• Sonuç bulunamadı

İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDE ARRÂN’DA SOSYO-EKONOMİK

A. BÂBÜ’L-EBVÂB (DERBEND)

VI. İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDE ARRÂN’DA SOSYO-EKONOMİK

İslâm’ın ilk dönemlerinde Arrân coğrafyasında siyasi gelişmelerin yanında incelenmesi gereken zikredeğer konulardan biri şüphesiz sosyo-ekonomik durumdur. Çünkü siyasi olaylar, birçoğu hem sosyal toplum bağlamında hem de ekonomik ilerleme bağlamında gelişmiştir.

A. SOSYAL DURUM

İslâm’ın ilk dönemlerinde Arrân coğrafyasında farklı etnik kökenli milletler yaşamıştır. Bunlar Arasında Arrânlılar, Hazarlar, Gürcüler, Ermeniler, Araplar ve b. milletler mevcut idi. Nitekim bazı İslâm coğrafyacıları Arrân’ı Kafkasya’da olması hasebiyle birçok milletlerin yaşadığı bölge olarak tarif etmiştir. Biz bunlardan Arrânlıları, Hazarları ve Arapları zikretmekle yetineceğiz.

1. Arrânlılar

Ülkenin yerli halkı sayılan Arrânlılar hem İslâm’dan önce hem de İslâm’dan sonra ilk büyük etnik grubu oluşturmuştur. Onların kökeni ile ilgili birtakım

196 el-İstahrî, el-Mesâlik, s. 182-83; 197 İbnü’l-Fakîh, el-Büldân, s. 592.

198 İbn Havkal, Sûratü’l-Arz, C. II, s. 337-38; el-İstahrî, el-Mesâlik, s. 182-83; Ebû Hafs Sirâcüddîn

Ömer İbnü’l-Verdî, Harîdetü’l-‘Acâib, Mektebetü Sekâfeti İslâmî, Kahire 2008, s. 128; el-İdrîsî, Nüzhetü’l-Müştâk, C. II, s. 679; el-Hamevî, Mu’cem, C. I, s. 379; el-Mes’ûdî, et-Tenbîh ve’l-İşrâf, Dâru Sâvi, Kahire ty., s. 55; İbn Hurdazbîh, el-Mesâlik, s. 123; Philip Hitti, Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi, çev. Salih Tuğ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 2011, s. 480.

43

araştırmalar yapılmış, iddialar ileri sürülmüştür. Ancak son dönemlerde yapılan çalışmalar dönemin siyasi etkisinde kaldığı için tezatlı yorumlarla doludur. Şüphesiz bu siyasi güdümün arkasında en başta Türklük mefkûresini ortadan kaldırma geleneği yatmaktadır. Nitekim bu tür tezatlı tezlerde Arrânlıların Ermeni ve ya Gürcü kökenli olduğu iddia edilmişse de yapılan araştırmalar neticesinde onların Türk menşeli olduğu ortaya konulmuştur199. Türk araştırmacılardan Fahrettin Kırzıoğlu, Şükrü Kaya vb. Arrânlıları M. Ö. VII. yüzyılda Kafkasya topraklarına gelen Türk kökenli Saklara bağlayarak onların milli kökenini ispat etmiştir200.

Halife Abdülmelik döneminde Hıristiyan mezhep tartışmalarının Ermenilerin lehinde sonuçlanmasının ardından Arrânlıların Ermenileşme ve Gürcüleşme süreci başlamıştır. Bunun yanında bir kısım Arrânlılar da İslâm’ı kabül ederek asimile olmuştur. Ancak günümüzde mevcut olmasalar da onların halefleri olan küçük etnik gruplar Azerbaycan’da ve Dağıstan’ın farklı bölgelerinde halen yaşamlarını sürdürmektedir201.

2.Hazarlar

Yapılan araştırmalar sonucunda Arrân topraklarında Türk halklarından sayılan Hazarların yaşadığı ortaya konulmuştur. Ortaçağda kendine özgü iz bırakan Hazar Türkleri Kafkasya’nın kuzeyinde Karadeniz ve Hazar Deniz’i Arasındaki arazilerde üç yüz küsür sene süren Hazar Devleti’ni kurmuşlardır. Askerî seferler düzenlenmesi hasebiyle Hazarlara en yakın olan ülke şüphesiz komşuları sayılan Arrân ülkesi idi. Ülkeye yapılan seferler sonucunda bazı Hazar aileleri birçok bölgelere yerleşmiş ve dolayısıyla onların yerleştikleri mıntıkalar onların adlarıyla anılmıştır. Günümüzde Hazarların adıyla bağlantılı anılan Hazar Deniz’i, Lerik İli’nde bulunan Hazaryaylak, Nahçivan’ın Ordubad İli’ndeki Hazar-yurt kasabaları ortaya konulan delillerin en bariz numunesidir. Yine Hocavent ve Füzuli illerindeki Hazardağ kasabaları Arrân’da Hazar etnosunun var olduğunu göstermektedir. Ayrıca Hazar Devleti’nin başkenti İtil Şehri ile bağlantılı olan Hocavend’deki Edilli kasabası Arrân’da Hazarların yaşadığını gösteren bir başka delildir. Hazar şehirleri bağlamında günümüze kadar devam eden yer adlarından biri de Bakü’de yerleşen Bileceri Kasabası’dır ki, bunun Belencer’den

199 Geybullayev, Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü Tarihinden, s. 12-26, 34-7. 200 Geybullayev, a.g.e., s. 147.

201 Piriyev, a.g.e., s. 26; Memmedova, a.g.e., s. 32; Bahtiyar Tuncay, Kafkas Albanlarının Dili ve

44

kaynaklandığı belirtmektedir. Dolayısıyla yer adlarından yola çıkarak Arrân’ın birçok bölgesinde Hazarların yaşadığını söylememiz mümkündür202.

3. Araplar

Müslümanların Arrân’ı fethetmesinin ardından ülke hilafet sınırları içerisine dâhil oldu. Böylece bölgedeki siyasi gelişmelere paralel olarak etnik yapıda da değişikler yaşandı ve Arabistan Yarımadası’ndan Kafkaslara Arap savaşçılar gelmeye başladı. Bunun sonucunda ülkede yeni bir etnik grup olan Arap kabilelerinin yerleşmesi için ilk adımlar atılmış oldu. Hz. Ömer’den itibaren başlayan fetih seferlerinde Arrân’a gelen Arap askerleri yerleşimden ziyade uzak beldeleri fethetmek niyetiyle ilerlemekte idi. Dolayısıyla Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali dönemlerinde Arrân’a Arapların göçürülmesinden bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Kaynakları da göz önünde bulundurursak Arap iskânını ilk icra eden şahıs Mesleme b. Abdülmelik’tir. İskan faaliyetinin ana sebebi Hazarlara karşı yapılan mücadelenin güçlendirilmesi ve geleceğe yönelik zaferlerin elde edilmesi idi. Dolayısıyla Mesleme Arrân’ın en önemli sınır şehri olan Derbend’e Filistin, Humus ve b. yerlerden Arap kabilelerini yerleştirdi203. Bu kabileler şehre gelen askerlerin ailelerinden müteşekkil olup şehrin dört tarafına düzenli bir şekilde iskân edilmiştir. Bu iskân faaliyeti haricinde Arrân’a Arap kabile göçü hakda bir bilgiye sahip değiliz. Bu faaliyetler daha sonra Abbâsîler döneminde sürdürülmüştür. Nitekim Abbâsîler dönemindeki iskân faaliyetlerinin hızlı bir şekilde yayılmasını da ilk dönem fetih seferlerine bağlamak gerekmektedir.

B. EKONOMİK YAPI

İslâm fetihlerinin ilerlemesinde büyük etkisi bulunan faktörlerden birisi ekonomidir. Çünkü hilafetin maddi açıdan zenginleşmesinde fethedilen bölgelerden elde edilen vergilerin (haraç, cizye ve b.) katkısı çok büyüktür. Özellikle gayrimüslimlerden alınan vergilerin Müslüman ahaliden alınan vergiden daha yüksek olması hilafetin zenginliğe kavuşmasında en büyük etkenlerden birisidir. M. Demirci’nin belirttiği üzere Müslüman olmayan toplumlardan alınan vergilerin iki

202 Aydın Karabağlı, Karabağ Onun Eski Taifeleri ve Toponimleri, Mütercim, Bakü 2008, s. 63-4;

Ebülfez Elçibey, “İbn el-Esîr Hazarlar Hakkında” çev. Muhammet Kemaloğlu, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 18, Pamukkale 2014, s. 57-8.

203 Khalü Athamina, “Emevî Hilafeti Döneminde Arap İskânı”, çev. Szim Yılmaz, Sakarya Üniversitesi

45

nedeni vardır. Bunlardan birincisi gayrimüslimleri İslâm’a teşvik etmek ve İslâm’ın yayılmasını kolaylaştırmaktı. İkincisi ise Müslüman olanların yaşadıkları bölgelerde vergileri az ödeyerek Müslüman olmayanlardan daha fazla hak sahibi olmalarını sağlamaktır 204. Nitekim bu sistem ülke için de geçerli idi ve gelecekte İslâm’ın yayılmasında önemli etkisi olmuştu. Dolayısıyla aşağıda Abbâsilere kadar olan dönemlerde ülkedeki vergi sisteminin nasıl işlediği anlatıldı ve Hıristiyan ahaliden vergilerin hangi miktarda, nelerden alındığına dair bilgileri aktarmaya çalışıldı. Ardından ekonominin gelişmesini hızlandıran sikke darphaneleri ve onların Arrân’da da yaygınlaşmasına yer verildi.

1. Vergiler

Bilindiği üzere fethedilen bölgelerin halkları anlaşma gereği hilafete vergi ödemişlerdi. Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde Azerbaycan ve Arrân fethedildikten sonra uygulanan vergi sistemi Sâsânî ve Doğu Roma imparatorluklarının uyguladığı sistemin benzeri olmuştur. Emevîlerin iktidarı ele almasından sonra Kafkasya bölgesinde vergi toplama sisteminde değişiklik yapılmışsa da bu, vergiyi ödeyenler için yüksek miktarda olmamıştır. Emevîler döneminde genel olarak Güney Kafkasya’da her evden dört dirhem, üç müdd elenmiş buğday, hayvan tüyünden hazırlanmış ip ve eldiven alınıyordu. Fakat kurala uygun olarak kilise mensuplarından, hilafet ordusuna hizmet eden gayrimüslimlerden bu vergi alınmıyordu. Dolayısıyla hilafet Arrân, İberia, Ermenistan gibi Hıristiyan ülkelerindeki keşişlerden vergi almamakla onları himaye ediyorlardı. Bunun sebebi keşişlerin Hıristiyan tebaayı dini vaazlarla itaat altında tutması idi. Keşişler hilafete tabi olduktan sonra halk da onların gittiği yolu kolaylıkla kabulleniyordu205.

Arrân ahalisi Hıristiyan olmasından dolayı hilafete cizye ve haraç vergisi de ödemekteydi. Zengin kesimlerden her yıl 48 dirhem, ekonomik durumu iyi olanlardan

204 Mustafa Demirci, Abbâsilerde Toprak Sistemi, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001, s. 6.

Nitekim Emevîler (127/742) döneminde Mısır’da Hıristiyan olanlardan İslâm’ı kabül ettikleri zaman cizye vergisinden muaf tutulacakları şartı ileri sürülünce Mısır’da Müslümanların sayısı 24.000’i aşmıştır. Bk. Demirci, aynı yer.

205 Bünyadov, a.g.e., s. 148-49;Aziz Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, çev. Hayrettin Yücesoy, Endülüs

Yayınları, İstanbul 1991, 123-24; Gerlof Van Vloten, Emevi Devrinde Arap Hâkimiyeti Üzerine Araştırmalar, çev. Mehmet Hatipoğlu, Ankara Üniversitesi basımevi, Ankara 1986, s. 16-20;

46

24 dirhem, fakirlerden ise 12 dirhem alınıyordu. Müslüman olanlardan ise onda bir (öşür) vergisi alınıyordu206.

Toprak vergisinde de Müslüman ve Hıristiyan ayırımı yapılmakta idi. Şöyle ki, Hıristiyan olanlardan iki kat toprak vergisi alınıyordu ve bu vergiyi toplayan amir şahıslara göre değişiklik göstermekteydi. Bu şahıs istediği gibi vergiyi yükseltebiliyor veya düşürebiliyordu. Ömer b. Abdülazîz döneminde ise kilise rehberliği altında bir vakıf yaratılması kararlaştırıldı ve toprak vergisindeki düzensizlik ortadan kaldırıldı. Ancak ileri gelenler halifeyi bu konuda ikaz ederek hazinedeki mal miktarının azaldığını ifade edebiliyordu. Bunu Ermeni müverrih Ghewond da doğrulamış Ömer b. Abdülaziz hayırsever olduğunu takdir ederek ona karşı bu iyimser tutumundan dolayı hilafet mensuplarının kızgın olduğunu belirtmiştir207.

Ömer b. Abdülaziz’in ölümünden sonra hâkimiyete gelen II. Yezîd Hıristiyanlardan alınan vergilerinin miktarını yükseltti ve kilise mensuplarını da vergi vermeğe mecbur kıldı. Bu tutum onun Hıristiyanlıktaki ikonların kutsal kabul edilmesine karşı nefretinden kaynaklanıyordu208.

Halife Hişam döneminde de haraç vergisinde değişiklik yapıldı ve Hıristiyanlar yüksek miktarda haraç vergisi ödemekle sorumlu tutuldu. Bu dönemde devlet erkânı arasında Müslümanların ekonomik gücünün haraç sayesinde arttığı ideolojisi yarandı. Bu dönemde haraç sebebiyle Güney Kafkasya’da Hıristiyan ahalinin durumu daha da kötüleşti. Arrân’da ve diğer bölgelerde yeni liste hazırlandı, ahalinin elinde bulunan büyük ve küçükbaş hayvanların sayısı bu listeye alındı. Listede bulunan hayvan sayısına göre elde edilen vergi insanları zor durumda bıraktı. 725-26 senesinde Arrân’da hastalık yayılması sebebiyle çoğu hayvan telef oldu. Ahalinin elindeki sağ hayvanlar hilafet tarafından müsadere edildi. Sonuçta o sene Arrân ve yakın bölgelerde açlık hüküm sürdü209.

206 Bünyadov, a.g.e., s. 150; Ayrıca Hz. Ömer dönemindeki vergiye dair tafsilatlı bilgi için bk. Mustafa

Fayda, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, M.Ü.İ.F.Y., İstanbul ty., 41-91, 147-50; Auguste Bebel, Hz. Muhammed ve Arap Kültürü, çev. Veysel Atayman, Alan Yayıncılık, İstanbul 1997, s. 40- 3.

207 Bünyadov, aynı yer. 208 Bünyadıov, a.g.e., s. 150-51. 209 Bünyadov, a.g.e., s. 151-52.

47

2. Sikke Darphaneleri

Müslümanlar birçok yeri fethetmekle sadece coğrafi arazilere sahip olmadı. Onlar o günün şartlarında fethedilen bölgelerin medeniyetlerini ve ekonomi usullerini de elde etti. Arap Müslümanlar öğretmekten ziyade birçok yeni şeyi öğrenme durumundaydı ve dolayısıyla geç kalmadan faaliyetlere başlamışlardı210. Bunun sonucunda eski ekonomik usuller Araplarının elinde yeniden yapılandırılarak İslâm ekonomisinin esasını oluşturdu. Yeniden yapılanmış ekonomik alt yapılardan birisi şüphesiz sikke kesimidir diyebiliriz. Bu faaliyet ise Emevîler döneminde dönemin şartlarına göre yüksek zirveye ulaşmıştı.

VII. yüzyılın sonu ve VIII. yüzyılın başlarında halife Abdülmelik’in sikke reformu sonucunda altın dinarlar ve gümüş dirhemler, Sâsânî dirhemi ve Doğu Roma sikkelerinin tedavülünü zayıflattı. Aslında bu reformu 660 senesinde I. Muâviye gerçekleştirmiş ve Abdülmelik döneminde daha da yaygınlaşmıştır. Çünkü Muâviye’nin isteği Arrân ve diğer Kafkasya halkları arasında kabül görmemişti ve dolayısıyla bunun için daha erkendi. Abdülmelik döneminde şartların oluşması sonucunda ve yapılan reformlar neticesinde Sâsânî sikkelerine benzer sikkeler kesilmeye başladı211. Ancak İslâmî sikkelerin üzerine Sâsânî ve Doğu Roma sikkelerinden farklı olarak Kûfî hatla Kur’ân ayetleri ve ayırca halifenin ve valinin ismi yazılmaya başladı212. Ayrıca yeni reform sonucunda sikke darphaneleri yaygınlaşmaya başladı ve Arrân’nın çeşitli şehirlerinde sikkeler kesildi. Basılan altın ve gümüş sikkeler, ticaret işlerinde sıkça kullanılıyor ve bu sayede İslâm ekonomisi diğer bölgelerde olduğu gibi Arrân’da hızla ilerliyordu213.

210 Hitti, a.g.e., s. 247; Wlihelm Barthold, Mehmet Fuat Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihi, Alfa Basım

Yayın Dağıtım, İstanbul 2014, s. 54-5.

211Abû’l-Farac, Tarih, C. I, s. 188; Bünyadov, a.g.e., s. 194-95; Welhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s.

102; Hamilton Gibb, İslâm Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, çev. Edisyon, Endülüs Yayınları, İstanbul 1991, s. 64-5, 72-3; Julius Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, çev. Fikret Işıltan, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1963, s. 102-3; İbrahim Sarıçam, İslâm Medeniyeti Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2011, s. 162; Stefan Heıdemann, “Numismatics”, The New Cambridge History of Islam, C. XVI, Cambridge Universitry Press, Cambridge 2010, s. 655-57; Genire Pirguliyeva, Nümuzmatikanın Esasları, Nafta Press, Bakü 2009, s. 33.

212 Hodgson, a.g.e., C. I, s. 195; Kenneth Harl, Kazılarda Bulunan Sikkelerin Tanımlanması İçin

Rehber Bizans, çev. Burçak Delikan, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2002, s. 20; Yegane Gözelova, Orta Asırlarda Avrasiyanın Ticaret Alakaları, Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Tarih İnstitutu, Bakü 2012, s. 132-35

213 Bünyadov, aynı yer; İsmail, a.g.e., s. 114; Auguste Bebel, Hz. Muhammed ve Arap Kültürü, çev.

48

Günümüz Azerbaycan’ında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bulunan çeşitli sikkeler Emevîler döneminde para tedavülünün yaygınlaştığını göstermektedir. Moses’in verdiği bilgilere göre, Abdülazîz b. Hâtim el-Bâhilî’nin 160/712 yılında Arrân’da olduğu müddetde sikke basımı faaliyet gösteriyordu. Dolayısıyla Hıristiyan müverrihin belirttiği bilgi Arrân’daki darphane faaliyetlerinin mevcut olduğunu ispat eden bir diğer yazılı delil sayılmıştır. Ayrıca kazılar sonucunda bulunan 89/707-08 yılına ait Arrân mühürlü sikkeler de sikke basımına dair belirtilen bilgileri destekliyordu214.

49

İKİNCİ BÖLÜM

İSLÂMÎ FETİHLER DÖNEMİ ARRÂN

İslâm’ın ortaya çıkışı ve Arabistan Yarımadası’nda hızlı bir şekilde yayıldığı dönemlerde Arrân’daki siyasi gelişmeler, daha sonra ilk dört halife döneminde bu bölgede fetihlerin süratle yayılmasını sağlaması açısından çok önemlidir. Nitekim Hz. Ebû Bekir215 döneminde başlayan fetih harekâtı Hz. Ömer216 ve Hz. Osman dönemlerinde hız kazanmakla Arrân’ı da kapsayan Kafkasya’ya kadar ilerleyebilmişti. Arrân içerisindeki siyasi gelişmeler ise Müslümanların bölgeyi kısa sürede kontrol altına almasına neden olmuştu.

Hz. Ebû Bekir döneminde ridde hadiselerinin bastırılmasından sonra Arap Yarımadası’nın sınırlarını aşmayı hedefleyen fetihlere başlandı. Irak ve Suriye kolundan ibaret olan fetihlerin başlıca amacı iki büyük imparatorluk olan Sâsânî ve Doğu Roma’nın topraklarını fethetmekti. Çünkü Irak arazileri Sâsânîlerin, Suriye toprakları ise Doğu Romalıların kontrolü altında bulunmaktaydı. Belirtmek gerekir ki, iki büyük imparatorluğa karşı askerî seferde bulunmak büyük bir cesaretti. Ayrıca onlar Müslümalardan asker sayısı bakımından kat kat daha üstündü. Böyle olduğu halde Müslüman Arapları onlara karşı mücadeleye seferber eden fevkalade irade vardı ve bu İslâm dininden kaynaklanıyordu. Dolayısıyla tarih onların son dine samimiyetle bağlılığı ve îla-yı kelimetullahı yayma sevdası ile iki imparatorluk karşısında korkusuzca mücadelesine sahne olacaktı217.

Müslümanlar sahip oldukları manevi destekle Hz. Ebû Bekir döneminden itibaren dünyanın hızlı ve geniş, kalıcı fetih harekâtına başlamış oldu. Müslümanların ilerlemesini karşı tarafın güç potansiyelini kaybetmesine de bağlamak gerekir. Şöyle ki, Sâsânî ve Doğu Roma imparatorlukları İslâm’dan önce bir birine karşı giriştikleri uzun süreli savaşlar sonucunda yıpranmıştı. Kendi topraklarında yaşayan farklı etnik gruplara karşı acımasız ekonomik uygulamalar ve siyasi baskılar büyük sorunları da beraberinde getirmişti. Bir zamanlar kendilerine bağlılığını sürdüren bu halklar

215 Ebû Bekr Abdullāh b. Ebî Kuhâfe Osmân b. Âmir el-Kureşî et-Teymî (ö. 13/634). Anne ve baba

tarafındanTeym kabilesine mensup olup, nesebi Mürre b. Ka’b’da Hz. Peygamber (s.a.v.)’in soyuyla birleşir.

216 Ebû Hafs Ömer b. el-Hattâb b. Nüfeyl b. Abdiluzzâ el-Kureşî el-Adevî (ö. 23/644). Hz. Ömer’in

soyu baba tarafından soyu Ka’b b. Lüey’e ulasşmakta ve Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşmektedir. Bk. Mustafa Fayda, “Ömer”, mad., DİA, C. XXXIV, İstanbul 2007, s. 44.

217 İhsan Süreyya Sırma, İslami Tebliğin Örnek Halifeler Dönemi, Beyan Yayınları, İstanbul 1990, s.

41-2; Edisyon, İlk Dönem İslâm Tarihi, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim fakültesi Yayınları, Eskişehir 2016, s. 171-72.

50

gördükleri zulüm karşısında düşmana sırt çevirmiş ve ilerlemekte olan merhametli İslâm ordusuna karşı itaatkâr tavır sergilemeye başlamışlardı. Bu halkları içerisinde barındıran beldeler arasında Arrân da bulunmakta ve burada da Sâsânîlerin baskıcı tavırları devam etmekte idi.

I. HZ. ÖMER DÖNEMİ ARRÂN’DA SİYASİ DURUM

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kurmuş olduğu İslâm Devleti kısa sürede Arabistan sınırlarını aşarak Sâsânî ve Doğu Roma imparatorluklarını sarsan güç haline geldi. Hz. Ebû Bekir (632-634) döneminde Irak arazileri fethedilmeye başladı ve Hz. Ömer (634-644) döneminde ise İslâm fetihleri Doğu Roma topraklarını da sarsacak büyük safhaya erişti218.

218 Moses, Alban, s.191-192; Sebeos, History, Td. Robert Bedrosian, Sources of the Armenian

Tradition, New York 1985, s. 123-25; Feofan, Khronografiya, s. 242; Abû’l-Farac, Abûl-Farac Tarihi, C. I, s. 172-75; Edisyon, Povremennoye İzdaniye Imperatorskogo Obshchestva İstorii i Drevnostey Rossiyskikh Moskovskom Universiteta, Moskova ty., s. 245-50; Vardapet Ghewond, History, çev. Robert Bedrosian, Long Branch, New Jersey 2006, s. 1, 3; Asohik (Stepanos Taroniskiy) Vseobşaya İstoriya, çev. Nikolay Fyodoroviç Emin, Tipografii Lazareviskogo İnstituta, Moskova 1864, s. 40, 71; Anonim, Kartlis Tskhovrebe, s. 135; Gandzaketsi, İstoriya Armenii, s. 68-9; Cuanşeria Cuanşeriani, Vahtanga Gorgasala, çev. Givi Sulaya, İsdatelistvo Metsniereba, Tiflis 1986, s. 60-1; Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 102-03, 106-07; İlya Pavloviç Petruşevskiy, İslam v İrane VII-XV Vekah, İzdatelistvo Leningradskogo Unversteta, Peterspurg, 1966, s. 30-33; Yevgeniy Aleksandroviç Belyayev, Arabı İslam i Arabskiy Halifat v Rannee Srednevekovie, İzdatelistvo Nauko, Moskva 1966, s. 136-7; Aleksandr Aleksandroviç Vasilev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, C. I, çev. Arif Müfid Mansel, Maarif Matbaası, Ankara 1943, s. 269-70; Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 198; Mkrtiç Gegamoviç Nersisyan, İstoriya Armyanskogo Naroda, İzdatelistvo Erevanskogo Universteta, Erivan 1980, s. 82; Grousset, Ermenilerin Tarihi, , s. 285; Alexsandr Düma, Kafkas, Kafkas, Bakü 2010, s. 16- 7; Grousset, Stepler, s. 130; Carl Brockelmann, İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi, C. I, çev. Neşet Çağatay, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1964, s. 48-52; Wilhelm Heyd, Wilhelm Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, çev. Enver Ziya Karal, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2000, s. 29-31; Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitapevi, Ankara 1996, s. 76, 94, 133; Manandyan, a.g.e., s. 89; Ziya Bünyadov, “İz İstorii Kafkazskoy Albanii VII-VIII vv.”, Vapros İstorii Kafkazskoy Albanii, Akademia Nauk Azerbaydjanskoy SSR İnstitut İstorii, Bakü 1962, s. 68; Yesai Hasan-Djalalyan, Kratkaya İstoriya Stranı Albanskoy (1702-1722), Elm, Bakü 1989, s. 9; Henri Pirenne, Hz. Muhammed ve Şarlman, çev. Muhsin Önal Mengüşoğlu, Pınar Yayınları, İstanbul 2012, s. 197-98; İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, D.İ.B. Yayınları, Ankara 2002, s. 248-54; Memmedova, a.g.e., s. 195; Charles Diehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, çev. Göke Bozkurt, İlgi Yayınları, İstanbul 2006, s. 54; Âdem Apak, İslâm Tarihi, C. II, Ensar Neşriyat, İstanbul 2014, s. 113-114. Sâsânîlerin ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun İslâm’la tanışma safhası Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde başlamıştı. Filhakika araştırdığımız konunun bazı detaylarına ışık tutması açısından iki büyük imparatorluğun İslâm’la tanışma safhasını kısaca anlatmamızda fayda olacaktır. Şöyle ki, hicretin altıncı yılının Zilhicce (ya da hicretin yedinci yılının Muharrem ) ayında, Hudeybiye anlaşmasının hemen ardından çevre hükümdarlarına İslâm’a çağrı mektupları gönderilmişti. Rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in altı elçisini de aynı günde yola çıkardığı söylenmiş ve bu elçilerden birisi Doğu Roma imparatoruna ve Sâsânî Kisra’sına gönderilmişti. Doğru Roma imparatoru Heraklios’a gönderilen mektupta İslâm’a davet şöyle yapılmıştı: “Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’ın kulu ve Peygamberi Muhammed’den Bizans İmparatoru Heraklios’a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslâm’a çağırıyorum. İslâm’ı kabül et ki, kurtuluşa eresin. Allah da sana mükafâtını iki kat versin. Eğer kabül etmezsen halkın günahını sen çekersin. ‘Ey Ehl-i Kitab! Sizinle bizim aramızda müşterek olan söze geliniz. Sadece Allah’a kulluk edelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer

51

Hz. Muhammed (s.a.v.) koymuş olduğu prensipler doğrultusunda İslâm Devleti’nin temelini atan Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra halife olan Hz. Ömer devletin kurumsallaşmasını gerçekleştirdi. Hz. Ömer’in devlet başkanı olduğu dönemdeki her bir siyasi faaliyetin üzerinde durulması gerektiği gibi bunlar içerisinde çok önemli yeri tutan fetih faaliyetleridir219. Dönemin fetih faaliyetlerinin sadece bir kısmı olan Arrân’ın bazı arazilerinin fethi de onun döneminde gerçekleşmiş, bölgede daha sonra gerçekleşecek olan geniş çaplı harekât, bizzat onun başında durduğu ve takip ettiği program üzerinden sürdürülmüştür.

Hz. Ömer döneminde Sâsânî ve Doğu Roma otoritesine karşı kazanılan askerî başarılar neticesinde Irak, İran, Cezire, Suriye, Filistin ve Mısır toprakları İslâm