• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: SOSYAL SORUMLULUK

1.9. İşletmelerin Kurum Dışı Paydaşlarına Karşı Sorumlulukları

İşletmelerin kurum dışı paydaşlarına karşı sorumluluklarını tüketicilere karşı so- rumluluk, topluma karşı sorumluluk, ekolojik çevreye karşı sorumluluk ve sivil toplum kuruluşlarına karşı sorumlulukları şeklinde ele alabiliriz.

1.9.1. Tüketicilere Karşı Sorumluluk

Tüketicilerin istek ve beklentileri sosyal sorumluluk anlayışının bir gereği olarak merkeze alınmıştır. Bu yüzden işletmenin faaliyetlerinden etkilenen tüketiciler, beklenti ve talep etme gibi durumlarda da işletmeyi etkilemektedir. Şirketlerin tüketiciyi koruyan davranışlar sergilemesi işletmenin önemli bir sosyal sorumluluğudur.

Günümüz şartlarında tüketiciler işletmeyi sadece kaliteli bir mal üretip ucuz fiyata satmasını o işletmenin başarılı olarak değerlendirmesi için yeterli bir kriter olarak gör- memekte aynı zamanda işletmelerin sosyal sorumluluk uygulamalarına duyarlı olmasını beklemektedir. İşletmelerin çevreye dost olması, üretim girdilerinde çocuk emeğinin olmaması, emeğin sömürülmemesi gibi kıstaslar da sorgulanır olmuştur (Çelik, 2007: 66). Bu anlamda işletmelerin sosyal sorumlulukla ilgili faaliyetleri tüketicilerin satın alma sürecine de olumlu yansımaktadır.

Günümüzde tüketiciler gelişen ve değişen sosyal sorumluluk anlayışını benimse- yip, bu konuda duyarlı olan işletmelerden de haberdar olmaktadır. Bu durum işletmenin kurumsal imajına etki etmekte müşteriye işletme konusunda iyi yönde bir hassasiyet kazandırmaktadır. Şirketlerin hem tüketiciyi koruyan davranışlar göstermesi hem de kendine karşı art niyetli kişi ve gruplarla mücadele etmesi, tüketicinin ihtiyaçlarını gide- recek özelliklere sahip kalite standartlarına uygun mal ve hizmet üretmeleri, üretilen ürünlerin hangi maddelerden yapıldığı, herhangi bir tehlike taşıyıp taşımadığı ve nasıl kullanılacağı hakkında kullanma kılavuzları hazırlanıp sonrasında ise müşteri hizmetleri anlayışı, bu mal veya hizmetin, kalite kontrolünden geçirildikten sonra piyasaya sürül- mesi işletmenin tüketicilere karşı olan sosyal sorumluluğudur (Çelik, 2007: 66).

Üretim, dağıtım, pazarlama, fiyatlama ve reklam gibi çeşitli şirket faaliyetleri, tü- keticiler üzerinde olumlu ya da olumsuz değişik etkiler bıraktığından, tüketicilerin bu tür faaliyetlerden olumsuz etkilenmesini önlemek amacıyla birtakım yasal düzenlemele- re gidilmeye başlanmıştır(Çelik, 2007: 67). Değişen yasa ve kuralları onlardan etkilene- cek olan tüketiciye açık ve eksiksiz bir şekilde duyurmak da işletmenin tüketicilerine karşı görev ve sorumlulukları arasındadır.

Sonuç olarak tüketiciler misyon, vizyon sahibi, sosyal, ekonomik ve çevresel fak- törlere duyarlı çevreleri tercih eder ve tüketicilerin çevrenin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran şirketleri tercih etmeleri insanların kendilerini dikkate alan ve dünyayı daha yaşanılabilir bir yer yapmak isteyen sorumlu markaları tercih edecekleri anlamına gel- mektedir (Sağır, 2011: 40).

1.9.2. Topluma Karşı Sorumluluk

Toplum, potansiyel müşterileri, çalışanları, mevcut müşterileri, potansiyel iş gü- cünü ve bunun gibi birçok kesimden insanı kapsamaktadır (Kocabaş, 2014: 36). İşlet- meler açısından toplumu oluşturan bireyler azımsanmayacak kadar fazladır ve bu yüz- den işletmelerin etki alanı oldukça geniştir. İşletmelerin İşsizlik, yoksulluk gibi sosyal problemlerin çözümünde kamu otoriteleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışa- bilmesi gibi topluma karşı sorumlulukları vardır (Kocabaş, 2014: 37). Bu anlamda iş- letmeler topluma karşı duyarlı davranmalı ve toplumun etki alanının gücünün de farkına varmalıdır. Şöyle ki; toplum menfaatine çalışmalar yapan toplumu gözeten bir şirket

göz önünde bulunacak ve tercih edilecektir. Bu durum kurumun imajının güçlenmesine katkı sağlayacak aynı zamanda kurumsal imajı da olumlu yönde etkileyecektir. İşletme- ler böylece büyük bir kitlenin beğenisini kazanacaktır.

Günümüzde değişen yaşam koşullarıyla birlikte çevresel faktörlerde de değişim yaşanmıştır. Özellikle sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknolojik gelişmeler ve sanayileşme beraberinde çevre kirliliğini de getirmiştir bu da toplumda kaygıyı artırmış- tır. Böylece çevrenin korunması ve toplumun refahı için işletmelere bir takım sosyal sorumluluklar yüklenmiştir (Bayrak, 2001: 220). Aynı zamanda kuruluşlar, faaliyette bulundukları yerel çevrede yaşayan topluluğun eğitim, sağlık, çevre sorunları, kültürel değerlerin korunması, iş alanlarının genişletilmesi gibi birçok sosyal sorun karşısında da yükümlülüklere sahiptirler (Torlak, 2003: 49).

İşletmelerin temel sorumluluklarından biri de toplumsal kurallara, değerlere ve inançlara saygılı olmak ve onları dikkate alarak faaliyette bulunmaktır (Özüpek, 2005: 62). Aynı zamanda işletmelerin topluma faydalı ve kazanç getirecek sosyal sorumluluk faaliyetlerini desteklemeli, çevresine istihdam olanağı sağlamalı ve toplumda genel bir sorun olan işsizlik problemine bir çözüm yolu bulma gibi sorumlulukları vardır (Özü- pek, 2005: 62-63).

Özetle; işletmeler topluma karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği sürece toplum tarafından tercih edilen bir işletme olur ve bu durum işletmenin devamlılığının sağlanması açısından son derece gereklidir (Bayrak, 2001: 107-108).

1.9.3. Ekolojik Çevreye Karşı Sorumluluk

Sanayi devrimine bağlı olarak fabrika sayılarının artması, çevre kirliliği ve atık maddelerinin de artmasına yol açmıştır. Fabrika bacalarından çıkan zehirli gazlar, fabri- ka atıkları işletmenin bulunduğu çevreyi olumsuz yönde etkilemekte bu da toplumun tepkisine yol açmaktadır.

Özellikle sanayileşmiş ülkelerde doğal dengeyi bozan ve çevreyi kirleten durum- ların yeryüzünde tüm canlıların hayatını tehdit etmesine rağmen, bu sorunları çözücü nitelikte olan gerekli önlemler yetersiz kalmaktadır (Özdemir, 1989: 151). İşletmeler doğal kaynakları kullanırken, onların korunması ve rasyonel kullanımı konusunda ge-

rekli özveriyi göstermeli, doğal dengeyi tahrip etmeyecek şekilde faaliyetlerini sürdür- meli ve çevre kirliliği gibi ortaya çıkabilecek sorunlara karşı önceden tedbir almalıdır (Pelit vd., 2009: 21).

Toplumun gözünde giderek önem kazanan doğal çevreye duyarlı işletmeler tara- fından doğal kaynakların kullanımı konusunda israfı engelleyici politikalar belirlemesi, ürünlerin üretimi aşamasında yenilenebilir enerji kullanılması (rüzgar, su ve güneş ener- jisinden faydalanma) hava, toprak ve su kirliliğinin önlenmesi amacıyla fabrika bacala- rına filtre takılması veya arıtma tesislerinin kurulması gibi önlemler, ürünün üretilmesi amacıyla gerekli olan hammadde ve malzemenin de çevreye duyarlı ürünlerden oluşma- sı işletmenin doğal çevresine olan sosyal sorumlulukları kapsamındadır (Gençyürek, 2014: 34).

1.9.4. Devlet ve Sivil Toplum Kuruluşlarına Karşı Sorumluluk

İşletmelerin devlete ve yerel yönetimlere yönelik olarak en büyük sorumluluğu vergilerin zamanında ve düzenli olarak ödenmesidir. Bu durum şirketler için bir zorun- luluk olup devlet tarafından bir takım yaptırımlarla desteklenmektedir. Devlet, işletme- ler ve sivil toplum kuruluşları birbirleriyle daima bir iletişim halindedir. İşletmeler yıllık kazançlarını doğru bir şekilde devlete bildirmeli ve bu doğrultuda işletmeler kazançla- rından belli bir oranını işletmelere vergi olarak ödemek zorundadır. İşletmelerin devlete ödemeleri gereken vergilendirme sistemi yasalarla düzenlenmiş bir zorunluluktur.

Bununla birlikte, devlet işletmelerden istihdama katkıda bulunmasını, gerektiği durumlarda savaş araçlarının üretiminin gerçekleştirmesini ve kullanılmasını, ithalat ve ihracatta ekonomi politikalarına uymasını ve elde edilen gelirin bir bölümünü vergi ola- rak düzenli aralıklarla ödemesini ister (Ateşoğlu ve Türker, 2010: 213). İşletmeler de devletten buna karşılık huzurlu bir yaşam alanı ve yatırımcılara destek verilmesini bek- ler (Dalyan, 2007: 57). Ayrıca devlet sosyal sorumluluk kampanyası yürüten işletmelere belli bir kısım vergi indirimi uygulamakta bu da işletmenin karlılık oranını arttırmakta- dır. Bu anlamda işletme ve devlet birbirlerine karşı sorumlu hareket eder.

İşletmeler, sivil toplum kuruluşları ve devletin kuralları birbiriyle paralel olmalı- dır. Yani kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin benimsemiş olduğu kurallar devletin

yasalarına aykırı olmamalıdır. Bu sayede paydaşların ve toplumun kurallara uyan be- nimseyen, toplumun refahını göz önüne alan ve onu kurallarıyla koruma altına alan iş- letmeleri benimsemesi çok daha kolay olmaktadır.

İşletmelerin devlete karşı diğer bir görevi de devlete ve sivil toplum kuruluşlarına ve işletmenin tüm paydaşlarına karşı sorumluluğunu yerine getirmesi, toplumda genel işleyişi bozmaması şeklinde de ifade edilebilir (Gençyürek, 2013: 33).