• Sonuç bulunamadı

1.7. Cürcânî’nin Muhtasar’ı ve Diğer Muhtasarlarla Karşılaştırılması

1.7.1. Şekil Açısından Karşılaştırma

1.7.1.3. Birgivî’nin Usûlü’l-Hadis’i

İmam Birgivî (v. 981/1573) bir çok ilim dalında eser vermiş velüd bir alimdir. Eserleri Osmanlı uleması tarafından çokça rağbet gören İmam Birgivî, hadis usulüyle ilgili de bir muhtasar kaleme almıştır. Davud el-Karsî’nin şerhinde belirttiğine göre bu muhtasarı İbn Hacer’in Nuhbe’sinden istifade ederek ve tabii başka eserlerden de

yararlanmak suretiyle vücuda getirmiştir.226 Az önce de zikrettiğimiz gibi Davud el-

Karsî bu Muhtasar’a bir şerh yazmıştır ki bu şerh de medreselerde talebeler ve hocalar tarafından okuna gelmiş ve üzerine bir takım haşiyeler dahi kaleme alınmıştır.

Birgivi’nin Muhtasar’ını Cürcânî’nin Muhtasar’ı ile karşılaştırdığımızda özetle şunlar söylenebilir:

Cürcânî ıstılahları tanımlarken ulemanın ihtilaflarına değinmezken Birgivî, ıstılahların tanımlarını yaparken kimi zaman ıstılah üzerinde ulemanın ihtilaf ettiği tanımlara da değinmeden geçmemektedir. Bunun bir örneğini münker hadis konusunu ele aldığı sırada görmekteyiz:

“Münker; zayıf ravinin başka bir zayıf ravinin rivayetine muhalifen rivayet ettiği hadistir. Fakat ikincinin zayıflığı birincinin zayıflığından daha azdır. Münkerin karşıtı maruftur. Her ikisi de zayıf hadis kısmına dahildir. Fakat münkerdeki zayıflık maruftaki zayıflıktan daha fazladır. Şâz ve münker tercih olunmayan hadislere verilen isim iken mahfuz ve maruf tercih olunan hadislere verilen isimlerdir. Fakat mahfuzda zayıflık yoktur. Maruf ise münkere nisbetle zayıftır. Bazıları şâz ve münkerin tanımında muhalefet kaydına itibar etmeyip şâz; sika ravinin rivayet edip rivayetinde tek kaldığı hadistir, dediler. Bazıları da şâzzın tanımında ravinin sika olmasını itibara almadılar. Bazıları da münkerin tanımında ravinin zayıf olmasını itibara almadılar. Bunlara göre münker, daha önce zikretmiş olduğumuz şekle mahsus olmayıp bu ıstılahla fısk, gaflet ve kesret-i galatla tanedilmiş hadisler de bu kısma dahildir.”227

226 Dâvud el-Karsî, Şerhu Usûli’l-Hadîs li Dâvudi’l-Karsî, haz. İlyas Kaplan, Şifa Yayınevi, İstanbul,

2013, s. 30

227 Muhammed b. Pir Ali el-Birgivi, Usûlü’l-Hadis, thk: Bessam Abdülvahhab el-Câbî, Dâru İbn Hazm,

Birgivî tanım üzerinde ihtilafları zikrederken okuyucuyu şekte bırakmamak için racih ve meşhur kavli beyan etmekten geri durmaz. Cürcânî de kimi zaman esah olanı beyan ederse de Birgivî kadar sıklıkla ve özenle bunu yapmaz. Alıntılayacağımız bir iki örnek bu hususu ortaya koymak sadedinde açıklayıcı olacaktır. Birgivi, müsned lafzının hadisçiler katındaki ıstılahi tanımını yaparken şunları söylemektedir:

“Merfu hadis senedi muttasıl ise müsned olarak isimlendirilir. Bu müsned lafzının meşhur ıstılahıdır. Bazıları mutlak bir şekilde muttasılı mevkuf veya maktu bile olsa müsned diye isimlendirmektedirler. Bazıları ise merfuyu mürsel, mu‘dal ve ya munkatı‘ bile olsa müsned diye isimlendirmektedirler. Fakat üzerinde anlaşmaya varılmış olan tanım ilkidir.”228

Birgivî, hadis ıstılahlarını izah ederken metnin muhtasar bir metin olması sebebiyle lugavî tanımlara girmemektedir. Cürcânî’nin Muhtasar’ı da aynı şekilde lügavi tanımlamaları pek barındırmamaktadır. Bunun tek istisnası şâz hadisin tanımı sırasında vaki olur:

“Lügatta şâz, cemaatten ayrılan ferde denir. Hadisçilerin ıstılahında ise şâz, sika ravilerin rivayetine muhalif olarak rivayet edilen hadise denir. Eğer ravisi sika değilse böyle bir hadis merduddur. Eğer ravisi sika ise hıfzının ve zabtının fazlalığı, ravilerinin çokluğu ve benzeri tercih sebeplerini devreye sokmak suretiyle tercih yapma yoluna gidilir. Tercih edilene mahfuz, ötekine ise şâz adı verilir.”229

Birgivî, ıstılahları tanımlarken kimi zaman cumhurun tanımlamasından faklı veya eksik tanımlar verebilmektedir. Örneğin muhaddislerin çoğu münker hadisi zayıf

ravinin sika ravilere muhalif rivayeti230 olarak tanımlarken Birgivî “zayıf ravinin başka

bir zayıf ravinin hadisine muhalifen rivayeti”231 olarak tanımlamaktadır.

228 Birgivî, a.g.e., s. 22

229 Birgivî, a.g.e., s. 22-23

230 Babanzade Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercümesi Mukaddimesi, Başbakanlık Basımevi, Ankara,

1976, s. 123; İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-Nazar fî Tavdîhi Nuhbeti’l-Fiker, thk. Nuruddin Itr, Matbaatü Sabah, Dımeşk, 2000, s. 72

231 “Münker; zayıf ravinin başka bir zayıf ravinin rivayetine muhalifen rivayet ettiği hadistir. Fakat

Yine Birgivî, sahih hadisi “adil ve zabıt ravilerin nakletmesi suretiyle sonuna kadar senedi muttasıl olan hadistir”232 diye tanımlarken muhaddisler “senedin

başından sonuna kadar adil ve zabıt ravilerin yine kendileri gibi adil ve zabıt ravilerden rivayet etmeleri şeklinde senedi muttasıl olup şâz ve muallel olmayan hadistir”233 şeklinde tanımlarlar. Burada Birgivî, şâz ve muallel olmamayı sahih

hadisin tanımına dahil etmemiştir. Oysa muhaddislerin çoğunluğuna göre bunlar da

tanıma dahildir. 234 Müteahhirîn dönem hadisçiler bu iki sıfatın da sahih hadis tanımı

içine dahil edilmesi hususunda ittifak etmişlerdir. Mütekaddimîn dönemden de müteahhirîn dönemden de bazı hadisçiler buna muhalefet etmişlerse de tanım nihayetinde istikrar bulmuştur. Birgivî’nin muhtasar bir eserde bu gibi bir konuda azınlıkta kalan muhaliflerin görüşünü tanıma taşıması sonuç olarak problemli addedilebilir. Cürcânî’nin Muhtasar’ına bu açıdan baktığımızda onun şâz ve muallel olmamayı sahih hadisin tanımı içine dâhil ettiğini müşahade etmekteyiz. Bu açıdan Cürcânî’nin Muhtasar’ı daha uygun bir tanım benimsemiştir denilebilir.

Birçok muhaddis sahih hadis tanımı içine şâz ve muallel olmamanın konulmamasını eleştirmiş ve karşı tarafın delillerini çürütmek adına bir takım açıklamalar yapmışlardır. Leknevî’nin Zaferu’l-Emânî’de Hattâbî’nin sahih hadis tanımını eleştirmek için kurduğu cümleler, Birgivî’nin sahih hadis tanımı için de bir eleştiri mahiyeti taşımaktadır. Şüzûz ve illetten selamette olmayı bir hadisin sahih

hadis kısmına dâhildir. Fakat münkerdeki zayıflık maruftaki zayıflıktan daha fazladır. Şâz ve münker tercih olunmayan hadislere verilen isim iken mahfuz ve maruf tercih olunan hadislere verilen isimlerdir. Fakat mahfuzda zayıflık yoktur. Maruf ise münkere nisbetle zayıftır. Bazıları şâz ve münkerin tanımında muhalefet kaydına itibar etmeyip “Şâz; sika ravinin rivayet edip rivayetinde tek kaldığı hadistir.” dediler. Bazıları da şâzzın tanımında ravinin sika olmasını itibara almadılar. Bazıları da münkerin tanımında ravinin zayıf olmasını itibara almadılar. Bunlara göre münker, daha önce zikretmiş olduğumuz şekle mahsus olmayıp bu ıstılahla fısk, gaflet ve kesret-i galatla tanedilmiş hadisler de bu kısma dâhildir.” Bkz. Birgivî, a.g.e., s. 23

232 Birgivî, a.g.e., s. 24

233 Muhammed Accac el-Hatib, el-Muhtasaru’l-Vecîz fi Ulumi’l-Hadis, Müessesetü’r-Risale, Beyrut,

2001, s. 129; Suyûtî, Tedribu’r-Ravi fi Şerhi Takrîbi’n-Nevâvî, thk. Dr. Bedi es-Seyyid el-Lihâm, Daru’l-Kelimi’t-Tayyib, Dımeşk-Beyrut, 2005, C. 1, s. 53; İbn Hacer, Nüzhetü’n-Nazar, s. 58

olması için şart koşmayanlar da mevcuttur. Birgivî’nin bu görüşe meyledip cumhur-i muhaddisîne muhalefet ettiği söylenebilir. Şüzûz ve illetten selamette olmanın şart olmadığını söyleyenlerin görüşleri ve bunun eleştirisi Zaferu’l-Emânî’de tafsilatıyla işlenmiştir. Biz doğrudan konumuzla alakalı olmadığı için bu kadarıyla iktifa

ediyoruz.235