• Sonuç bulunamadı

1. TELİF HAKLARI

1.3. Telif Hakkının Tarihi Gelişimi

1.3.1. Dünyadaki Gelişmeler

1.3.1.2. İmtiyazlar Dönemi

16 Azra Arkan, Eser Sahibinin Haklarına Bağlantılı Haklar, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2005, s.3.

17 Arkan, s.4.

Ortaçağın sonlarıyla Yeniçağda imtiyazlar dönemi başlamıştır18. İlkel de olsa baskı tekniklerinin (taşbaskı, tahtabaskı, bakırbaskı) bulunması ile birlikte mekanik çoğaltma ve kamuya arz etme kavramları ortaya çıkmıştır. Bu alanda en önemli gelişme matbaanın icadı ve Guthenberg’in kalfa ve çıraklarının, onun ölümünden sonra, Avrupa’ya dağılıp icadı yaymaları ve böylece çoğaltma ve kamuya arz etmenin büyük boyut kazanıp, fikri ürünün ekonomik değere kavuşmasıdır. Ancak gelişme yazarlara değil, yayınevi sahiplerine yaramıştır. Şöyle ki, eserlerin basılıp (çoğaltılıp) satılması hakkı, yörenin hakimi tarafından bazı kişi ve kuruluşlara imtiyaz olarak verilmeye başlanmıştır. İmtiyaz ile gerçek bir tekel doğuyor, eserleri imtiyazı alandan başkası basamıyordu. Bir eserin imtiyazını bir kuruluş almışsa, başka bir imtiyaz sahibi o eseri çoğaltamıyordu. İmtiyazı alanın bir de denetleme hakkı vardı. Şöyle ki, feodal hakimin, kralın ve kilisenin aleyhine olan veya böyle sayılan eserler basılamıyordu. Yani, imtiyazlar bir yeni kavramı, sansürü de birlikte getirmiştir19.

Yukarıda söz edilen imtiyazlar “yayınevi mülkiyeti” ya da “matbaa imtiyazı”

denilen ve yazar hakkını tamamen bertaraf eden bir aşamadır. Bir eseri basmak için para ödeyen yayınevi sahibi, esere sahip olmuş ve imtiyazı süresince baskıları yenileyebilmiştir. Bu imtiyazlar baskı işini teşvik etmek ve gelişmesini sağlamak için tanınmış ancak sermaye sahibinin aksine fikri ürünün asıl sahibini tamamıyla korumasız bırakmıştır20. İlk matbaa imtiyazı ise 15. yüzyılın ikinci yarısında (1469) Venedik’te Giovanni Spira isimli matbaacıya aittir.

Matbaacı imtiyazlarından uzun bir süre sonra, 16. yüzyılın ortasına doğru, bu sefer yazarlara imtiyaz tanınmaya başlanmış ve eserlerinin basılması için kendilerine ücret ödemesi adet haline gelmiştir. Ancak, eser sahiplerine basım için para ödemeleri ve eseri kendi hesaplarına basmaları, matbaacıların kitabın maliki olduğu ve bu mülkiyetin “matbaa mülkiyeti” denilen bir mülkiyet türü olduğu görüşüne yol açmıştır21. İlk yazar imtiyazı ise, 1486 yılında Sabellicus adlı bir yazara “Venedik Tarihi” adlı eserinden dolayı verilmiştir22

18 Suluk, s.26.

19 Tekinalp, s.82.

20 Arkan, s.4.

21 Arkan, s.4-5.

22 Yarsuvat, s.22.

Telif hakkı kavramının ortaya çıkışı ise matbaanın Almanya’dan İngiltere’ye getirilmesinden sonra olmuştur. 1476 yılında William Caxton İngiltere’ye matbaayı getirmesinden sonra, kitap basımında devrim oldu. Kitaplar çok sayıda kolayca çoğaltılabildi.

Matbaa bu kolaylıkla birlikte sorunları da yanında getirdi. Kitaplar izinsiz olarak, kitabın ilk basımında zihinsel ve ekonomik olarak katkısı bulunmayan kişiler tarafından, yeniden üretilmesi yayıncılar için tehdit oluşturdu. Kitapların kolaylıkla izinsiz çoğaltılması karşısında yayıncılar, kitap satıcıları kendilerini korumak için ticari bir örgüt olan Kitapçılar Loncası’nı (Stationers’ Company) 1557 de kurdular. On yıl sonra, Örgüt’ün kurallarının kitap baskısını kontrol etmede etkisiz ve güçsüz kaldığı ortaya çıktı23.

1789 Fransız İhtilali telif hakları tarihinde önemli bir etkiye neden olmuştur.

İhtilal, loncaları ve imtiyazları ortadan kaldırarak eser sahibini tamamen korumasız bırakmıştır. 1791’de eser sahibinin eseri üzerinde mülkiyet hakkı olduğu kabul edilmiştir. Böylelikle fikri mülkiyet dönemi başlamıştır. Eser sahibine hayatı boyunca ve ölümünden itibaren de10 yıl süre ile koruma tanınmıştır. 10 yıl sonra eser kamunun malı olacaktı.

1.3.1.3.Kanun Yolu İle Düzenleme Dönemi

19.yüzyılda ise telif hakları konusundaki kanunlaşma hareketleri yaygınlaşmaya başlamış ve eser sahibine milli sınırlar içinde korumalar sağlamıştır24. Eser sahibi haklarını tanıyan, yani hakkı yayınevinden asıl sahibine iade eden ilk düzenleme 1709 tarihli Kraliçe Anne Kanunu olarak da bilinen İngiliz Kanunu’dur. Bunu 1791 tarihli Fransız Kanunu izlemiştir. Benzer gelişmeyi Almanya, İsviçre, ve diğer Avrupa ülkeleri yaşamıştır25. Ancak zaman geçtikçe milli sınırları aşan bir korumanın gerekliliği ileri kültür seviyesindeki ülkelerce kolayca anlaşılmış ve bu amaçla ikili anlaşmalar imzalanmaya başlanmıştır. Bu şekilde imzalanan ikili anlaşmalarla ülkeler kendi vatandaşlarının fikri haklarını karşılıklılık esasına dayanarak diğer ülkelerde de

23 Nasri, s.224.

24 Yarsuvat, s.25.

25 Tekinalp, s.83.

korumuşlardır. Bu alandaki ilk örneklerden biri İngiltere ile Fransa arasında imzalanan mütekabiliyet anlaşmasıdır26.

Ulusal ve ikili anlaşmaların yeterli olmamasından dolayı uluslararası anlaşmalar ortaya çıkmıştır.

1.3.1.4. Uluslararası Sözleşmeler

Yukarıda bahsedildiği gibi bilimsel ve teknolojik gelişmeler fikir eserlerinin milli sınırlar dışına çıkmasına neden olmuştur. Milli kanunlar yalnızca ülkede yayınlanmış bulunan eserleri korudukları için yabancı yayınlanmış eserlerinde korunması zorunluluğu hissedilmiştir. Ancak bu şekilde eser sahiplerinin gerçek korumaya kavuşabileceği düşünülmüştür. İlk önceleri ülkeler kendi aralarında yaptıkları ikili anlaşmalarla konuyu düzenleme yolunu tercih etmişlerdir. Genellikle aralarında kültür farkı bulunmayan ülkeler bu yolda başarı göstermiştir. Örneğin, İngiltere ve Fransa yaptıkları karşılıkla anlaşmalarla kendi vatandaşlarının fikri haklarını güvenlik altına almışlardır. İkili anlaşmaların dar kapsamlı olmaları sonucu daha geniş uluslararası bir korumayı sağlamak üzere çok taraflı anlaşmaların yapılması fikri kuvvet kazanmış ve bu konudaki ilk çaba 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşebilmiştir. Biri Avrupa ülkelerini içine alan Bern Sözleşmesi, diğeri ise, Amerika’daki ülkeleri kapsayan Monteviedo Sözleşmesi imzalanmıştır. Daha sonra bu iki ayrı grubu birleştirmek amacıyla Dünya Telif hakları Sözleşmesi imzalanmıştır27.

Buna karşılık aynı düzeyde gelişim gösterememiş ülkeler, diğer ülkelerin fikri ürünlerinden bir süre daha serbestçe yaralanabilmek için milletlerarası alanda bir taahhüde girmekten kaçınmışlardır28.

Uluslararası düzenlemelerle ilgili genel bir bilgi verdikten sonra, en önemlileri sırasıyla incelenilecektir.

Bern Sözleşmesi

26 Şafak Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 2.Basım, Ankara: İmaj Yayınları, 1998, s.18.

27 Yarsuvat, s.25.

28 Erel, s.17.

1858 Brüksel ve 1861 Anvers Kongrelerinde fikir ve sanat eserlerinin uluslararası alanda korunmaları için gerekli çalışmalarda bulunulması için kararlar alınmış ve daha sonra Paris’de kurulmuş bulunan Assaciation Litteraire Internationale 1883 yılında bir anlaşma taslağı hazırlamış ve bu taslak 1886 yılında Bern’de toplanan uluslararası bir konferansta 10 ülke tarafından imzalanmıştır29. Bu alandaki ilk uluslararası düzenlemedir30. Bern sözleşmesi ile fikir ve sanat eserleri sahiplerini korumak üzere tüzel kişiliğe sahip bir birlik “Bern Birliği” kurulmuştur.

Sözleşme ile üye ülkelerin ulusal kanunlarında eser sahiplerine bahşettikleri korumayı karşılıklı olarak birbirlerinin vatandaşlarına tanımışlardır (karşılıklılık ilkesi).

Karşılıklılık ilkesi dolayısıyla eser ve eser sahibi tüm Birlik ülkelerinde korunur. İlke yabancı eser sahibinin vatandaş olan eser sahibinin yararlandığı haklardan aynen yararlanması ilkesi ile tamamlanır. Buna “ yabancıya vatandaşla eşit ilkesi” denilir.

Bern Sözleşmesi ayrıca, eşit işlem ilkesinin asgari bir korumayı sağlayamaması halinde uygulanan “asgari haklar ilkesi”ni de içerir. Yabancı eser sahibi doğrudan bu ilkeye dayanabilir. Her değişikle asgari haklar listesi biraz daha zenginleşmektedir.

Türkiye’nin 1979 metnini kabul etmesi önemlidir. Çünkü FSEK’de yer alan haklar Bern Sözleşmesindeki asgari hakların gerisinde kalacak olursa, yabancılar doğrudan 1979 tarihli Bern Sözleşmesine dayanabilirler. Bu sonuç yerli eser sahipleriyle yabancı eser sahiplerinin eşit işleme tabi tutulmaları, yerlilerin Türkiye’de yabancıların gerisinde kalmaları sonucu doğurur. Onun için asgari haklar ilkesinin 1979 metnini kabul eden ülkelerin ulusal mevzuatlarını hiç olmazsa asgari haklar listesi düzeyinde tutmak gibi bir yararı da bulunduğu söylenir31. Yani üye ülkeler bir yabancıyı vatandaşlarından daha çok korur duruma düşmemek için milli mevzuatlarını sözleşmeye uydurmuşlardır.

Böylece yerli eser sahibinin hakları, yabancıdan geri kalmayacak şekilde, kendi ülkesindeki mevzuatla korunabilmektedir.

1951’de Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle Türkiye, Bern sözleşmesinin 26 Haziran 1948 tarihli Bürüksel değişikliğine katılmıştır. Ancak Türkiye Sözleşmenin 8.

maddesine koyduğu ihtirazi kayıtla, bu madde yerine 1896 tarihli Paris metninin 5.

29 Yarsuvat, s.26.

30 Tekinalp, s.67.

31 Tekinalp, s.68.

maddesini kabul etmiştir. Bu suretle on yıl önce yayınlanmış eserlerin Türkçeye bedel ödemeden serbestçe çevrilebilmesi imkanı sağlanmıştır32. 1995 yılında da Sözleşmenin 1979 tarihli Paris metnini, 4117 sayılı kanunla kabul etmiştir33. Bern Sözleşmesi bundan sonra, 4 Mayıs 1896 Paris, 13 Kasım 1913 Berlin, 20 Mart 1914 Bern, 2 Haziran 1928 Roma, 26 Haziran 1948 Brüksel,

14 Temmuz Stockholm, 24 Temmuz 1971 ve 28 eylül 1979 Paris olmak üzere değişikliğe uğramıştır34.

Evrensel Telif Hakları sözleşmesi

Telif Hakları Evrensel sözleşmesinin imzalanmasından önce fikir ve sanat eserleri sahiplerinin eserleri üzerindeki haklarının uluslararası korunması konusunda, iki ayrı grup ve iki ayrı sistem mevcuttu. Bunlar, Bern Birliği ve Amerika Kıtası devletlerinin oluşturduğu gruptu35. Bu nedenle, fikri hukuk alanında Amerika ile Avrupa arasındaki sistem farklılıklarını uzlaştırmak ve fikir ve sanat eserlerini kıtalararası korumaya kavuşturmak amacıyla UNESCO’nun öncülüğünde Cenevre’de toplanan konferans sonucu 6 Eylül 1952 tarihli “Telif Hakları Evrensel Sözleşmesi”

(Universal Copyright Convention) imzalanmıştır36. Anlaşmanın imzalanmasına, hem Bern hem de Buenos Aires Sözleşmesine üye ülkelerin büyük kısmı katılmıştır.

Evrensel Telif Hakları Sözleşmesinin sağladığı koruma Bern Sözleşmesinden daha azdır. Eserlerin koruma süresi eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden sonraki 25 yıldır37. Bu sözleşme halen Bern sözleşmesinin eser sahiplerini koruma hususunda ulaşmış olduğu düzeye sahip değilse de iki hukuk sistemi yani Bern ile Buenos Aires arasında köprü rolünü oynamak amacını gütmektedir38.

Evrensel Telif hakları Sözleşmesi, Bern Sözleşmesinden iki noktada ayrılır;

32 Erel, s.18-19.

33 Tekinalp, s.69.

34 Berne Convention for he Protection of Literary and Artistic Works. (t.y.). http//www.wipo.int/ treaties/

en/ip/ berne/ trtdocs_wo001.html (11 Aralık 2006).

35 İlhan Öztrak, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara: Ankara Üniversitesi, 1971, s.10.

36 Erel, s.19.

37 Ayiter, s.26.

38 Tekinalp, s.70.

 Sözleşme karşılıklılık ilkesine yer vermediği için otomatik koruma sağlamamaktadır. Korumadan yararlanabilmek için Sözleşmede öngörülen formalitelerin yerine getirilmesi gereklidir. Formaliteler gerçekleşince (C) harfi kullanılır. Bu sembol telif hakkı (Copyright) sahibinin unvanı ile bası tarihini gösterir ve bu suretle korunan kişi belirtilir.

 Eser sahibine, kendi ülkesinin tanıdığından daha fazla koruma sağlamaya üye ülkeleri zorunlu değildir39.

Anlaşma 24 Temmuz 1971 yılında yeniden gözden geçirilmiştir40. Türkiye bugüne kadar Evrensel Telif Hakları Sözleşmesine katılmamıştır.

Roma Sözleşmesi

26 Ekim 1961 tarihinde Roma’da “İcracı Sanatçıların, Fonogram Yapımcılarının ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair Sözleşme” imzalanmıştır. Roma Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme olmakla beraber Bern Sözleşmesinin aksine bir “Birlik”

oluşturmamıştır. Bu sözleşme de yerli ile eşit işlem ve asgari haklar ilkelerine yer vermiştir. Aynen Evrensel Telif Hakları Sözleşmesi’nde olduğu gibi Sözleşmede öngörülen formaliteleri yerine getirenler (P) sembolünü kullanabilirler. Roma Sözleşmesinde öngörülen haklar, FSEK m.80 vd. hükümlerine yansımıştır. Türkiye 1995 yılında bu sözleşmeyi 4116 sayılı Kanun ile kabul etmiş Bakanlar Kurulu da 2003/6170 sayılı kararı ile katılmamızı uygun bulmuştur 41.

Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS)

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Gümrük Tarifeleri ve Ticareti Genel Anlaşması GATT kurulmuştur. 1986-1994 Urugay Round adıyla bilinen görüşmeler sonucu, 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization–WTO) GATT’ın yerini almıştır. WTO’nun Kuruluş Anlaşması’nın 1C sayılı eki olan TRIPS sözleşmesi ise

39 Tekinalp, s.70.

40 Yarsuvat, s.28.

41 Tekinalp, s.70.

(Trade Related Aspects of Intellectual Property Right – Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması) 15 Nisan 1994 tarihinde Marakeş’de imzalanarak 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir.42 Anlaşma, fikri haklar alanında uluslararası bir standart sağlama amacını taşımaktadır43.

“TRIPS, mevcut sözleşmeleri ortadan kaldırmamakta ancak onlara ek düzenlemeler getirmektedir. Üye devletlere, Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde kurulan serbest ticaret sisteminin dışında kalmamak için fikri hakların korunmasıyla ilgili minimum düzeydeki standartlara uyum mecburiyeti getirmektedir. Anlaşmanın iki önemli amacı bulunmaktadır. Bunlar, bir yandan asgari standartları belirleyerek fikri mülkiyet haklarının korunmasında yeterliliği ve etkinliği arttırmak diğer yandan fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına ilişkin usul ve önlemlerin bizzat yasal ticaret için bir engel oluşturmamasını sağlamaktır”44.

TRIPS Sözleşmesi’nin içerdiği fikri mülkiyet alanları; telif hakları ve komşu hakları, markalar, patentler, coğrafi işaretler, endüstriyel tasarımlar, entegre devre tasarımları, ticari sırlar ve gizli bilgilerdir. Telif haklarına ilişkin bilgiler sözleşmenin 1.

bölümünde yer almaktadır. Urugay Turu görüşmeleri boyunca, Bern sözleşmesi’nin telif haklarının korunmasıyla ilgili temel standartları yeterince sağladığı fark edilmiştir.

Böylece Bern Sözleşmesi’nin en son hali olan 1971 Paris değişiklikleri kabul edilmiştir. Sözleşmenin 9. maddesinde üyelerin Bern Sözleşmesi’nin 1’den 21’e kadar olan bütün maddelerine ve ekine uymak zorunda olduğu belirtilmiştir. Yinede Bern Sözleşmesi’nin manevi haklarla ilişkili olan mükerrer 6. maddesi, TRIPS Sözleşmesinde yer almamaktadır. Sözleşme’de telif hakkıyla ilgili olan 9, 10, 11, 12, 13. maddelerdir. 14. madde ise bağlantılı haklarla ilgilidir. Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrasında bilgisayar programlarının Bern Sözleşmesi altında edebiyat eserleri olarak korunacağı yer alıyor. Yine aynı fıkrada bilgisayar programları için genel koruma süresinin 50 yıl olduğu belirtiliyor. Veri tabanlarının içeriklerinin seçiminin veya düzenlenmesinin fikri bir emek sonucu yapılması durumunda koruma kapsamında yer

42Who Legal Texts. (t.y.). http://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm#agreements (14 Aralık 2009).

43 Erdem Türkekul, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2004, s.24.

44Türkekul, s.24 -25.

alacağı, böyle bir korumanın ise veri ya da materyalin kendisine değil, materyal ile cisimleşen fikre verildiği belirtilmektedir45.

Yukarıda bahsedilenlere ek olarak, TRIPS’in özellikleri şöyle sıralanabilir :

 Sinai ve edebi fikri mülkiyet ayrımını ortadan kaldırmış ve fikri mülkiyet kavramına geniş anlam ve kapsam vermiştir.

 Mevcut uluslar arası sözleşmelerin uygulama alanını genişletmiştir.

 İhlallere karşı uygulanabilecek, gümrüklerde elkoyma, sahte malları imha etme gibi yeni yaptırımlar getirmiştir.

 Hükümlerini ihlal eden üyelerinden Dünya Ticaret Örgütü’nün sağladığı hak ve imkanların çekilmesini öngörmüştür.

 İhtilafların çözümü mekanizmasına yer vermiştir.

 Komşu hakların korunmalarında asgari haklar ile eşitlik ilkelerine yer vermiş, telif haklarında asgari koruma süresi 50 ve TV verici işletmelerin koruma sürelerini ise en az 20 yıl olarak belirlemiştir.

 Bilgisayar programları ile veri tabanlarının korunması fikir ve sanat eserlerine eşit duruma getirmiştir.

 Fikir ve sanat eserlerinde kiralama ve ödünç verme hakkını koruma altına almıştır46

Türkiye TRIPS’i Dünya Ticaret Örgütü Sözleşmesi dolayısıyla diğer ekler yanında Sözleşme’nin 1C eki olarak 1995 yılında kabul etmiştir.

TRIPS’in, bilgisayar programları ile veri tabanlarını eser olarak koruma altına alması elektronik belgelerin telif hakkı açısından son derece önemlidir. Ama buradaki korunan veri ya da materyalin kendisini değil, veri tabanlarının içeriklerinin seçimine veya düzenlenmesine yönelik harcanan fikri emektir. Buradan da anlaşıldığı üzere veri tabanın içerdiği materyal koruma kapsamı dışındadır. Veri tabanları elektronik belgelerin telifi açısından ayrı bir önemi bulunmaktadır. Çünkü günümüzde bir çok

45Intellectual Property: Protection and Enforcement: Copyright. (t.y.). http//www.wto. org/english /thewto_e /whatis _e/inbrief_e/inbr01_e.htm (14 Aralık 2009).

46 Tekinalp, s.78.

kurum, sahip oldukları belgeleri dijitalleştirerek veri tabanlarında hizmete sunmaktadır.

Tezin ilerleyen bölümlerinde bu konu ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

WIPO Telif Hakları Anlaşması

Yaratıcı faaliyeti teşvik etmeyi, fikri mülkiyet haklarının korunmasını bütün dünyada geliştirmeyi arzulayan Bern Sözleşmesi ve Paris Sözleşmesinin tarafları olan ülkeler gerek sinai mülkiyetin gerek edebi ve artistik eserlerin korunması alanında kurulmuş olan birliklerin özerliliğine tamamen saygı göstererek, 1967’de Stockholm’de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Sözleşmesini imzalayarak Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünü kurmuşlardır. Bu örgüt İngilizce “World Organisation for Intellectual Property”nin kısaltması olan WIPO veya Fransızca “Organisation mondiale de la Propriété Intellectulle”in kısaltması olan OMPI ile anılmaktadır.

“WIPO/OMPI’nin amaçları: Üye devletlerin katkılarıyla bütün dünyada fikri mülkiyetin korunmasını teşvik etmek, bunun için gerektiğinde ilgili diğer örgütlerle işbirliği yapmak; fikri mülkiyet Birlikleri arasında işbirliğini sağlamaktır. Fikri mülkiyetin dünya çapında korunmasını gerçekleştirmek üzere WIPO yeni milletlerarası anlaşmalar imzalanması için çalışır ve bu konuda ulusal mevzuatların modernleştirilmesi için çaba harcar; gelişmekte olan ülkelerde teknik yardım temin eder, bilgileri toplar ve yayınlar47.”

“Özellikle WIPO’nun sorumlu olduğu birçok uluslararası sözleşme bulunmaktadır. Son olarak Cenevre’de uzun yıllar süren tartışmalardan sonra 20 Aralık

1996 tarihinde toplanan uluslararası konferansta iki önemli anlaşma kabul edilmiştir48.”

 WIPO Fikir Hakları Anlaşması (World Copyright Treaty - WCT)

 WIPO İcracılar ve Plaklar Anlaşması (WİPO Performance and Phonograms Treaty – WPPT)

WIPO Sözleşmesi 1996 yılında tanzim ile imzaya açılmış ise de 2002 yılında yürürlüğe girebilmiştir. Sözleşme telif haklarıyla ilgili yeni ortaya çıkan gelişmeleri

47Tekinalp, s.77.

48 Akın Beşiroğlu, Fikir Hukuku Dersleri, 4.Basım, İstanbul: Arıkan, 2006, s.26.

yansıtmaktadır. Ekonomik, kültürel, sosyal ve teknolojik yeni gelişmelerle ortaya çıkan sorunlara yeterli çözümler üretebilmek için var olan belirli kuralların yorumlarını açıklamakta ve yeni uluslararası kurallar getirmektedir. Sözleşme hazırlanırken fikir ve sanat eserlerinin kullanımı ve yaratılmasında bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin getirdiği büyük değişimler göz önüne alınmıştır. Ayrıca Bern Sözleşmesi’nde olduğu gibi özellikle araştırma, eğitim, bilgiye erişim açısında toplum çıkarları ve yazar hakları arasında denge sağlanmıştır. Bu prensipler doğrultusunda;

bilgisayar programları ile veri tabanlarının tanımı yapılarak koruma altında olduğu belirtilmiştir. Eser sahiplerinin yayma hakkı, kiralama hakkı, topluma iletim hakkı düzenlenmiş; eser sahibinin haklarına getirilebilecek istisnalar sıralanmış; son derece önemli olan teknolojik yeniliklere ilişkin yükümlülükler ve hak yönetimi bilgilerine ilişkin yükümlülükler düzenlenmiş; tecavüz halleriyle ilgili yaptırımlar belirlenmiştir49. Ayrıca bu belgeye taraf olan bütün devletler, hukuksal sistemlerine uygun olarak, anlaşmanın uygulanmasını sağlayacak önlemleri almayı ve anlaşma ile öngörülen haklara yapılabilecek tecavüzlere karşı iç hukuklarında etkili, hızlı ve caydırıcı önlemler ve yöntemlere yer vermeyi taahhüt etmişlerdir50.

WIPO’nun bir diğer anlaşması WIPO İcracılar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT) ise, bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin yarattığı değişimi karşılayamayan Roma Sözleşmesi hükümlerini icracı sanatçalar ve fonogram yapımcıları hakkında yeni koşullara uyarlama ve daha etkin bir koruma sağlama amacıyla yapılmıştır. Sözleşmenin giriş kısmında belirtildiği gibi, toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler karşısında 1961 tarihli Roma Sözleşmesinin yetersiz kaldığı için, yeni uluslar arası kurallar konulması gerekmektedir. Sözleşmenin hazırlık çalışmaları sırasında Roma Sözleşmesi içinde yer alan tüm hak grupları için düzenleme yapılması amaçlanmış ise de sadece icracı sanatçılar ve fonogram yapımcılarının hakları konusunda anlaşma sağlanabilmiştir. Sözleşmede, icracı sanatçılar ile fonogram yapımcıların tanımı sözleşmenin sağladığı korumadan yaralanacaklar, icracı sanatçıların manevi ve mali hakları, fonogram yapımcılarının mali hakları, radyo televizyon yayınlarına ilişkin hükümler, hakların internet ortamında kullanımı, teknolojik

49 Türkekul, s.27.

50 Beşiroğlu, s.26.

yöntemlere ve hak yönetim bilgilerine ilişkin yükümlülükler, sözleşmeyle tanınan hakların istisnaları gibi hükümler yer almaktadır51.

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşıldığı gibi WIPO sözleşmeleri, TRIPS gibi bilgisayar ve veri tabanlarına koruma getirmesi dışında, çok daha önemli anlaşmalardır.

Kendinden önceki anlaşmalara saygı göstererek, onları daha da geliştirmiştir. Bilgi ve

Kendinden önceki anlaşmalara saygı göstererek, onları daha da geliştirmiştir. Bilgi ve