• Sonuç bulunamadı

B. Yezîd b. Muâviye’nin Veliahtlığına Karşı Hz. Hüseyin

II. Hz. Hüseyin’in Mekke'ye Gitmesi ve Faaliyetleri

Medine’de kalmasını doğru bulmadığı aile fertlerini de beraberinde götürerek 28 Receb 60/4 Mayıs 680 tarihinde M ekke’ye doğru yola çıkan Hz. Hüseyin’in, iki şehir arasındaki esas yolu takip ettiği, akrabalarının, yakalanmamak için Abdullah b. Zübeyr gibi ara yoldan gitmesini tavsiye etmesine rağmen onun “sadece Allah’ın istediği olur”

diyerek bunu reddettiği naklolunmuştur. Bu rivayette Hz. Hüseyin’in cesaret ve teslimiyetine dikkat çekilmek istendiği açıktır. Fakat Ebû Mihnef başta olmak üzere Şiî müelliflerin naklettikleri bu rivayetin sonunda, öldürüleceğinden endişelendiği için şehri korku içinde terk eden Hz. Musa’nın durumunda olan Hz. Hüseyin’in, “Musa korka korka, etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “RabbimI Beni zalimler güruhundan kurtar”

dedi”^®® ayetini okumasıyla bir bakıma kendi halini tasvir ettiği anlaşılmaktadır. Diğer

257

el-Kasas 28/21

Ibn A'sem, II. 87-88; Hârizmî, I, 273

taraftan Medine valisi Velîd’in, şehri terl< ettiği gecenin sabahı Hz. Hüseyin’in arkasından adam gönderdiği fakat bir sonuç elde edememesi onun rahat bir şekilde ana yoldan gittiğini nakleden bu rivayetlerin ne kadar tarafgir bir şekilde nakledildiği kanaati uyandırmaktadır.

3 Şaban 60/9 Mayıs 680 tarihinde Mekke'ye ulaşarak amcası Abbas’ın evinde konaklayan Hz. Hüseyin’in burada bulunduğu dört ayı aşkın bir süre içerisinde Küfe ve Basra’ya mektup yazması dışındaki faaliyetleri hakkında kaynaklarda yeterince bilgi bulunmamaktadır. Rivayetlerden anlaşılan sadece onun hem Mekkeliier, hem de umre yapmak için çeşitli bölgelerden gelen halk tarafından büyük ilgi gördüğüdür. Nitekim Hz. Hüseyin’e karşı gösterilen bu ilginin, hilafete en az onun kadar layık olduğunu düşünen, bu sebepten dolayı Yezîd’e biat etmeyerek Mekke'ye kaçan, fakat Hicaz halkı indinde Hz. Peygamber'in torunu kadar saygı görmeyen Abdullah b. Zübeyr'in rahatsız olmasına sebep olduğu nakledilmektedir.

Kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmasa da Hz. Hüseyin’in en azından Mekke’ye gelme ve Yezîd’e biat etmeme sebebini halka söylemiş olması tabiidir.

Bununla birlikte hem yerli hem de dışarıdan gelen halk tarafından ilgi gördüğü rivayet olunan Hz. Hüseyin’in^ Mekke’de bulunduğu dört ayı aşkın bir süre içinde onun görüşünü destekleyerek Yezîd’e karşı muhalif bir grup oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Belki de bu sebepten dolayı Hz. Hüseyin, yapılan uyarılara rağmen son çareyi Kûfeliler’in yardım vaadinde aramayı uygun bulmuştur.

Hz. Hüseyin’in, Muâviye’nin vefatının ardından iktidara geçen Yezîd’e biat etmeyerek Mekke'ye gittiği haberini aldıktan sonra, yıllar önce yaşadıkları ve kaybettikleri başkent olmanın avantajlarını yeniden elde etmek isteyen Küfeli Hz. Ali taraftarları, liderleri durumunda olan Süleyman b. Surâd’ın evinde toplanarak Hz.

Ebû Mihnef, s, 15 (Bu kısım aynı ravinin Taberî’deki rivayetinde geçmemektedir); Ibn A'sem, II, 88; Müfîd, II, 35; Ibn Şehraşûb, IV, 89

2$0 Ebû Mihnef, s, 16-17; Ibn Sa’d, Tabakât, I. 450-451; Taberî, III, 277

Hüseyin’in başlarına geçmesi için kendisine davet mektubu göndermeye karar verdiler.^®'

Kaynaklarda geniş şekilde yer alan rivayetlere göre Kûfeliler, peşpeşe üç defa gönderdikleri bilinen seri mektuplarında şu hususlara değinmişlerdir. Birinci mektupta, Emevî hakimiyetini protesto amacıyla Küfe valisinin kıldırdığı namaza katılmadıkları, Ibn A ’sem ’in naklettiği rivayete göre ise valiye vergi vermeyip itaat etmediklerini b i l d i r m i ş , ş a y e t Hz. Hüseyin gelirse valiyi şehirden çıkaracakları vaadinde bulunmuşlardır. İkinci defa gönderdikleri ve her birisinin iki-dört kişi tarafından yazıldığı bildirilen, sayısı elli veya Şiî kaynaklarda yüz elliye^®^ ulaşan mektuplarla sanki Küfe’deki taraftarın çokluğuna dikkat çekilmek istenmiştir. Kûfe’nin ileri gelenleri tarafından yazıldığı belirtilen üçüncü seri mektuplarda ise başına geçeceği bir ordunun emrine amade olduktefmı bildirerek Hz. Hüseyin’in kendilerine daha çok güvenmesini sağlamaya çalıştıkları söylenebilir.^®'*

10 Ramazan 60/14 Haziran 680 tarihinde Mekke'ye ulaşan ilk mektup karşısında tavrının ne olduğunu bildirmeyen Hz. Hüseyin, ikinci ve üçüncü grup mektuplarda bildirilen hususlardan etkilenmiş olmalıdır ki mektupları okuduktan hemen sonra durumu kontrol için Kûfe’ye kendi adamını göndermiştir. Özellikle son mektupta yer alan "ileri gelenler” ifadesi Hz. Hüseyin için önemli olmalıdır. Çünkü Küfe'ye gönderdiği amcasının oğlu Müslim b. A kîl’e de oradaki faziletli kişilerin ve ileri gelenlerin

261 262

263

264

Ebû Mihnef, s. 17 vd.; Dîneverî, s. 228-229; Taberî, III, 277

Ibn A'sem, II, 94; Hârizmî, I, 282. Bu durum karşısında önleyici bir tedbir alması gereken Yezîd'in, herhangi bir icraatta bulunduğuna dair kaynaklarda bilgi bulunmaması Ibn A’sem’in bu rivayetini bir dereceye kadar şüphe altında koymaktadır.

Ebû Mihnef, 50 mektup gönderildiğini bildirmektedir bk. s. 18; Taberî'deki rivayette ise bu sayı 53’e çıkarılmıştır bk. III, 277; Mektubun sayısının yüz elli olduğunu bildiren rivayetler için bk. Müfîd, II, 38; Ibn Şehraşüb, IV, 90; Ibn Tâvûs, s, 105

Mektupların metni hakkında geniş bilgi için bk. Ebû Mihnef, s. 17-20; Taberî, III, 277-278; Belâzürî, III, 269-270; Müfîd, II, 36-38

görüşlerinin mektupta gösterildiği gibi olup olmadığını kontrol etmesini ve sonucu kendisine bildirmesini tenbih etmiştir.

Anlaşılan şudur ki Hz. Hüseyin'in kıyamına dini bir vecibe görünümü verenlere göre onun Kûfe’yi tercih etmesi de tesadüfi değildir. Nitekim diğer kaynaklarda bulunmamakla birlikte Ibn A'sem ’in naklettiği bir rivayete göre, Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye elçi göndermesinin Hz. Peygamber tarafından kendisine rüyada emredildiği bildirilmiştir.^®®

Müslim'in 15 Ramazan 60/19 Haziran 680 tarihinde Kûfe’ye gönderilmesiyle sanki dikkatler de oraya yönelmiştir. Şöyle ki zikredilen tarihten sonra Hz. Hüseyin'in Mekke’deki durumu hakkında kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadır. Sadece İbn Kesir’in de işaret ettiği gibi^®® doğruluğunda şüphe bulunan ve bazı Şiî kaynaklarda zikri geçen rivayete göre, Hicaz halkında aradığı desteği bulamayan Hz. Hüseyin, Mekke’den çıkmasından az önce taraftarlarının bulunduğu Irak’ın ikinci büyük şehri olan Basra’nın ileri gelenlerine mektup göndermiştir.

Hz. Peygam ber’in faziletlerinin sayılması ile başlayan bu mektupta, onun ailesine mensubiyeti hasebiyle kendilerinde olması gereken, fakat şu ana kadar mahrum bırakıldıkları iktidar hakkının iadesi ve sünnetin ihyası gibi siyasi ve dini olmak üzere iki hususa dikkat çekilerek yardım istendiği bilinmekteyse de bunun Basralılar üzerindeki etkisi hakkında kesin bir şey söylemek zordur. Rivayetlere göre Münzir b. Cârûd hariç Basra ileri gelenleri bu mektubu okuduktan sonra sakladıkları halde vali Ubeydullah'ın kayınpederi olan bu zât, mektup olayının, damadının yeni bir tuzağı olmasından şüphelenerek ihbarda bulunmuş ve valinin emriyle katledilen elçi, Ebû Mihnef’in rivayetine göre, İslam’da bu görevi yerine getirdiği sırada öldürülen ilk kişi olmuştur.

265 266 267

Ibn A'sem, II, 96; Hârizmî, I, 283-284 Ibn Kesîr, Vlll, 158

Ebû Mihnef, s. 22-23; Dîneverî, s. 231; İbn A'sem, yanlış olarak elçinin isminin Süleyman b. Surâd olduğunu bildirmektedir bk. II, 100-101; Taberî, İli, 280-281;

Ibn Tâvûs, s. 110

Hz. Hüseyin'in Basra'ya gönderdiği mektup hakkında ilk kaynaklardaki rivayetlerin sınırlı olduğu belirtilmişti. Buna rağmen Şiî olduğu bilinen daha muahhar iki müelliften nakledilen rivayetlerde, Hz. Hüseyin’in davetine karşı Basra ileri gelenlerinden olumlu tepki geldiği bildirilmektedir. Diğer kaynaklarda rastlanmadığı halde Meclisî’nin İbn Numâ'dan naklettiği rivayete göre, Hz. Hüseyin’in yardımını istediği Basra eşrafından Ahnef b. Kays, ona olumlu görüşünü bildiren bir mektup göndermiştir.^®® Her ne kadar Âhnef b. Kays’m Hz. Ali sempatizanı olduğu bilinse de Hz. Hüseyin'in ayaklanmasına karşı tutumu hakkında kaynaklarda kesin bir bilgiye rastlanmamaktadır. Öte yandan daha eski ve güvenilir ravi olan Belâzürî'nin bildirdiği habere göre Ahnef b. Kays, yukarıdaki mektubu Hz, Hüseyin’in Kûfe’ye hurucu sırasında yazmış ve ondan sabretmesini istemiştir.^®^

Hz. Hüseyin’in davetine Basralıların olumlu tepkisi hakkındaki bir diğer rivayet ise İbn Tâvüs’tan nakledilmektedir. Bu rivayete göre, Hz. Hüseyin'in kendilerine hitap ettiği ileri gelenlerden biri olan Yezîd b. Mes’ûd, bu mektubu aldıktan sonra mensubu bulunduğu Temîm kabilesinin Âmir, Sa'd ve Hanzala kollarını toplayarak yaptığı konuşmasında, onların, Ahnef b. Kays’a uyarak Cemel savaşında Hz. Ali'ye katılmamakla işledikleri suçu, Hz. Hüseyin’in kıyamına iştirak etmekle giderebileceklerini söylemiş ve kabilelerden aldığı olumlu cevabı mektupla Hz.

Hüseyin’e bildirmiştir. Mektubu okuyan Hz. Hüseyin onun için hayır duada bulunmuş.

Yezîd b. Mes’ûd ise yardım için yola çıktığı zaman onun katledildiğini duymuş ve üzülmüştür.^^°

Daha eski ve güvenilir kaynaklarda bulunmayan bu rivayette, Basra’da Hz.

Hüseyin'in kıyamını doğru bulan ve ona destek olmak isteyen şahısların çokluğuna işaret edilmek istendiği bellidir. Fakat, birkaç husus rivayetin sıhhatini şüphe altına sokmaktadır. Hz. Hüseyin’in kendilerine mektup gönderdiği ileri gelenler arasında ismi

İbn Numâ’dan naklen Meclis?, XL1V, 339-340 Belâzürî, III, 375

270 İbn Tâvûs, s. 110-113

geçmeyen bu şahıs hakkında fazla bilgiye rastlanmaması onun en iyi ihtimalle Taberî’de zikredilen Yezîd b. Nubeyt isimli şahısla karıştırıldığını akla getirmektedir.

Öte yandan Taberî’de çok kısa ve muğlak şekilde geçen rivayette, Basra'da, genellikle Hz. Ali taraftarı olan Abdulkays oğullarından^^^ Yezîd b. Nubayt isimli birisinin Hz.

Hüseyin’e yardım için yakınlarına müracaat ettiği, fakat vali Ubeydullah’ın zulmünden korkan akrabalarından destek görmeyince iki oğlu ile Mekke yakınlarında bulunan Ebtah’ta^^^ Hz. Hüseyin’e katıldığı ve onunla birlikte şehit edildiği rivayet olunmaktadır.^^^

T ab erî’de geçen rivayete göre Hz. Ali sempatizanı oldukları halde Ubeydullah’ın zulmünden korkan birkaç yakın akrabanın yerini Ibn T âvûs’un rivayetinde Cemel savaşına katılmayan, fakat Hz. Hüseyin’e yardım için her şeyi göze alan cesur ve gözü pek üç kabilenin alması, yapılan konuşmalarda Emevî devletinin gayri meşruluğu, Yezîd'in fasıklığı, Hz. Hüseyin’in mahlûkât üzerinde hüccet oluşu gibi keskin ifadeler kullanılmasına rağmen herhangi bir eylemde bulunulmaması rivayetin en azından daha sonraları önemli değişikliklerle böyle teferruatlı bir şekle sokulduğu kanaatini uyandırmaktadır.

Kısacası, Hz. Hüseyin’in Basralılara mektup yazarak kendisine destek olmalarını istediği hususu, şüpheli dahi olsa bazı kaynaklarda rivayet olunmakla birlikte, Basra halkının bunu beklercesine ona katıldığı, en azından toplu bir şekilde herhangi bir yardımcı eylemde bulunduğu görülmemektedir. Bunun sebebi ise Basra valisi Ubeydullah b. Ziyâd’ın onlar üzerindeki etkili nüfuzunun yanı sıra, halkın kendisinin de mevcut iktidara karşı kıyam edecek kadar psikolojik ve sosyal açıdan hazır olmamasında aranabilir. Böylece Hz. Hüseyin için Kûfelilerin davetlerine icap etmekten başka yol kalmadığı düşünülebilir.

Fayda, "Abdülkays”, D/A, I, 248-249 Yâkût, I, 74

Taberî, III, 278

III. M üslim b. A k îl’in Kûfe’ye Gitmesi ve Faaliyetleri

Hz. Hüseyin’in Kûfelilerin mektuplarında bildirdikleri hususu kontrol etmek, durum müsaitse kendisine bildirmesi şartıyla Ramazan’ın ortasında M ekke’den gönderdiği Müslim b. A k îl’in, sıkıntılı bir yolculuk geçirdiği nakledilmektedir. Önce Medine'ye uğrayarak yakınları ile vedalaşan Müslim, oradan kiraladığı kılavuzlarla yoluna devam ederken, onların yolu kaybedip susuzluktan ölmeleri sebebiyle sıkıntı çekmiş ve ilk su kaynağına ulaşınca bunun hayra alamet olmadığını Hz. Hüseyin’e yazarak bu görevden istifasını istemiştir. Kaynakların çoğunda Hz. Hüseyin’in, bunun Müslim'in korkaklığından kaynaklandığını belirterek yola devam etmesini istediği bildirilmiştir.^^'' Sadece Ebû Mihnef'in rivayetinde farklı olarak Hz. Hüseyin’in, Müslim’e cevap mektubunda Hz. Peygamber’in, “Ehl-i Beyt’e uğursuzluk isabet etmeyeceğini” belirten bir hadisini yazarak yoluna devam etmesini istediği bildirilmektedir.^^®

5 Şevval 60/9 Temmuz 680 tarihinde Kûfe’ye ulaşarak Müslim b. Evsece veya Muhtar b. Ebî Ubeyd’in evine m isafir olan Müslim, Hz. Hüseyin’e mektup gönderen şahıslardan onun adına biat almaya başlamış, 12.000 ila 18.000^^®, bazı Şiî kaynaklardaki mübalağalı rakamlara göre ise 40.000 ila 100.000 Küfeli, Hz. Hüseyin’le birlikte savaşacaklanna dair ona biat etmiştir.^^^

Hz. Hüseyin’in uyarısı üzerine Müslim’in, Küfe’deki faaliyetini gizli yürütmesine rağmen, onunla Hz. Ali taraftarlan arasındaki ilişkilerin vali Nu’man b. Beşîr tarafından bilindiği, fakat onu cezalandırmak veya en azından durdurmak yolunda herhangi bir teşebbüse girişmediği görülmektedir. Belki de bu tavrından dolayı kendisine

274

275 276 277

Belâzürî, III, 370-371 ;:Taberî, III, 278-279 (Ebû Mihnef'ten naklen); Müfîd, II, 39- 40

Ebû Mihnef, s. 19-20

Mes’ûdî, 111, 64; Dîneverî, s. 230; Taberî, III, 275

Ebû Mihnef (s. 20-21), Müslim’in Kûfe’ye gittiği gün kendisine 80.000 Kûfelinin biat ettiğini rivayet etmektedir; Meclisî (XLİV, 337), Ibn Numâ ve Şa'bî’den naklen bu rakamın 40-100.000 arasında olduğunu rivayet etmektedir.

"Peygam ber’in kızının oğlu, bize Bahtal’ın kızının oğlundan daha sevimlidir"^^® diye bir söz nispet edilmiştir.

Yumuşak huylu bir şahıs olduğu bildirilen valinin hutbesinde Kûfelileri fitne ve ayrılıktan uzak kalmaya davet ettiği, sadece yaptıkları biatten dönerek halifeye karşı muhalefet edip kendisiyle savaştıkları zaman onlara karşı kendisinin de silahla karşılık vereceğini söylediği bildirilmektedir.^^®

Onun bu müsamahakar tavrı Kûfe’deki Emevî taraftarlarını rahatsız etmiş olmalı ki, kendisini uyarmış, fakat vali, fiilî bir ayaklanmaya dönüşmedikçe düşüncelerinden dolayı insanları cezalandırmayı uygun bulmadığı için herhangi bir cezalandırmaya gitmemiştir. Müslim’in faaliyetinin daha ileri boyutlara ulaşmadan önlenmesi gerektiğini düşünen Abdullah b. Müslim, Ammâre b. 'Ukbe, Ömer b. Sa’d b. Ebî Vakkas, Yezîd'e durumu bildirerek hala Kûfe'ye ihtiyacı varsa güçlü bir vali göndermesini istemişlerdir.

Kûfe’deki Ümeyye yanlıları tarafından durumun mektuplarla kendisine bildirilmesi üzerine Yezîd müsteşarı Sercûn b. Mansûr’a danıştıktan sonra, sağ olsaydı babası Muaviye’nin de tasvip edeceği bir görüş olarak, Basra valisi Ubeydullah b. Ziyâd'ın sorumluluk alanına Kûfe’yi de dahil ederek onu bütün Irak’ın yöneticiliği ile görevlendirmiştir.

, Yezîd’in, Kûfe’ye Ubeydullah’ı tayin etmesinin sıradan bir tercih olduğunu söylemek mümkün değildir. Ubeydullah, iktidara karşı sadakatini göstermek için eski taraftarları olan Hucr b. Adiyy ve arkadaşlarını öldürtmekten çekinmeyen Irak'ın despot valisi Ziyâd b. Ebîhi’nin oğluydu. Muâviye, Hz. Ali’nin vefatından sonra Ziyâd’ı kendi safına çekmek için onu babasının nesebine katmış ve Ümeyye oğullarının hoş karşılamamasına rağmen Ziyâd bu aileye ilhak edilmiştir. Böylece hem Arab’ın dört

Ibn Kuteybe, el-lmâme, 11, 8; İbn AbdCırabbih, IV, 377 Dîneverî, s. 231; Taberî, ili, 279; Müfîd, II, 40 2®° Taberî, III, 279-280; Müfîd,II, 41-42

dahisinden biri sayılan Ziyâd, hem de yönetimdeki başarısıyla babasından geri kalmadığını kanıtlayan Ubeydullah bu aileye nisbet edilmekle Irak’ın valiliği gibi önemli görevde istihdam edilmişlerdir. Durum böyle olunca Ubeydullah, hem halifenin emrini kusursuzca yerine getirerek onun iltifatına mahzar olmak, hem de Emevî devleti sayesinde bulunduğu valilik mevkiini kaybetmemek amacıyla bu hanedanın sürmesi için elinden geleni yapacaktı. Bunun bilincinde olan Yezîd, bir bakıma Kûfe'de gelişecek olayları tam anlamıyla Ubeydullah’ın üzerine yükleyebilecekti.

Yezîd’in, Ubeydullah’ı Küfe valiliğine tayin ederken ona verdiği emrin boyutları hakkında kaynaklardaki rivayetler önemli farklılık göstermektedir.

Bazı kaynaklar, Yezîd’in Ubeydullah’a yazdığı mektubun metnini meskût geçerken, diğer bazı kaynaklar sadece vali tayin edildiğini bildiren bir mektup yazdığını zikretmişlerdir.^®^ Çoğunluğunu Şiî müelliflerin teşkil ettiği üçüncü kısım kaynaklarda ise Yezîd'in, Ubeydullah'a yazdığı mektubunda Kûfe’de Hüseyin b. Ali adına biat alan Müslim b. A kîl’e hapis, sürgün ve katil gibi üç cezadan münasibini uygulamasını em retm iştir ve bu konuda kendisine ruhsat tanınmayacağını bildirmiştir.^®^

Yezîd’in, Ubeydullah'ı Kûfe’ye gönderirken ona Hz. Hüseyin’in katlini emrettiğini bildiren rivayetlere gelince bunlar Ya’kûbi ve Ebû Mihnef tarafından rivayet olunmaktadır. Ya’kubî’nin naklettiği r i v a y e t t e , Y e z î d ’in daha Ubeydullah’ı vali tayin ederken ona Mekke’den Kûfe’ye doğru yola çıktığını bildirdiği Hz. Hüseyin’i öldürmeyi emretmesi, rivayetin sıhhatine gölge düşürmektedir. Çünkü Ubeydullah’ın Kûfe’ye tayini sırasında Hz. Hüseyin’in henüz Mekke’yi terk etmediği bilinen bir husustur. Yezîd’in, Hz. Hüseyin’e karşı nefretinin son haddini gösteren haber ise Taberî’de geçen rivayetinde aynı ifadelerin bulunmamasına rağmen Ebû M ihnef’in naklettiği rivayettir.

Bu rivayete göre, Yezîd, sadece Müslim b. Akîl'in kellesinin kendine gönderilmesini

Mes’ûdî, III, 66

Ibn A'sem, II, 100; Taberî, III, 280 (Avâne’den naklen); Müfîd, II, 42-43; Ibn Şehraşûb, IV, 91

Ya'kûbî, II, 242

istemekle yetinmeyip Ali b. Ebî Tâlib’in neslini, bir kişiyi bile sağ bırakmayacak şekilde kılıçtan geçirmesini emretmiştir,^®"'

Halifeliğinin ilk günlerinde Medine’deki ashabın ileri gelenlerinden biat istediği zaman Ali Oğulları diye bir zümreye hitap etmemiş bulunan Yezîd’in, şayet böyle bir emir vermiş olsaydı bile buraya Medine'de bulunan Muhammed b. Hanefiyye’yi de dahil etmesi gerekirdi ki Hz. Ali’nin bu oğlunun Yezîd tarafından sıkıştırıldığı hakkında kaynaklarda kesin bir bilgiye rastlanmamaktadır. Öte yandan daha önce de belirtildiği gibi Yezîd’in böyle bir niyeti olsa bile bunu açığa vurmasının, sonra da vali tarafından ifşa edilmesinin pek mümkün olmayacağı ve dahası bu rivayetin güvenilirliğinde şüphe bulunan bir kaynakta nakledilmesi onun ihtiyatla karşılanmasını gerektirmektedir.

Bütün bu rivayetlerden çıkan sonuç, Yezîd’in, Kûfe’de kendi iktidarına karşı oluşabilecek muhalefeti beşiğinde boğması için bunun üstesinden gelebileceğine inandığı Ubeydullah’a gereken yetkiyi verdiği, bununla birlikte belki de sorumluluğu onun üzerine yüklemek amacıyla belli bir ceza önermemiş olduğudur.

Daha önce de ifade edildiği gibi Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in Basra ileri gelenlerine gönderdiği elçiyi yakalatarak katletmiştir. Küfe valiliğine atanma emri geldiği zamana rastlayan bu olayla Ubeydullah, devlet aleyhinde herhangi bir harekete teşebbüs etmemeleri için Basralıların bir bakıma gözünü korkutmuş, ardından da tehdit dolu bir hutbe okuyarak onları ikaz etmiştir. Böylece Basra’da güvenliği temin eden Ubeydullah, kardeşi Osman b. Ziyâd’ı yerine bırakarak adamları ile Kûfe’ye gitmiştir.

Kaynakların çoğunda Ubeydullah’ın Kûfe’ye birkaç yakın adamı ile gittiği bildirilirken, Taberî’nin Ibn Şebbe’den naklettiği rivayete göre, Basra’daki Şiîlerin onu yalnız bırakmadıkları nakledilmektedir. Şöyle ki Basra’dan birlikte çıktığı 500 kadar Şiî olduğu bilinen şahıs, Şureyk b. A ’ver ve Abdullah b. Haris b. Nevfel’in öncülüğünde,

264 Ebû Mihnef, s. 21-22

kendileri ile oyalanarak Kûfe’ye Hz. Hüseyin’den önce girmemesi için yolda Ubeydullah b. Ziyâd'dan ayrılmışlarsa da onu yoldan alıkoymaya muvaffak olamamışlardır.^®^

Basra’daki Şiîlerin Hz. Hüseyin’e olan sadakatini gösteren bu rivayetin doğruluğu birkaç bakımdan şüphelidir. Öncelikle rivayette ismi geçen Şureyk b. A ’ver’in Ubeydullah'la Kûfe’ye geldiği ve orada vefat ettiği hakkında rivayetler bulunmaktadır.^®®

Öte yandan rivayetin devamında bildirildiği gibi Küfe yakınlarında kendisini terk eden kölesini yüz bin (dirhem) karşılığında kontrol için şehre girmeye ikna etmeye çalışmak ve olumlu bir sonuç elde edememek, despotluğu ile tanınan Ubeydullah gibi bir valinin tavrına benzememektedir. En son olarak da rivayette Müslim’in Ubeydullah’tan bir gün önce Kûfe’ye geldiği bildirilmektedir ki bu da olayların gidişine pek uymamaktadır.

Çünkü Ubeyduliah’ın, Müslim’in Kûfe'deki faaliyetlerini durdurmak için Yezîd'ih emri ile oraya gönderildiği bilinmektedir ki Kûfe-Şam-Basra arasındaki mesafe göz önüne alınırsa bütün bu gelişmelerin bir gün gibi kısa bir zamanda vuku bulması mümkün değildir.

Kaynakların belirttiğine göre Ubeydullah, Kûfe’ye girerken belki de halkın tepkisini öğrenmek amacıyla başına siyah bir örtü örterek kendisini Hz. Hüseyin’e benzetmeye çalışm ıştır. Böylece Kûfelilerin Hz. Hüseyin zannederek kendisine karşı gösterdikleri ilginin aslında başka birisine ait olması Ubeydullah’ı rahatsız etmiş olmalı ki, derhal valilik köşküne giderek halkın mescitte toplanmasını emretmiştir. Yaptığı konuşmasında onlara vali olarak tayin edildiğini haber verdikten sonra bir taraftan itaat edenlere karşı insaflı ve cömert davranacağını bildirirken diğer taraftan halifenin kendisine verdiği tam yetkiye dayanarak âsî olanlara karşı acımasız davranacağını

Kaynakların belirttiğine göre Ubeydullah, Kûfe’ye girerken belki de halkın tepkisini öğrenmek amacıyla başına siyah bir örtü örterek kendisini Hz. Hüseyin’e benzetmeye çalışm ıştır. Böylece Kûfelilerin Hz. Hüseyin zannederek kendisine karşı gösterdikleri ilginin aslında başka birisine ait olması Ubeydullah’ı rahatsız etmiş olmalı ki, derhal valilik köşküne giderek halkın mescitte toplanmasını emretmiştir. Yaptığı konuşmasında onlara vali olarak tayin edildiğini haber verdikten sonra bir taraftan itaat edenlere karşı insaflı ve cömert davranacağını bildirirken diğer taraftan halifenin kendisine verdiği tam yetkiye dayanarak âsî olanlara karşı acımasız davranacağını