• Sonuç bulunamadı

Beylekan, Berzea ve Diğer Şehirlerin Selmân b Rebîa Tarafından Feth

A. HZ OSMAN DÖNEMİNDE HABÎB B MESLEME VE SELMÂN B.

2. Beylekan, Berzea ve Diğer Şehirlerin Selmân b Rebîa Tarafından Feth

komutanlığı yapan Selmân b. Rebîa el-Bâhilî tarafından sürdürüldü275. Hz. Osman’ın emriyle Selmân, yanında bulunan Iraklı askerlerle Ermeniye’de bulunan Habîb b. Mesleme el-Fihrî’ye yardım etmek için gönderildi276.

Halifenin emrini Suriye valisi Muâviye Selmân’a ulaştırmış ve ona 4 bin askerle Arrân’a taraf ilerlemesini emretmişti. Selmân o sırada Şam’da bulunuyordu ve emre binaen Cezire’ye ve oradan da Ermeniye vilayetine geçmişti. Ermeniye’ye vardığında Şimşat (Samsat; Adıyaman’da bir bölge) denen yerde Rumlardan 30 bin askerle karşılaştı. Durumun zorluğunu anlayan komutan onlara yakın bir yerde ordugâh kurarak Muâviye’ye haber yolladı. Muâviye durumu Hz. Osman’a iletti ve halifenin emriyle dönemin Kûfe valisi Velid b. Ukbe, Habîb b. Mesleme’yi Kûfelilerden ibaret 10 bin askerle Selmân’a destek için gönderdi. Gönderilen desteğin ardından Müslümanlar düşman karşısında zafer kazandı. Zaferi müteakiben Habîb ile Selmân arasında ganimet kavgası vuku buldu ve ikisi bir birini ağır sözler sarf etti. Hatta Şamlı askerler Selmân’ı ölümle tehdit edince Muâviye aracılığı ile durum halifeye bildirilmişti. Şair iki grup Arasındaki tartışmayı bir şiirinde şöyle tasvir etmiştir:

لحرن نافع نبا وحن اولحرت نإو مكبيبح لتقن ناملس اولتقت نإ

274 el-Belâzürî, Fütûh, s. 200.

275 Ekrem b. Ziyâ el-Umrî, Selmân’ın Hz. Osman döneminde Ermeniye ikliminde komutanlıktan

ziyade valilik görevini icra ettiğini belirtmiştir. Bk. Ekrem b. Ziyâ el-Umrî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide Muhâlefeti li Nakti Rivâyeti’t-Târihiyye Vifka Menheci’l-Muhaddisîn, Mektebetü’l-Abîkân, Riyad 2009, s. 138.

276 İbnü’l-A’sem, Kitâbu’l-Fütûh, C. II, s. 341-45; el-Belâzürî, Fütûh, s. 197;Ebû Abdullah Muhammed

İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, C. VII, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1990, s. 287; et-Taberî, Târîhu’r- Rusül, C. IV, s. 246-47; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. II, s. 457; Müller, a.g.e., s. 134-5; Ahmed el-Mağlûs, Atlasu’l-Halifeti Osman İbn Affân, Mektebetü’l-Abîkân, Riyad 2005, s. 49-50. Muhammed Süheyl Takûş, Târîhu’l-Hülefâi’r-Râşidîne’l-Fütûhâti ve’l-İncazeti’s-Siyâsiyyeti, Dâru’n-Nefâis, ? 2003, s. 284.

66

“Eğer Selmân’ı öldürürseniz biz de Habîb’inizi öldürürüz. Eğer Affân’a doğru giderseniz biz de gideriz.”277

Ardından halifenin emri üzerine ganimetlerin bölüştürülmesinde Şamlıların hak sahibi olduğu bilinince kavga son bulmuş ve Selmân’ın Arrân’a gitmesi istenmişti. Yine el-Belâzûrî’nin zikrettiği diğer bir rivayette Selmân’ın Arrân’a gönderilme sebebi Iraklılarla Şamlılar Arasındaki komutan seçme anlaşmazlığı idi. Şamlı askerler bu nedenle Selmân’a saldırmışlardı ki, yukarıdaki şiir bu nedenle söylenmişti. Ancak Selmân’ın Arrân’a yönelme nedeni ile ilgili rivayette en makul olanı birinci nakildir. Bunun daha doğru olduğunu el-Belâzürî de onaylamıştır278.

Çağdaş araştırmacı N. Velihanlı, Selmân’ın Arrân’a geldikten sonra Habîb b. Mesleme komutanlığında Debil fethine katıldığını, ardından Nahçivan’ın fethine iştirak ettiğini belirtmektedir. Nitekim iki komutan da Sünik (Sisecan) arazini fethettikten sonra bir birinden ayrılmış, Selmân Arrân’ın diğer bölgelerini fethetmek için yönelmiş, Habîb ise Gürcistan tarafına hareket etmişti279.

Ermenistan ve Arrân bölgelerinde bulunan yerli melikler Arapların ordularının ölmezliğini ve silahların onlara zarar vermediği şayialarına inanıyordu. Dolayısıyla yerli melikler Selmân b. Rebîa’nın geldiğini duyunca dağlara, ormanlara sığınmıştı. Onun komutanlığındaki ordu Arrân’da bulunan Beylekan şehrine geldi ve şehri teslim etmemek için kendilerine karşı koyan yerli halka karşı mücadeleyi sürdürdü. Fakat ahali savaşın abes olacağına kani olduktan sonra Selmân ile cizye ve haraç vermek şartıyla anlaşmaya razı oldu. Beylekan şehrinin anlaşma gereğince teslim olunmasının hemen ardından İslâm ordusu Berzea şehrine geldi ve buranın ahalisi ile de diğer anlaşmaların aynısı yapıldı280. el-Belâzûrî’ye göre, Selmân

277 el-Belâzürî, Fütûh, s. 197; Ayrıca bk. İbnü’l- A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. II, s. 342; el-Ya’kûbî,

Târîh, C. II, s. 63; et-Taberî, Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 246-47, 304-07; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. II, s. 504-05; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, C. I, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1994, s. 681; Anonim, Derbendname, s. 56.

278 el-Belâzürî, aynı yer; İbnü’l- A’sem, aynı yer; Ya’kûbî, aynı yer; Taberî, aynı yer; İbnü’l-Esîr, aynı

yer; Anonim, Derbendname, s. 56.

279 Velihanlı, Nahçivan, s. 9.

280 İbnü’l-A’sem, Kitâbu’l-Fütûh, C. II, s. 341-45; Sebeos, History, 143-45; el-Ya’kûbî, Tarih, C. II, s.

63;Şemsü’d-Dîn Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymâz ez-Zehebî, el-İber fî Haberi men Ğaber, C. I, Dâru Kütübi’l-İlmî, Beyrut ty., 20; Siyerü A’lâmi’n-Nübelâ, C. II, Dâru’l- Hadîs, Kahire 2006, s. 461; Muhammed İbnü’l-İmâd el-Akrî Ebü’l-Fellâh, Şezerâtü’z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, C. I, Dâru İbn Kesîr, Beyrut 1986, s. 184-6; İbn Haldûn, Târîh, C. II, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988, s 572. el-Belâzürî, Fütûh, s. 201-02;Taberî, Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 246-47; İbnü’l-Esîr, el- Kâmil, C. II, s. 459; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân fî Tevârîhi’l-A’yân, C. V, Dâru’r-Risâleti’l- Âlemî, Dimeşk 2013, s. 453; Kemâlü’d-Dîn İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb fî Târîhi Haleb, Dâru’l- Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1996, s. 24; Ebû Amr Halîfe İbn Hayyât Târîh, Dâru’l-Kalem, Dimeşk 1977, s.

67

Berzea’ya geldikten sonra es-Sürsur Irmağı’nın yakınında ordugâh kurarak şehir kalesini muhasaraya aldı. Kaledekiler kapıyı açmamak için birkaç gün direnmeye devam etti. Fakat Müslümanlar yakındaki köylere saldırarak kaleye gidecek olan yiyecek ve içeceğin önünü kesti281. Sonunda kaledekiler diretmenin boşuna olacağını anlayarak teslim oldu ve anlaşmanın gereğini yerine getirdi282. Anlatılan şehirlerin fethedilmesinin ardından İslâm ordusu elde edilen ganimetleri kendi askerleri Arasında taksim ederek onları diğer savaşlara heveslendirdi283.

Selmân’ın hangi şehirden Arrân’a dâhil olması ile ilgili kaynaklar net bilgi vermemekle birlikte ilk fethin yukarıda anlatıldığı şekilde vuku bulduğu anlaşılmıştır. Şöyle ki, Selmân Ermeniye’de bulunan Habîb b. Mesleme’ye yardıma gelmiş ve Kür Nehri’ni geçerek Beylekan, Berzea’yı anlaşma gereği fethettikten sonra Cürzan (Gürcü) ve Şirvan bölgelerine gelerek oranın melikleri ile aynı şartlar üzere anlaşmış ve şehri teslim almıştı. Anlaşma yoluyla fetihler daha sonra el-Lakz meliki, Şaberan (Şabran), Filanşah, Şemkür, Şirvan ahalisi ile de yapılmış ve bunları takip eden kısa süre içerisinde Hazarlarla yeniden savaşa başlanmıştı284.

Selmân Hazarların eline geçen Derbend’i yeniden fethetmekten ziyade Hz. Ömer döneminde yapılan anlaşmayı bozarak vergiden kaçınan Şirvan ve Derbend yakınındaki bölge halklarını da itaat altına almak istemişti. Aslında bölgedeki halkları hilafete karşı isyana sevk edenler de Hazarlar idi. Selmân Şirvan’ı ve yakın civardaki halkları itaat altına aldıktan sonra Belencer’de mevzilenen Hazarlarla savaş için harekete geçmişti285.

158; Muhammed b. Hasan b. Düreyd el-Ezdî, el-İştikâk, Dâru’l-Cîl, Beyrut 1991, s. 273; Ebû Muhammed Bahâüddîn el-Kâsım b. Alî b. el-Hasen b. Asâkir ed-Dımaşkî , Târîhu Dimeşk, C. XXI, Dâru’l-Fikr, ? 1995, s. 461-71; Ebü’l-Mehâsin Cemâlüddîn Yûsuf b. Tağrîberdî el-Atâbekî, en- Nücûmü’z-Zâhire fî Mülûkî Mısır ve’l-Kâhire, C. I, Dâru’l-Kütüb, Kâhire ty., s. 83; Ebü’l-Ferec Cemâlüddîn Abdurrahmân b. Alî b. Muhammed el-Bağdâdî İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam fî Târîħi’l- Mülûk ve’l-Ümem, C. IV, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1992, s. 345; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. II, s. 459; Abdullāh b. Es‘ad b. Alî b. Süleymân el-Yâfiî, Mir’âtü’l-Cenân ve ibretü’l-yakzân fî ma’rifeti havâdisi’z-zamân, Dâru Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1997, s. 70; Yâkut el-Hamevî, Mu’cem, C. I, s. 380; İbn Asâkir, Târîhu Dimeşk, C. XXI, s. 471; el-Hadramî, Gilâdetü’n-Nehr, C. I, s. 330.

281 O sene hasat zamanı olduğu için kaledekiler yiyecek ve içecek ile temin ediliyordu. Bk. el-Belâzürî,

Fütûh, s. 201.

282 el-Belâzürî, Fütûh, s. 201.

283 İbnü’l-A’sem, Kitâbu’l-Fütûh, C. II, s. 341-45.

284İbnü’l-A’sem, aynı yer; el-Ya’kûbî, Târîh, C. II, Şirketü’l-A’lâmî, Beyrut 2010, s. 63; Sebeos,

History, s. 143; Halîfe İbn Hayyât Târîh, s. 163;el- Belâzürî, Fütûh, s. ; İbn Haldûn, Târîh, C. II, s 572; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, C. II, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut 1994, s. 508; Hamevî Mu’cemü’l-Büldân, C. I, s. 380; Bakıhanov, Gülüstâni İrem, s. 23.

68

Nakledilen bir rivayete göre, Müslümanlar Arrân’ın birkaç arazisini cizye ve haraç anlaşmasına göre fethettikten sonra Araz Nehri ile Kür Nehri’nin birleştiği arazideki Berdîc bölgesine geldi. Kür Nehri’ni geçerek Kabele’yi fethetti ve ardından Şekken (Şeki), el-Kamîberân’ın yerli valileriyle cizye ve haraç verme şartıyla sulh anlaşması yaptı. Hayzan, Şirvan, el-Cibâl emirleri, Maskat, Şâberan, Bâbü’l-Ebvâb halkları da aynı şekilde Selmân’la anlaştı ve bunun ardından Müslümanlar Hazarlarla savaşmak için Belencer’e yöneldi286.

Bir rivayete binaen anlaşma yapılan Hayzan halkı, Şirvan emiri, el-Cibal emirleri, Maskat ve Şâberan halkları ile Derbend halkı, Selmân Belencer’e doğru gider gitmez anlaşmayı bozarak kapılarını kapatmışlardı. Müellif bundan sonraki durumu vuzuha kavuşturmadan Belencer savaşına geçmiştir. Anlaşılan o ki, bölge halklarının Hazarlarla ya bir anlaşması vardı ya da Hazarlara güvenerek Müslümanlarla yapılan anlaşmayı bozmuşlardı287. Vüzûha kavuşturulması gereken hususlardan birisi, Müslümanlarla Hazarlar arasındaki savaşların merkezi diyebileceğimiz Derbend’in fethinin Muâviye’den ziyade Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın gayretlerine izafe edilmesi ve bunun tartışmalı tarafıdır. Nitekim Derbendname müellifi aslında bu işin bizzat Muâviye kontrolünde gerçekleştiğini belirtmiş ardından da yazılan kaynaklara Abbâsîler döneminde olması hasebiyle şüphe nazarıyla bakılması gerektiğine işaret etmiştir. Çünkü (müellife göre) Abbâsîler gözünde Muâviye bir hain ve zalim olması hasebiyle onun yaptığı hayırlı işlerin bile gizlenmesi mubahlık bir kenara sevap iş gibi görülmüştür. Bu sebepten Derbend fethinin sırf Hz. Ömer’in kontrolünde gerçekleşmiştir288.

Hz. Osman döneminde Derbend Hazarların eline geçmişti. Dolayısıyla yapılan seferlerin ardından Selmân b. Rebîa ve beraberinde bulunan 10 bin askerle289 Hazarlarla savaşmak için Derbend’e yöneldi290. Hazar hakanı onun geleceğini haber

286 el-Belâzürî, Fütûh, s. 202; Aşurbeyli, Şirvanşahlar, s. 28; Artamanov, a.g.e., s. 237; 287 el-Belâzürî, aynı yer.

288 Anonim, Derbendname, s. 58-60; Kmosko agmad. 289 el-Ya’kûbî bu rakamı dört bin ile sınırlandırmıştır.

290 Dunlop’un açıklamalarına göre, Selmân Belencer’e kardeşi olan Abdurrahman b. Rebîa’ya yardıma

gitmişti. Abdurrahman’ın askerleri ‘Cesur olun! Buluşma yeriniz cennettir!’ nidalarıyla savaşmaya başlamış, komutanları öldürülünce dağılıp kaçmaya başlamışlardı. Onunla beraber savaşta iştirak eden Selmân dağılan orduyu tekrara bir araya getirmeyi başarmış ardından harp yeniden devam ettirilmiştir. Ancak onun askerleri ‘Allahu Ekber’ sedalarıyla savaşa devam etmiş ve savaştan sağ kurtulamamışlardır. Savaşta birkaç askerle beraber Selmân da kurtulmuştur. Savaşta ayrıca Ebu Hüreyre ve Huzeyfe el-Yeman iştirak etmiş onlarda yenilince geri çekilmek zorundan kalmıştır. Dunlop ayrıca Selmânın öldürülmesi ile ilgili nakilleri geçersiz sayarcasına iddialarda bulunarak el-

69

alınca şehri ordusuyla beraber terk etti ve Müslümanlar burayı savaşmadan ele geçirdi. Çünkü Hazar hakanı da Araplarla ilgili uydurma bilgiye inanmıştı ve bu durum karşısında yanındaki komutanların tepkisini üzerine çekmişti. Hazar ordusunun sayısı 300 bin idi ve komutanlar hakanı Selmân’ın ordusu ile savaşa teşvik ediyordu. Fakat hakan denilenleri önemsemeden kendilerini takip eden İslâm ordularından uzaklaşmak için geri çekilmeye devam etti ve Belencer’e gelerek mevzilendi. Selmân ordusuyla beraber Belencer yakınındaki bir ormanlık araziye vardıktan sonra dinlenmek için mola verdi. Gece yarısı Hazarlardan birinin namaz kılmakta olan Müslüman askeri ok ile öldürmesi ve kafasını keserek hakanın huzuruna getirmesi ile Hazarlar İslâm ordusu ile savaşa başladı ve yapılan savaş Müslümanların hazin bir mağlubiyetiyle sonuçlandı. (30/650-51) Bu savaşta Selmân öldürüldü291 ve Müslümanların yenilmesinin ardından Hazar hakanı bölgeyi korumak amacıyla 3 bin asker yerleştirerek ülkesine geri döndü292. Deneyimli komutanın öldürülmesini haber alan Hz Osman bu olaya çok üzülmüş ve o geceyi uykusuz geçirmişti. Ardından Habîb b. Mesleme’ye haber yollayarak yanındaki Şamlılarla Arrân’a gitmesini emretmişti293.

Belâzürî’ye işaret ederek onun Abdurrahman b. Rebia ile ilgili hiçbir şey bilmediğini savunmuştur. Taberî Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 159; Dunlop, a.g.e., s. 71-72.

291 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. II, s. 345; el-Belâzürî, Fütûh, aynı yer, Ensâbü’l-Eşrâf, C. XIII,

Dâru’l-Fikr, Beyrut 1996, s. 229; İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân, C. V, s. 453; Halîfe İbn Hayyât Târîh, s. 163, 165; Muhammed b. Alî b. Fâris ez-Ziriklî ed-Dımaşkī, el-A’lâm, C. III, Dâru’l İlmi li’l- Melâyîn, Beyrut 2002, s. 111; Muhammed b. Abdülber b. Âsım en-Nemerî, el-İstîâb fî Ma’rifeti’l- Ashâb, C. II, Dâru’l-Cîl, Beyrut 1992, s. 632; Abdülkerim b. Muhammed b. Mansûr et-Temîmî es- Sem’ânî, el-Ensâb, Meclisü Dâireti’l-Maârifi’l-Usmânî, Haydarabad 1962, s. 260; İbnü’l-Esîr, el- Kâmil, C. II, s. 459; Üstü’l-Ğâbe, C. II, s. 263; el-Lübâbu fî Tehzîbi’l-Ensâb, C. I, Dâru Sâdir, Beyrut ty., s. 478; el-Askalânî, el-İsâbe, C. III, s. 117; İbn Asâkir, Târîhu Dimeşk, C. XXI, s. 471-75; Ebû Muhammed Abdullah İbn Müslim İbn Kuteybe ed-Dîneverî, el-Maârif, el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l- Ammetü li’l-Kitâbi, Kahire 1992, s. 433; Kozubskiy, a.g.e., s. 63; Anonim, Derbendname, s. 58-61; ez-Ziriklî, a.g.e., C. II, s. 111; Artamanov, a.g.e., s. 239-40; Dunlop, a.g.e., s. 71; Rafail Oğuztürk, Hızı-Siyezen Bölgesinin Tarihine Dair, y.y., Bakü 2011, s. 61-62; Hazarlarla savaşta 4.000 Müslüman öldürülmüş ve Selmân’ın ölüm haberini Hz. Osman’a Karza b. Ka’b el-Ensârî ulaştırdı. Aynı senede Habîb b. Mesleme Ermeniye’de birkaç bölgeyi fethetmiş ve durumu mektupla halifeye bildirmişti. Ermeniye, Arrân fatihi Selmân’ın ve askerlerinin Belencer’de bulunan kabirleri Kuburu’ş-Şühedâ adıyla anılıyor ve saygı duyuluyordu. Bk. el-Belâzürî, Fütûh, s. 202; İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân, C. V, s. 453; Halîfe İbn Hayyât Târîh, s. 163-65; el-Hadramî, Gilâdetü’n-Nehr, C. I, s. 332.

Kmosko’nun Derbendname’ye atfen yaptığı önemli bilgilerden biri muhakkak Hazarların Çinlilerden almış olduğu yardımdır. Rivayete göre, Çin hükümdarı yüz bin askerden oluşan orduyu Hazarlara göndermiş ve Araplar hakkında anlatılan ölümsüzlük olayının gerçek olmamasını kani olunca Selmân’ın üzerine yürümüştür. Dolayısıyla daha çok kendilerine gönderilen Çin yardımı sayesindedir ki, Hazarlar galip olmuştur. Bk. Kmosko, agmad.

292 Bakıhanov, a.g.e., s. 23.

293 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. II, s. 345-46; Belâzürî, Fütûh, s; Ya’kûbî, Târîh, C. II, s. 64; İbn

Haldûn, Târîh, C. II, s. 572; Halîfe İbn Hayyât Târîh, s. 163; Taberî, Târîhu’r-Rusül, C. IV, s. 162; Ebû Muhammed Abdullah İbn Müslim İbn Kuteybe, el-Maârif, el-Hey’etü’l-Mısriyye, Kahire 1992, s.

70

Müslümanların Hazarlara yenilmesinden sonra anlaşmayı bozan bölge halkları isyan çıkarmaya başladı294. Hz. Osman’ın emrine binaen Habîb b. Mesleme Gürcistan, Ermenistan ve Arrân’ın birkaç bölgesini yeniden itaat altına alarak haraca bağladı295. Bölge halklarının isyan etmesini önemli nedenlerinden birisi onların hâkimiyeti altında bulundukları Doğu Roma ve Hazarlara verdikleri vergileriyle yetinmek Araplara verdikleri vergiden kurtulmak idi. Bir diğer taraftan Arrânlılar bu gibi durumları değerlendirmek için fırsat kolluyordu ve daha çok kendileri gibi Hıristiyan olan Doğu Roma’dan yana tavır sergiliyorlardı. Ancak Arrân’nın da yapılan anlaşmayı ihlal etmesi uzun sürmedi ve dirayetli kumandan Habîb tarafından anlaşma yeniden yapıldı.

Şunu kaydedelim ki, İslâm kaynaklarında isyanların gerçekleştiği sırada dönemin yerli hükümdarı ile ilgili bilgi verilmemektedir. Fakat Moses’in Alban Tarihi eserini incelediğimizde isyanın olduğu senelerde dönemin hükümdarının Cevanşir olduğu varsayılabilir. Çünkü ilerde de göreceğimiz gibi, Cevanşir ülkesi içerisinde Müslümanlarla savaşıyordu ve bu nedenle babası onu anlaşma yapmaya ikna etmeye çalışıyordu.

Habîb’in azledilmesinin ardından Huzeyfe el-Yemân296 bölgeye vali tayin edildi ve Berzea’ya gelerek bölgedeki olası kritik durumu kontrol altında tuttu. O Arrân’da vali iken Hazarlarla mücadeleyi sürdürmüştür. Onun daha önce Derbend‘e Abdurrahman b. Rebîa’ya yardım etmek için gönderilen orduda yer aldığı da söylenmiştir. Hazarlarla mücadeleye hazırlık safhasında Kûfeli ve Şamlı askerler Arasında Kur’ân tilaveti farklılığından dolayı ihtilaf çıkmış, bu durumun Hazarlara karşı olan mücadeleyi aksatmaması için daha sonra Huzeyfe Hz. Osman’a durumu izah etmiş ve tedbir alınmasını tavsiye etmişti297.

Kısa süre sonra Huzeyfe halifenin emri üzerine, amcası oğlu Sıla b. Züfer el- Absî’yi yanına çağırarak onu Arrân’a gönderdi ve Medine’ye geri döndü. Sıla bölgeyi

433; Ebü’l-Arab Muhammed b. Ahmed b. Temîm et-Temîmî, el-Mihan, Dâru’l-Ulûm, Riyad 1984, s. 251.

294 Velihanlı, Arap Hilafeti, s. 22.

295el-Belâzürî’ye göre, Selmân’ın ölümü esnasında Habîb b. Mesleme Ermeniye’nin bazı yerlerini

fethetmişti. Halife onu Selmân’ın yerine görevlendirmek istemişse de bu isteğinden vazgeçerek Şam ve Cezire bölgesindeki bölgelere savaşmaya göndermiştir. Bk. Belâzürî, Fütûh, s. 202-03.

296 Ebû Abdillâh Huzeyfe b. Huseyl (Hisl) b. Câbir el-Absî (ö. 36/656). Hz. Peygamber’in sırdaşı

olarak tanınmıştır. Annesi Abdüleşheloğullarının Evs koluna mensup idi. Sıffîn safaşında Hz. Ali’nin yanında yer almış ve şehit düşmüştür. Bk. Selman Başaran, “Huzeyfe el-Yemân”, mad., DİA, C. XVIII, İstanbul 1998, s. 434-35.

71

itaat altına aldı ve yerli prensler onun emirlerine kusursuz bir şeklide uydu. Sıla’nın bir senelik görevinin ardından halifenin emriyle Arrân, Ermeniye ve Azerbaycan’a Muğire b. Şube, daha sonra da Eşas b. Kays298 vali tayin edildi299.

Hz. Osman döneminde ülkede gerçekleşen en önemli gelişmelerden biri Berzea şehrinin başkent olması idi300. N. Velihanlı’ya göre, hilafetin Kafkaslardaki askeri merkezi Debil’den Arrân’ın başkenti olan Berzea şehrine geçmişti301. Daha sonra da göreceğimiz üzere şehir ülkenin başkenti olmakla beraber Ermeniye, Azerbaycan’da gerçekleşen siyasi olayların idare edilmesinde ana merkez haline geldi.

Hz.Osman’ın öldürülmesinin ardından Eş’âs b. Kays’ın valilik görevini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Çünkü Hz. Ali halife seçildikten sonra Eş’âs’ın görevine dokunmamış ve kendisine idare ettiği bölgede halifeye itaat etmesini ve onun emirlerini yerine getirmesini istemişti302.