• Sonuç bulunamadı

İNSANIN MAL EDİNME HIRSI, ARZUSU İHTİYAC

KUR’AN-I KERİM’DE VE İSLAM’DA ZENGİNLİK

2.3. İSLAM’IN MÜLK VE ZENGİNLİĞE BAKIŞ

2.3.2. İNSANIN MAL EDİNME HIRSI, ARZUSU İHTİYAC

Fert, tabi tutulmuş olduğu imtihanı başarı ile sonuçlandırabilmesi için bireysel ve toplumsal hayatını nasıl tanzim etmelidir? Bir kısım ayet ve hadiste dünya hayatının tamamen değersiz ve boş olduğu vurgulanmakta, bir kısmında ise övülmekte ve değerli olduğu telkin edilmektedir. O halde ahiret hayatında mutlu bir yaşam tarzı elde edebilmek amacıyla dünyadan tamamen yüz çevirmek mi yoksa sırf dünyayı imar etmek mi gerekmektedir. Bunları tespit edebilmek için, Kur’an ve hadis perspektifinden dünyanın mahiyetini ele alıp incelemek gerekmektedir.

“İnsan, manevi âlemiyle çıkarları arasında denge kurmakta zorlanan, çoğunlukla menfaatlerini ön planda tutan psikososyal bir varlıktır. Bu itibarla Kur’an-ı Kerim, insanı, ekonomik tutum ve davranışları açısından eğitime tabi tutmuştur.”194 Zekat, sadaka, infak gibi ibadetlerin olmasıda bunun göstergesidir. İnsan, nasıl fakirken sabrederek imtihana tabi tutuluyorsa zenginken de malıyla imtihana tutulur. Zenginlerden öyleleri vardır ki ne kadar kazanırsa kazansın infak et, zekat ver vs. denildiğinde malının azalacağından endişe eder ve yüz çevirir ve böylece malıyla olan imtihanını kaybetmiş olur. Böyle insanlar günümüzde olduğu gibi Peygamber Efendimiz zamanında da vardı. Hatta bu tür insanlar zamanla, mallarından bir şey eksilmesin diye çeşitli hilelere başvurmuşlardır.

192

Afdalu’r Rahman, Siret Ansiklopedisi, (Ter: Komisyon), 1996 İstanbul c.2,s.308 193

Faruk Beşer, age, s.26 194

Mal biriktirmek, zengin olmak gibi arzular insanın fıtratında olan doğal, karakteristik özelliklerindendir. Birçok ayette bu açıkça dile getirilmiştir.195 İslam’da buna engel olmamış ve insanı çalışıp kazanmaya ve kazandıklarından biriktirmeye ve harcamaya teşvik etmiştir. Bazı dinler vardır ki (günümüzde tahrif edilmiş olarak yaşamını devam ettiren ilahi dinlerde dahil) insanın fıtratına konmuş olan bu tür eğilimleri silmek istemiş, buna bağlı olarak ta insanın fıtratıyla uyuşmayan birtakım kurallar ortaya koymuşlardır. Sonucunda ise insanların birtakım hilelere başvurmalarına veya yanlış yollara sapmalarına engel olamamışlardır. Fakat hanif dinlerde bu çok daha makul bir seviyede insana emredildiği için daha işlevsel olmuştur. Bir örnek vermek gerekirse Peygamber olan Hz. Süleyman bile Rabbine şöyle yalvarmıştır;

ُبﺎﱠھَﻮْﻟا َﺖْﻧَأ َﻚﱠﻧِإ يِﺪْﻌَﺑ ْﻦِﻣ ٍﺪَﺣَﺄِﻟ ﻲِﻐَﺒْﻨَﯾ ﺎَﻟ ﺎًﻜْﻠُﻣ ﻲِﻟ ْﺐَھَو ﻲِﻟ ْﺮِﻔْﻏا ﱢبَر َلﺎَﻗ

“(Süleyman): Rabbim! Beni bağışla; bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz Sen, daima bağışta bulunansın, dedi.”196

“Bu istek hem kemmiyet, hem de keyfiyet bakımından bir mülk ve saltanata işarettir. Nitekim ayetin açık delaletinden Süleyman (as) ‘ın güçlü deniz filoları ve o devirde önünde durulamaz süvari birlikleri oluşturduğu, Umman körfezi ile Aden körfezi ve Kızıldeniz arasında hükümranlığını sürdürdüğü anlaşılıyor. Kendisinden sonra hiçbir peygambere böyle güçlü bir saltanat verilmediği ise kesindir. O, bu mülk ve nimetleri Rabbini anmaya vesile olduğu için sevmiştir. Aynı zamanda cinlere de hükmetmesi ayrı bir keyfiyet arz etmektedir.”197

“ İnsanın gönlü Allah ile birlikte olduğu, sorumluluğunu hissettiği sürece mal sevgisi kötü değildir, böyle insanlara değerli mallar dünya mutluluğu verdiği gibi onu veren Allah’ı daha çok anıp şükretmesine de vesile olacaktır. Bir kimsenin Hz. Süleyman gibi yeryüzünde hakkı, iyilik ve adaleti hâkim kılma niyetiyle varlığını ve

195 Bkz. Al-i İmran 3/14 196 Sa’d 38/35 197

gücünü Allah yoluna adaması, mal ve iktidar sevgisinin kendisine Allah’ı unutturmasına izin vermemesi, hatalarını görüp hemen tövbe ve istiğfarla tamir etmesi adalete riayet etmesi ve nefsinin zararlı isteklerine karşı dirençli olması şartıyla en yüksek seviyede siyasi güç ve iktidar istemesinde bir sakınca yoktur.”198

“ Allah’ın kullarına bağışladığı mülk bir emanetten ibarettir. Kul sahip olduğu mülkü kendi ihtiraslarını tatmin etmek için değil Allah’ın rızasını elde etmek için bir imtihan dünyasında bulunma anlayışı içinde değerlendirmelidir.”199 Yani bir insanın malı, mülkü olabilir. Buna bir engel getirilmemiştir. Yalnız şu vardır ki kişi bu malını mülkünü Allah’ın yolundan alıkoymak veya Müslümanlara bir zarar getirmek için kullanmamalıdır. Aksine Müslümanlığa hizmet etmeli, onların sorunlarına bir nebze olsun çözüm sağlamalıdır. Hz. Süleyman’da duasında bu amacı gütmüş ve dua etmiştir. Yani onu duasında nicelik değil nitelik önemlidir. O hem kendisi hem de diğer inananlar için bu duayı yapmıştır.

“Bilinen bir gerçektir ki insanın malı çoğaldığı ve serveti aşırı şekilde biriktiği zaman, tabiatı itibarıyla fesada, isyana meylettiği gibi hırsla, gevşekliğe ve haramları mübah görmeye doğru kayar.” 200 İşte bundan sakınmalı ve kendini bu tür afetlerden korumalıdır. Günümüzde de bir Müslüman çalışıp kazanırken ya da dua ederken Hz. Süleyman gibi, kendisi kadar diğer insanları da düşünmelidir. Ayrıca şunu da aklından çıkarmamalıdır ki; İslam’da bir Müslüman için korkulan, endişelenilen şeylerin başında onun dünyaya bağlanması ve bunun sonucunda malın mülkün kölesi olması gelmektedir. Ayet-i Kerime’de şöyle geçer;

“Ey iman edenler! Ne mallarınız ne de evlatlarınız sizi Allah’ı hatırlamaktan alıkoymasın. Kim malı ve evladı sebebiyle Allah’ı unutursa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”201

“ 9. ayetten açıkça anlaşıldığı üzere burada kişiye yüklenen ödev, onun ailesiyle ilgilenmemesi, kazanç sağlayıcı işlerle meşgul olmaması değil, hayatın tabii akışı içinde ve

198

Komisyon, Kur’an Yolu, c.4 s. 582 199

Ahmet Tabakoğlu, age, s.25 200

Abdullah Ulvan, age, s.69 201

insanın doğasının bir gereği olarak zaten gösterilmekte olan bu ilgi ve meşguliyetin, hayatın gerçek anlamını unutturacak ve Allah'a kul olma bilincini yitirmeye yol açacak bir sapmaya yol açmamasıdır.” 202

Bu ayet-i kerime ile ilgili olarak Elmalılı, şunları dile getirmiştir; “Ey iman edenler! Yani o izzet kendisinin olan Allah'a ve Resulü'ne samimiyetle iman etmiş olup da Allah yanında müminlere tahsis edilen ilâhî izzete ermek isteyen müminler! Sizleri iğfal edip alıkoymasın, eğlemesin, oyalamasın. Ne mallarınız ne de evlatlarınız, yani dünya meşguliyetlerinin en vazgeçilmezi olan mal ve evlat işleri, onların bakımı, derdi ve zevki bile alıkoymasın. Zira Hadid Suresi’nde geçtiği üzere dünya hayatı eğlence, oyun, zinet, övünme, mal ve evlat çoğaltmaktan ibarettir. Bunların en kaçınılmazı, en ciddisi de mal ve çoluk çocuk kaygısı ve zevkidir. İşte eğlence ve oyun şöyle dursun, süs ve övünmenin kaynağı olan mal ve evlat bile sizi oyalayıp da alıkoymasın. Yani bunlarla hiç meşgul olmayın demek değil, fakat bunlar sizi, asıl izzetin ruhu olan Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Allah'ı ve Allah için iş yapmayı unutturmasın. Zikrullah, Allah düşüncesi ve Allah'ı anma ki, müfessirlerin beyanına göre burada kastedilen Allah'ı zikir ve yüceltmek için yapılan namaz gibi ibadetlerle onun meyvesi olarak Allah sevgisiyle yapılan ibadetlerdir. Gerçek ibadete layık Allah Teâlâ'yı O'nun isim, sıfat, emir ve nehiylerini, sevap ve azabı ile izzetinin hükümlerini düşündürüp andıran, rızasına vesile olan farz ve nafile ibadetlerden, Cuma ve cemaatten, namaz, oruç, zekât, hac, cihad, Kur'ân okuma, va'z ve nasihat, tehlil (lâilâhe illallah), tesbih, (sübhânellah) ve tahmid (elhamdülillah) gibi sırf Allah'a yaklaşmak için yapılan ve daima Allah'ı andırıp Allah için Allah'a layık güzel işler düşündürmeye alıştıran itaatlerden gaflet ettirmesin.203

َﺒْﻟاَو ﺎَﯿْﻧﱡﺪﻟا ِةﺎَﯿَﺤْﻟا ُﺔَﻨﯾِز َنﻮُﻨَﺒْﻟاَو ُلﺎَﻤْﻟا

ﺎًﻠَﻣَأ ٌﺮْﯿَﺧَو ﺎًﺑاَﻮَﺛ َﻚﱢﺑَر َﺪْﻨِﻋ ٌﺮْﯿَﺧ ُتﺎَﺤِﻟﺎﱠﺼﻟا ُتﺎَﯿِﻗﺎ

“Mal ve evlatlarınız dünya hayatının süsünden ibarettir. Fakat hayırlı ameller ise, Rabbinin katında hem sevap hem de gelecekte ümit açısından daha hayırlıdır.”204

202

Komisyon, Kur’an Yolu, c.5 s.291 203

Elmalılı, age, c.8, s. 76-77 204

Önemli âlimlerimizden olan Elmalılı M. Hamdi Yazır, mal ve çoluk çocuğun bizleri Allah’ı anmaktan alıkoymaması gerektiğine özellikle vurgu yapmıştır. Zaten mal-mülke dikkatli yaklaşmamızı belirten âlimlerde bu noktada insanların birçoğunun kaybettiğini dile getirerek mal-mülke kul köle olmamamız gerektiği noktasını vurgulamışlardır. Çünkü bu durum bir imtihan vesilesidir. Peygamber Efendimiz buna şöyle dikkatlerimizi çekmiştir; “ Her ümmet için bir imtihan unsuru vardır. Benim ümmetimin imtihan konusu da maldır.”205 Aslında Peygamber Efendimiz (sav) bizlere bu imtihanı nasıl kazanacağınızı da bizzat kendisi yaşayarak, hayatını bizlere örnek göstermiştir.