• Sonuç bulunamadı

Bir İnsanın Dilediği Şeyi Yapmasının Ölçüsü, Onun Utanma Derecesidir

Utanma duygusu toplum düzeninin sağlanması için Yüce ALLAH (cc) tarafından yaratılanların en şereflisi olan insanlara bahşedilen, yeri doldurulamaz bir duygudur.

Yüce ALLAH (cc), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

‘Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.’ (Nûr, 30)

‘Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.

(Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler.

Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’ (Nûr, 31)

Toplumumuzda sanki namus sadece kadınlara mahsus bir hasletmiş gibi bir algı oluşturularak, ‘Erkektir, ne yapsa yeridir’ gibi son derece mesnetsiz söylemlerle, erkeklere verilen lüzumsuz cesaretler onları şımartırken, kadınları da sanki kendilerinin

‘Elinin kiri’ gibi göstererek ahlak DNA’ mızı filmlerle ve dizilerle dumura uğratmaya

çalışmaktadırlar.

112

Erkeklerin zina yapmaları bir nevi erkekliğinin şanı gibi gösterilirken, kadının zinası onun ölüm fermanının imzalanması anlamına gelmektedir. Gerçekte ikisinin yaptığı da Yüce ALLAH (cc), katında aynı derecede iğrenç bir günahtır.

Bir erkek, eşi dışında her kadını kendi annesi, kardeşi, teyzesi, halası ve yeğeni olarak görmeli, onlara olan saygısını tüm kadınlara yansıtmalıdır.

Kadın da aynı şekilde eşi dışında ki erkekleri, babası, kardeşi, dayısı, amcası ve yeğeni gibi görmeli, o da onlara gösterdiği saygıyı tüm erkeklere yansıtmalıdır.

Peygamber Efendimiz (sav), hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

‘Her bir dinin kendine has bir ahlakı vardır. İslam dininin ahlâkı hayâdır.’

(Muvatta,Hüsnül-Hulk -9, (2-905); İbniMace, Zühd -17 (4181-4182)

Kendisinden zina yapmak için izin isteyen bir sahabeye de, bu çirkin işten vazgeçmesi için şöyle buyurmuştur:

‘Genç sahabe Peygamber Efendimiz (sav)’ in huzuruna geldi ve “Ya Resulallah!

Ben falanca kadınla arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum” dedi.

Orada bulunan Ashab-ı Kiram, bu duruma çok öfkelendiler, içlerinden gazaba

gelerek genci dövmek ve Resulullah (sav)’ın huzurundan çıkarmak istediler. Bazıları bağırıştılar, çünkü genç çok hayâsızca konuşmuştu.

Peygamber Efendimiz (sav), “Bırakın o genci.” Buyurdu ve genci yanına çağırarak dizinin dibine, gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve:

“Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?” diye sordu.

113

Genç yine hiddetlendi ve:

“Hayır, asla” diyerek karşılık verdi.

Resulullah (sav):

“Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez” buyurdu.

Aynı soruları teyzesi ve halası içinde sordu, yine aynı cevapları verdi genç.

Resulullah (sav) daha sonra mübarek elini gencin göğsüne koyarak:

“Allah’ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla” diye dua buyurdu.’ (Müsned, V-57)

Genç huzurdan ayrılmış ve bir daha günah işlemediği gibi, böyle bir kötü düşünceyi aklından bile geçirmeden yaşantısına devam etmiş.

Büyük zahmetlerle kurulmuş bir yuvayı dağıtmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Başkasının eşine göz koyarak mutluluk hırsızlığı yapmanın cezası elbette çok ağır olacaktır.

İnsan kendisinin utanacağı ve ailesini utandıracağı davranışlardan uzak durmalıdır. Bu gibi davranışlar sergileyerek çocuklarının, eşinin, anne ve babasının toplum içinde başı öne eğik gezmelerine sebebiyet vererek onların da yaşamlarını zindana çevirmemelidir.

Alkol içip mahallede naralar atarak gezmek, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kabadayılık, zina gibi çirkin işler yapmak kişiye hiçbir şey kazandırmayacağı gibi yakın çevresinin duygusal çöküntüye uğramasına sebep olacaktır. Çocukları okullarında başarısız olacak, eşiyle, anne ve babasıyla kimse görüşmek istemeyecektir. Kendisi öldükten sonra bile bu durum birkaç neslinin utanç duymasına sebep olacaktır.

Böyle bir kişinin kızıyla kimse evlenmek istemeyecek, oğluna da kimse kızını vermek istemeyecektir.

Özellikle yıkıcı afetlerden sonra ortaya çıkan fırsatçılar utanma sınırlarının ne kadar geniş bir alan kapladığının göstergesidir. Bu kimseler, afetlerin hemen arkasından,

yağmurdan sonra baş gösteren mantarlar gibi ortaya çıkmakta, bir virüsün bağışıklığı zayıf çaresiz kişileri hedefine aldığı gibi, çaresiz afetzedeleri hedeflerine alıp onları sonuna kadar sömürmek için, hiç vicdanları sızlamadan işe koyulmaktadırlar.

Afetzedelerin yanı sıra, onların bu aciz ve çaresiz durumundan kendisine pay çıkarmayı hedefleyen bu kişiler, var olan servetlerine, yeni servetler ekleyerek afetzâde olmanın en ince hesaplarını ustalıkla yapmaktadırlar.

114

Kendisinde olan aklın, başkalarında kat be kat fazlası olduğunu, ama başkalarında olan dağ gibi yüreğin ve deryalar gibi vicdanın kendisinde zerresinin dahi olmadığını idrak edemeyen. Sözde uyanık şeytan dostlarının, her felakette sergiledikleri tutumları,

sonrasında da elde ettiği serveti çalışarak kazandığını olanca pişkinliğiyle beyan etmeleri, utanmazlığın en üst sınırını zorlayacak derecededir.

Daha en başta binaları yaparken inşaatta kullanılması gereken malzemeden çalan müteahhitler, felaketzedelere yapılan yardımları hırsızlayıp marketinde satanlar, kiraların ve asli ihtiyaçların fiyatlarını azami derecede arttıranlar, devletin bedava verdiği çadırları bir şekilde ele geçirerek muhtaçlara satanlar ve akla hayale gelmeyecek birçok

düzenbazlığı yapanlar bu Dünya’da da, ahirette de çok ağır bedeller ödeyeceklerini hesaba katmadan hareket etmektedirler.

Bir kimse mutlu gününde yanında olanların çokluğuyla mutluluğunu arttıracağı, üzüntülü gününde de yanında olanların çokluğuyla üzüntüsünün azalacağı ameller işlemeli, kendisiyle gurur duyacak nesillerin bir büyüğü olmaya çalışmalıdır.

115