• Sonuç bulunamadı

ROMA HUKUKU NDA VE TÜRK HUKUKU NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ROMA HUKUKU NDA VE TÜRK HUKUKU NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME"

Copied!
162
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK (ROMA ÖZEL HUKUKU)

ANABİLİM DALI

ROMA HUKUKU’NDA VE TÜRK HUKUKU’NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME

(Yüksek Lisans Tezi)

Özgür BAŞIBÜYÜK-04911940

TEZ DANIŞMANI:

Doç. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR

ANKARA-2008

(2)

TC.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK (ROMA ÖZEL HUKUKU)

ANABİLİM DALI

ROMA HUKUKU’NDA VE TÜRK HUKUKU’NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME

Yüksek Lisans Tezi

Özgür BAŞIBÜYÜK

Ankara-2008

(3)

İ Ç İ N D E K İ L E R

İÇİNDEKİLER... I BİBLİYOGRAFYA...V KISALTMALAR... XI

GİRİŞ...1

BİRİNCİ BÖLÜM ROMA HUKUKU’NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME I- ROMA HUKUKU BORÇ KAYNAKLARINA GÖRE NEGOTIORUM GESTIO(VEKALETSİZ İŞ GÖRME) ...4

II- ROMA HUKUKU’NDA NEGOTİORUM GESTİO’NUN YERİ VE HUKUKİ NİTELİĞİ ...5

A. Negotiorum Gestio’nun Tanımı ...6

B. Negotiorum Gestio’nun Tarihçesi ...7

III- ROMA HUKUKU’NDA NEGOTİORUM GESTİO’NUN ÖĞELERİ ...11

A. Genel Olarak...11

B. Negotiorum Gestio’nun Objektif Öğeleri ...12

1) Negotium Gerere(İş Görme) ...12

a) Negotium Kavramı ...12

b) Gerere Kavramı ...14

2) Negotium Alienum (İşin Başkasına Ait Olması) ...17

C. Negotiorum Gestio’nun Subjektif Öğeleri...24

(4)

1) Animus Negotia Aliena Gerendi

(Başkasına Ait İş Görme Niyeti ...24

2) Özgür İrade...41

3) Utiliter Gerere (İşin Sahibinin Yararına Uygun Görülmesi ...45

4)Ratihabitio(İcazet)...53

IV-NEGOTİORUM GESTİO’NUN HÜKÜMLERİ...64

A. Gestor’un Hakları ve Borçları ...65

B. Dominus Negotii’nin Hakları ve Borçları...66

V- NEGOTİORUM GESTİO’NUN ÖZEL DURUMLARI...67

A. Kendi Yararına İş Görme ...67

B. Dominus Negotii’nin İradesine Aykırı İş Görme...75

İKİNCİ BÖLÜM ROMA HUKUKU İLE KARŞILAŞTIRMALI OLARAK TÜRK HUKUKU’NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRME I- TERMİNOLOJİ...82

II-TÜRK HUKUKU’NDA VEKALETSİZ İŞ GÖRMENİN HUKUKİ YERİ VE NİTELİĞİ ...83

III-VEKALETSİZ İŞ GÖRMENİN ÖĞELERİ ...85

A. İş Görme ...86

B. İşin Başkasına Ait Olması ...91

1) Objektif Bakımdan Başkasına Ait Olan İşler...93

2) Subjektif Bakımdan Başkasına Ait Olan İşler ...95

3) İş Görenin Başkası Adına Kendi Hesabına Yaptığı İşler...97

(5)

C. İş Görenin Vekaletinin Olmaması ...99

D. İş Görenin İradesi ...105

IV- VEKALETSİZ İŞ GÖRMENİN HÜKÜMLERİ ...111

A. İş Görenin Borçları ve Hakları ...112

1)İş Görenin Borçları...112

a) İşin İş Sahibinin Yararına ve Amacına Uygun Olarak Yapılması ...113

b) Başlanan İşe Devam Etme Borcu...114

c) İşi Bir Bütün Olarak Görme Borcu ...115

d) İşi Sahibine İhbar ve Hesap Verme Borcu...116

e) İş Görme Dolayısıyla Elde Edilen Yarar ve Malları İş Sahibine Devir ve Teslim Borcu ...117

2) İş Görenin Sorumluluğu ...120

3) İş Görenin Hakları...125

a)İş Sahibinin Menfaatine İş Görmede İş Görenin Hakları ...125

aa) Masrafları İsteme Hakkı ...125

bb) Ücret İsteme Hakkı ...126

cc) İşin Yapılması Yüzünden Uğradığı Zararın Giderilmesini İsteme Hakkı ...127

dd) İş Görenin Ayırma (Ref’i) Hakkı ...128

ee) İş Görenin Hapis Hakkı ...131

b) Kendi Yararına Vekaletsiz İş Görmede İş Görenin Hakları ...132

B) İş Sahibinin Borçları ve Hakları...135

1) İş Sahibinin Borçları ...135

a)Masrafların Ödenme ve Taahhütlerin İfa Borcu ...135

b) Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Geri Verme Borcu...137

(6)

c) Ücret Ödeme Borcu...137

2) İş Sahibinin Hakları...138

V- VEKALETSİZ İŞ GÖRME ÇEŞİTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI ...143

SONUÇ ...149

(7)

B İ B L İ Y O G R A F Y A

AKINCI, Ş.-SAVAŞ, A. : Roma Hukuku Pratik Çalışmaları, Sayram Yayınları, Konya 2007

AKİPEK, Ş.-

KÜÇÜKGÜNGÖR,E. : Sözleşmeler Rehberi, Ankara 2002

ARKAN AKBIYIK, A. : Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme, İstanbul 1999

ARSEBÜK, E. : Borçlar Hukuku. C.I-II,B.3, Ankara 1950

AVOREL-TUNCA, K. : “NegotirorumGestio’nun koşulları” DEÜ.H.F.D.C.III, S.14 Ankara 1987

AYİTER, K. : Medeni Hukukta Tasarruf Muameleleri, Ankara 1953

AYİTER, K. : Roma Hukuku Kaynakları ve Yorumları, Prof.Dr. Akif ERGİNAY’a armağanı, Ankara 1981

BERGER, A. : Transactions of The American Philosophical Society, Encyclopedic Dictionary Of Roman Law,

Philadelphia 1968.

BERKİ, Ş. : Borçlar Hukuku Özel Hükümler Ankara 1973

(8)

BİLGE, N. : Borçlar Hukuku, Özel Borç Münasebetleri, D.2,Ankara 1962

BİRSEN, K. : Borçlar Hukuku Dersleri Borçların Genel Hükümleri, 4.Bası, İstanbul 1967

BUCKLAND, W.W. : A Text Book Of Roman Law From Augustus To Justinian, Chambridge 1950 [Text-Book].

CANSEL, E. : Türk Hususi Hukukunda Hapis Hakkı Ankara 1961

CÜNDEBEYOĞLU, N. : Roma ve Türk Hukuku Bakımından Vekaletsiz İş Görme(Negotiorum Gestio), İstanbul 1990, yayımlanmamış tez

ÇELEBİCAN-

KARADENİZ, Ö. :Roma Hukuku,Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış onbirinci Basım, Ankara 2005

DI MARZO, S.

(Çev. UMUR, Z) : Roma Hukuku, İstanbul 1953.

EREN, F. :Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta 9. Bası İstanbul 2006

FEYZİOĞLU, F.N. : Borçlar Hukuku, II Kısım Akdin Muhtelif Nevileri C.I.B.4 İstanbul 1980

(9)

GAİUS

( Çev:RADO,T.) : İnstituiones, Borçlar Kısmı İstanbul 1953

GÖKTÜRK, H.A. : Borçlar Hukuku 2. Kısım, Akdin Muhtelif Nevileri, Ankara 1951

GÜNAL, N. : Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan Ankara 2006

GÜRSOY, K.T. : Borçlar Hukuku, Akdin Muhtelif Nevileri, 1955

GÜCÜN, C.A. : Nazari ve Ameli Hukuk Davaları, C.II, Ankara 1946

HATEMİ, H. : Türk Hukukunda “Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme”

Kurumuna İlişkin Düşünceler, Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul 2000

HATEMİ, H.-,SEROZAN, R.

-ARPACI, A. : Borçlar Hukuku Özel Bölüm İstanbul 1992

HONİG,R.

(Çev. TALİP,Ş.) : Roma Hukuku İstanbul 1938

IUSTİNİANUS.

(Çev. UMUR,Z.) : İstitutiones, İstanbul 1955

(10)

KARAHASAN, M.R. : Türk Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.IV, İstanbul 1992

KASER, M. : Roman Private Law , Durban 1965

KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N.: Borçlar hukuku Dersleri, C.1 İstanbul 1985

KOSCHAKER,P-

AYİTER,K. : Modern Özel Hukuka Giriş Olarak Roma Özel Hukukunun Ana Hatları İzmir 1993

KUTLU SUNGURBEY, A. : Yetkisiz Temsil İstanbul 1988

LEAGE, R.W. : Roman Private Law, London 1937.

OĞUZMAN M.K.-

ÖZ, M.T. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998

ÖZDEMİR, H.G. : Roma ve Türk Hukuklarında Vekaletsiz İş Görme(Negotiorum Gestio), Ankara 2001

RADO,T. :Roma Hukuku Dersleri, Borçlar Hukuku İstanbul 2006

SCHWARZ, A.

(Çev. VELDET, H.) : Roma Hukuku Dersleri, İstanbul 1942.

(11)

SCHWARZ, A.

(Çev. RADO, T.) : Roma Hukuku Dersleri, İstanbul 1965.

SCHWARZ, A. : Türkiye-İsviçre Medeni Hukuku ve Roma Hukuku, Prof.

Dr. Cemil Birsel’e Armağan, İstanbul 1939

TAHİROĞLU, B. : Roma Borçlar Hukuku İstanbul 2005

TAHİROĞLU, B.-

ERDOĞMUŞ, B. : Roma Hukuku Dersleri, 3.basım İstanbul 2003

TAHİROĞLU, B.-

ERDOĞMUŞ, B. : Roma Hukuku Meseleleri, 4.basım İstanbul 2005

TANDOĞAN, H. : Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.II.B.4,Ankara 1989

TANDOĞAN, H. : Mukayeseli Hukuk ve Hususiyle Türk- İsviçre Hukuku Bakımından Vekaletsiz İş Görme, İstanbul 1957.

TEKİNAY, S.S.-AKMAN, S.

BURCUOĞLU, H.

ALTOP, A. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yeniden Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş B.7 İstanbul 1993

TEPECİ, K. : Borçlar Kanunu, Ankara 1954.

(12)

ULUSAN, İ. : İyiniyetli Sebepsiz Zenginleşenlerin İade Borcunun Sınırlanması Sorunu, İstanbul 1984

UMUR, Z. : Roma Hukuku, İstanbul 1982

UMUR, Z. : Roma Hukuku Ders Notları, İstanbul 1999

UMUR, Z. : Roma Hukuku Lügatı, İstanbul 1983

UYGUR, T. : Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 8. cilt Seçkin Ankara 2003

VENTURA, M. : Roma Hukuku, İstanbul 1934.

VON TUHR, A.

(Çev.:EDEGE, C.) : Borçlar Hukuku’nun Umumi Kısmı, C.I-II, Yargıtay Yayını, No.15, Ankara 1983

YAVUZ, C. : Borçlar Hukuku dersleri, Özel Borç İlişkileri, C.II, 2. baskı İstanbul 1993

ZEVKLİLER, A. : Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, B.8, Ankara 2004

ZIMMERMANN, R. : The Law of Obligations Roman Foundations of the Civilian Tradition, Cape Town

(13)

KISALTMALAR

DEÜEHFD :Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Bkz.,bak : bakınız

c. : cilt

çev. : çeviren

D. : Digesta

Inst. : Institutiones pr. : principium

s. : sayfa

vd. : ve devamı

(14)

GİRİŞ

İnsan varoluşundan beri hep birlikte yaşamak ve yardımlaşmak ihtiyaçlarını hissetmiştir. İnsanın bu ihtiyaçları zaman içerisinde hukukun doğmasına ve bu ihtiyaçların belirli kurallara bağlanmasına neden olmuştur. Başlangıçta ilkel görünen kurallar, zamanla, hukukçuların tartışmaları ve uygulamadan kaynaklanan sorunlara bulunan çözümlerle geliştirilmiş ve bu günkü hukukumuzun oluşmasını sağlamıştır.

İnsanların topluluk içinde yaşaması ve birçok görev ve yükümlülüklerinin bulunması nedeniyle her işlerini kendilerinin yapması beklenemez. Bazen bu durum kişilerin yapması gereken işlerden haberdar dahi olmamalarından kaynaklanabilir.

Bu nedenle hukuk düzenleri bir yandan iş görme sözleşmelerine yer verirken, bir yandan da bir kişinin işlerinin başkaları tarafından yapılmasına olanak sağlamıştır.

Başkasının işini görme, işi görülenin isteği üzerine yapılacak sözleşme sonucunda verilecek yetkiye dayanılarak gerçekleştirilebileceği gibi, bazen bir kişinin sözleşme veya yasadan doğan bir yetkisi olmamasına rağmen başkasının hukuki alanına müdahale etmesi şeklinde de gerçekleşebilir. Bu durumda vekaleti olmaksızın başkasının hukuki alanına müdahale eden kişi, ya iş sahibinin yararlarına hizmet etmek için ya da bilerek veya bilmeyerek işi kendisinin sanarak, sonuçta oluşacak yararları elde etmek niyeti ile iş görür. Bu durumlarda vekaletsiz iş görme gerçekleşir.

Vekaletsiz iş görme durumunda, iş gören kişi vekaleti veya yetkisi olmaksızın başkasının işini idare eder. Bu durumda vekaletsiz iş görme kurumunda iş gören ve iş sahibi olmak üzere iki taraf vardır. Bu iş görme sonucunda iş gören ile işi görülen

(15)

arasında bir takım haklar ve borçlar doğar. Vekaleti olmaksızın iş gören kişi, o işi başarı ile sonuçlandırmak; iş sahibi ise, iş görenin bu işi yaptığı sırada gerçekleştirdiği masrafları ve zararları tazmin etmek borcu altına girer.

Türk Hukuku’nda da diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi vekaletsiz iş görme kurumu ayrıntılı olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 410-415 maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun İsviçre’den iktibas edildiği ve Kıta Avrupa Hukuk Sistemi’nin bir parçası olan bu ülke hukukunun da diğer Kıta Avrupa ülkeleri gibi temelinin Roma Hukuku’na dayandığını biliyoruz. Vekaletsiz iş görme kurumu Roma Hukuku’nda da “negotiorum gestio” adı altında ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bugünkü hukuk sistemimizdeki vekaletsiz iş görme kurumunu daha iyi anlayabilmek için, bu kurumun doğduğu ve geliştiği Roma Hukuku’ndaki durumu incelemekte yarar vardır.

Vekaletsiz iş görme durumunda iş gören kişi, vekaleti olmaksızın, toplumsal yardımlaşmanın gereği olarak iş sahibinin bir işini yapmakta ve iş sahibinin özgürlük alanına müdahale etmektedir. Burada iş görenin toplumsal yardımlaşma biçimindeki davranışı ile iş sahibinin özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerektiğinden bu kurum gerek Roma Hukuku’nda ve gerekse günümüz hukuk sistemlerinde üzerinde çok tartışılan bir konu olmuştur. Roma ve Türk Hukuk sistemleri incelenirken iş görenin müdahalesinin sınırları ile iş sahibinin yapılan iş nedeniyle iş görenin masraf ve zararlarını karşılaması arasında bir denge kurulmaya çalışıldığını daha yakından görme fırsatı bulacağız. Yine bu inceleme bize yüzyıllar önce yaşayan bir hukuk sisteminin, Roma Hukuku’nun, günümüz hukukunu nasıl derinden etkilediğini ve hatta bir çok alanda olduğu gibi Borçlar Hukuku alanında da, tez konumuzda vekaletsiz iş görme kurumunda, halen uygulanan kurallar geliştirdiğini göreceğiz.

(16)

Tezimizin Birinci Bölümü’nde Roma Hukuku’ndaki negotiorum gestio’nun doğuşu, gelişimi, öğeleri ile hükümleri ele alınmıştır. İkinci Bölüm’de ise Türk Hukuku’ndaki vekaletsiz iş görme kurumu incelenmekle birlikte, bölüm başlığından da anlaşılacağı üzere bu incelemeler Roma Hukuku’ndaki negotiorum gestio ile karşılaştırmalı olarak yapılmaya çalışılmıştır. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, günümüz hukuk sistemindeki düzenleme bir çok yönden Roma Hukuku’ndaki düzenlemeye benzediğinden, özellikle Roma Hukuku’nun günümüz hukukundan farklı düzenlediği veya Roma Hukuku’nda tartışmalı olan konular üzerinde durulmuş, Türk Hukuku ile Roma Hukuku’nun benzer düzenlemeler yaptığı konular üzerinde ayrıca durulmamıştır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

ROMA HUKUKUNDA VEKÂLETSİZ İŞ GÖRME

I- ROMA HUKUKU BORÇ KAYNAKLARINA GÖRE NEGOTIORUM GESTIO (VEKALETSİZ İŞ GÖRME)

Roma hukukçuları, borçları doğuş sebeplerine, yani kaynaklarına göre nitelendirip sınıflandırmışlardı. Eski Hukuk Döneminde, sadece sözleşmeler ve haksız fiiller borç kaynağı olarak kabul edilmekteydi. Gaius'un Institutiones'inin Borçlar Hukuku bölümünün başında, bu durum şöyle ifade edilmiştir1 :

Gaius. Inst. 3, 88: “Nunc transeamus ad obligationes, qııarum summa divisio in duas species didııcitur: omnis enim obligatio ııel ex contractıı naseitıır uel ex delicto.”

"Borçlara gelince, bunlar iki esas türe ayrılmışlardır: çünkü her borç ya söz- leşmeden (contractus) ya da haksız fiilden (delictıım) doğar".

Kısa zamanda, bu iki borç kaynağının bütün borç ilişkilerini açıklamaya yeterli olmadığı görülmüştür. Daha Gaius zamanında, bu kategorilere girmeyen bazı borç ilişkileri ortaya çıkmış, bu nedenle de, üçüncü bir borç kaynağının yaratılması zorunluluğu doğmuştur. Yine Gaius’a ait bir metinde bu durum şöyle ifade edilmiştir:

Gaius D. 44,7,1 pr. (Lib, 2 Aur.): “Obligationes aut ex contractıı nascııntur aut ex malefıcio aut proprio qııodam iııre ex variis caıısarum fıguris.”

"Borçlar; sözleşmeler, haksız fiiller ve çeşitli diğer çeşitli nedenlerden doğar".

1 Gaius: İnstitutiones, Çev.Rado,T.:Borçlar Kısmı, İstanbul 1953, s.9.

(18)

Metinden de anlaşıldığı üzere, bu yeni yaratılan borç kaynağı, oldukça geniş kapsamlı tutulmuş ve sınırları kesin olarak çizilmemişti. Bunun yerine "variae causarum figurae" yani "diğer çeşitli nedenler" şeklinde genel bir ifade kullanılmıştır2.

Iustinianus döneminde ise, bu üçüncü kategorinin yerini sözleşme benzerleri (quasi contractus) ve haksız fiil benzerleri (quasi delictum) denilen iki borç kaynağı almıştır (Iustinianus Inst. 3, 13, l, 2). Sözleşme benzerleri ve haksız fiil benzerleri kategorisine, aslında sözleşmeden ya da haksız fiilden doğmamış, ama onlara benzer özellikler taşıyan borçlar girmektedir3.

Tezimizin konusu olan negotiorum gestio (vekâletsiz iş görme), quasi contractus (sözleşme benzerleri) kategorisine dahil edilmişti4.

II- ROMA HUKUNDA NEGOTIORUM GESTİO’NUN YERİ VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Hukuk düzenleri, başkasının hukuki alanına müdahale ederek faaliyette bulunan kişinin bu faaliyetinin ne ölçüde onaylanacağını düzenlemişlerdir. Bu düzenlemeyi yaparken de, taraflar arasında bir denge sağlamaya çalışmışlardır.

2 Iustinianus: Institutiones, Çev. Umur, Z.: İstanbul 1968, s.239.

3 Avorel-Tunca, K.: "Negotiorum Gestio'nun Koşulları", D.E.Ü.H.F.D., C. III, S. 1- 4, Ankara 1987, s. 37.

4 Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için bkz. (Umur, Z.: Roma Hukuku Ders Notları, İstanbul 1999, s. 381; Koschaker, P.-Ayiter, K.t: Modern özel Hukuka Giriş Olarak Roma özel Hukukunun Ana Hatları, izmir, 1993, s. 254; Rado, T.: Roma Hukuku Dersleri, Borçlar Hukuku, istanbul 2006, s. 172).

(19)

Roma Hukukunda bu denge, kamu yararı tercih edilerek belirlenmiş ve negotiorum gestio ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.5

A. Negotiorum Gestio'nun Tanımı

Çağdaş hukuk sistemlerinde, vekâletsiz iş görme hakkında geçerli olan kuralların temellerinin, Roma Hukukundaki "negotiorum gestio"da bulunduğu söylenebilir. Bu kurumun kaynağı, kapsamı ve hükümleri, Roma hukukçuları arasında büyük tartışmalara yol açmış ve böylece bu konuda zengin bir literatür oluşmuştur. Negotiorum gestio'ya ait metinlerin interpolatio'ya uğramış olmaları ve Roma Hukukunun, Ortak Hukuk olarak, işlenip gelişmesi, bu kurumun kapsamının tam olarak saptanmasını güçleştirmektedir6 .

Ancak, genel olarak, negotiorum gestio durumunda, bir kişinin, bir vekâleti ya da yetkisi olmadan başkasının işini veya işlerini idare ettiği, bunun sonucunda da, işi yapanla, lehine iş yapılan arasında, karşılıklı bir takım borçların doğduğu söylenebilir. Böylece, vekâleti olmadan iş görmeye kalkışan, o işi sağlıklı bir biçimde sona erdirmek, lehine iş yapılan da ona karşı, bu iş görme dolayısıyla yaptığı masrafları ve uğradığı zararları tazmin etmek borcu altına girer7 .

5 Tandoğan, H.: Mukayeseli Hukuk ve Hususîyle Türk - isviçre Hukuku Bakımından vekâletsiz iş Görme, istanbul 1957, s. 1-4

6 Özdemir, H.G.: Roma ve Türk Hukuklarında Vekaletsiz İş görme, Ankara 2001, s.

16-17.

7Umur, Roma Hukuku Ders Notları, s. 383;Di Marzo, S., Çev.Umur, Z.: Roma Hukuku, İstanbul 1953, s. 461 vd.; Rado, s. 172; Berki, Ş.: Roma Hukuku, Ankara 1949, s. 300-301; Honig, R., Çev.

Talip, Ş.: Roma Hukuku, İstanbul 1938, s. 272;Tahiroğlu, B.; Roma Borçlar Hukuku, İstanbul 2005, s.

282; Tahiroğlu, B.-Erdoğmu, B.: Roma Hukuku Meseleleri, İstanbul 2005, s. 244; Buckland,W.W. : A Text-Book of Roman Law From Augustus to Justinian, Cambridge 1950, s. 538; Akıncı, Ş.-Savaş A.:

Roma Hukuku Pratik Çalışmaları, Konya 2007, s. 38; Leage,R.W.,: Roman Private Law, London 1937, s. 349-350; Koschaker/Ayiter, s. 255; Kaser, M.: Roman Private Law , Durban 1965, s. 194.

(20)

Negotiorum gestio 'da iki taraf vardır: Biri, vekâleti olmadan başkasının işlerini idare eden kişi (gestor), diğeri de vekâlet vermediği ve haberi olmamasına karşın, işi yapılan kişidir (dominus negotii)8.

B. Negotiorum Gestio’nun Tarihçesi

Her hukuki kurumun ortaya çıkışında olduğu gibi, negotiorum gestio’da toplumsal ihtiyaçların sonucu olarak ortaya çıktı ve kabul edilen bir Lex Aebutia'dan9 aldıkları geniş yetkiye dayanarak, praetorlar, edictumlarına10 bir

"clausula de negotiis gestis" koymaya başladılar. Bununla, gaip olan bir kişinin (absentis) yararlarını, üçüncü kişilerin tecavüzlerine karsı koruyan veya görünüşte mirasçısı olmayan bir terekenin (hereditas iacens)11 idaresini üzerine alan kişi (gestor) ile iş sahibi (dominus negotii), yani sonradan ortaya çıkan gaip veya mirasçılar arasındaki ilişki düzenleniyordu. Gestor'un (iş gören), vekâleti olmadan, kendiliğinden hareket etmesi koşulu aranıyordu. Bu durumda praetor, dominus (iş sahibi) ve gestor'a (iş gören) birer actio in factum tanıyordu12. Bu davalar sayesinde gestor’un kötü işlemlerinden dolayı sorumlu tutulması ve dominus’un da gestor’un yaptığı zorunlu ve yararlı masrafları ödemekle yükümlü tutulması

8 Di Marzo, s. 461;Rado, s. 172-173; Berki, Roma Hukuku, s. 300; Honig, s. 272.

9 “Lex Aebutia: Tarihi ve muhtevası münakaşalı olan bu kanunla, belki de ilk defa, yabancılar praetor’unun tatbik etmeye başlamış olduğu formula usulü,şehir preator’u tarafından da tarafların isteği üzerine ius civile’nin dava hakkı tanımamış olduğu münasebetlerde uygulanmaya başlanmıştı”(Umur, Ziya: Rom Hukuku Lügatı, İstanbul 1983, s. 114).

10 Umur,: Roma Hukuku Lügatı, s. 63.

11 " Hereditas iacens; Terekenin muallakta olması durumunu ifade ediyordu. Bir kişinin ölümü ile mirasının kabulü arasında geçen süre boyunca, terekenin durumunu belirtmek için bu terim kullanılıyordu. Bu süre zarfında tereke, özel bir varlık olarak kabul edilir, maddî ve hukukî durumu onu kabul edecek kişi yerine, değiştirilmeden korunur, artış ve eksilişler terekeye ait kabul edilirdi, lustinianus zamanında hükmî kişilik sayılmış olması olasılığı kuvvetlidir" (Umur, Lügat, s. 81).

12 "Actiones in factum conceptae, lus çivile tarafından tanınmış bir hakka dayanmadığından ius civile'ye göre davası olmayan, ancak praetor'un korunmasını hakkaniyete uygun bulduğu için bir formula'nın intentio’suna dahil ederek belirttiği bir vakıaya dayanan praetor davaları. Yargıç, o olayın doğruluğunu saptayabildiği takdirde, davalıyı mahkum ederdi. (Umur, Lügat, s.15).

(21)

mümkün oluyordu. Zaten negotiis gestis edictum'unun amacı, absentes (gaip) kişiyi korumak idi13 .

Ayrıca infans çağında olan küçükler, bir hukuki işlemleri yapmaktan tamamen aciz olduklarından, onların işlerini vasi idare ederdi ve bu idareye negotiorum gestio denirdi. Vasi hukuki işlemleri küçüğün hesabına, fakat kendi adına yaptığı için, hukuki işlemin sonuçları kendi üzerinde doğardı. Mesela vasi, küçük hesabına bir mal satın alsa, semeni ödemek borcu altında bulunan kendisi olduğu gibi, ona teslim edilen malın maliki de kendisi olur, bu neticeleri, sonradan küçüğe devrederdi14. Görüldüğü üzere burada bahsedilen negotiorum gestio, günümüzdeki dolaylı temsile benzemektedir.

Roma’da negotiorum gestio’nun en eski şekli procuratur olarak ortaya çıkar. Roma Hukuku’nda procurator, varlıklı bir Romalı’nın askerlik görevi, dış ülkelere seyahat gibi absentes hallerinde veya geniş mal varlığının idaresinde kullandığı bir azatlısı olarak ortaya çıkar. Klâsik Hukuk Döneminde, absentes (gaip) lehine iş görme, çok sık karşılaşılan bir durumdu. Absentes lehine iş görmenin en çok kullanılan biçimi de, mahkemede temsil kurumuydu. Mahkeme mahallinde olmadığı için duruşmada bulunamayan davalı borçlu Roma İcra Hukukunun katı kurallarına göre çok kötü duruma düşerdi. Özel bir edictum'a göre praetor, davacıyı, davalının mal varlığı üzerinde tasarrufa yetkili kılabilir (missio

13 Özdemir, s. 17-18.

14 Umur, Z.: Roma Hukuku, İstanbul 1982, s. 469.

(22)

in possessionem bonoruın)15 ve davacıya, malları açık arttırmayla satma yetkisi verebilirdi16 (bonorum venditio)17.

İlk devirlerde, azat edilen köle yine efendisine bağlı kalıyordu ve bu bağlılık ilişkisi gereğince, efendi geniş nitelikteki malvarlığının idaresini azatlısına bırakıyordu. Bu tip temsilciye "procurator omnium bonorum"18 deniyordu19. Ayrıca, uygulamada zengin bir Romalı, bir azatlısına, kendisini mahkemede temsil yetkisi veriyordu. Bu azatlıya da procurator ad litem denirdi. Procurator omnium bonorum'un aksine bu procurator'un yetkisi, sadece belli bir hukukî anlaşmazlıkla sınırlıydı20.

Bu durumda dominus’un absentia’sı sırasında ortaya çıkan hukuki uyuşmazlıklar için genel bir yetki verilemeyeceği ve dolayısıyla kanıtlanmasının da söz konusu olamayacağı açıktır. Praetor, absentes'i, yokluğu sırasında ortaya çıkabilecek bu tür tehlikelere karşı korumak gereği duymuştur21. Bu nedenle, Klâsik Hukuk Döneminde, procurator ad litem, cautio (teminat) göstermek

15"Roma'da praetor'ların Eyaletlerde proconsul'lerin imperium'larıa dayanarak bir kişiye, mülkiyeti başkasına ait bir mal üzerinde, çeşitli nedenlerle fiilî hakimiyet tanımaları." Umur, Lügat, s. 136; Koschaker/Ayiter, s. 375.

16 Avorel-Tunca, s. 46.

17 "Aciz durumundaki borçlunun malları üzerinde praetor tarafından konmuş olan icra usulü. Borçlunun malları açık arttırma ile ve toptan satılır, şerefsiz (infamis) hale gelen borçlunun halefi olan alıcı (bonorum emptor), taahhüt ettiği oranda, alacaklıların borçlarını ödemek yükümlülüğü altına girerdi." (Umur, Lügat, s. 31.)

18 İlk devirlerde bir kişinin bütün işlerini veya bir işini, onun kâhyası gibi, idare etmekle görevlendirilmiş kişiye procurator denmektedir, vekil, Imparatarluk Döneminden beri, devamlı olarak bütün malvarlığını idare etmekle görevli procurator (procurator omnium bonorum), iş sahibinden vekâlet almış sayılıyordu. Gene, İmparatorluk Döneminde bir tek işin yapılması konusunda vekâlet almış kişi de, procurator (procurator unius rei) sayılmakta idi. Procurator, davalıyı veya davacıyı davada temsil ederdi. Davalıyı temsil ederken cautio iudicatium solvi teminatı vermeli idi (Umur, Lügat, s. 171

19 Avorel-Tunca, s.38; Özdemir, s. 18.

20 Avorel-Tunca, s. 46; Özdemir, s. 18.

21 Tahiroğlu,B.-Erdoğmuş, B.: Roma Hukuku Dersleri, İstanbul 2003, s. 156; Zimmermann, R.: The Law of Obligations Roman Foundations of the Civilian Tradition, Cape Town, s. 436-437.

(23)

koşuluyla, bonafîdes'e (iyiniyet) dayanarak absentes (gaip) adına dava açabiliyordu22 .

Praetor, de negotiis gestis edictum'u ile absentes'in mahkemede temsilini, çeşitli biçimlerden arıttı. Böylece, özgür iradeyle dostça yardım biçiminde müdahalelere, ilk defa hukuki koruma olanağı tanınmış oluyordu23.

Praetor'un bu edictum'undan tamamen bağımsız olarak, Ius Honorarium 'da ilk zamanından başlayarak bir kişinin gaipliği durumunda onun malvarlığını idare eden kişiye (procurator) karşı, malvarlığı sahibine iudicium bonae fidei şeklinde bir dava tanınmaktaydı24. Önce Roma'yı memuriyet ya da askerlik yüzünden terkeden yurttaşlara, daha sonra da işleri için İtalya'dan ayrılan tacirlere malvarlıklarını idare için bir procurator atama olanağının tanındığı kabul edilmektedir25 .

Hukukçular, daha Klâsik Hukuk Dönemi öncesinde negotiorum gestio kurumunu düzenleyen iki iudicium bulunduğu görüşünde birleşmektedir26. Bunlardan bir tanesi Praetor Hukukuna ait in factum27 diğeri ise Honorariuın Hukukuna ait olan ex bona fıdei iudicium 'du.28 Preator’lar bu dava hakkını tanıyarak

22 Avorel-Tunca, s. 46-47.

23 Avorel-Tunca, s. 47.

24 iudicia bonae fidei: Formula'ların intentio kısmında "exbona fidei"yani

"hüsnüniyetin gereklerine göre" kelimeleri bulunan ve yargıca, durumun gerektirdiğine göre hakkaniyete uyulması için, sözleşme birlikte yapılan pactumlar’da dikkate alarak geniş bir takdir olanağı bırakan in ius, şahsi davalar.

Hüsnüniyet davaları, lustinianus hukukunda bütün davalar bu nitelikte idi. (Umur, Lügat, s. 96).

25 Özdemir, s. 20, dipnot:25(Partsch, s. 13-14.)

26 iudicium (çoğulu: iudicia). -Formula; dava; davanın yargıç önünde geçen kısmı, incelenmek üzere yargıca sunulmuş sorunların heyeti umumiyesi, yargıcın kararı gibi çeşitli anlamlara gelen bir ifade (Umur, Lügat, s. 97).

27 Ayiter, K.: Roma Hukuku Kaynakları ve Yorumları, Prof.Dr. Akif ERGİNAY’a armağanı, Ankara 1981, s.35.

28 Özdemir, s. 20.

(24)

hakkaniyete aykırı olacak ius civile’nin uygulamalarının önüne geçmek istemişlerdi29. Ancak, sistem dışı yargılama usulünün uygulanması sırasında ve Diocletianus'tan sonra, lus Civile-Ius Gentium ayrımının önemini kaybetmesi sonucunda, negotiorum gestio'ya ait actio in factum'larla, iudicium bonae fidei'nin birleştiği bilinmektedir. Öte yandan, zamanla procuratio'nun genel vekâlete dönüşmesi ve cura'ya (kayyım)30 diğer bazı iş görme durumları için özel davaların tanınması sonucunda, Iustinianus döneminde negotiorum gestio, sadece yetkisi ve görevi olmadan başkasının işini görmeye dönüştüğü genellikle kabul edilmektedir.

Çağdaş hukuklarda da durum böyledir31.

III- ROMA HUKUKUNDA NEGOTIORUM GESTIO’NUN

ÖĞELERİ

A. Genel Olarak

Konuyla ilgili metinlerin incelenmesinden çıkarılan sonuçlara göre Negotioruın gestio'nun öğeleri şu iki kategoride toplanabilir. 1. Objektif, 2.

Sübjektif öğeler32.

Negotioruın gestio'nun objektif öğeleri, iş görme (negotium gerere) ve işin başkasına ait olması (negotium alienum, alterius ya da absentia) olarak saptanabilir. Sübjektif öğeleri ise, gestor'un özgür iradesiyle hareket etmiş olması

29 Günal,N.: Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara 2006, s.

589.

30Cura: Malvarlıklarını, kendi kendilerine idare edemeyecek durumda olanların (fiil ehliyeti kısıtlanmış olanların), mallarının idaresini veya bu idarede kendilerine yardım edilmesini sağlayan kurum. Kayyımlık, kayyımın, fiil ehliyeti noksan olan kişiye yardımı, işlemin yapılmasına izin veya icazet vermesi ile olmakta idi.

lustinianus Hukukunda kayyımlıkla vesayet (tutela) arasında, hemen hemen hiç bir fark kalmamıştı (Umur, Lügat, s. 52).

31 Özdemir, s. 21, dipnot:30(Seiler, s, 112; Partsch, s.15.)

32 Avorel-Tunca, s.39; Tahiroğlu, s. 284.

(25)

(animus negotia gerendi), başkasına ait işi görme niyeti (utiliter gerere), görülen işin, iş sahibinin yararına olması ve iş sahibinin icazeti (ratihabitio) oluşturur33.

Ulpianus D. 3,5,3 pr. (Lib 10 ad. ed.) Art Praetor: "Si quis negotia alterius, sive quis. negotia, quae cuiusque cum is moritur fuerint, gesserit: iudioium eo notnine dabo. "

Metinde, bir dava hakkı tanınabilmesi, yani bir negotiorum gestio'nun varlığının kabul edilebilmesi için, bir işin görülmüş olması (negotium gerere) ve görülen işin başkasına ait olması (negotium alienum) koşullarının arandığı açıkça ortaya konulmuştur34.

Negotiorum gestio'nun sübjektif öğelerini de açıklayan pek çok metin bulunmaktadır. Ancak tartışmalı olan nokta, bu sübjektif öğelerin herbirinin negotiorum gestio'nun varlığının kabulünde ne derece zorunlu olduğudur35.

Objektif ve sübjektif öğeleri ayrı ayrı ele alalım.

B. Negotiorum Gestio'nun Objektif Öğeleri

1) Negotium Gerere (İş Görme)

Ulpianus D. 3, 5, 3 pr. da "si qııis negotia ... gesserit. " denmektedir. Yani, bir işin görülmesi, negotiorum gestio'nun ön koşulu olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle “negotium” ve “gerere” kavramlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekir36.

33 Avorel-Tunca, s. 40; Tahiroğlu, s. 284; Umur, Roma Hukuku Ders Notları, s. 382; Cündübeyoğlu, N.: Roma Hukuku ve Türk Hukuku Bakımından Vekaletsiz İş Görme, İstanbul 1990,(yayınlanmamış yükseklisans tezi), s. 8.

34 Avorel-Tunca, s. 40.

35 Avorel-Tunca, s. 40.

36 Avorel-Tunca,s.40;Özdemir, s.28.

(26)

a) Negotium Kavramı

Negotium’un sözlük anlamı, özel hukuk alanında delictum (haksız fiil) oluşturmayan herhangi bir faaliyettir37. Ancak Roma Hukukunda, negotium kavramının anlamını açıklayan ve ortaya koyan belirli bir metin yoktur. Bu nedenle, konu ile ilgili olan pek çok metinden kavramın kapsamı saptanarak, değişik anlamları, farklı gruplarda toplanabilir. İş görme, önceden verilmiş bir yetkiye dayanabileceği gibi, hiçbir yetki olmaksızın, kendiliğinden bir müdahale biçiminde de olabilirdi. Ayrıca negotium kavramı, sadece hukuki işlemlerle ya da hukuki işlem benzeri fiillerle sınırlandırılamazdı. Fiili işlemler ve hatta hukuka aykırı fiillerin bir kısmı bile, iş görme (negotium) olarak nitelendirilebilirdi38. Nitekim bir dava ile ilgili bir müdahale şeklinde ortaya çıkan ve genellikle davacı tarafından atanan procurator görevi yapmak veya dominus’un haklarını savunan, defensor (bir kişinin veya topluluğun savunulmasını üzerine alan, ilgiliyi savunan kişi) durumunda da olabilir. Hatta başkasına ait borçların ödenmesi, alacakların tahsili veya kefalet, alım-satım, alacakların tahsili, fidye parası vb. Gestor'un dominus lehine, herhangi bir yetkisi olmadan yaptığı hukuki işlemler ile kiralık binaların onarımı, çocuklara nafaka ödenmesi, kölelerin bakımı gibi hukuki işlem niteliğinde olmayan faaliyetler dahi negotiorıım gestio'nun konusunu oluşturabilirdi39.

Bu açıklamalardan ve kaynaklardaki negotiorum gestio örneklerinden çıkarılan bir başka sonuç da, negotium kavramının anlamının çok geniş tutulduğudur. Bu yüzden, kavramın anlamını, tek bir metinden çıkarmak

37 Negotium (Çoğulu: Negotia)-Roma Hukuk dilinde bu kelime, hukuki işlem anlamında değil, çoğunlukla “iş” anlamında kullanılmakta idi. (Umur, Lügat,s.140.)

38 Avorel-Tunca,s.41;Özdemir,s.29.

39 Avorel-Tunca, s. 41-42; Özdemir, s. 29.

(27)

uygun değildir. Bu yüzden, çeşitli metinlerdeki örneklerden bir sentez yapmak gerekmektedir.

b) Gerere Kavramı

Yukarıda açıklanan negotium kavramının iş görme anlamına gelebilmesi için gerere kavramıyla bir arada bulunması gerekir. Gerere kavramı işin bilfiil görülmesi anlamına gelir. Bu kavramın hukuk açısından taşıdığı önem ise, tarafların iradelerinin birleşmesinin, iş görenin (gestor) iş görme yönündeki iradesinin gerekli olmaması, ama iş görenin, işi mutlaka bilfiil gerçekleştirmesi koşulunun aranmasıdır. Ulpianus D. 3, 5, 3, 7 metninde, (haec autem actio cum ex negotio gesto oriator) “bu dava görülmüş bir işten doğduğuna göre...” ifadesi kullanılmıştır. Yani, negotiorum gestio için gestor'un aktif bir fiili koşul sayılıyordu40. Böyle bir sonuç, procurator ile ilgili durumlarda veya “bona fides” (iyi niyetle), köle olarak hizmet eden ve görünüşteki dominus'un vekâleti ile iş görmekte olan özgür bir kişiyi ilgilendiren durumlarda önem kazanırdı. Bu gestor'lar, ancak hukuken geçerli bir mandatum (vekâlet) sözleşmesinin kabulü durumunda, faaliyet göstermemelerinden dolayı sorumlu tutulabilirdi41.

Bazı durumlarda faaliyet göstermeme durumunda negotiorum gestio'dan dolayı sorumluluğu reddetme ilkesinin, haksız sonuçlar doğuracağı belirlenmiş ve bu nedenle, gestor başladığı bir işi bitirmediği zaman sorumlu tutulmuştu. Praetor, başlanmış bir işin bitirilmemesini "bona fides'''e aykırı olacağını saptamıştı.

Papinianus D. 3, 5, 30, 2'de, amicus absentem defenderet (gaip dostu savunma) durumunda, iş gören bir gestor'un, si cum posset non apellasset şeklinde ifade

40 Avorel-Tunca, s. 42-43.

41 Özdemir, s. 30: dipnot 72 (Partsch, s.18; Seiler, s.14.)

(28)

edilen üst derece mahkemesine başvurmamış olmasını culpa (ihmal) olarak nitelendirmektedir. Yani gestor, culpa'dan sorumlu tutulmaktadır. Bu da, gestor'un iş görmeye başlamasından sonraki ihmâlinin sorumluluk doğurduğunu göstermektedir. Ancak bu sorumluluk için iş görmeye başlama anının ve görülen işin sınırlarının saptanması önem taşır42.

İş görme, tek bir fiilden oluşabileceği gibi, birbirine bağlı pek çok fiili de kapsayabilir43. Örneğin, procuratorun bir malvarlığını yönetmesi durumlarında olduğu gibi, iş görmenin kapsamına, bir çok bireysel işin girmesi durumları, bazı güçlükler yaratmaktaydı44. Bu gibi durumlarda, sadece yapılmış olan işleri negotiorum gestio'nun öğesi sayıp, buna karşılık yapılması ihmâl edilmiş işlerde gerere'nin reddedilmesi gerekeceği düşüncesiyle sorumluluğu kabul etmemek haksızlık olurdu. Bu yüzden gestor, bir çok durumlarda, işleri tümüyle görüp bitirmekle yükümlü tutulmuştu45.

Kaynaklarda, işe başladıktan sonraki ihmâl sorumluluğunu ele alan bir metin ya da tanım yoktur. Ancak, farklı metinlerde konuyla ilgili bazı örnekler bulmak mümkündür. Örneğin Paulus D. 3, 5, 15 (Id. Lib. 7. ad Plaut) birbirine bağlı işler hakkında şu hükmü içermektedir: “Sed et cum aliquis negotia mea gerat, non multa negotia sunt, sed unus contractııs, nisi si ab initio ad unum negotiorum accesit, ut finito eo discederet: hoc enim casu si nova voluntate aliud quoque adgredi coeperit, aliııs contractııs est.”

42 Avorel-Tunca.s. 43.

43 Tahiroğlu, s. 286.

44 Avorel-Tunca, s. 43; Buckland, s. 537.

45 Avorel-Tunca, s. 43.

(29)

Metne göre, “gestor üçüncü bir kişinin işlerini görmeye başladığı zaman, bunlar ayrı ayrı bir çok iş değil, tek bir hukuki işlem olarak kabul edilmektedir; meğer ki gestor başlangıçta bir tek işe girişmiş ve onun bitiminden sonra çekilmiş olsun. Bundan sonra yeni bir iş daha görecek olursa, bu başka bir hukuki işlem sayılır.” denilmek suretiyle, birbirine bağlı işlerin tek bir iş olarak kabulü ve hepsinin birden tamamlanması zorunluluğu belirtilmiştir46.

Ulpianus'a ait bir diğer metinde ihmalden doğan sorumluluk şu şekilde açıklanmıştır:

Ulpianus. D. 3, 5, 5, 12 (lib. 10 ad ed.): “Videamus in persona eiııs, qui negotia administrat, si quaedam gessit quaedam non, contemplatione tamen eiııs alius ad haec non accessit, et si vir diligens (quod ab eo exigimus) etiam ea gesturus fuit:

an dici debeat negotiorıım gestorum eum teneri et propter ea quae non gessit? quod puto verius.”

Bu metinde Ulpianus, işe başlayan gestor'un işlerin bir kısmını yapıp bir kısmını da yapmaması durumunu ele alıyor. Ayrıca gestor'un işi yaptığını düşü- nen, üçüncü kişi de işi yapmaktan vazgeçiyor. Ulpianus, bu durumda, eğer işi bir vir diligens (dikkatli bir kişi) yapmış olsa idi, ihmâl edilmiş işleri de yapar idi ise, gestor, yapılmamış işlerden de sorumlu tutulmalıdır hükmünü getiriyor47.

Görüldüğü gibi, Ulpianus burada şarta bağlı ve sınırlı bir sorumluluk kabul etmiştir. Paragrafın ikinci bölümünde ise, gestor'un iş sahibinin alacaklarını dava etmek zorunluluğu olmadığı, ancak dominus'un alacaklarını,

46 Avorel-Tunca, s. 44.

47 Avorel-Tunca, s. 44-45.

(30)

hukuki korunmadan yoksun alacaklar olarak oluşturması durumunda, bunları kendisinin ödemek zorunda kalacağı belirtiliyor48.

Sonuç olarak, Klâsik öncesi hukuk döneminde çok sayıda ön koşula bağlanıp, dar sınırlar içinde tutulmuş olan ve bu nedenle de bir çok durumda kabul edilmeyen, ihmalden doğan sorumluluğun, Klâsik ve Klâsik Sonrası Hukuk Dönemlerinde genişleyerek, sınırlı bir sorumluluk halini aldığı söylenebilir49.

2) Negotium Alienum (İşin Başkasına Ait Olması)

Negotioruın gestio'nun kabulü için zorunlu şartlardan biri de görülmüş işlerin, negotium alienum (negotium alterius), yani başka bir kişinin hukuki alanına giren bir iş olması gerekir50. Klasik Hukuk Döneminde bu koşul, ilke olarak kabul edilmiş olmakla birlikte iş sahibinin tanımında terminolojik birlik yoktu51. Kaynakların bir kısmında, negotia alterius terimini kullanılırken, bir kısmında negotium absentis, diğerlerinde ise, negotium alienum ifadeleri kullanılmıştır. Ancak, bu ifadelerin hepsinden çıkan ortak anlam, görülmekte olan işin, gestor'un iş çevresi dışında, başka bir kişinin iş çevresine ait bir iş olması zorunluluğudur52.

Mevcut niteliği ile, doğal ve açık yapıda olan bu kuralın varlığı mandatum'da (vekâlet) olduğu gibi negotiorum gestio'da da bazı örneklere dayanılarak kanıtlanabilir.

48 Avorel-Tunca, s. 44; Özdemir, s. 31.

49 Avorel-Tunca, s. 44-45.

50 Tahiroğlu, s. 286.

51 Avorel-Tunca, s. 45.

52 Özdemir, s. 32.

(31)

Scaevola D. 17, l, 60, l (1. resp.):

"Ad eum qui uxorem ducturııs erat litteras fecit tales" Titiııs Seio salutem.

Semproniam pertinere ad animum meıım cognovisti: ideoqııe cııın ex voto meo nııptura tibi sit, velim certus sis secundum dignitatem tuam contrahere te matrimonium. Et qııamvis idonee repromissuram tibi Titiam matrem puallae dotem sciam, tamen et ipse quo magis conciliem animum tııum domııi meae, fidem meam interponere non dııbito: qııare scias, quodcumque ab ea ex hac causa stipulatus fueris, id me mea fide esse iussisse salvum te habiturum. "

atqııe ita Titia, quae neque Titio mandaverat neque ratum habuer at quod scripserat, dotem Seio promisit, quaero, si heres Titii ex causa mandati praestiterit, an actione mandati heredem Titiae convenire potest. respondi secundum ea qua proponuntur non posse, item quaesitum est, an nec negotiorum gestio, non tam Titiae nomine, quam quod consultum vellet, mandasse…”

Titius, Titia'nın kızlarından biri olan Sempronia'nın müstakbel kocasına gönderdiği bir mektupta, Titia'nın çeyiz vaadinin ifasından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirmiştir. Bir kredi vekâleti sözleşmesinin yapılmasına ilişkin bir icap olarak nitelendirilmesi gereken bu teklifi, Seius kabul etmiştir ve böylece kendisine Titia tarafından bir dos vaad edilmiştir. Titius ve Titia öldükten sonra, Seius kredi vekâletine dayanarak, Titius'un mirasçısına başvuruyor ve gerekli ödemeyi de alıyor (heres Titü ex causa mandati praestiterit). Şimdi bu mirasçı da, Titia'nın mirasçısına rücu etmek istemektedir. Scaevola, mirasçının mandatum (vekâlet) sözleşmesine dayanarak, ödediği miktarı geri alamayacağını ileri sürmektedir. Çünkü, olayda Titius ile Titia arasında bir vekâlet sözleşmesi

(32)

bulunmamaktaydı. Aynı biçimde, mirasçının actio negotiorum gestorum yoluna başvurması da mümkün değildir. Çünkü böyle bir olayda, mandatum'un (vekâlet) eksik olduğu durumlar için kefile rücu hakkını kullanabilmesini amaçlayan actio negotiorum gestorum yolu kapalıdır. Mektubun içeriğinden çok açık bir biçimde anlaşıldığı üzere, Titius söz konusu kredi vekâletini, Titia'yı yükümlülükten kurtarmak için vermemiştir. Tam tersine, sırf Seius'a bazı yararlar sağlamak amacını gütmüştür. Olayda negotiorum gestio için aranan, başka bir kişinin hukuki alanına giren bir işin yapılmış olması koşulu gerçekleşmediği için mirasçının rücu için, actio negotiorum gestorum'a başvurması düşünülemez53.

Labeo da aşağıdaki metinde benzer görüşü savunmuştur.

Ulpianus D. 3, 5, 5, 5 (Lib 10 ad ed.) : “Sed et si quis negotia mea gessit non mei contemplatione sed sııi lucri caıısa, Labeo scripsit sıııım cum potiııs quam meıım negotium gessisse...”.

Burada, iş sahibini değil, iş görenin kendi yararını düşünerek bir iş görmesi durumunda, Labeo'nun görülen işi negotium suum (iş görenin kendi işi) olarak nitelendirdiği aktarılmaktadır54.

Roma Hukukunda, negotium suum'un sınırlarının kesin olarak belirlenemediği görülmektektedir. Kaynaklarda pek çok metinde, birbiriyle çelişecek nitelikte düzenlemeler yer almaktadır.

Paulus D. 7, l, 48 pr. (Lib. 9 ad Plaut): “Si absente fructuario heres qııasi negotiom eius gerens reficiat, negotiorum gestorum actionem adversus fructuarium habet, tametsi sibi in futurum heres prospiceret, sed si paratus sit recedere ab usu

53 Özdemir, s. 32, dipnot:83 (Seiler, s. 17-18.)

54 Avorel-Tunca, s. 50.

(33)

fructu fructuarius, non est eogendııs reficere, sed actione negotiorum gestorum liberatur.”

Metinde, Paulus, üzerinde bir intifa hakkı bulunan malın, mal sahibinin mirasçıları tarafından onarılması durumunda, bu mirasçıların intifa hakkı sahibine karşı actio negotiorum gestorum açabileceklerini kabul ediyor. Burada, iş gestor'un doğrudan doğruya kendi işi değildir; ancak gördüğü işten ileride, kendisinin yararlanması söz konusudur. Buna karşın, iş bir negotium suum olarak kabul edilmemiştir55.

Birbirine çok benzeyen olaylar farklı hukukçular tarafından incelenmiş ve farklı sonuçlara varılmıştır. Paulus'a ait metinde, negotium suum reddedilip, negotiorum gestio'nun konusunun dışında bırakılırken, Ulpianus'a ait olanda ise, negotium suum kabul edilmiştir. Bu da bize, Roma Hukukunda negotium suum 'un sınırlarının açıkça belirlenmediğini bir kez daha göstermektedir56.

Konuyla ilgili bir başka örnekte ise, oldukça tartışmasız bir nokta vurgulanmaktadır.

Ulpianus D. 3, 5, 5, 6 (Lib, 10 ad ed.): “Si quis ita simpliciter versatus est, ut suum negotium in suis bonis quasi meum gesserit, nıılla ex ııtroque latere nascitur actio, quia nec fides bona hoc patitıır....”.

Sözü edilen metne göre, gestor kendi işlerini başkasının işi sanarak görmüştür. Böyle bir durumda negotiorum gestio söz konusu olamaz ve her iki

55 Avorel-Tunca, s.50.

56 Avorel-Tunca, s. 51; Özdemir, s. 34.

(34)

taraf için de herhangi bir hak ve borç doğmaz. Bunun tersi, iyi niyet kurallarınca hoş görülemez57.

Diğer taraftan yapılacak olan işin gestor'a ve dominus'a ortak olarak ait olması durumunda animus’a bakılmaksızın negotiorum gestio’dan sorumlu olduğuna ilişkin durumlarda kaynaklarda yerini almıştır. Ulpianus’un genel bir hükmü bu durumu kanıtlamaktadır:

Ulpianus D. 3, 5, 5, 6 (Lıb. 10 ad ed.): “….qııod si et suum et meum quasi meum gesserit, in meum tenebitur....”

Metinde, gestor'un, kendi işini de dominus'unki ile birlikte ve dominus'un sanarak görmesi durumunda, gestor işin dominus’ a ait bölümünden, dominus’a karşı sorumlu olur58.

Aynı görüşü doğrulayacak nitelikte başka metinler de bulunmaktadır.

Bunlardan birisi de Paulus'a aittir.

Paulus. D. 3, 5, 39 (Lib. 10 ad Sabin):

“Si communes aedes tecum habeam et pro parte damni infecti vicino cavero, dicendıım est quod praestitero negotiorum gestorum actione potiııs quam commııni divi dundo iudicio posse me petere…”

Yukarıdaki metinde şöyle denmektedir: “Ben seninle ortak bir binaya sahip olsam ve olası bir zarar tehlikesine karşı komşuya teminat vermiş olsam, ödediğim

57 Avorel-Tunca, s. 49.

58 Avorel-Tunca, s. 52-53.

(35)

miktarı, actione communi dividundo (ortaklığın taksimi davası) yerine actio negotiorum gestorum ile talep edebilirim"59.

Papinianus D. 3, 5, 30, 7 (Lib. 2 respons.): “Uno defendente causam communis aquae sententiz praedio datur: sed qui sumptus necessario ac probabiles in communi lite fecit, negotiorum gestorum actionem habet.”

Yukarıdaki metne göre, bir kişi, ortak bir su yolu hakkındaki bir davada savunmada bulunuyor. Hüküm, yükümlü gayrimenkulun lehine veriliyor; ancak zorunlu nitelikte ve iyiniyet kuralları çerçevesindeki masraflarda bulunan bir kişiye, bir actio negotiorum gestorum hakkı tanınıyor60.

Bu metinlerde gestor ve dominus'un ortak bir işi yapılmakta, gestor işin kısmen de olsa başkasına ait olduğunun bilmektedir. Bu durum, negotium alterius gerere'nin koşullarını gerçekleştirdiğinden, bu metinlerde actio negotiorum gestorum'a başvurma olanağı tanınmıştır61.

Oysa, bazı metinlerde görüldüğü gibi, bu görüşün aksini savunan hukukçular da bulunmaktadır.

Ulpianus D. 42, 5, 9, 4 (Lib. 62 ad. ed.): “....nam negotiorum gestorum agere non magis potest, quam si socius commune aedificium fıılsit, quia hic quoque creditor commune, non alienum negotium gessisse videtur.”

Yukarıdaki metinde, Ulpianus, ortak maliklerden birisinin, ortak mülkiyetin konusunu oluşturan evin onarılmasını negotiorum gestio olarak

59 Avorel-Tunca, s. 53.

60 Avorel-Tunca, s. 53.

61 Avorel-Tunca, s. 53; Koshaker-Ayiter, s. 255.

(36)

kabul etmemektedir. Hukukçu bu durumda, bir negotium alienum değil, negotium commune (ortak iş) söz konusu olur demektedir62.

Ulpianus bu görüşüyle, negotium commune'nin negotium alterius gerere sayılamayacağını ortaya koymakta, ve ortak bir iş gören kişi, başkalarının yararından çok kendi yararını gözeterek işe koyulur, düşüncesini savunmaktadır63.

Riccobono da, ortak işler hakkında bu görüşü benimsemiştir. Ortak malikler ya da mirasçılardan herhangi biri, ortak mala ilişkin bir iş görürse, bunun negotiorum gestio'nun konusuna girip girmeyeceğini anlamak için, iş görenin amacını incelemek gerekir. Riccobono'ya göre, eğer iş görenin animus'u (amacı), kendi yararını korumak ise, actio negotiorum gestorum olanağı tanınamaz. Ancak, diğer maliklerin yararına, iş görme amacıyla hareket etmişse, artık o, bir actio negotiorum gestorum'a hak kazanır64.

Riccobono'nun bu görüşü, Klâsik Hukuk Dönemi koşullarına uymaz, çünkü Klasik Hukuk Döneminde, animus negotia aliena gerendi aranmadığı ileri sürülmektedir. Bu koşulun, Klasik Hukuk Dönemi sonrasına ve Iustinianus Dönemine ait olduğu kabul edilmektedir65.

Dominus'a ve gestor'a ait ortaklaşa işlerin görülmesinde, negotiorum gestio'nun ikincil (tali) bir dava olarak kalmaktadır. Çünkü, ortak bir iş genellikle, communio, societas (miras şirketi) gibi temel bir ilişkinin varlığından doğar. Bu tür ilişkiler de, actiones communi dividundo, familiae erciscundae gibi kendilerine

62 Avorel-Tunca, s. 51-52; Özdemir, s.35, dipnot:92 (Kreller, s.372.)

63 Avorel-Tunca, s. 52.

64 Avorel-Tunca, s. 52, dipnot:51(Riccobono, s. 41 vd.); Özdemir, s. 35-36, dipnot:94(Riccobono, s.

74-75).

65 Kochaker-Ayiter, s. 255; Avorel-Tunca, s. 52; Özdemir, s. 36, dipnot:95 (Frese,

"Procurator und Negotiorum Gestio, 328).

(37)

özgü davalarla korunmuşlardı. Hakim olan görüşe göre, bu gibi durumlarda actio negotiorum gestorum'a başvurulabilmesi, ancak ilişkiyi düzenleyen özel bir davanın bulunmaması veya bu tür bir davaya başvurma olanağının ortadan kalkmış olması nedenleriyle söz konusu olabilir66.

C. Negotiorum Gestio’nun Subjektif Öğeleri

Negotiorum gestio’nun objektif öğeleri olan negotium gerere ve negotium alienum’u inceledikten sonra, negotiorum gestio'nun sübjektif öğeleri olan animus negotia aliena gerendi (başkasına ait iş görme niyeti), özgür irade, utiliter gerere (işin iş sahibinin yararına uygun görülmesi) ve ratihabitio (icazet)’yu ayrı ayrı ele alarak inceleyelim.

1) Animus Negotia Aliena Gerendi (Başkasına Ait İş Görme Niyeti)

Animus kavramının anlamı ve kapsamı, Roma Hukuku öğretisinde Klasik Hukuk Döneminden sonra büyük değişikliklere uğradığı için, negotiorum gestio'nun bu sübjektif öğesinin önemini kesin olarak saptamak oldukça güçtür. Animus'u, başkasının yararına hareket etme iradesi olarak yorumlayanlar yanında, bu kavramın işin başkasına ait olduğunu bilerek faaliyette bulunma anlamını taşıdığını ileri süren hukukçular da vardı67.

Partsch, objektif görüşü benimsemiştir. Buna göre objektif bakımdan başkasına ait bir iş gören gestor, başkasının işini görme amacıyla hareket etmemiş olsa dahi actio negotiorum gestorum contraria’dan yararlanır. Çünkü animus

66 Avorel-Tunca, s. 51.

67 Avorel-Tunca, s. 54; Özdemir, s. 36, dipnot: 97 (Voci, s. 323.)

(38)

negotii gerendi klasik hukuk dönemi negotiorum gestio’sunda hiçbir zaman genel, zorunlu bir unsur olarak kabul edilmemiştir68.

Riccobono'ya göre ise, "animus" Klasik Hukuk Dönemi negotiorum gestio kurumunun temel taşını oluşturmaktaydı. Partsch'ın aksine, Riccobono, bir kişinin, başkasına ait bir işi, kendisinin sanarak görmesi durumunda, onun bir actio negotiorum gestorum'dan yararlanmasının mümkün olmadığını savunmaktadır.

Bu hukukçu sonuç olarak negotiorum gestio’dan bahsedebilmek için gestor’un bilerek ve isteyerek başkasının menfaatine iş görmüş olması gerektiğini belirtmektedir69.

Rabel ise her iki görüşe birden yer veren düşünce biçimini ortaya atmıştır. Rabel'e göre, iş gören (gestor), gördüğü işin bir başkasına ait olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak bu koşul, Klâsik Hukuk Döneminde, çok katı bir biçimde aranmamıştı. Hatta gestor, gördüğü işin bir başkasına ait olduğunu doğrudan doğruya bilmese bile, durum ve koşullardan bu sonucu çıkarabiliyorsa, kendisine actio negotiorum gestorum davası tanınmaktaydı. Ayrıca, gestor'un gördüğü işin hukukî nedeni ya da iş sahibinin kimliğinde hataya düşmesi de davanın tanınmasına engel olmazdı70.

Rabel'in bu görüşü, kaynakların hiç birinde bu şekliyle belirlenmiş değildir.

Ancak ilgili bütün kaynaklar incelendikçe bazı istisnalar hariç genellikle bu görüşü doğrulayan sonuçlar elde edilmektedir. Kaynaklardaki bu durumu teker teker incelemekte yarar vardır.

68 Avorel-Tunca, s. 54, dipnot 55-56( Partsch, s. 37); Özdemir, s. 36, dipnot: 98( Partsch, s.26)

69 Avorel-Tunca, s. 54-55, dipnot 57( Riccobono, s. 73-89); Özdemir, s. 37, dipnot: 100 (Riccobono, s. 75).

70 Avorel-Tunca, s. 55, dipnot: 61( Rabel, s. 229); Özdemir, s. 37, dipnot: 101(Rabel, “Negotium Alienum”, s. 284.)

(39)

Örneğin, Paulus şöyle demektedir.

Paulus D. 3, 5, 18, 2, (Lib. 2 ad Nerat.): “....quia et gerendi negotii mei habuerit affectionem...”

Paulus D. 3, 5, 18, 3 (Lib. 2 ad Nerat.): “....imprudens rem meam emisti et ignorans usucepisti: mihi negotiorum gestorum ut restituas obligatııs non es.”

Yukarıdaki metinlere göre, gestor, dominus'a ait olduğunu düşünmeksizin, onun malını satın alıyor ve yine dominus'a ait olduğunu bilmeksizin, bu malı zamanaşımıyla iktisap ediyor. Paulus, bu durumda, gestor'un yapılan işin başkasına

ait olduğunu bilmediği için, negotiorum gestio'nun varlığını kabul etmemektedir71. Klasik Roma Hukukunda öncelikle, yapılacak işin, gestor tarafından

başkasının işi olarak görülmüş olması koşulunun aranmasına karşın, sadece herhangi bir diğer kişi için bir biçimde faaliyet gösterilmesi yeterli görülüyordu. İş görenin, özellikle negotiorum gestor olarak, başkasının yararını gerçekleştirmekte olduğunu bilmesi gerekmezdi72. Yine, çok geniş kapsamlı olan bu koşul, yanılarak bir mandatum'a (vekâlet) dayanarak faaliyet gösterdiğini sanan kişi veya köle olduğunu sanarak (homo liber bono, fide serviens), görünüşteki dominus lehine, onun işlerini yapan kişi ve son olarak, ortak sıfatıyla ortaklığa ait bir şey için masraflar yapan kişi için de, yerine gelmiş sayılmaktaydı.

Bu bağlamda, değinilmesi gereken bir metin de şudur:

Ulpianus D. 3, 5, 5, 6 (10 ad ed.): “....nam et si cui mandavero, ut meum negotium gerat, quod mihi tecum erat commune, dicendum esse Labeo ait, si et tuıım gessit sciens, negotiorum gestorum eum tibi teneri.”

71 Avorel-Tunca, s. 56; Özdemir, s.37.

72 Özdemir, s. 38.

(40)

Yukarıdaki metinde, bir kişi dominus negotii ile ortak işlerinin görülmesi için, kendi adına gestor'a vekâlet veriyor, vekil, iş gördüğü sırada, bilerek, vekâlet vermemiş olan kişinin işlerini de görmüşse, vekâlet vermemiş olan kişiye karşı, actio negotiorum gestorum ile sorumlu olur73.

Görüldüğü gibi, metinde gestor'un, işin başkasına ait olduğunu bilmesi gerekliliği açıkça belirtilmiştir.

Bu görüşle aynı doğrultuda olan bir başka metin de şu şekildedir:

Paulus D. 17, l, 22, 10 (Lib. 32 ad ed.): “Si cıırator bonorum venditionem quidem fecerit, pecuniam autem creditoribııs non solverit, Trebatius Ofilius Labeo responderunt his qui praesentes fııerunt competere adversııs eum mandati actionem, hisaııtem qui absentes fııerunt negotiorum gestorum actionem esse, atquin si praesentiıım mandatıım exsecutus id egit, negotiorum gestorum actio absentibııs non est nisi forte arversus eos qui madaverunt curatori, tamquam si negotia absentium gesserint: quod si, cum soli crediteres se esse existimarent, id mandaverin, in factıım actio absentibııs danda est in eos qui mandaverint.”

Yukarıdaki metinde, bir curator bonorum'un74 malları sattığından75, ancak, alacaklılara henüz ödemede bulunmadığından söz edilmektedir. Trebatius, Ofilius ve Labeo’ya göre, curator bonorum’a karşı, praesentes (hazır olan) alacaklıların bir actio mandatum, absentes (gaip olan) alacaklıların ise, actio negotiorum gestorum'a başvurma hakları vardır. Ancak, eğer curator bonoruın,

73 Avorel-Tunca, s. 56-57.

74 Curator Bonorum: Aciz durumdaki bir borçlunun, zilyetliği alacaklılarına verilmiş mallarını, venditio bonorum işlemi sona erinceye kadar, korumak ve idare etmekle görevli kişi. Mallın kayyımı.

Örneğin, bir savaş esirinin (captivus) malları ve henüz kabul edilmemiş bir tereke malları (hereditas), da curator bonorum’un idaresine bırakılırdı (Umur, Lügat, s. 53).

75 Ventura,M.: Roma Hukuku, c 1, İstanbul 1934, s. 233.

(41)

praesentes (hazır) alacaklıların verdiği bir vekâleti yerine getirmek amacıyla hareket etmişse ve praesentes alacaklılar kendilerini tek alacaklı sanarak vekalet vermişlerse, absentes alacaklıların actio negotiorum gestorum'a başvurma hakları yoktur.

Absentes alacaklıya praesentes'e karşı, sadece bir actio in factum hakkı tanınmıştır.

Aslında, praesentes alacaklıların sadece kendi yararlarını gözeterek vekâlet vermeleri, absentes alacaklılar için, actio negotiorum gestorum olanağını ortadan kaldırmaktadır. Çünkü vekâlet alanlar, başkası için de bir iş gördüklerini bilmemektedirler76.

Bu metnin ilk kısmında, sözü edilen curator bonorum, absentes alacaklıların varlığından habersizdir. Buna karşın, curator bonorum 'un yaşam deneyimlerine dayanarak, sonradan gaip alacaklıların da ortaya çıkabileceği olasılığını dikkate almış olması gerektiği noktasından hareket edilerek, absentes'e, actio negotiorum gestorum hakkı tanınmıştır77.

Yine aynı düşünce tarzına dayanılarak getirilmiş bir çözümü aşağıdaki metin ortaya koymaktadır:

Papinianus D. 5, 3, 50, l (6. quaest.): “Si defuncto monumentum condicionis implendae gratia bonae fidei possessor fecerit, potest dici, quia voluntas defuncti vel in hoc servanda est, ııtiqııe si probabilem modum faciendi monumenti sumptus, vel quantum testator, non excedat, eum, cui aufertur hereditas, impensas ratione doli exceptione aut retenturum aut actione negotiorum gestorum repetiturum, veluti hereditarro negotio gesto!.”

76 Avorel-Tunca, s.56.

77 Avorel-Tunca, s. 57.

(42)

Metinden anlaşıldığına göre, murisin ölümünden sonra, gestor mirasçılık iddiasında bulunmuş ve praetor, yeterince dikkatli yapılmamış bir araştırmadan sonra, ona bonorum possessio (terekenin zilyetliği) tanımıştır. Bunun üzerine, bu kişi (gestor}, miras hakkına sahip olduğundan emin olarak, miras bırakan için bir mezar yaptırıyor. Daha sonra ise, gestor'un gerçekten mirasçı olmadığı ortaya çıkıyor. Papinianus, burada gestor'a yaptığı masrafları, gerçek mirasçılardan actio negotiorum gestorum ile isteme olanağı tanımıştır78.

Metnin içeriğinden gestor'un başkası yararına bir iş gördüğünü bildiğine ilişkin hiçbir belirti yoktur. Bununla birlikte, praetor tarafından kendisine tanınmış olan "bonorum possessio'"nun, sadece geçici olarak tanınmış olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir. Gestor, sadece heredis loco (mirasçının yerine geçen) durumundadır. Kendisi, mutlak biçimde kendi miras hakkına inanmış olsa bile, "bonorum possessio"nun geçici niteliği güvenli bir temel oluşturmamaktadır. Bu durumda, gestor'un işi görürken ileride başka mirasçıların da ortaya çıkabileceğini hesap edebilmesi gerekirdi. Böylesi, bir işin başkasına ait olması olasılığını dikkate almış olmak bile, işin negotiorum gestio olarak kabulü için yeterli sayılmıştır79.

Bilinçli bir biçimde başkasının işini görme koşulu ile bağdaştırılamayacak olan bir nokta, çok tartışılmış olan Africanus'a ait bir metinde yer almaktadır ve bu metin genel olarak diğer kaynaklarda kabul edilen esaslarla çelişir niteliktedir80.

Africanus D. 3, 5, 48 (8 quaest.): “Sirem quam servııs venditus subripuisset a me venditore, empter vendiderit aeqııae in rerum natura esse desierit, de pretio

78 Avorel-Tunca, s. 58.

79 Avorel-Tunca, s. 58.

80 Avorel-Tunca, s. 59.

Referanslar

Benzer Belgeler

Eski dönemde krala ait olan imperium yani emir verme yetkisi Cumhuriyet Döneminde consul adı verilen ve süreli olarak görev yapan magistraya geçmişti.. Cumhuriyet terimini

104 “Somut olayda, şikayete konu bilirkişi raporunun şikayetçi vekiline e-tebligat yolu ile tebliğ edildiği, tebligatın 17/7/2019 günü saat 07:36’da hesaba başarılı

MONTESQUİEU örf ve adetleri; bir milletin umumî ruhunun, millî seciyesinin doğrudan doğruya sudurian veya kaynaklan olarak kabul ettiği için bunann değiştirilmesinin

 Ektralobar bronkopulmoner sekestrasyonlar normal akciğerden ayrıdır kendi plevrası ve venöz drenaj sistemi vardır,bir veya daha fazla besleyici arteri vardır.Çoğunlukla

Öğretmenlerin öğrencilere ödev verirken nitelik ve nicelik bakımından dikkate aldığı stratejiler incelendiğinde, öğretmenlerin “her zaman” öğrencilerin ilgi ve

Klasik hukuk yaklafl›mlar›n›n en belirgin özelli¤i, hukukun tarafs›zl›¤›na yapt›klar› vurgudur. Söz konusu yaklafl›mlar›n hemen hepsine egemen olan anlay›fl, hukuk

Pozitif hukuk ile mevzu hukuk arasındaki fark; pozitif hukukun yazılı olsun veya olmasın yürürlükteki tüm kuralları ifade ettiği halde; mevzu hukuk, sadece yazılı

Nitekim iniuria aile evladına karşı işlendiği takdirde, özel hukuk davası olan actio iniuriarum’u açma hakkı kural olarak aile babasındadır; öte yandan actio