• Sonuç bulunamadı

B. Yezîd b. Muâviye’nin Veliahtlığına Karşı Hz. Hüseyin

VI. Hz. Hüseyin’in Başının ve Ailesinin Akıbeti

Kerbelâ vak’asından bir gün sonra şehitlerin başları Ömer b. Sa’d’ın ordusunda bulunan Hevâzin, Kinde, Temîm, Esed, Ezd, Sakîf kabileleri arasında taksim edilerek mızrakların ucuna geçirilmiş halde^®\ Hz. Hüseyin'in yakınlarından hayatta kalanlar ise bazı Şiî kaynaklardaki rivayetlere göre perişan köleler gibi Kûfe’ye götürülmüştür.^®^

Bazı Şiî kaynaklarda Ehl-i Beyt mensuplarının, özellikle Ali b. Hüseyin ve Zeyneb bint Ali'nin Kûfe'ye girerken halka yaptıkları beliğ konuşma ile onların vicdanına nüfuz

379 3B0 381 382

Mes’ûdî, III, 72; Dîneverî, s. 260; Taberî, III, 335; Müfîd, II, 114

Ibn Sa’d, Tabakât, I, 474; Mes'ûdî, İli, 71; Taberî. V, 334; Ibn Şehraşûb, IV, 110 Belâzürî, III, 412; Dîneverî, s. 259; Taberî, III, 336; Müfîd, II, 113

Ebû Mihnef, s. 89; Ibn Tâvûs, s. 189

ettikleri bildirilmiştir.^®^ Ali evladının kınayıcı sözleri karşısında kendi dönekliklerine pişman olan Kûfeliler ağlayarak Ali b. Hüseyin’in emrinde olduklarını bildirmişlerse de onu inandırmayı başaramamışlardır.^®'*

Davet ettikleri halde Hz. Hüseyin’i yardımsız bırakan, bunun da ötesinde içlerinden büyük bir kısmının Kerbelâ’da bizzat iştirak ettiği Küfelilerin, Ehl-i Beyt mensuplarından hayatta kalanların bir esir gibi şehre getirilmesine üzülmesi doğaldır.

Nitekim Ya’kubî’nin rivayetinde bu hususa işaret olunmuştur.^®^ Fakat yurakıdaki rivayetlerde bildirildiği gibi serbest şekilde hutbe irad edilmesi ve bunun ardından hataların düzeltilmesi için anında taraf değiştirilmesi ne esir durumunda olan Ehl-i Beyt mensuplarının, ne de kontrol altında olan Küfelilerin o anda yapabilecekleri tavırlara benzemektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi Hz. Hüseyin’in kesilmiş başı vak’adan hemen sonra Ubeydullah b. Ziyâd’a gönderilmiştir. Elçi Kûfe’ye geç saatlerde yetiştiği için başın Ubeydullah’a takdim edilmesi sabaha kadar ertelenmiştir. Olayın anlatıldığı rivayetlerin hemen hemen tamamında Ubeydullah’ın, huzuruna getirilen Hz. Hüseyin’in başına karşı saygısızca davranışta bulunduğu bildirilmektedir.^®® Rivayete göre elindeki sopayla Hz. Hüseyin’in dudaklarının üzerine vuran Ubeydullah, yanında bulunan Enes b. Mâiik^®^, Ebû Berze el-Eslemî^®® veya Zeyd b. el-Erkam^®® tarafından, sopanın dokundurulduğu yerden bir zamanlar Hz. Peygamber’in öptüğü hatırlatılarak ikaz edilmiştir, ileride görüleceği gibi aynı hareketin Yezîd b. Muâviye tarafından yapıldığı da bildirilmiştir. Daha sonra Ubeydullah, Peygamber torunu dahi olsa Emevî devletine

363

karşı ayaklananın akıbetini göstermek annacıyla Hz. Hüseyin’in kesik başını Küfe sokaklarında teşhir etmiştir.^®°

Ubeydullah'ın Kerbelâ vak'asından hayatta kalanlara karşı gösterdiği muamele Hz. Hüseyin’in başına gösterdiğinden daha iyi olmamıştır. Nitekim rivayete göre Ubeydullah, yaptığının doğru olduğunu göstermek için önce Zeyneb bint Ali ve Ali b.

Hüseyin ile tartışmış, aldığı cevaplardan sinirlenince Ali b. Hüseyin’i katletmek istemiş, fakat aralarındaki “akrabalık” hatırlatılınca bundan vazgeçmiştir.^®^

Aralarında Hz. Hüseyin’in başının da bulunduğu Kerbelâ şehitlerinin başlarının Ubeydullah’ın huzuruna getirildikten sonra nereye gömüldüğü hususunda kaynaklardaki bilgiler farklılık göstermektedir, ibn Sa’d’ın naklettiği bir rivayete göre başlar, Ubeydullah’ın izniyle el-Cebbâne’de^®^ Küfe mezarlığında gömülmüştür.^®^

Fakat bu rivayetin devamında başları gömen şahsın Kerbelâ’ya giderek diğer şehitleri de defnettiği bildirilmektedir ki bu husus rivayetin doğruluğuna gölge düşürmektedir.

Nitekim daha önce de zikredildiği gibi Hz. Hüseyin taraftarlarının cesetleri el-Ğâdıriyye köylüleri tarafından gömülmüştür. Dolayısıyla başların Kûfe’de gömülme olasılığı zayıflamaktadır.

Kerbelâ şehitlerinin başlarının ve esirlerin bir sonraki menzilini tespit eden ikinci ve daha sıhhatli görüş ise onların Yezîd b. Muâviye’nin emri ile Dımaşk’a gönderildiği hususudur.^®'’ Yezîd’in, huzuruna getirilen kesik başlara ve esirlere karşı sergilediği tavır hakkında rivayetlerde farklılık görülmektedir. Bazı kaynaklarda Yezîd’in elindeki sopayla Hz. Hüseyin’in gözüne, ağzına, dişlerine dokunduğu ve yanında bulunan

390 391

392 393 394

Belâzürî, III, 415; Taberî, 111,338

İbn Sa’d, Tabakât, I, 481; Belâzürî, III, 413; İbn A'sem, II, 175; Taberî, III, 336- 337; Müfîd, II, 115-117

Yâkût, II, 99

İbn Sa'd, Tabakât, I, 484

İbn Sa’d, Tabakât. I, 490; Belâzürî, III, 415; Ya'kubî, II, 245; Mes’ûdî, III, 70; İbn A'sem, II, 182; Taberî, III, 338; Isfahânî, s. 119; İbn Habîb, Muhabber, s. 490- 491; Müfîd, II, 113; İbn Şehraşüb, IV, 114; İbn Tâvûs, s. 214-215

şahıslardan bazısı tarafından ikaz edildiği bildirilmişse de^®® bu rivayetleri nakleden müelliflerden bir çoğu bu konuda kendi şüphesini ortaya koymuştur. Örneğin, Ibn Sa’d, Yezîd’i uyaran şahıs için “ensardan birisi"^®®, Belâzürî, rivayetin ravisinin ismini zikretmeksizin "dediler" (kâlû) ifadesini kullanmış^®^, Isfahânî ise aynı rivayetin Ibn

Ziyâd için de söylendiğini belirtmekle b u konudaki tereddüdünü bildirmiştir.^®® Bu rivayetin doğruluğuna karşı çıkan diğer bir müellif ise İbn Teymiyye'dir. Müellife göre başlar ve esirler Kûfe’den Dımaşk’a değil, Medine'ye götürülmüş, dolayısıyla zikredilen olay da Yezîd’in değil, Ubeydullah’ın huzurunda vuku bulmuştur. Niketim rivayette ismi geçen sahabîler Şam’da değil, Irak'ta ikamet etmişlerdir.^®®

Rivayetin sıhhatine karşı yukarıki görüşlere rağmen İb n Şehraşûb ve Ib n Tâvus gibi müelliflere göre Yezîd, kendisini uyaranlara aldırmayarak herkesin gözü önünde Hz. Hüseyin’in Bedir’de katledilen Ümeyye Oğullarına karşılık öldürüldüğünü ifade

“ e d e n b i r Ş i ı r de okumuştur.''®^ Şiirde Hazreclilerden bahsedilmiş olması onun Medinelilerden kimsenin katılmadığı Kerbelâ vak’ası için değil, Harre V ak’ası için söylendiği, öte yandan Yezîd’in herkesin gözü önünde böyle bir söz söylemeye cesaret edemeyeceği için bu rivayetin Şiî tarafgirlerince uydurulduğu ileri sürülmüştür.''” ^

İkinci grup rivayetlere göre ise Yezîd, Hz. Hüseyin’in öldürüldüğü haberini duyunca üzülmüş, hatta a ğ la m ış tır .A y r ıc a başları getirenlere hediye vermediği gibi yapılanlardan memnun kalmadığını gösteren kınayıcı sözlerd e söylemiştir.'*®^

395

Olayın anlatıldığı rivayetlerin hemen tamamına göre Yezîd, Hz. Hüseyin’in katlinde kendisinin hiçbir suçu olmadığını, hatta o ana kadar böyle bir olayın vuku bulduğundan habersiz olduğunu bildirmiştir.'*®" Yezîd’e göre olanların en büyük sorumlusu Ubeydullah b. Ziyâd idi.'’°^ ikinci sorumlu aradaki akrabalık ilişkisine rağmen Yezîd’in İktidarına karşı çıkan Hz. Hüseyin idi.‘'°® Yezîd’in kendi suçunu hafifletmek için kullandığı bir diğer vasıta da olanları Allah’ın takdirine bağlayarak cebrî bir görüş sergilemesi olmuştur.'*®^

Yezîd’in, zikredilen gerekçeleri ileri sürerek, Kerbelâ katliamında hiçbir sorumluluğu bulunmadığını iddia etmesi onun haklı olduğunu gösterm ek için yeterli değildir. Öncelikle bir devlet başkanı olarak Yezîd valilerinin tasarrufundan sorumludur."°® Öte yandan daha önce üzerinde durulduğu gibi şiddetli tedbirler alması için Ubeydullah’ı Kûfe’ye o göndermiştir.''®® Dolayısıyla Müslim b. Akîl ve Hânî b.

Urve’yi katlederek aradan kaldıran Ubeydullah’ın Hz. Hüseyin’e karşı takınacağı tavrın boyutlarını en azından tahmin etmiş olması gerekirdi. Böylece olay mahallinde bulunmaması veya kılıç sallamamış olmasının sorumluluğunu azaltmak için yeterli olmadığını söylemek mümkündür.'’^® Son olarak da Yezîd, bütün sorumluluğu Ubeydullah’ın üzerine yüklediği halde onun cezalandırılması için herhangi fiili bir harekette bulunmamış ve onu Irak valiliğinde bırakmakla bir bakıma hareketini tasvib ettiğini göstermiştir.

Belki de Yezîd, suçunu hafifletmek için ilk anda üzüntüsünü bildirmiş, yaptıkları sebebiyle valisini kınamıştır. Daha sonra da aynı yaklaşımla Hz. Hüseyin'in hayatta kalan yakınlarına karşı Dımaşk’ta bulundukları sürece şefkatli davranmış, gasp edilen

404

mallarını Medine’ye giderken kendilerine fazlasıyla iade etmiştir. Ayrıca Yezîd, Dımaşk’ta kalmasını teklif ettiği Ali b. Hüseyin’den olumsuz cevap alınca ihtiyacı olan şeyleri yazarak kendisine bildirmesini istemiş ve Medine’ye güven içinde yolculuk için gerekli tedbirleri alarak Hz. Hüseyin’in yakınlannı muhafız birliği refakatinde yolcu etmiştir.''^'

Hz. Hüseyin’in ölüm haberinin Medine’ye ulaşmasıyla Hâşim Oğullannın kadınları ağıt yakıp ağlama sesleri yükselince vali Am r b. Saîd veya Mervan b. Hakem bunu Ümeyye Oğullannın Hz. Osm an’ın şehadetinden sonraki durumu ile kıyaslamaktan çekinmemiştir."’ ^

Rivayete göre Hz. Hüseyin’in kesik başı, belki de muhaliflerin ders alması maksadıyla Medine’ye gönderilerek Bakî mezarlığında Hz. Fâtıma’nın kabrinin yanında defnedilmiştir."’ ^ Belâzürî'nin naklettiği rivayete göre ise Hz. Hüseyin’in başı Medine’ye getirildikten sonra yeniden Dımaşk’a götürülerek orada g ö m ü lm ü ş tü r .H z . Hüseyin’in başının defnedildiği yer hakkındaki rivayetler yukarıdakilerle sınırlı kalmamış, kaynaklarda farklı mekanlar zikredilmiştir.'’’ ® Aslında bu yerlerin bazısında ziyaret amacıyla "meşhedu’l-Hüseyin" denilen makbereler dikilmesine rağmen rivayetlerden hareketle kesin olarak hangisinin gerçekte Hz. Hüseyin’in başının gömüldüğü yer olduğunu söylemek zordur. Bununla birlikte daha önce de zikredilen rivayetlere göre Hz. Hüseyin’in başının ailesi ile Medine’ye gönderilmesi durumunda yeniden Şam'a getirilmesinin uygun olmayacağı dikkate alınırsa onun Bâki mezarlığında gömülmüş olma ihtimali daha kuvvetlidir.

411

412 413 414 415

Geniş bilgi için bk. Ibn Sa’d, Tabakât, I, 489-490; Belâzürî, III, 417; Dîneverî, s.

261; Taberî, ili, 339-341; Müfîd, II, 120-122; krş. Ukaylî, “Vak’atu Kerbelâ", Mecelletu Külliyeli Âdâb, XIII, s. 476-477

Ibn Sa’d. Tabakât, I, 491-492; Müfîd, II, 123 Ibn Sa’d. Tabakât, I. 490-491

Belâzürî. III, 419

Geniş bilgi için bk. Belâzürî, 416-419; Ibn Kesîr, VIII. 204; Ibn Teymiyye. XXVIII, 450-490; Nüveyrî. XX. 476 vd.; Emîn. I. 626-627; Mehrân. s. 156-180

Sonuç olarak, zaten büyük bir kısmı Kerbelâ’da öldürülen Hz. Ali ailesinden hayatta kalanlar, Medine’ye döndükten sonra Hz. Hüseyin'in torunu Zeyd b. Ali'nin 122/740 yılındaki ayaklanmasına kadar yaklaşık yarım asırlık bir zaman zarfında siyasetten uzak durmuş, 63/683 senesinde yapılan Medine isyanına iştirak etmedikleri gibi Kerbelâ vak’asının intikamı adı altında Emevî devleti aleyhinde Kûfe'de görülen Tevvâbûn veya Muhtar es-Sakafî hareketine de katılmamışlardır.