• Sonuç bulunamadı

HADİS-İ ŞERİFLERE GÖRE ZENGİNLİK VE FAKİRLİK

KUR’AN’DA ZENGİNLİK, FAKİRLİK VE İSLAM DİNİNİN YASAKLADIKLAR

3.2. İSLAM DİNİNİN YASAKLADIKLAR

3.1.2. HADİS-İ ŞERİFLERE GÖRE ZENGİNLİK VE FAKİRLİK

Herkesin bildiği gibi din, yani İslam, sadece Kur’an-ı Kerim demek değildir. Nitekim Kur’an’a baktığımızda O’nun her konuyu tafsdilatlı bir şekilde ortaya koymadığını görmekteyiz. Kimi konuları tafsilatlı bir şekilde açıklarken kimi konularda ise ana çizgileri belirlemiş ve gerisini uygulamaya bırakmıştır. Bu uygulamaların da o dönemdeki biricik kaynağı, temeli Peygamber Efendimiz (sav)’dir. O’nun uygulamaları ve sünneti bizler için ikinci kaynak değerini taşır. Bundan dolayı, konumuzun net bir şekilde anlaşılmasını sağlamak amacıyla Hz. Muhammed (sav)’in hayatına ve O’nun sünnetine bakmak zorundayız.

Bunu yaparken de öncelikle O (sav)’in adına uydurulmuş olan bazı rivayetleri ele almamız gerekiyor. Çünkü İslam’ın ilk günlerinden itibaren bu konuda birçok söz ve rivayet bizlere ulaşmıştır. Öyle ki İslam’ın en önde gelen isimlerine yani sahabelere bile bu noktada asılsız isnatlar yapılmıştır. Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek ve doğru bildiğimiz yanlışlarımızı düzeltmek için bu konudaki çeşitli rivayetlere kısaca değineceğim.

“Su sebzeleri bitirdiği gibi mal ve şeref sevgisi de gönülde münafıklık meydana getirirler.”315

“Adamın biri Peygamberimize sorar: ‘Ben ölümü sevmiyorum ne buyurursunuz?’ Resulullah: ‘Malın var mı?’ diye sorar. Adam cevaben malının olduğunu söyler. Bunun üzerine Peygamberimiz:‘Öyle ise malını önceden gönder, çünkü mü’minin kalbi malına bağlıdır. Malını önceden gönderirse ona kavuşmak ister, malını bırakırsa malıyla kalmaya heveslenir.”316

Iraki, her iki rivayetin kaynağına da rastlanılmadığını söylemiştir.317

314

Mehmet Paçacı, Kur’an’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Ahiret İnancı, Nun yay. 1994 İstanbul, s.117 315

Gazali, İhyâû Ûlumi’d-dîn, ( Ter: Sıtkı Gülle ) Huzur Yayınevi, İstanbul, 1998, c.3 s.912 316

Gazali, age. C.3 s.913 317

“Peygamberlerden cennete en son girecek olan, zenginliği sebebiyle Süleyman (a.s.), ashabımdan en son (cennete) girecek olan ise, dünyadaki zenginliği sebebiyle Abdurrahman b. Avf’tır.”318

“Diğer taraftan, bu hadiste adı geçen iki kişiden biri, Allah’ın Peygamber olarak gönderdiği bir yüce insan, diğeri de bir önemli sahabidir. Haber, Abdurrahman b. Avf (32/652)’ın ‘aşere-i mübeşşere’ den olduğunu bildiren birçok rivayetle çatışmaktadır.”319

Hz. Aişe (ra), Hz. Peygamber (sav)’i, “Abdurrahman b. Avf’ı cennete emekleyerek girerken gördüm.” buyururken işittiğini söylemiştir.320

“Dünya ahiret ehline haramdır, ahiret de dünya ehline haramdır, hem dünya hem ahiret ise Allah ehline haramdır.”321

“Mürit, malı mülkü terk eden ve bütün tehlikelere göğüs gerendir.”322

“Beni görmek istersen aç ol! Bana vasıl olmak istersen tecerrüt et.”323

Daha bunlar gibi birçok rivayeti sıralamak mümkündür. Biz, bu rivayetlere baktığımızda daha çok tasavvufi eserlerde yer aldığını görmekteyiz. Bunun nedeni de insanların Allah’a daha fazla yakınlaşmasını sağlamak olarak açıklanabilir. Fakat şu bir gerçektir ki başkasına muhtaç olan bir kişinin Allah’a daha yakın olacağı diye bir şey söz konusu değildir. Aşağıdaki sahih hadis-i şeriflerden de bu çok açık bir şekilde görülecektir. Yusuf el-Kardavi’nin söylediği gibi, olsa olsa bu tür hadisler, “mal fitnesi” nden ve zenginliğin sebep olduğu azgınlıktan insanları sakındırmak için söylenmiştir. Fakirlikten Allah’a sığınan ve onun neredeyse küfür olacağından söz eden bir Peygamber’in getirdiği bir dinin; meşru yollardan mal-mülk sahibi olmaya

318

Gazzali, Hüccetü’l İslam Zeynü’d Din,İhyau Ulûmi’d Din, Ter:Ahmed Serdaroğlu, Bedir Yayınevi, İstanbul 1975, c.4, s.362

319

Muhittin Uysal, Dünyayı Yeren Asılsız Haberler, Tasavvuf ve İslam, SÜİFD, yıl 2001 sayı 12 Konya, s.100

320

Ebu Talib el- Mekki, Kutu’l Kulub, 1, 493 321

Eşrefoğlu Rumi, Müzekki’n Nüfus, Salah Bilici Kitabevi, 1979, İstanbul, s. 496

322

Rumi, age, s.495

323

karşı olduğu nasıl iddia edilebilir? Şimdi isterseniz sahih olan hadis-i şeriflere bir göz atalım:

İmran b. Husayn (m. 52/672)’ın anlattığına göre Peygamber (sav) “(Miraç Gecesinde) Cennete şöyle bir baktım da Cennet ehlinin çoğunun fakirlerden olduğunu gördüm.”324buyurmuştur.

Habbab (m. 19/640) anlatıyor: “ … Mus’ab b. Umeyr, Uhud günü şehit edildiğinde arkasında çizgili yünlü bir kumaştan başka bir şey bırakmadı. Biz o tek kumaş ile onu kefenlemeye çalıştık. Başını örttüğümüzde ayakları, ayaklarını örttüğümüzde başı açılıyordu. Bu yokluk karşısında Peygamber (sav) bize şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de ızhır otundan biraz koymamızı emretti.”325

“İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa ikinci bir vadi dolusu altınının olmasını ister. Onun ağzını/gözünü ancak toprak doyurur.”326

Buhari’deki aynı babta bu minval üzere nakledilmiş farklı hadisler bulmak mümkündür. Fakat bu tür hadis-i şeriflerin fakirliği övdüğünü ve insanları fakirliğe teşvik ettiğini söylemek mümkün değildir. Mesela Habbab (ra)’nın rivayetinden böyle bir sonuç çıkarmak çok yanlıştır. İmran b. Husayn (ra)’nın rivayeti ise fakirlerin tamamının cennete gideceğini ifade etmez. Ayrıca zenginlerin de cehennemlik olduklarını anlamamalıyız. Burada önemli olan zenginlik veya fakirlik değil, içinde bulunduğu ortamda imtihan edildiği hususta imtihanı kazanmaktır. Şimdi de zenginliği üstün gösteren rivayetlere geçelim:

“Veren el alan elden üstündür… Zengin olmak isteyeni Allah zengin kılar.”327

“Yüksel el, alçak elden daha hayırlıdır.”328

“Ümmetim öyle bir zaman görecek ki, hem dinini hem dünyasını temin için insan paraya muhtaç olacak.”329

324 Buhari, Rikak 16 325 Buhari, Rikak 17 326 Buhari, Rikak 10 327

Buhari, Vesaya 9, Rikak 11; Müslim, Zekat,94-97 328

“Âdemoğlu vefat ettiği zaman amelinin sevabı kesilir. Ancak şu üçünün sevabı devam eder; Sadakay-ı cariye, kendisiyle faydalanılan ilim ve şahsın lehinde dua eden hayırlı evlat.”330 Bu sayılan amellerden ilki ancak mal varlığı olan için daha

geniş çapta geçerli olan bir durumdur. Bir cami, bir okul, bir çeşme yaptırmak hiçte kolay bir hadise değildir.

"Ey Allahın Resulü! Hangi kazanç daha hayırlı ve hoştur? diye soruldu. ‘Bir, el ile elde edilen kazanç, bir de, hilesiz alışverişten elde edilen kazanç,’ buyurdu.”

“Hz. Peygamber (sav) her defasında ‘veren elin, alan elden daha hayırlı’ olduğunu ifade etmiştir. Veren elin alan elden daha hayırlı olması, çalışmayı teşvik eden, başkasının sırtından geçinmeyi hoş görmeyen bir yaklaşımın ifadesidir.”331 “İslam lüks ve israf içinde yaşamayı ve saçıp savurmayı bir hastalık olarak gördüğü kadar, fakirliği de birçok sosyal hastalığın kaynağı kabul etmiştir. Hırsızlık, yalan, gasp, ahde vefasızlık gibi birçok sosyal yaranın yaygınlaşmasında, başka faktörler yanında, fakirliğin, akla gelen ilk sebep olduğu açıktır.”332 Zenginlikle ilgili bir rivayeti Taberani (ö.360/970) Mikdam b. Ma’dikerib’den (ö.87/705) merfu olarak rivayet etmiştir. “Bir zaman gelecek altın ve gümüşü/parası olmayanlar, hayattan zevk alamayacak.” Ahmad b. Hanbel bunu ‘bir zaman gelecek; insanlara sadece para-pul fayda verecek’ şeklinde rivayet etmiştir.333

“Yüce Allah bir kula nimet verdiği zaman nimetinin izini o kulun üzerinde görmek ister”334

“Dünya malı tatlı ve çekicidir. Kim onu hakkı ile (helal yollardan) elde ederse, onun için müberek olur. “335

329

Faruk Beşer, age,s.81 330

Müslim, Ebu’l Hüseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyri en-Neysaburi, el-Camiu’s Sahih, İstanbul 1998,Vasiyyet, 14; Tırmizi, Ahkâm, 36; Nesai, Vesaya, 8

331

Cemal Ağırman, age, s.175 332

Muhittin Uysal, agm, s.118 333

Ahmed b. Hanbel, 4, 133, no.17240 334

Tirmizi, Edeb 54, age, c. 3, s.61 335

Bu hadisin muhalifinden dünya malını helal yoldan kazanmayanların o maldan hiçbir fayda elde edemeyeceğini anlıyoruz. Bu durumun bir sonucu olarak da mal ona hiç fayda sağlamadığı gibi, dünya malını haksız yollardan, fazlaca elde ettiğinden dolayı içindeki iştah, hırs onu daha fazlasını kazanmaya sürükler. Sonuçta da Buhari’nin Rikak 10. hadisinde de naklettiği gibi onun ağzını/gözünü ancak toprak doyurur. Peygamber Efendimiz (sav), insanları bu noktada uyarmıştır. Doyumsuzluk noktasında Hz. Peygamber, insanlara, sürekli yukarıdakilere değil; aşağıdakilere de bakmaları gerektiğini bildirerek onları eğitmekte; böyle yapmanın Allah’ın nimetlerinin kadrini bilmek açısından daha iyi olacağına işaret etmiştir.336

“Mal, Allah Teâlânın verdiği bir nimettir. Ahireti kazanmak, mal ile olur. Dünya ve Ahiret, mal ile intizam bulur, rahat olur. Hac, cihâd sevabı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur. Başkasına muhtaç olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı görüp gözetmek, fakirlerin imdadına yetişmek mal ile olur. Mescitler, mektepler, hastaneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak, asker yetiştirerek insanlara hizmet de mal ile olur. Peygamber Efendimiz, ‘İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır’ buyuruyor.”337

“İslam’da zekat, cihat ve nafaka gibi birtakım farzlar vardır ki bunları ancak mal ve servete sahip olmak suretiyle ifa etmek mümkündür. Şüphesiz ki farzların ifasına vasıta olan şey önemli ve değerlidir. Zekatı ve haccı övmek için söylenmiş her söz aynı zamanda malı ve serveti övmek için de söylenmiştir.”338

“Bir adamın sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması dilenmesinden iyidir.”339

“İhtiyacı yokken dilenerek bir şey alan kimse (cehennemden) ateş almış gibidir.” 340 Bazı hadisler müslüman olmak isteyenlere Hz. Peygamber’in dilenmemeyi şart koştuğunu bildirir.

336

Bkz. Buhari, Rikak,30; Müslim, Zühd, 9 337

http://www.islamikariyer.com/islamda-ticaret/zenginlik-fakirlik.html 338

Cemal Ağırman, age, s.184 339

Buhari, Zekat 52, buyu 15 340

Hz. Peygamber (sav) “Malı uğrunda öldürülen şehittir.”341 buyurmuştur. Şayet dünya malı yerilen, beğenilmeyen ya da arzu edilmesi yasak olan bir şey olsaydı Peygamber Efendimiz (sav) böyle bir söz söylemezdi. Çünkü biz onun hayatına kısaca bir göz attığımızda O’nun, dinimizce hoş karşılanmayan en ufak bir hadiseye karşı bile sessiz kalmadığını ve itiraz ettiğini görürüz. Nitekim daha önceden de değindiğimiz gibi sahabe’nin içinde de çok zengin olanları vardı. Eğer mal- mülk hoş olmayan şeyler olsaydı Peygamberimiz (sav) ashabını bu noktada uyarır ve bu hadis- i şerifteki sözünü söylemezdi. Ayrıca hadislerde kişilerin malını korumak uğruna savaşmasının mübah kılınması, hatta malını korurken öldürülenlerin şehit sayılması da İslam dininin özel mülkiyete verdiği önemin açık ifadesidir.

İbn Ömer (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki : “ Kimin malının yanına (gasbetmek veya çalmak için) gidilir, bu maksatla mal sahibiyle mukatele edilir ve mal sahibi öldürülürse, o kimse şehit olur.”342

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kimin malı zulüm yoluyla elinden alınmak istenir ve bu yolda öldürülürse, o kimse şehittir.”343

“ Helal mal salih kul için ne iyidir.”344

Buhari ve Müslim’in rivayet ettiklerine göre, Abdullah b. Ömer demiştir ki: “Resulullah (sav), ‘ İki kimse gıpta edilmeye layıktır; birisi Kur’an öğrenip, onunla gece gündüz meşgul olan ve muktezasıyla amel edendir. Diğeri de Allah’ın kendisine mal ihsan ettiği kimsedir ki, gece gündüz o malı Allah yolunda sarfeder.’buyurmuştur.”345

Ebu Hureyre (ra)’dan: Resulullah (sav) buyurdu ki; “Allah(cc) buyurdu ki; Ey Âdemoğlu, sen elindeki maldan bolca harca ki ben de sana bolca ihsan edeyim.”346

341

Buhari, Mezalim 33 342

İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi (Kütüb-i Sitte), Akçağ yay. trs. c.17 s.332-333 343

İbrahim Canan, age, c.17 s.333 344

Ahmed, Müsned, c.4,s.197,202 345

Buhari, İlim 16, Zekat 5, Ahkam 3; Müslim, Musafirin 268; Tırmizi, Birr 24 346

Aslında biz bu rivayete baktığımızda şunu görmekteyiz. “Kur’ani yapıda, ‘mülkiyet’ bütünüyle ne bireye ne de topluma has bir ayrıcalık değildir. Tam tersine, ‘mal arpalığı’ nın ilahi irade sınırları çerçevesinde dünyalık ihtiyaçların emrine verilmiş, toplumsal bir işlevdir. Bundan dolayı, mülkiyet yalnızca ‘hak’ değil daha öncelikli olarak bireye ‘ödevler’ yükler. Dolayısıyla mülkiyet, Allah’ın insandaki vekâletidir. Bu gerçeği dikkate almadan, gerek bireye sınırsız mülk edinme hakkı ve özgürlüğü tanıyan kapitalizm ve gerekse ona tepki olarak doğup bireyi topluma feda eden Marksizm, pratik süreç içinde teorilerden vazgeçmek zorunda kalarak, hem ferdi hem de toplumsal mülkiyeti kabullenme sürecine girdiler. Kur’an-ı Kerim, ferdin malını, ‘elde edilmesi ve korunması zorunlu olan beş temel husustan biri’ olarak kabul eder. Bunlar toplumsal hayatın zorunlu ihtiyaçları addedilmiştir.”347 Yukarıdaki hadis-i şerif aslında dinimizin mülkiyete bakışını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor ve gıpta edilecek iki gruptan birini malı mülkü olan ve bu malındaki fakirin hakkını gözeten zengin Müslüman olarak tanımlıyor. Bakınız başka bir hadis- i şerif’te nasıl gelmiş;

“Her sabah iki melek yeryüzüne iner ve biri ‘Allah’ım, Senin yolunda harcayanlara, harcadığının yerine yenilerini ver!’, diğeri ise, ‘Allah’ım, cimrilik yapıp vermeyenlerin mallarını telef et.’ diye dua eder."348

“Hz. Ali, sınıfsal bir yapılaşmaya karşı çıkmak amacıyla mal yığmaya karşı mücadele yolunda riyazete, kanaate ve dünyadan yüz çevirmeye vurgu yapardı.”349

Burada da görüldüğü gibi insanın malının olmasında herhangi bir sorun, bir engelleme söz konusu değildir. Önemli olan kişinin bu malından hakkı olanlara yani fakirlere, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine vs. verip vermediğidir. Yani mal varlığı olan kişinin topluma karşı yerine getirmesi gereken birtakım ödevleri vardır. Eğer fakir fukaranın malındaki hakkını verirse kişi, bu hoş karşılanır. Nitekim biz Peygamber Efendimiz (sav)’in bunu teşvik ettiğini birçok rivayetten ve O’nun uygulamalarından görmekteyiz. Ama malım azalır diye veya daha farklı bir düşünceyle kişi İslam’ın

347

Şatıbi, İbrahim b. Musa, el-Muvafakat fi Usuli’l Fıkh, Kahire, trs. C. 2 s.2

348

Müslim, Zekat, 57 349

emirlerine uymazsa onun için de mal hakkındaki kötü rivayetlerdeki durum söz konusu olacaktır.

Malının tamamını Allah için harcamak isteyen birisine Hz. Peygamber “… Hayır, üçte biri yeter. O da çoktur ya. Varislerini zengin bırakman, onları muhtaç ve insanlara el açar halde bırakmandan daha iyidir”der.350

“Allah’ım, ben zayıfım, beni güçlendir, zelilim beni izzetli kıl, fakirim, bana rızık ver”351

“Fakirlik ve ihtiyaçtan Allah’a sığının”352

“Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik (ğîna) isterim.”353

“Allah’ım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil.”354

“ Allah’ım! Açlıktan sana sığınırım. Çünkü açlık, ne kötü bir arkadaştır. Hainlikten de sana sığınırım. Çünkü hainlik, ne kötü bir sırdaştır.”355