• Sonuç bulunamadı

Cerrâh b Abdullah’ın Valiliği Dönemi Arrân’da Hazarlarla Mücadele

A. VELİD B YEZİD – YEZİD B VELİD – İBRAHİM B VELİD

1. Cerrâh b Abdullah’ın Valiliği Dönemi Arrân’da Hazarlarla Mücadele

sergilemiş, Mesleme b. Abdülmelik ile beraber isyanları bastırmak için

443 Welhausen Mervân’ın darbe yaparak hâkimiyeti ele geçirmesinde kendsisine yardım eden

Haricîlerden bahsetmiş ve bu işte kendisine valisi olmuş olduğu bölgelerden Haricî mensubu grupların katıldığını söylemiştir. Müellifin ifadesinden anlaşılan o ki, bu gruplar Arrân, Ermenistan, Azerbaycan topraklarında da askerî hizmetlerde bulunmuştur. Bk. Welhausen, a.g.e., s. 184; Brockelmann, a.g.e., C. I, s. 92-3. Nitekim daha sonra da görüleceği üzere Haricîler Abbasî ihtilali arifesinde Arrân’da isyan çıkaracaklardı.

444 Ghewond, aynı yer; Gandzaketsi, İstoriya Armenii, s. 72-3; Anonim, el-Uyûn ve’l-Hedâiki fî

Ahbâri’l-Hakâik, C. III, Ömer es-Sâidî, Dımaşk 1972, s. 154; Welhausen, a.g.e., s. 175-7; Apak, a.g.e., C. III, s. 239, 243-47, 254-55.

108

görevlendirilmiş bir kumandan idi. 104/722-23 yılında Sübeyt en-Nehrânî’nin Hazarlara yenik düşmesinin ardından görevi devraldı ve bundan sonra onun Arrân, Ermeniye, Azerbaycan valiliği dönemi başlamış oldu445.

O daha Arrân’a varmadan önce Hazarlar halen bölgeden çıkmamışlardı. Cerrâh’ın gelişini haber alan Hazarlar Derbend’e geri çekildi. Yeni vali Arrân’a vardıktan sonra başken Berzea şehrine geldi ve burada Süheyb’in intikamını almak ve düşmanı durdurmak niyetiyle hazırlık yapmaya başladı. O burada arazi ölçümünü de yaptırdı ki, daha sonra Cerrâhî ölçü anlayışı bu icraatla ilişkilendirilecekti. Hazırlıkların bitmesini müteakiben Berzea’dan ayrılarak Kür Nehri, ardından da Samur Irmağı’nı geçerek Hazarların bulunduğu bölgeye girdi. Sonra ilerleyerek Derbend’in iki fersah uzaklığında yerleşen Rubas Nehri’ne geldi ve burada mevzilendi. Aslında o savaşa başlamadan önce Alan kumandanı Sabas’ın Hazar kumandanı ile savaştığını öğrenmişti ve saldırı için fırsat kolluyordu. Ayrıca o hilafete tabi olan Kafkasya’nın yerli hâkimlerine de kendisine destek olması için haber yolladı ve duyuruyu duyan Cerrâh’a destek olmak için toplandı. Hazarlar ise diğer taraf ile uğraşırken ellerinde bulunan Arrân şehri Derbend’i korumaya vakit bulamamış ve neticede bir şafak vakti hava karanlıkken şehri ele geçirmişti. Kendilerini müdafaa edemeyen Hazarlar ise çareyi kaçmakta bulmuş, ülkelerine doğru geri çekilmişti. Şehre giren Müslümanların önünde büyük meşale tutan asker, orta ve arkada ise küçük meşaleyi tutak askerler vardı. Nitekim şehirde Hazarlardan kimse kalmamış ve Cerrâh savaş yapmadan şehri ele geçirebilmişti. Daha sonra o şehrin yarım fersah uzaklığındaki el-Cihat kapısının karşısına geldi sabah açılmadan askerlerinden birisini üç bin atlı ile beraber gizli şekilde içeri girmesini, karşı çıkan olmadığı sürece ahaliyi öldürmemesini ve ganimetleri toparlamasını söyledi. Ganimetleri toparladıktan sonra

445 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 234; el-Ya’kûbî, Târîh, C. II, s. 243; Zeynaloğlu, a.g.e., s.

16; Artamanov, a.g.e., s. 273; Yıldız, agmad., s. 414.Sübeyt mücadeleye başlamadan önce Hazarlar Alanlara karşı savaş halinde idi. 722 senesinde Ermeniye’de Merc el-Hicâre denen mevkiye gelen Sübeyt , Hazarlarla karşılaşmış ve neticede ikinci büyük Hazar-Arap savaşı gerçekleşmiştir. Ancak otuz bin civarında olan Hazarlar Sübeyt’i yenmiş ve neticede dağılan Müslüman ordusu Suriye’ye doğru kaçmışladır. Ancak yenilgiden dolayı kumandanı sert bir şekilde kınayan II. Yezid şu cevabı almıştır: “Ey Müminlerin emiri, ben kesinlikle korkaklık etmedim ve düşmanla çarpışmadan çekinmedim; dişe diş, mızrağım kırılana kadar, kılıcım parçalana kadar sapladım, ama ulu ve yüce Allah’ım ne isterse o oluyor.” Bk. İbnü’l-A’sem, aynı yer; Dunlop, a.g.e., s. 77; Bünyadov, a.g.e., s. 138.

109

oradan ayrılmasını ve Arrân (Samur) Nehri yakında kendi ordusuyla birleşmesini ayrıca tembihledi. 446.

Dönemin Hazar hakanının oğlu Barsbey, Cerrâh’ın 25 bin askerle nehre vardığını öğrenince 40 binlik ordusuyla beraber oraya ilerledi. Müslümanlarla Hazarlar arasında savaş başladı447 ve bu sırada esen güçlü rüzgâr Hazarlara taraf yöneldi. Rüzgârın sertliğine dayanamayan düşman ordusu dağılmaya başladı ve Müslümanlar onları takip ederek el-Husayn denen yere kadar geldi. Hazarlardan birçok kişi öldürüldü ve ganimetlerine el konuldu. Ancak el-Husayn bölgesinin emiri Cerrâh’ın yanına gelerek aman diledi, neticede vergi vermek şartıyla sulh anlaşması yapıldı ve ayrıca bölge halkı Hîzan denen yere göçürüldü. Müslümanlar bölgeden ayrılarak Berûfe denen Hazar şehrine geldi ve buranın da halkıyla anlaşma yapıldı ve Arrân’ın Gebele vilayetinde el-Ğâniyye denen köye iskân ettirildi448.

Cerrâh daha osnra Belencer’e doğru ilerleyerek şehri zorlukla da olsa fethetmiş ve birçok ganimet elde edilmişti449. Şehrin fethedilmesinden sonra Müslümanlar biraz daha ilerde bulunan Semender’i fethetmek için ilerledi. Ancak eski bir Hazar valisi ilerisinin Müslümanlar için daha tehlikeli olacağını bir mektupla Cerrâh’a bildirmiş ve fetih seferi iptal edilmişti. Müslümanlar geri çekilerek Arrân’ın Şekî arazisine gelerek dinlenmek ve kışı geçirmek için ordugâh kurdu. Cerrâh halifeye kendisine yardım gönderilmesini bildiren bir mektup da gönderdi ve onun bu isteği yerine getirildi ve

446 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 234-36; Moses, Alban, s. 291; el-Belâzürî, Fütûh, s. 204-

5; el-Ya’kûbî, Târîh, C. II, s. 240; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. IV, s. 155; İbn Hayyât, Târîh, s. 342; İbn Haldûn, Târîh, C. III, s. 105. Artamanov, aynı yer. Giden ordu Karakaytak ve Tabarsaran köylerine de girmiş, savaş esiri ve birçok ganimetlerle geri dönmüştür. Bk. İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 235 ; Artamanov, a.g.e., s. 273; Bünyadov, a.g.e., s. 138.

447 Cerrâh Hazarların yaklaştığını gördükten sonra kendi ordusuna şöyle seslenmişti: “Ey insanlar!

Allah’tan başka sizin sığınacak kimseniz yoktur. Ben size savaşta öldürülenlerinizin cennete, sağ kalanlarınızın ise birçok ganimet ve şöhrete nail olacağınızı belirtiyorum.” İbnü’l-A’sem, aynı yer.

448 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 236, Anonim, el-Uyûn, C. III, s. 75; Dunlop, a.g.e., s. 78-

9; Bünyadov, a.g.e., s. 138-39; Velihanlı, a.g.e., s. 33; Edisyon, Tarih, C. II, s. 144.

449 Cerrâh Belencer’e varmadan önce Hazarlar savaş arabalarını birbirine bağlayarak kalenin etrafında

bir çember oluşturmuş ve bu da Müslümanları zor duruma sokmuştu. Bu durumda askerlerden biri diğerlerini savaşa teşvik etmek için şöyle seslenmişti: “Kim canını Allah yolunda feda etmek ister?” Müslümanlar olumlu cevap verirken o şöyle devam etmişti: “Beni izleyin!” tüm askerler onu izleyerek arabalara doğru yürüdü ve oklarla karşılaşmalarına rağmen yine de ilerlediler. Onlar birbirine bağlanmış arabanın iplerini keserek diğerlerinin ilerlemesini kolaylaştırdı. Ardından öğleye kadar şiddetli savaş gerçekleşti ve Müslümanlar Belencer kalesini tuta bildi. Kalenin hâkimi elli kadar Hazar askerle kaçmayı başardı ise de onun malı mülkü, ailesi, Müslümanların eline geçti. Esir edilen Belencer hâkiminin ailesi köle olarak 30 bin dirhem karşılığında satılığa kondu. Onun ailesini bizzat kendisi alan Cerrâh hakkında şayialar yayıldı ve bunu haber alınca insanlara şöyle dedi: “Ben onun eşini anlaşma niyetiyle satın aldım. Bizzat hâkimin kendisi ile görüşerek onunla hanımını ve ailesini verme karşılığında anlaşma yapacağım.” Daha sonra o galibiyet haberini mektup yazarak halifeye belirtmiştir. Bk. İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 337-38; Dunlop, a.g.e., s. 79-81.

110

Suriye’den bir grup ordu yola koyuldu. O Suriya’dan gelecek olan takviye kuvvetleri de beklemekte iken halife II. Yezid’in ölüm haberini aldı. (105/724-25) Yeni halife de Cerrâh’ın yerinde kalmasını ve görevine devam etmesini bildirdi ve kendisine takviye güç göndereceğini belirtti. Ona gönderilen mektupta ayrıca Hazarlarla savaş yapması emredilmiş ancak vaat edilen takviye güçleri gelmemişti. Vaade güvenen Cerrâh Şeki’den çıkarak Berzea kalesine geldi ve oradan da ayrılarak Beylegan’a dâhil oldu. Ardından Versan’a giderek oradan Bacirvan’na vardı. Kısa süre sonra buradan da ayrılan Cerrâh Erdebil’e geldi ve ordugâh kurarak Mugân, Gilan, Talikan üzerine küçük ordu gönderdi. Bu ordu emredilen yerlere giderek savaşmış ve geri dönmüştü450.

Kaynaklarda belirtildiğine göre, Hişam Cerrâh’ta istediği başarıyı bulamayınca onu kısa süreliğine azletmiş ve yerine tekrar kardeşi Mesleme’yi getirmiştir. (725-26) Mesleme ise 729 senesine kadar Kafkaslarda Hazarları birçok kez yenmiş ve birçok yeri de ele geçirmiştir. Ayrıca Hazar hakanını mağlup ederek el-Lân denilen yeri fethetmiştir. Daha sonra 729-30 senesinde Hazarlar Azerbaycan’a saldırınca bu sefer Hâris b. Amr komutasındaki İslâm ordusu düşmanlarını mağlup etmiş ancak komutan öldürülmüştü. Aynı yıl içerisinde Mesleme Ermeniye, Azerbaycan, Arrân genel valiliğinden azledilmiş, yerine yeniden Cerrâh b. Abdillah tayin edilmiştir451.

730 senesinde Hazar hakanının oğlu etraf bölgelere haber yollayarak kendi dinlerinden olanları Müslümanlara karşı savaşa davet etti ve kendisiyle beraber sefere katılmalarını istedi. Onun bu isteği olumlu karşılandı ve neticede üç yüz bin ordu oluşturuldu. Ardından ilerleyen Hazar ordusu Kür Nehri ile Araz Nehri’nin birleştiği yere geldi452 ve buradan Versan’a geçerek şehri dağıttı, halkının çoğunu kılıçtan geçirdi. Sonra Cerrâh’la savaşmak için Azerbaycan’a ilerlediler ve yine geçtikleri bölgelerdeki Müslümanları katlettiler. Durumun ciddiyetini halife Hişam’a haber eden Cerrâh kendisine destek gönderilmesi gerektiğini belirttiyse de halife yardım göndermedi. Böylece Hazarlar Erdebil’e vardı. Müslümanlar Hazarlardan sayıca az

450 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 235-41; et-Taberî, Târîh, C. VII, s. 54; Bakıhanov, a.g.e.,

s. 24; Artamanov, a.g.e., s. 277, 281-82. Artamanov Cerrâh’ın tekrar göreve gelmesinin ardından yeniden Şeki’de ordugah kurduğunu belirtir. Yani müellif onun daha önceeleri de bu bölgede ordugâh kurarak Hazarların üzerine yürüdüğünü belirtir ki, bu tespit büyük ihtimalle doğrudur. Bk. Artamanov, a.g.e., s. 277, 281.

451 İbn Hayyât, Târîh, s. 360-61; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. IV, s. 178, 197; İbnü’l-Kesîr, el-Bidâye, C.

IX, s. 256; Anonim, el-Uyûn, C. III, s. 90; Artamanov, aynı yer; Dunlop, a.g.e., s. 96; Bünyadov, a.g.e., s. 139; Edisyon, Tarih, C. II, s. 144; Apak , a.g.e., C. III, s. 228.

111

idi ve bazı gruplar etraf bölgelere dağılmışlardı. Dolayısıyla savaşı kazanmak mümkün gözükmemekteydi. Ayrıca Cerrâh’a Sabalan dağının arkasında mevzilenmesi gerektiği önerilse de o savaşmaktan yana tavır sergilemişti. Ardından ordusuna bir konuşma yapan Cerrâh şöyle seslenmişti: Cennet’e kavuşmaya gayret edin, cehenneme değil! Mümin olmak için gayret sarf edin, cehalet için değil! Allah’ın rahmetine sığının ancak şeytanın uymayın! Cennet bahçesine girmek için çalışın, cehenneme değil!”453 Aslında o bu hitabetiyle mağlup olacağını anlamış ve askerleri son anında bile kahramanca savaşmaya teşvik etmişti. Neticede savaş başladı ve Hazarlar az sayıda olan Müslümanları yenerek galip geldi. (730) Bu savaşta Müslümanlardan çok sayıda ganimet elde edildiyse de çoğunluğun öldürülmesi ve geri kalan 600 küsur askerin kaçmasıyla da esir ele geçirilemedi. Hakanın oğlu Bars, Cerrâh’ın aranmasını emretmiş, o ölenlerin arasında bulununca kafasını kestirmiş, onun ailesini, cariyelerini esir ederek kendisiyle götürmüştü454. Hazarlar galip geldikten sonra Erdebil’e girmiş, kadın çocukları esir ederek büyük ganimetler elde etmişlerdir. İlerlerken de geçtikleri bölgeleri yakıp yıkmış, Müslümanları katlederek Diyarbakır ve Musul’a ulaşmışlardı455.

Cerrâh’ın ölüm haberi tüm İslâm âlemini derin hüzne boğmuş, haberi duyan halife Hişam ise kederinden gözyaşı dökerek tüm geceyi uyuyamamıştır456. Halifenin Hazarlara karşı ordugöndermemesi ise çok düşündürücüdür. Burada akla gelen ilk neden komutanların görevli olduğu bölgelerde diğer tehlikelerle mücadele etmiş olmasıdır. Nitekim Mesleme bölgeye iyi vakıf olduğu halde Doğu Roma’da olması onun bölgeye gönderilmesine engel teşkil etmiş olabilir. Çünkü hilafetin en çok ağırlık verdiği bölge Doğu Roma arazileri idi. Ayrıca diğerlerinin bölgeyi iyi tanımamış olması halifeni kuşkulandırmış da olabilir. Belki de yeni bir komutan gönderilse idi onları da Cerrâh’ın akıbeti bekleyecekti.

Halife Hişam daha sonra devlet erkânı ile istişare ederek bu işe Cerrâh’ın kardeşi Hallâc b. Abdullah’ı uygun görmüş daha sonra en iyisi Mesleme’nin İstanbul kuşatmasından dönmesi üzerinde ittifak edilmişti. Ancak bu geç olacağından

453 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 242.

454 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 242-43; Ghewond, History, s. 18; İbnü’l-Kesîr, el-Bidâye,

C. IX, s. 303; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. IV, s. 198; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, C. VII, s. 153; Grousset, aynı yer; Zeynaloğlu, a.g.e., s. 16; Artamanov, a.g.e., s. 282-3; Kmosko, agmad; Bünyadov, a.g.e., s. 140-41; Velihanlı, a.g.e., s. 33; Edisyon, Tarih, C. II, s. 144-45.

455 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 243; Dunlop, a.g.e., s. 85-6; Edisyon, Tarih, C. II, s. 145. 456 İbnü’l-A’sem, Kitâbü’l-Fütûh, C. VIII, s. 242; Moses, Alban, s. 291; ez-Zehebî, Târîh, C. VII, s. 7;

112

Suriye’nin Menbiç bölgesinde komutanlık görevini sürdüren Said b. Amr el- Haraşî457’nin Hazarlarla mücadele etmesine karar verildi. Said daha Horasan’da ve Soğd’da Türklerle savaşarak galibiyet elde eden bir komutandı. Dolayısıyla Türklerin savaş taktiklerini iyi bildiğine kanaat getirilmiş olmalı ki, bu göreve getirilmişti458.