• Sonuç bulunamadı

1. TELİF HAKLARI

1.4. Eser ve Eser Sahibinin Hakları

1.4.1. Eser Kavramı

FSEK m.1/B’ye göre eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar, sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat

67 Ayiter, s.32.

68 Teknail Özderyol, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2006 s.13.

mahsulleridir69. Bir fikir ve sanat eserinin FSEK anlamında eser olarak kabul edilebilmesi, yani korunabilmesi için;

 Sahibinin hususiyetini taşıması,

 Sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması,

 FSEK’de öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi ve

 Çabanın ürünü olması gerekir70.

Doktrinde ise bir fikir ürününün eser sayılabilmesi için çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bu görüşleri, objektif ve subjektif olmak üzere iki unsur içerisinde değerlendirilebilir.

Objektif unsur

Objektif unsura göre fikir ürününün iktisaden değerlendirmeye elverişli olması, yani kamuya sunularak veya uygulanarak faydalı olma imkanının bulunması gerekir71. Bunun içinde fikri ürünün somutlaşmış olması gerekmektedir. Hirsch’in de belirttiği gibi, “bir fikir ne kadar yeni ve mühim olursa olsun, yalnız başına eser sayılmaz. Fikri bir ürünün eser sayılabilmesi için objektif ve subjektif olmak üzere iki şartın mevcudiyeti aranır. Fikri bir mahsul hakkında sahibine telif hakkı tanınabilmesi için de aranan objektif şart, iktisaden istifadeye elverişli bulunmasıdır. “İktisaden elverişli”

tabirinden mahsulün bir meta olarak vücuda getirilmesi, arz ve tatbik edilebilmesi sayesinde onu kamu için faydalı kılmak imkanının mevcut olmasını anlamak lazımdır72.” Yani fikri ürünün cisimleşerek maddi bir şekle dönüşmesi gerekmektedir.

Subjektif Unsur

Subjektif unsura göre ise, ancak sahibinin özelliğini taşıyan fikri ürünler eser niteliği kazanabilir. Sahibinin özelliğini taşıyor olmak, bir fikir ve sanat ürününe eser

69 Suluk, s.47.

70 Tekinalp, s.97.

71 Erel, s.26.

72Ernst E. Hirsch, Hukuki Bakımından Fikri Say, , İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1943, s.11-12

niteliği tanıyabilmek için yegane şarttır73. Subjektif unsurda sahibinin özelliği yani hususiyet söz konusudur. Hususiyet konusunda ise doktrinde çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.

Hirsch göre, “herkes tarafından meydana getirilemeyen yani bir hususiyeti haiz bulunan eserler, himayeye layıktır ve ancak bunlara eser vasfı izafe edilebilir. Eğer bir mahsul herkes tarafından vücuda getirilebilecek mahiyette ise, hususiyette mevcut olamayacağından, bu kabil mahsulleri himaye etmekte cemiyetin hiçbir menfaati yoktur. Demek oluyor ki, eser, ancak yaratıcı bir fikri çalışma mahsulü olabilir. Yaratıcı bir muhayyele mahsulünü ayıran vasıf, mübdiinin şahsiyetinden aldığı hususiyettir74

Erel’e göre ise, bir eserin sahibinin özelliğini taşıyor sayılması için bağımsız bir fikri çalışmanın ürünü olması ve böylece sahibinin yaratıcı gücünün özelliğini yansıtabilmesi gerekir. Ancak ne bağımsızlık ne de yaratıcılık mutlak olarak anlaşılmamalıdır. İntihale veya gasba varacak ölçüde olmamak şartıyla başkalarının eserlerinden istifade edilebilir. Önemli olan, bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için eser sahibinin az çok fikri bir emeğinin bulunmasıdır75.

Ancak bazı eser türleri bakımından ilave şartlar aranmıştır. Buna göre, güzel sanat eserlerinde, bedii yani estetik nitelik (FSEK m.4), bilimsel eserlerde ilmi veya teknik mahiyet (FSEK m.2/b.3); sinema eserlerinde ise, sinema çekim tekniğine uygunluk da aranmaktadır76.

Tanımda “fikir ve sanat eseri” ve “fikir ve sanat mahsulü” denilmiş olmasına rağmen bir fikri ürünün eser olabilmesi için hem “fikir” hem de “sanat” eseri niteliğini (hüviyetini) taşımasına gerek ve hatta imkan yoktur. Çünkü, bir bilimsel eser, mesela

“izafiyet teorisi üzerinde bir tartışma” adlı bir kitap “fikir” eseridir, “sanat” eseri olması mümkün değildir. Bu sebeple bir fikri ürün sadece “fikir” eseri veya “sanat” eseri olsa

73 Erel, s.26.

74 Hirsch, s.11-12.

75 Erel, s. 27.

76 Suluk, s.47.

da gene FSEK anlamında eser sayılır. Aynı düşünceler “fikir ve sanat mahsulü” ibaresi için de doğrudur77.

Eser aynı zamanda tasarım da olabilir. Fikri mahsulün aynı zamanda endüstriyel tasarım sayılması onun eser niteliğini ortadan kaldırmaz.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre korunan eser sahibi değil, eserdir. Bu sebeple, hukuka aykırı faaliyet, esere değil de eser sahibinin kişiliğine yönelikse FSEK hükümleri uygulanmayacaktır; eser sahibi genel hükümler uyarınca hakkını koruyabilecektir

Eser niteliği taşımayan ad ve alametler, mektuplar, fotoğraflar da eser kapsamına alınarak FSEK’de düzenlenmiştir. Bunun nedeni, bunlar üzerindeki hakların eser sahibine tanınan haklarla benzerlik taşımasıdır78. Buna göre; sahibinin özelliklerini taşıyan ve de FSEK’de belirtilen gruplarda yer alan çabalar eser nitelemesine yükselmekte, özel bir takım koruma olanaklarından yararlandırılmaktadırlar79.

1.4.2. Eser Türleri

Eser türlerini sınıflandırmada çeşitli kriterlerden yararlanılabilir. İfade aracı, ifade şekli yahut konu böyle bir sınıflandırmada esas alınabilir. Eserlerin yararlanma şekillerine göre sınıflandırılması da mümkündür. Bazı eserler seyredilmek, bazıları okunmak, bir kısmı da dinlenmek için meydana getirilmişler. Örneğin bilim ve edebiyat eserleri kategorisi içinde dil ve dans gibi ifade aracı, bilimsel ve teknik olmak gibi içerikle ilişkin nitelikler; musiki eserler kategorisi içinde ifade şekli; güzel sanat eserleri kategorisi içinde ifade aracı ile estetik nitelik; sinema eserleri kategorisi içinde içerik ve ifade aracı gibi kriterlerden yararlanılmaktadır. İşlenmelerin ayırt edici özelliği ise, diğer bir eserden yararlanılarak meydana getirilmiş olmalarıdır80.

İlim ve Edebiyat Eserleri :

77 Tekinalp, s.98.

78 Arzu Genç Arıdemir, Türk Hukukunda Eser Sahibinin Çoğaltma ve Yayma Hakları, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2000, s.8.

79 Ramazan Uslu, Türk ve Fikir ve Sanat Hukuku’nda Eser Kavramı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003, s.27.

80 Ayiter, s.46-47.

Fikir ve Edebiyat Eserleri Kanunu’nun 2. maddesinde ilim ve edebiyat eserleri başlığı altında, aşağıda belirtildiği gibi üç farklı eser türü, bu kategoriye dahil edilmiştir.

Kanun’daki bilim ve edebiyat kelimeleri, sözlük anlamının dışında kullanılmıştır.

 Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları,

 Her nevi rakıslar, yazılı koreografi eserleri, pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri,

 Bedii vasfı bulunmayan bir nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve saha tasarım ve projeleri.

Musiki Eserleri :

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 3. maddesinde musiki eserleri, “her nevi sözlü ve sözsüz besteler” olarak tanımlamaktadır. Musiki eserleri, bir düşünceyi duyguyu, sesle ifade eden ve duyma yoluyla algılanan ürünlerdir. Her türü ile kompozisyon, opera, operet, senfoni, keman, piyano ve diğer sazlar için parçalar, ilahiler, şarkılar ve türküler, musiki eserlerini oluşturur81. Seslerin birer müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel veya çirkin olması, eseri musiki eseri olarak nitelendirmekte önem taşımaz. Seslerin eser niteliğinde olması için notalarla tesbit edilmiş olmasına da ihtiyaç yoktur. Müzik parçasının melodi ve harmoniye sahip olup olmaması da önem taşımaz. Modern atonal müzik eserleri de himaye görür82. Yeter ki, ses insanın fikri bir çabasının ürünü olsun.

Güzel sanat eserleri :

Güzel sanat eserleri estetik bir içeriği bir yüzey veya bir boşluk içinde ifade eden fikri yaratma mahsulleridir83. Yani, bir eserin güzel sanat eseri sayılabilmesi için estetik

81 Tekinalp, s.115.

82 Ayiter, s.51.

83 Ayiter, s.54.

değer taşıması yanı sıra sahibinin hususiyetini de taşıması gerekmektedir. FSEK güzel sanat eserlerini beş altı türe ayırmıştır.84

 Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç, veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi,

 Heykeller, kabartmalar ve oymalar,

 Mimarlık eserleri,

 El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları,

 Fotoğrafik eserler ve slaytlar,

 Grafik eserler,

 Karikatür eserleri,

 Her türlü tiplemelerdir.

Sinema Eserleri

FSEK’in eski hükmüne göre, “sesli veya sessiz filmlerin hepsi sinema eseri olarak kabul edilmektedir. Kanun ayrıca her çeşit bilimsel, teknik ve bedii nitelikteki projeksiyon diyapozitiflerini de sinema eseri olarak kabul etmiştir85. Sinema eserlerinin diğer eser kategorileri yanında fikir hukuku tarafından kendine özgü ve bağımsız bir eser kategorisi sayılıp, korunması ancak yakın tarihlerde gerçekleşebilmiştir. Gerçekten sinema eserlerinin niteliğini tespit hususunda uzun süre fikir ayrılıkları var olmuştur.

Mesela sessiz sinema eserleri, sözsüz sahne eserlerine; sesli ve müzikli filmler, dil veya beste ile ifade olunan ilim ve edebiyat yahut musiki eserlerine benzetilerek korunmak istenmiştir. Sinema eserlerinin dialog, müzik, ve hareketli resim kompozisyonundan meydana gelmiş bağımsız bir bütün olduğunu yakın tarihlerde kabul edilmiştir86. Son kanun değişikliğiyle, “sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici, veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit

84 Tekinalp, s.116.

85 Yarsuvat, s.67.

86 Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara: Kadıoğlu Matbaası, 1988, s.39.

edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir87” şeklini almıştır.

İşlenmeler ve Derlemeler :

Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir:

 Tercümeler;

 Roman, hikaye, şiir tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi;

 Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin film haline sokulması veya filme alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması;

 Musiki aranjman ve tertipleri;

 Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması;

 Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması;

 Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi;

 Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi (ilmi bir araştırma ve çalışma mahsulü olmayan alelade transkripsiyonlarla faksimileler bundan müstesnadır.);

 Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması;

 Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması;

 Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (ancak, burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyalin korunması için genişletilemez.).

87 Yarsuvat, s.68.

Tarifte de anlaşılacağı üzere, işlenmelerde yeni bir eser ortaya konulmamakta fakat önceden meydana getirilmiş olan eser değişik bir biçimde yeniden sunulmaktadır.

Sözgelimi bir romanın tiyatro oyunu haline getirilmesi, bir hikayenin başka bir dile çevrilmesi gibi88.

İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, kanunun 6. maddesinin son fıkrasına göre eser sayılır.

Derme eser ise FSEK madde 1/B’de, “özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eser” şeklinde tanımlamıştır.

Bir eser sahibi hangi manevi ve mali haklara sahipse işlenme/derleme eserin sahibi de o haklara sahiptir; bir eser nasıl korunursa, işlenme/derleme eser de aynı şekilde, aynı hukuki ve cezai davalarla korunur. İşlenme eser, eserin sahibinin izni olmadan oluşturulabilir. Başka bir deyişle, işlenme eserin oluşması için esas eser sahibinin onayı gerekmez. İzni gerektiren işlenmenin oluşturulması değil, işlenmenin ekonomik olarak değerlendirilmesi, yani çoğaltılması ve ticari mevkiine konmasıdır89.

Elektronik belgelerin telifiyle ilgili özellikle işlenme ve derlemeler konusu önem taşımaktadır. Çünkü veri tabanları işlenme eser olarak korunmaktadır. Belgeler veri tabanlarında kullanıma sunulduğunda, söz konusu belgelerin telif hakkı durumunda değişimler olabilmektedir. İşlenmeler eser sahibinin izni olmadan hazırlanabilmekte, ancak ekonomik olarak değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır. Ama web sayfalarının veri tabanı linklerinde hizmete sunulan belgelerden ücret de alınmaktadır.

Diğer bir husus ise, FSEK’de yer alan ifadeden anlaşıldığı gibi, veri tabanlarının işlenme olarak korunmasına karşın, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyaller korunma kapsamı dışında tutulmuştur. Bu ve benzeri konular ilgili bölümlerde, yeri geldikçe ele alınacaktır. Burada kısaca değinmek yeterli görünmektedir.

1.4.3. Eser Sahibi

88 Yarsuvat, s.69.

89 Tekinalp, s.125 .

Eser sahibi eserin yaratıcısı, esere özelliğini yansıtan kişidir. Bu kişi insanlığın ortak kültür varlığına katkıda bulunmuştur. Katkısına karşılık olarak eserden mali ve manevi bakımdan yararlanmak yalnız onun ayrıcalığı olmalıdır90.

FSEK’in 8. maddesinde eser sahibi, “bir eserin sahibi onu meydana getirendir”

şeklinde tanımlanmıştır. Yine kanunun aynı maddesinde eser sahibiyle ilgili şu açıklamalar belirtilmiştir:

Bir işlenmenin ya da derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir. Sinema eserlerinde, yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle, yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.

Kanunun 9.maddesinde eser sahiplerinin birden fazla oluşu durumu ise aşağıdaki şekilde açıklanmıştır :

Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesi veya yayımlanması için diğerlerin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır.

Kanunun 10. maddesinde eser sahipleri arasındaki birlik aşağıdaki şekilde yer almıştır:

Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır. Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir muameleye muhik bir sebep olmaksızın müsaade etmezse, bu müsaade mahkemece verilebilir. Eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket

90 Ayiter, s.90.

edebilir. Bir eserin meydana getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez.

Kanunun 11. maddesinde sahibini adı belirtilen eserler için aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:

Yayımlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutad şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır.

Kanunun 12. maddesinde ise eser sahibinin adı belirtilmeyen eserlerle ilgili olarak aşağıda belirtilen açıklama yapılmıştır:

Yayımlanmış olan bir eserin sahibi belli olmadıkça yayımlayan, o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanır.

1.4.3.1. Eser Sahibin Manevi Hakları

En geniş anlamı ile eser sahibinin hakları, meydana getirilmiş eserin ekonomik açıdan sömürülmesini, çoğaltılmasını, dağıtımını, kullanılmasını ve bizzat eserin bütünlüğünün korunması ile ilgili hukuk kurallarını kapsar. Fikir ve sanat eserlerini meydana getiren kimseler, meydana getirdikleri ve sahibi bulundukları bu eserler üzerinde hak ve yetki sahibidirler. Bu hak ve yetkiler sınırlı ve mutlak niteliktedir91. Bu hak fikir ve sanat eserinin

meydana getirilmesiyle doğar. Diğer fikri hak mevzuu olan ihtira markalardan farklı olarak, bir bekleme dönemi veya tescil işleminin yerine getirilmesine, bu hakkın doğumu için gerek yoktur92. Bern Sözleşmesinde, eser sahibinin mali haklarından bağımsız olarak ve bu hakların devrinden sonra dahi, eser sahibi eseri üzerinde; eser sahipliğini ileri sürmek, eserinin her türlü tahrifine, bozulmasına ya da diğer

91 İlhan Öztrak, Fikir ve Sana Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara: Ankara Üniversitesi, 1971, s.39.

92 Yarsuvat, s.107.

değişiklilerine onur ve saygısızlığına zarar verebilecek her türlü küçük düşürücü eylemleri önlemek hakkına sahip olduğu öngörülmüştür93

Fikir ve sanat eserleri üzerinde eser sahibinin bir takım hak ve yetkilere sahip olabilmesi ve bunları üçüncü şahıslara karşı ileri sürebilmesi için, bu hakların konusu olan fikrin bir madde biçiminde ortaya çıkması ( cisimleşmesi) gereklidir. Bu madde heykel, kitap, tablo gibi eserlerdir. Bu eserler üzerinde eser sahibinin dışındaki kimseler mülkiyet sahibi de olabilirler. Örneğin bir kitabı satın alan kimse, o kitap üzerinde mülkiyet hakkı sahibidir. Ancak eser sahipliği hakkı mülkiyet hakkı dışında devam etmektedir. Yani sahibinin eserle kişisel ve manevi ilişkisi, eser üzerindeki mali haklar sona erdiğinde ortadan kalkmaz.

FSEK eser sahibinin mali ve manevi yetkilerini ayrı gruplar halinde teker teker saymıştır. Ancak bu ayırma ve gruplaştırma yapay olup eser üzerindeki hakkın niteliği ile bağdaştırılamaz. Çünkü eser sahibi eser üzerindeki bütün mali tasarruf imkanlarını tüketmiş olsa bile eseri ile arasındaki bağ kopmaz. Bu haklardan birine yapılan tecavüz öbürünü de etkiler. Örneğin eserin kamuya arzında eser sahibinin açıklanmaması, ya da eserin bozulup değiştirilmesi eser sahibinin manevi olduğu kadar maddi çıkarlarını da zedeleyebilir. Eserin umuma arz şeklini ve zamanını tayin etme eser sahibinin manevi bir yetkisidir. Bu şeklin ve zamanın tayinin ise eserden sağlanacak geliri geniş ölçüde etkiler. Bu nedenle bu iki tür yetkiyi birbirinden kesin sınırlarla ayırmaya çalışmak boşuna bir çaba olur94.

FSEK’in 13. maddesinde bu hakların hem eserin bütününü hem de parçalarını kapsadığı belirtilmiştir.

FSEK’in manevi haklarla ilgili hükümleri :

Umuma arz salahiyeti(Halka Sunma Yetkisi)

Bir eserin arz edilip edilmemesini, yayımlanma zamanını ve tarzını munhasıran eser sahibi tayin eder.

93 Beşiroğlu, s.223.

94 Ayiter, s.113.

Bütünü veya esaslı bir kısmı alenileşmiş olan, yahut ana hatları her hangi bir suretle henüz umuma tanıtılmayan bir eserin muhtevası hakkında ancak o eserin sahibi malumat verebilir.

Eserin umuma arz edilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibi, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılması veya yayınlanmasını menedebilir.

Menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmek hükümsüzdür. Diğer tarafın tazminat hakkı saklıdır.

Adın belirtilme salahiyeti

Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arz etme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir.

Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan ya da adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır.

Bir eserin kimin tarafından meydana getirildiği ihtilaflı ise, her hangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tespitini mahkemeden isteyebilir.

Eser niteliğindeki mimari yapılarda, yazılı istem üzerine eserin görülen bir yerine eser sahibinin uygun göreceği malzeme ile silinmeyecek biçimde eser sahibini adı yazılır.

Eserlerde değişiklik yapılmasını menetme hakkı

Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.

Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eser işleyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma,

temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.

temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.