• Sonuç bulunamadı

EDİLMESİ: HİZMET SEKTÖRÜNDE BİR ARAŞTIRMA

2. ARAŞTIRMA DEĞİŞKENLERİ VE TEORİK KAPSAM

2.1. İnsan Sermayesi Kavramı ve Önem

Yeni yüzyılda yaratıcı fikirlere sahip olmak, fiziksel varlıklara sahip olmaktan çok daha önemli olacak gibi gözükmektedir. Özellikle teknoloji işletmelerinde çalışanlar kuruma kattıkları entelektüel sermaye ile çok büyük değerler yaratmaktadırlar. 2000’li yıllarda asıl değeri yaratanlar işletmelerin entelektüel sermayeleri yani “altın yakalılar” olacaktır. İşletmeler için gelecek yüzyılda uygulayacakları en önemli stratejilerinin bünyelerinde bulunan yetenekli insanları kaybetmemek, diğer isletmelerdeki yetenekli insanları kendi bünyelerine kazandırmak olacak gibi gözükmektedir (Şerbetçi, 2003:151-171). İşletmeler genelde, stratejilerin uygulanmasında ve geliştirilmesinde hem dokunulabilir hem de dokunulamaz kaynakları kullanmaktadır. Özellikle, insan sermayesi gibi dokunulamaz kaynakların taklit edilmesini zorlaştırarak nadirlik ve karmaşıklık özelliklerine katkıda bulunabilen kaynaklar, rekabet avantajı pozitif geri dönüş sağlamada daha çok üretken olmaktadır. İnsan sermayesinin işletme performansını etkilediği ve sürdürülebilir rekabet avantajının önemli bir kaynağı olduğu yaygın biçimde kabul edilmektedir (Pennings ve diğerleri, 1998:425-440). İşletmeler, insanlara diğer varlıkların mülkiyetine sahip oldukları gibi sahip olamazlar. İşletmeler ancak insanların sahip olduğu bilgi ve tecrübeden yararlanabilirler. Bunun başarılması, insanı iyi tanımak ve beklentilerini iyi bir şekilde tespit edebilmek ile mümkün olabilir. İşletmeler işgörenlerin sahip olduğu bilgileri işletmelere aktarıp, işletme hafızası oluşturabildiği sürece bu bilgiler işletmeye ait olacaktır (Şerbetçi, 2003:151-171).

Dokunulamaz kaynaklar işletmeler için muhtemelen dokunulabilir kaynaklara göre daha fazla değer yaratmaktadır. Hitt ve diğerleri (2001), bilgi gibi dokunulamayan, işletmeye özgü kaynakların işletmenin gelir getiren üretim faktörlerinin değer katmasına olanak sağladığına işaret etmektedir (Hitt, 2001:13-28). Bilgi, insan sermayesinde yer almaktadır. İnsan sermayesi, işletme çalışanlarıyla temsil edildiği gibi aynı zamanda bir işletmenin bireysel bilgi stokunu da temsil etmektedir. Dolayısıyla firmalar, insan sermayesinin seçimi, geliştirilmesi ve kullanılması suretiyle değer yaratırlar (Lepak ve Snell, 1999:31-48).

İnsan sermayesi ya eğitimli çalışanların daha yüksek direkt verimliliğinden ya da işletme yöneticisinin daha iyi kararlar almasından dolayı bir girdi olarak katma değer üzerine doğrudan bir etkide

bulunur (Rosen, 1982:311-323). Bu durum, bir işletmenin katma değer artışı sağlamasının yalnızca insan sermayesi ile elde edilebileceğini ifade etmektedir. Yanı sıra dokunulamaz bir kaynak olarak insan sermayesi, inovasyon kapasitesini arttırmaya, yeni teknolojilere uyum sağlanmasına yardım eden, sürekli inovasyon ve büyüme kaynağı olmaktadır. Belirli düzeydeki bir insan sermayesi, firma performansına olumlu katkıda bulunur. İnsan sermayesi, işletmenin rekabet gücünü etkileyerek daha çok dikkat çekmektedir. Literatürde, ampirik olarak büyük işletmelerdeki insan sermayesi ve performans arasındaki ilişkilerin ele alındığı görülmektedir (Shrader ve Siegel, 2007:893-908). Yaş, eğitim gibi nitelikler bir işletmenin kazancını arttırabilen kararları etkilediğinden dolayı performans belirleyicileri olarak kabul edilmektedir. Bazı yazarlar, daha çok insan sermayesinin (daha eğitimli ve deneyimli iş gücünün) daha etkili biçimde ve daha çok değer yaratan yeni teknolojilerin uygulanmasına yardımcı olduğunu göstermektedir (Siegel ve diğ., 2002: 288-298).

Öte yandan bir çalışanın kişisel sermayesi, işletme değerinin arttırılmasında yararlı olan verimli nitelikteki bilgilerini, becerilerini ve diğer başka özelliklerini kapsamaktadır. Bundan başka, insan sermayesine yatırım yapılması bir işletmenin rekabet avantajını kesinlikle arttırmaktadır. İnsan sermayesinin daha çok pozitif etkiye sahip olmasına rağmen firma için maliyetler de yaratır. Örneğin, daha yüksek eğitim ve beceri düzeyine sahip olan bir yönetici veya çalışanın maaşı da yüksek olmaktadır. İşletme, çalışan veya yöneticiyi motive etmek için onlara daha fazla ödeme yapmak zorundadır. İşletmeler özellikle yönetici veya çalışanlarını motive etmek için onlara daha çok ödeme yapmak durumunda kalmaktadır. Daha da önemlisi yönetici veya çalışanların, işletme büyüdükçe yeni bilgileri öğrenme ve yeni becerileri kazanma ihtiyaca ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, daha deneyimli olan çalışanlar işletmeye yeni işe alınmış olan çalışanlara göre daha çok kazandırarak daha fazla katkıda bulunmaktadır. Bununla birlikte, pek çok işletme, her çalışanına asgari düzeyde aynı ödemeyi yapmaktadır. Yeni işe alınan çalışanların işletmeye olan maliyeti onların işletmeye kazandırdıklarından daha fazla olabilir. Desheng ve arkadaşları (2010: 670-675), başlangıçtaki işgücü maliyetlerinin marjinal verimliliği aştığını fakat insan sermayesi arttıkça ortalama maliyetlerin azalarak verimliliğin arttığını ortaya koymaktadır.

Sullivan ve Sheffrin (2003) insan sermayesini, ekonomik değer ortaya koyabilmek için gerekli olan işi yerine getirebilme kapasitesi ile yetenek, bilgi ve kişisel katkılar bütünü olarak tanımlamaktadır. İnsan sermayesi, çalışanların kendilerine yatırım yapmaları veya çalıştıkları işletmelerin ekonomik verimliliğini arttırmak suretiyle somut hale gelmektedir. İnsan Sermayesi Teorisi, Schultz (1961) tarafından geliştirilmiş ve Becker (1964) tarafından da kapsamlı bir şekilde ortaya konulmuştur (Sullivan ve Sheffrin, 2003).

Schultz (1961) hem bilgi hem de becerilerin bir sermaye formu olduğunu ve söz konusu sermayenin de planlı bir yatırımın ürünü olduğunu ileri sürmektedir. İnsan sermayesi kavramı, insanların eğitim ve yetiştirilmesi yoluyla onlara yapılan bir yatırımı ifade etmektedir. Schultz, üretim araçlarının edinilmesi ile bilgi ve becerilerin edinilmesini karşılaştırmaktadır. İnsanlar arasındaki kazanç farklılıklarının eğitim ve sağlık olanaklarına erişme konusundaki farklılıklarla ilişkili olduğunu vurgulamaktadır. Schultz insan sermayesine yapılan yardımın sırasıyla pozitif getiri oranına götüren insan verimliliğindeki bir artışa yol açtığını ifade etmektedir (Fatoki, 2011: 193-204).

Becker (1994) ise insan sermayesini, ilave yatırıma ilave çıktı kazandıran bir üretim aracı olarak tanımlamaktadır. İnsan sermayesi ikame edilebilir fakat toprak, işgücü veya sabit varlıklar gibi transfer edilemez.

Bruderl ve diğerleri (1992), insan sermayesi teorisinin, çalışanlar üzerine genel bir uygulaması olduğunu fakat girişimcilik bağlamında, girişimciler üzerine uygulanmasının belirli bir nedeni olmadığını ileri sürerek ilk uyarlamayı yapan araştırmacılar olmuştur. Buna göre girişimcilerin, daha üst düzeyde ve

spesifik bir insan sermayesi ile kendilerinden daha alt düzeyde spesifik insan sermayesi olanlara göre daha üst düzeyde performans göstermeleri beklenebilir. Yazarlara göre bu sermaye, girişimsel insan sermayesi olarak isimlendirilmektedir. Hessels ve Terjesen (2008)’e göre girişimsel insan sermayesi, girişimcilik faaliyeti ile ilişkisi bulunan bireysel bilgi, beceri ve edinilen deneyimlerle ilgilidir. Girişimsel insan sermayesi, girişimsel gelişim için önem taşımaktadır. Ganotakis (2010:1-21), insan sermayesinin girişimcilik açısından önemini ifade etmek amacıyla Kaynağa Dayalı Teori’den yararlanmıştır. Bu teoriye göre, insan sermayesi, girişimci işletmeler için rekabet avantajının bir kaynağı olarak düşünülmektedir.

İnsan sermayesi özellikleri çoğunlukla örgütsel davranış ve performans üzerinde etkili olmaktadır. İnsan sermayesi bir işletmenin örgütsel başarısı üzerinde önemli bir rol oynarken, diğer örgütlerin üyelerinin insan sermayesi de örgütsel performans üzerinde kritik bir rol oynar. İnsan sermayesinin kapsamlı ve derinlikli olması, işletmelere daha fazla müşteri çekmede ve müşteri bağımlılığı oluşturmada oldukça önemlidir. İşletmelerin kişilerin sahip oldukları bilgi, yetenek ve becerilerden yararlanabilmeleri ve bunu isletme varlıklarına dahil edebilmeleri için insan sermayesinin yapısal yani örgütsel sermayeye dönüştürülmesi gerekir. Eğer bireylere ait bilgiler, beceriler ve deneyimler örgüt içerisinde kullanılmaz ve paylaşılmazsa işletmeye entelektüel sermaye bazında katma bir değer yaratılmayacak ve kişinin sahip olduğu bilgiler sadece kişinin kendisine yarar sağlayacaktır (Şerbetçi, 2003:151-171).