• Sonuç bulunamadı

A. İş Görenin Borçları ve Hakları

3) İş Görenin Hakları

İş görenin borçlarının doğması için vekaletsiz iş görme unsurlarının mevcudiyeti yeterli olduğu halde, onun haklarını ileri sürebilmesi için bu unsurlara ek olarak başka şartlarıda varlığını gerektirmektedir. Özellikle hukuka uygun vekaletsiz iş görme durumlarında, iş görenin geniş kapsamlı hakları bulunur. Oysa, hukuka aykırı vekaletsiz iş görme durumlarında, iş görenin iş sahibine yönelik talepleri (istemleri), onun elde ettiği yararlarla sınırlıdır283.

Roma Hukuku’nda da bu konuda benzer düzenlemeler olduğu görülmektedir.

a) İş Sahibinin Menfaatine Vekaletsiz İş Görmede İş Görenin Hakları

aa) Masrafları İsteme Hakkı

Türk Borçlar Kanunu’nun 413. maddesine göre “İş sahibinin yararı için yapılmış olan bir işte, yapan kişinin halin icabına göre zarurî veya yararlı bulunan bilimum masraflarını faizi ile edaya ve bu kabil taahhütlerini ifaya hakimin takdir edeceği zararı tazmine, iş sahibi mecburdur.

Maksadı hasıl olmasa bile, işi yaparken icap eden ihtimamda bulunan kişi hakkında dahi, bu hüküm tatbik olunur.

283 Bilge, s. 238-239; Hatemi, H.-Serozan,R.-Arpacı, A.: Borçlar Hukuku Özel Bölüm,İstanbul 1992, s. 492.

İşi yapan kişi yaptığı masrafı istifade edemediği takdirde, haksız bir fiille mal iktisabı faslındaki hükümlere göre yaptığı şeyi ref ettirebilir.”

Yaptığı iş nedeniyle iş görenin malvarlığında bazı eksilmeler meydana gelmişse, bunları iş sahibinden isteyebilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 413/I maddesine göre, iş sahibi, sadece durumun gereklerinin yapılmasını haklı gösterdiği zorunlu veya yararlı masrafları ödemekle yükümlüdür. İş görence yapılmadıkları takdirde, iş sahibinin zararlı bir sonuçla karşılaşması kaçınılmaz olan masraflar, zorunlu masraf sayılır. İş sahibinin, kişisel ve malvarlığı değerlerinin arttırılmasına veya korunmasına hizmet eden masraflar ise, yararlı masraf sayılır. Kural olarak, makul bir sınırı aşan masrafların ödenmesi istenemez284.

İş gören, üzerine düşen bütün dikkat ve özeni göstermesine karşın, iş sahibinin istediği sonuç gerçekleşmemiş ya da gerçekleşmesinden hemen sonra bozulmuş olsa bile, iş gören, haklarını vekaletsiz iş görme hükümlerine göre isteyebilir. Bir başka önemli nokta da, masraflarının fiilen yapılmış olması gereğidir. İş gören, işi normalden ucuza çıkarmışsa, ancak gerçekten harcadığı miktarı isteyebilir285.

bb) Ücret İsteme Hakkı

Hiçbir hukuk sisteminde, vekaletsiz iş görenin bu faaliyetine karşılık, iş sahibinden ücret isteyip istemeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ancak, öğretide genellikle kabul edilen görüş, vekaletsiz iş görenin, iş sahibinden ücret isteyebileceğidir. Vekaletsiz iş gören ile, iş sahibi arasında ücret konusunda önceden bir anlaşma bulunmaması, iş görenin, faaliyetlerine karşılık bir ücret

284 Özdemir, s. 123; Uygur, s. 9029.

285 Karahasan, s. 1357-1358.

istemeyeceği anlamına gelmez. Ayrıca, ücret karşılığında yapılan işlerin bile, vekaletsiz iş görmeye konu olmalarına hiçbir engel yoktur. Bu durumda, bir sözleşmeye dayanılarak yapılmış olsaydı, ancak bir ücret karşılığı görülebilecek işler; vekaletsiz iş görmeye konu olmuşlarsa artık vekaletsiz iş gören de ücret talep edebilir. Örneğin, bir kişinin mesleki faaliyeti çerçevesine giren işler vekaletsiz iş görence yapılırsa, iş sahibinin, bu faaliyetlere karşılık, iş görene uygun bir ücret ödemesi gerekir286.

cc) İşin Yapılması Yüzünden Uğradığı Zararın Giderilmesini İsteme Hakkı

İş sahibi, Türk Borçlar Kanunu’nun 413/I maddesine göre, hakim tarafından takdir ve iş görenin masrafı sayılan zararları da gidermek zorundadır. Eğer iş gören, bu zararların iş görmenin kaçınılmaz sonucu olduğunu biliyorsa, bunlar masraf niteliğinde sayılır. Ancak, iş görmenin olası sonucu olan ve kaçınılması mümkün zararlar, masraf sayılamazlar ve bunlar için tazminat da istenmesi mümkün değildir.

Bu durumda, iş görenin masrafları isteme hakkı, onu tam olarak koruyamamaktadır.

Olası veya iş görenin meydana geleceğini önceden düşünmediği zararlar hakkında, iş görenin korunmasız kalması ise, hakkaniyete aykırıdır. Örneğin, boğulmak üzere olan birisini kurtarmak için suya atlayan kişinin, kıyıda bıraktığı ayakkabılarının çalınması durumu287.

İş gören, vekaletsiz olarak iş görürken, şahsî varlığını tehlikeye atması durumunda, bu durum gerçek anlamda bir masraf doğurmayabilir. Gerçi şahsi

286 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 277.

287 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 282.

varlığı tehdit eden tehlikelerin yol açtığı zararların giderilmesi için, malvarlığı değerlerinin harcanması, yani tedavi için para ödenmesinin masraf niteliğinde olduğu düşünülse bile, bu görüş kabul edilemez. Çünkü, bu tür masraflar, iş görmenin amacına yönelik değildir. Öyleyse masraf kavramından hareketle, şahsî varlığı tehdit eden bir tehlike yüzünden ortaya çıkan zararın karşılanmasına olanak vermez288.

Ancak hakkaniyete uymayan bu durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun 413/1 maddesi gereğince hakim, iş görenin iş görme nedeniyle uğradığı zarara uygun bir tazminata hükmetmelidir. Bununla birlikte, zararın tazmini için, bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Öncelikle, zarar ile iş görme arasında uygun illiyet bağı olmalıdır. Zarar, ancak durumun gereklerinin iş görenin, işe atılmasının neden olduğu bir tehlikeden meydana geldiği aranda tazmin olunabilir. Zararın oluşmasında iş görenin kendi kusuru varsa, bu durum illiyet bağını keser ve iş gören, hiçbir tazminat talebinde bulunamaz. Zarar, taraflar arasında paylaştırılırken onların malî durumu, iş görenin bir üçüncü kişiden başka bir nedene dayanarak tazminat alıp almayacağı, iş görenin tehlikeye attığı varlıklarıyla, iş görmenin amacı arasındaki oran da dikkate alınmalıdır289.

dd) İş Görenin Ayırma (Ref’î) Hakkı

Vekaletsiz iş gören, vekaletsiz iş görme dolayısıyla eline geçen şeyleri, iş sahibine vermek zorundadır. İş gören, eline geçen şeylere onların mütemmim cüzü (bütünleyici parçası) niteliğinde başka şeyler ekleyerek, masraf yapmış olabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 413/I maddesine göre, iş gören, zorunlu ve yararlı masrafları, durumun gereklerine göre ve yapılmalarını haklı gösterdiği oranda isteyebilir. Bu

288 Özdemir, s. 124.

289 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 285.

nitelikleri taşımayan masraflar için, iş gören, iş sahibine karşı geri verme borcunu yerine getirirse, iş sahibinin malvarlığında bu masraflar yüzünden haksız bir zenginleşme meydana gelebilir. Kanun, bu tür bir zenginleşmeyi önlemek için, iş görene, vermesi gereken şeyle birleştirdiği mütemmim cüzleri, vermeyip, asıl şeyden ayırmak ve onlara sahip olma hakkını tanımıştır290.

Türk Borçlar Kanunu’nun 413/3. maddesine göre “iş yapan kişi yaptığı masrafı, istifade edemediği takdirde, haksız fiil ile mal iktisabı faslındaki hükümlere göre yaptığı şeyi ref ettirebilir.”

Aynı maddede, iş görenin ayırma (ref’i) hakkının koşulları bakımından, haksız mal iktisabı konusuna yani Türk Borçlar Kanunu’nun 64. maddesine yollama yapıldığı için, bu koşullar, aşağıdaki gibi belirlenebilir.

- İş görenin ayırma hakkının varlığını iddia edebilmesi için, şeyin zilyetliğine sahip olması gereklidir. Ayırma hakkı, kural olarak geri verme borcundan önce kullanılabilir. Ancak, bu hakkın, geri verme borcundan sonra da kullanılmasına olanak sağlayan tek bir durum vardır. O da, iş görenin bu hakkı saklı tuttuğu kaydı ile şeyi, iş sahiben vermesidir. Bundan başka, iş sahibi şeyi iş görenin rızası olmadan ele geçirirse, iş gören yine ayırma hakkını kullanabilir. Çünkü bu durumda, şeyi geri veren, iş gören değildir291.

- Türk Borçlar Kanunu’nun 64. maddesinden çıkarılabilecek bir başka koşul iş sahibinin masrafların bedelini teklif etmemiş olmasıdır. Böyle bir teklif söz konusu

290 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 287.

291 Özdemir, s. 126.

ise, iş gören bunu kabul etmek zorundadır ve bu durumda da ayırma hakkının kullanılması söz konusu olamaz292.

- Son olarak, birleştirilmiş olan kısmın asıl şeye zarar vermeden ayrılmasının mümkün olmasıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun 64. maddesinde öngörülen olan bu koşul, vekaletsiz iş görenin ayırma hakkı için, kıyas yoluyla uygulanırsa, bazı sorunlar yaratabilecek niteliktedir. Çünkü, vekaletsiz iş görenin ayırma hakkına konu olan şey, genellikle asıl şeyin mütemmim cüzün asıl şeyden, zarar vermeden ayrılması da pek mümkün değildir. Aslında kanun koyucu böyle bir koşula yer vermekle, şeye zarar verecek bir ayırmaya engel olmak istememiş, sadece bu hakkını, eki ayırdıktan sona, masrafı kendisine ait olmak üzere, şeyi eski durumuna getirmeye zorlamak amacını gütmüştür. Bu durumda, asıl şeye zarara gelecek olsa bile, iş gören, onu eski durumuna getirmek koşuluyla, ayırma hakkını kullanabilir.

Sadece asıl şeyin eski durumuna getirilmesinin olası olmadığı durumlarda, bu hakkın kullanılması da mümkün olmaz293.

Ayrıca iş görenin, zilyet olmadan, iş sahibine ait bir şey için masraf yaptığı durumlar da ne olacaktır? Zorunlu ve yararlı olanlar dışındaki masraflar Türk Borçlar Kanunu’nun 413/I maddesine göre istenemeyeceğinden, bunlar için, ancak sebepsiz zenginleşme davası açılabilir. İş gören, masrafların aşırı olan kısmının, mümkünse aynen verilmesini, değilse, bu kısmın malvarlığında oluşturduğu artış karşılığının, nakden ödenmesini isteyebilir. Söz konusu olan, bir sebepsiz zenginleşme davası olduğu için, masrafların yapıldığı andaki değerlerinin dikkate alınacağı düşünülemez.

İş sahibi iyiniyetli ise ancak, malvarlığında gerçekleşen artıştan, sebepsiz zenginleşme davası açıldığında elinde kalan miktarla sorumlu olur. Fakat,

292 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 288.

293 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 289.

kötüniyetle elinden çıkardığı bir kısım varsa, iş sahibi onun karşılığını da ödemek zorundadır294.

ee) İş Görenin Hapis Hakkı

İş görenin, iş görme dolayısıyla eline geçen ve iş sahibine geri vermekle yükümlü olduğu şeyler üzerinde, bu iş görmeden doğan alacakları için bir hapis hakkı bulmaktadır295. Bu konuda hukukçular arasında da bir görüş birliği mevcuttur.

Türk Medeni Kanunu’nun 950 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olan genel hapis hakkı kurumu için getirilmiş koşulların, vekaletsiz iş görme için de gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalıdır.

İş gören, iş sahibine ait menkul bir şeye ya da bir kıymetli evraka zilyet olduğunu zaten hareket noktası olarak kabul ediyoruz.. Diğer bir koşul ise, iş görenin alacaklarının muaccel olmasıdır. Masraf ve zarara yönelik alacaklar kural olarak doğdukları ya da en geç iş sahibinin geri verme isteminde bulunduğu anda muaccel olur. Alacak ile eşya arasında doğal bir bağın bulunduğu kolayca saptanabilir. İş gören, söz konusu şeyi, o şey için yaptığı masraflara veya o şeye ilişkin zararın giderilmesine yönelik bir alacağa karşılık alıkoyuyorsa, alacak ile şey arasında objektif bir bağın bulunduğu kabul edilir. Eşya ile iş görenin masrafları veya zararı tazmin istemleri arasında böyle bir bağ olmasa bile, en azından hukukî bir bağ vardır.

Çünkü, alacağın iş görmeden doğması ve şeyin, iş görenin eline iş görme dolayısıyla geçmiş olması, hareket noktası olarak kabul edilebilir. Yani, alacak ile şeyin

294 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 291.

295 Hapis hakkı konusunda ayrıntılı bilgi için bkz., Cansel E.: Türk Hususi Hukukunda Hapis Hakkı, Ankara 1961.

zilyetliği, aynı hukukî ilişkiden doğduğu için, bunlar arasındaki hukukî bağlantının varlığı kesin olarak kabul edilir296.

İş görene, eşyanın zilyetliğinin iş sahibinin rızası ile geçip geçmemediği, öğretide çok tartışmalıdır. Hapis hakkının gerçekleşebilmesi için bu koşulun varlığı zorunlu olmakla birlikte, vekaletsiz iş görme durumunda, iş sahibi ortada olmadığı veya rızasını beyan edecek durumda olmadığı için, bu koşulun gerçekleşmesi söz konusu olamaz. Bu rıza eksikliği, genellikle, iş görenin müdahalesinin, iş sahibinin yararına uygun olması veya onun tarafından yasaklanmamış bulunmasıyla giderilebilir297.

Sonuç itibariyle; iş görenin, iş sahibinin yararına yapılan vekaletsiz iş görme nedeniyle eline geçirdiği şeyler üzerinde, iş görmeden doğan alacakları için hapis hakkını kullanmasına, kural olarak, bir engel bulunmadığı kabul edilebilir. Bir komisyoncu ya da nakliyeci gibi hareket eden iş görenin, onlarınkine benzer bir hapis hakkına sahip olabilmesi, hakkaniyete uygun olur. Ancak vekaletsiz iş görmenin, iş sahibinin yararına yapılmış olması gerekli ve yeterli olup, ayrıca onun, icazeti aranmaz298.

b) Kendi Yararına Vekaletsiz İş Görmede İş Görenin Hakları

Türk Borçlar Kanunu’nun 414. maddesine göre; “Kendi menfaatı için yapılmamış olsa bile, iş sahibi yapılan işten hasıl olan yararı temellük hakkını haizdir.Temellük ettiği menfaatine göre, işi yapan kişinin masraflarını, tazmin ve yapmış olduğu taahhütlerden onu tahsil eder.” Böylece, iş gören ancak, iş sahibinin

296 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 292.

297 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 292-293.

298 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 293.

işten doğan yararları elde etmesi ya da elde etme isteminde bulunmasından sonra, haklarını kullanabilir. Ayrıca, iş sahibi yararları elde etme isteminde bulunmamış olsa bile, malvarlığında iş görme yüzünden bir zenginleşme olmuşsa, iş gören yine de haklarını kullanabilir. Bununla birlikte, masrafta bulunduğunu ve bu masraflarının, iş sahibinin malvarlığında bir artışa yol açtığını kanıtlamalıdır299.

İsviçre, Türk ve Alman Hukuk öğretilerinde, genellikle kendi yararına vekaletsiz iş görmede, vekaletsiz iş görene tanınmış olan yetkilerin sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar niteliğini taşıdığı kabul edilmektedir. Aslında, vekaletsiz iş gören haklarını, sebepsiz zenginleşmeden farklı olarak, umulan sonuca ulaşılmasada ileri sürebilir. Bununla birlikte, bu sonuç, sadece iş sahibinin yararına vekaletsiz iş görme durumunda geçerlidir. İş görenin kendi yararına vekaletsiz iş görmesi durumunda ise, iş gören iş sahibine karşı sadece onun malvarlığındaki zenginleşme oranında istemde bulunabilir. Bu durumda, iş sahibinin mutlaka iş görme dolayısıyla bir kazanç elde etmiş olması koşuldur. Çünkü, iş görenin masrafları ancak, bu kazanç oranında tazmin edilebilir. Çoğu zaman, iş gören, taleplerini işten sağlanan kazancın, iş sahibene devrinden önce ileri sürer. Böylece, karşılıklı istekler arasında bir takas yapılabilir. Kendi yararına vekaletsiz iş gören, yalnız zorunlu masrafları değil iş sahibinin malvarlığında bir zenginleşme oluşturan bütün masrafları isteyebilmelidir. Eğer, bu masraflar çıkarıldıktan sonra, iş görmeden dolayı hâlâ bir miktar kazanç kalmışsa, iş sahibi bu kârın kendisine verilmesini isteyebilir300.

299 Özdemir, s. 128.

300 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 294-298.

Hukukçuların bazılarına göre, iş gören, kendi yararına olan vekaletsiz iş görme durumlarında, iş sahibinden ücret isteyemez. Çünkü, onlara böyle bir istem hakkı tanımak iş göreni, hukuka aykırı fiilînden ötürü ödüllendirmek anlamına gelir ki, böyle bir davranış, hukuk düzeni açısından kabul edilemez. Ancak, son zamanlarda, iş görenin kendi yararına vekaletsiz iş görmesi durumda bile, ücret isteyebileceği kabul edilmektedir. Bir ücret karşılığında görülebilecek bir iş, vekaletsiz iş görmenin konusunu oluşturmuşsa, bu iş görenin yararına olsa bile, iş gören uygun bir ücrete hak kazanmalıdır. Ancak bu ücret istemi masraflara karşılık tazminat istemi ile birlikte iş sahibinin elde ettiği yararların miktarını aşamaz. Ücret istemi, özellikle fikri hakların kötüye kullanılması ve haksız rekabet yoluyla elde edilen kazanç durumunda önem taşır301.

İş görenin, iş görme yüzünden uğradığı zararın tazminine gelince; böyle bir hakkın kapsamını saptayabilmek için, öncelikle, iş görenin faaliyetinin bütünü göz önünde tutulmalıdır. Yani iş görenin iş görme nedeniyle elde ettiği karla bu yüzden uğradığı zarar birbirinden mahsup edilmelidir. Sonuçta iş görenin bu faaliyetinden bir kazanç elde ettiği tespit edilirse iş gören onu iş sahibine devre mecburdur. Eğer iş sahibi iş görenin kendi yararına olarak gördüğü hukuka aykırı vekaletsiz iş görmeden bir yarar elde etmemişse, iş gören hiçbir zararının tazminini isteyemez. Buna karşılık, iş sahibi vekaletsiz iş görmeden dolayı bir kazanç elde etmişse, iş gören bu kazancı aşmayacak oranda tazminat isteminde bulunabilir302.

Bu tür vekaletsiz iş görmede, iş gören, iş sahibine ait şeye, bazı eklemelerde bulunmak için, çeşitli masraflar yapmışsa, o şeyi geri vermeden önce, ekledikleri

301 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 300.

302 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 301.

hakkında ayırma hakkını kullanabilir. Bu hakkın kullanılmasına ilişkin koşullar, hukuka uygun vekaletsiz iş görenin ayırma hakkına ilişkin koşullarla aynıdır303.

Hukuka aykırı bir vekaletsiz iş görmede, iş görenin hapis hakkını kullanabileceği kabul edilemez. Çünkü, şeyin zilyetliği iş görene, iş sahibinin rızasıyla geçmemiştir. Burada, iş sahibinin yararına vekaletsiz iş görmenin tersine, iş görenin müdahalesi, iş sahibinin yararına olmadığı için, rıza eksikliği, iş sahibinin farazi rızasıyla tamamlanamaz. Kaldı ki, kendi yararına vekaletsiz iş görme durumlarının çoğunda yapılan müdahale, genellikle iş sahibinin iradesine aykırıdır.

Diğer taraftan, iyiniyetli iş gören, masrafları için iş sahibine ait bir şey üzerinde, Türk Medeni Kanunu’nun 994. maddesinde sözü edilen “geri vermekten kaçınmak”

cinsinden bir hapis hakkını ileri sürebilir. Çünkü, bu çeşit hapis hakkının kullanabilmesi için, şeyin zilyetliğinin, iş görene, malikin rızasıyla geçmesine gerek yoktur. Ancak bu hak, gerektiğinde hapis hakkına konu olan şeyi nakde çevirme yetkisi vermez304.

B. İş Sahibinin Borçları ve Hakları