• Sonuç bulunamadı

B. Yezîd b. Muâviye’nin Veliahtlığına Karşı Hz. Hüseyin

IV. Hz. Hüseyin'in Kûfe’ye Gitmesi

Kûfe’deki durumun kendi aleyhinde değiştiğinden habersiz olan Hz. Hüseyin, Müslim’in ayaklanmasından yaklaşık bir ay önce kendisine gönderdiği mektup üzerine oraya gitm ek için hazırlık yapmaya başlamıştır.^^’ Yezîd’e biat etmeksizin Mekke’de

Belâzürî bu müddetin yirmi küsür gün olduğunu bildirmiştir bk. III, 378; Taberî (Ebû Mihneften naklen 27 gün olduğu bildirilmektedir), III, 301; Müfîd (27 gün) 11,71

kalmasına devlet kuvvetlerince pek müsaade edilmeyeceğini anlayan Hz. Hüseyin’in, Müslim’in davetinden hemen sonra Mekke'yi terk etmemesi, neredeyse Hac mevsiminin bitimine kadar orada beklemesine rağmen son anda haccını umreye tebdil ederek Kûfe’ye doğru yola çıkmasının nedenleri üzerinde durmak gerekir.

Özellikle Şiî kaynaklarda bu husus, Hz. Hüseyin’in, rüyasında Resûl-i Ekrem'den aldığı emir doğrultusunda böyle bir davranışta bulunduğu hakkında rivayetlerle açıkianmaktadır.^^^ Esasen bu rivayetler teker teker ele alınırsa her birinin doğruluğunun kabul edilmesini engelleyen bazı yanlışlıkların olduğu söylenebilir,

Ebû M ihnefin kendi eserinde bulunan fakat Taberî’deki rivayeti ile bağdaşmayan haberine göre Hz. Hüseyin işaret edilen rüyayı Medine'de görmüştür. Fakat Hz.

Hüseyin’in Mekke’den Kûfe’ye giderken Medine’ye uğradığı hakkında kaynaklarda her hangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Öte yandan Hz. Hüseyin’in, Medine'den kaçarak Mekke'ye sığındığı halde yeniden oraya dönmesi ve hiçbir şekilde takip olunmadan Küfe'ye doğru yola çıkması o günün şartları dahilinde pek mümkün gözükmemektedir.

Ibn A'sem'in rivayetinde ise bir Kûfe'li tarafından Müslim b. Akîl ve Hânî b. Urve’nin akıbeti kendisine haber verildikten sonra Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye gittiği bildirilmektedir ki bu rivayetin de yanlış olduğunu gösteren bazı hususlar vardır.

Öncelikle kaynakların bir çoğunda Hz. Hüseyin'in Mekke’den çıkması ile Müslim'in Kûfe’de ayaklanmasının aynı günde veya bir gün farkla vuku bulduğu rivayet edilmektedir.^^^ Dolayısıyla Küfe ile Mekke arasındaki mesafenin bir günde kat edilmesi düşünülemeyeceği gibi Hz. Hüseyin’in de Mekke’deyken bunu öğrenmesi pratik olarak imkansızdır. Öte yandan Kûfe'deki durumun kendi aleyhinde değiştiğini bildiği halde Hz. Hüseyin’in oraya bir avuç insanla gitmesi de uygun değildir. Daha muahhar müellif olan Ibn Tâvus’un rivayetinde ise Hz. Hüseyin’in rüyasına bazı kehanetler de ilave edildiği görülmektedir. Rivayette, Allah'ın Hz. Hüseyin’i şehit, ailesini ise esir olarak

Ebû Mihnef, s, 36; Ibn A'sem, II, 124; Müfi'd, II, 69; Ibn Şehraşûb, IV, 94; Ibn Tâvûs, 128

313 Belâzürî, III, 371; Mes'ûdî, III, 70; Taberî, III, 293; Müfîd, II, 66-67

görmek istediği, dilerse ona düşmanlarına karşı savaşmak için meleklerden müteşekkil bir ordu da verileceği fakat, onun Allah’ın arzusu doğrultusunda bundan vazgeçtiği bildirilmektedir. Hz. Hüseyin'in, kafilesindeki erkeklerden sadece oğlu Ali'nin hayatta kalacağını bilecek kadar her şeyden haberdar olduğunu gösteren bu rivayetin yoruma ihtiyacı olmadığı açıktır. Bu konuda daha mutedil olan Müfîd, rüyanın mahiyetini bildirmezken, İbn Şehraşûb ise sadece Hz. Hüseyin’in öldürüleceğini sezdiğini nakletmektedir.

Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye gidişinin siyasî bir amaçla değil, aksine Allah’ın ve Hz.

Peygam ber’in emri üzerine dinî bir maksatla yapıldığına işaret eden yukarıdaki rivayetlerde belirtildiği gibi, onun M ekke’yi terk etmesinde gördüğü rüyanın da rolünün bulunması mümkündür. Bununla birlikte diğer birkaç faktör de Hz. Hüseyin'in terviye gününde M ekke’den ayrılmasında etkili olabilir.

Öncelikle Hz. Hüseyin, Hac mevsimi başlamadan Kûfe’ye doğru yola çıkmasının hemen M ekke’deki Emevî devleti kuvvetlerince tespit edilerek engelleneceğini ve kendisine karşı daha sert tedbirler alınabileceğini gözönüne alarak Hac ziyaretinin başlamasını beklemiş olabilir. Böylece Hac mevsiminin sonuna kadar Mekke’de kalmak suretiyle hac yapıyor görüntüsüyle bir taraftan devlet adamlarının dikkatinin geçici olarak kendi üzerinden dağılmasını sağlarken, diğer taraftan farklı bölgelerden gelmiş hacılara kendi davasını anlatmak fırsatını elde edebilirdi. Belki de bu müddet zarfında M ekke’de kendisine yeterince taraftar bulamaması Kûfe’ye gitmeye kesin karar vermesine sebep olmuştur. Böylece Hz. Hüseyin, herkesin haccın son günlerindeki vecibelerini yerine getirmeye odaklandığı bir zamanda Mekke'den çıkması halinde devlet adamlarının kendisiyle yeterince ilgilenemeyeceklerini düşünmüş olabilir.

Hz. Hüseyin Mekke'den ayrılışı sırasında bir çok kimsenin uyarısı ile karşılaşm ıştır. Aslında böyle tavırların Hz. Hüseyin’in Müslim b. A kîl’i Kûfe’ye göndermesi ile oraya gitmek niyetinde olduğunun anlaşılmasından sonra ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Nitekim teferruatlı rivayetlere göre Hz. Hüseyin’in yakın

akrabaları dahil müslümanların ileri gelenlerinden bir çoğu bazı sebeplerden dolayı onu Kûfe’ye gitmemesi için ikaz etmişlerdir.

Genel olarak Hz. Hüseyin’in M ekke’den çıkışına karşı çıkanlar arasında Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Cafer, Muhammed b. Hanefiyye, Abdullah b.

Mutî, Ebû Said el-Hudrî, Ebû Vâkid el-Leysî, Câbir b. Abdullah, Mesver b. Mahreme, Amre bint. Abdurrahman, Ömer b. Abdurrahman b. Haris b. Hişâm gibi müslümanların ileri gelenlerinin ismi zikredilmektedir.^^'* Fakat özellikle Şiî olduğu bilinen müelliflerin rivayetlerinde diğer isimler zikredilmeksizin Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Cafer, Muhammed b. Hanefiyye, Ömer b. Abdurrahman b. Hâris b. Hişâm ve Ferezdak’la sınırlı beş şahsın Hz. Hüseyin'e engel olmak için yaptıkları teşebbüslerin zikredilmesi dikkat çekmektedir.^^^

Müslümanların ileri gelenlerinden sayılan birinci grup şahısların Hz. Hüseyin’in Mekke’den çıkışını engellemek için gösterdikleri gerekçeler arasında ümmetin birliğini bozmamak, fitneye sebep olmamak gibi hususlar bulunmakla birlikte aralarında Hz.

Hüseyin’in yakın akrabalarının da bulunduğu ikinci grup şahısların sadece Hz.

Hüseyin'in katledilmesinden endişelerini dile getirdikleri rivayet edilmektedir.

Genel olarak Hz. Hüseyin’i Küfeye gitmekten alıkoymak isteyenlerin temel endişesinin sabıkalı Kûfelilere olan güvensizlik üzerine odaklandığı görülmektedir. Bu güvensizliğin temelinde ise Kûfelilerin, daha önce halife olarak biat etmelerine rağmen Hz. Ali ve Hz. Hasan'a karşı gösterdikleri sadakatsizlik yatmaktaydı. Şimdi ise durum daha da farklıydı. Zira Kûfe’de hâlâ emirleri Şam’dan alan, Beytül-mâli elinde bulunduran Emevî valisi faaliyet göstermekteydi ki bu da dinar ve dirhem hususunda zaafı olan Kûfelilerin her an taraf değiştirmesi için yeterli sebep olarak görülüyordu.

314

315

Ibn Sa’d, Tabakât, I, 443-448; Dîneverî, s. 243-244; Halîfe, s. 231; Belâzürî, III, 376-377; Taberî, III, 272, 294-295; Ibn Abdürabbih, IV, 384

Ibn A'sem, II, 122-125; Taberî (Ebû Mihnef’ten naklen), III, 294-295; Isfahânî, (Sadece Ibn Abbas’ın ismi zikredilmiştir), s. 109; Müfîd, II, 68-69; Ibn Şehraşûb, IV, 94; Ibn Tâvûs, s. 126-128

Durum böyle olunca Hz, Hüseyin ile birlikte yanında götürdüğü yakınlarının da hayatı tehlikeye girmiş oluyordu.

Kendisine yapılan nasihat ve tavsiyelere rağmen Kûfe’ye gitmekten vazgeçmeyen Hz. Hüseyin, Müslim b. A kîl’in kendisine gönderdiği mektuba güvenerek yakınları ile birlikte 8 Zilhicce 60/9 Eylül 680 tarihinde M ekke’den ayrılmıştır. Mekke’den çıkarken vali Am r b. Saîd’in kardeşi Yahya b. Saîd komutasında gönderdiği birliklerle çatışan Hz. Hüseyin durdurulamayarak Kûfe’ye doğru yoluna devam etmiştir.^^®

Yahya b. Saîd’in birliğinden sonra Hz. Hüseyin, Mekke yakınlığındaki Tenîm ’de^^^

konaklayan, Yemen’den Şam’a elbise götüren kervanla karşılaşm ış ve aralarından bazılarının belli ücret karşılığında kendisine katılmasını sağlam ıştır.^’ ® Tenîm ’den sonra Siffâh’a^^® uğrayan Hz. Hüseyinin hac için Mekke’ye gitmekte olan şair Ferezdak ile karşılaştığı ve Emevî şairinin ona Kûfelilere güvenmemesini nasihat ettiği rivayetlerin çoğunluğunda bildirilirken^^” , İbn A ’sem ’in rivayetine göre kuzeni Müslim b. A kîl’in akıbetini de haber vermiştir.^^^ Fakat, yukarıda da zikredildiği gibi Hz. Hüseyin'in M ekke’den çıkması ile Müslim’in Kûfe'de ayaklanması arasındaki zaman farkı Ferezdâk’ın böyle bir bilgiye sahip olamayacağını göstermektedir. Anlaşılan, Hz.

Hüseyin M ekke’deki yakınları gibi Ferezdâk’ın da Kûfe’ye gitmeme hususundaki tavsiyelerini hafife almıştır.

Hz. Hüseyin Ferezdâk’tan ayrıldıktan sonra Mekke valisi tarafından kendisine eman verildiğini bildiren bir mektup almıştır. Rivayetlerden anlaşıldığı gibi Abdullah b.

Cafer’in ricası üzerine Am r b. Saîd’in kendisine tanıdığı emanı kabul etmeyen Hz.

Hüseyin, Allah’ın emanını tercih ettiğini bildirerek yoluna devam etmiştir.^^^ Öte yandan

316

Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye doğru yola çıkmasından itibaren başta Yezîd olmak üzere Umeyye Oğullarının ileri gelenleri tarafından gönderilen mektuplar vasıtasıyla haberdar edilen Ubeydullah b. Ziyâd, onu engellemek için gerekli hazırlıklara başlamıştır.^^^

Yol boyunca kendisini geri döndürmek isteyenlerin tavsiyesini kabul etmeden Kûfe’deki şartların Ubeydullah tarafından değiştirilmesinden habersizce ilerleyen Hz.

Hüseyin, Necd yakınlarındaki Batnu’r-Rumme’de^^'' veya Hâcir’de^^® konaklayınca, gelişini bildirmek amacıyla adamlarından biri vasıtasıyla Kûfelilere mektup göndermiş, fakat elçi, vali Ubeydullah’ın Kâdısiyye'de^^® bulunan kuvvetlerince huzuruna götürülmüş ve katledilmiştir.^^^

Küfe'deki durumun kendi aleyhinde değiştiğini Sa’lebiyye^^® veya Şeraf^^®

mevkiinde öğrenen Hz. Hüseyin’in geri dönmemesi dikkat çekmektedir. Kaynaklarda Hz. Hüseyin’in haberi duyduğu zaman devam etme hususunda tereddüt ettiği, fakat bir taraftan Müslim’in ailesinin intikam almada ısrarı, diğer taraftan da adamlarından bazılarının Kûfelilerin kimseyi kendisine eşit tutmayacağı için onu görünce hemen tarafına geçecekleri hususunda iknası üzerine geri dönmekten vazgeçtiği bildirilmiştir.^^”

Yukarıdaki sebeplerin yanı sıra Hz. Hüseyin’in, Müslim’in akıbetini duyduktan sonra da yolculuğunu devam ettirmesinde etkili birkaç faktör olduğunu söylemek mümkündür.

zikredilmektedir. Fakat rivayetlerdeki benzerlik bunların aynı şahıs olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Bk. Ibn Sa’d, Tabakât, I, 460, 463; Belâzürî, III, 378-

ö nce likle Hz. Hüseyin, o ana kadar kendisine umut verici haberleri gelen Kûfelilerin bir anda taraf değiştireceklerine inanmamış olabilir ve bunun kendisini Kûfe’ye gitmekten vazgeçirmek isteyenlerin hazırladığı bir komplo olduğunu zannedebilir. Nitekim, Dîneverî’nin rivayetine göre Hz. Hüseyin ilk defa karşılaştığı şahıslardan bu haberi duyunca inanmamış, fakat Müslim b. A kîl’in vasiyeti üzerine gönderilen elçinin mektubunu alınca ikna o l m u ş t u r . B u haberin doğruluğuna ikna olduktan sonra yine de Kûfe’ye gitmekte ısrar etmesine gelince, Kûfeliler indinde kendisinin kimseye eşit tutulmayacağına inanarak onları yeniden kendi safına çekebileceğini düşünmüş olabilir. Bunun da ötesinde Hz. Hüseyin, geri döndüğü taktirde kendisini daha iyi bir akıbetin bekleyeceğinden de emin olmayabilir. Nitekim daha önce Yezîd'e biat etmeden oturabileceğinden emin olmadığı için önce Medine’den, daha sonra da Mekke’den ayrılmış ve kendisine tanınan emanı belki de güvenmediği için reddetmiştir. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in torunu olması hasebiyle saygı gördüğü Hicaz'ı bu şartlar altında terk eden Hz. Hüseyin’in kendisine karşı ordu çıkarana kadar Kûfelilerden umudunu kesmek istemediğini söylemek mümkündür.

Diğer taraftan Hz. Hüseyin’in yaklaşmakta olduğunu öğrenen vali Ubeydullah, Yezîd’in kendisine verdiği talimat doğrultusunda onu engellemek için şehrin dahilinde ve haricinde bazı tedbirler almaya başlamış, öncelikle şehir halkının Hz. Hüseyin’le irtibatını kesmek, toplu şekilde ona katılımı engellemek için 4.000 kişilik bir orduyu Husayn b. Numeyr’in komutasında Küfe yakınlarındaki Kâdısiyye’ye^^^ göndermiştir.

Küfe dışında böyle bir tedbir almakla yetinmeyen Ubeydullah, zaten son günlerde katlettiği kişilerle gözünü korkutmayı başardığı halkı bir de bulunduğu ihsanlarla kendi tarafında çekerek Hz. Hüseyin’in aleyhtarları durumuna getirmeye muvaffak olmuştu.

Kûfelilerin zayıf noktasını iyi bilen Ubeydullah, artırdığı atıyyeler sayesinde, Hz.

Hüseyin'i kontrol altında Kûfe’ye getirmesi için Hurr b. Yezîd et-Tem îm î komutasında

331

Yâkût, IV. 291 Dîneverî, s. 247-248

1.000 kişiden müteşekkil bir öncü birlik göndermiştir. Hz. Hüseyin’in en son konakladığı yer olan Şerâf’tan^^^ yola çıkmasından sonra karşılaştığı Hurr b. Yezîd'in, Mesûdî ve ibn Asem ’in rivayetlerine göre ona geri dönmeyi tavsiye ettiği bildirilmektedir.^^'* Daha güvenilir bir çok kaynakta yer alan rivayetlere ters düşen bu haberin doğru kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. Öncelikle Hurr'un böyle bir müsamaha gösterecek kadar Hz. Hüseyin sempatizanlığı ile tanınmış bir şahıs olduğu söylenemez. Çünkü bu takdirde Ubeydullah’m, onun yerine başka birini bu işle görevlendirmesi gerekirdi. Diğer taraftan Hz. Hüseyin’in, Küfelilerin kendisine yazdığı davet mektuplarından bahsederken Hurr’un, bunlardan habersiz olduğunu bildirmesi de bu görüşü desteklemektedir. En son olarak her ne kadar Hurr, Hz. Hüseyin sempatizanı olsa bile yanındaki Emevî ordusunun ona bunu yapmaya müsaade ettiği düşünülemez. Zira 1.000 kişilik bu ordunun çok az bir kısmının Kerbelâ vak’asında Hurr ile birlikte taraf değiştirdiği bilinmektedir.

Kûfe’ye yakın bir yerde Kûfelilerden müteşekkil bir ordu ile karşılaşması Hz, Hüseyin’in oradaki durumun vahametini anlaması için yeterli olmuştur. Bu sebepten dolayı Hz. Hüseyin, önce kendisine göndermiş oldukları mektupları Kûfelilere göstererek onları ikna etmeye çalışmış, muvaffak olamayınca geri dönme teşebbüsünde bulunmuştur. Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye götürmekle görevlendirilmiş olan Hurr b. Yezîd ise onun geri dönmesine engel olmuş, durumu bildirdiği Ubeydullah’tan yeni bir talimat gelinceye kadar onun Küfe ile Medine arasında bir yol takip etmesine müsaade etmiştir. Böylece Hz. Hüseyin zorunlu olarak önce Kâdısiyye'nin 4 mil sağında bulunan Uzeyb el-Hicânât®^^ yolunu tutarak, oradan da şimdiki Musul şehri yakınlarında bulunan Ninova’ya®^® kadar gelmiştir.

333 334 335 336

Yâkût, (l(, 331 '

Mes’ûdî, III, 70; İbn A'sem, II, 132-13.3 Yâkût, IV, 92

Yâkût, V, 339

Kaynaklarda yol boyunca Hz. Hüseyin ile Hurr b. Yezîd arasındaki iyi münasebetlere dikkat çekildiği görülmektedir. Nitekim her iki tarafın Hz. Hüseyin’in arkasında namaz kılması, Hurr'un yolda birkaç kişinin Hz. Hüseyin'e katılmasına müsaade etmesi bu rivayetler arasındadır. Fakat aralarındaki iyi münasebetler Ninova’da Ubeydullah b. Ziyâd’dan aldığı mektuba uyan Hurr'un Hz. Hüseyin’i susuz ve ağaçsız bir yerde konaklatmasına engel olamamıştır.^^^

2 Muharrem 61/2 Ekim 680 tarihinde Ubeydullah b. Ziyâd’ın emri ile Kerbelâ’da^^®

konaklayan Hz, Hüseyin adamlarından bazısı tarafından bundan sonraki akıbetlerinden emin olmadıkları için Hurr’un ordusu ile harp etmek teklifi almış fakat harbi ilk başlatan kişi olmak istemediği için bu fikri kabul etmemiştir. Aslında Hz. Hüseyin’in az sayıda taraftarı ile 1000 kişilik Hurr ordusunu yenmesinden emin olmadığından dolayı göz göre göre yanındakileri ölüme sürüklemek istemediği için böyle bir girişimde bulunmadığını, belki de Küfelilerin daha sonra savaştan vazgeçeceklerini umduğunu söylemek mümkündür.

Ebû Mihnef ve İbn Şehraşûb’un rivayetlerine göre, konakladığı yerin isminin Kerbelâ olduğunu öğrenen Hz. Hüseyin “burası <kerb> (sıkıntı) ve <belâ> (musibet) toprağı, erkeklerimizin öldürüleceği, çocuklarımızın boğazlanacağı, kabirlerimizin ziyaret olunacağı ve dedemin bana vaadettiği yerdir” demiştir.^^® Aslında Hz. Hüseyin, Kerbelâ'ya zorunlu olarak götürüldüğü için bundan sonraki akıbetinin pek umut verici olmayacağını anlamış olmalıdır. Fakat rivayette bildirildiği gibi bunu kesin şekilde bilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Şayet Hz. Hüseyin, kesin olarak Kerbelâ’da öldürüleceğini biliyor olsaydı o zaman serbest bırakılması için Ubeydullah ordusunu ikna etmeye çalışmaz, kaderine teslim olurdu.

337

338 339

Geniş bilgi için bk. İbn Sa'd, Tabakât, I, 463-464; Belâzürî, III, 380-382;

Dîneverî, s. 249-253; Taberî, V, 305-310; Isfahânî, s. 110-111 Yâkût, IV, 445

Ebû Mihnef, s. 45; İbn Şehraşûb, IV, 97

Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da i<onaklatılmasından bir gün sonra onun üzerine Ömer b, Sa’d komutasında bir ordu gönderen Ubeydullah'ın, karakterini iyi bildiği Kûfelilerin Hz. Hüseyin’in gelişiyle yeniden taraf değiştirmemesi için bazı tedbirler almayı da ihmal etmediği görülmektedir. Öncelikle Kûfeliler üzerindeki hakimiyetini sağlama hususunda Ubeydullah’ın en büyük desteğinin Küfe eşrafı olduğunu söylemek gerekir. Nitekim o, Küfeye geldiği andan itibaren ihsan ve inamlarla kendi tarafına çektiği ileri gelenler vasıtasıyla önce Müslim b. A kîl’in yalnız kalmasını sağlamış, daha sonra da aynı eşrafı, Kûfelileri Hz. Hüseyin’e katılmaktan sakındırmakla görevlendirmiştir. Irak'ın yönetiminde daha çok sindirme politikasının geçerli olduğunu düşünen Ubeyduilah, Kûfe’de de Müslim b. Akîl, Hânî b. Urve, Hz. Hüseyin’in gönderdiği elçi ve Müslim'le birlikte isyana teşebbüsten tutuklanan birkaç kişiyi idam ederek halkın gözünü korkutmaya muvaffak olmuştur. Bütün bunlarla yetinmeyen vali, halktan Hz. Hüseyin’e katılmaya teşebbüs edenler bulunursa onların önünü almak için, atıyyelerini cömertçe vererek tatmin ettiği Husayn b. Numeyr ordusunu Kâdısiyye’ye çıkarmıştır.

Ubeydullah’ın Kûfelilere karşı aldığı en son tedbir, onları şehir dışına çıkararak Nuhayle’de toplamak olmuştur.^'^® Böylece bir taraftan onların Hz. Hüseyin’e katılmaları kesin olarak önleneceği gibi, diğer taraftan da gerekirse ona karşı çatışmaya iştirak ettirerek onun katlinin sorumluluğuna onların tamamını ortak edebilirdi.

Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da konaklatılmasından bir gün sonra, 3 Muharrem 61/3 Ekim 680 Cuma günü Ubeyduilah tarafından Ömer b. Sa’d komutasında gönderilen 4000 kişilik ordunun gelişi ile küçük kafilenin durdurulması için görevlendirilenlerin sayı 5000 kişiye ulaşmıştır.

Kaynaklarda tafsilatlı şekilde anlatılan rivayetlere göre Ömer b. Sa’d, başlangıçta Hz. Hüseyin’in üzerine gitmeye razı olmamış, fakat Ubeyduilah tarafından kendisine verilmiş Rey valiliğini kaybetmek korkusuyla bu görevi kabullenmiştir. Aslında valinin

Geniş bilgi için bk. Ibn Sa’d, Tabakâİ, I, 463-466; Belâzürî, III, 383-387; Ibn A'sem, II, 144; Taberî, İli, 292

Hz. Hüseyin üzerine gitmeye sıcak bakmayan Ömer b. Sa’d’ın gönderilmesi konusundaki ısrarının bazı sebepleri olabilir. Bunlardan birincisi Ubeydullah’ın Ömer b.

Sa’d ’a verdiği valilik görevinden vazgeçmek istemeyeceğini anlamış olmasıdır. Öte yandan Ömer b. Sa’d’ın Kureyş kabilesine mensup olmasının da bu hususta etkili olduğunu söylemek mümkündür. Müslim’in vasiyeti olayından da anlaşılacağı kadarıyla Ubeydullah’ın etrafındaki ileri gelenler arasında Ömer b. Sa’d'dan başka KureyşIİ bulunmamaktaydı. Dolayısıyla Ubeydullah, Küfedeki diğer kabilelerin, kendilerinden daha köklü ve nüfuzlu bir kabile olan Kureyş’in tepkisinden korkarak Hz. Hüseyin’in katlinde tereddüt göstermesinden endişelenebilirdi. Bu sebepten dolayı Ubeydullah ordunun hem Kureyşe mensubiyeti, hem de kuruluşundan beri Kûfe’de büyük nüfuza sahip olan Sa’d b. Ebî Vakkas ailesinden olması hasebiyle Ömer b. Sa’d tarafından idare edilmesini uygun görebilir.

Ömer b. Sa’d'a gelince, onun Hz. Hüseyin’e karşı çıkmasının herhangi düşmanlıktan dolayı değil, vadolunmuş görevi kaybetmekten korkmasından ileri geldiğini söylemek mümkündür. Nitekim, rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Ömer, Kerbelâ'ya ulaşınca hemen savaş hazırlıklarına başlamamış, aksine işin kan dökülmeden halli için Hz. Hüseyin'le diyaloglara girmiştir.

Kaynaklarda ayrıntılı şekilde anlatılan rivayetlere göre Ömer b. Sa’d, Hz.

Hüseyin’in Küfelilerin daveti üzerine geldiğini, şayet onlar vaz geçmişlerse çekip gideceğini Ubeydullah’a bildirmiş, fakat vali Hz. Hüseyin’in Yezîd’e biat etmesini, kabul etmediği taktirde ise su ile irtibatının kesilmesini istemiştir. Böylece Kerbelâ vak’asından üç gün önce Ubeydullah’ın emri ile Hz. Hüseyin’in kafilesi susuz bırakılmıştır.

Su ile irtibatı kesilince şartların giderek zorlaştığını anlayan Hz. Hüseyin, Kûfe’deki durumun umutsuzluğuna işaret ederek yanında bulunanlardan dileyenin ayrılabileceğini bildirmiştir. Kûfe’deki durumun aleyhte olduğunun ilk işaretleri geldiği zaman oraya refah içinde bir hayat arzusuyla gidenlerden bir çoğu yolda Hz.

Hüseyin’den ayrılmıştı. Dolayısıyla kafiledeki kişilerin büyük bir kısmı akrabaları olduğu için Hz. Hüseyin'i yalnız bırakmayı kendilerine yakıştıramamışlardır.^'*'

Kaynakların büyük bir kısmında Hz. Hüseyin’in Ömer b. S a'd’la Kerbelâ’da bir araya gelerek yaptıklan konuşmalardan bahsedilmektedir. Bu rivayetlere göre Hz.

Hüseyin, Hicaz’a, Yezîd’in yanına veya cihat için sınır şehirlerine gitme seçeneklerinden birini seçmesine müsaade edilmesini istemiştir. Ömer b. Sa’d da onunla savaşmaya meyilli olmadığı için kabul edeceği düşüncesiyle durumu

Hüseyin, Hicaz’a, Yezîd’in yanına veya cihat için sınır şehirlerine gitme seçeneklerinden birini seçmesine müsaade edilmesini istemiştir. Ömer b. Sa’d da onunla savaşmaya meyilli olmadığı için kabul edeceği düşüncesiyle durumu