• Sonuç bulunamadı

Hz. Hasan’ın birkaç aylık halifeliği döneminde Hz. Hüseyin’in herhangi bir önemli faaliyetinin olduğu görülmemektedir. Nitekim Hz. Hüseyin babasının şehâdetinden sonra onun vasiyetine uyarak ağabeyine itaat etmiştir.

19(veya 21) Ramazan 40/26(veya 28) Ocak 661 tarihinde Küfeliler’in kendisine halife olarak biat ettiği Hz. Hasan’ın da babası gibi karşısındaki en büyük rakibi, onun taraftarlarını ve Kûfelileri kendi safına çekmek için yoğun faaliyete başlayan^^® Suriye valisi Muâviye b. Ebî Süfyan idi.

Kaynaklarda Hz. Hasan'ın halife seçilirken Muâviye’ye karşı tutumu hakkında iki farklı rivayet nakledilmektedir. Taberî'nin Zührî’den naklettiği ve İbn Kuteybe’de de bulunan rivayete göre Hz. Haşan hilafete geçtiği andan itibaren Muâviye ile sulh yapmak düşüncesindeydi. Onun bu fikrini anlayan Kûfeliler Hz. Hüseyin’e gelerek kendisine biat etmek istemişlerse de o, ağabeyi Haşan hayattayken bunun mümkün olamayacağını bildirmişti.’ ®® Dîneverî, Ya’kubî, isfâhâni ve ibn A ’sem gibi kaynaklardaki

152 153 154

155 156

Yâkût, IV, 175-176 Yâkût, I, 469-470

Müberred, ili, 1128-1129; Hz. Hüseyin Muâviye’nin hakimiyeti döneminde bu topraklan istemesine olumsuz cevap vermişse de onun vefatından sonra bu arazi Hâşim Oğullan ile Ümeyye Oğulları arasında el değiştirmiştir. İbn Sa'd,

Tabakât, I, 312-313 Mâcid, I, 19

Hz. Hasan’ın halife seçildiğinde İraklılardan <kendisinin barış yaptığı kimselerle barış yapacakları, savaştığı kimselerle de savaşacakları> üzenne biat alması onların kendisinden şüphelenmesine ve Muâviye ile sulh yapacağı kanaatine varmasına sebep olmuş ve bundan dolayı üzerine saldırmışlar. Böylece Hz.

Hasan’ın da onlara karşı güvensizliği ve Muâviye ile anlaşmak için yazışmaya başlamıştı. Taberî, III, 164 vd.; İbn Kuteybe, el-lmâme, I, 183-184

rivayetlerden ise Hz. Hasan’ın bu kararı vermesine hadiselerin gelişmesinin sebep olduğu anlaşılmaktadır. Tercih olunan görüş de İkincisidir.’^^ Eğer Hz. Haşan halifeliğinin ilk günlerinde sulh fikrini açıklasaydı ne Muâviye büyük bir orduyla Irak üzerine yürür, ne de Hz. Hasan’ın bu derece gönülsüz davranışını gören İraklılar büyük bir ordu oluşturarak onun kumandası altında Muâviye’ye karşı sefere çıkarlardı.’ ^®

Hz. Haşan hilafete geçer geçmez, müslüman olmadan önce ailesinin İslam’a karşı düşmanlığına, kendisinin de İslam'da hiçbir kıdemi olmamasına rağmen ehil olmadığı hilafet makamına göz diktiğine inandığı Muâviye’yi, kendi faziletlerini anlattığı bir mektupla biate davet etmiştir. Muâviye ise onun hilafet makamına layık olduğunu kabul ettiğini, fakat kendisinin yaşça daha büyük, siyasi tecrübesinin onunkinden daha çok olduğunu bildirerek Hz. Hasan’ın kendisine biat etmesini istemiş, bunun karşılığında kendisine büyük meblağda para ödeyeceğini mektubunda bildirmiştir.’ ^®

Aralarındaki mektup teatisinden bu işin yalnız harple çözüleceğine karar veren Muâviye, İbn A ’sem ’in rivayetine göre Hz. Osman'ın katillerine karşı savaşa davet ettiği 60.000 kişiden oluşan bir orduyla Irak’a doğru yürümeye başlamıştır. Durumu öğrenince Muâviye’ye karşı savaşa çağırdığı halde davetine pek sıcak karşılık vermeyen Kûfelilerin Hucr b. Adiyy gibi Hz. Ali taraftarlarının teşvikiyle harekete geçmesi sonucunda Hz. Haşan, Kays b. Sa'd b. Ubâde el-Ensârî'nin kumandası altında 12.000 kişilik öncü birliği gönderm iş’ ®®, kendisi de 40.000 kişilik ordusuyla yola çıkmıştır. Medâin yakınlarındaki Sâbât'ta’ ®’ konakladıkları zaman yaptığı konuşmasında ordusuna, savaşa meyilli olmadıklarını, kendisinin de bunu istemediği için hilafeti Muâviye’ye devredeceğini açıklaması üzerine aşırı tepki gösteren İraklılar çadırına saldırmış, eşyalarını yağma etmiş, sonra da kendisini yalnız bırakmışlardır.’ ®^

157 158 159 160 161 162

Bk. Fığlaiı, '‘Haşan", DİA, XVII, 282-283 Sançam, s. 283

Isfahânî, s. 55-59 Ya'kûbî, II, 214 Yâkût, III, 166-167

Isfahânî, s. 60-64

Dîneverî’nin verdiği bilgiye göre Hz. Hasan'ın, askerleri ile birlikte Medain'e ulaşınca Abdullah b. Am ir b. Küreyz komutasındaki Muâviye’nin öncü birlikleri tarafından kuşatılması, öte yandan ordusunun da savaşa karşı isteksizliğini anlaması hilafeti Muâviye'ye teslim etmesine sebep olmuş ve bunun için öne sürdüğü şartları bildirmiştir.^®^

Hz. Hasan’la Muâviye anlaşmasındaki şartlar hakkında kaynaklardaki rivayetler genelde Hz. Hasan’ın Muâviye’den kendisi ve Hz. Hüseyin adına istediği maddi yardım, Hz. Ali taraftarlarının can, mal ve ailelerinin güvenliği, bir de Muâviye'den sonra halifenin kim olacağı hakkındadır. Özellikle ilk iki husus hakkında rivayetler, aralarında bazı ayrıntıların bulunmasına rağmen hemen hemen bütün kaynaklarda aynıdır.^®"*

Bunun yanında Hz. Hasan’ın Muâviye’den sonra veliahdın tayini hususunda bir şart koşması hakkındaki sınırlı rivayetlerde iki husus zikredilmiştir. Bunlardan biri Muâviye’den sonra halifenin şura tarafından seçileceği’®®, diğeri ise Muâviye’den sonra halifenin yine Hz. Haşan olacağı hususudur.’ ®® Fığlalı, ister Hz. Hasan’ın adaylığı gösterilmiş olsun, isterse hiçbir aday gösterilmemesi esas alınmış olsun böyle bir şartın anlaşmada yer almadığını ileri sürmekte, sebep olarak da, Hz. Hasan’ın vefatından sonra oğlu Yezîd'in veliahtlığını ilan eden Muâviye’ye karşı Hz. Hasan’la yaptığı mukaveleden dolayı herhangi bir itirazın vuku bulduğuna dair bir vesika veya rivayetin mevcut bulunmadığını göstermektedir.’ ®^

Hz. Hasan’ın hilafeti Muâviye'ye teslim etmesine Hz. Hüseyin başta olmak üzere Hz. Ali taraftarlan karşı çıkmışlardır. Özellikle Hz. Hüseyin babasının davasını tekzîp, Muâviye’ninkini tasdik etmek anlamına gelen sulhtan vaz geçmesi için ağabeyini ikna etmeye çalışmış, fakat Hz. Hasan’ın kararının kati olduğunu anlayınca ona itaat

163 164

165 166 167

Dîneverî, s. 217 vd.

Geniş bilgi için bk. Dîneverî, s. 218; ibn A'sem, II, 9-10; Taberî, III, 165; Ibnü’l Esîr, el-Kâmil, III, 405

Heytemî, II, 399; İbn A'sem, II, 10; Gölpmarlı, s. 377 İbn Kuteybe, el-lmâme, I, 184; Suyûtî, is. 191

Fığlalı, "İslam Tarihinde Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin Dönemleri”, s. 357

etmiştir.''®® Hz. Hüseyin’in sulh yanlısı olmadığını bilen Hucr b. Adiyy, Süleyman b.

Surad, Cündüb b. Abdullah el-Ezdî, Müseyyib b. Necebe el-Fezârî gibi Kûfe’deki Hz. Ali taraftarları ile Basra’da şehri ele geçirerek Hz. Hüseyin adına biat alan Humrân b. Ebân Hz. Hüseyin’in Muâviye’ye karşı çıkmak için başlanna geçmesini teklif etmişlerse de o ağabeyinin görüşüne saygı duyduğunu ve artık Muâviye’ye biat ettiğini bildirerek bu teklifi reddetmiştir.''®®

Esasen Hz. Hüseyin’in bu teklifi reddetmesinin ağabeyine itaatin yanında mevcut şartların meydan okuyuşuna cevap verememesinden kaynaklandığını düşünmek mümkündür. Hz. Hüseyin halifeliğe layık görmediği Muâviye ile ağabeyi arasında sulh yapılmasına karşı çıkmasına rağmen o anda yapılabilecek tek şeyin Muâviye’ye biat etmek olduğunu düşünmüş olabilir. Çünkü hem kendisinin hem de iç harplerde bitkin düşen taraftarlarının bu mücadeleyi devam ettirmek için yeterli sosyal ve psikolojik yapıya sahip olmamasına karşılık, toplumdaki mevkii, şecaati, askerî kabiliyeti yüksek olan Hz. Ali'nin bile yenemediği rakibi Muâviye ise uzun siyasi tecrübesinin yanında bir de nizamlı, itaatkar Suriye ordusuna sahipti. Hz. Hüseyin’in kendisini mücadeleyi sürdürmeye teşvik eden taraftarlarına Muâviye’nin vefatını beklemelerini tavsiye etmesinden onunla mücadele edemeyeceği düşüncesiyle geri çekilerek kuvvet ve fırsat bulduktan sonra ortaya çıkmayı planladığını söylemek mümkündür.^^°

Hz. Hasan’la Muâviye’nin 25 Rebiyülevvel 41/31 Temmuz 661’de Meskin’de buluşarak yaptıkları anlaşma ile birincinin altı aylık hilafetine son verilirken İkincinin yirmi yıllık hakimiyeti başlamış o l u y o r d u . B ö y l e c e Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin başta

168

169 170 171

Belâzurî, Mİ. 293; Taberî, III, 165; Ibn A‘sem, II, 9; Ibn Hacer, Tehzib, I, 562, insanları hangi imama itaat etme konusunda ihtilafa sokan bu muhalefet (bk.

Nevbahtî, s. 25-26) hakkındaki rivayetlerin Şiâ düşmanları tarafından uydurulduğu söylense de (bk. Caferyan, s. 110) bu, Şifler tarafından gayri meşrû görülen Muâviye iktidarının Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin tarafından da kabullenmediği iddiasının tezahürüdür bk. Adnan Demircan, s. 155

Belâzurî, III, 365-366; Dîneverî, s. 220; Ibn A'sem, II, 15 Geniş bilgi için bk. Belâzurî, III, 364-365; Dîneverî, s. 221 Mes’ûdî, III, 4

olmak üzere Hâşim oğulları siyasi otoritesini kaybetmiş Kûfe’den, Muâviye’nin vefatına kadar ikâmet etmek üzere Medine’ye intikâl etmişlerdir.^^^

III. Muâviye b. Ebî Süfyân Döneminde Hz. Hüseyin

A. Yezîd b. Muâviye’nin Veliaintlığma Kadar Hz. Hüseyin

Muâviye, Hz. Osman’ın kanını talep etmekle başlattığı ve altı yıldır çeşitli aşamalardan geçirerek gerçekleştirdiği iktidar mücadelesini bitirip Hz. Osman’ın katlinden hemen sonra neredeyse İkiye ayrılmış İslam dünyasını idaresi altında birleştirmekle yaklaşık 90 yıl sürecek Emevî hanedanını tesis etmiş oldu. Bundan sonra, halkın yönetiminde Kitap ve Sünnet’in uygulanmasını sağlayan, Hz.

Peygam ber’in vekili sıfatıyla iş gören ve devletin menfaatleriyle şahsî ve ailevî menfaatlerini birbirinden ayıran ideal râşid halifelerin yerini dini ikinci plana atan, kuvvete dayanarak devleti hilâfet-saltanat karışımı mutlak-irsî bir monarşi ile idare eden halifeler aldı.''^^

M uâviye’nin Hz. Hasan'la yaptığı sulh anlaşmasından dolayı bu aileyi ve onların taraftarlarını artık potansiyel rakip olarak görmediğini söylemek zordur. Nitekim muhaliflerinin başkenti olan Kûfe’de halife olarak kendisine biat aldıktan sonra mücadele etmek zorunda kaldığı Hâricîlere karşı yanında bulunan Suriyeli askerleri değil de Medine’ye gitmek için Kûfe’yi henüz terk etmiş olan Hz. Hasan’ı göndermek istemesi, aldığı redd cevabına karşılık gönderdiği kendi askerlerinin yenilgisinin faturasını yine de Küfedeki Hz. Ali taraftarlarına ödetmesi onun Cemel savaşına katılmamakla siyasî rakiplerine karşı izlediği politikaya benzemektedir.^^''

Taberî, III, 168-169; Ibnu'l-Esîr, el-Kâmil, III, 407 Yiğit, “Emevîler", s. 88

Bu konuda rivayetler için bk. Bı 203; Muberred, III, 1164-1165 Yiğit, “Emevîler", s. 88

Bu konuda rivayetler için bk. Belâzurî, III, 289; Taberî, V, 166; Halîfe, s.

ö te yandan başta Hz. Ali oğulları olmak üzere Hâşim Oğullarını kontrol altında bulundurmak maksadıyla onların ikamet ettikleri Hicaz bölgesinin valilerini Ümeyye Oğullanndan seçtiği^^^, Hz. Hüseyin’i de diğer Hâşim Oğulları gibi valilik, âmillik, ordu kumandanlığı, hac emirliği gibi siyasî ve askerî görevlerde istihdam etmeyerek idarede söz hakkından mahrum bıraktığı bilinmektedir.''^® Hz, Hüseyin’in, idarede siyasî istikrarın sağlanmasından sonra Bizans, Horasan-Mâverâünnehir-Sind ve Kuzey Afrika cephelerinde yeniden yürütülmeye başlayan fetihlere iştiraki hakkında da ilk kaynaklarda bilgiye rastlanmamaktadır. Sadece 43/663 yılından başlayarak her yıl akınlar halinde Bizans’a yapılan seferlerden^^^ 49/669 yılında İstanbul'a yapılan, Yezîd b. Muâviye’nin de katıldığı sefere iştirak ettiği muahhar kaynaklardan İbn Asâkir ve Ibn Kesîr tarafından bildirilmektedir.’ ^®

Hz. Hüseyin’in Muâviye dönemindeki hayatının Yezîd’in veliahtlığı meselesinin ortaya çıkmasıyla iki kısma ayrıldığını söylemek mümkündür.’ ^® Kaynaklardaki rivayetler birinci dönemde Hz. Hüseyin'le Muâviye arasındaki ilişkilerin karşılıklı olarak beklenilen ölçüde müsamahakar olduğunu göstermektedir.’ ®°Maamafih Hz. Hüseyin bu dönemde olanlara ses çıkarmayıp ikamet ettiği Medine'de ibadetle vakit geçirirken’ ®\

kendisine ve yakınlarına Muâviye tarafından maddî destek sağlandığı bilinmektedir.

Muâviye, iktidarını yürütmek için kullandığı en teme! vasıta olan para’ ®^ ve "son derece

Muâviye’nin halifeliği döneminde Bizans’a karşı yapılan seferler hakkında geniş bilgi için bk. Ostrogorksy, s. 115 vd.; Avcı, s. 67 vd.

Ibn Asâkir, XIV, 111 (Rivayette ordu kumandanının Yezîd olduğu bildirilmişse de bu konu ihtilaflıdır.); Ibn Kesîr, VIII, 151 (seferin h. 51 senesinde olduğu

Hüseyin’e Muâviye tarafından bol para ve bahşişler verildiği rivayetlerde bildirilmektedir/®''

Esasen Muâviye’nin kendisine karşı çıkmasından endişe ettiği kişilere karşı böyle büyük ihsanlarda bulunduğunu söylemek mümkündür. Nitekim onun bağışlarının büyüklüğü karşısında hayretlerini bildirenlere "Bir harp bundan daha fazlasına mal olur’’

demesi bunu destekler mahiyettedir. Şu da var ki Hz. Hüseyin halife tarafından kendilerine yapılan bu ikramı kendilerinin hakkı gibi görüyordu. Bu onun Muâviye’nin

“Bunu alınız, ben Hind’in oğluyum. Vallahi benden önce kimse size bunu vermediği gibi benden sonra da vermez” diye öğünerek verdiği paraları aldığı zaman “Vallahi sen, senden önce ve senden sonra hiç kimse bizden daha üstün bir adama ihsanda bulunmadı” demesinden anlaşılmaktadır.'®®

Muâviye’nin Hz. Hüseyin ve yakınlarına karşı yürüttüğü ince siyasetine rağmen her ikisinin mensubu bulundukları kabileler arasındaki ilişkilerin iyiye doğru değiştiğini söylemek zordur. Gerçi bu dönemde onların arasındaki mücadele “Hâşim Oğullarının, valilerin muhalefet cephelerini zamanında teşhis edip, elebaşlannı yok ettiğini bildiklerinden dolayı ağızlardan kollara inmemiş”'®^ Muâviye’nin bazen müsamahakar davranması karşısında Hâşim Oğullarının gönlü alınmışsa^®® da bazen sözlü İbn Dahhâk, I, 375; Taberî, Zehâiru’l-'ul<bâ fîmenâkibizevi’l-l<urbâ, s.

140; İbn Kesîr, VIII, 150-151; Zehebî, İli, 154; IbnAsâkir, XIV, 113 Hatiboğlu, s. 46-47

Muâviye’nin halifeliği döneminde Üsâme b. Zeyd ile Amr b. Osman arasında çıkan tartışmada, Hz. Haşan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b.

Ca’fer’in Üsâme, Said b. Âs, Utbe b. Ebî Süfyân, Abdurrahman b. Ummu’l- Hakem ve Velid b. Ukbe’nin ise Amr b. Osman lehinde şahitlik etmesine karşılık Muâviye’nin Üsâme’nin lehinde hüküm verdiğini, bu tutumundan dolayı Ümeyye Oğullannın onu kınadıkları rivayet olunmaktadır bk. Müberred, II, 621

örneği Hz. Hasan’ın 28 Safer 49/6Nisan 669 tarihinde vefat etmesi sırasında ortaya çıkan olaylarda görülmektedir.

Hz. Hasan’ın vefat sebebinin zehirlenme olduğu hakkında kaynaklardaki rivayetler hemen hemen ittifak halindeyse de bunu kimin ve neden yaptığı konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Bir kısım rivayetlere göre Hz. Haşan kendisini zehirleyenin kim olduğunu tahmin etmiş fakat failin kim olduğunu ısrarla soran Hz. Hüseyin’e müslümanlar arasında kan dökülmesini istemediğinden söylememiştir.^®® Çoğunluğu teşkil eden ikinci kısım rivayetler ise bu işin Yezîd b. Muâviye ile evlendirilmek vaadiyle kandırılan C a’de bint Eş’as b. Kays tarafından yapıldığı hakkındadır.^®° Böyle bir şeyin Muâviye’ye nisbet edilmesi onun iktidarı ele geçirme ve istikrârını sağlama konusunda kendisine engel olabilecek kişileri zehirleterek aradan kaldırmak gibi bir tecrübeye sahip olmasından kaynaklanabilir.^®^ Muâviye'nin, Hz. Hasan'ın vefatından önce Hz.

A li’nin sağ kolu olarak adlandırdığı Eşter’den,''®^ Suriye’de şahsına teveccüh gösterilen Abdurrahman b. Hâlid b. Velid’den^®^ kurtulmak için aynı metodu kullandığı bilinmektedir. Fakat güçlü siyasî muhaliflerine karşı izlediği bu politikayı, malî yönden Emevî iktidarına pahalıya mal olsa bile o anda kendisi için rakip olarak görmediği Hz.

Hasan’a karşı uygulaması “lüzumsuz cinayet işleyecek bir İdareci olmayan Muâviye’nin işine benzememektedir” .^®'’ Her ne kadar "Hz. Hasan’ın ölümü ile haksız bir şekilde

zehirlemesinden dolayı binlerini mükafatlandırdığını duyduğunu da bildirmiştir (bk. a.g.e., I, 335); Ibnu’l-Esîr, III, 460; Usd, II, 18; Suyûti, s. 192

Tâhâ Hüseyin, 11,211-212

Belâzurî, III, 168; Fütuh, s. 327; Ibn Habîb, Esmâu’l-muğtâlm. s. 159-160;

Ya'kubî, II, 194; Taberî, V, 95-96; Ibn Hibbân, II, 298; Mes'udî, II, 420-421 Ibn Habîb. Esmâu’l-muğtâlîn, s. 168-169; Taberî, III, 227-228

Lammens, "Haşan”, lA, V/1, 309 Lammens, “Muâviye”, lA, VIII, 440

umduğu hadiselerden saydığını söylemek mümkündür.''®® Zira Hz. Haşan kendisinden sonraki halife adaylarından biri olabilirdi.

Hz. Hüseyin ağabeyinin vasiyeti üzerine Hz. Aişe’den izin aldıktan sonra^®^

cenazeyi Resûl-i Ekrem'in yanında defnetmek isteyince o anda M edine’de Ümeyye Oğullarının ileri gelenlerinden olan vali Saîd b. el-Âs ile Mervan b. Hakem “Hz. Osman Bakî’de medfûn iken Haşan Resulullah’ın yanında defnedilemez" gerekçesiyle buna karşı çıkmışlardır. Onların bu tutumu üzerine Hz. Hüseyin eski Hılfu’l-Fudûl üyelerini toplayarak karşı tarafı mücadeleye çağırmış, müslümanlar arasında kan dökülmesinden endişelenen Ebû Hureyre, Abdullah b. Ca’fer gibi ashabın ileri gelenleri araya girerek, o anda iktidarı elinde bulunduran Ümeyye Oğullarını ikna edemeyeceklerinden dolayı Hz. Hüseyin’i ikna etmeye çalışmış, ağabeyinin eğer engellenirse Bakî’ye defnedilmesi hakkındaki vasiyetine uymasını istemişlerdir.

Sonunda Hz. Hüseyin cenazenin Bakî’ye gömülmesine razı olmuş ve cenaze namazını kıldıran Saîd b. el-Âs için “vali olduğundan dolayı bu işi yapmasına izin verdiğini"

söyleyerek sadece iktidarda bulunduklanndan dolayı onlara karşı çıkmadığını belirtmek istemiştir.'’®®

Hz. Hasan'ın defni sırasında çıkan tatsız olaydan sonra bu iki aile arasında devam eden soğukluğu gidermek, münasebetleri yumuşatmak ve Hz. Ali ailesinin yakınlığını kazanmak maksadıyla^®® Muâviye, araları son derece iyi olan Abdullah b.

Şiî kaynaklarda Hz. Aişe'nin buna izin vermediği hakkında rivayetler bulunmaktadır, örneğin bk. Küleynî, I, 300, 302

Ibn Hişâm bu tartışmanın Hz. Hüseyin'le vali Veiid arasında bir mal konusunda ortaya çıktığını rivayet etmektedir; Ibn Hişâm, I, 134-135; Aynca bk. Ibn Şebbe, I, 110-111; Dîneverî, s. 221-222; Ya’kubî, II, 225-226; Isfahanı, s. 74; Ibnu’l- Esîr, el-Kâmil, ili, 460; Usd, II, 18; Zehebî, ili, 275-276; Ibn Hacer, Tehzîb, I, 562; Aralarında sürekli tartışma olmasına rağmen Hz. Hüseyin’in ağabeyi ile birlikte Medine valisi Mervan’ın kıldırdığı cemaat namazlarına devam ettiği nakledilmektedir, bk. Ibn Sa’d, Tabakât, I, 408, 410

Ibn Sa'd, Tabakât, I, 414

Muâviye halifeliği döneminde Abdullah’ın dünyaya gelen oğluna kendi ismini

Hüseyin’in Hâşim oğullarının lideri ve Ümmü Külsüm’ün dayısı olması hasebiyle^®’ ona danışması gerektiğini bildirmiştir. Hz. Hüseyin “onlar kılıçlarıyla kanımızı akıtırken bunun mümkün olmayacağı”^“^ gerekçesiyle bu teklife karşı çıkmış ve kızı, Kuşem b.

Muhammed b. C a’fe r’le evlendirmiştir. Muâviye’nin kendisine verdiği talimat üzere olanlardan habersiz düğün hazırlıkları yapan Medine valisi Mervan son anda durumu öğrenince Hâşim Oğullarını vefasızlıkla suçlamış, Hz. Hüseyin de benzer hadisenin Hz.

Hasan’ın Hz. Osman'ın kızı Aişe'yi istediği zaman kendilerine yapıldığını, dolayısıyla böyle vefasızlığa ilk olarak kendilerinin Ümeyye Oğulları tarafından uğratıldıklarını bildirmiştir.^®^

Burada dikkat çeken bir husus Hz. Hüseyin’in Ümeyye Oğulları mensuplanna karşı münasebetinde ağabeyine nisbetle daha tavizsiz olmasıdır. Yaratılış icabı iki kardeş arasındaki bu fark, iktidarda bulunan Ümeyye Oğullan ile olan münasebetlerinde de kendisini göstermiştir. Nitekim Medine valisi bulunduğu sıralarda Cuma hutbesinde Hz. A li’ye sövmeyi adet haline getiren Mervan b. Hakem’in bu tavrına karşı Hz. Haşan sükûnetini koruduğu halde Hz. Hüseyin'in valiye yaptığının aynısı ile karşılık verdiği, Hz. Hasan'ın kardeşini bu tavrından alıkoymaya ç a l ı ş t ı ğ ı , Ü m e y y e Oğullarından Saîd b. Â s’ın Hz. Ali'nin kızı Ümmü Külsüm’le evlenmek istediği zaman Hz. Haşan buna izin verirken Hz. Hüseyin'in itiraz etmesi sebebiyle bu evliliğin vuku bulmadığı rivayet edilmektedir.^"^

Muâviye'nin iktidarı zamanında Hz. Hüseyin’le ilgili rivayetlerin diğer bir kısmı da Kûfelilerin kendisi ile olan irtibatı hakkındadır. Kaynaklarda bu dönemde Kûfelilerin Hz.

Hüseyin’e iki defa davet mektubu gönderdiği bildirilmektedir. Bunlardan birincisi Hz.

201

202 203

204 205

vermesini istemiş, Abdullah da bunu yerine yetirmiştir. Isfahâni, Eğânî, XII, 222 Ümmü Gülsüm’ün annesi Hz. Ali’nin Hz. Fâtıma’dan olan kızı Zeynep’tir, bk. Ibn Ishâk, s. 235

Ibn Sa’d, Tabakât, 1,412

Ibn Ishâk, s, 236; Müberred (Ibn Hişâm’dan naklen), III, 1129-1130; Ibn Sa’d, Tabakât, \,A^A-A^5

Ibn Sa’d, Tabakât. I, 399-400 Ibn Sa’d, Tabakât, I, 415-416

Hasan’ın vefatından sonra olmuştur. Hz. Hasan’ın ölüm haberini duyan Kûfe’deki Hz.

Ali taraftarları Süleyman b. Surâd’ın evinde toplanarak Hz. Hüseyin’i babasının ve ağabeyinin intikamını almak için başlarına geçmeğe davet etmişler, fakat Hz. Hüseyin onların bu teklifine karşı Muâviye’nin vefatını beklemelerini tavsiye etmiştir.^°®

Kûfelilerin Hz. Hüseyin’i ikinci defa mektupla davet etmesi Hz. Ali taraftan Hucr b.

A dî’nin 51/671 yılında öldürülmesinden sonra olmuştur. Bu dönemde psikolojik, siyasî ve ekonomik baskıya maruz kaldıklarından^®^ dolayı yönetime karşı tepki gösteren Hz.

Ali taraftarlarından olan Hucr b. Adî, muhalefetinin ciddi boyutlara ulaşacağı endişesiyle, Muğire b. Şu'be’nin vefatından sonra Kûfe’nin de valiliğini üstlenen Ziyâd b. Ebîh tarafından halifenin emri ile hapsedilmiş ve Dımaşk yakınlarındaki Merc-i Azrâ^°® isimli yerde onun emri ile öldürülmüştür.^”® Kûfeliler tarafından kendisine bu haber iletilerek Kûfe’ye gelmesi istenen Hz. Hüseyin bu davete de icabet etmemiş, fakat Kûfelilerin bu tavrından endişelenen başta vali Mervan Medine'deki Ümeyye

Ali taraftarlarından olan Hucr b. Adî, muhalefetinin ciddi boyutlara ulaşacağı endişesiyle, Muğire b. Şu'be’nin vefatından sonra Kûfe’nin de valiliğini üstlenen Ziyâd b. Ebîh tarafından halifenin emri ile hapsedilmiş ve Dımaşk yakınlarındaki Merc-i Azrâ^°® isimli yerde onun emri ile öldürülmüştür.^”® Kûfeliler tarafından kendisine bu haber iletilerek Kûfe’ye gelmesi istenen Hz. Hüseyin bu davete de icabet etmemiş, fakat Kûfelilerin bu tavrından endişelenen başta vali Mervan Medine'deki Ümeyye