• Sonuç bulunamadı

5.1. Sonuçlar

5.1.3. İçerik Odaklı Koçluk Uygulamasının Matematik Öğretim

Çalışmanın geneli düşünüldüğünde en çarpıcı sonuçlar öğretmenin matematik öğretimi uygulamalarına dair bulgularda tespit edilmiştir.

Uygulamaya başlamadan önce yapılan sınıf gözlemlerine dair bulgular incelendiğinde, Kerem’in sınıf içi matematik öğretimi uygulamalarında alışılmış seviye göstergeler yoğun biçimde izlenmiştir. İlk dikkat çeken husus, Keremin üniversite sınavında öğrencilerinin başarılı olması isteğinden doğan endişeyle ders planı yaparken müfredat kazanımlarını dikkate almaması olmuştur. Bazı kazanımlar yeni müfredatla kapsam dışı bırakılmış olsa da test kitaplarında yer bulduğundan Kerem de derslerinde ilgili konuya yer vermektedir. Derslerini tasarlarken yıllık plandaki sırayı takip etse de test kitaplarından destek alarak planladığı derslerin günlük şablonu değişiklik göstermemektedir. Kısa anlatımın ardından test kitaplarından seçilen sorular öğretmen tarafından tahtaya yazılmakta ve çözülmektedir.

Öğrencinin pasif rolde olduğu bu senaryoda öğrenci-öğrenci iletişimi sağlanmadığı gibi grup çalışması da içerecek şekilde zengin aktiviteler de derste yer bulamamaktadır. Dolayısıyla, öğretmenin çok az çabayla kendi güdümünde tutmayı başardığı iletişim dışında sınıfta iletişim kurulduğu söylenemez. Bu ders tasarımının en belirgin özelliği ise soru kalıplarının ve tekrar eden algoritmaların ezberlenmesinin önemli bulunmasıdır. Birbirine çok benzeyen sorularla işlenen derslerdee öğrenciler kâğıt kalem kullanarak bireysel olarak çalışmaktadır. Sınıf içinde çok az sesi duyulan öğrenciler kimi zaman soruyu çözmeden tahminlerini paylaşmakta ve cevap çoğunlukla doğru çıkmaktadır. Öğretmen soruların tamamını kendisi çözdüğünden öğrencilerin yerlerinde soruları çözüp çözmediği veya çözdüyse nasıl çözdüğüyle de ilgilenmemektedir. Genellikle tahta başında ders anlatan Kerem, bu durumda öğrenci öğrenmesini ancak yazılı sınavlarla anlayabilmektedir.

Uygulama süresince, ders planlamasını ve ders işleyişini öğretmen ve koç birlikte yürütmüşlerdir. Dolayısıyla, sınıf içi uygulamalarda ortaya çıkan ve alışılmış olmayan matematik öğretim uygulamalarını değerlendirmeye katmanın uygun olmayacağı düşünülmektedir. Ancak, süre boyunca öğretmenin sınıf içi uygulamalarına sunduğu katkı ve önerilen yeni yöntemleri uygulamaya çalışması göz önünde bulundurulduğunda, özellikle öğrencilerin düşüncelerinin rahatça ortaya koyabildikleri sınıf ortamı sağlaması ve öğrenci güdümündeki sınıf içi diyalogları desteklemesi öğretmenin, matematik öğretim uygulamaları bağlamında, alışılmış olmayana yakın düzeyde olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Bu dönemde var olan ve ortaya çıkan matematik öğrenme ve öğretme ile ilgili ara dönem inançların yansıması olarak, öğrencilere kendilerini sınıf içi etkinliklerde kendilerini ifade etme fırsatları tanınmasına rağmen, öğretmenin sınıfta sessizliği sağlamak veya bilgiyi direk aktarmaya yönelik tutumlarının matematiğin nasıl öğrenilip öğretileceği ile ilgili tutarsızlıktan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Araştırmacının yaklaşık bir yıl sonra öğretmenle tekrar çalışmaya başladığı dönemde elde edilen kalıcılık ile ilgili bulgular dikkat çekicidir. Öncelikle, bu dönemde araştırmacının koç olarak öğretmenin yapmış olduğu ders planlarına neredeyse hiç müdahale etmesine gerek kalmamıştır. Kerem’in derslerini planlarken müfredat kazanımlarını dikkatlice değerlendirdiği ve bu doğrultuda etkinlikler tasarladığı görülmüştür. Test kitaplarından faydalanmaya devam etse de, soruları öğrencilerin kendi düşüncelerini ifade edebilmeleri için araç olarak kullanmaya başladığı anlaşılmıştır. Zira her bir soru çözümü, yerlerinde ve bir birleriyle iletişim halinde çözdükten sonra, akıllı tahtada öğrenciler tarafından

yapılmaktadır. Üstelik, başka çözüm yolları olup olmadığı öğretmen tarafından sorulmakta ve eğer farklı çözüm ile karşılaşılmışsa sınıfça bu çözümler de tartışılmaktadır. Kerem, her bir öğrencinin çözümü ve çözüme dair yorumlarla ilgilenmekte, ilginç bulduğu fikirleri yine sınıfla paylaşmaktadır. Yine de sınıf yönetimi açısından, kendince doğru olduğunu düşündüğü, öncelikli olarak kendi güdümündeki iletişime değer verdiği anlaşılmaktadır. Öğrencilerin, kendilerini ifade ederken gösterdiği rahatlık, grup çalışmalarına herhangi bir yönlendirme veya talimata gerek kalmadan uyum sağlamaları, verilen soruların çözümlerini öğretmenden beklemek yerine çözme gayreti içine girmeleri gibi gözlemler ise bu durumun araştırmacının orada bulunmasından bağımsız olarak süregeldiği izlenimini uyandırmıştır. Öğretmenle ders sonrası yapılan görüşmelerde sınıf içi uygulamalar ile ilgili yapılan konuşmalarda, öğretmenin öğrencilerle ilgili tek tek kanaatlerini ifade etmesine rağmen, başarısız olarak değerlendirdiği öğrencilerle yaptığı fakat herhangi bir bağlayıcılığı olmayan ve öğrencinin çalışma performansını arttırmaya yönelik yapılan öğrenci ile öretmen arasında yapılan “sözleşme” haricinde öğretmenin herhangi bir farklı ölçme ve değerlendirme yöntemi kullanmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bu durumun tamamen öğretmenleri ortak sınav ile bağlayan yönetmeliklerle ilgili olduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak zaman zaman düzeyler arası gidiş gelişler algılanmış olsa da öğretmenin sınıf içi uygulamalarında alışılmış düzeyden, alışılmış olmayana yakına doğru bir değişim olduğu söylenebilir. Düzeyler arası dalgalanmaların ise, yine değişime dair, düzeylere arası geçişin henüz yeni başlamakta olduğunu düşündürmüştür.

5.1.4. İçerik Odaklı Koçluk Uygulamasının Matematik Öğretmenlerinin Eğitim Öğretim ile İlgili İnançları ve Sınıf İçi Matematik Öğretim Uygulamaları Arasındaki Uyuma Etkisi

Kerem’in İOK uygulamasından önce sınıf içi matematik öğretim uygulamaları özellikle üniversite sınavında öğrencilerinin başarılı olabilmesine dair duyduğu kaygı ve sınıf yönetimini kendi elinde tutmaya gösterdiği çabanın da etkisiyle, alışılmış düzey olarak değerlendirilmiştir. Benzer şekilde matematik öğretmeye yönelik inançlarının da yine alışılmış düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Kerem’in öğrenmeye dair ara dönem inançlara sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Matematik öğretmeye yönelik inançlar ile sınıf içi matematik öğretim uygulamaları arasında paralellikler olması gayet tabidir. Zira, Kerem öğretimsel olarak uygun olduğunu düşündüğü uygulamaları sınıfına taşımaktadır. İnançlar ile uygulamalar arasındaki fark ise öğrencilerin matematiği öğrenmesine dair Kerem’in taşıdığı inançlarda ortaya çıkmaktadır. Kerem ara dönem matematik öğrenmeye dair inançlarını sınıflarına taşıyamamasının sebebini, yenilikçi uygulamalara dair aldığı hizmet içi eğitimlerde uygulama ayağının eksik olması dolayısıyla bu yöntemleri sınıflarında nasıl kullanılacağından emin olamaması, olarak ifade etmiştir.

Aslında Kerem kendisi de problem çözme etkinliklerinin ihtiyaç olduğunu ifade ederek ara dönem inanç göstergeleri ortaya koymuştur. Ancak, grup çalışmasına sınıfın kalabalık oluşu sebebiyle mesafeli yaklaşmıştır ki, öğrencilerin bireysel olarak dersi dinlemelerini beklemek alışılmış bir öğretim inanç kalıbıdır. Bu noktada , Keremin inançları ve uygulamaları arasındaki tutarsızlık aslında Borko ve Putman(1996)’ın bahsettiği bireysel inançlar arasındaki bir tutarsızlık değil dış etkilerin(zaman yetersizliği, sınıfın kalabalık oluşu, sınav kaygısı) sebep olduğu bir tutarsızlıktır.

İOK uygulamasının öğretmenin inançlarına etki ederken inançlar ve sınıf içi uygulamalar arasında uyumun yakalanmasına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Uygulama sırasında, sınıf içi uygulamalara koçun etkisi olduğundan tutarlık bağlamında bir gözlem mümkün olmamışsa da uygulama sonrası gerçekleştirilen kalıcılık çalışmalarında öğretmenin inançları ile uygulamaları arasındaki tutarlılığın dengelenmesine katkıda bulunduğu belirlenmiştir. Uygulama etkisi sonucunda öğretmenin matematik öğrenmeye dair inançları alışılmış olmayana yakın olarak değerlendirilmiş buna paralel olarak sınıf içi uygulamalarının da alışılmış olmayana yakın ölçütlere uygunluğu tespit edilmiştir. Uygulamalar bağlamında gözlemlenen düzeyler arası dalgalanmaların ise, inanç düzeylerinin henüz yerine oturmamış olmasından dolayı ortay çıktığı şeklinde değerlendirilmiştir. Bu durum, aslında öğretmenin matematik öğretimi konusunda ara dönem inanç düzeyinde olduğu düşünüldüğünde öğretmenin inançları ve uygulamaları arasında tutarlılık olarak değerlendirilebilir.