• Sonuç bulunamadı

1990’LI YILLAR SONRASI TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKAS

2.1. Irak’ın İşgali ve Türkiye-ABD İlişkiler

Amerikan yönetimi Afganistan’dan sonraki hedefini bulmuştu: Irak. Başkan Bush’un ABD’nin yeni güvenlik stratejisini açıkladıktan sonra Saddam Hüseyin’in ülkesinde kitle imha silahları, nükleer silahlar üretimi ve Usame Bin Ladin’in lideri olduğu El Kaide ile ilişkileri olduğu ABD’li birçok yetkili tarafından söylenmekteydi. ABD’nin elinde kesin ve net bir delil olmamakla birlikte tezleri genelde istihbarat bilgileri ve yüzeysel ifadelerdi. Fakat ABD 8 Kasım 2002’de BM’de 1441 sayılı kararı çıkarttırmıştı. Kararda Irak’ın koşulsuz işbirliğine çağırırken, bu işbirliğini bir takvime bağlamaktaydı. 30 gün içinde Irak, elindeki kitle imha silahlarının bir dökümünü 7 Aralık’a kadar sunmuş olacaktı. Irak’ın sunduğu rapor ABD yönetimini tatmin etmemişti. ABD ısrarla askeri müdahale yapılması gerektiğini vurguluyordu. Irak’a iki defa BM tarafından denetçi gönderilmişti. Bunların raporlarında Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olup olmadığına dair kesin bilgilerinin olmadığını, Irak’ın işbirliği konusunda yeterli çabayı göstermediğini ve halen cevaplanması gereken soruların olduğu ifade ediliyordu. BM’ in Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin yanında İngiltere ve Bulgaristan yer alırken, güç kullanılmasını kesinlikle istemeyenler Fransa, Almanya, Rusya, Çin, Suriye idi. Pakistan, Angola, Şili, Kamerun ve Gine tarafsız kalırken Meksika ve Kanada her fırsatta güç kullanılmasına karşı çıkmışlardı.256

ABD, BM Güvenlik Konseyi’ne Irak için çok ağır şartlar içeren ültimatom vermesi için bir tasarı sunmuştu. Fakat tasarı Fransa’nın vetosuyla karşılaşacağının anlaşılması üzerine 16 Mart’ta ABD, İngiltere, İspanya ve Portekiz’in Başbakan’ları ile Azor Adası’nda toplandılar. Toplantıda BM sürecinin durdurulması ve tek taraflı olarak hareket etme kararı alındı. Başkan Bush, Saddam’ın Irak’ı 48 saat içinde terk etmesi gerektiğini

256 Arı Irak, İran ve ABD 501–504

belirten, ültimatom niteliğinde bir konuşma yaptı. Daha sonra 20 Mart 2003 tarihinde Amerikan ve İngiliz gemileri ve uçakları Irak’ı bombalamaya başladı. 257

ABD’nin Irak’a müdahalesinden önce Türkiye’de büyük bir tartışma ortamı oluşmuştu. Acaba Türkiye, ABD’ye Irak’ta yardım edecek miydi? Türkiye, II. Körfez Krizi’nde ABD’ye açık destek vermişti, Irak’a ambargo uygulanmasına hem petrolde hem de ticari mallarda tamamen uymuştu. Tabiî ki savaş sonrasında Türkiye büyük bir maddi kayba uğramıştı. ABD Irak Savaşı’nda Türkiye’den ikinci cepheyi açması istemişti. Türkiye’de tartışmalar işte bu zamanda başlamıştı. Türkiye hükümeti, bu konuda ABD’ye güvence verirken TBMM’den nasıl bir karar çıkacağı belli değildi.

Türkiye’de Irak Savaşı için tartışmalar yaşanırken NATO’da şok bir gelişme yaşanmıştı. Olası bir Irak harekâtında Türkiye’nin NATO üyesi olmasından dolayı NATO’nun 4. maddesi gereği Türkiye’ye yardımı öngören tasarı Fransa, Almanya ve Belçika’nın vetosuyla 10 Şubat 2003’te yaşanmıştı. İlk defa NATO’da ciddi bir kriz yaşanıyordu. Bu tablo karşısında herkes NATO parçalanıyor mu?” sorusunu soruyordu. Fakat kriz 16 Şubat’ta Türkiye’ye yardımı öngören kararla sona eriyordu.258

Türkiye, ABD’ye yardımın birinci ayağı olan ilk tezkereyi meclisten 6 Şubat 2003’te geçirmişti. İlk tezkerede Türkiye’nin Mersin ve İskenderun limanı ile İncirlik, Diyarbakır, Çorlu, Afyon, Batman ve Sabiha Gökçen hava alanları modernize edilecek ve 5 bin ABD personeli ve teçhizatı gelecekti. Çalışmalar başlamış ve ABD personeli Türkiye’ye gelmeye başlamıştı. Fakat bu arada Türkiye’de 2. tezkere tartışmaları ABD karşıtlığı yönünde artmaya başlamıştı. 1 Mart 2003 tarihinde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri kötü etkileyebilecek ve Irak’a ikinci cephenin açılmasını engelleyecek bir sonuç

257 Pehlivanoğlu, Ö. 2004; Ortadoğu ve Türkiye, İstanbul: Kastaş Yayınevi, ss. 350–351. 258 Arı, Irak, İran ve ABD, ss. 504–505. Pehlivanoğlu, Ortadoğu ve Türkiye, s. 346.

TBMM’de alınmıştı. 2. tezkere Meclis’ten geçmemişti.259 Tezkerenin TBMM’den geçmemesi sonucu yaşanan kriz ikinci dünya savaşından sonra Türkiye-ABD ilişkileri arasındaki en ciddi kriz olarak not edilmiştir. Hükümet daha sonra ilişkilerin koparılmaması için Türkiye’nin hava sahası ABD savaş uçaklarına açılmıştır. Ayrıca Dışişleri Bakanı Gül, Washington’a giderek, müttefiklik ilişkilerini yeniden tazelemek için Türkiye’nin üzerine düşeni yapacağını beyan etmiştir. Bunun üzerine ABD Kongresi Türkiye’ye verilmesi düşünülen 8,5 milyar dolarlık krediyi onaylamıştır.260

Tarihler 20 Mart 2003’ü gösterirken Irak, ABD ve İngiliz savaş uçakları ve gemileri tarafından bombalanmaya başlanmıştı. Türkiye aynı gün ayrı bir tezkereyi Meclis’ten geçiriyordu. Bu tezkerede ise ABD uçaklarının Türk hava sahasını kullanabileceği ve Türk askerinin ülke dışına çıkabileceğini içeriyordu. Tezkere görüşmeleri devam ederken ABD ile Türkiye arasında pazarlıklar yapılıyordu. Türkiye olmazsa olmazlarını şu şekilde belirtiyordu: Türk ordusu Irak operasyonuyla ilgili oluşturulacak uluslararası koalisyonun dışında kendi başına Kuzey Irak’a girecek ve Türkiye böylece doğrudan Irak’a yönelik harekâtın içinde yer almamış olacaktı. Türkiye bunu Kuzey Irak içinde oluşacak göç hareketine karşı bölge içinde önlem almak ve sınır güvenliğini korumak için yapacaktı. Ayrıca Türkiye Kuzey Irak’a girecek Türk birliklerinin tamamen bağımsız hareket etmesini istiyordu. ABD’nin Türkiye’deki üslerden yararlanabilmesi de bu şartın ABD tarafından kabul edilmesine bağlı olacak; bu çerçevede Kuzeye Irak’a girecek olan Türk birliklerinin komutası ABD’de olmayacak, bunun için bir Türk General atanacaktı. Ayrıca Katar’daki harekât merkezinde de Tomy Franks ile birlikte bir Türk Generali bulunacaktı. Türkiye, Kuzey Irak’taki ABD askerlerinin asıl görevinin, Kuzey Irak’taki Türk birlikleri ile 36. paralelin altında bulunan ABD güçleri ile

259 Arı, Ortadoğu, ss. 621–623.

irtibatı sağlamaya yönelik olmasını istiyordu. Bunların yanında Türkiye’de de ortak hareket merkezi oluşturulmasını isteyen Türkiye, burada da bir Türk bir de ABD’li general düzeyinde iki irtibat subayının bulunmasını istiyordu. Bunların dışında Türkiye, Celal Talabani ve Mesut Barzani’ye bağlı peşmergelere verilmesi düşünülen silahların kendi denetiminde verilmesi ve savaştan sonra aynı şekilde toplanmasına talep etmekteydi. Türkiye’nin bu konudaki kaygısı silahların PKK’nın eline geçmesiydi. ABD yönetimi ile tam bir uzlaşma sağlanamamıştır. 261

Türkiye ile ABD arasındaki gerilimler savaş boyunca sürmüştü. Çünkü Türkiye Irak’ın kuzeyine asker sevk etmeyi düşünüyordu. Ama ABD yönetimi buna şiddetle karşı çıkmıştır. Yaşanan bir diğer gerilim de ise Bağdat’ın düşmesinden sonra Kuzey Irak’ta peşmergelerin Kerkük’te Türkmenlere karşı saldırı düzenlemesiydi. Türkiye, ABD’den eğer bu saldırıların önlenmemesi halinde bölgeye girerek saldırılara karşı müdahale edebileceğini belirtmiştir. ABD yönetimi bölgeden permergelerin çekileceğini ve bölgenin denetim altına alınacağını açıklayarak Türkiye’nin baskısı karşısında harekete geçmek zorunda kalmıştır.262 Ayrıca Süleymaniye baskını ile ikili ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Bu olayda Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Harekât Timinin ABD askerleri ve peşmergeler tarafından üzücü ve utandırıcı bir şekilde gözaltına alınmıştır. Bu olay karşısında Türkiye’de ABD karşıtı tepkilere neden olmuştur. TSK Özel Harekât timi 57 saat sonra diplomatik girişimlerin sonunda serbest bırakılmıştır. Yaşanan olay Stratejik Ortak Türkiye-ABD arasında tezkere krizinden sonraki en ciddi güven bunalımının yaşanmasına neden olmuştur.263

261 Arı, Ortadoğu, ss. 623–624. 262 Arı, Ortadoğu, ss. 624–625.

Türkiye’nin 1 Mart Tezkeresi sonucunda ABD ile ilişkileri bozulmasına rağmen Arapların gözünde Türkiye’nin değeri artmıştır. Türkiye’nin imajı bölge ülkeleri nezdinde güçlenmiştir. Türkiye’nin Araplar karşısındaki saygınlığı özellikle bu dönemde Müslüman olmasından dolayı değil, daha çok Irak’ın işgalinde tezkereyi reddederek ABD’nin yanında yer almamasından kaynaklanmıştır.264 Türkiye bu doğrultuda Arap ülkeleri ile ilişkileri artmaya başlamıştır. Özellikle Başbakan Erdoğan Arap Liderler Zirvesine katılarak önemli bir konuşma yapmıştır. Ayrıca Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısına davet edilmiştir. Uzun bir aradan sonra Suriye Cumhurbaşkanı ve Suudi Kralı Türkiye’yi ziyaret etmiştir.265