• Sonuç bulunamadı

2.7. NATO’nun Alan-dışı Müdahaleleri: Bosna-Hersek ve

3.1.2. İkinci Genişleme Dalgası

1999’da düzenlenen Washington Zirvesi’nde Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya’dan oluşan dokuz ülke için başlatılan ÜEP aracılığıyla bahsi geçen ülkeler üyeliğe hazırlık çalışmalarına yönlendirildi. ÜEP, NATO İttifakı’na katılım konusunda belli standartlara ulaşmak için yapılması gereken faaliyetleri içermekteydi.212 ÜEP NATO’ya katılmak isteyen ülkelerin, politika, savunma ve güvenlik alanlarındaki ilerlemeler ile doğal kaynaklar ve yasal gelişim süreçlerini içeren yıllık ulusal raporlar düzenlenmelerini amaçlamaktaydı. Bu raporlar NATO’nun bütün üye ve aday ülkelerinin katıldığı 19+1 formatında düzenlenen toplantılarda değerlendirilerek, aday ülkelere üyelik için gerekli politik ve teknolojik tavsiyeler iletilecekti. Bu süreçle bahsi geçen ülkelerin adaylık yolunda kaydettiği ilerlemeler ve savunma mekanizmasına yönelik belirlenen hedeflerin ne oranda gerçekleştirilebildiği geribildirimler aracılığıyla saptanmış olacaktı.213 ÜEP en son üye olan ülkelerin katılım süreçlerinden elde edilen tecrübelere dayanmaktaydı. NATO üyeliği için ÜEP’na katılan ülkelere yardım ve tavsiyeler sunulurken bu ülkelerden mevcut sınır sorunlarını barışçıl yollarla çözmeleri istenmekte ve demokratik süreçlere ve kanunlara saygı gibi önemli siyasî hedeflerin yerine getirilmesi beklenmektedir. Aday ülkelerin ÜEP çerçevesinde kaydedecekleri ilerlemelere karşılık NATO’ya kesin üyeliğin gerçekleşeceğine dair hiçbir teminat verilmemesine rağmen ÜEP’nin bahsi geçen ülkelerin askeri yapılanmalarını

211 “NATO’nun Genişlemesi”,

http://www.tsk.mil.tr/4_ULUSLARARASI_ILISKILER/4_12_NATOnun_Genislemesi/NATOnun_G enislemesi.htm (19.04.2009)

212 Kuloğlu, “21. Yüzyılın Başlangıcında…”, s. 933.

NATO’ya uyumlu hale getirmelerine ve İttifak üyeliğinin bu ülkelere yükleyeceği sorumluluklara hazırlanmalarına yardımcı olduğu da açıktır.214

Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ile gerçekleştirilen ilk genişleme dalgasından sonra Almanya, ulusal güvenliği için Baltık ülkelerinin en kısa zamanda NATO’ya alınmaları için bastırırken İtalya da Slovenya’nın Triesta bölgesine yakın olması nedeniyle bu genişlemeye karşı çıkmıyordu. Fransa’nın da, yukarıda değinildiği gibi, özellikle kendisine yakın gördüğü Romanya’nın üyeliğinin gerçekleştirilmesi ile ABD’nin Avrupa üzerindeki etkisinin azaltılmasına yönelik tutumu nedeniyle bu genişlemeye yönelik yaklaşımı olumluydu. Ayrıca, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk ve Makedonya gibi ülkelerin Batı’ya yönelerek AB ve NATO gibi Avrupa güvenliği için büyük önem taşıyan uluslararası örgütlerle ortak hareket etme çabaları, bu ülkelerin NATO’ya üyelikleri hususunda avantaj elde etmelerini sağlamıştır.215

NATO’nun ikinci genişleme dalgasının gerçekleştirilmesinde en büyük sorun 1991 Ağustos’una kadar Sovyetler Birliği’ne bağlı cumhuriyetler olan ve eskiden sahip oldukları karmaşık statüleri ve bu ülkeler üzerindeki Rus etkisi nedeniyle Litvanya, Estonya ve Letonya’ydı. RF, ikinci genişleme dalgasına kadar Baltık ülkelerinin NATO’ya üyeliklerine her zaman sert bir şekilde karşı çıktığından birçok Batılı lider RF’nu düşman olarak karşılarına almak istememiştir.216 Bu bağlamda, Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasından kısa bir süre sonra Rus askerlerinin Baltık ülkelerinden çekilmesine yönelik takvim oluşturulması RF ile Litvanya, Letonya ve Estonya arasındaki bağın olumlu bir atmosferde sürdürülmesine yardımcı olmuştur. Özellikle 1990’lı yılların başlarında Rus liderler bu ülkelerle aralarında bir çatışma oluşmaması için büyük özen gösterirken Baltık ülkelerine doğrudan askerî müdahale gerektirecek her türlü hareketten kaçınmışlardır.217 Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, RF’nun 1991 sonundan

214 “NATO’nun Amacı, Çalışma Şekli ve Faaliyetleri”,

http://arsiv.sabah.com.tr/ozel/nato66/dosya_77.html (04.03.2008)

215 Kuloğlu, “21. Yüzyılın Başlangıcında…”, s. 934, Peksarı, NATO’nun Değişen… s. 157, Ağır,

“Soğuk Savaş Sonrası Avrupa…”, s. 121.

216 Mark Kramer, “NATO, The Baltic States and Russia: A Framework for Sustainable Enlargement”,

International Affairs, Vol: 78, No: 4, October 2002, s. 731.

itibaren on yıllık dönemde Baltık ülkeleri üzerinde uyguladığı sayısız yanlış politika ilişkilerde devamlı sıkıntıların ve gerginliklerin oluşmasına neden olmuştur. Rus liderler 1992 başından itibaren Baltık liderlerinden bu ülkelerin çıkarları tamamen göz ardı edilerek gerçekçi olmayan birçok talepte bulunmuşlardır. Ayrıca, Letonya, Litvanya ve Estonya’daki Rus azınlığın kötü şartlara maruz bırakıldığını abartıyla sürekli dile getirmeleri ve özellikle petrol ve doğalgaz kozunu kullanarak bu ülkelere periyodik ekonomik baskılar uygulanması da ilişkilerin sürekli gergin bir atmosferde cereyan etmesine neden olmuştur.218 Baltık ülkeleri ile RF arasında yaşanan tüm bu olumsuz gelişmeler, zaten Soğuk Savaş öncesinden kalma sıkıntılar nedeniyle RF’na sıcak olmayan bu ülkeleri Batı Bloğu’na yaklaştırmıştır.

RF’nun, NATO’nun ikinci genişlemesine yönelik özellikle Estonya, Letonya, Litvanya’nın İttifak’a dahil edilmesine karşı yoğun propagandası istediği gibi sonuçlanmamıştır.219 Bahsi geçen ülkelerin RF ile olan sorunları Batılı liderlerin Rus hegemonyasından çekinceleri ile birleşince Prag Zirvesi’nde NATO’nun Soğuk Savaş sonrası dönemdeki ikinci genişleme dalgası üç Baltık ülkesi olan Estonya, Letonya, Litvanya ile Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya’nın üyeliğe davet edilmesiyle gerçekleştirilmiştir.220 Bu ülkelerle üyelik görüşmeleri süreci tamamlandıktan sonra 2004’de resmi üyeliklerinin gerçekleştirilmesi kararı alınmış ve aynı yıl NATO İttifakı’na dahil olmuşlardır.221

NATO’nun gerçekleştirdiği bu en kapsamlı genişleme Soğuk Savaş sonrası ortaya koyduğu stratejik konseptlerin ve BİO Programı gibi açılımların başarılı bir şekilde sonuçlandığını kanıtlamıştır. Bu süreç sonunda NATO, Transatlantik bölgesinde liberal demokratik değerler üzerine kurulu yeni güvenlik düzeninin oluşturulması kararlılığını vurgularken aynı zamanda Avrupa içerisinde çok önemli bir politik unsur olduğunu da ortaya koymuştur. NATO politik anlamda gücünü arttırsa da İttifak’ın gelecekteki başarısı için anahtar rol halen askerî kapasitesidir. Bu

218 a.g.m. s. 734.

219 Sinan Oğan, “NATO-Ukrayna İlişkilerinde Yeni Dönem”,

http://asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?kat1=6&ID=422 (15.01.2009)

220 Frank Schimmelfennig, The EU, NATO and the Integration of Europe: Rules and Rhetoric, New

York: Cambridge University Press, 2003, s.173.

221 Claire Taylor, “NATO: Prag Summit and Beyond”, s. 14,

bağlamda NATO’nun güvenirliğinin sağlanması İttifak’ın dinamizminin yeni üyelerce içselleştirilmesiyle mümkündür.222

NATO’nun yedi ülkeyi bünyesine katarak gerçekleştirdiği genişleme, tarihindeki en kapsamlı genişlemesi olmuştur. Bu genişleme ile beraber Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği yanında hareket eden ülkelerin tamamına yakını Batı İttifakına dahil ediliyordu. Genişleme süreci devam ederken, sırada NATO için RF ile sınır komşulukları nedeniyle büyük önem arzeden Ukrayna ve Gürcistan bulunmaktaydı. Bu iki ülkenin NATO’ya dahil edilmesiyle RF’nu Batı Bloğunda eritme sürecine bir adım daha yaklaşılacaktı.