• Sonuç bulunamadı

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ"

Copied!
130
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ELEKTRONİK BELGELERDE TELİF HAKLARI VE KÜTÜPHANE VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE DİJİTAL ORTAMA AKTARILAN

BELGELERİN TELİF HAKKI SORUNLARI

UZMANLIK TEZİ Mehmet Sert

ŞUBAT-2011 ANKARA

(2)

T.C.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ELEKTRONİK BELGELERDE TELİF HAKLARI VE KÜTÜPHANE VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE DİJİTAL ORTAMA AKTARILAN

BELGELERİN TELİF HAKKI SORUNLARI

UZMANLIK TEZİ Mehmet Sert

Tez Danışmanı Kültür ve Turizm Uzmanı

Güngör Öğüt

ŞUBAT-2011 ANKARA

(3)

SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA BEYAN

Bu belge ile bu uzmanlık tezindeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunduğumu; ayrıca, bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi beyan ederim.

23.09.2010 Mehmet SERT Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı

(4)

ÖNSÖZ

Elektronik belgeler ve telif hakkı ile ilgili ayrı ayrı yerli ve yabancı bir çok yayın bulunmasına rağmen, doğrudan elektronik belgelerin telifi ile ilgili çok az yayına erişilmiştir. Bu nedenle bu tez çalışmasında mevcut bilgiler, elektronik belgelerin telifi açısından yorumlanmıştır. Ülkemizde elektronik belgelerin telifiyle ilgili araştırma yapılmadığından, bu alanda bulunan eksiklik, bu çalışma ile biraz olsa da giderilmiştir.

Tez çalışması boyunca desteğini gördüğüm, değerli eleştirileriyle katkıda bulunan, öncelikle tez danışmanım Güngör Öğüt’e,

Bu çalışma için yaptığım araştırmalarımda yardımcı olan özellikle de gerekli yayınları edinmem de katkıda bulunan, moral ve motivasyon sağlayan Adnan Ötüken Kütüphanesi çalışanlarına, gösterdikleri özveri ve yardımlardan dolayı teşekkür ederim.

Çalışmakta olduğum Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Teknik Hizmetler Bölümü’ndeki iş yeri arkadaşlarıma, gösterdikleri anlayış ve destekden dolayı teşekkür ederim.

Mehmet SERT

(5)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

ÖNSÖZ………... ii

İÇİNDEKİLER... iii

KISALTMALAR... vi

GİRİŞ... 1

1. TELİF HAKLARI... 3

1.1. Fikri Mülkiyet………... 4

1.2. Telif Hakkının Tanımı……….. 5

1.3. Telif Hakkının Tarihi Gelişimi………. 6

1.3.1. Dünyadaki Gelişmeler………... 6

1.3.1.1. İlk ve Ortaçağlardaki Gelişmeler………... 6

1.3.1.2. İmtiyazlar Dönemi... 8

1.3.1.3. Kanun Yolu ile Düzenleme Dönemi……… 9

1.3.1.4. Uluslar arası Düzenlemeler……….. 10

1.3.2. Türkiye’deki Gelişmeler………... 20

1.4. Eser ve Eser Sahibinin Hakları………. 24

1.4.1. Eser Kavramı………. 24

1.4.2. Eser Çeşitleri………. 26

1.4.3. Eser Sahibi………. 31

1.4.3.1. Eser Sahibinin Manevi Hakları……….. 32

1.4.3.2. Eser Sahibinin Mali Hakları………... 36

1.4.4. Eser Sahibinin Haklarının Sınırlandırılması……….. 39

1.4.5. Eser Üzerindeki Hakların Koruma Süreleri…………... 42

1.5. Eser Sahibinin Hakları ile Bağlantılı Haklar………... 44

2. ELEKTRONİK BELGELER... 47

2.1. Belge Kavramı………. 47

2.2. Elektronik Belgenin Tanımı………. 49

2.3. Elektronik Belgenin Türleri………. 52

2.3.1. Elektronik Dokümanlar………. 52

(6)

2.3.2. Veri Tabanları……… 52

2.3.3. Yapay Zeka……….. 53

2.3.4. Hiperortam ve Hipermetin……… 54

2.3.5. Uzaktan Algılama Sistemleri……… 54

2.3.6. Coğrafi Bilgi Sistemleri……… 54

2.4. Elektronik Belge Format Türleri………. 54

2.5. Elektronik Belgelerin Teknolojik Özellikler ………. 55

2.6. Elektronik Belgelerin Muhafazası………. 56

3. ELEKTRONİK BELGELERDE TELİF HAKKI………. 60

3.1. Eser Olarak Belge……… 60

3.2. İnternet ve telif hakkı………... 65

3.3. Telif Hakları Açısından İnternetin Özellikleri………. 66

3.4. Dijital Ortamda Elektronik Belgelerin Sunulması………... 69

3.4.1. Dijital Ortamdaki Elektronik Yayınların Telif Hakkı Sorunları 71

3.4.2. İnternet Sitesinde Elektronik Yayınların Sunulması……… 75

3.4.2.1. Eser Olarak Web Sayfası………. 75

3.5. Eserin Niteliği Olarak Dijitalleştirme………... 80

3.5.1. Dijitalleşmenin Tehlikeleri………. 80

3.6. Multimedya (Çoklu Ortam) Eserler………... 81

3.7. Elektronik Kopyalama Sorunu………... 83

3.8. Ön Belleğe Alma Sorunu………... 84

3.9. Elektronik Belgelerin Veri Tabanlarında Hizmete Sunulması ……. 87

3.9.1. Veri Tabanı Kavramı……….. 88

3.9.2. Veri Tabanlarının Korunması……….. 89

3.9.3. Telif Hakkıyla Korunan Belgelerin Veri Tabanlarında Hizmete Sunulması………... 94

3.9.4. Telif Hakkıyla Korunmayan Belgelerin Veri Tabanlarında Hizmete Sunulması………. 96

3.10. Elektronik Belgelerin Telif Hakkına Yönelik Yasal Düzenlemeler 97

3.10.1. WIPO Sözleşmeleri……… 97

(7)

3.10.2. Avrupa Birliği Direktifleri………. 98

3.11. Elektronik Belgeler ve Adil Kullanım……….. 100

4. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞININ ELEKTRONİK ORTAMA AKTARDIĞI YAYINLARI……….. 104

4.1. Kültür ve Turizm Bakanlığının Türkiye Yazmalarının İnternet Ortamında Hizmete Sunulması İle ilgili Çalışmasının Telif Hakkı Açısından İncelenmesi……….. 104

4.2. Kültür ve Turizm Bakanlığının İnternet Ortamına Aktardığı E-Kitapların Telif Hakkı Açısından İncelenmesi……… 108

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME……… 110

KAYNAKÇA………. 114

ÖZ……… 122

ABSTRACT……… 122

(8)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği A.g.e : Adı Geçen Eser A.g.m. : Adı Geçen Makale

ASCII : American Standard Code for Information Interchange, Bilgi Değişimi İçin Amerikan Standart Kodlama Sistemi

ARMA : The Association of Records Managers and Administrators, CD : Compact Disk

DVD : Dimention Video Disc

EBYS : Elektronik Bilgi Yönetim Sistemi FSEK : Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

GATT : General Agreement on Tariffs and Trade, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel

Anlaşması

HTLM : Hyper Text Markup Language IP : Internet Protocol, İnternet Protokol

ISO : International Organization for Standardization, Uluslararası Standart Organizasyonu

m. : Madde

MARC : Machinable Readable Catalog, Makinece Okunabibilir Kataloglama OCR : Optical character recognition, Optik Karakter Tanıma

RAM : Random Access Memory, Rastgele Erişimli Bellek s. : Sayfa

SCMS : Serial Copy Management System, Seri Kopya Yönetimi Sistem TCP : Transmission Control Protocol, İletim Kontrol Protokolü

TRIPS : Agreement on Trade related Aspects of Intellectual Property Rights, Ticaretle

Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları

UNESCO : United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization, Birleşmiş

Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı

(9)

URL : Uniform Resource Locator, Tekbiçim Kaynak Bulucu

VRLM : Virtual Reality Modeling Language, Sanal Gerçeklik Modelleme Dili WCT : WIPO Copyright Treaty, WIPO Telif Hakkı Anlaşması

WIPO : Word Intellectual Property Organization, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü WPPT : WIPO Performances and Phonograms Treaty, WIPO İcracılar ve Fonogramlar Anlaşması

WTO : Word Trade Organization, Dünya Ticaret Organizasyonu

(10)

GİRİŞ

Teknolojik gelişmelerle birlikte günümüzde, belgeler kağıt ortamda üretilmeye devam ederken, aynı zamanda söz konusu kağıt belgeler dijital ortama aktarılmakta ya da en son gelişme olarak belgeler doğrudan elektronik ortamda üretilmektedir.

Elektronik belgeden sonradan dijitalleştirilen ve elektronik olarak üretilen belgeler anlaşılmaktadır. Elektronik belgeler kağıt ortamdaki belgelerle göre çok daha kolay kopyalandığından dijital ortamda telif hakkı ihlalleri oldukça fazladır.

Tez dört bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm fikri mülkiyet ve telif hakkı kavramlarıyla ilgili literatürde elde edilen bilgilerle başlamaktadır. Telif hakkının dönemler halinde Türkiye ve Dünyadaki tarihi gelişimi ve telif hakkıyla ilgili uluslar arası yasal düzenlemeler ele alınmıştır. Eser ve eser türleri, eser sahibinin manevi ve mali hakları, eser sahibinin haklarının sınırlandırılması ve eserlerin koruması süresi özellikle de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu doğrultusunda incelenmiştir. Son olarak da bağlantılı haklar konusuna değinilmiştir. Ayrıca bu bölümde telif hakkıyla ilgili literatürde mevcut olan bilgi verilirken elektronik belgelerle ilişkilendirilmiştir.

İkinci bölümde öncelikle belge kavramından bahsedilerek, değişik disiplinlerde belge kavramıyla ilgili genel bir değerlendirme yapılmıştır. Kütüphanecilik, arşivcilik, siyaset bilimi, dil bilimi gibi bir çok disiplin belge kavramını kullanmakta ve kendi uzmanlık alanlarına göre tanımlamaktadır. Bu disiplinlere göre bir kitap, süreli yayın ya da heykel gibi çok farklı örnekler belge olarak ele alınmaktadır. Tez konusunda elektronik belge kavramından elektronik yayın, elektornik kaynak ya da elektronik doküman kastedilmektedir. Ayrıca elektronik belgenin tanımına, türlerine, özelliklerine yer verilmiştir.

Üçüncü bölümde ilk önce eser olarak belge konusuna yer verilmiştir. Çünkü elektronik belgelerin telif hakkıyla korunabilmesi için eser olması gerekmektedir.

Elektronik belgelerin eser olma durumu incelenirken, eser olarak kabul edilmese de telif hakkı kapsamında olan yayınların durumu değerlendirilmiştir. Ayrıca internet ve veri tabanları konularına değinilmiştir. Özellikle web sayfalarının ve veri tabanlarının telif

(11)

hakkıyla korunması konusu irdelenmiştir. Teknolojik gelişmelerle doğrudan ilgili olduğu için, WİPO sözleşmesi ile Avrupa Birliği direktifleri tekrar ele alınmıştır. Bu bölümde özellikle teknolojik gelişmelerin elektronik belgelere telif hakkı açısından yeni kazanımlar getirip getirmediği meselesi üzerinde durulmuştur. Veri tabanları ve web sayfalarında, telif hakkı ile korunan ya da korunmayan elektronik belgeler sunulduğunda söz konusu belgelerin telif hakkı açısından kazanımları ve kayıpları incelenmiştir.

Dördüncü bölümde ise literatürde yer alan bilgiler doğrultusunda, Kütüphane ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün e-kitap ve yazma eser uygulamaları telif hakları açısından incelenmiştir.

(12)

1. BÖLÜM TELİF HAKLARI 1.1. Fikri Mülkiyet

Fikri mülkiyet; ilim ve edebiyat, müzik güzel sanat ve sinema olmak üzere dört ana kategoriden teşekkül eden fikir ve sanat eserleri telif hakları(copyrights) ile patent, marka ve tasarım gibi sinai mülkiyet haklarını kapsayan bir üst kavramdır1. Fikri mülkiyet; İngilizcedeki “intellectual property” ve Fransızcadaki “propriete intellectuelle” terimleri için Türkçede bazen “fikri mülkiyet”, bazen de “fikri ve sinai mülkiyet” ya da “fikri, sinai ve ticari mülkiyet” karşılıkları kullanılmaktadır. Bunların anlam ve kapsamları aynıdır2.

WIPO (World Intellectual Property - Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü)3 fikri mülkiyeti, sınai mülkiyet(industrial property) ve telif hakkı olmak üzere iki kategoride değerlendirmiştir. Bir diğer önemli kuruluş WTO (World Trade Organization – Dünya Ticaret Örgütü)4 ise, WIPO gibi, fikri mülkiyet haklarını; sinai mülkiyet, telif hakları ve bağlantılı haklar olmak üzere alışılmış bir şekilde iki gruba ayırmıştır. Yine aynı Örgüt, fikri mülkiyet haklarını “belirli zaman için eser sahibinin yaratıcı fikirleri üzerindeki haklardır” şeklinde tanımlamıştır.

Teknolojik gelişmeler doğrultusunda, fikri mülkiyet bilgisayar programları ile veri tabanlarını da içerek fikir ve sanat eserlerini, patentler ile faydalı modelleri, tasarımları, yarı iletken topografyaları(çipler), dijital iletişimleri, markaları, ticaret unvanları ile diğer ad ve işaretleri, coğrafi ad ve işaretleri ve açıklanmamış bilgileri kapsamaktadır. Doğrudan fikri mülkiyetin konusu içine girmemekle birlikte, kişisel verilerin korunması ile veri bankaları da fikri mülkiyet ile ilgili görülmektedir5.

1883 tarihli “sinai mülkiyetin” korunmasına mahsus Paris Sözleşmesi ile 1886 tarihli “edebi ve artistik eserlerin” korunmasına dair Bern Sözleşmesinde fikri ve sinai

1 Cahit Suluk, Telif Hakları ve Korsanlıkla Mücadele, İstanbul: Hayat Yayıncılık, 2004, s.21.

2 Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4.Basım, İstanbul: Arıkan, 2006, s. 1.

3 What is Intellectual? (t.y.). http://www.wipo.int/portal/index.html.en (2 Aralık 2009)

4 What Are Intellectual Property Rights? (t.y.). http//www.wto.org./english/tratop_e/trips_e /intel_e.htm (2 Aralık 2009).

5 Tekinalp, s.3.

(13)

mülkiyet terimi tercih edilmiş. Fikri mülkiyet, fikir ve sanat eserlerini; sınai mülkiyet ise patentler, markalar, ticaret unvanları ile diğer ad ve işaretleri içerdiği görüşü önemini kaybetmiştir. Çünkü sadece fikir ve sanat eserlerinde değil, patentler, faydalı modeller endüstriyel tasarımlarda da fikri ürün söz konusudur, bunlar da fikrin, yaratıcı faaliyetin sonuçlarıdır. Diğer yandan, fikir ve sanat eserleri alanı da sanayileşmiş, bu eserler de sınai mahiyet kazanmışlardır.

Fikri mülkiyet hakları maddi varlığa sahip olmayan, cisimleştiği eşyadan farklı ve süreyle sınırlı olma gibi özellikleriyle maddi mülkiyetten ayrılır. Bir otomobil, çanta veya masa gibi maddi bir eşyanın sahibi, o eşyayı dilediği gibi kullanabilir. Maddi mülkiyet bakımından hak süreyle sınırlı da değildir. Maddi bir eşyanın sahibi, o eşyayı dilediği gibi kullanabilir, başkasına verebilir ya da tahrip edebilir. Dünyanın hiçbir yerinde bu kural değişmez. Buna karşılık müzik, sinema ve güzel sanat gibi fikri mülkiyet haklarında durum farklıdır. Eşya üzerindeki mülkiyette genel kanuni sınırlamalara uymak kaydıyla hak sahibi dilediği gibi tasarrufta bulunabilir ve her türlü tecavüzü önleyebilir. Buna karşılık fikri mülkiyette hak sahibi, ancak hukuk düzeni tarafından kendisine tanınan yetkileri kullanabilir. Diğer bir deyişle, eşya üzerindeki mülkiyette kural hak sahibinin tasarrufa yetkili olduğudur. Bu kurala ancak kanunla sınırlama getirebilir. Buna karşılık fikri mülkiyette durum tam tersinedir. Buna göre, fikri ürünlerde kural serbesti; istisna, korumadır. Yani bir hukuk kuralı ile koruma bahşedilmediği sürece fikri mülkiyet korumasından da söz edilemez. Demek ki, eser sahiplerine tanınan haklar istisnai niteliktedir. Bu nedenle fikri mülkiyete ilişkin olarak kanunen belirtilmeyen herhangi bir hak ve yetki kullanılamaz.6

1.2. Telif Hakkının Tanımı

Telif hakkı teriminin, onun etimolojisinden gelen iki anlamı vardır. Bu anlam eseri kopyalama hakkının yanı sıra eser sahibinin ürününü kontrol etme hakkını içerir.

Telif hakkı terimi, İngilizce’de copyright, Fransızca’da droit d’auteur, Almanca’da urherberrecht, İspanyolca’da derecho de autor olarak karşılık bulmaktadır7.

6 Suluk, s.21-22.

7 William Z. Nasri, “Copyright”, ALA World Encylopdia of Library and İnformation Services, 2.

ed., Chicago: ALA, 1986, p.223.

(14)

Çeşitli kaynaklarda telif hakkı terimi yerine, “eser sahibi hakları” ya da “yazar hakkı” terimleri kullanılmaktadır. “Yazar hakkı, telif hakkı; bir düşünsel yapıt yaratan kişinin, o yapıt dolayısıyla sahip olduğu hak” olarak tanımlanmaktadır8. Başka bir kaynakta ise “ bir kimsenin kendi el ürünü veya çevirdiği eser üzerindeki hakkı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre himaye olunan mutlak hak niteliğindeki bir manevi haktır9” şeklinde ifade edilmektedir.

WIPO tarafından da “ telif hakkı edebi ve sanatsal eserleri için eseri meydana getiren kişilere verilen hakları tanımlayan hukuki terim”10 olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda da anlaşıldığı gibi eser sahibi belirli hukuki haklara sahip olmaktadır. Örneğin, bir yayıncı ya da diğer bir kişi eserden çoğaltma yapabilmek için yazardan izin alması gerekmektedir.

Yine başka bir kaynağa göre telif hakkı, “bilimin ilerlemesine katkıda bulunması amacıyla yazarları teşvik eden ve topluma katkılarından dolayı onları ödüllendiren eşsiz bir haktır”11.

Kitaplar ve diğer yazı türleri, müzik besteleri, resimler, bilgisayar programları ve filmler gibi fikir ve sanat eserlerinin yazar hakları, yazarın ölümünden sonra en az 50 yıllık bir dönem için, telif hakkı ile korunur. Ayrıca, bağlantılı haklar olarak bilinen;

aktörler, şarkıcılar, müzisyenler vb. gibi icracıların hakları ve fonogram yapımcıları, radyo televizyon kuruluşları da telif hakkı ile korunur. Telif hakları ve bağlantı haklarının korunmasının başlıca sosyal amacı, yaratıcı bir çalışmayı ödüllendirmek ve cesaretlendirmektir12.

1.3. Telif Hakkının Tarihi Gelişimi

1.3.1. Dünyadaki Gelişmeler

8 Ejder Yılmaz, Öğrenciler İçin Hukuk Sözlüğü, Ankara: Yetkin Yayınları, 2003, s.755.

9 Ali Şafak, Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, Ankara: Selim Kitabevi, 2002, s.587.

10 Copyright and Related Rights. (t.y.). http://www.wipo.int/en/copyright.html (31 Ekim 2009).

11 Nasri, s.223.

12 What are Intellectual Property Rights?: Copyright and Rights Related to Copyright. (t.y.). http//www.

wto.org./ english/tratop_e/trips_e /intel_e.htm (2 Aralık 2009).

(15)

Fikir ve sanat eserleri insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen, bunlar üzerindeki hakların sahiplerine tanınması ve bu alanın kanunlarla düzenlenmesi ancak Fransız ihtilalinden sonra mümkün olabilmiştir. Gelişme daha ziyade edebi eserlerde gerçekleşmiştir. Onun için, fikir ve sanat eserleri hukuku tarihi, bir bakıma yazarlar hukuku ve eser üzerindeki hakkın niteliğini açıklayan teorilerin tarihidir denilebilir.

Gerçi 17 ve 18 yüzyıldan itibaren müzik eserleri ile resim de söz konusu alanda seslerini duyurmaya başlamışsa da, edebi eserler gene de ağırlıklarını sürdürmeye devam etmiştir. Tarihi gelişim içinde yer alan imtiyaz ve sansür gibi kavramlarda bu savın kanıtıdır. Maketler, haritalar, oymalar, kabartmalar, el yazmaları, bilimsel, hatta mimari eserler ile tezhipler çok sonraları korunmuşlardır. Buna rağmen en son sinema eserleri ile pandomimler, koreografiler ve nihayet bilgisayar programları katılmıştır. Şarkıcı, oyuncu, orkestra şefi gibi sanatçıların icraları ise “eser” sayılmakta, komşu haklar olarak ayrı bir koruma altında bulunmaktadır13.

Bu genel açıklamadan sonra, telif hakkının tarihçesi dönemler halinde daha ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

1.3.1.1. İlk ve Ortaçağlardaki Gelişmeler

İlk ve Orta Çağlarda eser sahibinin eseri üzerindeki hakkının korunması ile ilgili güvenilir bir kaynağa rastlamak mümkün değildir14. Eski Yunan ve Roma’da, eser sahibinin eserleri üzerindeki hakları düzenleyen bir hukuk kuralına rastlamamaktayız15. İlk çağda fikri ürünlerin cisimlendiği maddeden ayrı bir hak konusu olduğu kabul edilmiyordu. Örneğin bir şiir kitabını alan kişi şiirlerin de maliki oluyordu. Roma Hukuku’nda bir başkasının kağıdı üzerine resim yapılması halinde, Proculian ve Sabinian okulları arasında, resmin, kağıdın mı yoksa boyanın mı sahibine ait olduğu konusunda tartışma yapılıyor, ama kimse ressamın hakkını düşünmüyordu. Sanatın hiçbir alanında kayıt ve mekanik çoğaltma imkanının bulunmadığı, eserlerin tek nüsha olarak kaldığı, dolayısıyla iktisadi olarak değerlendirme imkanının son derece kıt olduğu bu dönemde, eserin korunma ihtiyacı da duyulmuyordu. Buna rağmen o

13 Tekinalp, s.79.

14 Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir ve Sanat Eserleri, Ankara: Seçkin Matbaası, 1983, s.16.

15 Duygun Yarsuvat, Türk Hukukunda Eser Sahibi ve Hakları, 2.Basım, İstanbul: Güryay Matbaacılık, 1984, s.18.

(16)

devirlerde de fikri ürün üzerinde bir mutlak hak olduğu ve bu hakkın ihlal edilmesinin en azından ahlaka aykırı olduğu düşüncesinin izlerine rastlamak mümkündür. Örneğin şiirlerini satarak geçinen Romalı halk ozanı Marcus Valerius, şiirlerini azat edilen kölelere benzetmiş ve bunları kendi şiirleri gibi tanıtıp okutan Fidentinus’u azat edilen köleleri kaçıran bir korsan (plagiarius) olarak nitelendirmiştir. Bugün diğer pek çok dilde olduğu gibi Türk hukukunda eser hırsızlığı (intihal) için kullanılan plajiyet kelimesi bu kökten gelmiştir16.

Fikri haklar kavramı açısından ortaçağın başları da karanlık bir dönemdir. Bu dönemde de fikri hak kavramı kabul edilmemişti. Yazılı metinlerin hatasız ve değiştirilmeden kopya edilmesi serbestti. Eser sahibinin bu konuda bir itiraz hakkı yoktu. Zira eserin çoğaltılması yoluyla eser sahibinin isminin duyulacağı ve şöhret kazanacağı düşüncesi hakimdi. Bu elle çoğaltma işi daha çok manastırlarda, din adamları tarafından herhangi bir kazanç amacı güdülmeden yapılmakta idi. Bu nedenle eser sahibini mali bir hakkı olabileceği de düşünülmemektedir17.

Yukarıda açıklamalarda anlaşıldığı üzere İlk ve Orta Çağlarda, eser sahibi meydana getirdiği eserde maddi kazanç elde edemiyordu. Daha çok, eser sahibine manevi haklar tanınmıştı. Matbaa icat olmamıştı, tek nüsha olan eserleri çoğaltıp satarak maddi kazanç elde etmek pek mümkün değildi. Çünkü çoğaltma işlemi, teknik yetersizlikler nedeniyle oldukça pahalı ve zahmetli bir işlemdi. Bu dönemi; fikrin, daha doğrusu fikri mülkiyetin, malzemeden daha az kıymetli olduğu bir zaman olarak değerlendirebiliriz. Çünkü maddeye sahip olan kimse, o maddenin içerdiği fikri mülkiyete de sahip oluyordu. Mal sahibi, bu maddeden istediği gibi yararlanabiliyordu.

Bu dönemde eser sahibinin mali kazançlar elde ettiği örneklerde bulunmaktadır.

Örneğin şiirlerini çoğaltan şairler eserlerinden kazanç elde edebiliyordu.

1.3.1.2. İmtiyazlar Dönemi

16 Azra Arkan, Eser Sahibinin Haklarına Bağlantılı Haklar, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2005, s.3.

17 Arkan, s.4.

(17)

Ortaçağın sonlarıyla Yeniçağda imtiyazlar dönemi başlamıştır18. İlkel de olsa baskı tekniklerinin (taşbaskı, tahtabaskı, bakırbaskı) bulunması ile birlikte mekanik çoğaltma ve kamuya arz etme kavramları ortaya çıkmıştır. Bu alanda en önemli gelişme matbaanın icadı ve Guthenberg’in kalfa ve çıraklarının, onun ölümünden sonra, Avrupa’ya dağılıp icadı yaymaları ve böylece çoğaltma ve kamuya arz etmenin büyük boyut kazanıp, fikri ürünün ekonomik değere kavuşmasıdır. Ancak gelişme yazarlara değil, yayınevi sahiplerine yaramıştır. Şöyle ki, eserlerin basılıp (çoğaltılıp) satılması hakkı, yörenin hakimi tarafından bazı kişi ve kuruluşlara imtiyaz olarak verilmeye başlanmıştır. İmtiyaz ile gerçek bir tekel doğuyor, eserleri imtiyazı alandan başkası basamıyordu. Bir eserin imtiyazını bir kuruluş almışsa, başka bir imtiyaz sahibi o eseri çoğaltamıyordu. İmtiyazı alanın bir de denetleme hakkı vardı. Şöyle ki, feodal hakimin, kralın ve kilisenin aleyhine olan veya böyle sayılan eserler basılamıyordu. Yani, imtiyazlar bir yeni kavramı, sansürü de birlikte getirmiştir19.

Yukarıda söz edilen imtiyazlar “yayınevi mülkiyeti” ya da “matbaa imtiyazı”

denilen ve yazar hakkını tamamen bertaraf eden bir aşamadır. Bir eseri basmak için para ödeyen yayınevi sahibi, esere sahip olmuş ve imtiyazı süresince baskıları yenileyebilmiştir. Bu imtiyazlar baskı işini teşvik etmek ve gelişmesini sağlamak için tanınmış ancak sermaye sahibinin aksine fikri ürünün asıl sahibini tamamıyla korumasız bırakmıştır20. İlk matbaa imtiyazı ise 15. yüzyılın ikinci yarısında (1469) Venedik’te Giovanni Spira isimli matbaacıya aittir.

Matbaacı imtiyazlarından uzun bir süre sonra, 16. yüzyılın ortasına doğru, bu sefer yazarlara imtiyaz tanınmaya başlanmış ve eserlerinin basılması için kendilerine ücret ödemesi adet haline gelmiştir. Ancak, eser sahiplerine basım için para ödemeleri ve eseri kendi hesaplarına basmaları, matbaacıların kitabın maliki olduğu ve bu mülkiyetin “matbaa mülkiyeti” denilen bir mülkiyet türü olduğu görüşüne yol açmıştır21. İlk yazar imtiyazı ise, 1486 yılında Sabellicus adlı bir yazara “Venedik Tarihi” adlı eserinden dolayı verilmiştir22

18 Suluk, s.26.

19 Tekinalp, s.82.

20 Arkan, s.4.

21 Arkan, s.4-5.

22 Yarsuvat, s.22.

(18)

Telif hakkı kavramının ortaya çıkışı ise matbaanın Almanya’dan İngiltere’ye getirilmesinden sonra olmuştur. 1476 yılında William Caxton İngiltere’ye matbaayı getirmesinden sonra, kitap basımında devrim oldu. Kitaplar çok sayıda kolayca çoğaltılabildi.

Matbaa bu kolaylıkla birlikte sorunları da yanında getirdi. Kitaplar izinsiz olarak, kitabın ilk basımında zihinsel ve ekonomik olarak katkısı bulunmayan kişiler tarafından, yeniden üretilmesi yayıncılar için tehdit oluşturdu. Kitapların kolaylıkla izinsiz çoğaltılması karşısında yayıncılar, kitap satıcıları kendilerini korumak için ticari bir örgüt olan Kitapçılar Loncası’nı (Stationers’ Company) 1557 de kurdular. On yıl sonra, Örgüt’ün kurallarının kitap baskısını kontrol etmede etkisiz ve güçsüz kaldığı ortaya çıktı23.

1789 Fransız İhtilali telif hakları tarihinde önemli bir etkiye neden olmuştur.

İhtilal, loncaları ve imtiyazları ortadan kaldırarak eser sahibini tamamen korumasız bırakmıştır. 1791’de eser sahibinin eseri üzerinde mülkiyet hakkı olduğu kabul edilmiştir. Böylelikle fikri mülkiyet dönemi başlamıştır. Eser sahibine hayatı boyunca ve ölümünden itibaren de10 yıl süre ile koruma tanınmıştır. 10 yıl sonra eser kamunun malı olacaktı.

1.3.1.3.Kanun Yolu İle Düzenleme Dönemi

19.yüzyılda ise telif hakları konusundaki kanunlaşma hareketleri yaygınlaşmaya başlamış ve eser sahibine milli sınırlar içinde korumalar sağlamıştır24. Eser sahibi haklarını tanıyan, yani hakkı yayınevinden asıl sahibine iade eden ilk düzenleme 1709 tarihli Kraliçe Anne Kanunu olarak da bilinen İngiliz Kanunu’dur. Bunu 1791 tarihli Fransız Kanunu izlemiştir. Benzer gelişmeyi Almanya, İsviçre, ve diğer Avrupa ülkeleri yaşamıştır25. Ancak zaman geçtikçe milli sınırları aşan bir korumanın gerekliliği ileri kültür seviyesindeki ülkelerce kolayca anlaşılmış ve bu amaçla ikili anlaşmalar imzalanmaya başlanmıştır. Bu şekilde imzalanan ikili anlaşmalarla ülkeler kendi vatandaşlarının fikri haklarını karşılıklılık esasına dayanarak diğer ülkelerde de

23 Nasri, s.224.

24 Yarsuvat, s.25.

25 Tekinalp, s.83.

(19)

korumuşlardır. Bu alandaki ilk örneklerden biri İngiltere ile Fransa arasında imzalanan mütekabiliyet anlaşmasıdır26.

Ulusal ve ikili anlaşmaların yeterli olmamasından dolayı uluslararası anlaşmalar ortaya çıkmıştır.

1.3.1.4. Uluslararası Sözleşmeler

Yukarıda bahsedildiği gibi bilimsel ve teknolojik gelişmeler fikir eserlerinin milli sınırlar dışına çıkmasına neden olmuştur. Milli kanunlar yalnızca ülkede yayınlanmış bulunan eserleri korudukları için yabancı yayınlanmış eserlerinde korunması zorunluluğu hissedilmiştir. Ancak bu şekilde eser sahiplerinin gerçek korumaya kavuşabileceği düşünülmüştür. İlk önceleri ülkeler kendi aralarında yaptıkları ikili anlaşmalarla konuyu düzenleme yolunu tercih etmişlerdir. Genellikle aralarında kültür farkı bulunmayan ülkeler bu yolda başarı göstermiştir. Örneğin, İngiltere ve Fransa yaptıkları karşılıkla anlaşmalarla kendi vatandaşlarının fikri haklarını güvenlik altına almışlardır. İkili anlaşmaların dar kapsamlı olmaları sonucu daha geniş uluslararası bir korumayı sağlamak üzere çok taraflı anlaşmaların yapılması fikri kuvvet kazanmış ve bu konudaki ilk çaba 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşebilmiştir. Biri Avrupa ülkelerini içine alan Bern Sözleşmesi, diğeri ise, Amerika’daki ülkeleri kapsayan Monteviedo Sözleşmesi imzalanmıştır. Daha sonra bu iki ayrı grubu birleştirmek amacıyla Dünya Telif hakları Sözleşmesi imzalanmıştır27.

Buna karşılık aynı düzeyde gelişim gösterememiş ülkeler, diğer ülkelerin fikri ürünlerinden bir süre daha serbestçe yaralanabilmek için milletlerarası alanda bir taahhüde girmekten kaçınmışlardır28.

Uluslararası düzenlemelerle ilgili genel bir bilgi verdikten sonra, en önemlileri sırasıyla incelenilecektir.

Bern Sözleşmesi

26 Şafak Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 2.Basım, Ankara: İmaj Yayınları, 1998, s.18.

27 Yarsuvat, s.25.

28 Erel, s.17.

(20)

1858 Brüksel ve 1861 Anvers Kongrelerinde fikir ve sanat eserlerinin uluslararası alanda korunmaları için gerekli çalışmalarda bulunulması için kararlar alınmış ve daha sonra Paris’de kurulmuş bulunan Assaciation Litteraire Internationale 1883 yılında bir anlaşma taslağı hazırlamış ve bu taslak 1886 yılında Bern’de toplanan uluslararası bir konferansta 10 ülke tarafından imzalanmıştır29. Bu alandaki ilk uluslararası düzenlemedir30. Bern sözleşmesi ile fikir ve sanat eserleri sahiplerini korumak üzere tüzel kişiliğe sahip bir birlik “Bern Birliği” kurulmuştur.

Sözleşme ile üye ülkelerin ulusal kanunlarında eser sahiplerine bahşettikleri korumayı karşılıklı olarak birbirlerinin vatandaşlarına tanımışlardır (karşılıklılık ilkesi).

Karşılıklılık ilkesi dolayısıyla eser ve eser sahibi tüm Birlik ülkelerinde korunur. İlke yabancı eser sahibinin vatandaş olan eser sahibinin yararlandığı haklardan aynen yararlanması ilkesi ile tamamlanır. Buna “ yabancıya vatandaşla eşit ilkesi” denilir.

Bern Sözleşmesi ayrıca, eşit işlem ilkesinin asgari bir korumayı sağlayamaması halinde uygulanan “asgari haklar ilkesi”ni de içerir. Yabancı eser sahibi doğrudan bu ilkeye dayanabilir. Her değişikle asgari haklar listesi biraz daha zenginleşmektedir.

Türkiye’nin 1979 metnini kabul etmesi önemlidir. Çünkü FSEK’de yer alan haklar Bern Sözleşmesindeki asgari hakların gerisinde kalacak olursa, yabancılar doğrudan 1979 tarihli Bern Sözleşmesine dayanabilirler. Bu sonuç yerli eser sahipleriyle yabancı eser sahiplerinin eşit işleme tabi tutulmaları, yerlilerin Türkiye’de yabancıların gerisinde kalmaları sonucu doğurur. Onun için asgari haklar ilkesinin 1979 metnini kabul eden ülkelerin ulusal mevzuatlarını hiç olmazsa asgari haklar listesi düzeyinde tutmak gibi bir yararı da bulunduğu söylenir31. Yani üye ülkeler bir yabancıyı vatandaşlarından daha çok korur duruma düşmemek için milli mevzuatlarını sözleşmeye uydurmuşlardır.

Böylece yerli eser sahibinin hakları, yabancıdan geri kalmayacak şekilde, kendi ülkesindeki mevzuatla korunabilmektedir.

1951’de Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle Türkiye, Bern sözleşmesinin 26 Haziran 1948 tarihli Bürüksel değişikliğine katılmıştır. Ancak Türkiye Sözleşmenin 8.

maddesine koyduğu ihtirazi kayıtla, bu madde yerine 1896 tarihli Paris metninin 5.

29 Yarsuvat, s.26.

30 Tekinalp, s.67.

31 Tekinalp, s.68.

(21)

maddesini kabul etmiştir. Bu suretle on yıl önce yayınlanmış eserlerin Türkçeye bedel ödemeden serbestçe çevrilebilmesi imkanı sağlanmıştır32. 1995 yılında da Sözleşmenin 1979 tarihli Paris metnini, 4117 sayılı kanunla kabul etmiştir33. Bern Sözleşmesi bundan sonra, 4 Mayıs 1896 Paris, 13 Kasım 1913 Berlin, 20 Mart 1914 Bern, 2 Haziran 1928 Roma, 26 Haziran 1948 Brüksel,

14 Temmuz Stockholm, 24 Temmuz 1971 ve 28 eylül 1979 Paris olmak üzere değişikliğe uğramıştır34.

Evrensel Telif Hakları sözleşmesi

Telif Hakları Evrensel sözleşmesinin imzalanmasından önce fikir ve sanat eserleri sahiplerinin eserleri üzerindeki haklarının uluslararası korunması konusunda, iki ayrı grup ve iki ayrı sistem mevcuttu. Bunlar, Bern Birliği ve Amerika Kıtası devletlerinin oluşturduğu gruptu35. Bu nedenle, fikri hukuk alanında Amerika ile Avrupa arasındaki sistem farklılıklarını uzlaştırmak ve fikir ve sanat eserlerini kıtalararası korumaya kavuşturmak amacıyla UNESCO’nun öncülüğünde Cenevre’de toplanan konferans sonucu 6 Eylül 1952 tarihli “Telif Hakları Evrensel Sözleşmesi”

(Universal Copyright Convention) imzalanmıştır36. Anlaşmanın imzalanmasına, hem Bern hem de Buenos Aires Sözleşmesine üye ülkelerin büyük kısmı katılmıştır.

Evrensel Telif Hakları Sözleşmesinin sağladığı koruma Bern Sözleşmesinden daha azdır. Eserlerin koruma süresi eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden sonraki 25 yıldır37. Bu sözleşme halen Bern sözleşmesinin eser sahiplerini koruma hususunda ulaşmış olduğu düzeye sahip değilse de iki hukuk sistemi yani Bern ile Buenos Aires arasında köprü rolünü oynamak amacını gütmektedir38.

Evrensel Telif hakları Sözleşmesi, Bern Sözleşmesinden iki noktada ayrılır;

32 Erel, s.18-19.

33 Tekinalp, s.69.

34 Berne Convention for he Protection of Literary and Artistic Works. (t.y.). http//www.wipo.int/ treaties/

en/ip/ berne/ trtdocs_wo001.html (11 Aralık 2006).

35 İlhan Öztrak, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara: Ankara Üniversitesi, 1971, s.10.

36 Erel, s.19.

37 Ayiter, s.26.

38 Tekinalp, s.70.

(22)

 Sözleşme karşılıklılık ilkesine yer vermediği için otomatik koruma sağlamamaktadır. Korumadan yararlanabilmek için Sözleşmede öngörülen formalitelerin yerine getirilmesi gereklidir. Formaliteler gerçekleşince (C) harfi kullanılır. Bu sembol telif hakkı (Copyright) sahibinin unvanı ile bası tarihini gösterir ve bu suretle korunan kişi belirtilir.

 Eser sahibine, kendi ülkesinin tanıdığından daha fazla koruma sağlamaya üye ülkeleri zorunlu değildir39.

Anlaşma 24 Temmuz 1971 yılında yeniden gözden geçirilmiştir40. Türkiye bugüne kadar Evrensel Telif Hakları Sözleşmesine katılmamıştır.

Roma Sözleşmesi

26 Ekim 1961 tarihinde Roma’da “İcracı Sanatçıların, Fonogram Yapımcılarının ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair Sözleşme” imzalanmıştır. Roma Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme olmakla beraber Bern Sözleşmesinin aksine bir “Birlik”

oluşturmamıştır. Bu sözleşme de yerli ile eşit işlem ve asgari haklar ilkelerine yer vermiştir. Aynen Evrensel Telif Hakları Sözleşmesi’nde olduğu gibi Sözleşmede öngörülen formaliteleri yerine getirenler (P) sembolünü kullanabilirler. Roma Sözleşmesinde öngörülen haklar, FSEK m.80 vd. hükümlerine yansımıştır. Türkiye 1995 yılında bu sözleşmeyi 4116 sayılı Kanun ile kabul etmiş Bakanlar Kurulu da 2003/6170 sayılı kararı ile katılmamızı uygun bulmuştur 41.

Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS)

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Gümrük Tarifeleri ve Ticareti Genel Anlaşması GATT kurulmuştur. 1986-1994 Urugay Round adıyla bilinen görüşmeler sonucu, 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization–WTO) GATT’ın yerini almıştır. WTO’nun Kuruluş Anlaşması’nın 1C sayılı eki olan TRIPS sözleşmesi ise

39 Tekinalp, s.70.

40 Yarsuvat, s.28.

41 Tekinalp, s.70.

(23)

(Trade Related Aspects of Intellectual Property Right – Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması) 15 Nisan 1994 tarihinde Marakeş’de imzalanarak 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir.42 Anlaşma, fikri haklar alanında uluslararası bir standart sağlama amacını taşımaktadır43.

“TRIPS, mevcut sözleşmeleri ortadan kaldırmamakta ancak onlara ek düzenlemeler getirmektedir. Üye devletlere, Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde kurulan serbest ticaret sisteminin dışında kalmamak için fikri hakların korunmasıyla ilgili minimum düzeydeki standartlara uyum mecburiyeti getirmektedir. Anlaşmanın iki önemli amacı bulunmaktadır. Bunlar, bir yandan asgari standartları belirleyerek fikri mülkiyet haklarının korunmasında yeterliliği ve etkinliği arttırmak diğer yandan fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına ilişkin usul ve önlemlerin bizzat yasal ticaret için bir engel oluşturmamasını sağlamaktır”44.

TRIPS Sözleşmesi’nin içerdiği fikri mülkiyet alanları; telif hakları ve komşu hakları, markalar, patentler, coğrafi işaretler, endüstriyel tasarımlar, entegre devre tasarımları, ticari sırlar ve gizli bilgilerdir. Telif haklarına ilişkin bilgiler sözleşmenin 1.

bölümünde yer almaktadır. Urugay Turu görüşmeleri boyunca, Bern sözleşmesi’nin telif haklarının korunmasıyla ilgili temel standartları yeterince sağladığı fark edilmiştir.

Böylece Bern Sözleşmesi’nin en son hali olan 1971 Paris değişiklikleri kabul edilmiştir. Sözleşmenin 9. maddesinde üyelerin Bern Sözleşmesi’nin 1’den 21’e kadar olan bütün maddelerine ve ekine uymak zorunda olduğu belirtilmiştir. Yinede Bern Sözleşmesi’nin manevi haklarla ilişkili olan mükerrer 6. maddesi, TRIPS Sözleşmesinde yer almamaktadır. Sözleşme’de telif hakkıyla ilgili olan 9, 10, 11, 12, 13. maddelerdir. 14. madde ise bağlantılı haklarla ilgilidir. Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrasında bilgisayar programlarının Bern Sözleşmesi altında edebiyat eserleri olarak korunacağı yer alıyor. Yine aynı fıkrada bilgisayar programları için genel koruma süresinin 50 yıl olduğu belirtiliyor. Veri tabanlarının içeriklerinin seçiminin veya düzenlenmesinin fikri bir emek sonucu yapılması durumunda koruma kapsamında yer

42Who Legal Texts. (t.y.). http://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm#agreements (14 Aralık 2009).

43 Erdem Türkekul, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2004, s.24.

44Türkekul, s.24 -25.

(24)

alacağı, böyle bir korumanın ise veri ya da materyalin kendisine değil, materyal ile cisimleşen fikre verildiği belirtilmektedir45.

Yukarıda bahsedilenlere ek olarak, TRIPS’in özellikleri şöyle sıralanabilir :

 Sinai ve edebi fikri mülkiyet ayrımını ortadan kaldırmış ve fikri mülkiyet kavramına geniş anlam ve kapsam vermiştir.

 Mevcut uluslar arası sözleşmelerin uygulama alanını genişletmiştir.

 İhlallere karşı uygulanabilecek, gümrüklerde elkoyma, sahte malları imha etme gibi yeni yaptırımlar getirmiştir.

 Hükümlerini ihlal eden üyelerinden Dünya Ticaret Örgütü’nün sağladığı hak ve imkanların çekilmesini öngörmüştür.

 İhtilafların çözümü mekanizmasına yer vermiştir.

 Komşu hakların korunmalarında asgari haklar ile eşitlik ilkelerine yer vermiş, telif haklarında asgari koruma süresi 50 ve TV verici işletmelerin koruma sürelerini ise en az 20 yıl olarak belirlemiştir.

 Bilgisayar programları ile veri tabanlarının korunması fikir ve sanat eserlerine eşit duruma getirmiştir.

 Fikir ve sanat eserlerinde kiralama ve ödünç verme hakkını koruma altına almıştır46

Türkiye TRIPS’i Dünya Ticaret Örgütü Sözleşmesi dolayısıyla diğer ekler yanında Sözleşme’nin 1C eki olarak 1995 yılında kabul etmiştir.

TRIPS’in, bilgisayar programları ile veri tabanlarını eser olarak koruma altına alması elektronik belgelerin telif hakkı açısından son derece önemlidir. Ama buradaki korunan veri ya da materyalin kendisini değil, veri tabanlarının içeriklerinin seçimine veya düzenlenmesine yönelik harcanan fikri emektir. Buradan da anlaşıldığı üzere veri tabanın içerdiği materyal koruma kapsamı dışındadır. Veri tabanları elektronik belgelerin telifi açısından ayrı bir önemi bulunmaktadır. Çünkü günümüzde bir çok

45Intellectual Property: Protection and Enforcement: Copyright. (t.y.). http//www.wto. org/english /thewto_e /whatis _e/inbrief_e/inbr01_e.htm (14 Aralık 2009).

46 Tekinalp, s.78.

(25)

kurum, sahip oldukları belgeleri dijitalleştirerek veri tabanlarında hizmete sunmaktadır.

Tezin ilerleyen bölümlerinde bu konu ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

WIPO Telif Hakları Anlaşması

Yaratıcı faaliyeti teşvik etmeyi, fikri mülkiyet haklarının korunmasını bütün dünyada geliştirmeyi arzulayan Bern Sözleşmesi ve Paris Sözleşmesinin tarafları olan ülkeler gerek sinai mülkiyetin gerek edebi ve artistik eserlerin korunması alanında kurulmuş olan birliklerin özerliliğine tamamen saygı göstererek, 1967’de Stockholm’de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Sözleşmesini imzalayarak Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünü kurmuşlardır. Bu örgüt İngilizce “World Organisation for Intellectual Property”nin kısaltması olan WIPO veya Fransızca “Organisation mondiale de la Propriété Intellectulle”in kısaltması olan OMPI ile anılmaktadır.

“WIPO/OMPI’nin amaçları: Üye devletlerin katkılarıyla bütün dünyada fikri mülkiyetin korunmasını teşvik etmek, bunun için gerektiğinde ilgili diğer örgütlerle işbirliği yapmak; fikri mülkiyet Birlikleri arasında işbirliğini sağlamaktır. Fikri mülkiyetin dünya çapında korunmasını gerçekleştirmek üzere WIPO yeni milletlerarası anlaşmalar imzalanması için çalışır ve bu konuda ulusal mevzuatların modernleştirilmesi için çaba harcar; gelişmekte olan ülkelerde teknik yardım temin eder, bilgileri toplar ve yayınlar47.”

“Özellikle WIPO’nun sorumlu olduğu birçok uluslararası sözleşme bulunmaktadır. Son olarak Cenevre’de uzun yıllar süren tartışmalardan sonra 20 Aralık

1996 tarihinde toplanan uluslararası konferansta iki önemli anlaşma kabul edilmiştir48.”

 WIPO Fikir Hakları Anlaşması (World Copyright Treaty - WCT)

 WIPO İcracılar ve Plaklar Anlaşması (WİPO Performance and Phonograms Treaty – WPPT)

WIPO Sözleşmesi 1996 yılında tanzim ile imzaya açılmış ise de 2002 yılında yürürlüğe girebilmiştir. Sözleşme telif haklarıyla ilgili yeni ortaya çıkan gelişmeleri

47Tekinalp, s.77.

48 Akın Beşiroğlu, Fikir Hukuku Dersleri, 4.Basım, İstanbul: Arıkan, 2006, s.26.

(26)

yansıtmaktadır. Ekonomik, kültürel, sosyal ve teknolojik yeni gelişmelerle ortaya çıkan sorunlara yeterli çözümler üretebilmek için var olan belirli kuralların yorumlarını açıklamakta ve yeni uluslararası kurallar getirmektedir. Sözleşme hazırlanırken fikir ve sanat eserlerinin kullanımı ve yaratılmasında bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin getirdiği büyük değişimler göz önüne alınmıştır. Ayrıca Bern Sözleşmesi’nde olduğu gibi özellikle araştırma, eğitim, bilgiye erişim açısında toplum çıkarları ve yazar hakları arasında denge sağlanmıştır. Bu prensipler doğrultusunda;

bilgisayar programları ile veri tabanlarının tanımı yapılarak koruma altında olduğu belirtilmiştir. Eser sahiplerinin yayma hakkı, kiralama hakkı, topluma iletim hakkı düzenlenmiş; eser sahibinin haklarına getirilebilecek istisnalar sıralanmış; son derece önemli olan teknolojik yeniliklere ilişkin yükümlülükler ve hak yönetimi bilgilerine ilişkin yükümlülükler düzenlenmiş; tecavüz halleriyle ilgili yaptırımlar belirlenmiştir49. Ayrıca bu belgeye taraf olan bütün devletler, hukuksal sistemlerine uygun olarak, anlaşmanın uygulanmasını sağlayacak önlemleri almayı ve anlaşma ile öngörülen haklara yapılabilecek tecavüzlere karşı iç hukuklarında etkili, hızlı ve caydırıcı önlemler ve yöntemlere yer vermeyi taahhüt etmişlerdir50.

WIPO’nun bir diğer anlaşması WIPO İcracılar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT) ise, bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin yarattığı değişimi karşılayamayan Roma Sözleşmesi hükümlerini icracı sanatçalar ve fonogram yapımcıları hakkında yeni koşullara uyarlama ve daha etkin bir koruma sağlama amacıyla yapılmıştır. Sözleşmenin giriş kısmında belirtildiği gibi, toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler karşısında 1961 tarihli Roma Sözleşmesinin yetersiz kaldığı için, yeni uluslar arası kurallar konulması gerekmektedir. Sözleşmenin hazırlık çalışmaları sırasında Roma Sözleşmesi içinde yer alan tüm hak grupları için düzenleme yapılması amaçlanmış ise de sadece icracı sanatçılar ve fonogram yapımcılarının hakları konusunda anlaşma sağlanabilmiştir. Sözleşmede, icracı sanatçılar ile fonogram yapımcıların tanımı sözleşmenin sağladığı korumadan yaralanacaklar, icracı sanatçıların manevi ve mali hakları, fonogram yapımcılarının mali hakları, radyo televizyon yayınlarına ilişkin hükümler, hakların internet ortamında kullanımı, teknolojik

49 Türkekul, s.27.

50 Beşiroğlu, s.26.

(27)

yöntemlere ve hak yönetim bilgilerine ilişkin yükümlülükler, sözleşmeyle tanınan hakların istisnaları gibi hükümler yer almaktadır51.

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşıldığı gibi WIPO sözleşmeleri, TRIPS gibi bilgisayar ve veri tabanlarına koruma getirmesi dışında, çok daha önemli anlaşmalardır.

Kendinden önceki anlaşmalara saygı göstererek, onları daha da geliştirmiştir. Bilgi ve iletişim teknolojileri göz önünde bulundurularak, telif hakkıyla ilgili bütün dünyada uygulanabilecek yenilikler getirilmiştir. Elektronik belgelerin telifi açısından; veri tabanları, teknolojik yöntemler ve hak yönetimine ilişkin yükümlülükler, hakların internet ortamında kullanılması, eser sahibinin haklarına getirilen istisnalar, özellikle araştırma, eğitim, bilgiye erişim açısında toplum çıkarları ve yazar hakları arasında denge sağlamasına yönelik getirdiği yenilikler açısından WIPO sözleşmeleri çok önem taşımaktadır. 3. bölümde, ilgili başlıklar altında bu konular daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

Avrupa Birliğinde Fikri Haklar

Avrupa Birliği’nin kuruluşunda ülkelerin fikri haklarla ilgili ulusal düzenlemelerini koruyan bir sistem kabul edilmiş, hatta ulusal fikri mülkiyet kanunlarının Toplulukla ilgili düzenlemelerden etkilenmeyeceği açıkça kabul olunmuştur. Başka bir deyişle, başlangıçta Topluluk Hukukunun fikri hakları kapsamaması düşüncesi benimsenmiştir. Hatta fikri hakların, topluluğun temel amacı olan malların serbest dolaşımına engel olabileceği kabul edilmiştir52. Yani 1970 öncesinde Avrupa Birliği, telif haklarını özel bir önem arz eden bir konu olarak görmemiştir. 1970’lerde ise, Avrupa Mahkemesi (European Court of Justice) ve Avrupa Parlamentosu fikri mülkiyetin bazı yönleriyle az da olsa ilgilenmiştir53. Ancak zaman içinde uluslararası anlaşmalar yoluyla sağlanan uyumun yetersizliği, fikri haklarla ilgili farklı düzenlemelerin, malların serbest dolaşımı ve rekabet konusunda doğurduğu sorunlar ve en önemlisi de yaratıcılığa dayalı yeni ekonominin şekillenmeye başlaması,

51 Türkekul, s.27-28.

52 Türkekul, s.31.

53 Murat Yılmaz, “Kütüphanecilik Açısından Telif Hakkına Yönelik Avrupa Birliği Direktifleri”, Oluşum, No:49, 2005, s.20.

(28)

fikri haklarla ilgili sorunların öncelikli bir mesele olarak Birlik gündemine taşımıştır54. 1988 yılında Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin telif haklar kanununun birleştirilmesi konusunda etraflı bir anlayışı öngören Yeşil Doküman (Green Paper on Copyright and the Technology) isimli belgeyle bu konuyu Avrupa Birliği gündemine getirmiştir. Avrupa Birliği içinde telif haklarıyla ilgili problemlerin ortaya çıkmasındaki artışı göz önünde bulunduran Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin telif hakkı kanunlarının uyumlaştırma ve modernize etme gereğinin kaçınılmaz bir durun olduğunu dile getirmiştir. Böylece 1988 tarihli Yeşil Doküman ile Avrupa Birliği düzeyinde telif hakları mevzuatının ilk şekilleri ortaya çıkmaya başlamıştır55.

Bu çabalar çeşitli direktiflerle sonuçlanmıştır. Yönergeler olarak ifade edilebilen direktiflerin üye ülkeleri nasıl etkilediklerine bakacak olursak, direktiflerin ulusal değişimi gerekli kıldıkları ve yerine getirilmesi için her Avrupa Birliği üyesi ülkenin kendi ulusal kanunlarında direktifte öngörülenlerin yer almasını sağlamak durumunda oldukları gerçeği ortaya çıkmaktadır56.

Bu direktifleri şu şekilde sıralayabiliriz :

 2004/48 sayılı 29.04.2004 tarihli Fikri Mülkiyet Haklarının Güçlendirilmesine İlişkin Konsey ve Parlamento Direktifi

 2001/84 sayılı 27.09.2001 tarihli Orijinal Sanat Eseri Sahibi Lehine Yeniden Satış Hakkına İlişkin Parlamento ve Konsey direktifi

 2001/29 sayılı 22.05.2001 tarihli Enformasyon Toplumunda Telif Hakkı ve Bağlantı Hakların belirli Yönlerinin Uyumlaştırılmasına ilişkin Parlamento ve Konsey Direktifi

 96/9 sayılı 11.03.196 tarihli Veritabanlarının Korunmasına İlişkin Direktif.

 93/98 sayılı 29.10.1993 tarihli Eser Sahibinin Hakları ile Bağlantılı Hakların Koruma Sürelerine İlişkin Konsey Direktifi

54Türkekul, s.32.

55 Yılmaz, s.20.

56 Yılmaz, s.21.

(29)

 93/83 sayılı 27.09.1993 tarihli Uydu ve Kablolu Yayınlarda Uygulanan Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklara İlişkin Kuralların Koordinasyonu Hakkında Konsey Direktifi

 92/100 sayılı 19.11.1992 tarihli Fikri ve Sanat Eserlerinin Kiralanması ve Ödünç Verilmesine İlişkin Direktif

 91/250 sayılı 14.05.1991 tarihli Bilgisayar Programlarının Yasal Korunmasına İlişkin Konsey Direktifi

 87/54 sayılı 16.12.1986 tarihli Yarı İletken Maddelerin Topografyalarının Korunmasına İlişkin Konsey Direktifi57

Türkiye’de ise söz konusu direktiflere yönelik çeşitli düzenlemeler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda özellikle 5101 sayılı kanunla yapılan değişiklikle gerçekleştirilmiştir58.

Avrupa Birliği’nde fikri haklarla ilgili düzenlemeler, WIPO sözleşmeleriyle benzerlik göstermektedir. Ama Avrupa Birliği Veri Tabanı Direktifi, ilerleyen konularda ayrıntılı bir şekilde ele alınacağı gibi, veri tabanlarının içerdiği veri ve materyalleri de korumaktadır. Böylelikle telif hakkı kapsamında olmayan, veri tabanlarındaki belgeler de korunabilir.

1.3.2. Türkiye’deki Gelişmeler

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir esnaf örgütü olan loncalar, toplum hayatında önemli rol oynamışlardır. Ancak bu örgüt tam anlamı ile bir esnaf örgütü hüviyetini korumuştur. Ne yazar ne de yayınevi loncasına tarihimizde rastlanmamıştır59. Ayrıca azınlıklar dışında kurulan birkaç matbaa dışında ilk Türk Matbaasının Batıdan aşağı yukarı 300 yıl sonra, 1727’de kurulması, Osmanlı’da fikri hukukla ilgili düzenlemelerin oldukça geç ortaya çıkmasına neden olmuştur.

57 Copyright in the Information Society: Communication, (t.y.) http//ec.europa.eu/internel _market/

copyright /documents/documents_en.html (14 Aralık 2009).

58 Yılmaz, s.26.

59 Tekinalp, s.83.

(30)

Matbaanın kurulmasından sonra İbrahim Müteferrika’ya verilen izni bir imtiyazdan çok günah sayılan kitap basma yasağını istisnaen kaldırılan bir müsaade olarak nitelemek gerekir. Çünkü, izin Müteferrika İbrahim Ağa’nın kişiliğine duyulan güven ve takdir duygularının karşılığı olan bir ödüllendirmeydi60. Matbaanın gelmesiyle eserlerin kolay bir şekilde çok miktarda çoğaltılabilmesi sonucunda, hukuki düzenlemelere gerek duyulmuştur. Bu düzenlemeler batılılaşmanın etkisiyle 1850’li yıllarda başlamıştır.

Osmanlı döneminde telif haklarına yönelik ilk düzenlemenin, Dar’ul Fünun’da okutulacak kitapların yazılması ve çevirilerin yapılmasında olan Danışma Kurulu’na ait 1850 tarihli Encümen-i Daniş Nizamnamesi isimli tüzük olduğu görülmektedir. Bu tüzükte, kurul kararıyla eser sahibine telif hakkının verileceği ifade edilmiştir61. Nizamnameye göre eser incelendikten sonra eser sahibine telif hakkı tanınacağı öngörüldüğü için, bu bir bakıma sansür niteliğinde olsa da Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk defa eser meydana getiren kimsenin mali bir hakka sahip olacağı kabul edilmiştir.

1857 yılında sansürle ilgili “Matbaalar Nizamnamesi” yürürlüğe girmiştir. Telif Hakkıyla ilgili daha önemli bir düzenleme yine 1857 tarihli “Telif Nizamnamesi”dir. Bu nizamnameyle, yazara hayatı boyunca imtiyaz tanınmış ve kitabını basanla istediği anlaşma yapma olanağı verilmiştir. Ancak eserin basımı için bir kere izin verilince, basılmış nüshalar tükeninceye kadar, başka bir matbaa tarafından yeni baskısının yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu nizamnamede hatta anlaşmayı ihlal eden matbaacıya ceza verileceği hükme bağlanmıştır. 1858 tarihli Ceza Kanunu ise yazarların imtiyazlarını çiğneyerek kitap basma ve bastırmayı sahtekarlık saymıştır62.

Telif Hukuku konusunda ilk önemli ve ciddi düzenleme, 8 Mayıs 1326 (1910) tarihli “Hakk’ı Telif Kanunu” ile yapılmıştır. Bu düzenleme Osmanlı İmparatorluğunda fikri haklarla ilgili ilk esaslı kanundur. Kanunla fikir ve kalem eserleri üzerindeki haklar, eserin tescilinden itibaren eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden sonra da 30 yıl; resim ve çizgi ile ifade 18 yıl süreyle kanuni himayeden istifade edeceği belirlenmiştir. Ancak bu kanun, uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu gibi günün

60 Tekinalp, s.83.

61 Servet İskit; Türkiye’de Matbuat Rejimleri, İstanbul: Matbuat Umum Müdürlüğü Neşriyatı, 1939, s.11.

62 Naci Kınacıoğlu, “Ülkemizde Fikri Hakların Gelişim”, İlim ve Edebiyat Eserlerini Çoğalma Yayma Haklarının İhlali ve Bunun Sonuçları Paneli : 30 Kasım1999, Ankara: İLESAM, 2000, s.15.

(31)

ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak idi; ayrıca sinema eserleri, bedii nitelikte fotoğraf eserleri ve radyo yayınları hakkında herhangi bir hüküm ihtiva etmiyordu63. Ayrıca, Hakkı Telif Kanunu eser sahibinin eseri üzerindeki hakkını kullanabilmesi için, tescil edilme şartını öngörüyordu. Bu ise Bern Sözleşmesi ile kabul edilen Prensiplere aykırıydı. Bu kanun, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1952 tarihine kadar uygulanmıştır64.

Cumhuriyet döneminde, 1923 yılında imzalanan Lozan Anlaşmasına ekli Ticaret Sözleşmesinin 3. faslındaki 14. ve 15. maddeler, Türkiye’nin sınai, edebi ve artistik mülkiyetin korunmasıyla ilgili milletlerarası anlaşmalara 12 ay içinde katılmasını öngörmüştür. Ancak Türkiye yabancı eserlere olan ihtiyacından bahisle, bu eserlerin Türkçeye çevrilmesi halinde eser sahiplerine telif ücreti ödenmesi yolunda bir ihtirazı kayıt koyarak 1883 tarihli Paris İttihadı Anlaşmasına ve 1886 tarihli Bern Sözleşmesine katılmayı taahhüt etmiş, fakat ihtirazı kayda Bern Sözleşmesine taraf itirazı halinde taahhüdüyle bağlı kalmayacağını bildirmiştir. Nitekim üye 10 devletin itirazı üzerine Türkiye’nin Bern Sözleşmesine katılması gerçekleşememiştir65.

Lozan Anlaşmasından sonra 1929 tarihinde Fransa ve 1930 tarihinde Almanya ile akdedilen ticaret sözleşmelerinde Türkiye sadece bu iki devlete karşılıklı olarak Bern Sözleşmesinin 1914 tarihli şeklini uygulamayı kabul etmiş ve bu devletler ilk iki yıl için Bern Sözleşmesinin tercümeye ait hükümlerinin uygulanmasından vazgeçmişler, ayrıca Almanya izin istemek şartıyla kendi eserlerinin bedelsiz tercüme edilebileceğini bildirmiştir. Ancak bu ticaret sözleşmeleri de sona erince Türkiye’de yine Bern Sözleşmesinin uygulanması mümkün olmamıştır66.

Yıllar içinde birçok hükümleri eskimiş olan ve ihtiyaca cevap veremeyen Hakkı Telif Kanunun yerine modern bir fikir ve sanat eserleri kanununun konması için çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. 1938 yılında Ankara’da toplanan 1. Türk Neşriyat Kongresinin açıkladığı bir istek üzerine Maarif Vekilliği Hukuk Fakültesinin ilgili profesör ve doçentlerinden bir komisyon kurarak gerekçe ile birlikte yeni ve tam bir

63Kınacıoğlu, s.15.

64 Öztrak, s.12.

65 Erel, s. 22.

66 Erel, s.22.

(32)

telif hakkı kanunu projesinin hazırlattırılmasına girişmiştir. Ön tasarının hazırlanması işi komisyonca Prof. E. Hirş’e verilmiş ve Profesör tarafından hazırlanan ve ana hatları ile bugünkü FSEK haline gelen proje, ancak 02.11. 1950 tarihinde TBMM’sine sunularak 1 Ocak 1952 yılında yürürlüğe girmiştir. Maarif Vekaleti projenin şu dört esasın göz önünde tutularak hazırlanmasını istemiştir: Eser sahibine tanınan hakların korunması, kamunun yararlanması mümkün olduğu kadar sağlanması, etkin ve uygulama kabiliyeti olan müeyyideler ve hadisenin bünyesine uygun bir usul konulması, Bern Anlaşması hükümleri ile ahenkli olması67.

1 Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserler Kanunu’nda; 1983 yılında 2938, 1995 yılında 4110, 2001 yılında 4630 ve 2004 yılında 5101 sayılı Kanunlarla çeşitli değişiklikler yapılmıştır.

FSEK’te 2004 yılında 5393 sayılı kanunla yapılan değişiklik kapsamlı niteliktedir. Bu değişikliğin başlıca amacı korsanlığın önlenmesidir. Bu amaçla sadece FSEK’te değil 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanunda, 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik eserleri Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır68

1.4. Eser ve Eser Sahibini Hakları

Telif hakkının dünya ve Türkiye’deki tarihi gelişimden söz ettikten sonra, Türk Fikir ve Sanat eserlerinin temelini oluşturan eser sahibi ve eser sahibinin haklarına değinilecektir.

1.4.1. Eser Kavramı

FSEK m.1/B’ye göre eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar, sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat

67 Ayiter, s.32.

68 Teknail Özderyol, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2006 s.13.

(33)

mahsulleridir69. Bir fikir ve sanat eserinin FSEK anlamında eser olarak kabul edilebilmesi, yani korunabilmesi için;

 Sahibinin hususiyetini taşıması,

 Sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması,

 FSEK’de öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi ve

 Çabanın ürünü olması gerekir70.

Doktrinde ise bir fikir ürününün eser sayılabilmesi için çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bu görüşleri, objektif ve subjektif olmak üzere iki unsur içerisinde değerlendirilebilir.

Objektif unsur

Objektif unsura göre fikir ürününün iktisaden değerlendirmeye elverişli olması, yani kamuya sunularak veya uygulanarak faydalı olma imkanının bulunması gerekir71. Bunun içinde fikri ürünün somutlaşmış olması gerekmektedir. Hirsch’in de belirttiği gibi, “bir fikir ne kadar yeni ve mühim olursa olsun, yalnız başına eser sayılmaz. Fikri bir ürünün eser sayılabilmesi için objektif ve subjektif olmak üzere iki şartın mevcudiyeti aranır. Fikri bir mahsul hakkında sahibine telif hakkı tanınabilmesi için de aranan objektif şart, iktisaden istifadeye elverişli bulunmasıdır. “İktisaden elverişli”

tabirinden mahsulün bir meta olarak vücuda getirilmesi, arz ve tatbik edilebilmesi sayesinde onu kamu için faydalı kılmak imkanının mevcut olmasını anlamak lazımdır72.” Yani fikri ürünün cisimleşerek maddi bir şekle dönüşmesi gerekmektedir.

Subjektif Unsur

Subjektif unsura göre ise, ancak sahibinin özelliğini taşıyan fikri ürünler eser niteliği kazanabilir. Sahibinin özelliğini taşıyor olmak, bir fikir ve sanat ürününe eser

69 Suluk, s.47.

70 Tekinalp, s.97.

71 Erel, s.26.

72Ernst E. Hirsch, Hukuki Bakımından Fikri Say, , İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1943, s.11-12

(34)

niteliği tanıyabilmek için yegane şarttır73. Subjektif unsurda sahibinin özelliği yani hususiyet söz konusudur. Hususiyet konusunda ise doktrinde çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.

Hirsch göre, “herkes tarafından meydana getirilemeyen yani bir hususiyeti haiz bulunan eserler, himayeye layıktır ve ancak bunlara eser vasfı izafe edilebilir. Eğer bir mahsul herkes tarafından vücuda getirilebilecek mahiyette ise, hususiyette mevcut olamayacağından, bu kabil mahsulleri himaye etmekte cemiyetin hiçbir menfaati yoktur. Demek oluyor ki, eser, ancak yaratıcı bir fikri çalışma mahsulü olabilir. Yaratıcı bir muhayyele mahsulünü ayıran vasıf, mübdiinin şahsiyetinden aldığı hususiyettir74

Erel’e göre ise, bir eserin sahibinin özelliğini taşıyor sayılması için bağımsız bir fikri çalışmanın ürünü olması ve böylece sahibinin yaratıcı gücünün özelliğini yansıtabilmesi gerekir. Ancak ne bağımsızlık ne de yaratıcılık mutlak olarak anlaşılmamalıdır. İntihale veya gasba varacak ölçüde olmamak şartıyla başkalarının eserlerinden istifade edilebilir. Önemli olan, bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için eser sahibinin az çok fikri bir emeğinin bulunmasıdır75.

Ancak bazı eser türleri bakımından ilave şartlar aranmıştır. Buna göre, güzel sanat eserlerinde, bedii yani estetik nitelik (FSEK m.4), bilimsel eserlerde ilmi veya teknik mahiyet (FSEK m.2/b.3); sinema eserlerinde ise, sinema çekim tekniğine uygunluk da aranmaktadır76.

Tanımda “fikir ve sanat eseri” ve “fikir ve sanat mahsulü” denilmiş olmasına rağmen bir fikri ürünün eser olabilmesi için hem “fikir” hem de “sanat” eseri niteliğini (hüviyetini) taşımasına gerek ve hatta imkan yoktur. Çünkü, bir bilimsel eser, mesela

“izafiyet teorisi üzerinde bir tartışma” adlı bir kitap “fikir” eseridir, “sanat” eseri olması mümkün değildir. Bu sebeple bir fikri ürün sadece “fikir” eseri veya “sanat” eseri olsa

73 Erel, s.26.

74 Hirsch, s.11-12.

75 Erel, s. 27.

76 Suluk, s.47.

(35)

da gene FSEK anlamında eser sayılır. Aynı düşünceler “fikir ve sanat mahsulü” ibaresi için de doğrudur77.

Eser aynı zamanda tasarım da olabilir. Fikri mahsulün aynı zamanda endüstriyel tasarım sayılması onun eser niteliğini ortadan kaldırmaz.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre korunan eser sahibi değil, eserdir. Bu sebeple, hukuka aykırı faaliyet, esere değil de eser sahibinin kişiliğine yönelikse FSEK hükümleri uygulanmayacaktır; eser sahibi genel hükümler uyarınca hakkını koruyabilecektir

Eser niteliği taşımayan ad ve alametler, mektuplar, fotoğraflar da eser kapsamına alınarak FSEK’de düzenlenmiştir. Bunun nedeni, bunlar üzerindeki hakların eser sahibine tanınan haklarla benzerlik taşımasıdır78. Buna göre; sahibinin özelliklerini taşıyan ve de FSEK’de belirtilen gruplarda yer alan çabalar eser nitelemesine yükselmekte, özel bir takım koruma olanaklarından yararlandırılmaktadırlar79.

1.4.2. Eser Türleri

Eser türlerini sınıflandırmada çeşitli kriterlerden yararlanılabilir. İfade aracı, ifade şekli yahut konu böyle bir sınıflandırmada esas alınabilir. Eserlerin yararlanma şekillerine göre sınıflandırılması da mümkündür. Bazı eserler seyredilmek, bazıları okunmak, bir kısmı da dinlenmek için meydana getirilmişler. Örneğin bilim ve edebiyat eserleri kategorisi içinde dil ve dans gibi ifade aracı, bilimsel ve teknik olmak gibi içerikle ilişkin nitelikler; musiki eserler kategorisi içinde ifade şekli; güzel sanat eserleri kategorisi içinde ifade aracı ile estetik nitelik; sinema eserleri kategorisi içinde içerik ve ifade aracı gibi kriterlerden yararlanılmaktadır. İşlenmelerin ayırt edici özelliği ise, diğer bir eserden yararlanılarak meydana getirilmiş olmalarıdır80.

İlim ve Edebiyat Eserleri :

77 Tekinalp, s.98.

78 Arzu Genç Arıdemir, Türk Hukukunda Eser Sahibinin Çoğaltma ve Yayma Hakları, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2000, s.8.

79 Ramazan Uslu, Türk ve Fikir ve Sanat Hukuku’nda Eser Kavramı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003, s.27.

80 Ayiter, s.46-47.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kurs Ameri,kıa Birleşik Devle'.:- le·rl A11bany College of Pharınacy'­.. den

 Sütunlara verilen takma isimler verilebilir fakat Group by ve Having işleminde takma isimler yazılamaz....  SELECT SUM(maas) FROM tbl_personel WHERE

 Tablolar verilerin satırlar ve sütunlar halinde düzenlenmesiyle oluşan veri grubudur..  Örneğin ders içeriği ve öğrenci bilgilerini veritabanında saklamak için

Access-Veri Türleri Metin : Yazılacak bilgiler harflerden veya hem harf hem de sayılardan meydana geliyorsa kullanılacak veri türüdür..  Bu alana boşlukta dahil olmak üzere

Veri tabanı menüsünden seçilen raporlar hedef konuşmacıyı SALT Türkçe veri tabanındaki dil örnekleriyle yaşa veya cinsiyete göre

• Birleştirme veya Kartezyen çarpım sonucu elde edilen aynı isimli sütunların karışıklığını önlemek veya ilişkisel cebir sonucu oluşan tablolara isim vermek

Büyük verinin sunduğu bilgi hazinesinden ya- rarlanmak, algoritmaları kontrol ederek görünürlüğü artırmak, paylaşım ve sosyal medya akışını belirleyerek internette daha

Söz konusu yönetmelik çerçevesinde ilişikte sunulan duyuru ve eklerinin tüm ilgili birimlere (biriminize bağlı tüm Sağlık Kuruluşlarına) müracaata imkân verecek