• Sonuç bulunamadı

ARRÂN’A YAPILAN İLK FETİH SEFERLERİ

Müslümanların Celûle221 (16/637), Ehvâz222 (17/638), Kâdisiye (15/636)223, Medâin (16/637) 224, Nihavend225 (21/642) vb. savaşlarda muzaffer olmasının

yüz çevirirlerse, şahit olun biz Müslümanız, deyiniz.’ ” Elçi Dihye b. Halîfe el-Kelbî’yi o sırada Kudüs’te ( ya da Humus’ta) bulunan imparator hoşgörüyle kabül etmiş ve Suriye’de bulunan Ebû Süfyan’ın arkadaşlarından Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında bilgi de almıştı. Aldığı bilgiler doğrultusunda Hz. Peygamber’in peygamberlik vasıflarına sahip olduğuna kanaat getirmişti. Ançak elçiye kendisinin Hıristiyanlığı asla terk edemeyeceğini, bilakis Müslünan olduğu taktirte halkı tarafından kabüllenilmeyeceğini belirtmişti. Daha sonra elçiye iyi davranarak onu Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hediyelerle uğurlamıştı. Bir diğer İslâm elçisi Abdullah b. Huzafe es-Sehmî ise İran’a gönderilmiş ve Doğu Roma imparatorundan farklı olarak ona küstahça tehditler savurulmuştu. Şöyle ki, Kisra Hüsrev Perviz (II. Hüsrev) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in davet mektubunu Hireli kâtibine okutmuş ve kendi adının Hz. Muhammed (s.a.v.)’in adından sonra yazılmasına sert bir şekilde kızarak mektubu yırtmış, ardından elçiyi tehdit ederek sarayından dışarı attırmıştı. Elçi Medine’ye geri dönerek durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e anlatınca Hz. Peygamber (s.a.v.) onun devletinin parçalanması için Allah’a dua etmişti. Kisra daha sonra Yemen’de bulunan valisi Bâzân’a mektup yazarak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in derhal yakalanarak kendisine getirilmesini emretmişti. Yemen valisi bir mektup yazarak iki görevlisini medine’ye göndermiş ve mektubu alan Hz. Peygamber (s.a.v.) onları da İslâm’a davet etmiş, bir gün sonra ise II. Hüsrev’in ölüm haberi Yemen’den gelenlere ulaşmıştı. Binaenaleyh Kisra 628 yılı 27 Şubat’ında oğlu Şîreveyh (Şîrûye) tarafından öldürülmüştü. Bu olayın ardından kısa süre sonra Yemen valisi Bâzân ve tebaası Müslüman olmuşlardı. Bk. Sarıçam, a.g.e., s. 248-50.

219 Apak, a.g.e., C. II, s. 155. 220 Apak, aynı yer.

221 Müslümanlar karşısında yenik düşen İran askerlerinin bir kısmı Bağdat-Horasan yolunun yakınında,

Azerbaycan ve kuzeyinde yer alan dağlık bölgeler ve İran’a taraf ayrılan yolun kavşağında yerleşen, stratejik bölge olan Celûle’ye toplanmıştı. İran askerleri kendilerini savunmak amacıyla hendekler ve siperler kazmak suretiyle hazırlanmıştı. Medâin’den kaçan şah Yezdücerd de Celûle’ye asker sevk ederek Müslümanları geri püskürtmek niyetindeydi. Sa’d b. Ebî Vakkâs durumu Hz. Ömer’e haber verince, halife Hâşim b. Utbe komutasındaki birliği Celûle’ye göndermesini emretti. Ayrıca öncü birliklerin başında da Ka’ka b. Amr’ın gitmesini istedi. Birlikler bölgeye ulaşınca çok şiddetli savaş başladı. Müslümanlar iyi tahkim edilmiş Sâsânîlere karşı zorlukla mücadele ettiler ve sonunda başararak düşman mevzilerini aşmayı başardılar. Bölge fethedildi, Sâsânî komutanı Mihan öldürüldü ve yenilerek kaçan İran askerleri de kılıçtan geçirildi. Bk. Apak, a.g.e., C. II, s. 123-24.

52

222 Ehvaz; İran’ın birçok şehrini kapsayan ve Basra’nın batı sınırına yakın olan bölgenin adıdır. Bölge

Sâsânîler zamanında devletin ileri gelen adamı Hürmüzan tarafından idare ediliyordu. Sâsânilerle mücadele sırasında bu bölge Müsslümanlar için askerî anlamda birçok problem oluşturmata idi. Dolayısıyla Sa’d b. Ebî Vakkâs Ehvaz’ın kontrol altına alınması için ani bir saldırı düzenledi. Hazırlıksız yakalanan Hürmüzan Müslümanlarla anlaşma yapmak zorunda kaldı. Ancak anlaşmadan kısa süre sonra Hürmüzan isyan ederek tekrar Müslümalara karşı çıktı. Durum halifeye bildirilince tekrar bölgeye Müslüman ordusu sevk edildi ve anlaşma yeniden sağlandı. Bundan sonra Ehvaz arazileri hilafet topraklarına ilhak edildi. (17/638) Bu savaşın ardından Hürmüzan Müslüman birliklerine karşı savaşlara katılmış ve 20/642 yılında Tüster’in fethi esnasında esir edilerek Medine’ye gönderilmiştir. Tüster’in fethinden kısa süre sonra Sûs ve Cündişâpûr şehirleri de Müslüman hâkimiyetine girmiştir. Bk. Apak, a.g.e., C. II, s. 124-25; Mehmet Mahfuz Söylemez, Bilimin Yitik Şehri Cündişâpûr, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2015, s. 37-41.

223 II. Hüsrev’in ölümünden sonra İslâm fetihleri Sâsânî topraklarında hızla ilerlemekteyken tahta III.

Yezdicerd (632-652) geçmiş ve imparatorluğun bir vilayeti olarak Arrân ülkesi de Müslümanlara karşı yer almıştı. Arrân’ın yerli hükümdarı Varaz-Grigor (628-636), ülkesini gelecek olan tehlikelerden korumak için tedbirler alarak tabi olmuş olduğu imparatorluğun ordu saflarına asker sevk etmişti. Vuku bulan Kâdisiye savaşı için Arrân ülkesinden prens Cavanşir (636-681)’in kumandanlığında ordu sevk edilmiş ve Müslümanlara karşı safta yer alınmıştı. İslâm kaynakları Kâdisiye meydan savaşında (15/636) Arrân ordusunun yer almasına dair bilgi vermeseler de bölge ile ilgili en önemli kaynak olan Vakanüvis Moses, olayların nasıl cereyan ettiği ile ilgili detaylı bilgi aktarmıştır. Ona göre, Arrân prensinin Sâsânî sarayına gitmesi ve Rüstem’le tanışması da bu savaş vesilesiyle vuku bulmuştu. Varaz Grigor‘un oğlu Cavanşir kendisine tahsis edilen ordu ile beraber Sâsânî şahı ile görüşmek için yola çıkmış, başkent Medâin’e vardığında resmî törenle karşılanmış ve Rüstem’in refakatinde saraya getirilmişti. Sarayda iken III. Yezdicerd kendisini ihtiramla karşılamış ve iki elini onun kafasına koyarak Arrân’ın kumandanı rütbesiyle taltif etmişti. Savaştan birkaç gün önce Cavanşir de kendi askerleriyle birlikte Dicle nehrini geçerek Beh-Kubad bölgesine gelmişti. Ayrıca buraya Ermeni ve Sünik askerleri de sevk edilmişti. Bölgeye yakın olan Ölü Deniz’in sahilinde Müslümanların karşısında durmuş ve savaş esnasında da Müslüman askerinden birkaçını öldürmüştü. Bu olaydan birkaç gün sonra Kâdisiye’de ilk önce Müslümanların hamlesiyle savaş başlamıştı. Bu savaşta 30 bin atlı ve 20 bin yaya askerden müteşekkil Sâsânî ordusu, 20 bin yaya askerden ibaret Müslüman ordusuna karşı savaşıyordu. Ancak Sâsânîlerin yenilmesiyle kaçan askerlerin içerisinde dört yerinden kılıç yarası alan Cavanşir de yer alıyordu. Müslümanlar onun birliğini Fırat nehrine kadar takip etse de kaçmayı başaran Arrân prensi Medâin sarayına gelerek III. Yezdicerd ile görüştü ve savaşta yaptığı yardım ve gayretinden dolayı iltifat gördü. Ayrıca kendisine yaralarını iyileştirmesi için doktorlar tahsis edilerek birkaç gün kendisine tahsis edilen yerde istirahat etti. İyileşmesinin ardından şahın yanına gelmiş ve saray ayanları yanında övülerek savaştaki kahramanca duruşundan dolayı kumandan borazanları, iki altın mızrak, iki altınla süslenmiş kalkan, beline takması için inciyle işlenmiş altın kemer, altın kabzalı kılıç ve mücevherle süslenmiş taca ve bir sıra kıymetli hediyeye layık görülmüştü. Moses, Alban, 181- 82; Sebeos, History, s. 127-28; Belâzürî, Fütûh, s. 254; Tofiq Memmedov, Qafqaz Albaniyası İlk Orta Asırlarda, Tehsil Neşriyat, Bakü 2006, s. 258-59; Memmedova, a.g.e., s. 198; Velihanlı, Nahçivan- Araplardan Mongollaradek (VII-XII Asırlar), Elm, Bakü 2005, s. 5.

224 Moses’in belirttiğine göre, Müslümanlar daha sonra Medâin’e vararak şehri altı ay süreyle muhasara

altında tutmuş ve karşı taraf direnmeye devam etmişti. Arrân askerleri de İran ordusuna destek için Medâin’de bulunmuş Müslümanlara karşı savaşmıştı. Dicle nehri her iki tarafın savaş sınırı idi. Savaşta İranlıların yenilmesiyle geri çekilen Cevanşir şahı da yanına alarak Medâin kuzey batısındaki Dastakert kalesine sığınmıştı. İslâm ordusu burayı da ele geçirince şahla beraber aynı bölgedeki Beklal Kalesi’ne kaçtı. Yapılan müdahalelere rağmen Müslümanların burayı da ele geçirmesi ile Sâsânîlerin başkenti fethedildi ve birçok ganimet elde edildi. Daha sonra Arrân prensi Müslümanlarla savaşmanın boşuna güç kaybetmekten başka bir işe yaramayacağını anlayarak Sâsânîlerden ayrılmış ve önce Atropatena’ya (Güney Azerbaycan) gitmiş, ardından ülkesine geri dönmüştür (639-40). Bk. Moses, a.g.e., s. 182-83; Sebeos, aynı yer; el-Belâzürî, aynı yer; Abû’l-Farac, Tarih, C. I, s. 177; Gukasyan, a.g.e., s. 46; Bünyadov, a.g.e., s. 92-93; Memmedov, a.g.e., s. 260; Memmedova, a.g.e., s. 196; Edisyon, Azerbaycan Tarihi, C. II, Elm Neşriyat, Bakü 2007, s. 131-32; Nuriyeva, a.g.e., s. 47. Apak, a.g.e., C. II, s. 122.Gördüğümüz kadarıyla Arrân hükümdarının tebeası olduğu Sâsânîlere destek olması Müslümanları güçsüz duruma düşürmeye yetmemiş, bilakis onları Arrân ülkesine doğru ilerlemesini sağlamıştır.

225 İran’ın batısındaki Hemedan şehrine 60 km. mesafede yerleşen Nihavend, çok önemli bir stratejik

53

ardından Hz. Ömer eski Sâsânî idarecilerinden Hürmüzan226’a diğer fetih hedeflerini sormuştu. Hürmüzan “Fâris ve Azerbaycan iki kol, İsfahan ise baş mesabesindedir. Sen iki koldan birini kesersen, o diğer kolla ayakta kalabilir. Eğer başı kesersen kolların ikisi de düşer” cevabını vermişti. Buna binaen Müslümanlar İsfahan başta olmak üzere İran’ın bazı merkez bölgelerinin fethini gerçekleştirince Hz. Ömer Nu’mân b. Mukarrîn227’e Simâk b. Haraşe el-Ensârî228’yi öncü kuvvet, Bukeyr b. Abdullah229’ı ise yardımcı kuvvet olarak Azerbaycan’a göndermesini emretti. Böylece Rey’de bulunan İslâm ordusu kuzeye sevk olunmaya başladı ve ayrıca bu ordunun içinde Utbe b. Ferkad230 komutasındaki birlik de yer aldı. Azerbaycan’da İsfendiyar b. Ferrûhzâd komutasındaki birlik mağlup edildi ve arkasından Behram b. Ferrûhzâd’ın birlikleri de Utbe b. Ferkad birliği karşısında hezimete uğradı. Azerbaycan ve fethedilen diğer bölge halklarıyla cizye ve haraç anlaşması yapılarak şartları yerine getirdikleri sürece güvende olacakları belirtildi231.

Yezdücerd yeniden Müslümanlara karşı birlik oluşturmak için Rey, Kümis, İsfahan, Hemedan, Mah halklarına toplanmasını emretmişti. Böylece 20/641 senesinde Nihavend’de 60-150 bin arasında değişen rakamlarda ordu oluşturulmuş, ayrıca fillerden de savaşta binek olarak istifade edilmiştir. Fîrûzân’ın başına getirilen Sâsânî ordusu Müslümanlara karşı savaş vaziyetine getirildi. Durum Hz. Ömer’e iletilince Müslüman ordusunun başına Numan b. Mukarrin getirildi ve birkaç gün süren zorlu savaşın ardından Numan şehit edildi ve yerine Hüzeyfe el-Yeman geçti. Ardında Müslümanlar kısa sürede düşmana karşı zafer elde ettiler. (642) Nihavend savaşından sonra geri çekilen düşman ordusu Hemedan’da toplanınca Ka’kaa b. Amr onları takip ederek bölgeye vardı. Şehir muhasara edildi ve Sâsânî komutanı Hüsrev Şünûm savaşamayacağını anlayarak Müslümanlarla anlaşma yaptı ve böylece Hemedan şehri de fethedildi. (642) Bu savaştan sonra İsfahan, (642) Kazvîn, Zencân, Rey, Kûmis, Cürcan ve Taberistan da kontrol altına alındı. (642-43) Bk. İbrahim Sarıçam, “Nihâvend” DİA, C. XXXIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2007, s. 98-9; Apak, a.g.e., C. II, s. 126-28; Balcı, a.g.e., s. 235-43. Böylece Arrân’a gidilen bütün yollar açılmış oldu ve Müslümanlar sonraki fetihlerini burada da gerçekleştirdi.

226 Huzistan merzübanı olmuş, daha sonra Hz. Ömer döneminde yakalanmıştır. Hz. Ömer’in suikast ile

şehit edilmesinde eli olduğu gerekçesiyle katledilmiştir. Bk. Osman Çetin “Hürmüzân-ı Fârisî”, DİA, C. XVIII, s. 498.

227 Ebû Amr (Ebû Hakîm) Nu‘mân b. Mukarrin b. Âiz el-Müzenî (ö. 21/642). Müzenî kabilesine

mensuptur. Bk. Şükrü Özen, “Nu’mân b. Mukarrin” mad., DİA, C. XXXIII, İstanbul 2007, s. 240.

228 Ebû Dücâne Simâk b. Hareşe b. Levzân el-Ensârî Hazrec kabilesine mensup meşhur bir sahabidir.

Bilgi için bk. Asri Çubukçu, “Ebû Dücâne” mad., DİA, İstanbul 1994, s. 122.

229 Bükeyr b. Şeddâd el-Leysî. Hz. Ömer döneminde önemli vazifeler üstlenmiş bir komutandır.

Azerbaycan’da şehit düştüğü rivayet edilmiştir. Bk. İsmail Lütfi Çakan, “Bükeyr b. Şeddâd” mad., DİA, C. VI, İstanbul 1990, s. 484.

230 Utbe b. Ferkad es-Sülemî meşhur komutanlardan biri olup Hz. Ömer döneminde Azerbaycan’ın

fethiyle görevlendirilmiştir. Nesebi anne tarafından Abdü Menaf’da Hz. Peygamber’le birleşmektedir. Geniş bilgi için bk. el-Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, C. XIII, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1996, s. 322-28.

231 Bünyadov, a.g.e., s. 101-103; Welhausen, İslâmın En Eski Tarihi, s. 87; Velihanlı, a.g.e., s. 14-17;

Memmedov, a.g.e., s. 263; Memmedova, a.g.e., s. 197; İsmayıl, a.g.e., s. 104; Apak, a.g.e., C. II, s. 129; İsrafil Balcı, Hz. Ömer Döneminde Diplomasi, s. 319-322; Svetlana Kasumova, Azerbaydjan v. III-VII vv., Elm, Bakü 1993, s. 53; Lapidus, a.g.e., C. I, s. 82; Zekeriya Kitapçı, Azerbaycan ve Horasan İslâm Hidâyet Güneşi Doğu Tûran Yurtlarında, Yedikubbe Yayınları, Konya 2009, s. 137-38; Edisyon, Azerbaycan Tarihi Ali Mektebler Üçün Derslik, C. I, s. 262; Elnure Ezizova, “İslamın Azerbaycana Gelişi ve Yayılışı”, Azerbaycanda Enenevi Din, S. 13-14, Bakü 2014, s. 8-30. Utbe b. Ferkad’ın Azerbaycan’ı fethetmesinin akabinde Hz. Ömer Azerbaycan halkına mektup gönderdi.

54

Azerbaycan’ın ( 22/643) fethedilmesini müteakiben Müslümanların kuzeye (Kafkasya) yapılacak olan fetihleri başlamış oldu. Halifenin emriyle Bukeyr b. Abdullah, Utbe b. Ferkad’ı Azerbaycan’da kendi yerine vekil tayin ederek Arrân’ın da bulunduğu Kafkasya’ya taraf hareket etti232.

Büyük yenilgiye uğrayan Sâsânî ordusu ise kuzeye doğru geri çekilirken Arrân’a girerek ülkeyi yağmalamaya başladı. İran ordusu ayrıca Arrân prensinin annesi ve kardeşlerini de esir alarak yanlarında götürdü. Moses’in belirttiğine göre, Cavanşir bu olayın ardından Kür Nehri’ni geçerek Berzea’ya geldi ve ülkesini yağmalayan işgalcilerle savaşarak Sâsânî komutanlarından birini öldürdü. Bu savaşta Arrân ordusu galip gelerek birçok ganimet elde etti ve prensin ailesi esirlikten kurtarıldı233.

Ülke birkaç sene Sâsânîlerle mücadele etti ve hükümdar düşmana karşı savunma niyetiyle Gürcistan’ın yerli hükümdarı Artnerseh ile ittifak yaptı. İki ülkenin çabaları sayesinde Sâsânî askerleri Uti ve Şakaşen’de mağlup edildi. Sünik (Sisecan) hükümdarının aracılığı ile Sâsânîlerle Arrân arasında anlaşma yapıldıysa da Sâsânîler anlaşmayı bozarak yeniden ülkeye baskın düzenledi ve Cevanşir234’in babasını esir

Halife valisi aracılığıyla Azerbaycanlılara şöyle diyordu: “Bismillâhirrahmânirrahîm, Bu Müminlerin Emiri Ömer b. Hattâb’ın valisi Utbe b. Ferkad’ın tüm Azerbaycan halkına tebligatıdır. Azerbaycan halkının istisnasız tamamına emân verilmiştir. Onların malları, canları, şer’i kanunları, güçleri oranında kendilerine taktir edilen vergilerini yıllık düzenli ödedikleri sürece devlet güvencesindedir. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, acizler, ibadetle meşgul olup dünyadan el-etek çekmiş olanların tamamı ile birlikte, onlara tabi olanlar da bu güvence kapsamındadır. Gece gündüz devletin güvencesi altında olacağınızdan emin olunuz. Azerbaycan’ı terk etmek isteyenler bir yıl içerisinde istedikleri yere gitmekte serbesttir. Ayrıca onlardan vergi de alınmayacaktır. Yerlerinde ikamet edecek olanlardan her türlü tehlikeye karşı yıllık güçleri oranında vergi alınacaktır. Ayrıca yurtlarını terk etmek isteyenler gidecekleri yere sağ-salim varana kadar devlet güvencesindedirler. Cündub yazdı. Bukeyr b. Abdullah ile Simâk b. Haraşete’l-Ensârî şahit oldu. Tarih h. 18.” Bk. Bünyadov, a.g.e., s. 103; Velihanlı, Arap Hilafeti, s. 18; Balcı, a.g.e., s. 320-21; Edisyon, Azerbaycan Tarihi Ali Mektebler Üçün Derslik, C. I, s. 262; Ezizova agmad., s. 14-15.

232 Sebeos, History, s. 141-42. Celâlü’d-Dîn es-Süyûtî, Târîhu’l-Hülefâ’, Mektebetü Nizâr Mustafa el-

Bâz, ? 2004, s. 107; Ebû Zür‘a Abdurrahmân b. Amr b. Abdillâh ed-Dımaşkī, Târîh, Mecmau’l- Lugati’l-Arabiyyeti, Dimeşk ty, s. 180; Ahmed b. Ebî Ya’kûb İshak b. Ca’fer Ya’kûbî, Târîh, C. II, Şirketü’l-A’lâmî, Beyrut 2010, s. 48; et-Taberî, Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 155; Ebû Hafs Zeynüddîn Ömer b. el-Muzaffer b. Ömer el-Bekrî el-Kureşî el-Maarrî, Târîh, C. I, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1996, s. 141; Müller, a.g.e., s. 127; Cemîl Abdullah Muhammed el-Mısrî, İntişâru’l-İslâmi’l- Fütûhâti’l-İslâmiyyeti Zemani’r-Râşidîn, el-Câmiatü’l-İslâmiyyetü bi’l-Medîneti’l-Münevverati, Medine h. 1404, s. 96; İbrahim Sarıçam, Hz. Ömer, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2017, s. 113-4; Edisyon, Azerbaycan Tarihi, C. II, s. 134.

233 Moses, Alban, 183-87; Ayrıca Sâsânîlerin Arrân’a sokulması ile ilgili bk. Abdurrahman İbn

Muhammed İbn Muhammed İbn Haldûn, Dîvânü’l-Mübteda ve’l-haber fî târîhi’l-Arab, C. II, Dâru’l- Fikr, Beyrut 1988 s. 572. Tahminlerimize göre, Sasani İmparatorluğunun çökmesine hız kazandıran İslâm fetihleri ve vilayeti olan ülkelerin kendilerini müstakil ilan etme isteği ve geri kalan dağınık ordunun onlara karşı savaş açması ülke prenslerinin isyanına neden olmuştu. Arrân hükümdarı da bu doğrultuda hareket ederek ülkesini korumaya çalışmıştı.

55

aldılar. Yeniden Sâsânîlerle savaş gerçekleşse de Arrân hükümdarı Cevanşir kesin bir surette galip gelerek babasını düşman elinden kurtardı ve düşmanı kendi ülkesinden sınır dışı etmeyi başardı. Bu olayın vuku bulduğu sıralarda ülke hükümdarı siyasi faaliyetlerinin on beşinci senesinde idi235.

Artık dünyada nam salan İran Devleti ve bir zamanlar Hz. Peygamber’in davet mektubunu gazapla param parça eden II. Hüsrev’in imparatorluğu göçebe halk karşısında küçülerek yok oldu. Roux’sun ifadesi ile dersek, “eski İran’dan geriye bir hayal kaldı: uzun bir süre, kukla bir prens, Türkler ve Çinliler için krallar kralı olarak kalmaya devam edecekti. Böylece Araplar ve Türkler, aynı genişleme hareketiyle canlanarak farklı yönlerde ilerleyip en sonunda karşı-karşıya geldi.”236

Cevanşir Perslere karşı zaferlerini duyan Ermeni ve Gürcü ileri gelenleri ise onunla hısım olmak için kendi hanedanlarından bir kızla evlendirmek istemişti. O ise Sünik (Sîsecan) prensinin mensubu olduğu Aruncan sülalesinden olan Haruhcan ile evlenerek yeni bir akrabalık tesis etti237.

B. ŞİRVÂN-DERBEND-MUGÂN’IN FETHİ VE HAZARLARLA İLK KARŞILAŞMA

Derbend şehri fetihlerden önce Sâsânîlerin arazisi sayılıyor ve şehir onların valileri tarafından yönetiliyordu. Doğu Roma ve Hazarların baskınları sonucunda şehrin bazı yerleri işgal edilmiş ve bu sebepten dolayı da tedbirler alınmıştı. Seddin inşasına başlanılmış ve Sâsânî imparatoru I. Firuz Kubad’ın Fergana ve Bircan’ı ele geçirmesi, Ermeniye ve Arrân’nın işgal altında olan topraklarını Romalıların ve Hazarlardan azat etmesinin ardından inşaat işleri tamamlanmıştı238.

Hz. Ömer döneminde Sasanilere karşı peş peşe kazanılan zaferlerin ardından İslâm ordusunun yeni durağı Arrân bölgesinde bulunan Bâb el-Ebvâb’ı (Derbend) fethetmek ve onun ötesinde bulunan Hazarlarla mücadele etmek idi. Derbend’i

235 Moses, Alban, s. 183; Ghewond, History, s. 2; Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 196; Jean-Paul Roux,

Türklerin Tarihi, çev. Aykut Kazangil, Lale Arslan Özcan, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2002, s. 154; Bünyadov, a.g.e., s. 94. Bu olaylar 31/651-2 tarihlerinde vuku bulmuştur.

236 Roux, aynı yer.

237 Moses, Alban, s. 185; Qeybullayev, Azerbaycan, s. 137.

238 el-Belâzürî, Fütûh, s. 194; el-Mes’ûdî, Mürûc, C. I, 136-7, 201; Sara Aşurbeyli, Bakı Şeherinin

Tarihi, Avrasiya Press, 2016, s. 41-3; Abdulla Fazili, Azerbaycan’ın Kadim ve İlk Orta Asırlar Tarihi İran Tarihşünaslığında, Elm Neşriyat, Bakü 1984, s. 96; Firudin Ağasıoğlu, Azer Halkı, Çaşıoğlu Neşriyat, Bakü 2000, s. 13; Solmaz Gaşgay, Ön Asiyada Migrasiya Proseslerine Dair, Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası, Bakü 2009, 98-101.

56

fethetme görevi ilk olarak Bukeyr b. Abdullah239’a havale edildi. Bunun zorlu bir mücadele olacağını anlayan halife, Bukeyr’e yardım etmeleri için Süraka b. Amr240, Hüzeyfe b. Useyd el-Gaffârî241, Abdurrahman b. Rebîa242, Selmân b. Rebîa243’yı ordularıyla beraber el-Ebvâb tarafına gönderdi. Ordular şehrin yakınlarında Bukeyr’in ordusuyla bir araya gelerek şehre doğru yürüdüler. Halifenin emrine binaen yeni bir birlik oluşturan ordunun başına Süraka b. Amr geçti ve ön saflarda Abdurrahman b. Rebîa’nın ordusu, sağ ve sol cenahlarda Bukeyr ve Huzeyfe’nin birliği, arka saflarda ise Selmân’ın birlikleri yer aldı. Bu dönemlerde Derbend’de Sâsânîlerin Kuzey sınır bölgelerinin valisi ve Derbend hâkimi Şehriyar (Şehribaraz) durumun ciddiliğini anlayarak İslâm ordusunun şartlarını tanımak zorunda kaldı ve şehir savaş yapılmadan teslim edildi244.

et-Taberî, Derbend şehriyârının Abdurrahman b. Rebîa aracılığı ile Süraka ile yaptığı görüşü ve anlaşmayı şöyle tasvir etmiştir:

239 227 dipnota bk.

240 Ebû Süfyân Sürâka b. Mâlik b. Cü‘şüm el-Kinânî el-Müdlicî (ö. 24/645). Mensubu olduğu Müdlic

kabilesi Kinane’ye bağlı Abdümenat kolllarından birisidir. Kinane ise Adnânîlere bağldır. Bk. Yavuz Ünal, “Süraka b. Mâlik” mad., DİA, C XXXVIII, İstanbul 2010, s. 161.

241 Beyâtü’r-Rızvân denilen yerde Hz. Peygamber’e beyat eden sahabedendir. Huzeyfe el-Yemân ile

karıştırılmamalıdır. Küfede vefat etmiştir. Bilgi için bk. İbnü’l-Esîr, Üstü’l-Ğabe, C. I, Dâru’l- Kütübi’l-İlmî, ? 1994, s. 703.

242 Hz. Peygamber döneminde geç Müslüman olan sahabedendir. Selmân b. Rebîa’nın kardeşi olup,

Zü’n-Nûr lakabıyla bilinen Abdurrahman, Hz. Ömer döneminde Kadisiye savaşında bir bölüğe komutanlık etmiş ve Hazarlarla yaptığı savaşlarla meşhur olmuştur. Abdilberr, el-İstîâb, C. II, s. 832; Ahmet Önkal, “Abdurrahman b. Rebîa”, DİA, C. IV, s. 483-84.

243 Ebû Abdillâh Selmân b. Rebîa b. Yezîd el-Bâhilî el-Kûfî. Büyük Arap kabilelerinden biri olan Benî

Bâhile’ye mensuptur. Abdurrahjman b. Rebîa’nın kardeşidir. Bk. Abdulkadir Şener, “Selmân b. Rebîa”, mad., DİA, C. XXXVI, İstanbul 2009, s. 444.

244 et-Taberî, Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 155-156; İbnü’l-Kesîr, el-Bidâye, C. VII, s. 123; İbnü’l-Esîr, el-

Kâmili fi’t-Târîh, C. II, , s. 410; Ahmed İbn Muhammed İbn Yakub Miskeveyh, Tecârübi’l-Ümem, C. I, s. 401; Anonim, Derbendname, s. 21; Yevgeniy İvanoviç Kozubskiy, İstoriya Goroda Derbenda, Temir Han Şura, Derbenda 1906, s. 58; Bakıhanov, a.g.e., s. 23; Sara Aşurbeyli, Şirvanşahlar Tarihi, s. 28; Michael Kmosko, “Araplar ve Hazarlar”, Türkiyat Mecmuası, C. III, İstanbul-Devlet Matbaası, İstanbul 1935, s. 133-55; Mahmûd Şâkir, Kafkâsiyâ, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1972, s. 11-13; Bakı Şeherinin Tarihi, Avrasiya Press, Bakü 2006, s. 53; Bünyadov, a.g.e., s. 104; Naile Velihanlı, Arap Hilafeti ve Azerbaycan, Azerbaycan Devlet Neşriyat, Bakü 1993, s. 18; Qezenfer Recebli, Azerbaycan Tarihi Oçerkler, Elm ve Tehsil, Bakü 2013, s. 93-94; Edisyon, Tarih, C. II, s. 134; ; Jacques Pıatıgorsky, Jacues Sapır, Hazar İmparatorluğu VII.-XI. Yüzyıllar, çev. Hande Güreli, Bilge Kültür Sanat, İstanbul 2005, s. 42; Kitapçı, a.g.e., s. 138-39; Edisyon, Azerbaycan Tarihi Ali Mektebler Üçün Derslik, C. I, s. 262; Edisyon, Azerbaycan Etnografiyası, C. I, Şark-Garb, Bakü 2007, s. 43; Derbend’in feth edilmesi daha sonra ilerleyecek zamanlarda Kafkasya’da İslâmın çeşitli toplumlar