• Sonuç bulunamadı

B. Yezîd b. Muâviye’nin Veliahtlığına Karşı Hz. Hüseyin

II. Farsça Literatür

Başlangıçta doğal olarak Arap edebiyatına konu olan Kerbelâ vak’ası itikadî, siyasî, sosyo-kültürel sebeplerden dolayı Fars edebiyatında da mühim bir yer tutmaktadır. Farsça literatüre ilk defa kim tarafından ve ne zaman dahil edildiği kesin olarak bilinmeyen bu konu hakkında özellikle Şiîliğin resmî mezhep kabul edildiği Büveyhîler (320/932-454/1062) ve Safevîler (905/1499-1164/1750) dönemi

450 451

örnekler için bk. Ibn Şehraşûb, IV, 114 vd.; Meclisi, XLV, 282 vd.; Emin, I, 624 Son dönemlere kadar Kerbelâ vak’ası üzerine yazılmış yaklaşık altı bin beytlik mersiye Muhsin el-Emin tarafından toplanarak “ed-Durru'n-nadîd fi merâsi’s- sıbti’ş-şehîd' adı altında Sayda (1331, 1346, 1353), Bombay (1338), Necef’te (1373, 1381, 1383) basılmıştır. .Ayrıca Kerbelâ vak’asından bahseden mersiyelere yansımış Şiî telakkinin tahlili için bk. Süleyman, s. 81 vd.; Kanazi,

"Kerbelâ fi’l-edebi’ş-şî'iyyi", s. 179-194

hükümdarlarının tasvip ve teşviki sonucunda manzum ve mensur çok sayıda eser telif edilmiştir.

Kerbelâ vak’ası üzerine Farsça yazılmış eserler arasında, telifi Araplardaki kadar eskiye dayanmamakla birlikte makteller önemli yer işgal etmektedir. Yazılış tarihi bilinen Farsça maktellerden ilki ve en meşhuru Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin (ö. 910/1505) R a vza tu ’ş-şuhedâ isimli eseridir. Fars edebiyatının maktel nevinin adeta bir şaheseri telakki edilen bu eserin bazı Türkçe maktellere de tertibi bakımından büyük tesiri olmuştur. Ayrıca Gelibolulu Cami’nin (X./XVI. Yy) Saâdetnâm e, Fuzûlî’nin (ö. 963/1556) de ünlü H a d îk a tu ’s-suadâ isimli eseri bir bakıma R a vza tu ’ş-şuhedâ'r\\n tercümesi mahiyetindedir.''^^

Zamanında beliğ bir vaiz ve edip olarak tanınan Hüseyin Vâiz-i Kâşifî, eserleri arasında en meşhuru olan R avzatu'ş-şuhedâ’y\ Ebulgani Sultan Hüseyin Baykara (842/1438-913/1507)’nın torunu Seyyid Mirza Müşîrüddevle Abdullah’ın isteği üzerine yazdığını ve daha önce yazılmış maktelleri eksik bulduğunu ifade ederek enbiyâ, asfiyâ, şühedâ, çeşitli belâ ve musibetlere maruz kalmış diğer şahısların ve Âl-i A b â’nın durumunu ayrıntıları ile anlatan bir esere ihtiyaç olduğu için bu kitabı kaleme aldığını belirtmiştir.'*^^ On bölüm ve bir hatimeden oluşan eserin diğer maktellerden farkı Resûl-i Ekrem dahil peygamberlerin çektikleri cefaların, Hz. Hamza ve Cafer b. Ebî Tâlib’in şehâdetinin, Hz. Fâtıma, Hz. Ali ve Hz. Hasan’ın hayat hikâyelerinin müstakil bablarda anlatılması, Hz. Hüseyin’e ve onun şehadetine ise son dört bölümde yer verilmesidir.

Sahasının en meşhur eseri olan R a vza tu ’ş-şuhedâ^^'^ sırf onu okudukları İçin

“Ravzahânî" diye isimlendirilen şahıslar'*®^ tarafından Hz. Hüseyin’in taziye

Karahan, Maktel-i Hüseyin’ler, s. 8 Karahan, s. 9

454 Rezmcu, s. 106

meclislerinde okunmaktadır. Farsça maktellerin en mükemmeli olan bu eser kendi sahasındaki şöhreti sebebiyle Lahor (1287/1870, 1290/1873, 1331/1913), Lucknovv (1290/1873), Bombay (1285/1868, 1301/1883), Cavvnpore (1309/1891) ve Tahran'da (1333/1914, 1334/1915, 1341/1922) defalarca basılmış, muhtasarları, şerhleri ve Türkçe'ye tercümesi yapılmıştır/^®

Hüseyin Kâşifî’den sonra'M irza Muhammed İbrahim, Mirza Muhammed Ali el- Muderris el-Çehardehî, Feth Ali ez-Zencânî, Muhammed Nasîr en-Nâinî, Mirza Hidâyetullah b. Sâdık el-Kazvînî gibi bir çok müellif M aktelu E b î A bdillah el-H useyn isimli eser yazmışsa'’®^ da ekseriyeti basılmış olan bu kitaplar R a vza tu ’ş-şuhedâ seviyesine yükselememiş, onun kadar meşhur olamamışlardır.

Fars edebiyatında M aktel-i /-/üsey/n’lerden başka K erbe lâ -i gam, K erbelâ fi't-tâhh, K erbelâ yâ kânun inkılâb,^^^ K erbelâ nâme, K erbelâ-i ke m in dîdem''^^ D estân -i

Kerbelâ, K erbelâ-i m u ‘allâ‘^^° gibi ismini doğrudan olaydan almış çok sayıda eser telif edilmiştir. Ayrıca Kerbelâ vakası üzerine yazılmış olup E n v â ru ’ş-şehâde, E s râ rü ’ş- şehâde, C enknâm e-i Hüseyinî, M uhriku'l-kulûb, M ecâlisu'l-ahzân, M ü h eyyicu ’l-ahzân,

M üsîrü'l-ahzân, Tûfân-i bükâ, D estân -i gâm gibi farklı isimler altında kaleme alınmış eserler de vardır."'®^ İster Kerbelâ adıyla, isterse farklı isimlerle anılsın bu eserlerin büyük çoğunluğunun yazılma sebebi, olayın tarihi rivayetler çerçevesinde anlatılmasından ziyâde duygusal öğelerin ön plana çıkarıldığı dramatik, aynı zamanda

455 456 457 450 459 460 461

Hanbâbâ, II, 2705 Storey, 1/1, 212-13

Adı geçen şahısların eserleri için bk. Tahrânî, XXII, 22-29 Tahrânî, XVII, 290-291

Hanbâbâ, IV, 4056 Storey, 1/1,229-230

Eserlerle ilgili geniş bilgi için bk. Storey, 1/1, 219-235

eser yazmaya ilgi artmıştır. Zamanla sadece Âşûre günü değil, yılda birkaç defa Hz.

Hüseyin anma amacıyla düzenlenen taziye meclislerinde okunmak için yazılmış manzum parçalar dinî mersiye nevinin mühim bölümü haline gelmiştir.

Fars edebiyatında Kerbelâ vak’asından bahseden manzum eserlerin geçmişi Gazneliler devrine kadar uzanmaktadır. Dandanakan savaşında (431/1040) Selçuklulara yenilmesinden sonra bir süre Gazne ve Hindistan’da varlıklarını sürdüren Gazneli şairlerden kasideleriyle bilinen şair Mes'Cıd-i Sa’d-i Selm ân’ın (ö. 515/1121) Dîvan'\ Kerbelâ şehitlerinin işlendiği ilk eserlerdendir.''®^ Aynı yüzyılda yaşamış Selçuklu şairlerinden Cemâleddîn Isfahânî (ö. 559/1164) Lağzâb isimli kasidesinde Kerbelâ vak'ası ve şehitlerinden bahsetmiştir.''®" Bu dönemde Kerbelâ vak'asını kasidelerinde konu eden şairlerden en meşhuru Senâ'î (ö, 526/1131 )’dir. D/Van’ında Hz. Hüseyin'i şehitlik makamına ulaşanların en yücesi olarak vasıflandıran'’®^ şair, H â d îk a tu ’l-hakîka isimli eserinde de Kerbelâ vak’ası üzerinde durmuştur. Ayrıca bu dönemde yaşamış Kıvâm-i Râzî’nin (VI,/XII. Yy.) Kerbelâ vak’asını anlattığı manzum eseri bu konuda yazılmış ilk müstakil mersiye olarak bilinmektedir.''®®

Şairlerin eserlerinde Kerbelâ vak’asından bahsetmesi Selçuklular’ın son dönemine kadar devam etmiştir. Nitekim VII/XIII. yüzyılda yaşamış Selçuklu şairleri arasında Ferîdüddîn Attâr (ö. 618/1221)‘’®^ Fahreddin Irâkî (ö. 688/1289) ve diğerlerinin şiirlerinde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’daki şehâdetine değindikleri bilinmektedir.'*®®

463 464 465 466 467 468

Mes’üd-i Sa’d-i Selmân, s. 109 Safa, II. 735

Senâ’î, s. 571

Imâmî, s. 60, 186-189 Attar, s. 323

Rezmcu, s. 106

VII./XIII. yüzyılın başlarında İran'ın Moğol saldırısına uğraması diğer sahalarda olduğu gibi edebiyat sahasında da duraklamaya sebep olmuşsa da 695/1296 yılında bu bölgelerde l<urulan llhanlılar'm (654/1256-754/1353) şair, edip ve tarihçileri himayeleri altına almaları ile ilim ve edebiyat yeniden canlanmaya başlamıştır. Bu dönemde Hz.

Peygam ber ve Ehl-i beyt ile ilgili şiirlerinde Kerbelâ vak’asını işleyen şairler arasında Hz. Hüseyin’in şehadeti hakkında kaside yazan Selman Savecî (ö. 778/1376)"®®, Kerbelâ şehitlerini alemde en çok acı çekenler olarak tasvir eden Hâfız Şirâzî (ö. 791- 92/1389)"’^°, mersiyesinde Hz. Hüseyin’in şehadetini konu edinen Hacu-yi Kirmânî (ö.

753/1357)'*^^ ile Said-i Herevî (ö. 741/1340) ve diğerleri bilinmektedir.**^^

Bu yüzyılda Kerbelâ vak’ası ile ilgili Farsça şiir yazanlardan çoğu Şiî olmakla birlikte aralarında Ehl-i Beyt sevgisini şiirlerine yansıtan Sünnî şairler de bulunmaktaydı. Örneğin Hanefî mezhebine mensup Seyfuddîn Muhammed Ferğânî (ö.

749/1348’den sonra) Kerbelâ vak’ası üzerine yazdığı kasidesinde “Mustafâ’nın kalbi",

“Murtazâ’nın cevheri” olarak adlandırdığı Hz. Hüseyin ve diğer Kerbelâ şehitleri için halkı mateme ve ağlamaya davet etmiştir.'’^^

X./XVI. yüzyıldan itibaren Fars edebiyatında Kerbelâ konusunda yeni bir safha açılmıştır. Bu asrın başlarından itibaren Şiiliğin resmî mezhep kabul edildiği Safevîler’de (905/1501-1164/1736) hükümdarların isteği üzerine, daha önce olduğu gibi sultanları öven ve sarayların azametinin göstergesi olan kasideler değil, Ehl-i beyt’i, Hz.

Ali başta olmak üzere on iki imamı ve özellikle Kerbelâ vak’asını konu alan mersiyeler yazılmaya başlamıştır.

469 470 471 472 473

Savecî, s. 423-426 Hafız, s. 612 Kirmânî, s. 616 Rezmcu, s. 106 Ferğânî, I, 176-177

Safevîler döneminde Ehli-yi Şirâzî (ö. 942/1535), Bâbâ Fiğânî (ö, 925/1519), Damîrî Isfahânî (ö. 973/1565-67), Muhteşem Kâşânî (ö. 996/1588) ve Hayratı Tuni (ö.

941/1534) gibi şairler Kerbelâ vak’asını ön plana çıkaran şiirleriyle şöhret kazanmışlardır.'*^" Bu dönemde Kerbelâ vak’asının şiire yansımasının en iyi örnekleri ise Muhteşem-i Kâşânî’nin manzum eserlerinde görülmektedir/^®

Kerbelâ olayının edebiyattaki yerinin giderek arttığı bu dönemde Kerbelâ şehitlerinin anıldığı ve genellikle taziye edebiyatının en m eşhur eseri R a vza tu ’ş- şuhedâ'nm okunduğu muharrem törenleri de düzenlenmeye başlamıştı. Bütün halk kitlelerinin iştirak ettiği bu meclislerde Kerbelâ vak’ası üzerine yazılmış mersiyelerin okunması ile birlikte olayı tasvir eden taziye sahneleri de gösterilirdi."^®

Fars edebiyatında Kerbelâ konusunun Safevîler döneminde gördüğü ilgi Kaçarlar zamanında (1170/1786-1310/1925) da devam etmiş, özellikle Nasırüddîn Şah’ın (1264/1848-1313/1895) teşebbüsü ile Hz. Hüseyin'in yas törenleri bu devirde en üst düzeye ulaşmıştır. Böylece doğal olarak bu meclislerde okunacak mersiyelerin yazılması revaç bulmuş ve Visal-i Şirâzî (ö. 1262/1846), Yağma-i Cendekî (ö.

1277/1860 ), Safi Ali Şah (ö. 1316/1898 ), Ceyhun-i Yezdî (XIII./XIX. Yy.), Surûş-i isfahânî (ö. 1285/1868) ve Hâkim Kâ’ânî (ö. 1270/1854) gibi mersiyecilikte ünlü olan şairler ravzahânî meclislerinde okunmak üzere çok sayıda şiir yazmışlardır."^^

Bu dönemde Kerbelâ vak’ası üzerine yazılmış manzum eserler sadece mersiyelerle sınırlı kalmamış, ekseriyeti dîvan ve tezkirelerde yer alan mesnevî, tecri-i bend, müstezad, kıt'a ve rubai gibi nazım şekillerinde de bu konu işlenmiştir. Örneğin

474 475 476

477

Rezmcu, s. 106

Safa, V/ll, 794; Kâşânî’nin bu mersiyesi için bk. Kâşânî, s. 18-19 Geniş bilgi için bk. And, “/s/am Folklorunda Muharrem veTaziye", Türk Folkloru Araştırmaları Yıllığı, III, 1-38

Rezmcu, s, 106

bu sahada Muhteşem-i Kâşanî'yi taklit eden Visâl-i Şirâzî, Kerbelâ vak’asını son derece hüzünlü biçimde anlattığı terkib-i bendinde şehitler için ağlayanın Cehennem ateşine su döktüğünü ifade etmiştir. Aynı tavır Mirza Muhammed Ali Sürûş-i (sfahânî'nin şiirlerinde de görülmektedir. Nitekim Kerbelâ vak’ası üzerine yazdığı terkib-i bendinde;

“Ey göz! Kan akıt. Çünkü Muharrem ayıdır, Allah’ın katında ağlayan göz saygıdeğerdir.

Peygamberin gözünün nuru için gözyaşınla bütün dünyayı denize çevirsen yine azdır"

diyen şair R a vza tü ’l-e s râ r \s\m\i mesnevisinde de;

“Ne mutlu o göze ki ağlamak onun içindir! Kebap olan gönül de onun içindir"

beytiyle halkı ağlamaya davet etmiştir. Yağma-i Cendeki’nin Z ü b d e tü ’l-e s râ r adlı mesnevîsi, Hâkim Kâ’ânî’nin soru cevap şeklindeki kıt'ası da aynı bakış açısıyla yazılmış manzum eserlerin meşhurlarındandır."^® Bu devrin mersiye şairlerinden olan Cûdî-i Horasanı ve Kuttab-ı Cevherî’nin şiirleri halen İran'da mersiyehanlar tarafından okunmaktadır.'*^®

Son yüzyılda İran’ın politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında vuku bulan hadiselerle, bunların neticesinde meydana gelen değişiklikler Fars edebiyatını da büyük ölçüde etkilemiş, genelde siyasî maksatlar uğruna kullanılan klasik nazmın yerini şahsî duygu, düşünce ve ifadelerin yer aldığı çok geniş ve çeşitli mevzular içeren çağdaş nazım almıştır.‘’®° Dolayısıyla önceleri hükümdarların isteği üzerine yazılan ve ekseriyetle mezhep bütünlüğüne hizmet eden mersiye türü şiirler Fars edebiyatında kendi mevkiini kaybettiği söylenebilir.'’®^ Böylece son dönemde Fars edebiyatında

478 479 480

481

Nusret, s. 149 vd.

Nusret, s. 37-38

Anbarcıoğlu, "Çağdaş Iran Nazmında Surud, Tasnif ve Tarânâ Türleri", DDL, 11/1,29

Son dönem Kerbelâ vak'ası üzerine yazılmış şiirler için bk. Hüseyin, s. 188 vd.

manzum eserlere nadiren konu teşkil eden Kerbelâ, zamanın talebine uygun olarak Hz.

Hüseyin'in inkilâbının ön plana çıkarıldığı mensur eserlerde canlılığını devam ettirmiştir.