• Sonuç bulunamadı

İslâmiyet’te Esas Olan Dayatmacılık Değil, Davettir

Elbette her insanın bir inancı, bir ideali ve bir hedefi olmalıdır ve bu yaşantısına saygı duyulmalıdır. Ama bu düşünce, inanç ve hedefe ulaşmadaki izlenen yol da diğer insanların yaşam hakkı ve özgürlüğünü kısıtlamamalıdır.

Kendi hayat tarzımızı karşımızdakine kabul ettirmek, onun da bizim inancımıza ve görüşlerimize sahip olmasını istiyorsak. Bunu karşımızdakini zorlamadan, kalbini kırmadan ve onun da görüşlerine, inançlarına saygı duyarak güzel bir dille anlatmalı, tüm canlılara faydalı örnek bir hayat sürerek yaşadığımız inancın ve ideallerimizin doğruluğunu kabul ettirmeye çalışmalıyız İyi bir Müslüman karşısındakini zorlamamalı, iyi davranışlarıyla o kişiye örnek olmalıdır. İnandığına göre yaşamayan, yaşamadığı bir inancı savunan bir kimse karşısındakini nasıl o temsil ettiği inancın doğruluğuna inandırabilir ki?

Bir röportaj videosu izlemiştim, sunucu bir Hıristiyan’ı İslamiyet’e davet ediyor.

Hıristiyan soruyor;

Sen Müslüman’ım diyorsun, namaz kılıyor musun?

Cevap: Hayır.

Oruç tutuyor musun?

Cevap: Hayır.

Zekât veriyor musun?

Cevap: Hayır.

Hacca gider misin?

Cevap: hayır.

Lafı gediğine koyuyor Hıristiyan. “Seninle benim ne farkım var ki? Neden hayatımı değiştireyim? Şunca zaman inandığım inancımdan vazgeçeyim?”

‘Laf ile peynir gemisi yürümez’ demiş atalarımız, ne kadar yerinde bir söz.

52

Gemiyi yürütmek için üzerimize düşen neyse onu yapmadan, dümeni doğru yöne çevirmeden, sadece rüzgârın insafına bırakılarak varılacak yere ulaşılamaz. Sen bunları yapmazsan sadece gemiye binmiş olursun ama gemi bir süre sonra batar, sende boğulup gidersin koca derya da.

Şanlı Ertuğrul Gazi, obasıyla Söğüt’e yerleştiğinde söğüt bir Rum kentidir.

Müslüman ahali ibadetlerini yapabilecekleri bir cami yapmasını isterler, ahali caminin kendi mahallelerine, Ertuğrul Gazi ise Rum mahallesine yapılmasını ister.

Ertuğrul Gazi’nin amacı kendileri ibadet ederken merak eden Rum’lara İslamiyet’i anlatmak ve mümkün olduğu kadar gayrimüslimi İslâm diniyle şereflendirmektir.

Sert istişarelerden sonra Ertuğrul Gazi, projesini toyda onaylatır ve hemen Rum mahallesinde 40 kişilik bir caminin yapımına başlanır.

Söğütte bulunan derenin Müslümanlara akan kısmına insanı öldürmeyen ama sindirim sistemini bozan bir zehir karıştıran Rumlar, Müslümanların bağırsaklarının ve midelerinin bozulmasına sebep olurlar. Rüyasından aldığı işaretle caminin, girişine bir su kuyusu açan Ertuğrul Gazi, suyu bulduğunda kimseye haber vermez, üç gün suyu kendisi daha sonrasında ise üç gün atına içirir, sağlıklı olduğuna emin olunca da ahaliye haber verir.

Bu arada yaşlı Rumların evlerine bizzat su taşır, zamanla başta caminin arazisini satın aldığı Rum ve ailesi olmak üzere 54 Rum Müslüman olur. Amaç hedefine

ulaşmıştır, caminin yeri konusunda Ertuğrul Gazi’ye muhalefet edenler bu sevaba en baştan ortak olmadıkları ve bu ince siyaseti anlama yeteneğini gösteremedikleri için çok müteessir olurlar.

Kızların yatılı okuduğu bir okulda öğrenim gören, İnançlı ve inancının gereği gibi yaşamaya çalışan bayan arkadaşlarımız vardı.

Okul müdürümüz bu arkadaşlarımıza, diğer bayanlara kesinlikle karışmamalarını, yaşantılarıyla örnek olmalarını, kendilerinin yaşantısına bakarak, kendi yaşantısına ve görüşlerine uygun olduğunu düşünen diğer arkadaşlarının zaten kendiliğinden yanlarına yanaşacaklarını, yanlarına geldiklerinde onlara istedikleri bilgileri vermelerini, herkesin kendi yaşantısından sorumlu olduğunu söyledi.

Bu davranış vesilesiyle bu yaşantıyı benimseyen birçok arkadaşları da onlar gibi yaşamaya başlamıştı.

Zorlamayla ve çeşitli rüşvetlerle inandırılan her şey, başka birilerinin zorlamasıyla ve daha çok rüşvetle tekrar kolayca değişebilir.

53

Yüce ALLAH (cc), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

‘De ki: ‘Ey kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.’’ (Kâfirûn, 1-6)

Buradaki ayetlerde de belirtildiği gibi, dinde zorlama yoktur ama davet haktır.

Her Müslüman davetle sorumludur, ama davet ederken yukarıda bahsi geçen

röportajdaki duruma düşmemek için dikkat etmeli, karşımızdakinin bizi yaşantımıza göre yargılayacağını ve sözlerimize önem vereceğini unutmamalıyız.

Söz, davranışlarda hayat bulur, değer kazanır ve karşımızdakinin de bizi ciddiye almasını sağlar.

Çocuklarımızın da küçük yaşlardan itibaren bizi örnek aldığını göz önünde

bulundurmalı, ibadetlerimizle ve iyi davranışlarımızla onları doğru yola yönlendirmeye çalışmalıyız.

54

İnsan Hüsnüzan’ dan Değil, Suizan’ dan Sorumlu Tutulur

Hüsnü zan, bir kişi hakkında iyi düşünceler beslemek demektir.

Suizan ise, bunun tam zıddı olup bir kişi hakkında kötü düşünceler beslemektir.

Bir kişi hakkında iyi düşünceler beslenildiğinde, o kişi hakkında yanılmış bile olunsa iyi şeyler düşünüldüğü ve onun hakkında dedikodu edilmediği için bir sorumluluk doğurmaz.

Hatta sözü edilen kişi kötü biri olsa bile bu iyi düşüncelerin onun kulağına gitmesi belki de onun çok hoşuna gidecektir ve kendisine çeki düzen vermesine; ‘Madem insanlar benim hakkımda iyi biri olarak söz ediyor, bende iyi birisi olayım’ deyip, kötü alışkanlıklarından vazgeçmesine sebep olacaktır.

Zira, fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı olan, İmam-ı Azam (Büyük İmam) lakabıyla bilinen Ebu Hanife künyesiyle meşhur Numan b. Sabit b. Zevta (Zuta)’nın başından geçen, bir rivayete göre öğrencilerinin:

‘Efendim halk arasında sizin gece uyumadığınız söyleniyor’ demesi üzerine.

Diğer bir rivayete göre de sokaktan geçtiği esnada orada bulunan iki kişinin birbirine:

‘Bu zat yatsı namazının abdestiyle, sabah namazını kılarmış’ demeleri üzerine.

Bir rivayete göre 30, diğerine göre 40 yıl geceleri hiç uyumamış. Kendisi hakkındaki hüsnü zanları boşa çıkarmamak için büyük fedakârlık göstermiştir. Hâlbuki o kişiler bu söylediklerinden dolayı hiçbir sorumluluk altına girmeyecekler, sadece tahminlerinde yanılmış olacaklardı.

Suizan ise, belki de iyi olan bir kişiyi kötülemek, onun hakkında diğer insanların da kötü düşünmesine sebep olmak gibi bu dünyada da ahrette de sorumluluğu çok ağır bir

davranıştır ve elbette bu dünyada da, ahrette de bir karşılığı olacaktır.

55