• Sonuç bulunamadı

HZ ÖMER VE HZ OSMAN DÖNEMLERİNDE ARRÂN’DA

İster Arrân isterse de Ermeniye, Gürcistan’ı da kapsayan Kafkasya’da İslâm fetihlerinin hızlıca yayılmasının nedenlerini zikretmek konumuz açısında faydalı olacaktır. İlk İslâm fetihleri Hz. Ebu Bekir döneminde Şam ve koridorlarının açılması, Hz. Ömer döneminde Şam ve Sasani topraklarının fethedilmesiyle Müslümanlar Kafkas sınırlarına kadar ilerlemesine sebebiyet teşkil etti. Fetihlerin yayılmasındaki tetikleyici unsur Araplar arasındaki birlik ve beraberlik ve bunu güçlendiren dini duygulardı. Nitekim İslâm öncesine kadar bir birine düşman olan Arap kabilelerinin Hz. Peygamber’in de siyasi başarıları sonucunda İslâm bayrağı altında birleşmesi ile İslâm Devlet’i kuruldu. Hz. Ebu Bekir döneminde bu birliktelik Ridde olayları ile bozulsa da yapılan çabalar sonucunda bu problem çözüme kavuştu. Ardından Şam ve Irak bölgesinde Arap kabilelerinin bulunduğu bölgelerin itaat altına alınması Doğu Roma ve Sâsanî imparatorluklarına karşı başlatılan savaşların başlangıcı oldu. Yeni arazilerin fethedilmesi ise Şam-Irak bölgesel Arap kabilelerinin birlikteliğinin oluşturulması ile mümkün oldu335. Görüldüğü gibi ilk dönemlerde fetihler dışardaki Arap kabilelerine yönelikken daha sonraki gelişen vukuatlar neticesinde Doğu Roma ve Sâsânîlere yönelmiş oldu336.

Arap kabilelerinin birlikteliği oluşturulmakla beraber bazı siyasi boşlukları fırsat bilen bedevî Arap kabileleri isyan çıkarabiliyordu. Özellikle Hz. Osman dönemindeki siyasi ataletten yararlanan kabilelerin isyan çıkarması karşısında valiler toplantısı yapılmış, bedevîlerin savaşa gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Nitekim Basra valisi Abdullah b. Âmir’in istişare toplantısında önerdiği ifade düşünmeye değerdi337. O şöyle demişti: “Onları gazaya gönderelim. Böyle olursa kötülük yapmaya fırsat bulamazlar. Sadece kendi canlarını derdine düşerler. İnsanlar boş kalınca kavgaya tutuşur, kendilerini ilgilendirmeyen işlere karışır ve hoş olmayan sözler dile getirirler.

335 Nitekim Ebu Süfyan bir defasında Hz. Peygamber’i arkasındaki cemaate namaz kıldırırken

beraberce rükuya ve secdeye vardıklarını gördüğünde hayretler içerisinde şunu itiraf etmişti: “Vallahi hayret edilecek bir şey görüyorum. Şuradan buradan toplanan birtakım halk, o koca Rum ve Acemleri gölgede bırakacak şekilde gayet düzenli ve itaatli olmuşlardır.” Corci Zeydan, İslâm Uygarlığı, C. I, s. 100. İşte bu uhuvvet ve İslâm’ın getirdiği birliktelik ilkesi, Kur’ân’ın ifadesiyle az olan topluluğun kendilerinden kat-kat fazla olan topluluğa karşı galip geleceğinin (Bakara, 2/249) işareti idi.

336 Balcı, a.g..e., s. 311-13; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, C. I, çev. Mehmet Yazgan,

Beyan Yayınları, İstanbul 2013, s. 163-84; Corci Zeydân, İslâm Uygarlığı, C. I, çev. Nejdet Gök, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 100-05; Chris Harman, Halkların Dünya Tarihi, çev. Uygur Kocabaşoğlu, Yordam Kitab Basım, İstanbul 2010, s. 130-31; Maurice Lombart, İslamın Altın Çağı, çev. Nezih Uzel, Pınar Yayınları, İstanbul 2002, s. 16; Mantran, a.g.e., s. 86.

80

Ancak bir birinden ayrılıp gazayla uğraştıklarında hem kendilerine hem de başkalarına faydalı olurlar.”338 Dolayısıyla ilk dönemlerde Arap kabilelerinin birlikteliğinin sağlanması Doğu Roma ve Sâsânî imparatorluğu sarsacak başlıca neden oluşturmuş, ardından siyasal baskılarla iki devletin de tebaası olabilen Arrân’ın fethi gerçekleşmişti.

Arrân’ı da kapsayan fetihlerin hız kazanmasının bir başka nedeninin Arap- İslâm ordusunun oldukça mütevazî olmasında idi. Bu mütevazîlik sayesindedir ki, onlar Doğu Roma ve Sâsânî şehirlerindeki ordu sayısından az iken onları yene bilmişlerdi. Ayrıca Araplar onlar gibi savaşa giderken yanlarında asla ağır yük taşımazlardı. Yanlarında az yiyecek ve içecek götürür, geri kalanını elde edecekleri ganimetlerle karşılıyorlardı. Bu ise onların savaşlarda başarı sergilemesine ve ayrıca galip geldikleri düşmanın yanlarında taşıdıkları ganimetleri elde etmesine neden oluyordu339. Nitekim Arrân’da da Arapların bu şekilde hareket ettikleri ve bölgeyi kolaylıkla ele geçirmeleri, onların mütevâzi oluşlarından kaynaklanıyordu.

Fetihlerin hızla yayılmasındaki bir başka amil Arapların azim ve sebatkâr olmalarında idi. Gerçekten de onlar çölde yetiştikleri dağlık arazilerde Doğu Roma tebaası olan halklarla karşılaştıkları zaman acele davranmazlardı. Aylarca uzun sürse bile sonucunu bekler ve ilk fırsatta durumu değerlendirirlerdi340. Örneğin Araplar Arrân’ın başkenti Berzea’nın fethi sırasında şehrin kapısını açmayan halka karşı sebatkâr davranmış, fakat bir grup etrafa dağılarak kaleye gıda gönderecek olan köyleri basmış ve gıda teçhizatını ele geçirerek kapıların zorunlu olarak açılmasını sağlamışlardı341.

Arap Müslümanların ilerleme nedenleri arasında sayılacak unsurlardan birisi seferlerinde kullandıkları develerdir. F. Braudel çöl Araplarının sıcak bölgelerden soğuk bölgelere doğru ilerlerken sıkıntı ile karşılaştıklarından bahsetmiştir. Zira Arap develeri soğuk bölgelere dayanıksız olduğu için telef olmuş ve neticede çöl Arapları Orta Asya develerinden yararlanmışlardır. Nitekim bu develer soğuğa dayanıklı olduğu için Arapların Anadolu, Kafkasya gibi soğuk bölgelerde ilerlemelerini kolaylaştırmıştır342.

338 Balcı, aynı yer.

339 Zeydân, a.g.e., C. I, s. 105. 340 Zeydân, a.g.e., C. I, s. 107-08. 341 Belâzürî, Fütûh, s. 201. 342 Braudel, a.g.e., s. 76.

81

Ülkede fetihleri kolaylaştıran amillerden bir diğer de Hıristiyanlar arasında süregelen mezhep kavgaları idi. Müslümanlar bu durumu fırsat bilerek Arrân’ın farklı mezheplere sahip ileri gelenlerini bir birine düşürerek ülkedeki iktidarlarını zayıflata bilmişlerdi. Bu durum ise onların fetih faaliyetlerini kolaylaştırmış ülkenin birçok bölgesi Müslümanların eline geçmişti. Ancak Müslümanların fetih politikasını kolaylaştıran sebepler hilafet merkezinde iç kargaşanın başlaması ile kısa süreliğine sekteye uğradı.

Netice itibariyle Hz. Ebu Bekir ile başlayan dışa yönelik fetihlerin Hz. Ömer ve Osman’ın ilk döneminde Arrân’ı içine alacak kadar ilerledi. Ancak Müslüman Araplar iç kargaşaya odaklanırken fetihlerle elde edilen ganimetler kesintiye uğradı. Üretime dayalı politikadan uzak ve ganimete dayalı bir siyasi yönetim bir anda kendisini ekonomik krizin içinde buluverdi. Dolayısıyla dört halife döneminin bitişi ile “İslâm toplumu demir tokmakla yöneten halifelerin emri altına girmek zorunda kaldı.”343

343 Mehmet Azimli, Dört Halifeyi Farklı Okumak-3 Hz. Osman, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2013,

82

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EMEVÎLER DÖNEMİ ARRÂN

İlk üç halife döneminde süratle ilerleyen fetihler Hz. Ali ve Muâviye arasındaki siyasi kavgalar sebebiyle fetret dönemi geçirse de, Emevîler devrinin resmen başlamasıyla yeniden hızlandı. Bu devirde de birçok başarılar elde edildi ve yeni bölgeler fethedilerek hilafetin arazilerine ilhak edildi. Dolayısıyla birçok olaylara sahne olan Arrân’da da siyasi, dinî açıdan gelişmeler yaşandı ve ayrıca hilafeti uzun süre meşgul edecek olan Hazarlara karşı zaferler elde edildi. Arrân’ın Hazarlarla komşu olması hasebiyle de hilafetin bölgedeki iktidarı geniş yelpazede yaygınlaştı, şehirlerde istihkâm kaleleri onarıldı ve yenileri inşa edildi.

I. KURULUŞ DÖNEMİ

Emevîler döneminin kuruluş dönemi olarak nitelediğimiz Muâviye dönemi ve Abdülmelik b. Mervân döneminin sonuna kadar olan devir Arrân da fetih faaliyetlerinden ziyade fethedilen şehirlerde anlaşmaların yenilendiği ve dinsel ihtilafların yaşandığı bir devirdir.