sigortalıların -devletin de desteğiyle- ekonomik koşullarında bir iyileştirme yaratabilecekti. Oysa verili durumda faaliyetine son

vermek durumunda kalan sigortalılar için kısa süreli satınalma gücü düşüşlerinin etkisini hafifletici bir mekanizma nadiren bulunmaktadır. Zira rutinini bedensel

emeğine bağlı aylık kazancıyla oluşturan küçük esnaf ve sanatkârlar açısından tasarruf olanakları zorunlu olmadığı müddetçe kısıtlı kalmaktadır.

Esnaf Ahilik Sandığı’nın ertelemeler dolayısıyla hayata geçmeyen ödenek desteğini bir örnek üzerinden anlatmak yararlı olacaktır. 1 Ocak 2021 tarihinde faaliyetini sonlandırmış ve işsiz kalmış 4/ I- b kapsamında sigortalı olan Salih Bey, Esnaf Ahilik Sandığı uygulaması 2018 yılında başlamış olsaydı ne kadar prim ödemiş olurdu ve ne kadar süreliğine ödeneğe hak kazanabilirdi, hipotetik olarak açıklayabilmek adına Tablo 20 ve Tablo 21’de hesaplanmıştır.

Tablo 20. Esnaf Ahilik Sandığının Sigortalılara Üç Yıllık Maliyet Varsayımı

Tarih Aralığı

Prime Esas Kazanca Göre Yıllık Prim Maliyeti Asgari Ücret Üzerinden İki Katı Üzerinden Asgari Ücretin Sigortalı

Primi

Devlet

Katkısı Toplam Sigortalı Primi

Devlet Katkısı Toplam 01.01.2018- 31.12.2018 486, 96 TL 243, 48 TL 730, 44 TL 973, 92 TL 486, 96 TL 1.460,88 TL 01.01.2019- 31.12.2019 613, 92 TL 306, 96 TL 920, 88 TL 1.227, 84 TL 613, 92 TL 1.841,76 TL 01.01.2020- 31.12.2020 706, 32 TL 353, 16 TL 1.059, 48 TL 1.412, 64 TL 706, 32 TL 2.118, 96 TL Toplam 2.710,8 TL 5.421,6 TL

Not: Anılan tarih aralıkları için Esnaf Ahilik Sandığı kapsamında değerlendirmeye her bir yılın prime

esas kazanç alt sınırı ve sınırın iki katı alınmıştır. Prim tutarlarının belirlenmesinde temel alınan brüt asgari ücret 2018 yılı için 2.029 TL; 2019 yılı için 2.558 TL; 2020 yılı için 2.943 TL’dir. Hesaplamanın basitleştirilmesi açısından esnaf sigortalının beyan ettiği prime esas kazanç tutarının üç yıllık süre içerisinde değişmediği varsayılmıştır. Tablodaki örneğin 1.080 gün prim ödemiş olduğu kabul edilmektedir.

Tablo 20’ye göre Salih Bey, Esnaf Ahilik Sandığı yürürlüğe girmiş olsaydı asgari olarak 36 ayda, 1080 gün için prim ödediği varsayımıyla, 1.807, 2 Türk Lirası ilave prim ödemesi yapmış olacak ve 903,6 Türk Lirası da devlet Salih Bey adına

sisteme katkı koyacaktı. Düzenlemede belirtilen azami tutardan prim ödemesi olsaydı, Salih Bey 3.614,4 TL Türk Lirası prim ödeyecek, devletin katkısı ise 1.807,2 Türk Lirası olacaktı. Nihayetinde Salih Bey adına, Esnaf Ahilik Sandığı Fonu’na asgari 2.710, 8 Türk Lirası, azami 5.421,6 Türk Lirası yatırılacaktı19. Hemen belirtelim ki

hesaplanan bu tutarlar her bir yıl için ayrı ayrı brüt asgari ücret üzerinden hesaplamaların toplamını ifade etmektedir.

1 Ocak 2021 tarihi itibarıyla işsiz kaldığı varsayılan Salih Bey için anılan 36 ayda prim ödemiş olduğu gün sayılarının değişimine göre Ahilik Ödeneği’nden işsiz kaldığı 2021 yılı itibarıyla alabileceği ödenek tutarı ve ödeneğin süresi Tablo 21’de belirtilmektedir. Buna göre iflas, işyerini kapatmak durumunda kalma vd. durumlar çerçevesinde işsiz kalan Salih Bey, 6 ilâ 10 ay; 8.586 Türk Lirası ilâ 28.620 Türk Lirası arasında ödenek almaya hak kazanabilecekti.

Tablo 21. Esnaf Ahilik Sandığı Yürürlükte Olsaydı 2021 Yılında İşsiz Kalan Esnafın

Alabileceği Asgari ve Azami Ödenek Tutarları

Prim Ödeme Gün

Sayısı Ödenek Alınabilecek Süre

Toplam Asgari Ödenek Tutarı Toplam Azami Ödenek Tutarı 600 Gün 6 Ay 8.586 TL 17.172 TL 900 Gün 8 Ay 11.448 TL 22.896 TL 1080 Gün 10 Ay 14.310 TL 28.620 TL

Not: Toplam tutarlar 6, 8 ve 10 ay için hesaplanan ödenek miktarını ifade etmektedir. Sigortalının işsiz

kalmadan önceki son dört ayında elde ettiği ortalama aylık kazanç brüt asgari ücret veya iki katı; prim ödeme gün sayısı 120 gün olarak dikkate alınmıştır. 2021 yılı için belirlenen aylık brüt asgari ücret 3.577,5 Türk Lirasıdır.

Esnaf Ahilik Sandığı’nın uygulanması konusunda yinelenen ertelemeleri olumlu bulduğunu açıklayan TESK, başlangıçta bu sigorta kolu için hükümete önerilerinin aylık brüt asgari ücret üzerinden %2 devlet katkısı, %1 sigortalı prim ödemesi şeklinde olduğunu ifade etmektedir. TESK Başkanı Bendevi Palandöken, önerilerinin sigortalılara işsizlik ödeneği bağlanmasından ziyade, sandıkta birikecek tutarla esnaf sigortalılara emeklilik ikramiyesi ödemesi gerçekleştirilmesi olduğunu beyan etmektedir (TESK, 2020).

Hemen belirtelim ki Esnaf Ahilik Sandığı’nın kıdem tazminatı veya emeklilik ikramiyesi formunda bir hüviyete sahip olması hem sigortacılık tekniğine, hem de evrensel ölçüde tehlikeler itibarıyla sosyal güvenliğin

19 Prim ödeme gün sayısı 1080 günün altına düştüğü takdirde geçmiş üç yılda Salih Bey

tarafından sisteme yapılan prim katkısının Tablo 18’e kıyasla daha az gerçekleşmiş olacağını dikkate almak gerekir.

kapsamının genişletilmesine aykırı bir tutum olacaktır. Nitekim 4/ I- b kapsamında

sigortalılık içeren kesintisiz bir kariyer olasılığı mevcut durumu yansıtmamaktadır. TESK’in önerisinin gerçekleşmiş olduğu takdirde, sigortalıların sisteme yaptıkları ödemenin karşılığında hak kazanabildikleri edim nadiren emekli ikramiyesi olarak nitelendirilebilecektir.

Son olarak, bu sigorta kolunun zorunlu karakterinin, toplumsal memnuniyetsizliğin yanında ekonomiye uzun dönemli ilave bir fonun oluşturulması amacını gerçekleştirmenin işlevsel bir aracı konuma dönebileceğini vurgulamak gerekir. Ancak Türkiye söz konusu olduğunda geçmiş/ mevcut fon deneyimlerinin

kamuoyunu tatminden uzak ve amacı dışında kullanımının en çok somutlaştığı alan olan İşsizlik Sigortası Fonu, sigortalıların Esnaf Ahilik Sandığı Fonu hakkında kuşkulu yaklaşımının sebeplerinden biri olarak gösterilebilir.

İzleyen bölümde Denizli ilinde gerçekleştirilmiş alan araştırması sunulmakta ve bu araştırmanın bulguları yorumlanmaktadır. Bu bulgulardan yola çıkılarak, Türkiye’de tarım sektörü dışında kendi hesabına çalışan bireylerin sosyal güvenliği üçüncü bölümde dikkate alınan sorun başlıkları çerçevesinde irdelenmektedir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KENDİ HESABINA BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARA İLİŞKİN ALAN ARAŞTIRMASI

Çalışmanın alan araştırması bölümü, araştırma sorularının belirtilmesinden, Denizli ilinde Aralık 2019- Temmuz 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilen alan araştırmasının yönteminin sunulmasından ve nihayetinde araştırma bulgularının yorumlanmasından oluşmaktadır.

4.1. Araştırmanın İçeriği ve Soruları

Çalışmanın ilk üç bölümünde kendi hesabına faaliyet yürütmenin karakteristik özellikleri ve kendi hesabına çalışanların sosyal güvenliği literatür ışığında değerlendirilmiş; kapsam, finansman ve sağlanan edimler yönünden hem farklı refah rejimlerini haiz seçilmiş ülkelerin hem de Türkiye’nin durumu analiz edilmiştir. Devamında, tarım sektörü dışında faaliyet yürüten esnaf, sanatkâr, serbest meslek sahibi ve işveren kategorileri arasında geçirimli bir yapıya sahip olan kendi hesabına/ bağımsız çalışan grubunun sosyoekonomik açıdan durumları Türkiye sosyal güvenlik sistemi ile ilişkisi içerisinde değerlendirilmiştir. Bu bakımdan özellikle üçüncü bölümde kapsam, finansman ve primli rejimler çerçevesinde sağlanan edimler yönünden sorun alanları vurgulanmıştır.

Kendi hesabına çalışma biçimlerinin çok parçalılığı, toplum içerisinde yeni oluşan ihtiyaçlar veya olanaklar çerçevesinde, özellikle de hizmetler sektöründeki dinamik hali; teknolojik dönüşümlerin ve iletişim kanallarındaki tabana yayılmanın hem nedeni hem de sonucudur. Ancak sosyal güvenlik kapsamı, bu geniş alan üzerinde hala sınırlılıklar barındıran ve üreten, yeni uyarlamalarla karşılık oluşturmadığı takdirde sosyal korumayı, bilhassa hastalık ve yaşlılıkta gelir güvencesini sağlamakta zorlanacak olan bir izdüşümüne sahiptir. Nitekim Türkiye açısından da, norm ve standart birliği sağlama amacının taşıdığı kısıtlar, kendi hesabına faaliyet yürütmenin özünü oluşturan “bizzat kendisinin işvereni olma” teziyle birbirini kesmektedir. Özellikle ekonomik durumun bireysel öncelikleri belirlediği; her bir sigortalı için kendine özgü hastalık, ameliyat, hastane, eczane, sosyal güvenlik kurumları vd. deneyimlerle sınanmanın önem arz ettiği toplumsal bir gruba dair çalışma yürütmenin bu hususları dikkate alması beklenecektir. Araştırmanın hipotezi çeşitli deneyimler, alışkanlıklar, yaptırımlar ve

kamu politikalarının birbiriyle etkileşimi çerçevesinde, kendi hesabına çalışanların ekonomik durumunun sosyal sigortalılık üzerinde temel belirleyici etken olduğudur. İfade edilenlere karşılık olarak kendi hesabına çalışanların sosyal sigorta kavramı ile ilişkisini ve bu ilişkinin belirleyenlerini çözümlemek, araştırmanın temel sorununu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, hem literatürün hem de araştırmacının paralel temaya sahip geçmişte gerçekleştirdiği çalışmalar ışığında, araştırma birtakım varsayımlara da sahiptir. Bunlardan birincisi, kendi hesabına çalışanların ‘öncelikli ve kısa vadede çözüm gerektiren’ olarak nitelendirdikleri ihtiyaçları için ‘bilinmeyen, tahayyül edilen veya uzun vadede nimetleri beklenebilecek’ durumları göz ardı edebildikleridir. İkincisi, sosyal güvenliğe, edimsel kurgulanmış kamusal sisteme dair bilgilendirme ağlarının zayıf olmasının kendi hesabına çalışanları alternatif güvence arayışlarına ve tasarruf- yatırım planlarına ittiğidir. Üçüncüsü, sosyal güvenlik sistemlerinden sağlanan edimler göz önüne alındığında, özellikle yaşlılık sigortasından sağlanan aylık düzeyinin düşüklüğünün, kendi hesabına çalışanları bağımlı çalışanlara kıyasla daha uzun sürelerde işgücü piyasasında aktif olmaya zorladığıdır. Son varsayım ise, yeni ortaklıklar oluşturarak işletme ölçeğini büyütmenin ve maliyet düşürme stratejileri geliştirmenin kendi hesabına çalışanların faaliyet kollarındaki çeşitliliğe rağmen ortak özelliklerinden biri olduğudur.

Bu varsayımlar göz önüne alınarak ve Türkiye’de tarım dışı kendi hesabına çalışanların sosyal güvenliğine dair oluşturulmak istenen modele veri ve gerekçeli dayanak sağlayabilme adına yürütülen çalışmada, aşağıda belirtilen sorulara yanıt bulmak arzulanmıştır:

1. Kendi hesabına çalışanların gözünde sosyal güvenliğin anlamını ve önemini ortaya çıkaran dinamikler nelerdir?

2. Kendi hesabına çalışma türüne dair çeşitli ekonomik, mali ve sosyal sorun alanlarının sosyal güvenliğe yaklaşım üzerindeki etkisi nedir?

3. Prim ödeme alışkanlıklarının temel belirleyicileri nelerdir?

4. Özel emeklilik programları sundukları katılım seçeneklerinin genişliği ve birtakım zorunlulukları barındırmaması düşüncesiyle kendi hesabına çalışanlar tarafından önemsenmekte midir?

5. Doğal afet, küresel salgın vd. toplumsal gündemler vuku bulduğunda sosyal güvenlik sistemine ilişkin güven ne ölçüde ve ne yönde değişim göstermektedir?

6. Kendi hesabına çalışanların emekliliğe ve emeklilikte gelir güvencesine atfettikleri önemi şekillendiren unsurlar nelerdir?

İzleyen bölümlerde, araştırmanın deseni ve yöntemi açıklanacak; ifade edilen soruların çizdiği çerçevede elde edilen alan araştırması bulguları analiz edilecektir.