• Sonuç bulunamadı

Anne ve Babanın Değeri

İnsan, anne ve babasının değerini, ancak kendisi de anne veya baba olunca anlıyor.

Aslında değeri anlamak değil de bizim için yaptıkları insanüstü fedakârlıkları anlamak demek daha doğru olacaktır. Zira anne ve baba her zaman değerlidir, hiçbir zaman değerlerini kaybetmezler.

Ben de evlenip çocuk sahibi olduktan ve memleketimden, annem ve babamdan ayrı yaşamaya başladığımda bu fedakârlığı daha iyi anlayanlar kervanına katılanlardanım.

İnsan büyüyünceye kadar gösterilen fedakârlıklara zaten pek aklı yetmiyor, büyüdükten sonra da çoğunlukla ailenin yanından iş, okul ve çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldığından, anne ve babanın fedakârlığını anlamak ancak kendi başına aynı şeyler gelince mümkün olabiliyor.

Annemden ve babamdan ayrı kalıp, çocuğum bir gece ateşlendiğinde her şey apaçık kendini belli etmişti. Yoğun uykuma merhametim galebe çalıyordu, o ateşin bir derece düşmesi için neleri feda edebileceğimi hayal bile edemezsiniz. Üstelik anne ve babalarımız bizim elimizde bulunan imkânlardan en az on kat daha mahrumdular, gelin fedakârlığın sınırlarını siz çizin, çizebilirseniz.

Yemeyip yedirmenin, giymeyip giydirmenin ve eskilerin deyimizle saçını süpürge etmenin ne demek olduğunu, ‘Sen ne kadar büyürsen büyü, bizim gözümüzde halen çocuksun’ sözünü elinde olmadan, taklit eder gibi kendi çocuğuna telaffuz ettiğinde anlıyor insan.

Gençlik zamanlarında aileden uzaklaşmak, suni bir özgürlük icat edip bir sürü zorluğa katlanarak yaşamak hoş gelebilir insana, onun kaybettirdiği yılları da eşiyle tek başına kaldığında anlar ancak.

Esasen yiğit insan akıllı davranır, imkânı varsa anne ve babasını yalnız bırakıp, başları sıkıştığında başkalarının merhametine muhtaç etmez. Çocuklarını, dedelerinden ve

ninelerinden mahrum bırakmaz. Hatıralarda hep mutlu, büyük aile izlerini bırakır.

49

Anne ve babalarımızın bizim paramıza, evimize, arabamıza ihtiyacı yoktur, onların tek istediği çok sevdikleri çocuklarının nefesini duyabileceği kadar yanı başlarında olmasıdır.

Çocuklarından yardım beklemek yerine, esas düşündükleri çocuklarına yardım etmektir.

Özür dilerim sevgili anneciğim, özür dilerim sevgili babacığım, sırf kendimi düşünerek size evlat hasreti, torun hasreti çektirdiğim için.

Yüce ALLAH (cc), Kur’an-ı Kerim’de anne ve babaya gösterdiği önemi şu ayetlerle bildiriyor:

‘Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri

sevmez.’ (Nisâ,36)

‘Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.’ (Bakara, 83)

‘(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım:

O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”’ (En’âm, 151)

‘(Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet

sahibidir.”’ (Yûsuf, 99-100)

‘Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi

davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.’ (İsrâ, 23)

50

‘İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.’ (Lokman,14)

‘Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”’ (Ahkâf, 15)

‘Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hâyır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”’ (Bakara, 215)

Görüldüğü üzere Yüce ALLAH (cc), bize anne ve babamıza iyi davranmamızı emir ve tavsiye ediyor. Bize düşen de yüce yaratıcımızın bize tavsiyesine ciddiyetle icabet etmektir.

Onlar bize Yüce ALLAH (cc)’ın emanetidir, nasıl ki bizi onlara emanet ettiğinde, onlar bu emanete titizlikle sahip çıktılarsa, şimdi de sıra bize gelmiştir.

51