• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3.3. Kaynak Kullanım Tarzı

3.3.3. İhtisar Suretiyle Alıntılama

Kaynaklardan alıntı yaparken ihtisar metodunu kullanmak birçok müellifin başvurduğu bir yöntemdir. Şüphesiz bunun en önemli faydalarından biri sözü gereksiz uzatmalardan korumaktır. Leknevî de kaynaklardan alıntı yaparken çoğu zaman ihtisar yöntemini kullanmaktadır. Abdülfettah Ebu Gudde de “Müellif adeti olduğu üzere ibare üzerinde tasarrufta bulunmuş ve (müellifin ifadelerini) ihtisar (suretiyle) nakletmiştir.”517 diyerek kitap boyunca birçok yerde bu hususa işaret etmiştir.

Fakat Leknevî, alıntıyı kaynaktan ihtisar suretiyle alıntıladığını kimi zaman ifade ederken kimi zaman da bundan sarfı nazar edebilmektedir. Alıntıyı ihtisar suretiyle yapmış olduğunu belirtmesinin örneklerinden biri şöyledir. Leknevî, muztarib hadis konusunu ele alırken konunun sonuna doğru bir hadisle ilgili değerlendirmelerde bulunur. Dârakutni’nin el-Efrâd isimli eserinden bir alıntıya yer verir. Alıntının sonunda ise “İhtisar suretiyle alıntıladığımız Dârakutni’nin sözleri burada sona erdi” ifadesini kullanır.518 Aslında bunda şaşırılacak bir durum söz konusu değildir. Zaten olması gereken de budur. Fakat asıl sorun ihtisarla alıntıladığını ifade etmeyi gerekli görmediğinde söz konusu olmaktadır ki bu da aslında okuyucu açısından problemli bir durumu doğurmaktadır. Aşağıda vereceğimiz örnekler, bahsettiğimiz hususun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Leknevî, Buhari’nin kitabının meziyetlerinden bahsederken İsmaili’nin el- Medhal isimli eserinden İbn Hacer’in Hedyü’s-Sârî’de yapmış olduğu alıntıyı kullanmaktadır. Fakat bazı yerlerde cümleleri ihtisar etme yoluna gitmiştir. Metnin Hedyü’s-Sârî’deki orijinal hali şöyledir:

“İsmâilî el-Medhal isimli eserinde şöyle demektedir: “Konuya gelirsek Ebu Abdillah el-Buhari’nin telif etmiş olduğu “Câmi” isimli kitaba baktım. Kendisinin de söylediği gibi sahih sünnetlerden bir çoğunu cemeden ve hadislerden istinbat edilen güzel manalı cümlelere işaret eden bir kitap olduğunu gördüm ki böylesini ancak hadis ve ravilerin bilgisini rivayetler ve illetleri bilgisiyle cemeden, fıkıh ve lüğatta alim,

517 Leknevî, Zaferu’l-Emânî, s. 129. (1. Dipnot) 518 Leknevî, Zaferu’l-Emânî, s. 408-409

hepsinde temekkün sahibi ve derya gibi bir ilme sahip olan kimseden başkası yapamaz.”519

Leknevî’nin alıntısı ise şöyledir:

“İsmâilî, el-Medhal isimli eserinde şunları söylemektedir: “ Ebu Abdillah el- Buhari’nin telif ettiği el-Câmi isimli esere baktım. Kendisinin de söylediği gibi sahih sünnetlerden birçoğunu cemeden ve hadislerden istinbat edilen güzel manalı cümlelere işaret eden bir kitap olduğunu gördüm ki böylesini ancak hadis bilgisini rivayetler bilgisiyle cemeden kimseden başkası yapamaz.”520

Görüldüğü üzere Leknevî, “böylesini ancak hadis ve ravilerin bilgisini rivayetler ve illetleri bilgisiyle cemeden, fıkıh ve lüğatta alim, hepsinde temekkün sahibi ve derya gibi bir ilme sahip olan” kısmını ihtisar ederek “böylesini ancak hadis bilgisini rivayetler bilgisiyle cemeden” şeklinde aktarmayı uygun görmüş ve metin üzerinde tasarrufta bulunmasına rağmen okuyucuya herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

Bu alıntılamadaki önemli bir diğer husus alıntının Hedyü’s-Sârî’den yapılmış olmasına rağmen sanki İsmâili’nin el-Medhal isimli eserinden yapılıyormuş gibi sunulmasıdır. Oysa bunun okuyucuya açıklanması ya da hissettirilmesi daha yerinde olurdu. Bu hususa daha önce değindiğimizden burada tafsilata girmiyoruz.

Leknevî’nin kaynakları ihtisar suretiyle alıntılamasına bir diğer örnek İbn Dakik (v. 702/1302)’in eserinden yapmış olduğu alıntıdır. İbn Dakik el-Îd, el-İktirâh isimli eserinde Tirmizi’nin hasen-sahih şeklindeki ifadesini izaha kavuşturmak sadedinde bazı açıklamalarda bulunur. Leknevî ise bu açıklamaları ihtisar suretiyle alıntılar. Konuyu daha anlaşılır kılmak için önce İbn Dakîk’in ifadelerini sonra da Leknevî’nin alıntısını burada zikretmeyi yerinde buluyoruz. İbn Dakik’in el-İktirah isimli eserindeki kendi ifadeleri şöyledir:

519 İbn Hacer, Hedyü’s-Sârî Mukaddimetü Fethi’l-Bârî, thk. Abdülaziz b. Abdillah b. Baz- Muhammed

Fuad Abdülbâki, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut, 2004, c. 1, s. 12

ذلاو

:لاؤسلا اذه باوج في لوقأ ي

حيحصلا نع روُصقلا ُدْير ق ِ نرسرلحا في ُطررر تْشُي لا هنإ

,

هُئييج انمإ و

ثيح نم لا ,راصتقلإا ديق نم هيتأي روصقلاف .ٌنرسح :هلوق يلع رصتقا اذإ ,هيف كلذ مهفُي و ,روصقلا

اروُّرلِل تافص انهه نأ :هُنايب و اذه ُحرش و .هُتاذ و هُتيِقيِقرح

و .ةياورلا رلوبق يضتقت ِة

ِتافصلا كلتل

,ًلاثم ِناقتلإاو ِظفلحاو ِظُّقر يَّ تلاك , ضعب رقوف اهُضعب ٌتاجرد

صلاك ايندلا ةجردلا دوجوف

,ًلاثم قد

مدع و

بذكلاب ةمهتلا

ناقتلإاو ظفلحاك هنم يلعأ وه ام دوجو هيفاني لا

,اريلُعلا ُةجردلا ْتردِجُو اذإف .

ِفاني لم

ا ردوجو كلاذ

قدصلا عم ظفلحاك ,اريْ نُدل

ه و ايندلا ِةفص ِرابتعاب ٌنسح هنإ :اذه في رلاقي نأ ُّحِصريف .

ي

ايلعلا ِةفصلا رابتعاب ٌحيحص ًلاثم قدصلا

ص ُّلك نوكي نا :اذه يلع مزليو .ناقتلإا و ظفلحا يه و

حيح

و ,كلذ مرزر تلُي و .ًانسح

:هُدِ يؤي

احلأا في ٌنسح ٌثيدح اذه :ملهوق ُدورو

ه و ,ةحيحصلا ثيد

دوجوم اذ

.ينمِ دقتلما ملاك في

“Bu sualin cevabı sadedinde söyleyeceğim şeyler şunlardır: Hasende sahihten eksik olmak şart koşulmaz. Sadece eksiklik ona gelir ve bu onda anlaşılır. Hasen sözüyle yetindiğinde kusur ona yetinme şartı cihetinden gelmiştir yoksa hakikati ve zatı cihetinden değil. Bunun şerhi ve açıklaması şöyledir: Burada ravinin rivayetin kabulünü gerektiren şartları vardır. Bu sıfatların bir kısmıyla diğer kısmı arasında derece farkı vardır. Örneğin teyakkuz, hıfz ve itkan gibi. Sıdk, yalan töhmetinin bulunmaması gibi en düşük dereceli sıfatların bulunması hıfz ve itkan gibi ondan daha üstün sıfatların bulunmasına münafi değildir. En yüksek dereceli sıfatlar bulunsa bu en düşük dereceli sıfatların bulunmasına münafi değildir. Sıdkla beraber hıfzın bulunması gibi. Bunun hakkında şöyle denilmesi doğrudur: o örneğin sıdk gibi en düşük bir sıfata sahip olması itibariyle hasendir. Hıfz ve itkan gibi en yüksek dereceli sıfatlara sahip olması itibariyle sahihtir. Bundan dolayı her sahihin hasen olması

gerekir. Buna yapışılır. Bu görüşü hadisçilerin “bu sahih hadisler içindeki hasen bir hadistir” sözü destekler mütekaddimin dönem hadisçilerinde bu söz mevcuttur.”521

Leknevî, Tirmizi’nin hasen-sahih şeklindeki ifadelerinin ne manaya geldiğini izah ederken İbn Dakîk’in el-İktirah’taki bu ifadelerini alıntılama gereği duyar. Alıntılama sırasında ihtisar usulünü kullanır. Fakat ihtisarla aktarmış olduğunu

okuyucuyla paylaşmaz. Üstelik

لاق

demek suretiyle birebir alıntıladığı izlenimini

verir:

دصت ثم

قاولا لاكشلإا عفدل حاترقلإا هباتك في نيروكذلما ينباولجا ِ در دعب ديعلا قيقد ُنبا ي

ع

:لاقف يذمترلا ملاك نم

“Sonra İbn Dakik el-Îd el-İktirâh isimli kitabında mezkur iki cevabı reddettikten sonra Tirmizi’nin sözüyle meydana gelen problemi defetmeye girişir. İbn Dakik şöyle demektedir:”

Buradaki

لاقف

ifadesinden İbn Dakîk’in sözlerini aynen aktaracağı zannedilir.

Fakat öyle olmaz. Leknevî’nin alıntılaması ise şöyledir:

ةحصلا نع روصقلا هيف طترشي لا نسلحا َّنإ

عم نسلحاب ُداررُ يف نسلحا درفنا ثيح لاإ

هان

.يحلاطصلاا

ةحصلا نمض في رةلامح لا ٌلصاح نسلحاف ةحصلا ةجرد ليإ عفترا نإ امأ و

وجو َّنلأ

رد

حصيف ايندلا دوجو فياني لا ناقتلإاو ظفلحا نم ايلعلا ةجردلا

أ

عاب ٌنسح :لاقي ن

ايندلا رابت

521 İbn Dakîk el-Îd, el-İktirâh fi Beyâni’l-Istılâh, thk: Kahtan Abdurrahman ed-Dûri, Daru’l-Ulûm, 2007,

ايلعلا ةفصلا رابتعاب ٌحيحص

.

ُُلهوق هُدِ يؤي و ًانسح حيحص ُّلك نوكي نأ اذه يلع مزلي و

م

يهتنا .ينمدقتلما ملاك في ٌدوجوم اذه و .ٌنسح :ةحيحصلا ثيداحلأا في

“Hasenin infiradı dışında sahihten eksik olması gerektiği şeklinde bir şart koşulmaz. Bu durmda hasenle ıstılahi manası kastolunmuş olur. Sahih derecesine yükselirse eğer şüphesiz hasen sahihin içinde olur. Çünkü hıfz ve itkan gibi en yüksek derecedeki sıfatların varlığı en alt derecedeki sıfatların varlığına münafi değildir. “En aşağı derecedeki sıfatlar sebebiyle hasendir, en yüksek derecedeki sıfatlar sebebiyle de sahihdir” denilmesi doğrudur. Bu sözden her sahihin hasen olması gerekir. Sahih hadisler hakkında hadisçilerin “hasen” tabirini kullanmaları da bunu destekler. Bu, mütekaddim dönem ulemanın sözlerinde mevcuttur.”522

Yukarıda İbn Dakik’in el-İktirâh’ından ve Leknevî’nin Zaferu’l-Emânî isimli eserinden yaptığımız alıntılardan anlaşılacağı üzere Leknevî bazı cümleleri çıkarmış, bazı cümlelerde değişiklikler yapmış ve bazı kelimeleri hazfetmek suretiyle alıntılamada bulunmuştur. Fakat bunu okuyucuya açıklama gereği duymamıştır. Kaynağı bizzat inceleme şansı olmayan okuyucu onun el-İktirah’tan kelimesi kelimesine alıntı yaptığını zannedebilir. Zira bunu zannetmesini sağlayacak birçok karine mevcut iken bundan alıkoyacak her hangi bir işaret mevcut değildir. Bu örnek den de anlaşıldığı gibi bir eserden alıntı yaparken ikincil ve tâli kaynakları kullanmak çoğu kez yanıltıcı olabilmektedir.